Etiket arşivi: Trump

ABD, siber casusluğa karşı özel sektörle iş birliğini artıracak

ABD, siber casusluğa karşı özel sektörle iş birliğini artıracakABD, Ulusal İstihbarat Stratejisi gereği uluslararası tehditler, bulaşıcı hastalıklar, tedarik zinciri gibi konuların tespiti ve önlemi için casusluk şirketleriyle iş birliği yapma kararı aldı.

Söz konusu yeni stratejiyle ABD casusluk şirketleri de ABD şirketleri, sivil toplum kuruluşları ve akademi ile daha fazla istihbarat paylaşacak.

SON STRATEJİ TRUMP DÖNEMİNDE BELİRLENMİŞTİ

ABD hükûmeti son yıllarda yabancı hackerların ana hedefi olan ABD şirketleri, kamu hizmetleri ve diğerleriyle büyük miktarlarda siber tehdit istihbaratı ve sosyal medya şirketleriyle yabancı etki operasyonları hakkında bilgi paylaşmaya başladı.

Son Ulusal İstihbarat Stratejisi, Covid-19 salgını ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden önce, 2019 yılında Trump yönetimi altında yayımlanmıştı.

Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines, kendisi ile ilgili yapılan bir röportajda yeni strateji anlayışı hakkında “Bilgi ve tahmin alışverişi konusunun yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Günümüz dünyasının tehdit ortamında değişen birçok şey var.” dedi.

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA TEHDİTLER DEĞİŞİYOR

Değişen tehditleri örnekleyen üst düzey bir ABD’li yetkili, Başkan Biden ve üst düzey danışmanları için hazırlanan günlük istihbarat brifinginin bir zamanlar terörizm ve Orta Doğu ağırlıklı olduğunu, şimdi ise düzenli olarak Çin’in yapay zeka çalışmaları, iklim değişikliğinin jeopolitik etkileri ve yarı iletken çipler gibi çok çeşitli konuları kapsadığını söyledi.

Haines, “Akademiden yerel yönetimlere kadar özel sektörle daha geniş bir yelpazede, daha kurumsal bir bilgi alışverişi oldukça mühim.” ifadelerini kullandı.

Kuzey Koreli siber casuslar, Rus füze sistemine sızdı

Yeni strateji, Haines’in çalışmalarını koordine ettiği yıllık yaklaşık 90 milyar dolar bütçeye sahip 18 ABD istihbarat kurumuna rehberlik etmeyi amaçlıyor.

Yeni stratejide istihbarat kurumlarının ABD’yi, Çin ve Rusya gibi otoriter hükümetlerle rekabetinde, özellikle de teknolojik alanlarda desteklemesi gerektiğini belirtiyor.

Mali krizler, uyuşturucu kaçakçılığı, tedarik zincirinin bozulması ve bulaşıcı hastalıklar gibi küresel tehditler konusunda ise söz konusu strateji, istihbarat kurumlarından, ABD hükûmetini yaklaşan tehditler konusunda uyarmak üzere kendi iç kapasitelerini güçlendirmeleri istiyor.

Daha fazla istihbarat paylaşımına yapılan vurgu, Biden yönetiminin izlediği gizliliğin kaldırılması yönündeki daha geniş bir eğilimin parçası olarak yorumlanıyor.

Son yıllarda ABD, Rusya’nın Ukrayna’daki planlarına ve Çin, İran ve Kuzey Kore’den silah arayışına karşı uyarıda bulunmak için daha önce benzeri görülmemiş düzeyde gizli istihbarat yayınlamıştı.

Facebook ve Trump arasında gizli anlaşma: Bazı muafiyetler karşılığı dezenformasyon engellenmedi

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in, eski ABD Başkanı Donald Trump ile gizli bir anlaşmaya yaptığı  ortaya çıktı.

PayPal’ın kurucusu Peter Thiel’in yeni biyografisi, Zuckerberg hakkında da bilgiler içeriyor. Kitaba göre; Mark Zuckerberg, hükümet düzenlemelerinden kaçınmak için Trump ile gizli bir anlaşma yaptı.

Max Chafkin’in “The Contrarian: Peter Thiel ve Silicon Valley’s Pursuit of Power”a göre Thiel; Trump’ın hem damadı hem de o dönemin Beyaz Saray danışmanı olan Jared Kushner ve Zuckerberg arasında bir anlaşma olduğunu duydu.

Anlaşmaya göre Facebook hükümetin düzenlemelerinden muaf tutulacak, bunun karşılığında da Trump’ın içeriklerini denetlemeyecekti. Zuckerberg ve Facebook iddiaları reddetse de New York Magazine, salı günü çıkacak olan kitaptan ayrıntılar verdi.

Örneğin, 2020’deki Black Lives Matter protestoları sırasında Twitter, Trump’ın bir gönderisini gizledi.

Zuckerberg, Axios haber sitesine verdiği demeçte iddiaları redderek, “Spekülasyonlardan haberdarım ama açık olmak gerekirse herhangi bir anlaşma söz konusu değil. Böyle bir anlaşma olmasının fikri bile yeteri kadar saçma!” ifadelerini kullandı.

Facebook problemli içerikleri engellememekle ve dezenformasyonla yeteri kadar mücadele etmemekle eleştiriliyordu. Starbucks, Adidas, Coca-Cola, Unilever ve Ford gibi büyük firmalar Facebook’la reklam anlaşmalarını geri çekmişti.

FACEBOOK, TRUMP’IN BAZI PROBLEMLİ İÇERİKLERİNİ ENGELLEMEDİ

Öte yandan Facebook, Trump’ın karmaşaya neden olabilecek içeriklerini engellemedi ve bu konuda eleştirilerle karşı karşıya kaldı.

Facebook’un eski küresel ilişkilerden sorumlu başkan yardımcısı Nick Clegg ise şirketin Eylül 2019’da politikacıların gönderilerini kontrol etmeyeceğini açıkladığını, kitapta belirtilen akşam yemeğinin ise bir ay sonra Ekim 2019’da gerçekleştiğini söyleyerek şirketi savundu.

Kaynak: Sözcü

ABD’de yanlış haber yaymakta bir numaralar: Aşırı sağcılar mezenformasyonda başrolde

ABD’de aşırı sağcıların çeşitli mecralarda oluşturdukları mezenformasyon ağlarıyla ülkede yalan haberlerin yayılmasında baş rol oynadığı ortaya çıktı.

New York Üniversitesinde (NYU) yapılan son araştırma sonuçlarına göre ABD’deki 2020 Başkanlık seçimlerinde Facebook üzerinde paylaşılan gerçek haberlerden daha çok etkileşim alan yanlış haberler aşırı sağcılar tarafından paylaşıldı.

Çalışma, araştırmacıların,  ABD Kongre Binası baskınının ardından yayılan yanlış bilgilerin gerçek dünyaya nasıl yayılabileceğini incelerken ortaya çıktı.

YANLIŞ HABERDE BİR NUMARA: AŞIRI SAĞ

Facebook üzerinde paylaşılan gerçek haberler ve yanlış haberlerin politik görüşlere göre yayılma hızlarını inceleyen NYU araştırmacılarına göre aşırı sağ kesimin yanlış bilgi yayma oranı; merkez sağ, merkez, merkez sol ve aşırı sol kesimlere nispetle çok daha yüksek bir seviyeye ulaştı.

Haber ve bilgi web sitelerinin güvenilirliğini değerlendiren ve çevrimiçi yanlış bilgileri izleyen gazetecilik ve teknoloji şirketlerinden NewsGuard, Media Bias Fact Check ve Facebook ortaklarının CrowdTangle aracıyla, Facebook’un kaç kişinin bir içeriğe tıkladığını veya içeriği okumak için ne kadar zaman harcadığı gibi bilgileri paylaşmadığı için Facebook’un kamuya açıkladığı bilgilere dayalı 10 Ağustos 2020 ve 11 Ocak 2021 tarihleri arasındaki gönderilere gelen tepkileri, paylaşımları ve yorumları analiz etti.

GERÇEKLERE SIRTLARINI DÖNMÜŞLER

Araştırma sonuçlarını paylaşan NYU araştırmacıları, “Aşırı sağ kesimden insanların paylaştığı yanlış haberler haftalık her bin kişi üzerinde ortalama 426 etkileşim alırken gerçek haberler haftalık her bin kişi üzerinde ortalama 259 etkileşim aldı.” ifadelerini kullandı.

Uzmanlar aynı zamanda aşırı sağ kesimin yazarlarının sayfalarının diğer politik görüşe sahip yazarların sayfalarına göre yüzde 65 oranında daha fazla etkileşim aldığını belirtti.

Dezenformasyonun farkına var: Özgürlüğünü yalana karşı koru!

BENZER BİR ÇALIŞMA DAHA VAR

Graphika, Atlantic Council’in Digital Forensic Research Laboratuvarı’nda ve akademik kurumlarda çalışan bir grup yanlış bilgi uzmanı, yanlış bilginin gerçek dünyadaki etkilerini incelediği araştırmada 300 sayfalık bir rapor yayımladı. Election Integrity Partnership (EIP) tarafından yayınlanan raporda, ABD Kongre Binası baskınının, Joe Biden’ın Trump’tan seçimi çaldığını iddia eden yanlış bilgilerden kaynaklandığını ortaya koyuyor. 

EIP raporu ve NYU araştırması arasındaki benzerliğin ortak noktasını sağ kesim oluşturuyor. EIP raporunda yer alan bilgiler; Facebook, Twitter, WhatsApp, Telegram ve Reddit gibi platform verilerinden oluşturuldu. Bu verilerden ortaya çıkan sonuca göre yanlış bilgileri tedarik etme konusunda aşırı sağ kesim diğer politik kesimlere göre baskın çıktı.

Raporda, “2020 seçimi hem yabancı hem de yerli aktörlerin, ABD seçim sistemindeki güveni zayıflatmak ve Amerikalıların demokrasimize olan inancını aşındırmak için yanlış ve yanıltıcı anlatıları artırmaya kararlı olduklarını gösterdi.” denildi. 

FACEBOOK YANLIŞ BİLGİLENDİRME KONUSUNA KATKIDA BULUNUYOR MU?

EIP tarafından yayınlanan raporda araştırmacılar, sosyal medya şirketlerinin kendi politika kararlarıyla ilgili araştırmalara yatırım yaparak platformlarında yanlış bilgilerin yayılmasına izin verme veya bu bilgilerin yayılmasına yardımcı olma rollerini daha derinlemesine incelemelerini tavsiye etti.

Gelecekte ise NYU araştırmacıları, aşırı sağcı yazarların okuyucularıyla nasıl daha fazla etkileşim kurduğunu ve Facebook algoritmalarının yanlış bilgilendirme konusuna katkıda bulunup bulunmadığını inceleyeceklerini belirttiler.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

ABD seçimlerindeki dezenformasyonun gerçek hayattaki karşılığı: Maricopa örneği 

ABD’nin seçimi kaybeden başkanı Donald Trump, seçim gecesi birçok eyalette sayım işlemi devam ederken, henüz önde gittiğine dair somut sonuçlar ortada olmamasına rağmen zaferini ilan edip rakibi Joe Biden’ı da seçimlerde usulsüzlük yapmakla suçladı. 

Donald Trump kanıt göstermediği bu temelsiz iddiaları perşembe gecesi de tekrarladı. Trump’ın attığı bir dizi mesaj, Twitter tarafından yanlış yönlendirici ve tartışmalı olarak etiketlendi. 

DEZENFORMASYONUN GERÇEK HAYATTAKİ TEZAHÜRÜ; MARİCOPA 

Amerika Birleşik Devletleri 59. Başkanlık seçiminin iki gün sonrasında 5 Kasım Perşembe günü, Trump yanlısı bir grup protestocu, sabah saatlerinde Arizona’da bulunan Maricopa yerleşim birimindeki bir seçim merkezinin etrafında toplandıTrump yanlısı grup, 2020 ABD Başkanlık seçiminin ‘bir şekilde’ Donald Trump’tan çalındığına, seçimlerde hile olduğuna dair ‘üretilmiş’ anlatıları dillendiren sloganlar attı. 

Trump yanlıları Maricopa’da, yetkilileri ‘oyların tekrar sayılması’ için ‘göreve’ çağırırken, yetkili ağızların seçime hile karıştığına dair bir delil olmadığı söylemlerine rağmen Trump’ın “Seçimi çalmaya çalışıyorlar” tweetini dillendirdi. Twitter üzerinden yayılmaya başlayan bir hashtag olan #StopTheSteal’den (Çalmayı Durdur) devşirme “Çalmayı durdurun” ve “Benim oyumu da say” sloganları üzerine Maricopa’da oyların sayıldığı binaya girişler kapatıldı. Gazeteciler binadan çıkartıldı. Maricopa seçim kurulu ise oy sayım işlemlerinin sürdüğünü açıkladı. 

