“Siber savaş” ifadesi okuyucuya, son zamanlarda bolca kullanılan ve içi boşaltılan bir kavramı ifade ediyormuş gibi gelebilir. Özellikle Amerikalılar bu işi abartma eğilimindeler. Mesela eski Milli İstihbarat Şefi Mike McConnell’ın görüşleri bu yönde. Hem Bush hem de Obama döneminde görev yapan McConnell, Mart ayında katıldığı bir konferansta Amerika Birleşik Devletleri’nin hâlihazırda bir siber savaş verdiğini ve bu savaşı kaybetmekte olduğunu iddia etti. Siber uzayda en büyük düşmanın Çin olduğunu vurgulayan McConnell, Amerikan ulusunun elindeki potansiyelin sadece %30-40’ını kullandığı tahmininde bulundu.
Elbette ABD gibi bir ülkede istihbarat teşkilatının zirvesinde bulunmuş bir bürokratın sözleri önemli. Ancak siber savaş ifadesi, daha hassas ve sınırlı kullanılmalı. Çünkü “savaş” dendiğinde ortaya çıkan can kayıpları, yıkımlar ve trajediler bugüne kadar siber saldırılardan kaynaklanmadı. Dolayısıyla siber savaş tabirini, gerçek dünyada devam etmekte olan bir sıcak çatışma ve organize şiddet eylemleri ile birlikte meydana gelen siber saldırılar için kullanmak daha yerinde olacaktır. Bu tür bir kullanım aynı zamanda siber savaş konseptinin de içinin boşaltılmamasını ve gerçekten müdahale gerektiren hâlleri daha kolay ayırt etmemizi sağlayacaktır.
Kosova Savaşı
1990’lar aslında Balkanlar’da katliamın katliamı takip ettiği, trajedi yüklü bir dönemdi. Her ne kadar Sovyetler’in dağılması görece kansız gerçekleşmiş olsa da Yugoslavya’nın bölünüşü çok büyük travmalara sahne oldu. Özellikle milenyumun başlangıcına yaklaşıldığı dönem, Kosova’da yaşayan Arnavutlara karşı artan şiddet eylemlerinin Avrupa’daki istikrar ortamını ciddi anlamda tehdit etmeye başladığı yıllardı.
Birleşmiş Milletler Sözleşmesi madde 2(4) hükmü devletlerin uluslararası ilişkilerinde güç kullanmasını yasaklıyor. Bu yasağın iki istisnası var. İlk ihtimalde Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51. maddesindeki meşru müdafaa hükümlerine gidilebilir. Ya da uluslararası barış ve güvenliğin tehdit altında olduğu ihtimallerde BMGK, kuvvet kullanımı kararı alabilir.
Kosova örneğinde ise NATO, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden müdahale kararı çıkmamasına rağmen Kosova’ya müdahale etme kararı aldı. 24 Mart – 10 Haziran 1999 tarihleri arasında NATO, çeşitli Sırp hedeflerine hava saldırıları düzenledi.
Fakat hemen her hava saldırısında olduğu gibi, kaçınılmaz olarak hedeflenenin dışında kayıplar yaşandı. 7 Mayıs 1999 tarihinde ABD Hava Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılarda Belgrad’taki Çin Büyükelçiliği vuruldu ve üç Çinli gazeteci hayatını kaybetti.
Her ne kadar dönemin Başkanı Bill Clinton yaşananların bir kaza olduğunu belirtip özür dilese de bu, Çin kamuoyununun öfkesini dindirmeye yetmedi. Çin halkı öfkesini internet üzerinden göstermeye başladı. Yaşanan talihsizliği takip eden günlerde pek çok Amerikan ve NATO internet sayfası siber saldırıya uğradı.
Örneğin İçişleri Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı’nın internet sayfaları Çinli hackerların eline geçti. Beyaz Saray da yoğun bir şekilde maruz kaldığı DDoS (Distributed Denial of Service) saldırıları nedeniyle tedbiren üç gün boyunca internet sayfasını kapalı tuttu.
Aslında NATO bombardımanları sırasında Sırp hackerlar siber uzayda pek çok saldırı gerçekleştiriyordu. Bu saldırılarda NATO’nun kendisi ve NATO üyesi ülkeler hedef alınıyordu. Çin büyükelçiliğinin vurulmasıyla mevcut denkleme Çinli hackerlar da dahil oldu. Bu dönemde yaşananları CNN “çevrimiçi savaş” olarak tanımlarken İngiliz yayın kuruluşu BBC “Net’te propaganda savaşı”, The Guardian gazetesi ise doğrudan “siber savaş” ifadesiyle nitelendirdi. Aslında bugün yaşanan kavram kargaşasının o günlerde de bulunduğunu söyleyebiliriz.
Başlangıçta değindiğim kuramsal tartışmayı burada hatırlamakta fayda var. Siber savaş ifadesi, ancak ve ancak gerçek dünyada devam eden bir silahlı çatışma veya organize şiddet eylemi varsa anlamlı. Kosova örneği, gerçek bir savaş ortamında gerçekleşen siber saldırılar içerdiğinden, siber savaş konseptinin ilk defa içinin dolu olduğu bir vakayı temsil ediyor. Çünkü buradaki çatışma sadece siber uzayla sınırlı değil; aktörler, amaçlar ve menfaatler bakımından aralarında benzerlik bulunan iki çatışmadan bahsediyoruz. Aradaki asıl fark kullanılan vasıtalarda ve saldırıların gerçekleştiği fiziksel evrende.