Araştırma ve öğrenme şekillerimiz büyük değişikliklere uğradı. Pek çok bakımdan artık bilgiyi edinme ve bilgi geliştirme yöntemlerimiz farklılaştı. İnternetin gelişimi tabi ki en önemli etken. Fakat bu süreçte işin içine girmeye başlamış olan ve hızla eğitim dünyasında sağlam temeller atan başka bir etmen daha var, “akran eğitimi”.
Sürekli olarak duymakta olduğumuz “nesiller arası fark” kavramı üzerine yapılan çok sayıda program, seminer ve yazılmış olan birçok makale var. Bir bütün olarak incelediğimiz zaman elde edilen en bariz sonuç yeni nesillerin eskiye kıyasla çok daha çabuk şekilde öğrenme ve gelişme sürecine girdikleri. Bu durumda; eğitim sistemlerimizi değişikliğe uğratmadan eski düzenleri olduğu gibi devam ettirirsek, eğitim kalitesi ve verimi git gide düşmeye başlar. Dolayısıyla sürecin doğal sonuçları olarak meydana gelen, hayatımıza giren yeni kavram ve sistemleri çok iyi özümsemeli ve uygulamaya koyabilmeliyiz. Kuşaklar arası değişimin çok daha kısa bir zaman diliminde çok daha büyük bir hale gelmesi “akran eğitimi” kavramının ortaya çıkmasına sebep oldu.
Okul dersleri, büyüklere sordukları sorularla meraklarını istedikleri gibi gideremeyen çocuklar doğrudan internete yönelip kendi araştırma yollarını kendileri oluşturuyorlar. Git gide daha küçük yaşlarda başlayan bu araştırmacı ruh, çocukların kısa sürede farklı alanlara yönelmelerini ve aynı zamanda bilgiye daha aç olmalarını sağlıyor. Peki; büyüklerimizle aramızdaki ilgi alanı ve yöntem farklılıkları sürekli olarak artarken, biz bilgiye olan açlığımızı sadece büyüklerimizden ve okul derslerinden öğrendiklerimizle doyurabilir miyiz?
Haber >> 18 yaşındaki hacker Pentagon’u hackledi
Henüz 16 yaşındaki bir genç ve öğrenci olarak, “akran eğitimi” gelişim sürecimde benim için de en önemli unsurlardan biri. Yapılan araştırmalar bizlerin arkadaşlarımızla ortak çalıştığımızda çok daha iyi ve hızlı öğrendiğine işaret ediyor, peki bu pratikte de böyle mi? Aynı zamanda yaşı bize yakın olan “ağabey ve ablalar” rol modellerimiz olma konusunda artık daha ön plandalar. Öncelikli olarak kendimden yola çıkmak istiyorum. İlgi alanlarını ve becerilerini keşfetme sürecinde olan her birey gibi ben de uzun süre konudan konuya geçiş yaparak maymun iştahlılık sürecini yaşadım. Şu an bu sürecimi düşündüğüm ve incelediğim zaman birlikte çalışma yaptığım arkadaşlarımın etkisini çok iyi bir şekilde algılayabiliyorum.
Temel dersler ve öğretiler başlığı altında hepimiz ortak bir müfredat görmekteyiz. Hepimizin sevdiği sevmediği, sıkıldığı veya heyecanla beklediği dersler olabiliyor. Fakat kendimizi keşfetme sürecimize girdiğimiz andan itibaren dersler yetersiz kalmaya başlayabiliyor ve hatta zaman zaman en sevdiğimiz dersler bile sıkıcılaşıp, uzaklaşmamızla sonuçlanabiliyor. Doğal olarak bu zaman diliminde en çok etkileşim halinde olduklarımız sınıf arkadaşlarımız, üst ve alt dönemlerimiz; yani “akranlarımız” oluyor. Dolayısıyla yeni yönelmeye başladığımız alanlarla ilgilenen başka arkadaşlarımız da oluyor ve birlikte çalışma süreci başlıyor. Yanımızda yaşıtımız birinin olması bizleri çok daha fazla motive ediyor ve aynı zamanda nesil farkı olmadığı için konuşulan dil ortak ve benimsenmiş bir dil oluyor. Tabi ki unutulmaması gereken önemli bir nokta var. Her ne kadar ortak bir dil konuşsak, benzer şeylerle ilgilensek de her zaman için aramızda büyük farklılıklar olabiliyor. Bir çocuk için, bir yetişkinin yanında onlardan farklı olmak çok korkutucu hale gelir, ayıp olduğunu ve büyükler gibi olması gerektiğini düşünür. Dolayısıyla istemsizce de olsa algıları inanılmaz derecede sınırlanır ve hata yapmaktan korkmaya başlar. Hata yapmak öğrenme sürecindeki en önemli tetikleyici ve en etkili yoldur. Çünkü ancak hatalarımızdan ders alarak, yani tecrübe elde ederek en iyiye ulaşabiliriz. Dolayısıyla bir yetişkinden ziyade akranlarıyla olan çocuklar farklı olmaktan ve hata yapmaktan korkmuyorlar. Hataları kendi aralarında küçük şakalara dönüşüyor ve hiç zaman kaybetmeden o hatayı nasıl düzeltebileceklerini, bir daha nasıl o hatayı yapmamaları gerektiği üzerine yoğunlaşıyorlar. Yani öğrenme ve gelişme için olabilecek en doğal ekosistem oluşmuş oluyor. Akran eğitimi kavramı da buradan doğuyor, akranlar arası etkileşim ve paylaşımdan.
Haber >> Hackerların medya silahı: Ne yapsak haber oluyor?
Akran öğrenimi tecrübesini doğrudan yaşamış birisi olarak sürecin bir diğer tarafı olan eğitme kısmını da doğrudan gözlemleyebilme fırsatı yakaladım. Sürecin ne kadar verimli ve faydalı olduğunu algıladıktan sonra ben de bu duygu ve düşüncelerimi başkalarıyla paylaşmak istedim. ”Gönüllü eğitmenlik” bunu yapabileceğim paha biçilemez bir fırsattı. Türkiye’nin dört bir yanındaki 7-14 yaş arası birbirinden farklı 500’ü aşkın çocukla bir araya geldim. Öncelikli olarak kısa zaman içerisinde “akran” kavramının etkisini bir kez daha anlamış oldum. Yaptığımız çalışmalar robotik ve yazılım üzerineydi, başka bir deyişle küçük bir çocuk için “rocket science” niteliği taşıyabiliyor.
Haber >> ABD liselerde siber güvenlik eğitimi için bu müfredatları öneriyor
Çocukların bir yetişkinden ziyade, 16 yaşındaki beni görmeleri şaşırtıcı olduğu kadar motive edici de oluyor. Onlar için yapmak istedikleri şeyin bir ağabey/abla tarafından da yapılabildiğini görmek mutluluk verici ve heveslendirici bir unsur haline geliyor. İkinci olarak ifade ettiğim üzere hata yapma korkusu ortadan kalkıyor ve çocuklar içlerinden geldiği şekilde davranmaya, yani sürekli olarak merak etmeye ve inşa etmeye başlıyorlar. Her gittiğiniz ilde aynı yaş grubu içerisinde bile devasa farklılıklar olduğunu görüyorsunuz. Öğretmen konumunda olduğunuz zaman bu farklılıklara sürekli olarak adapte olmanız gerekiyor ve akran eğitiminin bir başka özelliğini de fark etmiş oluyorsunuz. Akran eğitimi kesinlikle ve kesinlikle tek taraflı olmaktan milyarlarca ışık yılı uzakta. Sürecin içerisinde herkes farklı beceriler ediniyor, yeni bilgiler öğreniyor ve durmadan gelişiyor. Akran eğitiminin önemi bu çok yönlülükten kaynaklanmakta.
Haber >> Liselerde siber güvenlik eğitimi mümkün mi? İsrail ve Türkiye örnekleri
Bu etkileşim küçük yaşlara indikçe bireylerin gelişimleri artarken ilgi ve becerilerini keşfetmeleri de bir o kadar kolaylaşıyor. Bilinçli hale gelen bireyler de okul dönemindeki uzaklaşma ve sıkılma sürecini kısa bir sürede atlatabildikleri için hem bireysel hem de akademik gelişimlerine maksimum potansiyellerinde devam edebiliyorlar.
Son olarak paylaşmak istediğim ve bu süreçte yaşamış olduğum bir duygu var. Bir şeyler paylaştığınız ve öğrenmesine yardımcı olduğunuz bir çocuğun gözlerinin içi gülerek size ettiği teşekkür ve annesinin yanına gittiğinde kulak misafiri olduğunuz, “Anne, Berk Ağabey çok iyi bir öğretmen bana çok yardım etti!” cümlesinin bana yaşattığı mutluluk inanılmaz bir his. Erken yaşlarda bir nebze de olsa öğretmenlik duygusunu yaşayabilmiş biri olarak, bizlere yol gösteren tüm öğretmen ve büyüklerimize en içten teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz
[wysija_form id=”2″]