Etiket arşivi: Türkiye

Almanya, ülkesinde yaşayan Türklerin Türkiye’deki hesap bilgilerini alacak

Almanya, ülkesindeki Türk ve Türk kökenli tüm şahıslar ile tüzel kişilerin banka hesap bilgileri ve  Türkiye’deki her türlü kazanç bilgilerini bu yıl sonunda Türkiye’den alacağını “resmen” duyurdu.

HER HESAP HAREKETİ ALMAN BAKANLIĞINA BİLDİRİLECEK

Sözcü’den Ali Gülen’in haberine göre, anlaşmaya göreAlmanya’daki Türk ve Türk kökenlilerin, Türkiye’deki banka hesaplarıbu hesaplara gelen her türlü banka hareketiborsa veya diğer finansal yatırım gelirlerifinans kurumlarındaki sigorta ya da sermaye gelirlerihesap sahibinin kimlik ve adres bilgilerihesap özetlerifaiz– kar payı ve satış kazançlarıemeklilik gelirlerikira gelirleri Türkiye tarafından Alman Maliye Bakanlığı’na bildirilecek. 

OTOMATİK BİLGİ PAYLAŞIMI 50 ÜLKEYLE YAPILIYOR

Almanya, corona virüsü salgını nedeniyle bilgilendirmenin 1 Ocak 2021’de başlayacağını duyurdu. 1 Ocak 2021’den sonra, 2020 yılına ait hesaplar bildirilecek. Hesap bildirimleri 30 Eylül 2021’e kadar tamamlanacak. 

Şimdiye kadar 50 ülkeyle Otomatik Bilgi Paylaşımı sistemini başlatan Almanyabu sayıyı bu yıl 100’e çıkarıyor. Kalan diğer OECD ülkeleri ile de önümüzdeki aylarda yeni başlama tarihleri belirlenecek. 

10 MİLYAR EURO EK VERGİ GELİRİ 

Otomatik Bilgi Paylaşımı Sistemi ile 10 milyon kişinin hesaplarına ulaşan Almanya’nın gurbetçilerin hesaplarına da erişilmesi halinde daha fazla kişinin hesap bilgisini elde edeceği düşünülüyor.  

Almanya’nın bütün planı,  yurt dışındaki bu dışındaki bu paraların “vergilerini” alabilmekBöyleceyaklaşık 10 milyar Euro’luk yeni bir vergi ve cezasını tahsil edebileceği hesaplanıyor. 

Uluslararası şirketler adına vergi ve mali denetimler yapan KPMG şirketi, “Otomatik Bilgi Paylaşımı… Türkiye, Almanya’ya hesap bilgilerini aktarıyor” başlığı ile tüm uluslararası müşterilerine bir bilgi notu hazırladı. 

‘GERİYE DÖNÜK HESAPLAR’ 

Bilgi notu Almanca ve Türkçe olarak hazırlandı. KPMG, 1 Ocak 2021’den itibaren Türkiye’nin banka hesaplarını bildirmeye başlayacağını duyurarak, “Federal Merkezi Vergi Dairesi, iletilen veri kayıtlarını filtreleyecek ve yurt içinde yaşayan vergi mükelleflerini vergi numaralarıyla eşleştirecek. Daha sonra ise bilgiler ilgili vergi dairelerine iletilecek. Orada, Türkiye’deki gelirlerin Almanya’daki vergi beyanlarında geçerli şekilde beyan edilip vergisinin ödenip ödenmediği incelenecektir. Türkiye ile ilgili bu bilgiler gerçi sadece 2020 yılı için olmaktadır. Ancak bu bilgiler daha önceki yılların hesap bakiyeleri ve gelirleri konusunda bir saptamayı da sağlar. Kuşku bulunduğunda maliye daha önceki yılların geliri hakkında tahmini değer biçebilir” ifadesi kullanıldı. 

 Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

  

Türkiye’nin bölgesel rakibi BAE İsrail’den casus yazılım satın aldı

Libya meselesi dolayısıyla Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında baş gösteren gerginlik devam ediyor. Türkiye BAE’yi Libya ve Suriye’deki Türkiye karşıtı teröristleri desteklemekle suçlarken, BAE de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar üzerinden Türkiye’yi Arap ülkelerinin içişlerine karışmakla itham ediyor. Karşılıklı söz düelloları devam ederken Türkiye son olarak BAE’nin İsrail ile yakınlaşmasına tepki gösterdi. İsrail ile yapılan normalleşme anlaşmasına Dışişleri Bakanlığı’ndan sert tepki geldi: “Filistin davasına ihanet eden BAE’nin riyakar davranışını bölge halklarının vicdanı asla affetmeyecektir.”

Normalleşme anlaşmasının gündemi henüz soğumamışken, İsrail ve BAE arasındaki ittifaka ilişkin yeni bir haber de Haaretz gazetesinde yayınlandı. Habere göre İsrailli casus yazılım firması NSO’nun Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer körfez ülkeleri ile anlaşmalar yaptığı ortaya çıktı. Şirket her ne kadar aksini iddia etse de diktatörlükle yönetilen ülkelerde muhalifleri izleme aracı olma potansiyeli bulunan yazılımları üzerinde kontrol sahibi olmadığı konuşuluyor.

NSO’nun perde arkası: WhatsApp’i hackleyen şirket hakkında bilmemiz gerekenler

DEVLETLERİN KOD ADLARI VAR

Yazılımları, cep telefonlarını hackleme aracı olarak kullanılan NSO Group Technologies şirketi, son birkaç yılda Pegasus adlı casus yazılımını yüz milyonlarca dolar karşılığında başta BAE olmak üzere körfez ülkelerine satmış. Şirketin, yazılımlarını rejim karşıtı aktivistlerin izlendiği ülkelere satmasının yolunu İsrail hükümetinin açtığı biliniyor. NSO’yu Körfez ülkeleri ile bir araya doğrudan İsrail hükümeti getiriyor hatta Arap ülkelerindeki istihbarat yetkilileri ile NSO yöneticilerinin toplantılarında bizzat yer aldığı belirtiliyor.  Şirket sadece devlet yetkilileri ile iş yapıyor ancak devletin diktatörlükle mi demokrasiyle mi yönetildiğine dikkat etmiyor. Bazı toplantılar İsrail’de gerçekleştiriliyor.

NSO’nun sadece Körfez ülkelerine odaklı çalışan bir ekibi var. Bu birim şirketin en yüksek kâr elde eden bölümü. Her bir Körfez ülkesinin, ülke adının baş harfi ve bir otomobil markası ile kombine edilmiş bir takma adı bulunuyor: Suudi Arabistan’a Subaru, Bahreyn’e BMW, Ürdün’e (Jordan) Jaguar deniliyor. Ve ülkelerden bahsedilirken genelde bu isimler kullanılıyor.

Haaretz’in elde ettiği bilgiye göre NSO’nun Bahreyn, Umman, Suudi Arabistan, Abu Dhabi ve Ras Al-Khaimah ülkeleri ile iş anlaşmaları bulunuyor. İsrail’in yasakladığı Katar ile ise anlaşma yapılmamış. Körfez ülkelerinde gerçekleşen toplantılarda, NSO temsilcileri genellikle yanlarında getirdikleri cep telefonlarını kullanarak yazılımlarının hackleme kabiliyetlerini ortaya koyuyormuş. Şirket politikası, NSO’ya ait olmayan cihazlara girmeyi yasaklasa da bazı hevesli müşteriler için NSO temsilcilerinin Pegasus’un neler yapabileceğini göstermek adına şirket dışı cihazlara da saldırdığı gelen bilgiler arasında. Körfez yetkililerinin teknoloji konusunda çok heyecanlandıkları ve 250 milyon dolarlık bir sözleşme imzaladığı dile getirilen iddialardan bir diğeri.

Suriye’deki Türk askeri üslerin konumları Strava ile açığa çıktı

AVRUPA’DA 10 MİLYON DOLARA SATILAN YAZILIM KÖRFEZ’DE 10 KATINA ALICI BULUYOR

NSO’nun Avrupa ülkelerinden ziyade Körfez ülkeleri ile iş yapma noktasında daha hevesli olduğu biliniyor. Şirketin finansal işleri ile yakından ilgili bir kaynak, “Avrupa’da 10 milyon dolara satabileceğin bir ürüne Körfez’de 10 katı fazla para veriliyor.” diyor.

Casus yazılımı satın alan istihbarat elemanının yapması gereken tek şey, hedefe aldığı kişinin telefon numarasını girmek. Çoğu durumda cihaza birkaç saat içinde girilebiliyor ve ardından telefonun içeriği kopyalanabiliyor. NSO, ajanın kimliğini korumak için teknik sınırlamalar getirebiliyor. Bu arada NSO elemanları, yazılımı uzaktan kontrol edebiliyor. Şirket elemanları, yazılımı istedikleri zaman kapatabiliyor veya toplanan bilgilere eş zamanlı olarak bakabiliyor. Örneğin, şirket kayıp öğrencileri araştıran gazetecilerin gözaltına alınmasının ardından Meksika’daki faaliyeti durdurmuştu.

CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİNDE PEGASUS KULLANILDI İDDİASI

Konuyla ilgili ilginç bir detay da 2018’de İstanbul’da öldürülen Suudi gazeteciye kadar uzanıyor. Cemal Kaşıkçı’nın Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda öldürülmesinin ardından, krallığın istihbarat servislerinin muhalif Suudi Amerikalı gazeteciyi takip etmek için NSO teknolojisini kullandığı iddia edilmişti. Bunun üzerine birçok şirket çalışanı casus yazılımların cinayeti kolaylaştırdığını ileri sürerek şirketi eleştirmiş hatta birkaçı da istifa etmişti.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Türkiye, Crypto AG ürünlerini 2003’e kadar kullanmış

İsviçre merkezli kripto ürünleri satan Crypto AG şirketinin gizlice CIA ve Alman gizli servisi BND’ye satıldığının ortaya çıkmasının yankıları devam ediyor. Dünyanın birçok ülkesine iletişimin güvenliğini sağlamak için kriptolama cihazları satan şirketin asıl sahibinin Amerikan ve Alman istihbarat örgütleri olması, Crypto AG ürünleri kullanan ülkeleri de harekete geçirdi.

İsviçreli şirketin ürün sattığı ülkeler arasında yer alan Türkiye’den konuyla ilgili üstü düzey açıklama Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’tan geldi.

Varank, geçtiğimiz hafta TÜBİTAK’ın Gebze yerleşkesinde düzenlenen Yapay Zeka Stratejisi Çalıştayında yaptığı konuşmada Türkiye’nin 2003 yılına kadar Crypto AG ürünlerini kullandığını söyledi.

Bakan Varank konuşmasında “Dijital çağın veriyi hedef alan tehditleri içerdiğinin farkındayız. Dolayısıyla veriden değer üretmek için veri gizliliğini sağlamanız yeterli olmuyor. Veri bütünlüğünü de sağlamanız gerekiyor. Ülkemizin verisini korumak adına yerli ve milli şifreleme teknolojileri geliştiriyoruz. Geçen günlerde siz de haberlere şahit olmuşsunuzdur. Crypto AG isimli Amerikan Alman ortaklığında bir teknoloji firması ki bu özellikle… NATO ülkelerine kripto desteği veren bir firma. Bu firmanın kullandığı yazılımlarda aslında dost ülkelerde dost ülkelerde espiyonaj faaliyetleri yaptığı ortaya çıktı. Biz de bu ürünleri 2003 yılına kadar kullanmışız. Ama kendi geliştirdiğimiz yeteneklerle artık bu ürünleri kullanmayı bıraktık.” ifadelerini kullandı.

 

Dünyaya kripto cihazları satan İsviçreli şirketin gerçek sahibi CIA çıktı! İşte yüzyılın istihbarat skandalı hakkında bilmeniz gerekenler

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Yapay zekanın 2030 jeopolitiğinde Türkiye’nin yeri neresi olacak?

Dünya yapay zeka alanında ciddi bir rekabete sahne oluyor. ABD ve Çin arasındaki kafa kafaya giden yarışta Amerikalılar üstünlüklerini Çin’e kaptırmama telaşı yaşıyorlar. Çin ise insan haklarını ve mahremiyeti hiçe sayarak oldukça şüpheli hamlelerle bir ‘veri canavarı’ gibi agresif adımlar atmaya devam ediyor. 2030 yılında dünyanın yapay zeka alanındaki en önemli gücü olma hedefi bizzat devlet başkanı tarafından dile getirildi.

Yarışa sonradan giren Rusya da geçtiğimiz aylarda yapay zeka strateji belgesini açıkladı. Belgede Rusya’nın yapay zeka alanında varmak istediği hedefler için koyduğu tarih de ilginç bir şekilde 2030.

Dünyanın iki büyük gücü Rusya ve Çin belli ki 2030 dünya projeksiyonları için yapay zekayı merkeze koymuş durumda. 2017 yılında Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin gençlere yaptığı bir konuşmada yapay zeka alanında baskın güç olan ülkenin dünya lideri olacağı düşüncesini ifade etmekte tereddüt etmemişti.

Bir yandan devler kendi aralarında yarışırken diğer taraftan teknolojik üstünlüğü asimetrik bir güç unsuru haline getirmeye çalışan ‘küçük’ devletler de bulunuyor. Devletler arası güç mücadelesinin ana noktalarından biri haline gelen yapay zeka alanında teknolojik know-how’a sahip Güney Kore, İsrail ve Singapur’un da devlet çıkarları doğrultusunda güç mücadelesinde ağırlık göstereceği düşünülüyor.

Yapay zekanın gelişimi için bilgi işleme (computing) gücü, veri (işlenebilir veriye erişim) ve altyapı gerekiyor. Yapay zeka stratejisinde 2030’a giden yolda devletlerin bu 3 ana konu temelinde bazı adımlar attığını görüyoruz. Çin örneği ele alındığında, Çin hükümeti ve Çinli şirketlerin bağımsız bir YZ gücü olmak için computing gücü ve yarı üretken geliştirmek için geniş anlamda yatırım yaptığını görüyoruz. Semikondoktör üretimi yapay zeka sistemlerini besleyen en önemli teknolojilerin başında geliyor.Yarı iletkenler üretimi konusunda Çin’in başta Huawei olmak üzere çeşitli kurumlarda sürdürdüğü çalışmalar bulunuyor. Fakat bu yapay zeka alanında güçlü olmak isteyen her ülke için geçerli midir sorusu stratejik seviyede cevaplanması gereken bir soru.

İlgili haber: 

40 dakikada Rusya’nın yapay zeka stratejisi: Putin 2030’da ne istiyor?

AKADEMİK ÇALIŞMA STRATEJİK HEDEF

Hem Çin’de hem de Rusya’da yapay zeka hedeflerinden bir tanesinin akademik makale üretimi olduğunu görüyoruz. Gerek yurtiçindeki Çinli akademisyenler gerekse de, başta ABD olmak üzere yurtdışında çalışan Çinli araştırmacılar yapay zeka alanında yaptığı çalışmalar dikkat çekiyor. Hatta ABD’li bazı medya organları bunun Amerikan milli güvenliği için iyiye haber olmadığını işaret ediyor çünkü en fazla atıf alan çalışma sayısı bu yıl içerisinde ABD’yi geçecek. Rusya da aynı şekilde çok atıf alan yapay zeka makalelerinin Rus akademik kuruluşları tarafından üretilmesini bir stratejik hedef olarak koymuş durumda. Türkiye, Rus ve Çinli akademisyenlere uygun şartlar sağlayarak araştırmalarına ülkemizde yapmaları/devam etmeleri ya da ortak proje yürütmeleri konusunda bir çalışma fena olmaz değil mi?

Bu arada hem Rusya’nın hem de Çin’in yönetim şekli itibariyle ulusal gücü koordine etmede ABD’den daha rahat olması, demokrasilerin yapay zeka alanında gerilemesine mi sebep olur, heralde 2030’da görmüş oluruz. Çünkü iki ülke de robotik ve yapay zeka teknolojilerini stratejik güç dengesini lehlerine çevirebilecek gümüş kurşunlar olarak görüyorlar.

YAPAY ZEKA DİPLOMASİSİ

Bir yandan yapay zeka teknolojilerini geliştirerek güç mücadelesinde avantaj sağlama rekabeti tüm hızıyla devam ederken diğer yandan da yapay zekanın nasıl kullanılacağı ile ilgili etik eksenli bir tartışma sürüyor. Bu konuda sessiz kalmak yeni bir dünya kurulurken pasif rol almaya neden oluyor.

Yapay zekanın etkin tarafsız ve barışçıl kullanımı için uluslararası iş birliklerine de ihtiyaç bulunuyor. Otoriter ve dışlayıcı kullanımı çözümden ziyade mevcut sorunların derinleşmesine neden olma ihtimali üzerinde duruluyor. Peki bizim bu konudaki tartışmalarda duruşumuz nedir? Nasıl bir yaklaşım geliştiriliyor?

Her ne kadar Londra’daki son NATO zirvesi ileriye yönelik karar almak yerine iç çekişmeleri gidermek için efor sarf ederek geçtiyse de gelecek dönemde tıpkı siber alan ile ilgili alınan stratejik kararlar ve aksiyonlar gibi yapay zeka alanında da NATO’nun atacağı bazı adımlar olacaktır. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler’de yapay zeka teknolojilerinin kullanımı ve etik kurallar ile ilgili devam eden tartışma da önümüzdeki 3-5 sene içerisinde çalışma gruplarının kurulmasına ve çoğalmasına neden olacaktır.

Yükselen teknolojilerin jeopolitik yansımaları ile ilgili disiplinler arası araştırma merkezlerinin kurulması bazı soru ve sorunların nasıl çözüm bulacağına dair çalışma gruplarının uluslararası kurumlarda oluşturulması durumunda Türkiye’den aktif katılımın sağlanması ancak bugün itibariyle koordineli çalışmaya başlanması ile mümkün olabilir. Akademik araştırmalarda, uluslararası kuruluşlarda Türkiye’den yapılacak her türlü katkı ‘yeni kurulacak dünyada’ Türkiye’nin de payı olmasının yolunu açacaktır.

NATO PERSPEKTİFİ

Uluslararası hukukun siber alana uygulanması ile ilgili yapılan Tallinn Kitapçığı çalışmalarına maalesef Türkiye’den bir uzman katılmamıştır. NATO’da geçmişte kurulan Nükleer Planlama Grubuna benzer şekilde bir Yapay Zeka Planlama Grubu kurulduğunda Türk dışişleri ve/veya Dijital Dönüşüm Ofisinden gönderilecek yetkin isimler yetiştirilmelidir.

Türkiye, Barış Pınarı harekâtında insansız hava araçlarından maksimum seviyede yararlanmıştır. Terör örgütlerinin yönetim kadrosunda bulunanlara yönelik nokta atışı operasyonlar bu zamana kadar Türkiye’ye yönelik ‘operasyonlar sırasında sivil kayıplar yaşanıyor’ eleştirisini yok etmiştir. Yapay zeka teknolojilerinin muharebe alanlarında tetikleyeceği devrim yeni bir jeopolitik rekabet ortamı oluşturmuştur. Türkiye’nin yeni rekabet ortamında güçlü ülkeler arasına girmesi için teknoloji üretmenin ve verimli şekilde tüketmenin yanı sıra ‘konsept geliştirmeye’ ve mevcut karar alıcıların yeni teknolojik transformasyona uyum sağlamasına yönelik çalışmalara da ağırlık vermesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde uluslararası güç dengesizliğinin sürekli arttığı dönemde Türkiye güçlü bir ülke olarak ayakta kalmayı başarabilir.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Eyüp Çelik: “Saldırı ülke içerisinden devam etti”

Türkiye’de banka, operatörler ve internet servis sağlayıcıları etkileyen siber saldırı ile ilgili açıklamalar gelmeye devam ediyor. Türk Telekom GMY’si Yusuf Kıraç’ın saldırıyı durdurduk açıklamasının ardından Privia Security Kurucusu Eyüp Çelik de saldırıyla ilgili görüşlerini paylaştı.

Geçtiğimiz aylarda çıkan Bilgi ve İletişim Güvenliği tedbirlerine dair Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’ne değinen Çelik, genelgenin internet servis sağlayıcıları üzerindeki baskıyı arttırdığını ilan etti.

“Kişisel veriler bahane edilerek ülkedeki tüm banka ve benzeri kuruluşların bulut ortamındaki sistemlerinin Türkiye’deki yerel veri merkezlerine aktarılması genelgeler ile zorunlu hale geldi.” diyen Çelik, altyapılardaki eksiklik ve kapasite yetersizliğini bu saldırılara maruz kalınmasının arkasındaki neden olduğunu söyledi.

Resmi Gazete’de 5 Temmuz Cumartesi günü yayınlanan genelgede, ‘kamu düzenine’ ve ‘milli güvenliğe’ etki edebilecek kritik verilerin güvenliğinin sağlanması amacıyla alınması gereken tedbirler açıklanmıştı. 21 maddelik ‘önlemler paketinde, bankalar ile ilgili direkt bir düzenlemem bulunmamaktaydı. Genelgede, vatandaşlara ait kritik bilgiler ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait verilerin (nüfus, sağlık, iletişim bilgileri, biyometrik ve genetik veriler) güvenli bir şekilde yurt içinde depolanmasına dikkat çekilmişti.

İlgili haber: Bilgi ve İletişim Güvenliği tedbirlerine dair Cumhurbaşkanlığı Genelgesi neler getiriyor?

“Saldırı, Türkiye içerisinden devam etti”

Saldırı sırasında, Türkiye dışına çıkış ve geliş trafiklerinin denetime alınmasına rağmen saldırının ülke içerisindeki bir bankanın IP adreslerinin taklit edilmesi (Spoof) sebebi ile saldırı bir süre daha Türkiye içinden Türkiye’ye doğru devam ettiğini aktaran Çelik, siber saldırıların sadece yurt dışından gelmediğine, sistemler Türkiye içinde de diğer ağlara içten saldırı gerçekleştirebildiğine dikkat çekti.

 Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz