Norveç’teki Nobel Komitesi, 2021 Nobel Barış Ödülüne bu yıl, ülkelerin demokratikleşmesindeki en büyük engellerden dezenformasyonla mücadeleye cesur bir şekilde kendini adayan Maria Ressa’yı layık gördü.
Nobel Barış Ödülünün iki sahibinden biri olan Filipinli gazeteci Maria Ressa, ülkesinde dezenformasyona ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlallere karşı mücadelesiyle biliniyordu.
Filipinlerde diktatör Rodrigo Duterte’nin baskıcı rejiminin internet ve sosyal medya üzerinden yürüttüğü dezenformasyon, Ressayı rahatsız etmiş, yalan haberle mücadele ederek ülkede yaşanan yolsuzlukları tüm dünyaya duyurdu.
Komitenin yazılı açıklamasında, iki gazeteci için “Onlar demokrasi ve basın özgürlüğünün gittikçe artan olumsuz koşullarla karşılaştığı bir dünyada bu ideal için dik duran bütün gazetecilerin temsilcileri” ifadeleri kullanıldı.
Ressa, 2018 yılında da dezenformasyonla mücadelede yürüttüğü çalışmalar nedeniyle Time dergisi tarafından yılın kişisi (Person of the Year) seçildi.
58 yaşındaki Ressa, Filipinler ve ABD vatandaşı. Çocukluğunu ABD’de geçirmiş. Fullbright bursiyeri olarak gittiği Princeton Üniversitesinden 1986’da ülkesine dönmüş.O sırada CNN, Filipinler’in o dönem geçirdiği demokratik dönüşümü aktaracak,ilyi İngilizce bilen bir gazeteci arayışındaydı. Ressa, bir süre söz konusu medya grubunun Asya temsilciliğini yaptıktan sonra meslektaşlarıyla kendi medya şirketini kurdu.
Eski çalışanından çarpıcı itiraflar: “Facebook demokrasiye zarar veriyor”
Rappler dijital medya grubu, Filipinlerdeki ve dünyadaki gelişmeleri aktararak araştırmacı gazeteciliğin güzel örneklerini sunuyor.
Kolay Erişim
DUTERTE’NİN SOSYAL MEDYAYI NASIL MANİPÜLE ETTİĞİNİ ORTAYA KOYDU
Medya grubu, Filipinler hükümetinin yolsuzluklarını ve ülkedeki siyasi aktörler arasındaki çıkar ilişkilerini gözler önüne sermişti. Duterte’nin uyuşturucuyla mücadele adı altında gümrük görevlilerine kaçakçıları öldürme yetkisi vererek şiddeti teşvik etmesi de gazetecinin gözünden kaçmamış ve konuyu geniş bir dosyayla ayrıntılarıyla ortaya koydu.
Ressa, Rappler üzerinden Duterte’nin sosyal medyayı yalan haberin yayılması, muhalifleri baskı altına almak ve halkı manipüle etmek için nasıl kullandığını anlatan dosyalar hazırladı.
Rappler’ı kurduğu diğer 3 kadın gazeteciyle birlikte yayımladıkları haberlerde, Facebook ve diğer sosyal medya mecraları üzerinden Duterte’nin yürüttüğü dezenformasyon kampanyasıyla savaştı.
Hükümetin uyuşturucu operasyonu adına yaptığı hukuk dışı katliamları belgeleyen Ressa, sosyal aktivizm ve gazetecilik faaliyetlerine yılmadan devam etti. Polis operasyonlarında alınan tutanaklarla, olay yerindeki şahitlerin tanıklıklarının birbirini tutmadığını ortaya koydu. Ressa, Duterte hükümetince 2167 olarak açıklanan ölü sayısına aslında 4 binden fazla ölüm daha eklendiğini ve bu ölümlerin de resmi yetkililerce açıklanamayan ölümler olarak kayda geçirildiğini savundu.
Daha sonra Rappler grubu muhabirleri, Duterte’nin görevlendirdiği yetkililerin Facebook’u yalan haber yaymak için manipüle ettiğini ve birçok Facebook sayfasının, hesabının ve grubunun ‘sahte eş güdümlü davranış’ nedeniyle kapanmasına neden olduğunu kanıtlamıştı. Söz konusu grupların da o dönem Duterte’nin sosyal medya danışmanı Nic Gabunada tarafından koordine edildiği belirlendi.
KENDİSİNİ DEZENFORMASYONLA MÜCADELEDE FEDA ETTİ
Nobel Barış Ödülü alan 18. kadın olarak tarihe geçen Ressa, ödülün bugün gazeteci olmanın ne kadar zor olduğunun kabul edilmesi adına önemli bir gelişme olmasını ümit ettiğini söyledi. Ressa ayrıca kazandığı ödülü Rappler’a adadı ve gerçekler için mücadelenin devamı adına herkese enerji vermesini diledi.
Ressa’ya ülkesindeki dezenformasyonla mücadelesinden ve Duterte’ye karşı duruşundan dolayı çok sayıda suçlama yöneltildi. Ressa hakkında 10 tutuklama emri ve seyahat yasağı getirildi. Annesi kanser tedavisi gören Ressa’nın ailesini ziyaret etmesine izin verilmedi. Ressa, Nobel ödülü aldıktan sonra kendini bu konuda feda etmesine değdiğini vurguladı.
Gazeteci hakkında ayrıca kendi tabiriyle siyasi olarak nitelediği vergi kaçakçılığı soruşturması da açıldı.
Geçen yıl hem UNESCO hem de Avrupa Konseyinin raporlarında basın özgürlüğünün gittikçe erozyona uğradığına ilişkin tespitler yer alıyordu. Raporlarda Macaristandan Rusya’ya kadar birçok ülkede yalan haberle mücadele adı altında çıkarılan sosyal medya yasalarının, gazetecilerin baskı altına almak için kullanılabileceği tespiti yapılmıştı.
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de 2020 yılında dünya çapında 274 gazetecinin hapse atıldığını ve bu sayının 1992’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştığını duyurmuştu.