Uzun sayılabilecek bir süredir devam eden siber liderler serisinde her sektör ve altyapıdan siber güvenlik uzmanı ve yöneticisine yer vermiş olsam da, akademi tarafındaki yüksek profilleri gerektiği kadar incelememiş olduğum bir gerçek. Aklımda bu özeleştiriyle seçtiğim, siber güvenlik alanında çalışan akademisyenlerin belki de en eski ve en büyük duayenlerinden biri sayılan Dorothy E. Denning, siber terör özelindeki tezimi yazarken gerek bana verdiği ilham, gerekse 1980’lerden beri alanda çalışanlara sunduğu dört önemli kitap ve 140’ı aşkın makaleyle oldukça değerli ve nokta atış bir seçim.
SİBER LİDERLER DİZİSİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Denning, alandaki ağırlığına ve engin çalışma yelpazesine rağmen göz önünde olmamayı seçmiş bir kişi, tam da bu nedenle internette karşınıza tek tük çıkacak olan röportajlarında kendisi için en doğru ve güvende yerin öğrencileriyle birlikte akademide olduğunu söylüyor. Şuan neredeyse 71 yaşını dolduracak olan Denning, gri kıvırcık saçları ve güler yüzüyle herhangi birinin kolaylıkla anneannesi olabilecek görüntüye sahipse de, Monterey’deki Lisansüstü Deniz Harp Okulu (Naval Postgraduate School), Defans Analizi Departmanı’nda ayrıcalıklı profesör statüsünde kariyerini icra etmeye devam ediyor.
Denning’in 1967 yılında Michigan Üniversitesi Matematik bölümünde, matematik öğretmeni olma gayesiyle başlayan ve aynı bölümde tamamladığı yüksek lisans eğitimiyle perçinlenen akademik hayatının aslında hiç aklında olmayan bilgisayar mühendisliği ve güvenlik alanlarıyla kesişmesi bir tesadüf eseri denebilir. Babasını kaybettiği dönemde kampüse kapanan Denning, geçici bir süre için çalıştığı radyo astronomisi departmanında programlamaya ilgi duymaya başlıyor. Duyduğu bu ilgiyle 1972’de Purdue Üniversitesi’nde Bilgisayar Bilimi (alışıldık Türkçesiyle anlamını ve kapsamını tam karşılamayan Bilgisayar Mühendisliği) bölümünde doktoraya yönelen Denning, burada kendi sözleriyle onun tüm kariyerini etkileyecek olan, ilerde evleneceği hocası Peter J. Denning ile tanışıyor.
İLGİLİ HABER>> ABD ÜNİVERSİTESİNE SİBER GÜVENLİK İÇİN DEV HİBE
Denning’in siber güvenlik camiasındaki en erken ününün ardında, 1980’lerin ortalarında hackerlara daha insancıl bir gözle yaklaşmak, onların davranış kalıplarını kapsamlı bir şekilde araştırıp, onlarla işbirliği içinde hareket etmek gerektiği yönündeki söylemleri bulunuyor. O dönem için alışılmadık olan bu yaklaşım değişikliğiyle Denning böylece kendini, bir bakıma ‘toplum tarafından tam da anlaşılamamış’ ama ‘niyeti aslında kötü olmayan’, ‘oldukça entellektüel’ ve ‘topluma çok şey katabilecek’ potansiyeldeki hackerların savunucusu konumunda buluyor.
İLGİLİ TED KONUŞMASI >> HACKERLARI İŞSİZ BIRAKMAYIN!
O dönem bu savları geliştirirken çok yakın çalıştığı ve mülakat yaptığı hackerlar bu pozitif profili karşılıyor olsa da, Denning ilerleyen yıllarda FBI ve kamu birimleriyle yürüttüğü yakın çalışmalarda hacker topluluğunun büyük kısmının kendi idealindeki profille hiç bir alakası olmadığının farkına varıp, neredeyse tüm fikrini değiştiriyor. Bu dönemin akabinde devletle çok samimi ilişkiler içerisine giren Denning, özellikle NSA’in o dönem büyük tartışma yaratan, bugünkü arka kapı tartışmalarının atası sayılabilecek, devlete istediği zaman kullanabileceği bir anahtar emanet edilmesi esasına dayanan Clipper Çipi konusunda devletin en büyük destekçilerinden biri oluyor.
İLGİLİ HABER >> Amerikan kriptograflarını yetiştiren gizli okulun hikayesi
Bu hızlı taraf ve fikir değiştirmeleri, diğer saygın akademisyenler tarafından ‘saflık’ olarak yorumlansa da, Dorothy Denning’in kariyerinin tümüne bakıldığında kendi doğrularını savunmaktan asla çekinmemiş biri olduğu kolayca anlaşılıyor. Etik kaygısı oldukça yüksek bir araştırmacı olan Denning, siber güvenliğin ahlaki değerlerle kesişimine ciddi bir önem veriyor. Bu anlamda Stuxnet’in fiziksel bir güç kullanarak zarar yaratmadığı, insan hayatına kast etmediği için etik ve ahlaki açıdan bir hayli gelişmiş bir saldırı olduğuna inanıyor. Bu fikirden hareketle Denning, askeri ve ulusal güvenliği sağlama yolunda fiziksel zarar yaratmadan, daha pasif ve daha ahlaki çözümlerin siber alanda üretilebileceğine inanıyor. Bahsettiği bu pasifizm Amerikan politikasında yer bulur mu? Soru ne yazık ki retorik.
HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ
[wysija_form id=”2″]