Etiket arşivi: fake news

“ABD’nin Ukrayna’daki Biyolojik Silahları” nasıl Rusya’nın büyük yalanı haline geldi?

"ABD'nin Ukrayna'daki Biyolojik Silahları" nasıl Rusya'nın büyük yalanı haline geldi?“Bir saldırıyı haklı çıkarmak için bir komplo teorisi devreye sokulabilir mi?” Soruyu yönelten ABD ve cevabı da apaçık bir şekilde “evet”. Bahsi geçen komplo teorisini kullanarak Ukrayna’ya yönelik saldırısını haklı göstermeye çalışan ise Rusya’dan başkası değil. 

İki haftadan kısa bir süre içinde, Ukrayna’daki biyo laboratuvarlarıyla ilgili bir komplo teorisi yayıldı. Aşırı sağcı medya organı Qanon’un Twitter hesabından yayılan bu komplo, hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin rejimi hem de ABD’li aşırı sağcılar tarafından suiistimal edildi. Şimdilerde, Beyaz Saray, bu komplonun Putin tarafından Ukrayna’ya biyolojik silah saldırısı için gerekçe olarak kullanılabileceğini söylüyor.

Rus işgalinin ABD tarafından kurulan biyo-laboratuvarları yok etmek için bir gerekçe olduğu yönündeki komplo teorisi, Putin’in Ukrayna’da hava saldırılarına başlamasından birkaç saat sonra çevrimiçi olarak ortaya çıktı. O zamandan beri, bu bilgi Rus dezenformasyon hesapları, devlete ait Çin ve Rus medyası, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Dmitry Medvedev dahil Rus yetkililer tarafından açıkça dile getirildi. Ayrıca QAnon lideri Ron Vatkins ve eski ABD Başkanı Donald Trump’ın danışmanı Steve Bannon da dahil olmak üzere aşırı sağcı figürler tarafından da gerçekmiş gibi lanse edildi. 

Rusya kaynaklı dezenformasyon aktörlerinin Avrupa’da güven ortamını sarsmayı hedeflediği ortaya çıktı

ABD savunma ve istihbarat topluluğunda Rus bombardımanının aslında biyolojik bir faciaya neden olabileceği ya da Rusya’nın biyolojik ya da kimyasal silah konuşlandırmasının bahanesi olabileceği yönündeki korkuların artması, şüphecilerin Amerika’nın sakladığı bir şeyleri olduğu inancını güçlendirmeye hizmet etti.

Bahsi geçen komplo teorisi, geçtiğimiz salı günü Senato Dış İlişkiler Komitesi duruşması sırasında ekstra bir destek aldı. Senatör Marco Rubio, ABD Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland’a Ukrayna’da biyolojik silah olup olmadığını sordu. Gelen cevap şu yöndeydi: “Ukrayna’nın biyolojik araştırma tesisleri bulunuyor. Amerika Birleşik Devletleri bu araştırma tesislerinin Rus kuvvetlerinin eline geçmemesi için Ukrayna hükümetiyle birlikte çalışıyor.”

UKRAYNA’DAKİ BİYOLABORATUVARLAR İDDİASI

Kategorik olarak ABD’nin Ukrayna’da biyolojik silah üretilmesini finanse ettiğini söylemese bile, Nuland’ın yorumları komplo teorisini dile getirenler tarafından kanıt olarak yorumlandı. Bu kişilere göre laboratuvarlar o kadar tehlikeli ve riskli deneyler yapıyor ki onları yok etmek Rusya’nın hakkı. 

Aşırı sağcı polemikçilerle giderek daha fazla ortak noktada buluşan yazar Glenn Greenwald ise Nuland’ın yorumlarını Ukrayna’da ABD tarafından kontrol edilen veya yaratılan biyolojik silahların teyidi olarak nitelendirdi. Greenwald, “Bu biyolojik araştırma tesislerinin Rusların eline geçmesi konusunda ‘oldukça endişeli olunmasının tek nedeni, bunların Rus bilim adamlarının henüz kendi başlarına geliştirmedikleri ve hain amaçlar için kullanılabilecek sofistike materyaller içermeleri” diye yazdı. 

Greenwald’ın teorisi Fox News sunucusu ve Amerikan aşırı sağcılarının de facto sözcüsü Tucker Carlson’ın tarafından da hızla onaylandı. Carlson, komplo teorisinin yaratıcısı uzun zamandır Qanon’un takipçisi olmasına rağmen, Qanon’un bu komplodan sorumlu olduğu fikrini reddetti. Carlson, Nuland’ın ifadesinin “günlerdir bize söyledikleri Rus dezenformasyonunun bir yalan, bir komplo teorisi, çılgınca ve ahlaksız bir iddia olduğuna inanmanın aslında tamamen doğru olduğunu” gösterdiğini söyledi. 

RUSYA’NIN PROPAGANDA ÇALIŞMALARI ETKİLİ OLDU

Carlson’un bu “gizli” laboratuvarların varoluşsal bir tehdit oluşturduğu ve bu yüzden ABD ve Ukrayna’nın apaçık bir şekilde suçlu olduğu sonucuna varması, Rusya’nın son on yıldaki propaganda çabalarından kaynaklanıyor. 

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova ise düzenlediği basın toplantısında, “Sınırımızın yakınında bulunan Ukrayna biyo laboratuvarlarında biyolojik silah bileşenlerinin geliştirildiği sonucuna varılabilir.” dedi ve ekledi: “24 Şubat’ta tehlikeli patojenlerin acilen imha edilmesi, Ukrayna ve ABD’nin Biyolojik ve Toksin Silahları Sözleşmesi’nin 1. Maddesini ihlal ettiği gerçeğini örtbas etmeye yönelik gerekli bir adımdı.”

Moskova’nın komplo teorisini coşkulu bir şekilde sahiplenmesi, Washington’un alarmı yükseltmesine neden oldu. Salı günü, Rubio müsteşara, “Ukraynalıların ülkede biyolojik silahları serbest bırakma planını ortaya çıkardıklarını” iddia ederek Rus kaynaklarından yayılan propagandayı sordu: “Ukrayna’da biyolojik veya kimyasal bir silah durumu veya saldırı olursa, bunların yüzde 100 Rusların işi olduğu düşünüleceğinden şüpheniz olur mu?”

Nuland şu şekilde cevap verdi: ”Hiç şüphe yok senatör ve karşılarındakini kendilerinin yapmayı planladıkları şeyle suçlamak klasik Rus tekniği”

Beyaz Saray Basın Sekreteri Jen Psaki ise çarşamba günü bu düşünceyi yineleyerek, “Bizler Rusya’nın Ukrayna’da muhtemelen kimyasal veya biyolojik silah kullanacağı veya bunları kullanarak yanıltma operasyonu yaratacağı konusunda uyanık olmalıyız.” dedi.

Belarus destekli siber operasyon: Haber sitelerine sızıp, yalan haber yayınladılar!

Belarus lideri Lukaşenko, Putin’in en yakın müttefikleri arasında sayılıyor

Polonya sınırındaki mülteci kriziyle gözlerin çevrildiği Belarus, NATO’yu hedef alan bir siber operasyon ile de gündemde. 

Mandiant’ın tehdit istihbaratı uzmanları, ele geçirilmiş web siteleri üzerinden yayınladıkalrı uydurma haberler ile NATO’nun  güvenilirliğini azaltmayı hedefleyen dezenformasyon kampanyasının Belarus hükümeti tarafından desteklendiğini açıkladı. Ghostwriter adı verilen operasyon geçtiğimiz yıl Ağustos ayında FireEye tarafından ortaya çıkarılmıştı.Uzmanlar kampanyanın en erken 2017 Martından bu yana devam ettiğini belirterek Rus gizli servisleri ile ilişkili olabileceği yorumunu yapmıştı. 

SOSYAL MEDYA KULLANILMADI

Üç yıl boyunca farkedilmeden devam eden operasyonun daha önceki dezenformasyon kampanyalarından önemli bir farkının sosyal medyanın uydurma haberlerin yayılmasında kullanılmaması olduğu göze çarpıyor. Uzmanlar böyle bir tercihin, kampanyanın Twitter ve Facebook ekiplerinin gözünde sakınılması amacını taşıdığını düşünüyor. Buna karşın dezenformasyon meşru web sitelerinin içerik yönetim sistemlerinin hacklenmesi ve e-posta hesaplarının ele geçirilmesiyle yayılmış. 

Türkiye’de seçimler hacklenir mi?

Haber sitelerinde yer alan içeriklerin yerine kendi ürettikleri ve gerçekle ilgisi olmayan ve NATO karşıtı algı yaratmayı hedefleyen içerikleri koyan siber tehdit aktörleri yine benzer bir mantıkla hazırladıkları dökümanları da ele geçirdikleri e-postalar üzerinden yaydı. 

FAKE NEWS ÖRNEKLERİ

Yapılan açıklamada, operasyonun hedefinin Litvanya, Letonya ve Polonya olduğu değerlendirildi. Siber saldırganlar NATO’nun üst düzey komutanlarına ait gibi gözüken uydurma açıklamaları haber yaparak meşru haber sitelerine sızıp yayınladılar. Bunlardan bir tanesini Letonya’da konuşlu NATO birliğine bağlı 21 Kanada askerinin koronavirüse yakalandığı haberi oluşturuyor.  

Başka bir uydurma haberde ise “NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in kaleme aldığı bir mektubun medyaya sızdığı ve mektupta COVID-19’dan dolayı Litvanya’dan askerlerin çekileceği” ifade ediliyor. 

NATO’ya ait iki savaş gemisi Karadeniz’de Rusya’ya ‘fake’ attı

Ghostwriter kampanyasının yöneticileri geçen yıla ağustos ayında Belarus’daki gösterileri NATO ve ABD’nin düzenlediğini iddia eden içerikler yayınlatmış. Belarus’daki seçimler sonrasında sonuçların manipüle edildiğini düşünen seçmenler protesto gösterileri düzenlemişti. Seçimlerden önce Ghostwriter operatörlerinin Belarus muhalefetinin liderlerini hedef alması da kampanyanın Belarus hükümetinin desteklediğine dair başka bir işaret olarak yorumlanıyor. 

Mandiant uzmanları, yaptıkları değerlendirmede Belarus hükümetinin çıkarları doğrultusunda yapılan haberleri gerekçe göstererek kampanyanın arkasında bu ülkenin olduğunu belirtti. Uzmanlar ayrıca Rusya’nın da operasyona destek vermiş olabileceğini kaydetti. 

Raporda, operasyonun merkezinin Belarus ordusunun kontrolünde ve Minsk’te olduğu da ifade edildi. 

 

Latin Amerikalılar yalan habere inanmaya daha meyilli

Araştırma şirketi Nielsen tarafından yayımlanan bir raporda, Latin Amerikalı kitleye hitap ettiği bilinen web sitelerinin ön yargılı veya komplo teorilerinin hâkim olduğu içeriklere daha fazla sahip olduğu belirtildi.

ABD’de yaşayan Latin topluluklar hakkında yayınlanan yeni Nielsen raporuna göre, Latin izleyicilerin genel nüfusa kıyasla sahte haberleri ve yanlış bilgileri çevrimiçi alma, tüketme ve paylaşma olasılıkları daha yüksek.

Araştırma şirketi, geçtiğimiz yıl boyunca kitlesinin en az yüzde 20’sini Latin izleyicilerin oluşturduğu bazı İspanyolca siteler de dahil olmak üzere, siyasi yelpazedeki en iyi 100 ABD haber sitesinin bir alt kümesini inceledi. Bu süre zarfında, Latinlere sunulan içeriğin yüzde 28’inde karışık, aşırı önyargılı, komplo teorisi veya “sözde bilim” olarak adlandırılan içerikler yer aldı. 

Nielsen’in Kıdemli Başkan Yardımcısı Stacie de Armas, NBC News’a yaptığı açıklamada “Bu büyük bir rakam” diyor ve ekliyor: “Bu, hitap ettikleri kitlelerde daha yüksek bir Latin yüzdesine sahip olan web sitelerinin, yukarıda belirtilen kategorilere giren içeriği daha fazla sunma potansiyeline sahip olduğu anlamına geliyor. Yani esasen, eğer beyazsanız, bu tür bir içeriği görme şansınız bir Hispanikten daha düşük.”

ÖZEL MESAJLAŞMA PLATFORMLARINDA VERİ DOĞRULAMA MEKANİZMALARI ÇALIŞMIYOR

Nielsen’e göre, 18-34 yaş arasındaki genç Hispaniklerin WhatsApp ve Telegram’ı kullanma olasılığı, genel nüfusun bu iki mecrayı kullanma olasılığından iki kat daha fazla. Raporda, “Dezenformasyon, sosyal medya ve mesajlaşma platformlarına daha fazla güvenmeleri nedeniyle özellikle savunmasız durumda olan Hispanikler için bir tehdit oluşturuyor.” dendi.

De Armas, “Bu ağlarda bilgi paylaşıldığında, geleneksel sosyal medyaya kıyasla şifreli, özel mesajlaşma uygulamalarında oldukları için veri doğrulaması yapma fırsatı bulamıyorlar. Ve bunun sıkıntısını halkımız çekiyor. Bunu aşıya ilişkin yaşanan tereddütlerde ve dezenformasyonda gördük.” ifadelerini kullandı.

Nielsen’in raporu, Latinlerin şifreli sosyal mesajlaşma platformları kadar Instagram ve Discord gibi diğer platformların da “güven ve samimiyet sunmaları nedeniyle” aktif birer kullanıcıları olduğunu ortaya koyuyor.

Dünya çapında insanlar tarafından ücretsiz iletişim kurmak için kullanılan WhatsApp, Latin Amerika’daki akrabalarıyla iletişim halinde olmak isteyen ABD’li Latinler arasında da oldukça popüler. De Armas, “Bu şifreli mesajlaşma araçlarının önemini hafife aldık” demeyi ihmal etmiyor.  Ancak bu dijital tüketim davranışı, doğru bilgiye erişim söz konusu olduğunda Latin topluluklarını özellikle savunmasız bir noktaya sokuyor.

Pandemide yalan haberler davranışlarımızı gerçekten etkiliyor mu?

Nielsen’e göre Hispanikler, 18-34 yaş arasındaki Latinlerin yüzde 30’unun kullandığı bir platform olan Twitter da dahil olmak üzere hemen hemen tüm sosyal medya uygulamaları ve mesajlaşma platformlarında daha fazla zaman harcıyor.

DİYASPORADAKİ TOPLULUKLAR ÖZELLİKLE SAVUNMASIZ

Nielsen’in araştırmayı birlikte yürüttüğü Adverif.ai, Nielsen’in İsraildeki farklı türdeki sahte haber içeriklerini işaretlemek için tarama faaliyetinde bulunan teknoloji kuluçka merkezlerinden biri. 

Dijital ve sosyal medya platformları bilgiyi tüketiciler için daha erişilebilir hale getirirken, yanıltıcı başlıkların viral doğasını da güçlendiriyor ve haber kaynaklarının doğru bir şekilde incelenmesinin önünü kesiyor. Bu durum, özellikle Latin Amerika ve diğer diaspora topluluklarında yaygın olarak kullanılan sosyal medya ve grup sohbet platformlarında, dezenformasyon ve sahte haberlerin çevrimiçi olarak yaygınlaşmasına alan sağlamış oldu.  

TEYİT ALGORİTMALARININ VE INFLUENCERLER’IN ÖNEMİ ORTAYA ÇIKTI

De Armas, Latin izleyicilere ne kadar fazla bu tür bir içerik sunulursa, Hispanik toplulukların en fazla zaman harcadığı dijital platformlar arasında yer alan WhatsApp ve Telegram gibi şifreli platformların yanı sıra çevrimiçi olarak tüketilmesi ve paylaşılması olasılığının da o kadar yüksek olduğunu söyledi.

Bu durum, titiz bir şekilde işleyen “veri doğrulama” algoritmalarının öneminin yanı sıra, güvenilir influencerler’ın dezenformasyonun önüne geçme noktasındaki değerinin altını çizmekte.

Sosyal medyanın popülarite algoritması mezenformasyona yol açıyor

Nielsen ve Adverif.ai sosyal medyadaki dezenformasyonla mücadele etmek için oluşturdukları dijital bir araç üzerinde çalışıyorlar. @Factcheck_this tool, Uluslararası Veri Doğrulama Ağının bir parçası olan dünya çapında 100’den fazla kuruluştan veri doğrulamalarını otomatik olarak alıyor.

De Armas, söz konusu aracın Fransa ve ABD’de bir sunum sırasında Twitter’da test edildiğini söyledi. “Bu gerçekten heyecan verici çünkü tüketicileri yalnızca içeriği kontrol etmekle kalmayıp medya okuryazarlıklarını ilerletme yeteneği ile donatmanın kolektif sorumluluğumuz olduğunu kabul etmiş olduk.” dedi.

Dezenformasyon siteleri yılda 2,6 milyar dolar reklam geliri elde ediyor 

NewsGuard ve Comscore tarafından yürütülen yapay zekâ reklamcılık verilerinin analizi, yanlış bilginin yayılmasına sebep olan yayıncılarının en iyi markalardan her yıl milyarlarca dolarlık reklam geliri elde ettiğini ortaya koyuyor.

Yanlış bilgileri izlemek için eğitimli gazetecileri görevlendiren bir kuruluş olan NewsGuard ve on binlerce web sitesi için izleyici, trafik ve reklamcılık verilerini ölçen Comscore tarafından açıklanan yeni bir analiz, otomasyona dayalı reklam verenlerce gerçek dışı haberlerle kamuoyunu aldatan kaynaklara bir yılda tahminen 2,6 milyar dolarlık reklam geliri aktarıldığını ortaya koydu. Dezenformasyon kaynakları arasında aşı karşıtı bilgi yayanlar, umut tacirleri, seçim manipülasyonu yapanlar da yer alıyor.

Analiz kapsamında açıklanan veriler, reklam için büyük bütçeler ayıran önemli firmaların bilinçli bir şekilde olmasa da otomatik karar verilmesini sağlayan algoritmalar aracılığıyla yanlış bilgi ve dezenformasyon kaynaklarını reklamlarıyla fonlamış olduklarını ortaya koyuyor.

Söz konusu analiz kapsamında 7.500 site ve 6.500’den fazla haber ve bilgi web sitesinden oluşan bir veri kümesi kullanıldı. Sonuçları açıklanan çalışmada görüntülü reklam harcamalarının %1,68’inin sürekli olarak yanlış bilgi ya da yalan haber yayan kaynaklara gittiği bulgusuna ulaşıldı. Bu veri dünya genelinde 155 milyar dolarlık bir hacmi olan reklamcılık endüstrisinin tamamına uyarlandığında, toplamda 2,6 milyar dolarlık bir kaynağın dezenformasyon sitelerine gittiği tahmini yapıldı. 

Sosyal medyanın popülarite algoritması mezenformasyona yol açıyor

DEZENFORMASYON SİTELERİNDE PRESTİJLİ MARKALARIN REKLAMLARI YER ALIYOR

Rapor, Kovid-19 konusunda yanlış bilgi yayan web sitelerinde 4 binden fazla prestijli firmanın reklamının yer aldığını ortaya koydu. NewsGuard tarafından açıklanan bir diğer rapora göre ise, 6 Ocak 2021’de ABD’nin başkentinde çıkan ayaklanmanın sebeplerinden biri olarak gösterilen seçim dezenformasyonlarını içeren sitelere bin 668 prestijli markanın reklamı yerleştirildi.

Her ne kadar yapay zekâ kullanılarak pornografik, şiddet içeren ve nefret uyandıran içerikteki reklamları tespit etmek ve engellemek mümkün olsa da, yanlış bilgi ve dezenformasyonun tespit edilmesinde aynı başarının henüz elde edilememiş olduğu görülüyor.

NewsGuard, doğru bilgi üretmenin maliyetine ve zorluğuna katlanmadan sistemden gelir elde edilmesinin önüne geçmek için iki strateji öneriyor. Birincisi, reklam verilecek sitelerin seçiminde yapay zekâ algoritmaları yerine eğitimli gazetecileri, yani insan zekâsını kullanmak. İkincisi ise markaların reklam verecekleri ve güvenilir olarak addettikleri sitelerin sıralandığı listeleri genişletmesi.

Dikkat eksikliği yalan haberin önünü açıyor: ABD’liler yalan haberi çoğu kez yanlışlıkla paylaşıyor

Yalan haber üzerine yapılan yeni bir çalışma çoğu Amerikalının aslında ‘dikkatsizlik’ nedeniyle sahte haber paylaştığını ortaya koydu.

Massachusetts Institute of Technology (MIT), University of Regina (Kanada) , University of Exeter Business School (İngiltere), Center for Research and Teaching in Economics (Meksika) gibi çeşitli coğrafyalardaki üniversitelerden araştırmacıların yaptığı deneylere katılan sosyal medya kullanıcılarının yüzde 51,2’lik bölümünün paylaştığı sahte haberlerin arkasındaki itici gücün, ‘dikkat eksikliği’ olduğu belirtildi.

“SOSYAL MEDYA GERÇEKLİKTEN KOPARABİLİYOR”

Deneyden çıkan bir diğer bulgu ise sosyal medya kullanıcılarına basit bir müdahale ile çevrimiçi ortamlarda yayılan yalan haberlerin önüne bir miktar geçilebileceği oldu.   

Çalışmanın ortak yazarlarından Gordon Pennycook, “Sosyal medya bağlamı, insanların gerçeklikten koparabiliyor. Örneğin insanlar bir haberin içeriğinin doğru olup olmadığını normalde anlayabilirken, sosyal medyada paylaşmadan önce içeriğin doğru olup olmadığına bakmıyor.” dedi. 

Pennycook ve meslektaşları, “Shifting attention to accuracy can reduce misinformation online” adlı çalışmalarının bir parçası olarak davranış ve anket deneyleri gerçekleştirdiler.  Bazı deneylerin odak noktası Facebook olurken bazı deneylerin odak noktası ise Twitter oldu.

KATILIMCILARA ÇOK SAYIDA TEST YAPILDI

Amazon Mechanical Turk hizmetinden buldukları kişiler arasından sağ görüşe sahip ve haber doğruluk oranları düşük iki internet sitesi Breitbart.com ve Infowars.com’dan daha önce haber paylaşan Twitter kullanıcılarını seçti. Her bir deney için birçok katılımcıya sahip gruplar oluşturuldu.

Araştırmacıların gerçekleştirdiği bazı deneylerde katılımcılardan haberlerin başlık, ilk paragraf ve fotoğraf gibi en temel ögelerine bakmaları istendi. Haberlerin yarısı gerçekken yarısı asparagas haberleri içeriyordu. Aynı zamanda haber içeriklerinin yarısı demokratlara hitap ederken diğer yarısı cumhuriyetçilere hitap ediyordu. Katılımcılardan ise hem başlıkların doğru olup olmadığını hem de çevrimiçi olarak onları paylaşıp paylaşmayacaklarını belirlemeleri istendi.

Yapılan son deneyde araştırmacılar, daha önce Breitbart ve Infowars sitelerinden içerik paylaşan 5.379 Twitter kullanıcısına özel mesajlar gönderdiler. Yollanılan mesajlarda, katılımcılardan siyasetle ilgisi olmayan bir konu hakkındaki haber manşetinin doğruluğunu derecelerdirmeleri istendi. Araştırmacılar daha sonra söz konusu katılımcıların 24 saat içinde paylaştığı içerikleri izledi.

DENEY SONUÇLARI FARKLI FİKİRLER SUNUYOR

Gerçekleştirilen deneyler sonucunda farklı sonuçlara ulaşıldığını aktaran araştırmacılar, katılımcıların yanlış başlıkları paylaşma kararlarının yüzde 51,2’sinin dikkatsizlikten kaynaklandığını ortaya koydu.

Katılımcıların yanlış başlıkları paylaşma kararlarının yüzde 33,1’i ise yanlış olduklarının farkında olmadıkları için paylaştıkları belirtildi.

Çok ilginç sonuçlardan biri ise katılımcıların, ‘doğruluğun’ bir ideolojiyi sonuna kadar savunmaktan daha önemli gördüklerini belirtmeleri oldu. Anket deneylerinde ortaya çıkan sonuçlara göre katılımcıların yüzde 60’ı, kendi siyasi partilerine fayda sağlamak veya muhalif partiye zarar vermek için yanlış bilgiler paylaşmasının yanlış olduğunu belirtti. Sosyal medyada paylaştıkları içeriğin doğru olmasının ‘son derece önemli’ olduğunu söyleyen bu büyük kesimin yanında yaklaşık yüzde 25’lik bir kesim ise bunun ‘çok önemli’ olduğunu söyledi.

Ancak yine de ‘partizanlık’ sosyal medyada yalan haber paylaşma kararlarının arkasındaki yüzde 15,8 ile itici güç oldu.

Diğer bir sonuç ise daha önce Breitbart ve Infowars’tan içerik paylaşan Twitter kullanıcılarının, bir haber manşetinin doğruluğu hakkında fikirlerini soran özel mesajlar aldıktan sonra yanlış bilgi paylaşma olasılığının daha düşük çıkması oldu. Mesajları aldıktan sonraki 24 saat boyunca, bu Twitter kullanıcılarının yalan bir haber veya aşırılıkçı internet sitelerindeki haberlerden ziyade ana akım bir haber kaynağını paylaşma olasılığı 2,8 kat daha yüksekti.

YALAN HABER UYARILARLA BİR NEBZE ENGELLENEBİLİR

Sosyal medyanın yapısının farklı olduğunu belirten araştırmacılar, örneğin ciddi ve duygusal haber karışımlarının sınırlı sayıda karakterlerle ve etkileyici resimlerle sunuluşundan dolayı insanları çabuk etkilediğini ve dolayısıyla haber içeriğinin sahte olmasına karşın insanların bunu sorgulamaya tenezzül etmeden haberi paylaştığını belirttiler.

Pennycook ve çalışma arkadaşları, sosyal medya platformlarının, kullanıcılarından doğruluğa daha fazla dikkat etmeleri için çeşitli uyarılar yaparak (Twitter’ın ‘Bu makaleyi okudunuz mu?’ uyarısı gibi) daha doğru içerik ve haberlerin paylaşımını teşvik edebileceğini ve insanları gerçeğe yeniden yönlendirebileceğini söyledi.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz