Zeynep Kılıç tarafından yazılmış tüm yazılar

İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme mezunu. Yazı işlerinde tecrübe sahibi. Yeminli tercüman olarak çalışıyor. 2017'den bu yana Siber Bülten'de editör olarak çalışıyor.

Bir fidye yazılımcının maliyet hesabı: Fidyeyi siber sigortanın altında tut!

Uluslararası finansal yaptırımları delmek için dünyanın değişik yerlerine konuşlanmış hacker ağı ile fidye saldırılar düzenleyen ve topladıkları kripto paraları aklayarak ekonomisine sıcak para akışı sağlama yolunu seçen Kuzey Kore’nin saldırılarında talep ettiği fidye hesabıyla ilgili ilginç ayrıntılara ulaşıldı.

Kuzey Koreli hackerlar şifreledikleri dosyaları çözmek için istedikleri fidyenin bedelini, şirketlerin bu işten kurtulmak için seferber edeceği kaynakların getireceği maliyetin altında tutma yoluna gidiyor. Böylece şirketler saldırının yol açtığı sorunları kendi içlerinde halletmek yerine fidye ödemeye yöneliyor. Diğer bir deyişle fidye ödemek daha kârlı oluyor.

İnternetsiz Kuzey Kore siber saldırılar ile nasıl döviz elde ediyor?

Siber güvenlik şirketi Kaspersky Labs’e göre Kuzey Kore’nin önde gelen hacker grubu Lazarus Group, son zamanlarda hem kurbanlara saldırmak hem de onlardan para koparmak adına fidye yazılıma ağırlık vermeye başladı. Fidye yazılımlar, bulaştıkları bilgisayar sistemleri üzerindeki dosyalara erişimi engellemek suretiyle, kullanıcılardan fidye talep eden bir saldırı türü.

Aslında, fidye yazılım Kuzey Koreli hackerların çoktandır kullandığı bir saldırı türü ancak şimdilerde hackerlar taktiklerini değiştirmiş durumda. Saldırdıkları şirketten fidye koparmaya odaklanan hackerların ödeme noktasında birtakım kolaylıklar sağladıkları belirtiliyor. Kaspersky bu sonuca, son dönemde gerçekleşen fidye saldırıları analiz etmek suretiyle ulaşmış. İşte son dönemde Kuzey Koreli hackerlar tarafından gerçekleştirilen fidye yazılım saldırıları:

WannaCry ile fidye yazılımdaki cevheri keşfettiler

Lazarus Group’un fidye yazılım saldırısı gerçekleştirmesinin altına iki ana motivasyon kaynağı var: Düşmanlara saldırmak, gelir elde etmek. Diğerlerinden farklı olarak, dünya genelinde nispeten daha rastgele bir şekilde bilgisayar sistemlerini etkileyen ve 4 milyar dolarlık zarara neden olduğu tahmin edilen 2017’deki WannaCry saldırısının hackerlara kazandırdığı miktar ise yüz bin dolar civarında.

Wannacry’nin neden olduğu yıkımdan sonra, hacker grubunun bankalara ve kripto para borsalarına saldırma yoluna gittiğine inanılıyor ve bu saldırılar sonucunda Kuzey Kore’ye yaklaşık 2 milyar dolar gelir sağlanmış. Bu gelirin hackerları finansal anlamda motive ettiği, bu yüksek miktarda dönüşle birlikte grubun “büyük av” adı verilen yeni bir taktik benimsemesinden anlaşılıyor. Bu tür saldırılarda, hackerların, rastgele bireylerin aksine büyük kuruluşları hedef aldığı bilinmekte.

5 soruda Türkiye’yi de etkileyen fidye yazılımı ‘WannaCry’

Fidye ödemek hem daha basit, hem daha kârlı

Bu kuruluşlar, bir şeylerin ters gitme ihtimaline karşı, özel siber güvenlik ekiplerine ve sigortaya ayrılmış çok büyük kaynaklara sahip olsalar da bu tip büyük saldırılarda kaybedecekleri çok şey bulunmakta. Kuzey Koreli bilgisayar korsanları bunun farkına varan ilk saldırganlar değil.

Hackerların genelde birbirlerini izleyip, kendi işlerine yarayacak şeyleri taklit etme eğilimleri bulunur. ‘Büyük av’ tarzı fidye yazılımı saldırıları, siber suçlular arasında giderek daha karlı hale gelmekte. Kuzey Koreli bilgisayar korsanlarının bu alana geri dönme sebebi bu olabilir.

