Etiket arşivi: yapay zeka

Apple teknoloji ve yetenek avına çıktı: Şirket son 6 yılda 100’den fazla firma satın aldı

ABD’li teknoloji devi Apple’ın son yıllarda birçok şirketi satın alarak bünyesine kattığı ortaya çıktı. Şirketin CEO’su Tim Cook, son altı yıl içinde 100’den fazla şirketi satın aldıklarını açıkladı. 

Cook, dün hissedarlar toplantısında bu satın almaların büyük ölçüde teknoloji ve yetenek transferi için yapıldığını söyledi.

Apple, geçen yılın Ekim-Aralık döneminde 111,4 milyar dolarla tarihinin en büyük gelirini elde etmişti.

Apple’ın son 10 yıldaki en büyük alımı kulaklık üreticisi Beats Electronics olmuştu. Apple, rap şarkıcısı ve yapımcı Dr. Dre tarafından kurulan şirkete 2014’te 3 milyar dolar ödedi.

Şirket, 2018’de de şarkı tanıma uygulaması Shazam’ı 400 milyon dolara almıştı.

Apple, küçük şirketleri satın alarak bunların yeniliklerini kendi ürünlerine entegre ediyor. Bunlardan biri 3D algılama teknolojisini geliştiren İsrail şirketi PrimeSense. Apple, FaceID (yüz tanıma) teknolojisinde bu yazılımdan yararlandı. Şirket ayrıca iPhone ve Macbook bilgisayarları için “arkayüz” teknolojisine büyük yatırımlar yaptı.

ELON MUSK’IN TESLA TEKLİFİ REDDEDİLDİ

Apple’ın geçen yılki yatırımları yapay zeka, sanal gerçeklik, ödeme sistemi ve podcast şirketlerini de kapsıyor. Şirket 2019’da kendi otonom sürüş teknolojisine entegre etmek için 2019’da sürücüsüz otomobil üreticisi Drive.ai’yi satın aldı. Şirket 2016’da Uber’in Asya’daki en büyük rakibi, araç paylaşım servisi Didi Chuxing’e bir milyar dolar yatırım yaptı. Apple’ın piyasa değeri 2 trilyonun üzerinde.

İsrailli şirket yarışma açtı, 16 ülkeden 3500 hacker saldırdı

Analistler Apple’ın son altı yılda 100 şirket satın almasına ve büyük bir satın alma gücü bulunmasına karşın yine de çok seçici davrandığını söylüyor. Elektrikli otomobil üreticisi Tesla’nın CEO’su Elon Musk, 2013’te, şirketin zor günler geçirdiği dönemde Cook’a şirketi satmaya çalıştığını ancak Tim Cook’un bunu reddettiğini açıklamıştı.

Apple’ın ayrıca rakiplerinin çoğuna göre de satın almalarda görece tutucu bir yaklaşımı var. Örneğin Microsoft, LinkedIn’e 26 milyar dolar, Amazon, Whole Foods’a 17,3 milyar dolar Facebook da WhatsApp’a 19 milyar dolar ödemişti. Apple’ın en büyük 10 alımının toplamı, bunların herhangi biri için ödenen paranın çok altında kalıyor.

Kaynak: BBC Türkçe

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Almanya’dan trafiğin seyrini değiştirecek adım: Sürücüsüz araçları trafiğe çıkaran ilk ülke olabilir

Otonom araçlarla ilgili yasa tasarısı hükümet gündemine getiren Almanya, sürücüsüz arabaların trafiğe çıktığı ilk ülke olmak için harekete geçti.

Berlin yönetimi sürücüsüz araçlar konusunda öncü olmak istiyor. Bu kapsamda hükümet sürücüsüz araçların belirlenen bölgelerde trafiğe çıkabilmesi için bir kanun tasarısını gündemine aldı.

Ulaştırma Bakanı Andreas Scheuer, söz konusu gelişmeyi memnuniyetle karşılayarak durumu Almanya‘yı dünyada “sürücüsüz araçları laboratuvarlardan yollara çıkaran ilk ülke” olma hedefine yaklaştıran “kararlı bir adım” olarak niteledi.

Almanya’da 2017 yılında trafik yasasında yapılan bir değişiklikle yüksek ya da tamamen otonom araçların kullanılması ile ilgili düzenleme yürürlüğe girmişti. Ancak bu düzenleme sürücüsüz araçların bazı şartlar altında kullanılmasına izin veriyor ve bir sürücünün gerektiğinde müdahale etmesi için hazır bulunmasını şart koşuyor.

Yeni yasal düzenleme ile bir sonraki adımda otonom araçların oldukça karmaşık trafikte dahi bağımsız hareket edebilmeleri öngörülüyor. Bir sürücünün gerekirse kontrolü devralması hala söz konusu olabilecek. Ancak sürücüden yanıt gelmezse araç kendini “minimum risk durumu”na geçirebilecek yani emniyet şeridinde duracak.

‘Kemal Sunal’lı Banka Reklamı ‘Deepfake’ Tartışmalarını Canlandırdı: Ölmüş Kişilerin Hakları Nasıl Savunulabilir?

GELECEK SENE HAYATA GEÇEBİLİR

Ulaştırma Bakanlığı 2022 yılında otonom araçları kısa mesafelerde mesela havaalanları ya da fuar alanlarına yolcu taşıma amacıyla hizmete almayı hedefliyor. Bakan otonom araçların büyük bir potansiyel taşıdığını belirterek yasa tasarısının Federal ve Eyalet Temsilcileri Meclisi’nde tartışılacağını söyledi.

Alman Otomotiv Endüstrisi Derneği (VDA) de otonom araçların önümüzdeki yıllarda dinamik bir şekilde gelişme göstereceğini belirterek bu adımın Almanya için olumlu olduğunu kaydetti. Dernek Başkanı Hildegard Müller, Federal ve Eyalet Temsilcileri Meclisi’ne hızlı hareket etmeleri çağrısında bulundu.

Ancak Verkehr & Smart Mobility dergisinde 2 bin 500 kişiyle yapılan bir anket Almanların büyük bir kısmının otonom araçlara şüpheyle yaklaştığını ortaya koydu. Ankete katılanların yüzde 58,5’i otonom araçların trafiği daha güvenli hale getireceğine inanmıyor.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Yapay Zeka’da madalyonun öteki yüzü: DeepFake ve otonom silahlar başımızı ağrıtacak

Yapay zeka alanı son yıllarda çok önemli gelişmelere şahit oldu.Basit yapay zekâ algoritmaları bile kim olduğumuzu, ne yaptığımızı, ne istediğimizi ve neden istediğimizi bizden daha iyi anlayabilecek düzeye ulaştı.

İnsanlık için büyük fırsatlar sunan yapay zeka ürünleri, hayatın her alanında bize eşlik ediyor. Bugün cep telefonlarımızda bile birçok işimizi gören akıllı sanal asistanlar bulunuyor. Yapay zekâ sistemleri bize zaman tasarrufu sağlıyor ve birçok konuda rahatlık sunuyor.

Eğer durum böyle giderse bugün internet olmadan yaşamayı hayal etmemiz zor olduğu gibi, bundan belki de on yıl sonra yapay zekâ sistemleri olmadan eksik hissedeceğiz. Ancak yıllar boyunca Hollywood filmlerine konu olan ve bilim kurgu kitaplarını süsleyen bu gelişmenin getirdiği tüm sonuçlar ne yazık ki olumlu değil.

Yapay zekâ sistemleriyle ilgili en korkutucu gelişmelerden biri de DeepFake adıyla anılan teknoloji. DeepFake gelişmiş bir algoritma kullanarak internette çok sayıda fotoğrafı bulunan ünlü isimlerin yüzlerini farklı videolardaki kişilerin yüzlerine entegre edebiliyor.

Üstelik bunu o kadar başarılı yapıyor ki videodaki kişinin gerçekten kim olduğunu ayırt etmeniz kimi zaman imkânsız hale geliyor. Bu teknoloji çok hızlı gelişiyor ve sahte videolarla insanları kolayca manipüle etmek için kullanılabileceği gibi özel hayatlarımız gibi diğer birçok alanda insanların başını ağrıtabilir.

OTONOM SİLAHLAR KORKUTUYOR

Elon Musk, geçen sene Birleşmiş Milletler’i yapay zekâ tarafından kontrol edilebilecek otonom silahların yaratacağı tehlikeler konusunda uyardı ve 115 diğer uzman da otonom savaş tehdidine dikkat çekti. Teknolojinin giderek daha kolay, ucuz ve kullanıcı dostu hâle geldiğini düşünürsek, herkes tarafından ulaşılabilir olan otonom silahlar gerçekten de tehdit oluşturabilir.

Örneğin, sadece iyi kalite bir kameraya sahip bir drone bile uygun yapay zekâ yazılımı ile otonom olarak uçabilecek hâle getirilebilir. Yüklenecek yüz tanıma teknolojisi ise, drone kamerasının belirli bir kişiyi saptamasına ve drone’un o kişiyi takip etmesine olanak tanıyabilir.

Yapay zekânın bir bilgisayar sistemine bağlı diye tarafsız olacağını sakın düşünmeyin. Yapay zekâ algoritmaları önyargılı veriler içeren kümelerle beslenebilir ve bu durum yapay zekâyı geliştiren kişi ya da kurumun sahip olduğu önyargıları sistemin mantıksal olarak onaylamasına neden olabilir. Bugün bile, etnik azınlıkları beyaz nüfustan daha fazla dezavantajlı duruma getiren birçok yapay zekâ örneği bulunuyor. İnsanlar ise yapay zekânın, algoritmasının elde ettiği verilere göre sonuca nasıl ulaştığını bilmeden bu sonuçları kabul etme eğilimi gösterebilir ve asıl tehlike de burada yatıyor.

‘Kemal Sunal’lı Banka Reklamı ‘Deepfake’ Tartışmalarını Canlandırdı: Ölmüş Kişilerin Hakları Nasıl Savunulabilir?

SAHTE İÇERİK ÜRETİMİ KOLAYLAŞABİLİR

Sahte içerik oluşturmak üzere tasarlanmış yapay zekâ sistemleri, şirketler ve hükümetler tarafından manipülasyon için kullanılabilir. Bunun için hazırlanmış bir algoritma, son derece hızlı ve geniş bir ölçekte sahte içerik üretilebilir. Bu da toplumsal ölçekte insanların fikirlerinin etkilenmesine neden olabilir.

Yapay zekâ sistemleri günümüzde tıp alanından askeri alanlara kadar birçok farklı alanda kullanılıyor. Gün geçtikçe insanların yerini daha fazla alıyor ve bir noktadan sonra her şeyi yapay zekânın ellerine teslim ettiğimizde bizim için yapacak çok bir şey kalmayacak. Dolayısıyla körelen becerilerimizin kurbanı olabiliriz.

Bugün bile farkında olmadan bunun etkilerini yaşıyoruz. Elle not tutma, zihinden hesap yapma ya da yakınlarımızın telefon numaralarını hatırlama gibi basit yeteneklerimizi bile akıllı telefonlarımız yüzünden çoktan rafa kaldırmış durumdayız.

Kaynak: Redbull Blog

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

‘Kemal Sunal’lı Banka Reklamı ‘Deepfake’ Tartışmalarını Canlandırdı: Ölmüş Kişilerin Hakları Nasıl Savunulabilir?

Teknolojide yaşanan gelişmeler artık doğrudan sosyal hayatımızda da hissedilir hale geldi. Özellikle yapay zeka kullanılarak oluşturulan ürün ve hizmetlerin piyasaya sunulması, tüketici deneyimlerini de farklılaştırmaya başladı.

Reklam sektörünün de yapay zekaya başvurması ilginç uygulamaları beraberinde getirdi. Örneğin, geçtiğimiz günlerde ‘deepfake’ kullanılarak sanatçı Kemal Sunal’ın bir reklam filminde canlandırılması, oldukça ses getirdi. 

‘Deepfake’ nedir diye kısaca açıklamak gerekirse, yapay sinir ağları yoluyla  bir kişinin görüntüsü ya da sesinin bir başka kişinin görüntüsü ya da sesiyle ayırt edilmesi oldukça güç olacak bir şekilde değiştirilmesi olarak ifade edilebilir. Bu yöntem ile reklam filminde Sunal’ın gerçekçi bir benzeri yaratılmıştır. Esasında deepfake geçtiğimiz yıllarda özellikle Hollywood’daki sansasyonel videolarla gündeme gelmişti.

Çeşitli platformlarda karşılaşmaya başladığımız bu sahte videoların hukuki açıdan farklı yansımaları söz konusu olabiliyor. Bu yöntemde de pek çok veri kullanılıyor ve bunların büyük bir kısmı da ses ve görüntü verisi olması dolayısıyla kişisel veri içeriyor. Bu bakımdan kişisel verilerin, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ve ilgili mevzuata uygun olarak işlenmesi gerekiyor. Örneğin, görüntüleriniz kullanılarak oluşturulan müstehcen bir video olduğunu varsayalım. Burada KVKK’nın “hukuka ve dürüstlük kurallarına uygun olma” ilkesine aykırılıktan söz edilebilecektir. Kişisel verilerin korunması dışında, “deepfake” ile üretilen çıktılar, fikri mülkiyet hakkı ve ifade hürriyetini de ilgilendirebiliyor.

ÖLÜMLE KİŞİLİK SONA ERİYOR

Sunal’ın canlandırıldığı reklam filminde ise ölmüş bir kişinin yer alması konuya farklı bir boyut kazandırmaktadır. Avukat Kemal Kumkumoğlu konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Deepfake yöntemi ile büyük miktarda ses ve görüntü verisi yani kişisel veri işleniyor. Bu kapsamda ilk olarak, söz konusu kişisel verilerin KVKK ve ilgili mevzuata uygun olarak elde edilip edilmediği konusu gündeme gelebilir. Reklam filmine bakıldığında ise ölen kişilerinin kişisel verileri ile ilgili bir değerlendirme yapmayı gerektiriyor. Bu hususa ilişkin, ölen kişilerin verileri ile ilgili, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun 18/09/2019 tarihli ve 2019/273 sayılı bir karar özeti bulunuyor. Karar özetinde, Türk Medeni Kanununun 28’inci maddesinde kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başladığı ve ölümle sona erdiği hükmünün yer aldığı ve KVKK’nın 3’üncü maddesinde ise ilgili kişinin “kişisel verileri işlenen gerçek kişi” olarak tanımlandığına yer veriliyor. Bu çerçevede Kurul, ölümle kişiliğin sona ermesi dolayısıyla ölmüş kişilere ilişkin verilerin kişisel veri olmadığı görüşünde.

TELİF HAKKI DOĞABİLİR

Deepfake kullanılarak üretilen çıktıların telif hukuku anlamında eser olarak kabul edileceğine ilişkin görüşler de bulunduğunu belirten Kumkumoğlu, “Avrupa Birliği’nin (AB) son yayınladığı “Trends and Developments in Artificial Intelligence – Challenges to the Intellectual Property Rights Framework” raporunda da yapay zeka ile ortaya çıkan ürünlerin eser olarak kabul edilebileceği dile getirildi. Bu durumda ise oluşan yeni eser üzerinde de fikri haklar söz konusu olabilir. Bu noktada da, eseri oluşturan ölen kişinin görüntüsünün ve/veya sesinin mirasa konu olup olmayacağı ayrı bir tartışma konusunu oluşturuyor.” dedi.

Ölen kişilerin verilerinin kullanılması miras hukukunu da akla getiriyor. Miras hukuku alanında çalışan Avukat Ece Ergün ise ölen kişilerin deepfake videolarında yer almasının mirasçıların durumuna etkisi ile ilgili olarak şöyle konuştu:

“Genel kural, kişilerin ünlü olup olmamasının bir önemi olmaksızın, ölüm ile birlikte ölen kişinin sadece devir ve intikal edebilen özel hukuk ilişkilerinin mirasçılarına geçmesidir. Ölenin mal varlığı mevcudiyetini korur ve mirasçı sıfatını haiz kişilere geçer. Ancak kişilik hakları denen kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklar ölüm ile son bulur. Kişilerin ölümü ile mirasçılarına (uygulamada her ne kadar karşımıza aile üyeleri olarak çıksa da miras hukukunda düzenlenen bazı özel durumların varlığı halinde mirasçıların ölenin aile üyeleri olmama ihtimali olabilir) geçen haklar mal varlığına ilişkin haklardır. Ünlü bir kişiden bahsedildiği ve o kişinin haklarının tartışıldığı bir durumda, kişinin mal varlığına telif haklarının da dahil olacak olması nedeniyle deepfake vb. uygulamalarla yeni eserlerin meydana getirilmesi halinde mirasçılar, ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde, zaten haklarını talep edebiliyorlar.”

ÖLÜNÜN KİŞİLİĞİNE SALDIRIYA TAZMİNAT YOLU VAR

Kişiliğin ölümle son bulması sebebiyle ölen kişi adına herhangi bir hak iddiasında bulunmanın mümkün olmadığını hatırlatan Ergün, “Ölen kişinin dava açmasının mümkün olmaması tam olarak onun yakınları/mirasçıları tarafından dava açılamaması anlamına da gelmiyor. Ölmüş kişinin kişilik değerlerine hukuka aykırı müdahalenin varlığı halinde, bu ihlalin yakınlarının da kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi halinde hukukumuzda hali hazırda yakınlarının/mirasçılarının dava açmaları ve şartların mevcudiyeti halinde özellikle manevi tazminata hak kazanmaları mümkün.” diye konuştu.

Ergün ünlü bir kişinin ölümünden sonra onun görüntüsü, eseri, adı, fotoğrafı gibi kişiliğine ait hususların o kişinin anısını zedeleyecek, aşağılayacak, küçümseyecek ya da hakaret edecek şekillerde kullanılması yakınlarının da etkilenmesine sebep olabileceğini söyledi. Bu gibi durumlarda gerek özel hukukta gerekse ceza hukuku açısından kanuni yollara başvurabilmenin mümkün olduğuna dikkati çeken Ergün, “Bu nedenle, ilk etapta bu konudaki hukuki tartışmaların birçok farklı alana temas edebileceğini ve bu alanlardaki düzenlemelerin mevcut sorunların çoğunluğunu karşıladığını söylemek mümkün.” ifadelerini kullandı.

HAYATIMIZA YENİ GİREN BİR KAVRAM: DİJİTAL MİRAS 

Bunların yanında, geçtiğimiz aylarda Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin dijital miras ile ilgili verdiği bir karar oldukça ses getirmişti. Deepfake ile yaratılan videoların dijital mirasa etkileri bakımından Kumkumoğlu ve Ergün şunları ekledi:

“Son yıllarda hepimizin hayatı birçok alanda dijitalleşiyor, birçok özel hukuk ilişkisi hatta sosyal ilişki dijital platformlarda yürütülüyor. Bu durumdan hukuk da nasibini aldı. Kişilerin neredeyse hayatlarının merkezi olan dijital ortamdaki hayatlarının hukuka etkilerinin en önemlilerinden biri de miras hukuku alanında kendini göstermeye başladı. Kişinin aktifleri ve pasifleri ile birlikte tüm malvarlığı, mirasını oluşturur. Ama bu temel anlayış dijitalleşme sonrası büyük bir hızla değişmektedir. Kişilerin mal varlığını artık sadece taşınmazlar, arabalar, nakit paralar oluşturmuyor bunlara sanal paralar, miller, dijital oyun karakterleri, sosyal medya hesaplarında kullanılan resimler, videolar vb. birçok kalem eklendi. Bu da hayatımıza yeni bir kavram olan dijital mirası soktu.” 

Dijital miras kavramı için net bir tanım olmadığını belirten Kumkumoğlu ve Ergün, “Alman Barolar Birliği 2013 yılındaki bir görüş yazısında dijital mirası; “fikri mülkiyet hakları, web sitelerindeki haklar ve alanlar (domains) ile sağlayıcı ile miras bırakan arasında internetin kendisinin ve aynı zamanda çeşitli internet hizmetlerinin kullanılması bakımından kurulmuş tüm sözleşme ilişkileri dahil olmak üzere dijital malvarlığının tümü” olarak tanımladı. Dijital miras kapsamına, sabit disklerde, tabletlerde, bilgisayarlarda, akıllı telefonlarda, internette, bulut sistemlerinde ve veri depolanabilecek tüm aygıtlarda depolanan veriler, ölen kişinin e-postaları, sosyal medya hesapları, web siteleri ve internet ortamında bulunan fotoğrafları, videoları, yazıları üzerindeki telif hakları dijital mirasın konusunu oluşturuyor. En basit şekli ile kişinin dijital mirası sahip olduğu tüm verilerdir.” şeklinde konuştu.

KİŞİ “BENİ ÖLDÜKTEN SONRA ‘DEEPFAKE’ YAPMAYIN” DİYEMEZ

Kişinin dijital mirasına ölümünden sonra deepfake vb. yapılarda yer almak istediğini veya istemediğini ekleyemediğine işaret eden avukatlar, “Bunun en temel sebebi, dijital mirasın kişinin mal varlığının bir bölümü olmasıdır. Diğer taraftan, ölen kişinin ölümünden sonra mal varlığı üzerinde herhangi bir işlemin yapılmasına izin verip vermediği ya da mal varlığının kime kalmasını istediği gibi hususları ancak hayattayken yapacağı bir ölüme bağlı tasarruf ile (genellikle bu bir vasiyetname olmaktadır) belirlemesi mümkün. Özellikle halka mal olmuş kişilerin imajları veya eserleri bakımından, bu kişilerin ölümlerinden sonra deepfake veya benzeri teknolojiler kullanılarak yeni ürün veya eserlerin üretilmesine veya üretilmemesine ilişkin arzularını dile getirmeleri ölüme bağlı tasarruflar ile yapılabilecektir. Her ne kadar bu durum mümkün olsa da özellikle bir sinema filmi, şiir gibi günümüz fikri mülkiyet hukuku açısından korunan eserler bakımından, mali haklar mirasçılara geçtiği için yeni ürün ya da eseri üretecek kişilerle mirasçıların anlaşması durumunda mevcut hukuk uyarınca bu durumun bağlayıcı niteliği olmayacaktır. Kişinin dijital mirası içinde yer alan mal varlıkları açısından ise, bu tip bir vasiyetnamenin nasıl yapılacağına ilişkin hukukumuzda açık ve net bir düzenleme yok. Bir kişinin dijital mirasının bulunduğu söz konusu hesaplara erişilebilen şifrelerin ya da gerekli bilgilerin bir ya da birkaç kişiye bırakılması halinde ilgili malvarlığının o kişiye veya kişilere bırakılmış sayılıp sayılmayacağı gibi hususlar açısından da yine bir belirlilik bulunmuyor.” ifadelerini kullandı.

HUKUKİ DÜZENLEMELER TEKNOLOJİK DEĞİŞİMLERLE UYUMLU OLMALI

Dijital mirasla ilgili söz konusu belirsizlikle nedeniyle konuyla ilgili yeni düzenlemeler getirilmesinin tartışılabileceğini vurgulayan hukukçular, “Bu düzenlemeler, ancak farklı alanlardan birçok hukukçunun bir arada çalışması ile sağlıklı bir biçimde getirilebilir. Yapılacak yeni düzenlemelerin teknolojiden olabildiğince bağımsız olması gerektiği, yani her yeni gelen teknolojik gelişme ile değişecek nitelikte düzenlemeler değil, daha geniş bir perspektiften bakarak ve teknolojilerin gelişim hızı da göz önünde bulundurularak, genel uygulanabilir nitelikte hükümlerin getirilmesinin daha sağlıklı olacağı görüşündeyiz.” diye konuştu.

“Robotların ne kadar akıllı olduğu tamamen size bağlı”

Deepfake videolarında canlandırılan “ünlü” kişilerin öncesinde yer aldığı film vb. projelerdeki görsellerinin kullanılması da söz konusu olabiliyor. Bu açıdan bakıldığında, ilgili eserlerin deepfake geliştirme aşamasındaki kullanımının hukuki değerlendirmesi ile ilgili olarak ise Kumkumoğlu ve Ergün şunları ifade etti:

“Dağıtım hakkı ve kullanmaya izin verme hakkı fikri mülkiyet hukukunda eser sahibinin mali haklarından ve mirasçılarına intikal eder. Ancak bu mali haklar kişinin ölümü öncesinde bir sözleşme ile yapımcı vb. kişiler üzerinde de tesis edilmiş olabilir. Deepfake gibi teknolojilerle üretilen eserler ise yeni eserler ve onun eser sahibinin kim olduğuna ilişkin tartışmalar çok boyutlu. Örneğin, bu teknolojiyi üreten kişilerin mi, yoksa teknolojiyi kullanarak bu eseri meydana getiren kullanıcının mı, hatta yapay zekâ sisteminin kendisinin mi eser sahibi olacağı gibi tartışmalar devam ediyor.

Öte yandan deepfake ile kişinin ölümünden sonra üretilen eserler bakımından, ortaya çıkarılan yeni eseri oluştururken bu sistemin beslendiği kaynakların nereden elde edildiği önemli. Örneğin, bu bakımdan eser niteliğindeki önceki filmlerdeki görüntüler ve sesler kullanılarak sistemin beslenmesi/eğitilmesi söz konusu ise burada mali haklara sahip olan yapımcı şirket gibi kişilerin de bir söz hakkı olabileceği tartışılabilir. Ancak örneğin deepfake teknolojisi kişinin dijital terekesinde bulunan video veya ses kayıtlarından besleniyorsa, yine mirasçılarından izin alınması gerekebilir.

Örneğin, ölen kişi bir film kapsamında görüntüsünün/sesinin işlenme ve dağıtım haklarını tesis etmiş olsun; bu film içeriği kullanılarak deepfake ile yeni bir eser meydana getirildiğinde öncesinde tesis edilen söz konusu mali hakların buradaki yeni eser üzerinde bir etkisinin olmayabileceği da ileri sürülebilir. Çünkü bu görüş uyarınca, bu gibi bir kullanımın, taraflar arasında telif haklarına yönelik akdedilen önceki sözleşmede tesis edilen mali hakların kapsamının genişletilmesi anlamına gelebileceği de tartışmaya açık olacaktır.”

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Netflix dizisi gerçek mi oluyor?: Microsoft, ölen kişileri sohbet robotu yapmak için patent aldı

Netflix dizisi Black Mirror’da anlatılan ölen kişilerin verilerinden hareketle bir sohbet robotuna dönüştürülmesi fikrinin hayata geçmesi için ilk adım atıldı. ABD’li teknoloji devi Microsoft’a yaşamayan insanların kişisel bilgilerini kullanarak sohbet robotu yapmaya izin veren bir patent verildi.

Söz konusu patent, “görüntülere, ses verilerine, sosyal medya gönderilerine, elektronik mesajlara” ve diğer kişisel bilgilere dayalı bir robot tanımlanmasını ön görüyor.

Patent metninde şu ifadeler yer aldı: “Sohbet robotunun temsil ettiği kişi bir arkadaş, akraba, tanıdık, ünlü, kurgusal karakter, tarihi figür veya rastgele birisi gibi geçmiş ya da şimdiki zamana ait bir kişiye (veya bu kişinin bir versiyonuna) karşılık gelebilir.”

“Kişiler kendileriyle de karşı karşıya gelebilir” değerlendirmesinin yer aldığı açıklamaya göre kullanıcılar kendi sohbet robotunu yapabilecek hatta ölmeden önce dijital yedeklerini oluşturabilecek.

Microsoft, görüntü ve derinlik bilgileri ya da video verileri aracılığıyla belirli kişilerin iki veya üç boyutlu modellerinin oluşturulabileceğini de patente dahil etti.

“Robotların ne kadar akıllı olduğu tamamen size bağlı”

 

Hayatını kaybetmiş birinin simülasyonuyla gelecekte konuşulabileceği fikri yeni değil. Konunun Black Mirror’ın “Be Right Back” bölümünün konusu olmasıyla da biliniyor. Bölümde genç bir kadın bir uygulamayı kullanıp ölen eşinin verilerini toplayarak sohbet robotu ve sonunda da bir insansı bir robot oluşturuyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz