Koronavirüs salgınının yayılmasını önlemek için birçok ülke farklı teknolojilere başvuruyor. Drone’lardan, yüz tanıma sistemlerine, GPS koordinatlarından cep telefonu uygulamalarına kadar geniş bir çerçevede insanlığın virüse karşı mücadelesinde teknolojiden faydalanılıyor.
Halkın hareketlerini, adımlarını izleyerek Covid-19 haritası çıkaran ülkeler böylece salgını kontrol altına almayı ve gerekli müdahaleyi yapmayı planlıyor.
Bu yöntemin önüne geçilemeyen salgına karşı faydalı bir yöntem olduğunu düşünenler var ancak halkın devlet kontrolüyle izleniyor olmasının bireysel özgürlükleri ve veri gizliliğini ihlal ettiği yorumları da yapılıyor.
Dijital teknoloji ve akıllı cep telefonlarıyla hangi ülkelerde ne gibi önlemler alındığını derledik.
Kolay Erişim
‘Evet teyze, drone sizinle konuşuyor’
CNBC’nin haberine göre Çin hükümeti 14 gün karantinaya alınanların, evlerinden çıkmadıklarından emin olmak için kapılarının önüne kapalı devre kamera sistemi yerleştirdi.
İnsansız hava araçlarıyla (drone) halka “Maskelerinizi takın” çağrısı yapılıyor.
Şubat ayında yayınlanan bir videoda Çin’de bir dronela sokakta yürüyen yaşlı bir kadına ‘daha fazla tedbir alması’ uyarısı yapıldığı görülüyordu.
Çin resmi yayın kuruluşu Global Times’a göre drone sesi, “Evet teyze, drone sizinle konuşuyor. Maskesiz yürüyemezsiniz. Eve dönseniz iyi olur, ellerinizi yıkamayı unutmayın” diyor.
Çin’de ayrıca cep telefonlarına indirilen uygulamadaki barkodla, bireylerin sağlık durumları da takibe alınıyor. Bilgiler, merkezi veri tabanına kaydediliyor.
Uygulamada üç renk var: Yeşil, sarı ve kırmızı. Bu renkler bireyin nasıl davranmaları gerektiğini belirlemek için kullanılıyor.
- Yeşil: Serbest dolaşım
- Sarı: Yalnızca mahalli dolaşım
- Kırmızı: Karantina
Çin’deki uygulama verileri üç yoldan topluyor: Telefonlar arasındaki mesafeyi algılama, GPS ile konum belirleme, QR koduyla şebekeye ihtiyaç duymadan yer altındakiler dahil binalara, mekanlara girip çıkarken tarama
Çin hükümeti teknoloji devleri Tencent, WeChat, Alipay ve Alibaba’nın da yardımlarını alıyor.
Sohbet uygulamaları WeChat ve Alipay’de kullanıcılar nüfuz cüzdanlarının numaraları ve nerelere seyahat ettikeri bilgilerini girebiliyor ve böylece kendilerine de barkod sisteminden risk durumlarına göre renkler veriliyor.
Veri mahremiyetine saygılı takip sistemleri
Singapur hükümeti bireylerin izlenebilmesi için 20 Mart’tan bu yana ‘TraceTogether’ adlı bir uygulama kullanıyor. Potansiyel Covid-19 hastalarının başkalarıyla temas halinde olup olmadıklarını belirleyebilmek için cep telefonlarındaki Bluetooth sinyalleri devreye sokuluyor.
Kullanıcının telefonundaki veriler 21 gün boyunca sistemde kayıtlı kalabiliyor ama bu veriler konum bilgilerini içermiyor ve kullanıcının telefon rehberine ulaşmıyor.
Halka uygulamayı indirme zorunluluğu getirilmedi ama sistemin duyurulmasından bu yana en az 500 bin kişi bu uygulamayı cep telefonlarına indirdi.
Hükümet yetkilileri, bir bireyin hareketlerinin kamu sağlığına tehdit oluşturduğunun tespit edilmesi durumunda verilerin şifrelerinin kırılacağını söyledi.
Veriler doğrudan hükümet ile paylaşılmıyor ve 21 gün sonra siliniyor.
Karantinadakilere elektronik ‘kelepçe’
Hong Kong’da bazıları akıllı cep telefonlarına bağlanabilen bileklikler kullanıyor. Bu bileklikler hareketleri takip ederek karantinadan çıkanları yetkililere bildiriyor.
Hükümet, bilekliklerin bireylerin tüm konumlarını tespit etmediğini, yalnızca evden çıkıp çıkmadıkları bilgisinin paylaşıldığını söylüyor.
Bileklik kırıldığında veya akıllı cep telefonuyla bağlantısı kesildiğinde veya çıkarıldığında bireyin coğrafi konumuyla ilgili Sağlık ve Emniyet Birimi’ne uyarı gidiyor.
Ama Hong Kong enfeksiyon kapanların isimlerini açıklamıyor, sağlık yetkilileri yalnızca bireyin yaşını, cinsiyetini, sokak adresini, tıbbi semptomlarını duyuyor. Çoğu zaman da bireyin çalıştığı yerin tam adresini. Böylece bölge halkı enfeksiyon kapan bir bireyle temasta olup olmadıklarını tahlil edebiliyor.
Kredi kartı işlemleri de takip için kullanılıyor
Güney Kore hükümeti, kredi kartı işlemleri, akıllı telefonların konum verileri ve kapalı devre kamera sistemlerini kullanıyor. Sonuç olarak da bireylerin potansiyel Covid-19 hastalarıyla yakın temasta bulunup bulunmadıkları inceleniyor.
Güney Kore, 26 Mart itibariyle de salgının ilerleyip ilerlemediğini anlamak için hastalar üzerinden gerçek zamanlı veri toplanabilecek yeni bir sistemi devreye soktu. Ülkenin Ulaşım ve Altyapı Bakanlığı ile Bilim Bakanlığı’nın 2018’den bu yana geliştirdiği ‘Smart City Data Hub’ (Akıllı Şehir Veri Merkezi) olarak adlandırılan bu sistemle, epidemiyoloji uzmanları tek bir veri tabanı üzerinden koronavirüs vakalarıyla ilgili bilgi talebinde bulunabiliyor.
İsrail veri mahremiyeti ‘sözü’ veriyor
İsral’de de 22 Mart’tan itibaren Covid-19 hastalarının ziyaret ettikleri bölgelerin takip edilebilmesi için açık kaynaklardan faydalanan bir uygulama başlattı.
Hükümet, bireylerin hareketlerine dair bilgilerin sağlık dışında başka amaçla kullanılmayacağı sözü verdi.
İbranice adı ‘HaMagen’ olan ‘Zırh’ anlamına gelen cep telefonu uygulaması kullanıcılara, yollarının koronavirüs hastası biriyle kesiştiği an bildiri gönderiyor.
Uygulama konum verisini kullanıcının telefonundan alıyor ve Sağlı Bakanlığı’nın sunucularındaki bilgilerle karşılaştırıyor. Bakanlıkta da Covid-19 tanısı konan hastaların geçmişte bulundukları konumlara dair bilgiler bulunuyor. Eğer karşılaştırma sonunda veriler eşleşirse, kullanıcıya bir form doldurarak durumu Sağlık Bakanlığı’na bildirmeleri seçeneği sunuluyor.
İsrail Sağlık Bakanlığı uygulamanın tamamen gönüllülük temelinde kullanıldığını, uygulamadaki bilgilerin güvenli olduğunu ve başka amaçla kullanılmayacağını ifade etti.
Eğer uygulama kullanıcının virüs bulaşan biriyle temas ettiğine dair bir bilgiye ulaşamazsa, “Koronavirüs hastasıyla kesişen nokta yok” uyarısı yapıyor.
Virüsün fendi veri güvenliğini yendi
Karantina döneminin başladığı Rusya’da da koronavirüsün izi yüz tanıma teknolojisiyle polis tarafından sürülecek.
Moskova yönetiminin yüz tanıma teknolojisi uygulaması bu yılın başında gizliliği ve özel hayatı ihlal nedeniyle eleştirilmişti ama şimdi ülkede virüs salgınının kontrol altına alınabilmesi için kimleri tarafından kabul edilebilir bir yöntem olarak görülüyor.
Mart ortasında Moskova polisi, karantina ve izolasyon tedbirlerine uymayan 200 kişiyi yüz tanıma teknolojisiyle tespit ettiklerini ve ceza kestiklerini duyurdu.
CNN’nin haberine göre bu teknoloji yerleştirilen 170 bin kameralı sistem sayesinde uygulanabiliyor. Rus basınının aktardığına göre ceza kesilen kişiler dışarıya adım attıktan 30 saniye sonra bu sistemle tespit edildi.
Moskova Emniyet Müdürü Oleg Baranoc, “Karanlık bir köşe veya sokak kalmaması için daha çok kamera yerleştirilmesini istiyoruz” dedi.
Avrupa’nın yardımına Oxford’daki veri enstitüsü yetişti
Belçika’nın başkenti Brüksel, İngiltere, İspanya ve İtalya’da bazı kentlerinde karantina, tecrit tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için dronelar kullanılıyor. Fransa da Mart sonu itibariyle dronalarla test gözetim faaliyetlerine başladı. France 24’ün haberine göre Paris emniyet biriminden Didier Lallement, “Dronlar polis memurlarının yerini almayacak ama tabi ki bilgi toplama çalışmalarının bir parçası olacak” dedi.