Bir başka sebep de şirketlerin günün sonunda kendileri için en karlı olanı seçme güdüsü. Bir hackera teslim olmak her ne kadar etik bir davranış olarak görülmese de şirketler, kendilerini bu zarardan kurtulmanın daha az maliyetli yolu olan ‘fidye ödeme’ yolunu seçerken buluyor. Kuzey Koreli hackerlar da sigorta şirketleri sayesinde büyük miktarda paralar kazanıyor. Hackerlar, şirketlerin yedeklemeleri kurtarmak ve sistemi geri yüklemek için gereken maliyetin hemen altında fiyatlandırma yapmayı öğrenmiş görünüyor.

FİDYE KARARINI SİBER SİGORTA ŞİRKETLERİ VERİYOR

Kurbanlar için fidye ödeyip ödememe kararını genellikle sigorta şirketleri veriyor. Buna en mükemmel örnek, 2019 haziranında Florida Lake City ‘de gerçekleşti. Hackerlar şehrin polis departmanına ait bilgisayarlara, sistemi şifreleyen bir zararlı yazılım yerleştirmişler. Belediye Meclisi, sigorta şirketine danışmak suretiyle sonunda 460,000 dolar fidye bedelini ödeme kararı almış. Bu, belediyede sadece 10 bin dolarlık bir kesintiye sebep olmuş. Kararın sebebini daha sonra açıklayan belediye meclisi, sigortacısının ‘şifre çözme anahtarı’ olmadan dosyaları kurtarmasının maliyetinin sigorta poliçesindeki 1 milyon dolarlık sınırı aşacağını belirlediğini söylemiş.

Bu basit bir örnek gibi görünse de hackerlar, bu yolla para kazanabildiklerini görmüş oldular. Bu durumun, fidye yazılımlarda genel bir artışa yol açacağı düşünülüyor. Fidye ödeyip ödememe noktasında kalan şirketleri zor günler bekliyor olabilir.

ABD Kuzey Kore’ye fidye ödenmesini yasaklıyor

ABD, Eylül 2019’da Lazarus Grubunu -diğer Kuzey Koreli hacker gruplarının yanı sıra- ‘Özel Olarak Belirlenmiş Vatandaşlar ve Engellenen Kişiler Listesine’ (SDN) ekledi. Bu, ABD’lilerin hükümetten açık izin almadan, hackerlara fidye ödemesini yasaklıyor. Böyle bir izin almak isteyen şirketler açısından ABD hükümetinin fidye ödemeye onay vermesi son derece düşük bir ihtimal olmakla birlikte, uygulamada bunun nasıl gerçekleşeceği de büyük bir soru işareti.

ABD hükümetinin bu kanunla yapmak istediği Kuzey Kore’ye para kaynağı sağlanmasını durdurmanın ötesinde, Lazarus’un fidye toplamasını engellemek olduğu biliniyor. Ancak Kuzey Kore’ye yapılan fidye ödemelerine karşı yaptırımların uygulanması pratikte oldukça zor.

Nitekim, siber saldırılarla ilgili temel zorluklardan biri, saldırıdan kimin sorumlu olduğunu net bir şekilde belirlenmesi. Şu an için bu hala mümkün. Kaspersky Labs’teki uzmanlara göre, Kuzey Kore ransomware konusunda kendine özgü, benzersiz birkaç zararlı yazılım araçları kullanıyor. Ancak bu, Kuzey Koreli hackerların bunu değiştirmeyeceği anlamına gelmiyor. Kuzey Kore’nin ransomware çeşitliliğini artırması ve diğer siber suçlular tarafından kullanılan teknikleri kullanmaya başlaması halinde, fidyecileri Kuzey Kore ile ilişkilendirmek kolay olmayabilir.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

İsrailli şirketin hackleme teknolojisi, Belarus polisinin elinde baskıya mı dönüştü?

Geçtiğimiz haftalarda yapılan seçimlere hile karıştığı iddialarıyla çalkalanan Belarus’ta sular durulmuyor. Altıncı kez başkanlığa seçilen Alexander Lukashenko’ya karşı ülke çapında protestolar devam ederken, göstericilere yönelik şiddet de artıyor. 6 binden fazla göstericinin tutuklandığı ülkeye Avrupa Birliği tarafından yeni yaptırımların uygulanacağı konuşulurken, İsrailli insan hakları aktivistleri de savunma bakanlığına Belarus’a yönelik hackleme teknolojisi ihracatının durdurulması çağrısı yaptı.

1994 yılından beri Alexander Lukashenko tarafından diktatörlükle yönetilen Belarus’a İsrailli firma Cellebrite tarafından hackleme teknolojisi satılması insan hakları örgütlerinin tepkisini çekti. Aktivistler İsrail Savunma Bakanlığı İhracat Denetleme Dairesi’ne gönderdikleri mektupta Cellebrite firmasının temel insan haklarının ihlal edildiği Belarus’a yaptığı ihracatın derhal durdurulmasını talep etti.

Veri ayıklama teknolojisi (data extraction) tedarikçisi Cellebrite firması mobil cihazlardan veri çekme hizmetini hükümetin muhaliflere oldukça sert muamelede bulunduğu Hong Kong’daki polis gücüne de satmıştı.

Kendi VPN sunucunuzu 15 dakikada yapmanız mümkün!

Cellebrite inkar ediyor, Belarus istihbaratı doğruluyor

Cellebrite, Belarus’a ekipman tedarik ettiğini doğrulamazken, konuya ilişkin bilgiler doğrudan eski Sovyet ülkesinin güvenlik servislerinden geliyor. Belarus’taki araştırma kuruluşlarının, rejimin Cellebrite tarafından geliştirilen UFED adli bilişim yazılımını satın aldığını ve Cellebrite’nin ürettiği teknolojinin Belarus’ta 2016’dan beri kullanıldığını doğrulayan resmi raporları bulunmakta.

Ekonomi Bakanlığı, Cellebrite’ın ihracat faaliyetlerini denetleme yetkisinin Savunma Bakanlığı’nda olduğunu ileri sürdü. İnsan Hakları Avukatı Etay Mack’ın konuyla ilgili mektubuna cevap veren Ekonomi Bakanlığı şunları kaydetti: “Mektubunuzda belirttiğiniz üzere ihraç edilen ürünler, polis ya da güvenlik güçlerinin dahil olduğu bir son kullanıcıya yönelik. Bu tür ihracatları denetleme sorumluluğu Savunma Bakanlığı’na ait. Konu, yetki alanımızda olmadığı için yorum yapacak konumda değiliz”

Cellebrite: Gözetleme faaliyetleri ile ilgilenmiyoruz

Savunma Bakanlığı İhracatı Denetleme Dairesi de gözetimi altında bulunan şirketler hakkındaki bilgi vermeyi reddediyor. Bakanlıktan yapılan açıklamada “Savunma Bakanlığı, belirli ihracat lisanslarıyla ilgili bilgiler dahil olmak üzere savunma ihracat politikası hakkında ayrıntı vermemektedir. Bu bakanlığın güvenlik, diplomatik ve stratejik endişelerinden kaynaklanmakta” dendi.

Savunma Bakanlığı İhracat Denetleme Dairesi’ne gönderilen mektupta yer alan iddialara tepki gösteren Cellebrite, Hong Kong’daki faaliyetlerine ilişkin iddialara verdiği cevapla aynı içerikte bir cevap daha yayınladı: “Şirket prosedürleri ve politikamız gereği, müşterilerimizle ilgili veya teknolojimizin kullanımıyla ilgili iddialara cevap vermemekteyiz. Teknolojimizin nasıl kullanılması gerektiğini belirleyen titiz standartlarımız bulunmakta. Önde gelen ekonomilerin oluşturduğu G-7 tarafından kurulan “Mali Eylem Görev Gücü’nün kara listesinde bulunan” veya ABD ve İsrail’in  yaptırım uyguladığı ülkelere satış yapmıyoruz. Dahası Cellebrite gözetleme faaliyetleri ile ilgilenmiyor ve bu alanda faaliyet göstermiyor”

Türkiye’nin de müşterisi olduğu İsrailli Cellebrite hacklendi

Belarus zaten kara listedeydi

Öte yandan Hong Kong’un aksine Belarus, Avrupa Birliği tarafından 2004 yılında uygulanan ve ülkedeki seçim yolsuzlukları iddialarının ardından 2011 yılında genişletilen yaptırımlara tabi. O dönemde Belarus’a savunma ürünleri ihracatına yönelik bir ambargo getirildi ve bu ambargo ülke içinde baskı uygulama amaçlı kullanılabilecek ekipmanı da içeriyordu. İngiltere de 2012’de Belarus’a yönelik kendi ihracat sınırlamalarını devreye sokmuştu.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Rus hackerların sızdırdığı gizli ticari belgeler İngiliz seçimlerine müdahalede kullanılmış

2019 İngiltere seçimleri öncesinde ABD ile Birleşik Krallık arasındaki serbest ticarete ilişkin hassas belgelerin sızdırılması olayının arkasında Rus hackerlar olduğu ortaya çıktı. Reuters’a konuşan ve konuyla doğrudan bağlantılı olan iki haber kaynağına göre belgeler, Rus hackerlar tarafından eski ticaret bakanı Liam Fox’un e-posta hesabından çalındı.

Kimlikleri gizli kalmak kaydıyla açıklama yapan iki kaynağa göre, hackerlar 12 Temmuz ila 21 Ekim tarihleri arasında birden çok kere hesaba giriş yaptılar. Haber kaynakları, hackerların hangi Rus örgüte bağlı olduğu konusunda açıklama yapmazken, sızdırmanın devlet destekli bir operasyon olduğunun tüm belirtilerini taşıdığını söylediler. Kremlin henüz konuyla ilgili bir açıklama yapmadı.

Belgelerde ABD ile gizli ticari anlaşmaların ayrıntıları yer alıyor

Çalınan bilgiler arasında, Reuters’ın geçen yıl ilk kez Rus dezenformasyon kampanyasıyla sızdırıldığını ve çevrimiçi yayınlandığını bildirdiği ve İngiltere’nin ABD ile yürüttüğü ticaret anlaşmalarının detaylarının yer aldığı altı belge de bulunuyor.

İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab geçtiğimiz ay söz konusu raporu doğrulayarak, “Rus aktörlerin” yasadışı yollarla elde edilen ve sızdırılan devlet belgelerinin çevrimiçi yayılması yoluyla seçime müdahale etmeye çalıştıklarını söyledi.

Reuters, Fox’un hangi e-posta hesaplarının ne zaman ele geçirildiğini belirleyemedi. Halen milletvekili olan ancak geçen yıl yapılan kabine değişikliğinde 24 Temmuz’da ticaret bakanlığı görevinden çekilen Fox’un o dönemde bakan olup olmadığı belli değil.

Rusya, Brexit ve İskoçya seçimlerine ne kadar müdahale etti?

İngiliz siyasetine doğrudan müdahale

Bir İngiliz hükümet sözcüsü, belgelerin nasıl elde edildiğine dair soruşturma devem ettiğinden daha fazla yorum yapmanın uygun olmayacağını ifade etti. Sözcü, ayrıca hükümetin ‘yetkililerin ve personelin BT sistemlerini korumak için çok sağlam alt yapıya’ sahip olduğunu da sözlerine ekledi. Fox’un temsilcileri de Reuters’ın elde ettiği bulguların ayrıntıları hakkında yorum yapmayı reddetti.

Fox’un hesabının hacklenmesi ve sızdırılan gizli belgelerin seçimlerden kısa süre önce sızdırılması, Rusların İngiliz siyasetine karışmasına ilişkin girişimlerinin doğrudan örneklerinden biri olarak değerlendiriliyor.

2014’te de İskoçya referandumuna müdahale etmişlerdi

Moskova daha önce de İngiltere, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkelerde seçime müdahale iddialarını reddetmişti. Rusya Dışişleri Bakanlığı, İngiliz mevkidaşı Raab’ın suçlamalarını “puslu ve çelişkili” olarak nitelendirdi.

Geçtiğimiz ay yayınlanan bir parlamento raporu, Moskova’nın 2014’te İskoçya’nın bağımsızlığına ilişkin gerçekleştirilen referandumu etkilemeye çalıştığını ve İngiltere hükümetinin, Rusya’nın Brexit’e ilişkin 2016 oylamasını etkileme girişimlerini yeterince araştırmadığını ortaya koymuştu.

Reuters’a konuşan kaynaklara göre, Fox’un e-posta hesabı, hedefteki kişinin gizli bilgileri, finansal verileri, banka hesapları gibi kritik verilerin çalınmasını öngören “spear phishing” (oltalama) yöntemi ile ele geçirilmiş.  Kaynaklar, gizli ticari belgeleri çalan hackerların daha sonra bunları çevrimiçi sızdıranlarla aynı kişiler olup olmadığının henüz net olmadığını söyledi.

Sızdırılan belgeler, seçim kampanyası sırasında muhalefette bulunan İşçi Partisi tarafından kullanılmıştı ve belgelerin hükümetin çok beğenilen Ulusal Sağlık Hizmetini ABD’ye satma planını gösterdiği öne sürülmüştü.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

 

Şiddetli gösterilerin olduğu Belarus’ta muhalefet internet yasaklarını Telegram’la aşıyor

Belarus’ta geçtiğimiz hafta gerçekleşen seçimler sırasında internetin yavaşlaması elbette tesadüf değildi. Mevcut Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukashenka’nun yüzde 80’e varan oy oranı ile altıncı kez başkanlığa seçilmesi, seçimlere hile karıştırıldığı iddialarını gündeme getirmişti. Başta başkent Minsk olmak üzere Lukashenka karşıtı geniş çaplı protestolar hala devam ederken, internet yasağının bu protestolarla aynı zamana denk gelmesi dikkat çekti.

Protestoların yoğunluk kazandığı üç gün boyunca devam eden internet erişimindeki yavaşlama, 12 Ağustos’a kadar devam etti. Birçok siteye erişimin kısıtlandığı bu üç günlük süreçte Telegram’a erişimde ise büyük bir zorluk yaşanmadı. Rusya’da geliştirilen ve şimdilerde Dubai merkezli faaliyet gösteren Telegram uygulaması Whatsapp’ın rakibi olarak biliniyor. Telegram’ın internet kısıtlamasından ‘sıyrılması’, uygulamanın muhaliflerin ve bilgi edinme özgürlüğüne sahip çıkan vatandaşların elinde önemli bir araca dönüşmesine neden oldu.

FT: Türkiye internet üzerinde kontrolü artırıyor

Belarus Gazeteciler Birliği Başkan Yardımcısı Andrey Bastunets’e göre Telegram, söz konusu süreçte bilgi ve eylem planlarının dağıtıldığı bir mecra haline geldiğinden sokaklara ve meydanlara çıkan insanların eylemlerini önemli ölçüde koordine etti. Hatta iş bununla sınırlı kalmadı. Nitekim, Bastunets’e göre Telegram protestoları organize etmek için birleşik muhalefet karargahından inisiyatif aldı.

Almanya, WhatsApp mesajlarını hacklemeye hazır

Kısıtlamanın kaynağı Deep Packet Inspection mı?

Lukashenka ve diğer yetkililer internet kesintisinin sebebini yabancı kaynaklı ‘Dağıtık Hizmet Engelleme’ olarak bilinen DDoS saldırısı olduğunu iddia etse de, internet özgürlüğü konusunda girişimleri olan NetBlocks adlı sivil toplum örgütü, kesintilerin yetkililerin uzun süredir planladığı bir çabanın sonucu olduğu konusunda emin.

Belarus hükümeti 2018’de, Çin ve İran tarafından istenmeyen İnternet trafiğini engellemek için kullanılan ve “derin paket incelemesi” (deep packet inspection) yapabilen ekipmanı satın almak için 2,5 milyon dolarlık bir ihale açmıştı. ‘Derin Paket İncelemesi’ bir internet erişim şekli ve hangi sitelere, hangi konumlardan, hangi zamanlarda ve hangi hızlarla girilebileceğini düzenliyor. Bütün katmanlarda inceleme yapabilen paket sayesinde, herhangi bir network çok detaylı bir şekilde yönetilebilmekte.

Telegram: Anti-sansür araçlarımızı etkin hale getirdik

Sistemin yaz boyunca denenmiş olabileceği belirtiliyor. 19 Haziran’da Belaruslu kullanıcılar Telegram ve Viber dahil olmak üzere birçok internet hizmetine erişimde güçlük yaşadıklarını bildirmişlerdi. 15-16 Temmuz’da ise VPN sürücülerine erişim geçici olarak engellenmişti. O dönemde hükümet sorunların Rusya ve Polonya‘daki teknik sıkıntılardan kaynaklı olduğunu iddia etmişti.

Kendi VPN sunucunuzu 15 dakikada yapmanız mümkün!

Peki Telegram, birçok internet hizmetini etkileyen kısıtlamaları nasıl deldi?

Telegram, Belarus’taki siyasi kriz sırasında hizmetini sürdürmek için protokollerini uyumlu hale getirerek büyük ölçüde başarılı oldu. Telegram’ın yaratıcısı ve kurucularından Pavel Durov, 10 Ağustos’ta attığı bir twitte “Belarus’taki anti-sansür araçlarımızı etkinleştirerek Telegram’ın birçok kullanıcı için erişilebilir durumda kalmasını sağladık” dedi. Durov buna rağmen bağlantının hala stabil olmadığını da sözlerine ekledi.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

 

ABD’den Clean Net hamlesi: Bilgisayar ağlarını Çinlilerden temizleyin!

TikTok’a savaş açan Trump yönetimi, son açıkladığı beş maddelik ‘Clean Network – Temiz Network’ programı ile yaptırım ve yasaklama girişimlerinin TikTok ile sınırlı olmadığını ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından açıklanan program, birçok Çinli şirkete kısıtlamalar öngörüyor. Tiktok ve WeChat gibi güvenilir olmayan uygulamaların ABD’deki uygulama mağazalarından tamamen yasaklamayı planlıyor.

Dışişleri Bakanı Mike Pompeo konuyla ilgili olarak ulusal güvenlik riski oluşturan tehditleri kontrol altına almayı amaçlayan 5 maddelik bir ‘Temiz Network’ planını açıkladı. Konuyla ilgili düzenlen basın toplantısında konuşan Pompeo, Çin merkezli TikTok ve WeChat başta olmak üzere birtakım uygulamaların Amerikan vatandaşlarının kişisel verilerine karşı belirgin bir tehdit olduğunu ve bu uygulamaların hiç şüphesiz Çin Komünist Partisi’nin sansürleme araçları olduğunu iddia etti. Plan, Trump’ın TikTok açıklamasından hemen sonra geldi

Pentagon’da alarm: Binlerce çalışan şüpheli Çin malı elektronik cihaz satın almış

Alibaba ve Tencent’e de büyük kısıtlamalar

Pompeo ’Temiz Network’ programının tanıtımında yaptığı açıklamada, “Amerikalıların kişisel bilgilerini ve şirketlerimizin fikri mülkiyet haklarının (Covid aşısı araştırmaları dahil), Alibaba, Tencent ve diğer birçok Çinli şirket tarafından yönetilen bulut tabanlı sistemlerin erişimine açık olmasını engelliyoruz” dedi. Alibaba ve Tencent’in Virginia ve Silikon Vadisi’nde bulut veri merkezleri bulunmakta.

Trump yönetimi ayrıca, Huawei ve diğer Çinli teknoloji şirketlerinin ABD’yi dünyanın geri kalanına bağlayan taşıyıcı ağlar veya deniz altı veri kabloları inşa etmesinin de önüne geçmeye çalışacak.

Pompeo yaptığı açıklamada, “Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın dört bir yanındaki hükümet ve sanayi çevrelerindeki müttefiklerini verilerimizi Çin Komünist Partisi’nin gözetim devletinden ve diğer kötü niyetli varlıklardan korumaya davet ediyor.” dedi.

Tarihin ilk siber casusuluk operasyonu: KGB’ye veri satan Alman hackerlar

Beş maddelik planın ana başlıkları şu şekilde:

  1. Telekomünikasyon taşıyıcıları

“Güvenilir olmayan” Çinli taşıyıcıların ABD telekomünikasyon ağlarına bağlanmamasını sağlamak.

  1. ABD’deki uygulama mağazalarında “güvenilir olmayan” Çinli uygulamalara yer yok!

Programın “Temiz Mağaza” kısmı uyarınca ABD mobil uygulama mağazalarından yani App Store ve Google Play Store’dan güvenilir olmayan uygulamaların kaldırılması hedefleniyor.

  1. Amerikan şirketlerinin, uygulamalarının Çin markalı telefonlara önceden yüklenmesi yasaklanacak

Girişimin “Temiz Uygulamalar” kısmında ise “güvenilir olmayan” Çinli akıllı telefon üreticilerinin güvenilen uygulamaları kendi uygulama mağazalarına önceden yüklemesinin veya başka bir şekilde indirmeye hazır hale getirilmesinin önüne geçmek hedefleniyor.

  1. Amerikalıların verileri Çinli bulut hizmet sağlayıcılarında depolanmayacak

Vatandaşların hassas kişisel bilgileri bulut tabanlı sistemlerin erişimine açık olmasının önüne geçilecek.

  1. Çin deniz altındaki internet kablolarından uzak tutulacak

Pompeo, girişimin bu bölümünü şu sözlerle anlatıyor: “Ülkemizi küresel internete bağlayan deniz altı kablolarının, Çin’in çok büyük ölçekte istihbarat toplama amaçlı olarak bozulmamasını sağlamak istiyoruz. ”

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

 

Şarj kablosu deyip geçmeyin, bilgisayarınız hackerların eline geçmiş olabilir