Etiket arşivi: yapay zeka

Yapay zeka ile sıradan kullanıcılar da kod yazabilecek

Yapay zeka ile sıradan kullanıcılar da kod yazabilecekMicrosoft yapay zeka yardımıyla sıradan kullanıcıların da kodlamadan faydalanabileceği devrim niteliğinde bir girişime imza attı. 

Teknoloji devi, insan elinden çıkan metinlere benzer içerik üretmeye yönelik derin öğrenmeyi kullanan dil modeli GPT-3’ü programlama diline taşımayı planlıyor. Böylece sıradan kullanıcılar dahi kod veya formül yazmayı bilmeden uygulamalar oluşturabilecek. 

Microsoft CEO’su Satya Nadella, “Kod kendi kendine yazabiliyor” diyor. Microsoft Başkan Yardımcısı Charles Lamanna ise GPT-3’ün çok az kodlama deneyimi olan ya da hiç deneyimi olmayan insanları güçlendirmeye yardımcı olabileceğini söylüyor.

HAYALDİ GERÇEK OLDU

Son yıllarda, araştırmacılar programlama dilleri arasındaki çeviriyi geliştirmek veya sorunları otomatik olarak düzeltmek için yapay zekayı kullanıyor. Örneğin DrRepair adlı yapay zeka sistemi, hata mesajlarını üreten sorunların çoğunu çözmede kullanılıyor.  Ancak bazı araştırmacılar, yapay zekanın uzman olmayanların basit tanımlamalarına dayanan programlar yazabileceği bir günün hayalini kuruyorlardı. Microsoft son hamlesi ile bu hayalin gerçeğe dönüşebileceğinin sinyalini verdi.

Microsoft ve OpenAI, metin üretmede dünyanın en gelişmiş modellerinden biri olan GPT-3’ü doğal dil tanımlamalarına dayalı programlama diline taşımaya yönelik planlarını paylaştı. Bu, Microsoft’un geçen yıl OpenAI’ye 1 milyar dolar yatırım yapmasından ve GPT-3’e özel lisans hakları kazanmasından bu yana yapılan ilk GPT-3 ticari uygulaması oldu.

Nadella, şirketin her yıl geliştiriciler için düzenlediği BUILD konferansında yaptığı açılış konuşmasında, “Doğal dilde ne yapmak istediğinizi açıklayabiliyorsanız, GPT-3, aralarından seçim yapabileceğiniz en uygun formülleri sıralayacaktır.” dedi. 

“KOD KENDİ KENDİNE YAZIYOR”

Microsoft Başkan Yardımcısı Charles Lamanna, WIRED’a yaptığı açıklamada GPT-3 tarafından sunulan “gelişmişliğin”, insanların karmaşık düzeydeki zorluklarla başa çıkmalarına ve çok az kodlama deneyimi olan insanları güçlendirmelerine yardımcı olabileceğini söyledi. GPT – 3, doğal dili Microsoft’un Mart ayında piyasaya sürdüğü Excel komutlarına benzer oldukça basit bir programlama dili olan Powerfx’e çevirecek.

Elon Musk’ın OpenAI firmasından ilginç keşif: Yapay zekada sadece insan beyninde görülen nörona rastlandı

Söz konusu yöntem yapay zekanın kodlamaya uygulanmasının son örneği oldu. Geçen yıl düzenlenen Microsoft BUILD konferansında OpenAI CEO’su Sam Altman, GitHub’dan otomatik olarak Python kodu satırları üreten kodla ince ayarlanmış bir dil modelini tanıtmıştı. 

SourceAI gibi start up’lar kod oluşturmak için GPT-3 kullanıyor. IBM geçtiğimiz ay, 50’den fazla programlama dilinden 14 milyon kod örneğiyle CodeNet projesinin, bir otomotiv şirketinin milyonlarca Java kodu satırıyla bir programı güncellemek için gereken süreyi bir yıldan bir aya kadar nasıl düşürebileceğini gösterdi.

TRANSFORMER SİNİR AĞI MİMARİSİNE DAYANIYOR

Microsoft’un yeni özelliği, web’den kazınmış metin eğitim verilerini kullanarak büyük dil modelleri oluşturmak için Baidu, Google, Microsoft, Nvidia ve Salesforce gibi büyük teknoloji firmaları tarafından kullanılan Transformer olarak bilinen bir sinir ağı mimarisine dayanıyor. 

Konuya ilişkin dil modelleri sürekli olarak daha da geliştiriliyor. 2018’de piyasaya sürülen bir dil modeli olan Google BERT’in en büyük sürümü, sinir ağlarının bir yapı taşı olan 340 milyon parametreye sahipti. Bir yıl önce piyasaya sürülen GPT-3 ise 175 milyar parametreye sahip.

Ancak, bu tür girişimlerin hayata geçirilmesi uzun bir süreci gerektiriyor.

Orwell’in 1984 romanı gerçek mi olacak?: Yapay zeka özgürlükleri tehdit ediyor

Yapay zekada her geçen gün yeni gelişmeler yaşanırken, yeni teknolojilerin George Orwell‘in 1984 romanında anlattığı hikayeye benzer bir şekilde temel özgürlükleri tehdit edebileceği yorumları yapılıyor.

Microsoft Başkanı Brad Smith, insanların yapay zekaya karşı korunmaması halinde, “1984” romanında tasvir edilen hayatın “2024’te gerçek olabileceği” uyarısında bulundu.

BBC’nin Panorama programına konuşan Smith, hızla gelişen teknolojiye yetişmenin zor olacağını söyledi.

Programda, Çin’in vatandaşlarını izlemek için artan bir şekilde yapay zekayı nasıl kullandığı ele alınıyor. Bu uygulamaları eleştirenler, devletlerin bu alandaki egemenliklerinin demokrasiyi tehlikeye atmasından endişe ediyor.

Smith, “Gelecekte halkı koruyacak yasaları yürürlüğe koymazsak, teknolojinin yarışta hızla öne geçtiğini göreceğiz ve yetişmek çok zor olacak.” ifadelerini kullandı.

“George Orwell’in ‘1984’te verdiği dersleri sürekli olarak hatırlıyorum” diyen Smith şu değerlendirmelerde bulundu:

“Hikayenin özünü biliyorsunuz. Herkesin yaptığı her şeyi görebilen ve her zaman herkesin söylediği her şeyi duyabilen bir hükümet…Evet, bu 1984’te gerçekleşmedi ancak dikkatli olmazsak 2024’te gerçekleşebilir.”

Smith, dünyanın belirli yerlerinde gerçekliğin, bilim kurgudaki manzaraya giderek daha fazla benzemeye başladığını vurguladı.

ÇİN YAPAY ZEKADA DÜNYA LİDERLİĞİNE OYNUYOR

Çin, 2030 yılına kadar yapay zeka kullanımında dünya lideri olmayı amaçlıyor.

2019’da Çin, yapay zeka teknolojilerinde inovasyon için akademik kurumlar tarafından güvence altına alınan patent sayısında ABD’yi geçti. Comparitech’in araştırmasına göre dünyadaki 770 milyon CCTV kamerasının % 54’ü Çin’de bulunuyor.

ABD Yapay Zeka Ulusal Güvenlik Komisyonu Başkanı ve eski Google CEO’su Dr. Eric Schmidt’e göre yapay zeka konusunda Çin’i yenmek gerek:

Yapay zekayla Uygur Türklerinin duygularını bile takibe aldılar

“Çin ile jeopolitik, stratejik bir çatışma içindeyiz. Demokrasilerin yapay zeka mücadalesini kazanmasının yolu, ulusal ve küresel stratejilere sahip olma adına kaynaklarımızı bir araya getirmekten geçiyor. Bunu yapmazsak, bize başka değerlerin empoze edileceği bir geleceğe bakıyor olacağız.”

Çin hükümetine danışmanlık yapan Dr. Lan Şue ise “Çin gerçekten de teknoloji geliştirmede muazzam ilerleme kaydetti. ABD bunun bir tehdit olduğunu düşünüyor.” diyor.

London School of Economics’ten Doç Dr. Keyu Jin de Çin’in değerlerini ihraç etmeye çalışmadığının altını çiziyor.

YAPAY ZEKA TEKNOLOJİSİNE SAHİP MAVEN PROJESİ İNSANLARI GÖZETLİYOR

Dr. Eric Schmidt, Google’ın ana şirketi Alphabet’in icra kurulu başkanı olarak görevini sürdürürken, 2016 yılında ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) danışmanı oldu.

Google daha sonra Pentagon ile bir sözleşme imzalayarak, askeri bir projenin parçası olarak bazı görüntü tanıma teknolojilerinin kullanılmasına izin verdi.

Maven Projesi, insansız hava araçlarından elde edilen görüntülerdeki insanları ve nesneleri ayırt etmek için yapay zekayı kullandı.

Dr. Schmidt, “O zamanlar Maven, çeşitli Arap çatışmalarında kullanılan drone görüntüleri için insan gözünün yerini makine görüşüyle değiştirmenin bir yoluydu. Bu teknolojinin kullanımını ulusal güvenlik açısından olumlu ve Google için iyi bir ortaklık olarak gördüm” diyor.

“GOOGLE SAVAŞ İŞİNE KARIŞMAMALI”

Fakat proje, istifa eden ve projeye karşı dilekçe veren Google çalışanlarından eleştiri aldı.

Google’ın üzerinde çalıştığı projenin iç yüzünü keşfettiğinde 2018’de istifa eden yazılım mühendisi Laura Nolan, “Google savaş işine karışmamalı” dedi. “Ellerimde kan varmış gibi hissettim” diye konuşuyor.

Nolan, bu teknolojinin gelecekte “hedeflerin vurulmasında” kullanılabileceğini söylüyor.

Yapay zekayla Uygur Türklerinin duygularını bile takibe aldılar

Google ise Haziran 2018’de Maven Projesi’nden tamamen çekilmeden önce, yapay zekanın “yalnızca saldırgan olmayan amaçlar için” kullanılacağını açıkladı.

Dr. Schmidt ise ordunun doğru kararları vermesine yardımcı olabilecek teknolojinin “iyi bir şey” olduğu kanısında.

YAPAY ZEKA REKABETİ KIZIŞIYOR

Pentagon ise küresel yapay zekayla silahlanma yarışını kazanmak için Silikon Vadisi’nde ortaklıklar aramaya devam ediyor.

ABD Savunmanın Geleceği Görev Gücü Başkanı Seth Moulton, teknoloji şirketlerinden Pentagon’a destek vermelerini istiyor:

“Çünkü biz bir yarıştayız, rekabet ediyoruz. Asıl konu bu. Bu yarışı kazanmamıza yardım edecek misiniz yoksa bizim karşımızda mı olacaksınız?.”

Moulton, yapay zekayla silahlanma yarışının Çin ile çatışmaya yol açabileceğini de söylüyor.

Çin hükümetine danışmanlık yapan Dr. Lan Şue ise çatışma potansiyeli olduğunu kabul etse de, “Ancak bu kaçınılmaz değil. ABD ve Çin bunun olmasını önlemek için gerçekten iş birliği yapmalı” diyor.

Kaynak: BBC Türkçe

Yapay zekayla Uygur Türklerinin duygularını bile takibe aldılar

Çin’de duygu analizi için kullanılan bir yapay zeka duygu tanıma teknolojisinin Uygur Türkleri üzerinde denendiği ortaya çıktı.

BBC’ye konuşan bir yazılım mühendisi, bölgedeki polis merkezlerine bu sistemleri yerleştirdiğini öne sürdü. İddiaya ilişkin kanıtları gören bir insan hakları savunucusu, uygulamanın “şoke edici olduğunu” söyledi.

Londra’daki Çin Büyükelçiliği iddialara doğrudan yanıt vermezken tüm etnik grupların siyasi ve sosyal haklarının koruma altında olduğunu ifade etti. Sincan’da çoğu Müslüman yaklaşık 12 milyon Uygur Türkü yaşıyor.

Bölgedeki Uygurlar, her gün gözetim altında tutuluyor. Bölgede çok sayıda Çin’in “yeniden eğitim kampları” olarak adlandırdığı tartışmalı kamplar da bulunuyor. İnsan hakları kuruluşları bu merkezleri “ıslahevleri” olarak tanımlıyor ve buralarda bir milyondan fazla kişinin tutulduğu tahmin ediliyor.

Mühendis, Panorama programına, duygu tanıma sisteminin yerleştirildiğini iddia ettiği, beş tutuklu Uygur’un fotoğrafını gösterdi ve “Çin hükümeti Uygurları, laboratuvarlardaki fareler gibi bazı deneyleri için denek olarak kullanıyor.” dedi.

YALAN MAKİNESİNE BENZEYEN BİR TEKNOLOJİ

Mühendis, bölgedeki polis merkezlerine kameraları yerleştirme göreviyle ilgili de “Deneklere 3m mesafeye duygu tespit kamerası yerleştirdik. Yalan makinesine benziyor ama daha ileri bir teknoloji.” diye konuştu.

Çin genelindeki polis merkezlerinde “yaygın olarak bulunan dizginleme sandalyelerinin” kullanıldığını ifade eden mühendis, “Bilekleriniz metal bağlarla kilitleniyor, aynısı ayak bileklerinize de yapılıyor” diye devam etti.

Mühendis, yapay zeka sistemlerinin yüz ifadeleri ve deri gözeneklerindeki dakikalık değişimleri bile tespit ve analiz edebildiğine ilişkin kanıtlar da gösterdi.

Daire grafiği Mühendisin iddialarına göre yazılımlar daire grafikler yaratıyor ve grafikteki kırmızı alanlar zihnin olumsuz veya huzursuz hissettiği anları yansıtıyor. Mühendis, yazılımın “güvenilir kanıt olmadan hükme varılma amaçlı kullanıldığını” iddia etti.

Çin Apple zafiyeti ile Uygur Türklerini hedef aldı

Londra’daki Çin Büyükelçiliği, bölgede duygu tanıma yazılımının kullanılıp kullanılmadığıyla ilgili sorulara yanıt vermedi ama şu açıklamayı yaptı: “Sincan’daki bütün etnik grupların siyasi, ekonomik, sosyal hakları ve dini özgürlükleri tamamen güvence altındadır. İnsanlar, etnik geçmişlerine bakmaksızın uyum içinde yaşıyor ve kişisel özgürlüklerine herhangi bir kısıtlama olmadan istikrarlı ve huzurlu bir hayatın keyfini çıkarıyor.”

TEDİRGİNLİK SUÇLULUK EMARESİ OLARAK GÖRÜLÜYOR

Kanıtlar, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Çin Direktörü Sophie Richardson’a da gösterildi. Richardson, “Bunlar çok şok edici bulgular. Daire grafiğine indirgenen insanlar, zorlayıcı şartlar, olağanüstü bir baskı altında ve tedirginlik içinde olan insanlar. Bu da suçluluk emaresi olarak değerlendiriliyor, bunun çok sorunlu olduğunu düşünüyorum.” dedi.

Colorado Üniversitesi’nden Darren Byler’a göre Uygur Türkleri, yerel bölge yetkililerine düzenli olarak DNA örnekleri vermek zorunda kalıyor, dijital taramalardan geçiriliyor ve çoğu hükümetin geliştirdiği, rehber ve mesajlar dahil birçok veriyi toplayan, cep telefonu uygulamasını indirmeye zorlanıyor.

Byler, “Uygur hayatı artık veri oluşturmaktan ibaret. Herkes cep telefonunun yanında taşınması zorunlu bir şey olduğunu biliyor. Taşımazsanız gözaltına alınabilirsiniz, takip edildiğinizi biliyorlar. Kaçış yokmuş gibi hissediyorlar.” dedi.

1984’ÜN YAZARI “ORWELL BİLE HAYAL EDEMEMİŞTİR”

IPVM’den Conor Healy sistemi şöyle anlattı: “Her bir birey için hükümet kişisel bilgileri, siyasi faaliyetlerini, ilişkilerini topluyor… bu kişinin davranışlarının anlaşılması, ne tür bir tehdit oluşturabileceğinin tespit edilmesi için her türlü veriyi topluyor. “Her türlü muhalefeti imkansız kılıyor ve hükümete vatandaşlarının davranışlarıyla ilgili gerçek tahminler yaratıyor. Bir hükümetin bu tür analizler yapma kapasitesine sahip olacağını George Orwell bile hayal edememiştir.” Huawei, “Bir Kişi, Bir Dosya” sisteminin teknoloji gelişimine dahil olup olmadığı sorusuna doğrudan yanıt vermedi ama şirketin hükümetten bağımsız faaliyet gösterdiğini yineledi.

Çin Apple zafiyeti ile Uygur Türklerini hedef aldı

Verilerin çoğu “Entegre Ortak Operasyonlar Platformu” adı verilen bilgisayar sistemi içinde toplanıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu sistemin şüpheli davranışları tespit ettiğini söylüyor. Richardson sistemle ilgili şunları söyledi: “Sistem, onlarca farklı yasal davranış türleri hakkında bilgi topluyor. Buna, ön kapı yerine arka kapıdan çıkmak, kendilerine ait olmayan bir arabaya yakıt koymak da dahil. Yetkililer şimdi insanların evlerinin dış kapılarına QR kodu yerleştiriyor. Böylece, evde kimin bulunması gerektiğini, kimin bulunmaması gerektiğini kolayca öğrenebiliyorlar.”

TEKNOLOJİ BİREYLERİ ETNİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE AYIRT EDEBİLİYOR

ABD merkezli araştırma grubu IPVM, Çinli teknoloji şirketlerinin patentlerinde, Uygurların tespiti için özel olarak tasarlanan yüz tanıma ürünlerine ilişkin kanıtlara ulaştıklarını öne sürüyor. Huawei ve Çin Bilim Akademisi’nin Temmuz 2018’de yaptığı bir patent başvurusundaki yüz tanıma ürünü için, bireyleri etnik özelliklerine göre ayırt edebilme özelliği bulunduğu belirtiliyor.

Huawei ise grubun araştırmasına yanıt olarak “teknolojinin, toplumun herhangi bir üyesine ayrımcılık veya baskı amaçlı kullanılmasını onaylamadıklarını” söyledi ve faaliyetlerinin “hükümetten bağımsız olduğunu” ifade etti.

Şirket, “insanların güvenliğini sağlamaya yardım etmeyi amaçlayan ürünler ve hizmetler sunduklarını” söyledi ve İngiltere dahil faaliyet gösterdikleri “her pazarın yasalarına, düzenlemelerine uyduklarını” ifade etti.

Çin’in Londra Büyükelçiliği ise BBC’ye açıklamasında daha sert bir karşılık verdi ve “Uygurları analiz etme özelliği bulunan herhangi bir sözde yüz tanıma teknolojisi diye bir şey kesinlikle yoktur.” ifadelerini kullandı.

Dünya genelindeki yaklaşık 800 milyon gözetim kamerasının yarısının Çin’de bulunduğu tahmin ediliyor.

Kaynak: BBC Türkçe

20’li Yaşlar challenge akımında kişisel veriler nerede toplanıyor?

Sosyal medyada #20’liyaslarchallenge etiketiyle yayılan gençlik fotoğrafı paylaşma akımı kişisel verilerle ilgili endişeleri de beraberinde getirdi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan söz konusu akımı için Twitter hesabında paylaştığı, “Bu gibi hassas verilerin hangi sunucularda nasıl tutulduğu, yeterli güvenliğe sahip olup olmadığı tam bir kara kutu.” ifadelerini kullandı.

Sayan mesajında şu değerlendirmelerde bulundu:

“Kişisel verileri ve yüz ifadelerini kopyalan bu gibi akımlar, görsel veri işleme alanına zemin hazırlıyor. Mümkün olduğunca dikkatli olmalıyız. Yapay zeka teknolojilerinin çözmeye çalıştığı sorunlardan biri de yaşlanmanın oluşturduğu yüzdeki değişikliklere karşı algoritmalara direnç kazandırmak.”

Yapay Zeka’da madalyonun öteki yüzü: DeepFake ve otonom silahlar başımızı ağrıtacak

 

YAPAY ZEKA UYARISI

Paylaşımların yapay zeka algoritmaları için kullanılabileceğini dikkati çeken Sayan mesajında şu ifadelere yer verdi, “Kişinin şimdiki haliyle eski halinin değişiminden, yapay zeka algoritmalarını besleyecek istatistiki veriler oluşturuluyor. Aynı zamanda farklı uygulamalar ve cihazlardan paylaştığımız parmak izi ve yüz taraması gibi verilerimiz, genetik verilerimizi barındırıyor. Bu gibi hassas verilerin hangi sunucularda nasıl tutulduğu, yeterli güvenliğe sahip olup olmadığı tam bir kara kutu. Kişisel verilerimiz; bizi belirli veya belirlenebilir hale getiren, bizi tanımlayan ve bize ait olan bilgilerimiz. Bu sebeple kişisel verilerimizi korurken, özellikle de sosyal medyada paylaşırken daha hassas davranmalıyız.”

IBM dünyanın en küçük işlemcisini üretti

ABD’li bilişim devi IBM , 2 nanometrelik mimarisiyle dünyanın en küçük işlemcisini ürettiğini duyurdu. İşlemcilerdeki transistörlerin arasındaki aralık yeni teknolojiyle nanometrelere seviyesine indi.

Nanometre bir metrenin milyarda birine denk geliyor.  Elektronik ürünlerdeki en yeni işlemcilerde transistörler arasındaki boşluk 7 nanometre seviyesinde.

IBM, 2 nanometrelik işlemcilerin mevcut işlemcilerden yüzde 45 daha yüksek performans göstereceğini ve onlara kıyasla yüzde 75 daha az enerji tüketeceğini söylüyor.

Şirket yeni işlemcilerle cep telefonlarının enerji tüketiminin dörtte birine ineceğini ve böylece günümüzde çoğu telefonda bir gün civarında olan pil ömrünün dört güne çıkabileceğini belirtiyor.

IBM yeni teknoloji sayesinde tırnak büyüklüğündeki bir çipe 50 milyon transistör sığdırılabileceğini söylüyor.

2017’de üretilen 5 nanometrelik işlemcilerde bu sayı 30 milyondu.

YAPAY ZEKA DAHA HIZLI GELİŞECEK

Piyasa analizi şirketi IDC’nin araştırma direktörü Peter Rudden konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

“Yarı iletken üreticileri 14 nanometreden 10’a ve ardından 7’ye indi. Hatta 7 nm. Bazı üreticiler için büyük bir zorluk oluşturmuştu. IBM bu buluşla teknoloji dünyasına, bu alanda en büyük oyunculardan biri olmaya devam ettiği mesajını verdi.”

IBM bu teknolojiyle yapay zekanın da daha hızlı gelişeceğini düşünüyor.

Tayvan’ın pandemiyi hackleyen Dijital Bakanı: Audrey Tang

Yeni işlemci teknolojilerinin tüketicilere ulaşması yıllar sürebiliyor.

Piyasadaki 7 nanometrelik işlemcileri ilk olarak 2015’te Intel icat etmiş, AMD’nin bu teknolojiyle üretilmiş Ryzen işlemcilerini tüketicilere ulaştırması 2019’u bulmuştu.

AMD’nin sahibi olan TSMC de, rakibi Intel de önümüzdeki yıllarda ultra düşük nanometreyle çip üretimi planlıyor.

Öte yandan dünyada bir çip krizi yaşanıyor. Otomobil üreticileri, yeterince işlemci bulamadığı için fabrikalarında kapasite düşürürken ekran kartı üreticileri de artan talebe yetişemiyor.

Kaynak: BBC Türkçe