Sosyal medyadaki dezenformasyon faaliyetleri son dönemde kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi saldırıları büyük ölçüde artırdı.
Uluslararası Gazeteciler Merkezi (ICFJ) ve UNESCO’nun yayımladığı yeni bir rapor konuya ilişkin çarpıcı gerçekleri ortaya koydu.
22 Eylül 2020’de Guatemalalı gazeteci Andrea Ixchíu Hernández, Totonicapán ormanında faaliyet gösteren yasadışı kerestecileri ihbar etmesinin ardından saldırıya uğradı. Saldırı Hernández’in anlatımıyla şu şekilde gerçekleşti: “Saldırganlardan biri başıma, diğeri göğsüme ve dizime vurdu. Neyse ki, saldırganlardan biri pala ile vurmaya çalışırken, koruculardan biri de saldırganı benden uzaklaştırmayı başardı ve bu şekilde kaçabildim. Özetle bu kişi, hayatımı kurtardı.”
Ixchíu Hernández’in kaburgaları kırıldı ve iki ay boyunca yatağa bağlı bir şekilde yaşadı. Ayrıca omurgasında da yaralanmalar meydana geldi. Kadın gazetecinin o gün uğradığı fiziksel saldırı önceden planlanmış olmayabilir, ancak Hernández’in beklemediği bir durum da değildi. Zira Guatemalalı gazeteci, küçük düşürme ve susturmaya yönelik yıllardır süren çevrimiçi tehditlerin kurbanı durumda.
“2012’den beri taciz edildiğini belirten gazeteci “Guatemala’da farklı şekiller ve farklı zamanlarda maruz kaldığım dijital tehditleri içeren uzun bir saldırı geçmişine sahibim” diyor ve ekliyor: “İnsanların Twitter ve Facebook üzerinden saldırmasından Whatsapp’ta hakkımda dezenformasyon yapılmasına kadar çok çeşitli durumlarla karşı karşıya kaldım. Bir keresinde, yaşadığım yerde bu adamlardan biri ben ve ailem hakkında söylentilerin yer aldığı bir “meme” bastırdı ve bunu halka açık bir meydanda ve pazar yerinde dağıttı.”
Ixchíu Hernández, çevrimiçi şiddetten bunalmış olsa da hala hayatta olması itibariyle şanslı sayılıyor. Nitekim Daphne Caruana Galizia Hernandez kadar şanslı değildi. Maltalı araştırmacı gazeteci, Panama belgeleri olarak bilinen sızıntı kapsamında Adada yaşayan seçkinlerin off-shore vergi cennetlerinden yararlandığını ortaya koyan raporuyla uluslararası üne kavuşmuştu.
Kolay Erişim
SİYASİLERİN PAYI BÜYÜK, KADIN GAZETECİLER MEDYADA CANAVARLAŞTIRILIYOR
53 yaşındaki gazeteci 17 Ekim 2017’de, Malta hükümetini hedef alan yolsuzluk iddiasıyla ilgili bir blog yazısı yayınladıktan sadece yarım saat sonra, Bidnija adlı küçük bir kasabada kendisine yönelik düzenlenen bir suikast sonucu öldürüldü.
Ölümünden bir yıl sonra, Caruana Galizia’nın oğlu Andrew Caruana Galizia, BM İnsan Hakları Konseyi’nde şunları söylemişti: “Yolsuzluğu en üst düzeyde açığa çıkaran yazıları ve haberleri nedeniyle, annem medyada politikacılar tarafından canavarlaştırıldı ve hakkında cadı avı başlatıldı. İlk yıllarda telefon tehditleri alıyordu daha sonra bu, çevrimdışı ve çevrimiçi tacizin birarada yürütüldüğü bir kampanyaya dönüştü. Onu susturmak için babamı, kardeşlerimi ve beni hedef aldılar. Köpeklerimiz öldürüldü, evimiz ateşe verildi … Polis ve mahkemeler de dahil olmak üzere Maltalı resmi makamlar tarafından savunmasız bırakılan annemi öldürmek arzu edilen bir şey olmanın dışına çıkarak aynı zamanda akla yatkın bir iş haline de geldi.”
Ne yazık ki, her iki kadının da başına gelenler istisna değil. Nisan ayında Uluslararası Gazeteciler Merkezi ve UNESCO tarafından yayınlanan yeni bir rapora göre, kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi saldırılar önemli ölçüde arttı.
Bilindiği gibi Kovid-19 sırasında kadına şiddet ‘gölge salgın’ bağlamında değerlendirilmekte. Kadına şiddet kadın gazeteciler özelinde de dikkat çeken bir durum haline geldi zira pandemi, gazetecilerin çalışma koşullarını değiştirdi ve gazetecileri dijital platformlar ile sosyal medya kanallarına daha da bağımlı hale getirdi.
125 ülkede 901 gazetecinin katıldığı küresel ankete, 173 röportaja ve 2.5 milyon Facebook ve Twitter yayınını analiz eden iki büyük veri vaka çalışmasına dayanan rapor, “Kadın gazetecilerin hem çevrimiçi şiddetin birincil hedefleri hem de buna ilk müdahale edenler olduğunu ortaya koyuyor. Buna ek olarak, bir gazetecinin kökeni, cinsel yönelimi ve dini, onu “daha sık ve yakıcı saldırılara” maruz bırakıyor.
KOORDİNELİ DEZENFORMASYON KAMPANYALARI İLE HEDEF ALINIYORLAR
Rapora göre beyaz kadın gazetecilerin yüzde 64’ü çevrimiçi şiddete uğradığını bildirirken bu oran siyahi kadın gazetecilerde yüzde 81, yerli gazetecilerde yüzde 86, Yahudi gazetecilerde yüzde 88 olarak gerçekleşti. Rapor, çevrimiçi şiddeti “kadın düşmanlığı içerikli taciz, istismar ve tehditler; çevrimiçi şiddetle ilişkili fiziksel riskleri artıran dijital gizlilik ve güvenlik ihlalleri; kadın düşmanlığı ve diğer nefret söylemi biçimlerinden yararlanan koordineli dezenformasyon kampanyaları” olarak tanımlıyor.
Raporu kaleme alanlar ayrıca şunları da ifade ediyor: “Anket verileri cinsel yönelim bağlamında analiz edildiğinde de benzer bir eğilim görülmekte: Heteroseksüel kadınların yüzde 72’si çevrimiçi saldırılarda hedef alındıklarını belirtirken, lezbiyen (yüzde 88) ve biseksüel kadınlar (yüzde 85) olarak tanımlananların bu tür şiddete maruz kalma oranları çok daha yüksek.
Savcılardan Facebook ve Twitter’a aşı uyarısı: Dezenformasyona karşı daha çok çaba göstermelisiniz
Yine aynı raporda yer alan şu ifadeler de oldukça dikkat çekici: “Araştırmadan çıkan bir diğer önemli husus, kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi şiddet kampanyalarını kışkırtma ve körükleme noktasında liderler, seçilmiş temsilciler, parti yetkilileri ve üyeler de dahil olmak üzere siyasi aktörlerin rolü olduğu yönünde.
Kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi şiddetin amacı genellikle kadınları küçümsemeye, aşağılamaya ve utandırmaya; korku oluşturmaya, ses çıkarmalarını engellemeye, itibarsızlaştırmaya, hesap verebilir gazeteciliği baltalamaya yönelik”
MEDYA PATRONLARINA BÜYÜK İŞ DÜŞÜYOR
Indiana Üniversitesi’nde Gazetecilik ve Travma Merkezi (DART) Direktörü olan ve Pakistan’dan Etiyopya’ya medya eğitmeni olarak görev yapan Sherry Ricchiardi-Folwell, kadın gazetecilerin deneyimleri hakkında konuşmaları için daha fazla alan yaratılmasına ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
Ayrıca, medya patronlarının gazetecilerinin platformlarında güvende olduklarından emin olmak ve çevrimiçi veya çevrimdışı saldırılara maruz kalmanın bir kadının güvenini nasıl etkileyebileceğini ölçme noktasında önemli bir sorumluluğu bulunuyor.
Nijerya’nın Abuja kentinde klinik psikolog olarak görev yapan Folajaiye Kareem, kendilerini dışlanmış hisseden ve saldırıya uğramaktan korkan kadın gazetecilerin önemli gördükleri haberleri yayınlamaktan çekinebileceklerini belirtti.
ICFJ/UNESCO raporu “kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi şiddetle mücadelede sosyal medya şirketlerinin daha net bir şekilde sorumluluk alması ve kadın gazetecilere yönelik geniş çaplı ve süreklilik arz eden çevrimiçi saldırıların gerçekleşmesinde yetkililerin rolünü ortaya koyma noktasında daha fazla çalışılması” dahil olmak üzere toplam 28 öneri sunmakta.