Cep telefonu uygulamaları da kişisel veri ihlali ve gizlilik politikalarının sıkı kurallara bağlı olduğu Avrupa’da tartışılıyor.
Politico haber sitesinin Avrupa Komisyonu’ndan üç kaynağa dayandırdığı habere göre, Komisyon salgının Avrupa Birliği ülkelerinde yayılmasını önlemek için ‘cep telefonu şebekelerinden elde edilecek verilerinin merkezi bir tabanda toplanmasını’ istedi.
İnsanların teknolojik araçlarla takip edilmesini destekleyen kurumlardan biri Oxford Üniversitesi veri enstitüsü Big Data Institute.
Enstitüde görevli Prof Christophe Fraser, blog yazısında bazı Asya ülkelerinde kullanılan cep telefonlarıyla izleme yöntemlerinin Avrupa hükümetlerinde de geçerli olması gerektiğini savundu.
Fraser önerdikleri metodu şöyle anlattı: “Analizlerimiz, koronavirüs geçişlerinin neredeyse yarısının enfeksiyonun erken safhalarında, semptomlar ortaya çıkmadan önce gerçekleştiğini gösterdi. Dolayısıyla virüsün bulaştığı kişileri uyarabilmek için hızlı ve etkin bir cep telefonu uygulamasına ihtiyacımız var. Size koronavirüs teşhisi konduysa, sizinle yakın zamanda temasta olanlar da kendilerini izole etmeleri için mesajla uyarılacak” dedi.
Big Data Enstitute’ta görevli bilim insanları, bu yöntemle şeffaf algoritmaların kullanılabileceğini, ülkeler arası bilgi ve veri paylaşımı sağlanabileceğini, uygulama için etik prensiplerin yayımlanabileceğini söylüyor.
Politico’ya konuşan Recorded Future adlı siber güvenlik uzmanı Staffan Truve ‘herkes risk altında hissettiği için halk arasında takibe alınmayı ve gizlilik hakkından ödün ermeyi kabul edenlerin sayısının artığını’ ifade ediyor.
‘Kitlesel gözetimi güçlendiriyor’ eleştirisi
Bireylerin sağlık durumunun dijital teknolojiyle takibe alınması salgının da kontrol altına alınması için kilit önemde görülse de verilerin nasıl, ne zaman ve ne amaçla kullanılacağı, kimlerin eline geçeceği gibi kaygılar da var.
Smart City Works şirketinin CEO’su David Heyman, temas izleme yöntemlerinin kamu sağlığının korunması ve salgının önüne geçilebilmesi için çok önemli olduğunu ifade ediyor ama bireylerin dezavantajına da kullanılabileceğini söylüyor.
Bilgi teknolojileri hakkında haberler paylaşan internet sitesi Tech Republic’e konuşan Heyman kaygılarını şöyle dile getiriyor:
“Herkesin konumlarını, kime yakın olduklarını, hasta olup olmadıklarını takibe almak faydalı olup olmayacağı meselesi değil, hükümetin bu verilerle ne yapacağı meselesidir. İşe alınmamalarına, hizmetlerden, sigortadan veya diğer hayati önemdeki kurumlardan faydalanamamalarına neden olur mu? Bazı bireylerin veya grupları sıkıntıya sokacak, etiketleyecek veya dışlayacak bir uygulamaya dönüşür mü?”
Bu tip uygulamalardaki en kritik konu, kamu sağlığını korurken bireylerin de kişisel bilgilerinin kontörlünü ele geçirebilecek hükümetlerin halk üzerinde ‘güçlü takip ve gözetleme’ sistemi oluşturmaması.
Heyman, verilerin ‘anonim’ olarka kaydedilmesinin bireylerin kendi verileri üzerinde mümkün olduğu kadar çok kontrol sağlayabilmelerinin de önünü açacağı görüşünde:
“Kişisel ayrıntılar, kullanıcı adı gibi, kimliğinizi açığa çıkarabilir. Bunlar toplanmamalı veya şifreleri kırılmamalı,. Erişim yalnızca sağlık amaçlı sağlanmalı ve veriler gerekli görüldüğü süre tamamlanınca, artık ihtiyaç duyulmayınca silinmeli.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Çin arşatırmalarından sorumlu Maya Wang da CNBC’ye yaptığı açıklamada Çin hükümetinin veri toplama uygulamalarının kitlesel gözetim sistemine katkı sağladığını görüşünde: “Koronavirüs salgının, daha önceki krizler gibi, Çin’in kitlesel gözetim sistemlerini geliştirmesini hızlandırmaya yaradığını düşünüyorum.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE
Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz