Üzülerek belirtmeliyim ki, bu yazı siber güvenlik ile ilgili olmayacak. Bu kez SB ekibi olarak başımızdan geçen talihsiz bir hadiseyi sektörün selameti ve kamu yararı olduğunu düşündüğüm için mümkün olduğunca kısa bir şekilde aktarmaya çalışacağım.
Yaklaşık 30 aydır Siber Bülten’de stratejik siber güvenlik konusunda yayın yapmaya, başka bir deyişle devletlerin siber güvenlikle ilgili izlediği siyaseti, gerçekleştirdiği politikaları izleyip aktarmaya çalışıyoruz. Silikon Vadisi’nde programlara katılma hakkı kazanan lise öğrencisi Berk Sürücü’den, PwC siber güvenlik ekibinin başında bulunan A. Burak Sadıç’a kadar geniş bir yelpazede yazar kadromuzun bulunduğunu gururla ifade etmeliyim. Nazlı’nın büyük bir özenle yazdığı Siber Liderler dizisi kamudan -özellikle kolluk kuvvetleri ve istihbarat camiasından- sıkı takipçi bulduğunu, Reyhan’ın tüm yoğunluğuna rağmen devam ettiği ‘Efsane Hackerler’ biyografilerinin de sektörün genç isimlerine vizyon verme açısından faydalı olduğunu bize gelen yorumlardan öğreniyoruz. Uğur ve Vahit’in uluslararası ilişkiler üzerine yazdığı yazıların da diplomasi ve askeri bürokrasi çevrelerinde tavsiye edildiği kulağımıza geliyor.
Bu zamana kadar yayınladığımız yaklaşık 1000 yazının her birinde ciddi emek söz konusudur. İçeriklerimizdeki kalite ve habercilik anlayışımız çeşitli mecralarda dikkat çekmiş olacak ki, çeşitli düşünce kuruluşları, siber güvenlik şirketleri ve sivil toplum örgütlerinden danışmanlık, içerik sağlama ve rapor hazırlama talepleri aldık ve bu sayede Siber Bülten yayın hayatına devam edebildi.
Aralık ayında yine benzer bir teklif aldık. Ankara’da siber güvenlik üzerine çıkan bir derginin genel yayın yönetmeni içeriklerimizle ilgilendiklerini bedel konusunda anlaşırsak, içerik alıp hem web sitelerinde hem de çıkardıkları dergide kullanmak istediklerini iletti. Sonuçta içerik başına talep ettiğimiz ücreti uygun bulmadıklarından anlaşma sağlanamadı ve konu kapandı. En azından ben öyle düşünüyordum ki, yanıldığımı anladım.
Geçen hafta Şehir Üniversite’sindeki bir öğrencim Siber Bülten’deki bir yazının farklı bir web sitesinde daha gördüğünü söyleyince önce şaşırdım. Çünkü bu site geçen ay bizden içerik talep eden fakat anlaşmaya varamadığımız yayıncı kuruluşa aitti. Siteyi incelediğimde gördüm ki sadece bir yazıyı değil, birçok haberi de kendi sitelerine kopyalayıp yapıştırmışlar. Başlık değiştirme zahmetine bile girmeden içerikleri kendi ürünleriymiş gibi yayınlamakta hiçbir beis görmemişler; hatta Twitter hesaplarından sosyal medyada yaymaya uğraşmışlar. Burada tek tek içeriklerin ekran görüntülerini vermeye gerek yok fakat sitemizden aşırılan öyle bir içerik var ki, yazmadan edemeyeceğim.
Takip edenler bilir, zaman zaman sitemizde siber güvenlikle ilgili röportajlar yapıp yayınlıyoruz. Son röportajımızı kopyalayan editör, sitesinde yayınlarken, röportaj yaptığımız Oğuz Yılmaz ile çektirdiği fotoğrafını koyarak bu röportajın kendi ürünleri olduğu izlenimini oluşturmaya çalışmış. Fakat gelin görün ki, röportajın girişinde bulunan ‘Siber Bülten’e….anlattı’ ifadesini kopyalarken silmeyi ihmal etmiş. Kendilerine hatırlatmakta fayda var; fotoğraf-metin uyumu kısıtlı kitlelere ulaşan bloggerlardan, milyonlara hitap eden gazetelere kadar herkesin uymaya çalıştığı değişmez bir yayıncılık kuralıdır.
Kısa keseyim. Şahsi bir prensip olarak bu memleket için taş üstüne taş koyanın eğer izin verirse yanında olmaya çalışırım fakat uygun görmezse asla karşısında durmam, motivasyonunu olumsuz etkilememek için yapıcı eleştirileri dahi kendime saklarım. Dünyayı takip etmek, kendimizi geliştirmek ve öğrendiklerimizi aktarmak için kurduğumuz bu siteyi kısıtlı imkanlarla devam ettirmeye çalışıyoruz. Her zaman dediğim gibi, siber güvenlik insanın yüzüne her saniye cahilliğini vuran bir çalışma alanı. İngilizce kaynaklarda her gün yüzlerce haber yayınlanıyor. O kaynaklardan 10 tane Siber Bülten daha çıkar. Kısıtlı sayıdaki Türkçeleştirilmiş siber güvenlik haberini başkasından izinsiz alıp kullanmak yerine doğru düzgün bir editoryal ekip ile yetişemediğimiz içerikleri Türkiye’ye kazandırmanız, hem iş ahlakı açısından daha uygun olur, hem suç işlememiş olursunuz hem de memlekete bir faydanız dokunur.
Gülüp geçilebilecek bir hadise olmasına rağmen, konu emeğe saygısızlık olduğu için hukuki süreci başlatmadan karşı tarafa ihtarname çektik. Gereksiz bir mesele yüzünden zaten yeterince zaman kaybettik. Daha fazla kaybetmeyelim.
Her türlü görüş, eleştiri ve önerileriniz için: [email protected]
Cv nizde sehir universitesinde halen ders verdiginiz yaziyor.Millete ahkam kesmektense halen ders vermediginiz bir universiteyi cv nizden cikarmanizi tavsiye ederim.
bu ne gereksiz agresiflik? hakkını aramak “millete ahkam kesmek” olmuş. yaşamaktan utanıyorum.
Öncelikle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Maalesef bu durumu yakın dönemde farklı platformlarda da gözlemlemekteyiz. ben yorum yazan arkadaşımız gibi “ahkam kesmek” olarak konuyu nitelendiremeyeceğim.
ilgili platformunda bu konuda bir an önce kaynak veya haber içeriklerini kaldırması konusunda yardımcı olacağını düşünüyor ve istiyorum.
Emekleriniz için şimdiden çok teşekkürler.