3 Kasım’dan sonra yayılan dezenformasyon dalgasıyla birlikte 5 Kasım günü Maricopa’da yaşanan olaydan sonra Facebook, 350 bin takipçiye sahip olan Stop The Steal grubuna erişim engeli getirdi. Böylelikle sosyal medya şirketlerinin dezenformasyonu engellemeye yönelik yeterince önlem alıp almadığına dair tartışmaları yeniden tartışılmaya başlandı. 

Facebook eski baş güvenlik görevlisi Alex Stamos yaptığı açıklamada, “Bir başkanın ‘çalınıyor’ gibi bir ifade kullanmasıyla birlikte aklıselim insanların bile buna inandığını gözlemliyoruz” ifadelerini kullandı. Şu anda Standford Üniversitesi’nde çalışan Stamos, politik görüşe sahip olan hesapların, kendi inançlarını destekleyen ‘temelsiz’ iddiaları doğrulamak için sahte kanıtlar kullanmaya, gerçekleri çarpıtmaya ve başka şekillerde yalan haberler yapmaya ‘meyilli’ olduklarını söyledi. 

Ülke genelinde oylar hala sayılırken, yetkililer seçimde hile oluştuğuna dair herhangi bir kanıtın olmadığını dillendirmeye devam ettiler. Yine de Maricopa’da yaşanan olay, sosyal medyada yayılan seçim dezenformasyonunun gerçek dünyadaki tezahürünün simgesi olma konumunda bulunuyor.  

https://siberbulten.com/disinformation/abd-secimlerine-mudahale-operasyonlari-hakkinda-bilmeniz-gereken-4-sey/

DEZENFORMASYON NASIL YAYILDI? 

Arizona Mirror’da yayımlanan haberde, Maricopa Kontluğu’nda toplanan Trump yanlısı gruplar, sosyal medya platformları üzerinden yayılan, Arizona’daki seçim yetkililerinin seçmenlere “delikli kart” makinesiyle oy kullandırdığı ve böylece seçmenlerin oy haklarının çalındığı iddiasına inanmışlardı.  

Oysa iddiaya konu olan delikli kart” makineleri, oy pusulasında adayın isminin yanına delik delinen bir karttır ve seçmek istediğiniz kişinin resminin yanında bulunan deliklerin delinmesi işlemine yarıyordu. Yaygın olarak kullanılan bu yöntem, 2000 yılı ABD başkanlık seçimlerinde özellikle Florida eyaletinde ‘oyların sayımı’ sırasında tartışmalara neden olmuş, bu tartışma sonrasında da pek çok idari bölge delikli kart makinelerini kullanmaktan vazgeçmiş olduğu gerçeği de herkes tarafından biliniyor. 

DEZENFORMASYONUN GERÇEK HAYATA YANSIMALARI ENDİŞE VERİCİ 

Maricopa yerleşim birimi seçim kurulu ise söylentilerin yanlış olduğunu ve oy sayımının usule uygun şekilde devam ettiğini açıkladı. Yerel basın-yayın organında yer alan bir haberde ise yetkili ağızlar bu açıklamaları yaparken bazıları ‘silahlı’ olan protestocular, polisin oyların sayıldığı seçim kuruluna ‘polis yağdırılması’ talebinde bulunduğu iddia edildi. Üstelik gazeteciler de tehdit ediliyordu. 

Dezenformasyonun sosyal medyada yayılmasının gerçek dünyadaki tezahürü olarak Maricopa’daki olaylar büyük bir korkuyu tartışmaya açıyor. Bunun sonucunda da halihazırda yaşanan ve ileride yaşanacak dezenformasyonların gerçek dünyadaki karşılıkları endişeleri artırıyor. 

OYLARIN YAKILDIĞINI İDDİA EDEN GÖRÜNTÜLER

Yaşanan olay sosyal medya şirketlerinin iyi bildiği, daha önce de yaşanan seçimle ilgili yanlış bilgi yayılmasının bir etkisiBuna benzer bir etki, 2016 yılında ABD başkanlık seçimlerini Rus hükümetiyle bağlantılı bir grubun manipüle ettiği, Google, Facebook ve Twitter’da 100 bin dolarlık reklamlar yayınladığı ve ABD’deki vatandaşları gösteri yapmaya çağırmalarıyla hafızalarda yer edinmişti. 

Twitter ve Facebook, seçim dezenformasyonunun hem yabancı hem de yerel kaynaklardan yayılmasını sınırlamak için bazı politikalar yayımlamıştı. Özellikle seçim zamanında ‘erken zafer’ iddialarına yönelik de sıkı tedbirler aldılar. 

Seçim döneminde yaşanan bir başka olayda ise Trump’ın oğlu Eric TrumpTwitter’da yakılan oy pusulalarının olduğu iddia edilen bir video paylaştı. Yetkililer, videoda oy pusulaların yakıldığına dair kanıt olmadığını söyledi ve bu paylaşım kaldırıldı. 

https://siberbulten.com/uluslararasi-iliskiler/abd/abd-secimlerinin-hacklenmesi-iddianamesi-ortaya-cikti-ruslar-hedef-tahtasinda/

DEZENFORMASYONU ÖNLEME ÇABALARI NAFİLE Mİ? 

Washington Üniversitesi’nden Kate Starbird ise yaptığı açıklamada, “Dezenformasyona uğramış bilgilere inanmak isteyen, buna gerçekten de inanan azımsanamayacak bir kitle var ve bu noktada sosyal medya şirketleri ne kadar hızlı hareket ederse etsinler, paylaşımların üzerine ne tür mesajlar koyarlarsa koysunlar, bu mesajlar yayılıyor ve takipçiler de onları adete emiyor” ifadelerini kullandı. 

Twitter ve Facebook’ta kalmasına izin verilen yanlış bilgilerin hızlı bir şekilde tekrar yayıldığı da bilinen başka bir gerçek. Dezenformasyon konusunu ele alan diğer araştırmacılar da kalmasına izin verilen yanlış bilgilerin diğer platformlara serbestçe yayılabileceğinden endişe duyduklarını ifade ediyor. 

KONUNUN ÜZERİNE DAHA ÇOK EĞİLMELERİ GEREKİYOR 

Ancak Stamos, sosyal medya platformlarının, gerek Trump’ın iddialarına büyük bir hayranlıkla bağlı olan destekçilerinin sayısından gerek de sosyal medya üzerinde çok hızlı bir şekilde yayılan dezenformasyondan dolayı, konunun daha çok üstüne eğilmeleri gerektiğini söylüyor. 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

“Trump’a oy veren eyaletler dezenformasyona karşı daha savunmasız çıktı”

ABD’deki başkanlık seçimleri tahmin edildiği gibi dezenformasyon iddiaları ile geçerken dev dijital platformlar bu zorlu sürece ayak uydurmak için adeta birbirleriyle yarıştı.

Trump mitinginde bir Qanon destekçisi

Twitter seçim haftası dolayısıyla bazı özelliklerini kapatırken, Google arama sonuçlarını değiştirdi. Facebook, seçimlerden önceki hafta tüm yeni siyasi reklamları yasakladı, komplo teorisi grubu QAnon’u engelledi ve Başkan Donald Trump’ın COVID-19’un gripten daha az ölümcül olduğunu iddia ettiği bir gönderiyi sildi. Son zamanlarda, hem Facebook hem de Twitter, New York Post’ta Joe Biden hakkında çıkan bir habere önce müdahale etti, sonra engelledi daha sonra da engeli kaldırarak önemli bir tartışmanın içine çekildi.

YALANLAR, GERÇEKLERDEN DAHA HIZLI YAYILIYOR

Dijital platformlar kaçınılmaz olarak yalan haberlerin hızına yetişemiyor. Fact-checking (haber doğrulama) kuruluşları, yalan ve sahte haberleri çürütmek için ellerinden geleni yapsalar da cin şişeden bir kere çıkmış oluyor. Üstelik yalan ve sahte haberlerin gerçeklerden daha hızlı hareket etme gibi bir kabiliyetleri var.   

Sahte ve yalan haberlerin çoğu; kişilerin korkularına, kaygılarına, tercihlerine, umutlarına ve arzularına oynamakta. Çoğu zaman dezenformasyon kampanyalarının özünü gerçek bir yerel olay oluşturuyor ve daha sonra bu gerçek olay çarpıtılıyor. Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı bölgelerinin dezenformasyon kampanyalarına karşı diğerlerinden daha savunmasız olduğu gerçeğini aşmak pek mümkün değil. ABD’nin bazı eyaletlerinin seçimlerin sonucunu belirlemede çok büyük bir rol oynadıkları için dezenformasyon ile hedef alınma olasılığı daha yüksek.

Örneğin, adaylardan birinin kazanması için kritik öneme sahip delege sayısı bakımından önemli bir konumda bulunan Florida (29 delege), eyaletteki Latin toplulukları ilgilendiren önemli bir dezenformasyon kampanyası ile karşı karşıya kaldı. İspanyolca dilindeki YouTube kanalları, WhatsApp mesaj zincirleri ve Trump yanlısı Facebook grupları, Venezuela ve Küba gibi otoriter rejimlerden gelen insanlar arasında korku uyandırmak için tasarlanmış bir “derin devlet” in varlığından, milyarder yatırımcı George Soros’un, Amerika Birleşik Devletleri’ne gelme girişimlerinde Orta Amerikalıları finanse ettiğine ve Joe Biden ile ilişkili pedofili iddialarına kadar bir dizi komplo teorisi ile doldu taştı. 

https://siberbulten.com/disinformation/trumpa-86-kodlu-suikast-plani-ya-da-wikipedianin-dezenformasyon-sinavi/

YEREL MEDYA DEZENFORMASYONA KARŞI DAHA ETKİLİ

Foreignpolicy.com’da bu tür dezenformasyonlara karşı yapılabilecekler konusunda bir yazı yayımlandı. Bhaskar Chakravorti imzalı yazıya göre bu durumda işe yarayacak olan şey, New York Times gazetesinde sahte ve yalan haberlere vurgu yapan bir köşe yazısı değil. Aksine dijital platformlar, yerel medya kuruluşları ve Floridalı sakinlerin yürüteceği küçük ölçekli kampanyalar çok daha fazla iş görebilir. Nasıl ki siyasi reklamlar ve sosyal yardımlar yerel halkı hedef alıyor, aynı şekilde ‘yakala ve öldür’ tarzı dezenformasyon kampanyaları da yerel halkı hedef almalı. Bu noktada da belli bir kesime yönelik olarak dile getirilen ve sadece onlar tarafından “anlaşılabilen” politik mesajlar anlamına gelen dog-whistle’ları ve itibar sahibi yerel aktörleri belirlemek büyük önem taşıyor.  

Florida tabi ki tek örnek değil. Anti-dezenformasyon kampanyalarına en fazla nerede ihtiyaç duyulduğunu anlamak için, Tufts Fletcher Okulu, en çok risk altında olan eyaletleri tanımlayan bir Yanlış Bilgilendirme Güvenlik Açığı Endeksi oluşturdu. Endeks, sosyal statü, eğitim seviyesi, yaş, siyasi kutuplaşma, sola veya sağa eğilimli olma durumu ve sosyal medya haberlerine güven gibi faktörleri ele alarak oluşturuldu. 50 eyaletin tamamı ve Columbia Bölgesi bu kriterler kullanılarak analiz edildi.

https://siberbulten.com/disinformation/arastirma-sonucu-pandemi-doneminde-en-cok-yanlis-bilgi-ureten-kisi-trump/

TRUMP’IN GÜÇLÜ OLDUĞU EYALETLER DEZENFORMASYONA DAHA AÇIK

Ortaya çıkan sonuca göre, yaş, haberlere duyulan güven ve kutuplaşma gibi faktörlere dayalı dezenformasyona karşı oldukça savunmasız olan eyaletler ile 2016’da Donald Trump’a oy veren eyaletler arasında güçlü bir ilişki var. 

Aynı zamanda, seçimleri büyük çekişmelere sahne olan devletlerin dezenformasyona karşı savunmasız olma olasılığı daha yüksek. En savunmasız ilk 25 eyaletten 12’sinde seçim oldukça çekişmeli geçti.

İdeal olanı sosyal medya şirketleri, gazeteciler ve yerel kuruluşların çabalarını hem dezenformasyona karşı son derece savunmasız olan hem de seçimleri son derece tartışmalı geçen 12 eyalette yoğunlaştırmaları gerektiği. Ancak zaman ve kaynaklar daraldıkça listeyi daha da küçültmek gerekiyor. Dolayısıyla Florida, Maine, Nebraska, Wisconsin, Iowa, Pennsylvania, Ohio, Michigan ve New Hampshire eyaletleri özel önem gösterilmesi gereken eyaletler olarak öne çıkıyor. 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz