Bilgisayar, cep telefonu ve tabletler üzerinden yapılan görüşmeleri dinleme ve internet etkinliğini takip etme kapasitesine sahip casus yazılım ve donanım üreten birçok şirket var. Peki bu şirketler, bu sistemleri kimlere satıyor? Bu yazılımların yanlış ellere geçmemesi için gerekli önlemler alınıyor mu? Yoksa daha fazla kazanmak isteyen şirketler bu yazılımları, müşterinin kimliğine bakmaksızın satabiliyor mu?
Bu soruların peşine düşen El Cezire televizyonu, 4 ay süren bir araştırmanın ardından hazırlanan ‘Casus Tüccarlar’ programında önemli ifşaatlarda bulundu. Buna göre casus yazılım firmaları, yasaları ihlal ediyor, uluslararası yaptırımların etrafından dolanarak parayı kim verirse bu takip programlarını satıyor.
Kanalın özel araştırması kapsamında bir El Cezire muhabiri, aracı kılığına girerek iki İtalyan ve bir de Çinli yazılım şirketiyle irtibata geçiyor. Gizlice kayda alınan görüşmelerde bu şirketlerin temsilcilerinin, internette milyonlarca kişiyi izleme, telefon görüşmelerini ve mesajlarını gizlice kaydetme kapasitesine sahip takip programlarını alıcının kim olduğuna bakmaksızın satmayı kabul ettiklerini gösteriyor.
El Cezire’nin ifşaatları, bu programların insan hakları ihlali yapan, muhaliflere baskı uygulayan ülkeler ile silahlı grupların eline rahatlıkla geçebileceğini ortaya koyuyor. Bu konudaki yasaların ve müeyyidelerin ise kardeş firmalar, paravan şirketler ve üçüncü ülkeler üzerinden aşıldığı vurgulanıyor.
İsmi müstear olarak ‘James’ diye verilen muhabir, casus yazılım programları ihraç edilmesi yasak olan İran ile ciddi insan hakları ihlallerinin yaşandığı Güney Sudan adına aracı kılığında İtalyan IPS ve AREA ile Çin merkezli Semptian şirketlerinin yetkilileriyle pazarlığa oturuyor.
Gizlice video kayıt yapılan görüşmelerde İtalyan şirketleri, Avrupa Birliği’nin yaptırımlarını delerek söz konusu yazılımları İranlı ve Güney Sudanlı müşterilerine satmaya açık olduklarını gösteriyor. Çinli Semptian da yaklaşık 3 milyon dolar değerindeki takip donanımını nihai alıcının kim olduğunu umursamadan satmaya hazır olduğunu belirtiyor. Semptian’ın kurucu ortaklarından Frank Feng, görüşmede daha önceki satışlarında alıcıların paravan şirket kullanıp kullanmadıklarına dair bir soru üzerine, “Bunu daha önce yaptık. Biz, özel şirketin ve nihai kullanıcının kim olduğunu bilmeyiz. Buna aldırış etmeyiz. Bu şekilde iyi, daha önce de yaptık.” diyor.
Söz konusu firmaların ürettiği donanımlar, geniş kapsamlı olarak telefon ve internet trafiğini takip etmek için kullanılıyor. IMSI catcher (yakalayıcı) adı verilen sistem, telefon görüşmelerinizi dinleyip, yazışmalarınızı kayderken, IP Intercept’ler de milyonlarca kişinin internet kullanımı üzerinde casusluk yapmakta kullanılabiliyor. Bu donanımların, istihbarat ve emniyet teşkilatları için yasal kullanımı olsa da baskıcı hükümetler bunları siyasi muhaliflerinin baskı altına almak için suistimal edebiliyor.
SATIŞ İÇİN HER YOL MÜBAH!
El Cezire’nin yayınladığı görüntüler, firmaların casus yazılımları satabilmek için belgede sahtecilik yapma konusunda bir beis görmediğini de gösteriyor. IPS’in satış müdürü Ugo Santillo’nun, “ İlk olarak, İran ile (iş yapmaya) tamamız. Elbette İran ihraç kısıtlamalarına tabi. Ancak bu halledebileceğimiz bir şey.” dediği duyuluyor. Santillo devamında da IP intercept sistemini, ‘bir trafik kontrol sistemi’ olarak gösterip kardeş bir şirketi kullanarak satabileceklerini anlatıyor.
İlgili haber >> İsrail Yönetimi onay verdi casus yazılım Araplara satıldı
Bu iddialara daha sonra cevap veren IPS, mevcut yasa ve yönetmeliklere tam saygı gösterdiğini dile getiriyor. IPS’ten El Cezire’ye yapılan açıklamada, “Çalışanlarımızın görüştüğü bu veya başka bir anlaşmayı nihayetlendirme niyetimiz yoktu. Yapacağımız herhangi bir anlaşma, yetkililerin tam yasal onayına bağlı olmak zorundadır.” deniliyor. Casus Tüccarlar programının yayınlanmasının ardından kanala bir mektup gönderen IPS avukatları da ortaya atılan iddiaları reddederek şirketin yanlış bir şey yapmadığını savundu.
Diğer bir İtalyan şirketi AREA da mobil telefonları dinleyebilen IMSI cather sistemini, 2013’teki iç savaştan bu yana ciddi insan hakları ihlalleri dolayısıyla AB yaptırım listesinde olan Güney Sudan’a satışını görüşmeye hazır olduğunu kaydediyor. İç savaş sonrası ülkeyi terk etmek zorunda kalan muhalif siyasi liderlerden Pagan Amum ise böyle bir donanımın iktidarın eline geçme ihtimalinden endişeyle bahsederken, bunun hükümetin elinde adeta ‘bir kitle imha silahı’na dönüşeceği uyarısında bulunuyor.
TÜRK ŞİRKETTEN YALAN BEYAN TEKLİFİ
AREA söz konusu sistemin satışı için şöyle bir yol harası çiziyor: IMSI catcher önce AB’nin yaptırım listesinde bulunmayan Tanzanya’ya olarak satılacak, oradan da ‘hediye’ olarak Güney Sudan’a ‘bağış’lanacak. İtalyan şirket satış için, kılık değiştiren El Cezire muhabirine (BTT adlı) bir Türk ortağı ile de görüşme ayarlıyor. Görüşmede Türk şirketi temsilcisi, ihraç belgesi alabilmek için donanım hakkında beyannamede yalan bilgi verilmesi, insanlar hakkında casusluk yapabilecek bu teçhizatın telekom ekipmanı olarak gösterilmesini teklif ediyor. Türk temsilci, muhabire, “Bunun, çift amaçlı bir ekipman olduğunu söylerim. Çoğu zaman bu, telekom test teçhizatı olur. Bu donanımın asıl amacının bu olduğunu deklare ederim.” diyor.
El Cezire, BTT’nin bu vahim iddialarla ilgili sorulara cevap vermediğini aktardı. 2011 yılında da Suriye’ye 14 milyon dolar değerinde takip ve izleme donanımı satarken yakalanan, yetkilileri ihracat belgelerinde tahrifat yamakla suçlanan AREA da ekipmanlarının yasal kullanımı ve düzgün bir şekilde ihraç edilmesi için ilgili hükümet birimleriyle birlikte çalıştığını bildirdi.
El Cezire’ye göre Çinli firma Semptian da 10 adet IMSI catcher teçhizatını, nihai alıcıyı bilmeden paravan bir şirket kullanarak satmaya hazırdı. Hatta satışla ilgili görüşmede şirketin üst düzey yetkililerinden Feng, ulaşması gereken performans hedefi olduğunu belirterek söz konusu donanımın daha erken alınması konusunda muhabiri cesaretlendiriyor. Feng, şirketin gizli kalmasını sağlamak için teçhizat üzerindeki tüm logo ve etiketlerin kaldırılacağını söylüyor.
Haberin gizli çekim videolarına ulaşmak için tıklayınız
‘21. YÜZYILIN NÜKLEER SİLAHI’
Teknik takip araç gereçleri ve programlarını ‘21. yüzyılın nükleer silahları’ diye niteleyen eski İngiliz istihbarat yetkilisi Julian Richards, El Cezire’ye yaptığı açıklamada devletlerin, güvenlik kabiliyetlerini artırmak için bu tür sistemleri almak için büyük paralar verdiklerini söylüyor. Gizlilik ihlalleriyle ilgili çalışmalar yürüten Londra merkezli Privacy International’ın araştırmacılarından Claire Lauterbach da bu teknolojilerin baskı ve insan hakları ihlalleriyle kanlı bir geçmişe sahip örgütler ve teşkilatların eline geçmesinin sonuçlarının hesap edilmesi ve dikkate alınması gerektiğini kaydediyor. Lauterbach, izleme faaliyetlerinin hukukun üstünlüğü ilkesi kapsamına sokulması hususunda bir yol bulunmazsa, bunun demokrasi üzerinde muazzam etkileri olacağı uyarısında bulunuyor.
BU KARA PAZARA DENETİM LAZIM’
Suistimalleri önlemek için dijital ticaretin denetimine yönelik çabalarıyla bilinen Avrupa Parlamentosu’nun Hollandalı üyesi Marietje Schaake, Avrupa’dan alınan bu tür sistemlerin sonucu olarak Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da aktivistlerin, gazetecilerin, muhalif isimlerin hedef alındığını, hapse atıldığını ifade ederek, “Bunu kabul edilemez buluyorum.” diye konuşuyor. Schaake, “Yeteri kadar parası olan herhangi biri, dünyada hızla çoğalabilecek bu oldukça sofistike sistemleri satın alabilir. Bu çok çok, karanlık ve tehlikeli pazarda daha fazla hesap verebilirlik ve şeffaflık görmek isterim.” çağrısı yapıyor.
Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz
[wysija_form id=”2″]