Güvenlik kavramı devlet olarak örgütlenen bir toplumun düzen ve güvenirlik içinde olması durumunu ifade etmektedir. Uluslararası güvenlik ise, bu durumun birden fazla uluslararası aktör arasındaki uyumundan ve çatışmasından doğmaktadır. Bu çatışmanın boyutu, tek taraflı bir saldırıdan oluşabileceği gibi çok taraflı bir uyumsuzluk sonrası karşılıklı müdahalelerin ortaya çıkmasıyla derinleşebilir. Tarihsel süreç uluslararası aktörlerin kendi kimliklerini kazanmasıyla müdahaleleri genelde askeri unsurlarıyla karşımıza çıkarmıştır. Fakat günümüz imkanları ve stratejileri askeri unsurların yıkıcı özelliklerini inanılmaz boyutlara taşımıştır. Bu durumu göze almak istemeyen aktörler, birbirlerini caydırmada ve etkilemede farklı saldırı ve savaş tekniklerini geliştirmeye de başlamıştır. Bu değişim aslında önemli bir teorisyen olan Kenneth Waltz’un 1954’te vurguladığı verileri destekler niteliktedir. “Man, State and the War” adlı eserinde savaşın nedenleri ve gelişimi ile ilgili görüş ayrılıklarını ortaya koymaya çalışan Waltz, filozoflar arasındaki görüş ayrılıklarının aslında belirleyici olmadığını, sadece zamanın ve uygulamanın değiştiğine dikkat çekmektedir. Aslında kendi zamanından örneklerle yola çıkan Waltz, farklı teorilerin farklı yaklaşımları beraberinde getirdiğini, eğer ortada bir çatışma varsa bunun niteliğinin değişebileceğini vurgulamaktadır.
Waltz’un tespitini önemsememek veya uluslararası sistem içerisinde caydırıcılık kavramı dahilindeki değişimi bu merkezde analiz etmemek herhalde böyle bir tespite de haksızlık olurdu. Uluslararası aktörler içerisindeki merkezi unsur olan devletlerin caydırıcı olma arzuları temelindeki farklı yaklaşımlar günümüzdeki gelişmelerle birlikte “Siber Güvenlik”, “Siber Politikalar”, “Siber Terörizm”, “Siber Savaş”, “Siber Caydırıcılık” gibi tüm kavramlarla da örtüşmektedir. Hal böyleyken aslında caydırıcı olamama durumunda dahi en azından temelde bazı tedbirlerin alınması bir istek veya girişim olarak gündemi meşgul eder niteliktedir.
İLGİLİ YAZI >> SİBER CAYDIRICILIK TEORİSİ KOLAY PRATİĞİ ZOR
Aslında bilimsel çalışmalara da konu olan “Siber politikalar” ya da “Cyberpolitics” kavramı bu gündemin nasıl ve neden ortaya çıktığı ile ilgilidir ve eğer diplomatik bir kart olacaksa zorlayıcı diplomasi[2] içerisinde yer alabilecek bir unsur olarak düşünülebileceği ile ilintilidir. Zorlayıcı diplomasinin askeri olmaktan çok diplomatik bir girişim olarak düşünülmesi siber politikalar açısından da belirleyici olabilir ve teorik alanın ötesine de geçmeyi bilimsel çalışmalar açısından geçerli kılabilir. Siber saldırıların veya taktiklerin zorlayıcı diplomasi aracı olarak ele alınması caydırıcılık kabiliyeti[3] ve bu kavramın politik olarak hangi devlete ne ifade ettiğiyle de alakalıdır. Özünde konvansiyonel bir nitelik taşımayan ve askeri olmayan bir strateji olarak gelişim gösteren siber saldırılar artık devletlerin savunma ve saldırı stratejilerinde yer alan ve askeri kurumların içerisinde örgütlenmelere giden bir niteliğe bürünmüştür. Diplomatik bir kart olarak karşımıza çıkışı da bu türden gelişmelerle birlikte gündeme gelmiştir.
Tablo 1’deki caydırma konseptiyle birlikte zorlayıcı diplomasi aracı olarak ele alınabilecek siber saldırı kapasitesi, zorlayıcı diplomasi içerisinde rakibin amacını gerçekleştirmeden önce durmaya ikna etme konusunda nasıl bir etkiye sahip olabilecektir ya da böyle bir kart devletlerin elinde bir seçenek olarak yer alabilecek midir? Siber güvenlik dediğimiz unsurun siber politikalar olarak çalışılmasının ve tartışılmasının sebebi de özünde bununla ilgilidir.
Sonuç olarak; yapılan çalışmalarda siber saldırılar ve oluşan siber caydırıcılığın teori ve pratikte birbiriyle uyuşmazlık içinde olduğunu da ayrıca vurgulamakta fayda var. Bunun en önemli sebebi de özellikle multidisipliner bir özellik gösteren uluslararası ilişkiler içerisine çatışma boyutu kapsamında dahil oluşundan kaynaklanmaktadır. Zorlayıcı diplomasi unsuru olarak ele alınırken de daha geniş bir analize ve çalışma sürecine ihtiyaç duymasının ana sebebi budur. Herşeyden önce daha önce de vurguladığımız gibi siber saldırıların salt askeri bir boyutu yoktur. Diplomatik olarak hangi boyuttan ele alırsak alalım teori sorunsalı uzun vadede uluslararası ilişkiler disiplini içerisinde farklı şekillerde kendini gösterecektir. Günümüzdeki tartışmaların ve çalışmaların içerisindeki komplo teorileri veya olabilirlik yönündeki tahminler, analizler bunun en önemli ispatıdır.
HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ
[wysija_form id=”2″][1] “Zorlayıcı diplomasi” en genel hatlarıyla kuvvet kullanma tehdidinden yararlanarak karşı tarafın gerçekleştirmiş olduğu fiili bir ihlali ya da zorlamayı durdurması veya geri adım atması yönündeki girişimleri ifade eder.
[3] Caydırıcı olma durumunun karşı tarafın eylemini ilk aşamada önlemeyi amaçladığını unutmamamız gerekmektedir. Örneğin; Rusya’nın çevre ülkelerden birine karşı siber bir müdahelede bulunma seçeneğine karşı, ya da ABD’nin yine ilgi alanı olan bir bölgeye karşı uygulayacağı siber saldırıya karşı karşı tarafın bunu önlemeye ilişkin kapasitesi büyük olasılıkla kayıp verdikten sonra ortaya çıkacaktır. Bu da olsa olsa maruz kalınan zararın kayıplarının en aza indirilmesi ile ilgili olacaktır.