Etiket arşivi: YouTube

İçerik moderasyonu aşırı sağ söylemlere karşı ne kadar etkili?

İçerik moderasyonu aşırı sağ söylemlere karşı ne kadar etkili?İstenmeyen aktörlerin platformlardan kaldırılması anlamına gelen içerik moderasyonu, YouTube gibi sosyal medya platformlarında yaygınlaşmış durumda.

Ana akım internet platformları “uygunsuz” olduğu düşünülen içerikleri ve kanalları platformdan kaldırma yoluna giderken bu uygulamanın aşırı söylemlerin ya da uygunsuz içeriklerin etkisini azaltmada ne kadar etkili olduğu konusu henüz bilinmiyor. 

“Deplatforming” de denilen içerik moderatörlüğüne ilişkin yapılmış araştırma sayısı henüz yeterli bir sayıya ulaşmış değil. Ulusal Tayvan Üniversitesi’nden Adrian Rauchfleisch ile Harvard Üniversitesi’nden Jonas Kaiser konuya ilişkin “Aşırı Sağın Platformlardan Kaldırılması- YouTube ve BitChute Üzerine Bir Analiz” başlıklı bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırma sonuçlarının yayımlandığı 15 Haziran 2021 tarihli makalede deplatforming uygulamasının platformdan kaldırılan içerikler ve kanallar üzerindeki etkilerine dair bulgular yer alıyor.  

YOUTUBE’DAN İÇERİK KALDIRMA AŞIRI SAĞ SÖYLEME KARŞI  ETKİLİ

Çalışmada, içerik moderasyonunun aşırı sağ söyleme sahip kanallar üzerindeki etkisi ölçülmeye çalışıldı. Bunu yapmak için iki veri kümesi analiz edilerek 2018- 2019 yılları arasında 11 bin 198 YouTube kanalının hangilerinin kaldırıldığı ve hangi nedenle kaldırıldığı kontrol edildi. Daha sonra platformdan kaldırılan aşırı sağ kanalların alternatif video platformu Bitchute’da kendilerine yeni bir yer bulup bulmadığı araştırıldı.

Analiz, içerik moderasyonunun dezenformasyon ve aşırı sağ söylemlerine erişimini en aza indirmede etkili olduğunu gösterirken bu tür içeriğe izin verecek alternatif platformların YouTube’dan kaldırılmış olmanın olumsuz etkisini hafifletemediğini ortaya koydu. 

POLİTİK KANALLAR EN ÇOK AŞIRI SAĞ SÖYLEM NEDENİYLE PLATFORMDAN KALDIRILIYOR

Çalışma genel olarak aşırı sağ söyleme sahip içerik oluşturucuların başarısının YouTube platformuna güçlü bir şekilde bağlı olduğunu gösteriyor. 11 binden fazla kanalın analiz edildiği çalışmada politik kanalların en çok aşırı sağ söylemler nedeniyle kaldırıldığını, müzik kanallarının ise en çok “kimliğini gizleme” nedeniyle kaldırılma ihtimalinin olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, YouTube’un platformdan çıkarma nedenlerinin keyfi olmadığını, sezgisel bir mantığı takip ettiğinin kanıtı. İkinci olarak platformdan kaldırılan aşırı sağ kanalların BitChute üzerinde YouTube’da olduğu kadar etkili olamadığı sonucu çıktı.

Analiz edilen tüm kanallara ilişkin olarak ise şu sonuç ortaya çıkmış: YouTube, bu kanallara Bitchute’dan daha fazla görüntüleme ve etkileşim sağlıyor. Üçüncü olarak ise platformdan atılan en büyük üç kanal üzerinde gerçekleştirilen analizin sonuçları dikkat çekici. Buna göre YouTube tarafından platformdan kaldırıldıktan sonra BitChute içindeki görüntüleme sayılarını bir miktar da olsa artırabilecekleri görülüyor.

Amerikalı radyo programı sunucusu ve aşırı sağcı komplo teorisyeni olarak bilinen Alex Jones bu kısa vadeli artışı Bitchute’da da sürdürse de görüntüleme sayısı Youtube’daki görüntüleme sayısıyla karşılaştırılamayacak seviyede. 

DİĞER PLATFORMLAR YOUTUBE KADAR ETKİLİ DEĞİL

Bu anlamda içerik moderasyonu, aşırı sağ söylemlerini en aza indirmede oldukça etkili bir araç olarak dikkati çekiyor. Öte yandan bu tür içeriğe izin verecek alternatif platformlar, YouTube’dan atılmanın olumsuz etkisini tam olarak hafifletemiyor.

Alex Jones’un YouTube’da 2,4 milyondan fazla abonesi varken, Jones’un sahip olduğu ve aşırı sağ komplolarının yer aldığı haber sitesi Infowar’ın Haziran 2021’deki Bitchute varlığı yaklaşık 125 bin abonede kalmış. Bu, platformdan kaldırılan aşırı sağ aktörlerin “genişleme gücünü ” kaybettiğinin bir kanıtı. Öte yandan YouTube’un içerik oluşturucular için katma değerinin yalnızca teknik altyapısından değil, ayda 2 milyar aktif kullanıcısı olmasından kaynaklandığını gösteriyor.  

Ayrıca, YouTube’un aşırı sağ söylemler ve dezenformasyona karşı koyma politikasındaki değişiklikle birlikte 2018 ve 2019 yılları arasında aşırı sağ kanalların kaldırılma nedeni ile ilgili net bir bağlantı görülebiliyor. Siyasi kanallar, en çok aşırı sağ söylemler nedeniyle kaldırılma riski ile karşı karşıya.

Çalışmadan daha genel manada, ana akım sosyal medya platformlarının ABD’de aşırı sağcılar için önemli bir işlev gördüğünü ve yalnızca alternatif platformlara dayanan kanal yaratıcılarının daha küçük topluluklarla sınırlı olduğunu ve dolayısıyla daha az erişime sahip olduğunu ve daha az etkiye sahip olduğu sonucu çıkıyor. 

Birçok aşırı sağ kanalı Anti-Semitik, ırkçı ve / veya kadın düşmanı içeriğe sahip ve bu nedenle doğal olarak platformun hizmet şartlarıyla çelişmekte. Öte yandan platformdan kaldırma uygulamasının potansiyel olarak bu kaldırılan platformların daha fazla radikalleşmeye ittiği gerçeği değişmiyor. 

YOUTUBE’UN PLATFORMDAN KALDIRMA POLİTİKASI SANSÜR MÜ?

Bununla birlikte, araştırmanın ortaya koyduğu bulgular, deplatforming ve sansüre ilişkin genel sorunun varlığını zayıflatmıyor. Deplatforming’in istenmeyen sesleri kısmasının etkileri ve etikliği tartışmaya açık bir konu. Özel platformların ağa bağlı kamusal alan üzerinde bu güce sahip olup olmaması gerektiği sorusu ister istemez akıllara geliyor.

Makaleyi kaleme alanlar “Ne yazık ki, bu soruya iyi bir cevabımız yok.” diyor. Platformdan kaldırmanın platformdan kaldırılanlar üzerindeki etkisine ve daha geniş anlamda ABD’deki aşırı sağcılar için ana akım ve alternatif platformların rolüne katkıda bulunmayı amaçlayan çalışma önemli sonuçlar ortaya koysa da bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu kesin. Zira bu uygulamadan hem diğer siyasi toplulukların nasıl etkilendiğini hem de alternatif platformların deplatformingi nasıl tamponlayabildiğini ve son olarak deplatformingin daha aşırı bir söyleme katkıda bulunup bulunmadığını anlamak gerekiyor.

Öte yandan bu çalışmada esas olarak sadece Youtube’daki ABD aşırı sağına odaklanılmış. Makaleyi bizzat kaleme alanların görüşü gelecekteki çalışmaların aşırı sağın yanı sıra platformdan kaldırılan diğer siyasi kanalları da masaya yatırılması ve kapsamlarını ABD dışında genişletilmesi gerektiği yönünde.

Çalışmayı gerçekleştirenlerin dile getirdiği bir başka husus da bu çalışmanın YouTube’un her bir kanal için platformdan kaldırma gerekçelerinin geçerliliğine dair herhangi bir yorum getirmediği. İkiliye göre, nitel araştırmalar bu konuya ışık tutabilir ve YouTube’un nedenlerinin meşru veya abartılı olup olmadığını açıklamaya yardımcı olabilir. 

Dezenformasyon babayla kızı ayırdı

YouTube’da dezenformasyon ve komplo teorileriyle dolu videolara kendini kaptıran kullanıcıların sosyal ilişkileri tamiri zor yaralar alabiliyor. Bu videolar yüzünden arası açılan Renee Ekwoge ve babası bunlardan sadece biri.

Her ay milyarlarca insanın ziyaret ettiği dünyanın en büyük video paylaşım sitesi Youtube’de yayınlanan dezenformasyon ve komplo teorileri, milyonlarca insanı gerçek hayattan koparıp başka birisine dönüştürebiliyor.

Yanlış bilginin kasıtlı olarak yayılmasını hedefleyen dezenformasyon videoları; Kovid-19, ölüm ve vaka sayılarının aslında nasıl da şişirildiği, Suriye iç savaşında yaşananlar, 11 Eylül saldırısını ‘gerçekte’ kimin düzenlediği, hatta dünyanın düz olduğu gibi çeşitli konuları işleyebiliyor. Ekrandan hücum eden bilgilere inanan bu internet kullanıcıları, başka kimsenin göremediği büyük resmi kendilerinin gördüğünden eminler.

ABD’de yaşayan 39 yaşındaki Renee Ekwoge de babasını bu komplo teorilerine kurban vermiş. Renee Ekwoge babasıyla en son ne konuştuklarını hatırlamadığını söylüyor. Yeni bir işe girmek üzere 1000 mil öteye taşınmasının ardından artık düzenli olarak görüşmediklerini dile getiriyor.

Savcılardan Facebook ve Twitter’a aşı uyarısı: Dezenformasyona karşı daha çok çaba göstermelisiniz

Renee eski günlere olan özlemini şöyle ifade ediyor: “Babamı son gördüğümde evimi boyuyordu. Bana geldi ve tüm hafta sonu evi boyamama yardım etti. Saçma videolar olmadan da zaman geçirebildiğimiz güzel günlerden biriydi.”

“BABAMIN VÜCUDU ELE GEÇİRİLMİŞ GİBİ”

Renee, yanıltıcı videoların babasını zamanla değiştirdiğinden ve bu videolara bağımlı olduktan sonra babasının başka bir şey hakkında konuşmaz olduğundan yakınıyor. İlk başlarda kibarca konuyu değiştirmeyi denediğini söyleyen Renee, bunun bir süre işe yarar gibi görünse de babasının bu videoları izlemeye devam ettiğini söylüyor.

Talihsiz kadın daha sonra babasını bu videolardan uzak tutmak için bazı girişimlerde bulunmasına karşılık sadece daha fazla videoyla cevap alabilmiş. Yaşadığı hayal kırıklığını “Vücudu ele geçirilmiş gibi. Yüzüne baktığında babama benziyor ancak o sevgi dolu ve kibar adam gitmiş, yerine diyaloğa kapalı alaycı ve kaba biri gelmiş.” sözleriyle anlatıyor.

Babasının 11 Eylül saldırısıyla ilgili bazı videoları izlemesiyle başlayan macera, dünyanın düz olduğu ve bunu kabul etmeyenlerin zihinlerinin kontrol altında olduğunu iddia etmesine kadar varmış.

“YOUTUBE YANILTICI BİLGİNİN YAYILMASINA ARACILIK EDİYOR”

Sanal ortamda milyarlarca insanın uğrak yeri olan YouTube, dezenformasyon içerikli videolara karşı önlem alma konusunda yetersiz kalmakla eleştiriliyor. Washington Üniversitesi’nde dezenformasyon konusunda araştırma görevlisi olarak çalışan Kate Starbird, YouTube’nin yanlış ve yanıltıcı bilginin yayılmasına aracılık ettiğini söylüyor.

YouTube’un Twitter’e kıyasla araştırmacılar için data paylaşımı konusunda da oldukça ketum davrandığını belirten Starbird, “YouTube’de cidden karanlıkta yolumuzu bulmaya çalışıyormuşuz gibi hissediyoruz. Platform, verilerini paylaşmama kararı aldı.” ifadelerini kullanıyor. 

Zoom, veri ihlali ve veri gizliliği açısından ne kadar güvenli?

2019 yılında “daha güvenilir içeriklerin ortaya çıkmasını ve arama sonuçlarında belirgin bir şekilde etiketlenmesini sağlamak” üzere algoritmasını değiştiren YouTube, Ekim 2020’den Aralık 2020’ye kadar “spam, yanıltıcı bilgiler veya dolandırıcılık” içeren 1,4 milyon videoyu yayından kaldırdığını açıkladı. Ancak bu platforma her dakika 10 saate yakın içerik girildiği düşünüldüğünde bu rakamların yeterliliği tartışma konusu.

YouTuberlardan sonra sıra yazılımcılara geldi: Maliye vergi incelemesi başlattı

Maliye Bakanlığının, video paylaşım uygulaması YouTube’a içerik yükleyenlerden sonra, bir şirkete bağlı olmadan çalışan yazılımcılara da vergi incelemesi başlattığı öğrenildi.

Bakanlık, İrlanda merkezli Google Ireland’dan, Google Adsense (Google’un reklam uygulaması) kapsamında Türkiye’deki yerleşik kişilere yapılan ödemelere ilişkin bilgileri isteyerek, bu kapsamda gelir elde edenlere yönelik Türkiye genelinde vergi incelemesi başlattı.

Gelir İdaresi E. Strateji Geliştirme Daire Başkanı, Yeni Ekonomi Danışmanlık AŞ. Kurucu Ortağı Nazmi Karyağdı, yaptığı değerlendirmede bu incelemelerin Türkiye’nin bu alandaki en büyük başarısı olan Peakgames’e yenilerinin eklenmesini önlediğini kaydetti.

Yapılan vergi incelemelerinde, söz konusu gelirlerin reklam geliri olarak değerlendirildiğini belirten Karyağdı, bunların ticari kazanç olarak vergi inceleme raporuna konu edilerek gelir vergisi mükellefiyeti tesis edildiğini aktardı. Fatura düzenlenmediği için özel usulsüzlük cezası yanı sıra, hizmetten Türkiye’den yararlanıldığı için toplam hasılat üzerinden KDV’nin de hesaplandığı bilgisini veren Karyağdı, “Bunlara bağlı olarak eksik ödendiği ileri sürülen vergi tutarının 1 katı kadar vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi de talep ediliyor.” dedi.

“ELDE EDİLEN TİCARİ DEĞİL SERBEST MESLEK KAZANCI”

Yazılımcıların ana faaliyetinin reklam geliri elde etmek değil, oyun geliştirmek olduğunun altını çizen Karyağdı, “Ticari kazancın olabilmesi için organizasyona parasal bir sermayenin hasredilmiş olması gerekir. Bireysel ve bağımsız yazılım geliştirme faaliyeti ise bir bilgisayar üzerinde geliştirilen, sermayeden ziyade kişisel ve bilimsel bilgiye ve gayrete dayalı bir iştir.” diye konuştu.

Milyonlarca satırlık yazılımın ara yüzünde bir alanın Google’a kiralandığını ifade eden Karyağdı, “Buradaki faaliyet ticari bir faaliyet değil ve serbest meslek faaliyetidir. Dolayısıyla da elde edilen kazanç serbest meslek kazancıdır.” ifadelerini kullandı.

Serbest meslek kazancının, Gelir Vergisi Kanunu’nun 65’inci maddesinde tanımlandığına vurgu yapan Karyağdı, 18’inci maddede ise bilgisayar programcıları ve kanuni mirasçılarının elde ettikleri gelirin gelir vergisinden müstesna kılındığına değindi. Sürekli veya arızi olarak yapılan yazılım faaliyetinin bu istisnadan yararlanması gerektiğini kaydeden Karyağdı, 2020 için 600 bin lira, 2021 için ise 650 bin lirayı aşan gelirlere ilişkin beyanname verilmesi gerektiğini söyledi.

‘Sosyal Medya Yasası’ yürürlüğe girdi, hayatımızda neler değişecek?  

“GELİR TÜRÜNE AÇIKLIK GETİRİLMELİ”

Hakkında vergi inceleme raporu düzenlenen yazılımların çoğunun vergi mahkemelerine başvurarak tarhiyatların iptalini istediğini dile getiren Karyağdı, bir kısım incelemenin ise devam ettiğini aktardı. Karyağdı, bu kapsamda 2015 ve 2017’de toplam 168 bin lira gelir elden bir yazılımcıya inceleme sonucunda 173 bin liralık bir fatura çıkarıldığını belirtti.

Sorunun çözümüne yönelik önerilerini de sıralayan Karyağdı, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından bir Gelir Vergisi Sirküleri yayınlanarak, bağımsız ve kişisel olarak yazılım geliştirenlerin faaliyetlerinin net bir şekilde serbest meslek faaliyeti olduğunun belirlenmesi gerektiğini bildirdi.

Bu kazançların GVK’nın 18’nci maddesi kapsamında telif kazançlarından istisna hükümlerine tabi olması gerektiğinin altını çizen Karyağdı, 2021 geliri 650 bin liraya aşanların masrafları düşüldükten sonra beyanname verileceğinin belirtilmesini önerdi. Karyağdı, vergi müfettişlerince geriye yönelik olarak devam ettirilen ya da tamamlanmış olup da uzlaşma aşamasında olan incelemelerin yayınlanacak Sirküler kapsamında yeniden değerlendirilmesi ve haddin altına kalanlara işlem yapılmaması gerektiğini aktardı.

“YAPICI VE KALICI BİR ÇÖZÜM GETİRECEKTİR”

Google Ireland tarafından yazılımcıların banka hesaplarına yapılan ödemelerin otomatik kesinti (stopaj, Tevkifat) yoluyla vergilendirilmesi yönünde GVK Md. 18’de bir düzenleme yapılmasını da öneren Karyağdı, “Böylece hem gençlerimiz gönül rahatlığıyla vergilerini ödemiş olurlar hem de rahat bir şekilde yazılım geliştirmeye devam ederler.” ifadelerini kullandı.

Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın Başbakan Yardımcılığı ve daha önce bakanlık yaptığı dönemlerde, toplumsal ve ekonomik duyarlılığı yüksek, teknolojik gelişmeleri destekleyen uygulamalara imza attığına dikkat çeken Nazmi Karyağdı, “İnanıyorum ki Sayın Elvan, gençlerin bize ilettiği, bizim de tercüman olduğumuz soruna maliyemizin değerli bürokratlarıyla birlikte yapıcı ve kalıcı bir çözüm getirecektir.” diye konuştu.

Kaynak: Sputnik

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

 

Yenilen Trump taraftarları ‘yalan haber’e doymuyor: Seçim sonrası YouTube’da sahte bilgi ağı kurmuşlar

ABD Başkanı Donald Trump yanlısı yayın organı Epoch Times’ın başkanın görevde kalmasını sağlamak için dezenformasyon yaymak üzere seçim gününden hemen sonra bir Youtube ağı kurduğu öğrenildi. 

Trump destekçisi bir çetenin Kongre Binasını işgal etmesinden saatler sonra, ağdaki kanallardan birinin sunucusu olan “Eye Opener With Michael Lewis”, darbe girişimi, seçim sahtekarlığı ve antifa (ABD’de kurulmuş anti-faşist aşırı sol bir örgüt) hakkında uydurma bilgiler yaymak üzere YouTube’da canlı yayın yaptı. Lewis, canlı yayında şunları söyledi: “Burada eski bir komünist taktiğinin kullanıldığını gösteren birçok kanıt var. Bu insanlar kalabalığı kışkırttı ve insanları coşturdu… İlk bakışta Antifa izlenimi veriyor.”

İKİ AYDA 11,6 MİLYON GÖRÜNTÜLEME

Söz konusu Youtube kanalı, 10 Kasım 2020’de kurulduğundan bu yana, Trump, avukatları ve komplo teorisyenleri tarafından uydurulan seçim dezenformasyonunu yaymak için bir karargah haline geldi. Yapılanların işe yaradığı kesin. Zira Eye Opener, iki aydan kısa bir süre içinde Youtube’da 200.000’den fazla abone ve 11.6 milyondan fazla görüntüleme elde etti. 

Kanalın ‘Hakkımızda’ kısmında şu ifade yer alıyor: “Gerçeklerin ölmekte olduğunu hisseden” Lewis ve birkaç arkadaşının bağımsız çabası”.  Gerçekte ise ‘Eye Opener’, Epoch Times’e ve Çin hükümetinin bir tarikat olarak etiketlediği ve 1999’da yasaklanan dini bir hareket olan ve Falun Gong’a bağlı yedi kanaldan biri. Bu YouTube kanalları, oy kullanma teknolojisi şirketleri, oyların Trump’tan alınıp Biden’a yazılması, kaybolan USB sürücüleri, Almanya’daki şüpheli sunucular ve Nashville’deki Noel Günü bombalaması gibi bir çok yalan haber ve iddia yaydılar. Bu şekilde, kasım ayından bu yana 1,1 milyondan fazla aboneyi ve on milyonlarca görüntüleme elde etmeyi başardıkları biliniyor. 

‘PLATFORMLAR YALAN HABERLERİ DİZGİNLEYEMEDİ’

Harvard’daki Shorenstein Medya, Politika ve Kamu Politikası Merkezi’nin araştırma direktörü Joan Donovan, BuzzFeed News’e yaptığı açıklamada Youtube ağı için “endişe verici, ancak şaşırtıcı değil” ifadesini kullandı. Nitekim Donovan’a göre platform Epoch Times gibi operasyonları dizginleyemedi.

Dezenformasyonun farkına var: Özgürlüğünü yalana karşı koru!

Youtube Yayın Politikası İletişim Müdürü Farshad Shadloo’ya göre YouTube, BuzzFeed News ile iletişime geçtikten sonra Başkanlık Seçimi Tutarlılık politikasını ihlal ettiği gerekçesiyle kanallardan “birkaç” videoyu kaldırdı. Shadloo şu açıklamalarda bulundu: “Geçtiğimiz ay seçim sahtekarlığının 2020 seçiminin sonucunu değiştirdiğini iddia ederek yanlış bilgi yayan binlerce videoyu kaldırdık, bunlara BuzzFeed’in haberdar ettiği kanallardan birkaç video da dahil. Politikalarımızı ihlal eden bu yalan iddiaları içeren yeni videolar yayınlayan kanallara ihtar cezası verilecek. 90 gün içinde üç ihtar alan kanallar YouTube’dan kalıcı olarak kaldırılacak.”

FACEBOOK DA İKİ SAYFAYI YAYINDAN KALDIRDI

Facebook da BuzzFeed News’den gelen sorulara yanıt olarak, Falun Gong ile bağlantılı kişiler tarafından yönetilen ve seçim sahtekarlığı hakkında yalan iddialar yayan iki sayfayı kaldırdı. Epoch Times ile bağlantılarını gizlemeyen tek kanal, 18 Kasım’da hizmete giren ve 420 bine yakın aboneye sahip Facts Matter With Roman Balmakov’. Sunucusu, Epoch Times YouTube reklamlarında gösteriliyor ve kanalında bir Epoch Times logosu görüntüleniyor. Diğer üç YouTube kanalı sunucusu, Scott Goulet, Brendon Fallon ve Trevor Loudon, Epoch Times Epoch Times ile bağlantılarını açığa çıkarmıyorlar. 

Eye Opener’ın sunucusu Michael Lewis Toronto’da bir Falun Gong üyesi. Lewis, Toronto’da 2012 yılında gerçekleşen bir Falun Gong mitinginde görüntülendi. Diğer bir kanal da Falun Gong üyeleri tarafından yönetilen kar amacı gütmeyen bir medya kuruluşuna ait Sound of Hope News. 

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Kazakistan gözünü yeniden vatandaşa çevirdi: ‘Kök sertifika’ uygulaması tekrar devrede

Kazakistan’da hükümet internet trafiğine müdahale anlamına gelen ‘kök sertifika’ uygulamasını yeniden devreye soktu.

Kazakistan hükümeti, başkent Nur-Sultan’da ikamet eden vatandaşlarına ‘siber güvenlik denemeleri’ adı altında ‘yabancı’ internet servislerine girebilmelerine olanak sağlayacak hükümetin ‘kök sertifikasını’ (root certificate) yüklemeleri için yeniden zorunluluk getirdi. Böylelikle Kazakistan hükümeti, vatandaşların tüm internet trafiğini görebilecek.

Hükümetten yapılan yazılı açıklamada, internet trafiğine müdahale çabalarını devlet kurumları, telekomünikasyon firmaları ve özel şirketler için bir siber güvenlik eğitimi uygulaması olarak nitelendirildi.

MÜDAHALEYE PANDEMİ GEREKÇE GÖSTERİLDİ

Kazak yetkililer, uygulamanın hayata geçmesinin gerekçesi olarak koronavirüs salgınında ülkelerini hedef alan siber saldırıların 2,7 kat artması olarak gösterdi. Kazak hükümeti 2019 yılında da benzer bir açıklama yaparak kararların “vatandaşları korumak için bir güvenlik önlemi” olduğunu vurgulamıştı.

Beeline, Tele2 ve Kcell gibi Kazak internet servis sağlayıcıları (ISS’ler),  6 Kasım’dan bu yana,  başkentteki internet kullanıcılarına, hükümetin sertifikasının kurulumuna ilişkin talimatları anlatan internet sayfalarına yönlendirmeye başladı. Ayrıca başkent sakinlerine yeni kuralların bildirildiği SMS’ler de gönderiliyor.

Endişelerini dile getiren başkent sakinleri, hükümetin kök sertifikasını yüklemeden Google, Twitter, YouTube, Facebook, Instagram ve Netflix gibi popüler sitelere erişemeyeceklerini ifade etti.

Huawei, İstanbul Üniversitesi’nde Ağ Akademisi kurdu

 

KÖK SERTİFİKA NEDİR VE HÜKÜMET VATANDAŞLARIN İNTERNET TRAFİĞİNE MÜDAHALE EDİLEBİLİR Mİ?

Güvenli bir internet sitesine giriş yaptığınızda adres çubuğunun yanındaki kilite benzeyen simge, giriş yaptığınız internet sitesinin şifreleme yöntemleriyle korunduğu anlamını taşır. Bu kilit simgeyi elde etmek için site sahipleri, Sertifika Yetkilisi adlı kuruluştan güvenlik sertifikası alır. Böylelikle sitenin orijinal olduğu kuruluş tarafından doğrulandığında, sitenin adres çubuğunda kilit simgesi görünür. Kök sertifika ise mevcut güvenlik sertifikalarının en önemlisidir. Kök sertifika, altındaki tüm sertifikaları doğrular. Yani kök sertifikanın güvenliği, tüm sistemin güvenliğini belirler.

Vatandaşların hükümetin kök sertifikasını cihazlarına yüklemesiyle birlikte Kazakistan hükümeti, MITM (Man-in-the-middle) tekniğiyle vatandaşların şifreli iletişimlerine erişebilir. Ayrıca hükümet, vatandaşların internet üzerinde hareketlerini gözlemleyebilir, trafiği engelleyebilir, özel verilere erişebilir veya internet sitelerine casus yazılım yükleyebilir.

ÜÇÜNCÜ MÜDAHALE DENEMESİ OLACAK

Yeniden gündeme gelen bu deneme, Kazak hükümetinin Aralık 2015’teki ‘Ulusal Güvenlik Sertifikası’ adıyla duyurduğu ilk kök sertifika denemesinden ve Temmuz 2019’da ‘Qaznet Güven Sertifikası’ adıyla duyurduğu ikinci sertifika denemesinden sonra vatandaşlarını cihazlarına kök sertifika yüklemeye zorlama konusundaki üçüncü girişimi olarak göze çarpıyor.

Daha önce Google ve Mozilla gibi şirketlerin, hükümetin dijital sertifikalarını engelleyeceğini ve kara listeye alacağını bildirmesiyle birlikte Kazak hükümetinin her iki girişimi de başarısız olmuştu. Ayıca Apple’ın Safari adlı tarayıcısı için de Apple yetkilileri, dayatılan hükümet sertifikasına karşı önlemler alacağını açıklamıştı.

Yetkililer, uygulamanın ne kadar süreceğini açıklamadı.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz