Savaşlar arasında bir ayrım yapmak ne kadar mümkündür? Eğer bir ayrım yapılacaksa anlamlı olup olmadığını anlamak için farklı savaşların farklı sonuçları ve etkileri olup olmadığını da deneysel olarak incelememiz gerekecektir. Özellikle günümüz çalışmalarına baktığımızda birçok araştırmacının da bu konuda zorlandığını ve teorik olarak, tipolojik anlamda[1] bir sınıflandırmadan kaçındığını görmekteyiz. Bunun en önemli sebeplerinden birisi de özellikle küresel anlamda savaşlar ile devletler-arası savaşların niteliğinin baş döndürücü şekilde değişmesidir.
Küresel savaşlar kamu harcamalarında ve vergi yükünde uzun vadeli artışlara yol açmaktadır ve konvansiyonel, nükleer caydırıcılık oluşturma adına atılan adımlar salt askeri amaçlar gözetildiği zaman ciddi bir ekonomik güce ihtiyaç duymaktadır. Bu düzlemde bakıldığı zaman daha az maliyetli ve daha etkili silahlara, ortak çıkarların uzun vadeli sonuçlar doğurabileceği ittifak arayışlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durumun getirmiş olduğu yaklaşım ve kaygılar yakın geçmişte siber savaşları ve terörizmi karşımıza çıkarmıştır.
VAHİT GÜNTAY’IN DİĞER MAKALELERİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYIN
İşte tam bu noktada siber savaşın daha kavramsal bir zemine oturtulduğu ve küresel anlamdaki etkisinin çok daha uygun taktiksel niteliklerle sonuç doğurduğu bir ortam ufukta belirmeye başlamıştır. Gücün yoğunlaştığı nokta ise doğal olarak siber mücadelenin yaşandığı kaotik bir ortamla daha karmaşık bir hal almaktadır. Güç dengesi[2] ve güç üstünlüğü gibi modeller arasındaki mantıksal çelişkiler bu durumu ispatlar niteliktedir. Özellikle devletlerin güç elde etme konusunda başarı sağlaması, bunun baskın hale getirilmesi anlamında saldırgan bir niteliğe de bürünmektedir.[3] ABD’nin siber gücün elde edilmesi konusundaki başarısı ve ABD Siber Savunma Komutanlığı’nın çok yönlü düzlemdeki atakları bu konuda tipik bir örnektir. Bu komutanlığın Amerika’daki askeri ve sivil ağları saldırılara karşı koruması ve kendi siber saldırı stratejilerini geliştirerek farklı ülkelerdeki grup ya da gruplarla işbirliği içinde çalışması, ittifak oluşturması bu durumun önemli örneklerindendir. ABD içerisinde siber bir ordu haline gelen bu komutanlığın 2020 başlarına kadar 135 farklı ekip içinde yaklaşık 7 bin kişilik askeri ve sivil teknik personele ulaşması beklenmektedir ve güç dengesi açısından farklı ülkeleri birbirlerine yakınlaştıracaktır.
Savaş mantığı içinde devletlerin özellikle baskın bu tip güçlere karşı oluşturacakları siber ittifaklar eğer çıkarların çarpıştığı noktada kesişirse, siber terörizm dediğimiz olgu siber savaşla birlikte yeni bir sorunsalı ortaya çıkaracaktır. Dengeyi sürdürmek için birbirine yakınlaşacak devletler veya gruplar gücün nispeten dağınık ve ittifakların esnek olduğu yapılanmada uluslararası sistem içerisinde kendine yer bulmaya çalışacaktır. Herhangi bir devletin atmış olduğu bir adıma karşı farklı devletlerin benzer yapılanmalara gitmesi ve askeri, taktiksel unsurlarla karşı karşıya gelmeleri, ittifak sistemleri içinde yakınlaşmaları beraberinde getirecektir. Görünmeyen siber saldırılar caydırıcılık oluşturma adına, saldıran aktörlerin itiraflarıyla gövde gösterisine dönüşecektir.
Güç dengesi yaklaşımıyla oluşacak kutuplaşmalarda tıpkı konvansiyonel unsurların görsel şova dönüştüğü zamanlarda, siber saldırı kapasitelerine ve unsurlarına da vurgu yapılacaktır. Caydırıcı olma ve etkili olabilme adına ise kurulan siber ordulara karşı güç dengesinin gözetilmesi kaçınılmaz durmaktadır. Güç dengesinin, zorlayıcı tehditler ile kolay bir zafer elde etmenin çekiciliğini ortadan kaldıracağı düşünülebilir. Özellikle yakın gelecekte siber bir güç haline gelecek ve siber savaş kavramını tüm unsurlarıyla hissettirecek bir aktör tam anlamıyla bu başlık altında konuşulmaya başlanacaktır; diğer taraftan tek başına güç dengesinin veya göreli eşitliğin, taraflardan birinin diğerine saldırmasını önleyeceğine dair rasyonel bir gerekçe de yoktur. Güç dengesi bu mantık altında, siber mücadele açısından kolay bir zafer olmayacağı anlamına gelmektedir ve insan doğasındaki savaş ve saldırı güdüsü güç üstünlüğünü oluşturma adına siber mücadeleyi de yakın dönemde baskın hale getirecektir. Savaş tipolojileri içerisinde davranışsal yaklaşım, zaman ve mekandan bağımsız olarak savaşı açıklamaya çalışırken günümüzdeki siber saldırıları ve savaşları ne derece tahmin etti bilinmez ama teorik olarak böyle bir gelişmenin ciddi bir arenayı karşımıza çıkardığını, en azından hissettiğini tespit etmek, buraya not edilmesi gereken unsurlardan birisidir.
[1] Vurgulanan tipoloji kavramı savaş tipolojileri açısından farklı yaklaşımlara işaret etmektedir. Savaşların sınıflandırılması açısından yapılan çalışmaların çerçevesi yakın geçmişe dayanmaktadır ve konunun çalışılmasında ciddi felsefi tartışmalar da yer almaktadır.
[2] Güç dengesi olarak belirtilen kavram dünya politikasındaki güç mücadelesini süreklilik boyutuyla ele alır. Siber mücadeleye ilişkin uluslararası sistemin geldiği boyut özellikle süreklilik açısından bu durumla örtüşmektedir. Tehdit olgusu siber saldırılarla birlikte, bu tür kavramlar açısından çalışmaları daha da net şekillendirecektir.
[3] Uluslararası ilişkiler çalışmaları açısından devletlerin güç mücadelesi içerisinde temel aktör olarak ele alınması olağandır. Fakat devlet-dışı aktörlerin de siber saldırılar açısından mağdur olduğu noktalar vardır. Bu aktörlerin nasıl tasnifleneceği ve siber mücadele açısından nasıl bir gruplandırma oluşturacağı başlı başına bir tartışma konusudur. Farklı şirketlerin ve illegal oluşumların da iç içe girdiği siber alan, mücadelenin boyutunu ve karmaşıklığını gözler önüne sermektedir.
HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUN
[wysija_form id=”2″]