Etiket arşivi: NATO

NATO’ya ait iki savaş gemisi Karadeniz’de Rusya’ya ‘fake’ attı

NATO’ya ait iki savaş gemisi Karadeniz'de Rusya’ya 'fake' attıİngiltere ve Hollanda Kraliyet Donanmalarına ait iki savaş gemisi, Karadeniz’de yerlerini tespit etmeye çalışan Rus deniz üssünü yanıltmayı başardı.

HMS Defender ve HNLMS Evertsen isimli gemiler Ukrayna’nın Odessa kentinde demirli iken, Rus Deniz Kuvvetleri’nni kontrolündeki stratejik Sivastopol limanının girişine yaklaşmış gibi sinyal verdi.

Karadeniz’de Rusya’nın kontrolü altında bulunan bir deniz üssü, iki NATO savaş gemisinin yerini tespit ederken aldatıldı. Gemilerin deniz üssünün tespit ettiği yere göre 180 mil uzakta bulunduğu ortaya çıktı.

İngiltere Kraliyet Donanması’na ait HMS Defender ve Hollanda Kraliyet Donanması’na ait HNLMS Evertsen isimli savaş gemileri, 18 Haziran’da Ukrayna’nın Odessa kentine uğradı. ABD Donanması’na ait 17 Haziran tarihli fotoğraflara göre grup Karadeniz’de manevra yapıyordu.

Deniz güvenliğini artırmak için konum ayrıntılarını ileten bir otomatik tanımlama sistemi (AIS) sinyaline göre, iki gemi 18 Haziran gece yarısından hemen önce Odessa’dan ayrıldı. Veriler, doğrudan Sivastopol’a gittiklerini ve limanın girişinin iki deniz mili yakınına yaklaştığını gösteriyor. Stratejik liman, Rusya’nın Karadeniz filosunun kalbini teşkil ediyor.

SAHTE SİNYALLER OLDUĞUNA DAİR İKNA EDİCİ KANITLAR VAR

AIS izine karşın, canlı web kamerası yayınları, iki savaş gemisinin Odessa’dan ayrılmadıklarını gösteriyor. Savunma çevrelerinde ve yerel medyada bilinen durum zaten bu şekildeydi. Windy.com gibi üçüncü taraf hava durumu siteleri tarafından arşivlenen ekran görüntüleri de, iki savaş gemisinin o geceyi Odessa’da geçirdiğini gösteriyor.

Savaşın siber cephesi: Bir veri merkezi ve hacker sığınağı vuruldu

Birbiriyle çelişen egemenlik iddiaları dikkate alındığında, iki NATO savaş gemisini büyük bir Rus deniz üssünün girişine yerleştirmek kışkırtıcı bir eylem olarak görülecektir. ABD, İngiltere ve Hollanda da dahil olmak üzere uluslararası toplum, çoğunluk itibarıyla Kırım’ı Rus toprağı olarak tanımıyor.

Gemilerin yeri konusundaki aldatmanın sebepleri henüz belirsizliğini korusa da, söz konusu eylem, hem savunma sanayiinde hem de gazeteciler tarafından giderek daha yaygın şekilde kullanılan AIS gibi açık kaynaklı istihbarat verilerinin etkinliği hakkında soru işaretlerini artırmış durumda. AIS izlerinin sahte olduğuna dair ikna edici kanıtlar var.

NATO 5G’yi askerler için güvenli hale getirme amacıyla çalışma başlattı

Estonya’nın başkenti Tallinn’de bulunan Müşterek Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi (CCDCOE) askeri sistemler için 5G altyapısının nasıl güvenli hale getirileceğine dair bir araştırma projesine başladığını açıkladı.

NATO’ya akredite 25 mükemmeliyet merkezinden biri olan CCDCOE’nin başını çektiği proje ABD Savunma Bakanlığı ve Estonya Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edilecek. Proje ekibinde CCDCOE’ye üye olan ülkelere bağlı araştırmacılar görev alacak.

Türkiye de CCDCOE’ye üye olan 29 ülke arasında yer alıyor.

Avrupa’da ticari amaçlarla kullanılan 5G ağlarını inceleyerek NATO’ya barış ve savaş zamanında bu ağların en güvenli şekilde işletilmesi için öneriler sunmayı amaçlayan proje bir yıl boyunca sürecek. Projeye ocak ayında start verilecek.

NATO TEHDİTLERİN FARKINDA OLMALI!

Avrupa’da 2025 yılına kadar 5G sistemine geçişin tamamlanması bekleniyor. CCDCOE Direktörü Jaak Tarien projeyle ilgili yaptığı açıklamada en geç bu tarihe kadar müttefiklerin ve ortakların 5G ile ilgili siber tehditlerin farkına varması ve gerekli tedbirleri alması gerektiğini vurguladı. Tarien “Araştırma, NATO ve üyelerine risk değerlendirmelerini bir üst seviyeye taşımaları için gereken bilgileri ve çerçeveyi sunacak.” ifadelerini kullandı.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Online dezenformasyon ülkeler arası güç mücadelesinin bir parçası haline geldi

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de online dezenformasyon demokrasiye karşı ‘yeni’ tehditler arasında başı çekiyor. Özellikle 2016 yılında gerçekleşen ABD Başkanlık Seçimlerinde, sızdırılan bilgilerle seçim kampanyalarına etki edilmesi ve seçmen davranışlarını değiştirecek şekilde uydurma haber üretilmesi ve sosyal medyada manipülasyon yapılması demokrasinin internetle birlikte gelen mücadele alanları arasındaki yerini aldı. 

Online dezenformasyon teknolojiyle birlikte yeni formalara dönüşüp bireylerin kararlarına yön vermede etkili olmaya devam ederken, ülkeler dezenformasyona karşı direnç kapasitelerini geliştirmeye çalışıyor. 

Sosyal medya kullanımının her geçen gün arttığı diğer yandan konvansiyonel medyanın eridiği Türkiye’de online dezenformasyona karşı önemli bir sivil inisiyatif geliştirildi. “Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa etmek” projesini NATO tarafından desteklenen “Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa Etmek: Eğitimsel Bir Yaklaşım” projesi gençleri hedef alarak onları daha sorumlu medya okuyucusu ve sosyal medya kullanıcısı olmaları için yardımcı olmayı hedefliyor. 

KUTUPLAŞMIŞ BİR ORTAMDA YANLIŞ BİLGİ DAHA ÖNEMLİ

Projenin koordinatörlerinden Prof. Dr. Emre Erdoğan, Siber Bülten’e verdiği röportajda projenin ayrıntılarını, uluslararası dezenformasyon kampanyalarını ve bu konuyla mücadelede çok disiplinli bir çalışmanın gerekliliğinin altını çizdi. 

Sosyal medya kullanımı ile kutuplaşma arasındaki bağa dikkati çeken tecrübeli akademisyen, “Siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın belirleyicilerinden biri de bizim yankı odalarında yaşıyor olmamız. Farklı gerçekliklerde yaşıyor olmamız. Bu da doğrudan bilgiye nasıl eriştiğimizle ve bilgiyi nasıl değerlendirdiğimizle alakalı. Dolayısıyla sosyal medyayı nasıl kullandığımızla da doğrudan ilişkili.” ifadelerini kullandı.

Katılımcılığı ve ifade özgürlüğünü genişleterek demokrasiyi güçlendirici bir faktör olarak karşımıza çıkan sosyal medyanın bilinçli kullanılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Ana akım medyanın da çökmesinden dolayı bilgilerimizi sosyal medyadan alıyoruz ve bize buradan yanlış bilgiler akıyor. Biz de o yanlış bilgiye ayrıştırma durumunda değiliz. Kutuplaşmış bir ortamda yanlış bilgi daha kritik hale geliyor.” diye konuştu. 

Türkiye’nin enformasyon ekosisteminde ana akım medyanın itibarını kaybettiğini belirten Erdoğan, medyada kutuplaşmanın olduğu, insanların sadece kendi medyasının tarafsız olduğuna inandığını ve diğer medyayı tarafgirlikle suçladığını söyledi. Tecrübeli uzman, dezenformasyonun bu tür toksik ortamlarda kendisine daha uygun bir alan bulduğuna da işaret etti.  

İNFODEMİYE DİKKAT!

Kovid-19 salgını sonrası gündemdeki ‘infodemi’ konusunu ele alan Erdoğan, kavramı yanlış bilginin çok farklı anlamlar taşıyan bizi aciz kılan hastalıkla birlikte neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemediğimiz hali olarak tanımlıyor.

İnsanların dezenformasyona karşı direncinin güçlenmesini sağlamak amacıyla yola çıktıklarını söyleyen Erdoğan, “İnsanları genel olarak dezenformasyona karşı bilinçlendirmek daha düşük bir düzeyde infodemiye karşı güçlü hale getirmek olacak. Bu tam bir eğitim programı. Bir müdahale programı değil.” ifadelerini kullandı. 

https://siberbulten.com/disinformation/dezenformasyonla-egitimi-kullanarak-mucadele-ediyorlar/

 

DEZENFORMASYON VE MEZENFORMASYON KARIŞTIRILMAMALI

Erdoğan, dezenformasyon ve mezenformasyon kavramlarının ayırt edilmesine önem verdiklerine dikkati çekerek şunları kaydetti: “Mezenformasyon insanların yanlış bilgiyi bilmeden iyi niyetle yaydıkları zaman oluşan bir durum. Kötü niyetle yapılmıyor. Bir de kasıtlı olarak yanlış bilgi yayılmasını sağlamak var. O da dezenformasyon yapan aktörlerin sayısı çok fazla. Trollerden başlıyor, komplo teorisyenleri, konvansiyonel medya, botlar en önemlisi siyasetçiler ve devletler de yapıyor.”

Devletlerin amacının öteki tarafın bilgi alanını kirletmek olduğuna değinen Erdoğan, “Bu bir halkı hükümetine karşı ayaklanmaya da yöneltebilir. Halk içerisindeki hoşnutsuzluğu tetiklemek de olabilir. Dezenformasyon kampanyalarının halk kitlelerini harekete geçirme konusunda etkisinin çok az olduğunu gösteriyor bazı araştırmalar. Ama genel olarak itibar azaltma, kinizm yaratma ve dolayısıyla da kutuplaşmaya katkıda bulunmada çok etkili olabilir dezenformasyon kampanyaları.” değerlendirmesinde bulundu.

DEZENFORMASYON ÜLKELER ARASI GÜÇ MÜCADELESİNE DÖNDÜ

Hükümetlerin dezenformasyon kampanyası yapmak için bir ekosistem kurdularını söyleyen Erdoğan’a göre Rusya ve Çin genel olarak ‘makul şüpheliler’ arasında yer alıyor. Konuya ilişkin en son yayımlanan bir raporda Hindistan’ın da bu tür kampanyalar yürüttüğü belirlenmiş.

Yakın zamanda yaşanan Karabağ çatışmasında da çok kaynaklı bir dezenformasyon kampanyası yürütüldüğünü belirten Erdoğan şöyle konuştu:

“Aslında dezenformasyon ülkeler arasındaki güç mücadelesinin bir parçası haline gelmiş durumda. Bunu propogandadan ayırt eden bir şey var mı? Araçlar çok farklı. Ülkeler arasında arasında propaganda savaşları oldu. İkinci Dünya Savaşından sonra BBC’nin çok sayıda yanlış bilgiyi İngiliz hükümetinin talepleri doğrultusunda yaydığını biliyoruz.”

Dezenformasyonu hükümetlerin yanında bireylerin de yapabildiğine dikkati çeken Erdoğan, insanların şirketlerin itibarına zarar vermek için dezenformasyon kampanyaları düzenlediğini söyledi.

https://siberbulten.com/uluslararasi-iliskiler/rusya/rusyanin-siradisi-dezenfermasyon-operasyonunda-turkiye-haydut-ulke/

RUSYA TÜRKİYE’YE DOĞRU BİLGİ YAYARAK DA MÜDAHALE EDEBİLİYOR

Rusya’nın dezenformasyonu sistematik hale getirdiğini vurgulayan Erdoğan, “AB’nin bazı kurumlarının da yayımladığı gibi bu gazeteleriyle, bloglarıyla, radyolarıyla, botlarıyla sosyal medya hesaplarıyla bilgi ekosistemi inşa etmiş. Bir bilgi kısa sürede geniş çevrelere ulaşabiliyor.” ifadelerini kullandı.

Moskova’nın dezenformasyonu sistematik olarak yapan tek aktör olmadığını belirten Erdoğan, “ABD’de aşırı sağ grupların da bunu yaptığını biliyoruz. Onların da bir entegre bilgi dağıtma sistemleri var. Bunlar enformel de olabilir. Resmi bağları olmasına da gerek yok. Belirli kişilerin belirli diğer kişileri sürekli desteklediğini görebiliriz. Rusya’nın bunu yaptığını biliyoruz. Kırım ile ilgili Ermenistan ile ilgili dezenformasyonlar kampanyaları yürüttüler. Bunu nasıl tespit ediyoruz. Takip edilen belirli ajanlar var onlar aynı anda aynı bilgiyi yaymaya başladıklarında şüphe çekiyor. Doğal bilgiler ile karışıyor bu bilgiler ve sıradanlaşıyor. Sonra sıradan insanlar da bunları paylaşıyor.” diye konuştu.

Erdoğan’a göre ülkelerin birbirlerinin iç işlerine bu yöntemle karışmaları şaşırtıcı ve yeni değil. “Türkiye’nin medya sisteminin kendisine özgü sorunlarından dolayı Rusya’nın etkisini tartışmalı buluyoruz.” diyen Erdoğan, “Rusya, Türkiye’ye müdahale ediyor ama, bazı kaynaklara göre, doğru bilgi yayarak müdahale ediyor. Bizim medya sistemimizden öğrenemediğimiz bilgileri bize söylüyor ve biz öğreniyoruz. Kutuplaşmış bir medya sisteminin olması ve ana akım medyanın erimesi yüzünden farklı bilgilere erişemiyor oluşumuz. Doğru bilgi veriyorsa dezenformasyon yapmıyor diyebilirsiniz.” değerlendirmesinde bulundu.

KRİZ ZAMANLARINDA KONTROLÜ KAYBETTİĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUZ

Erdoğan, “Sansasyonel bilgileri kriz zamanlarında paylaşmaya daha meyilliyiz. Bu insanoğlunun bir zafiyet mi?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Kriz zamanlarında kontrolü kaybettiğimizi düşünüyoruz. Kontrolü geri alma çabasından dolayı yapıyoruz bunu. Pandemi, terörizm gibi durumlarda panikliyoruz. Hayatımızın kontrolünü geri almak istiyoruz. Çok kesin fikirlere kriz zamanlarında sarılmaya daha istekli oluyorsunuz.”

İnsanların sorunlara yönelik yaklaşımında kolaycılık gözlemlediğini ifade eden Erdoğan, “Bir yandan küresel çapta aşı çalışmaları yapılırken, diğer tarafta koronavirüse paça çorbasının iyi geldiği söyleniyor. Diğer tarafında karmaşıklığı uğraşmak yerine kesin olana gitmek daha kolay. Trump mesela karmaşık sorunlara basit çözümler öneriyor. Göç bir sorun olarak görülüyorsa basit bir çözüm olarak duvar örmeyi öneriyor. Kısa yollar arayışı insan doğasının bir parçası.” diye konuştu. 

Erdoğan projelerinde insanların bu durumla ilgili farkındalık yaratmak ve gelen bilgiyi sorgulamadan paylaşmaya neden olan psikolojik faktörleri katılımcılara anlattığını söyledi.

GENÇLER DE DEZENFORMASYONA KARŞI KIRILGAN

Gençler de herkes gibi yanlış bilgiye karşı kırılganlığı olduğuna işaret eden Erdoğan, “Sosyal medya enstrümanlarını kullanmayı bilmemek onun inceliklerine hakim olamamak bir kırılganlık yaratıyor. Öte yandan genç olmak, ‘delikanlı’ olmak kolayca öfkelenebilmek, kolayca radikal fikirlere yönelim sağlamak da gençlerde kırılganlık oluşturuyor. Gençler bu konuda dayanıklı yaşlılar değil deseydik, o zaman Avrupa’da gençler arasında gelişen her türlü radikalliğin olmaması gerekiyordu. IŞİD’in eleman devşirme alanlarından biri sosyal medya. ABD’de okul basan çocuklar sosyal medyadan etkileniyorlar. Aşırı sağ gençleri buradan devşiriyor.” ifadelerini kullandı.

DEZENFORMASYONLA, DEMOKRASİ SORGULANIR HALE GELDİ

Demokratik olmayan ülkelerdeki bazı gelişmelerden hareketle yürütülen dezenformasyon kampanyalarının demokrasiyi daha çok tartışılır hale getirdiğini vurgulayan Erdoğan şu değerlendirmelerde bulundu: 

“Demokrasinin krizi uzun zamandır tartışılan bir konu. 2008’den bu yana Çin’in demokrat olmadan ekonomik büyümeyi sağlamayı başaran bir ülke olmasından kaynaklı demokrasiyi tartışıyoruz. Demokrat olduğu halde Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde ekonomik refahın artmaması hatta gerilemesi bu tartışmayı biraz daha alevlendiriyor. Demokrasiler bu krizle başarılı bir şekilde baş ediyorlar mı sorusu gündemde.Her konuda rekabet oluyor, aşının daha başarılı olduğu algısını oluşturmak için dezenformasyona başvurmalarının da arkasında bu var. Bir model ortaya koymaya çalışıyorlar.”

Demokrasi tartışmalarının bir yumuşak güç savaşına dönüştüğünün altını çizen Erdoğan, “Diğer tarafın aşısının yan etkileri olacağına dair dezenformasyon kampanyalarını görüyoruz. Kendi üstünlüğünü vurgulamak istiyor. İyi ve kötü diye ayırmamakta fayda var. Ülkelerin bir kısmı demokrasi istemiyoruz demiyorlar, demokrasi olmasa da olur diyorlar ve bunun bir karşılığı var.” ifadelerini kullandı.

ÇOK DİSİPLİNLİ ORTAM

Projeye yoğun ilgi olduğunu aktaran Erdoğan, “700 başvuru vardı, 500’de kestik. Bir kitle dersine dönüştü. 250-300 arasında katılımcı oluyor. Dersler 2 saat boyunca hocalarımız konularını anlatıyor. Düzenli olarak quizler yapıyoruz. İkinci bir kriterimiz de sonuna kadar bitiren insan sayısı olacak. Hocalarımız kendi konularında uzman. Çok disiplinli bir ortam sağladık. Ön test yaptık sonunda da son test yapacağız. Bilgi değişimini ölçeceğiz. Davranış değişikliğini ölçmemiz zor. Ama elimizdeki bilgiler gösteriyor ki, bilgi değişimi davranış değişimini tetikliyor.İnsanların kendi kendine alabilecekleri bir hale de getirebiliriz.” diye konuştu.

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

AB’den stratejik adım: Saldırılara karşı ortak siber birim kuruluyor  

AB Yüksek Temsilcisi Borrell, birliğin yeni siber güvenlik stratejisini açıkladı

Avrupa Birliği (AB), siber güvenlik stratejisini güçlendirmek adına birlik çapında ortak bir ‘Siber Birim’ ve yapay zekayla desteklenmiş bir ‘Siber Kalkan’ oluşturulacağını açıkladı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Komisyon Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas ve Komisyon Üyesi Thierry Breton, söz konusu stratejiyi geçen hafta Brüksel’de düzenledikleri basın toplantısında açıkladı. Yapılan açıklamada birliğin tamamında “siber tehditlere karşı” savunmanın güçlendirileceği sözü verildi.

GÜVENLİK OPERASYON MERKEZLERİ KURULACAK

Uygulanması planlanan girişimler arasında, saldırıları önden tespit edebilen ve erken önlem alınmasını sağlayabilen bir “Siber Kalkan” oluşturmak bulunuyor. Bunun için AB genelinde yapay zeka ile desteklenmiş Güvenlik Operasyon Merkezlerinin kullanılması planlanıyor. Bir diğer girişim ise zararlı ve sınır ötesi siber saldırılara karşı daha iyi koruma sağlamak için bir Ortak Siber Birim oluşturulması.

Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas Euronews’e yaptığı açıklamada, “AB’nin kritik işleve sahip sağlık altyapı sistemlerimizle ilişkili olarak kurumlarımıza yönelik bir saldırı modeli ön görüyoruz” dedi. Söz konusu açıklamanın, Avrupa İlaç Ajansı’na sistemlerine yapılan siber saldırı sonrası COVID-19 aşısıyla ilgili belgelere erişilmesinden çok kısa bir süre sonra yapılması dikkati çekti.

Apple’ın açığını bulan Ünüver: Elimizde henüz bildirmediğimiz zafiyet var

AÇIKLANAN STRATEJİDE NELER VAR?

  • Küresel internet güvenliğini güçlendirmeye yönelik çözümler
  • ‘Güvenli Nesnelerin İnterneti’ne yönelik düzenleme
  • Saldırıları önlemek, caydırmak ve karşılık vermek için daha iyi bir diplomasi geliştirmek
  • Siber savunma için iş birliğinin geliştirilmesi
  • NATO gibi uluslararası kuruluşların yanı sıra AB dışındaki ülkelerle siber güvenlik konusunda diyaloğun artırılması
  • AB harici siber kapasite oluşturmanın gündeme alınması

ÖNLEM ALMAMANIN MALİYETİ DAHA BÜYÜK

2 milyar Euro maliyetli strateji, AB’nin Dijital Avrupa Programı ve Horizon Europe kapsamında finanse edilecek ve üye ülkelerden yapılacak yatırımlarla desteklenecek. Uzmanlar dünya genelinde ‘bağlı cihazların’ sayısının 2025 yılına kadar 25 milyara çıkacağını tahmin ediyor. Bu cihazların dörtte birinin Avrupa’da olması bekleniyor. 2020’nin sonunda, siber suçların küresel ekonomiye yıllık maliyetinin 5,5 trilyon Euro civarında olacağı tahmin ediliyor. Bu, 2015’teki maliyetin iki katı.”

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

RDM Projesi: Dezenformasyonla eğitimi kullanarak mücadele ediyorlar

Dijitalleşmenin her alanda yaygınlaşmasıyla, farklı bir boyut kazanan dezenformasyon faaliyetlerine karşı Türkiye’de de yeni bir eğitim girişimi başlatıldı.

NATO tarafından desteklenen “Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa Etmek: Eğitimsel Bir Yaklaşım” başlıklı eğitim projesi, etkileşimli görsel-işitsel araçların kullanımı ve karşı direnç araç seti geliştirme olmak üzere üç seviyeli bir stratejiye dayanıyor.

Projeyle, dezenformasyona karşı daha az dirençli olan ve sosyal medyaya en fazla maruz kalan gençleri, farklı öğrenme yöntemlerini bir arada kullanarak bilgilendirmek ve toplumun genelinde nasıl daha “sorumlu” medya okuyucusu ve sosyal medya kullanıcısı olunacağı konusunda farkındalık uyandırmak hedefleniyor.

Projede doğrulama mekanizmalarına başvuru, yanlış bilgilere karşı koyma ve yalan haberlerin yayılmasını önleme araçlarının etkin kullanımı gibi yöntemler dezenformasyona karşı direncin inşasında uygulanıyor. Bu amaçla proje kapsamında öncelikle üniversite öğrencilerine yönelik bir çevrimiçi seminer serisi ve sertifika programı düzenleniyor.

Kasım ayında başlayan seminer serisi ile ilgili bilgiyi Ana Sayfa (rdmedu.com) adresinden alabilirsiniz.

ABD, İranlı dezenformasyon sitelerini tespit edip ele geçirdi

 

KATILIMCILAR DEZENFORMASYON TESTİNDEN GEÇECEK

Katılımcılara sunmak üzere çeşitli eğitim materyallerini içeren özgün bir öğretim müfredatı geliştirilmesi hedeflenen projede katılımcıların kapasite değişimi ön testler ve son testler aracılığıyla ölçülecek. Dezenformasyonla mücadele araçları ve doğruluk kontrol mekanizmalarına ilişkin infografikler projenin internet sitesinde yer alacak.

Proje çerçevesinde ayrıca “Dezenformasyon nedir?”, “Güvenlik açısından tehdit unsuru mudur? Siber güvenlik nedir, dezenformasyona karşı nasıl direnç gösterilir, infodemik nedir?” gibi konuların ele alınacağı seminer serisi, eğitici kısa videolar ve playbook gibi çeşitli aktivite ve çalışmalar gerçekleştirilecek.

Eğitim programı 23 Aralık’a kadar devam edecek.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz