9 Kasım 2012’de Rusya Federasyonu(RF) Genel Kurmay Başkanlığı görevine getirilen General Valery Gerasimov, “hibrid savaş” olarak kavramsallaştırılan stratejinin mimarı kabul edilmektedir. “Gerasimov Doktrini” olarak da adlandırılan hibrid savaş, “non-linear” war, “kirli savaş” gibi farklı isimlerle de anılmaktadır. Gerosimov hibrid savaş kavramına ilişkin düşüncelerini 27 Şubat 2013’te Military-Industrial Kurier Dergisi’nde yayınlanan “The Value Of Science In Prediction” adlı makalesinde ortaya koymuştur.
Gerasimov makalesinin giriş kısmında savaşların doğası ve bu doğanın değişimi üzerinde durmaktadır. Savaşın doğasının her geçen gün değiştiği vurgusunu yapan Gerasimov, Arap Baharı ve Renkli Devrimler’den çıkarılabilecek önemli dersler olduğunu düşünmektedir. Yaşanan devrimler bir devlete kendi içerisindeki unsurların dışarıdan yapılacak bir müdahaleden çok daha büyük zararlar verilebileceğini göstermiştir. Hibrid savaş stratejisi de bu süreçlerden çıkarılan derslerle oluşturulmuştur. Stratejinin temeli, barış durumunu beyaz, savaş durumunu siyah olarak kabul edersek iki durum arasında kalan gri bölgenin kullanılmasına dayanmaktadır. Gri bölgede askeri olmayan kapasitenin yönlendirilmesi ve yönetilmesi konvansiyonel güç kullanımından çok daha etkili olmaktadır. Askeri kapasitenin (regular military) hibrid savaş içerisinde kullanılması ise belirlenen amaçlara ulaşıldıktan sonra elde edilen kazanımın korunması için kullanılmaktadır.
Hibrid savaşın asıl özünü ise regular military’nin savaş içerisinde kullanılmadığı süreçte kullanılan araç ve yöntemler oluşturmaktadır. Kullanılan bu araç ve yöntemler saldırıda bulunulan devletin konvansiyonel savaşlarda kullanılan savaş hukukunu, düzenli ordusunu ve bu ordu için oluşturulan stratejisini, ittifak ilişkilerini ve uluslararası ilişkilerin çatı örgütü olan Birleşmiş Milletler’in getirebileceği yaptırımları büyük ölçüde engellemektedir. Bunun asıl nedeni ise iki devlet arasındaki savaş durumunun hibrid savaşta ortaya çıkmamasıdır. Bu süreçte kullanılan araçlar yaklaşımın esnekliğinden dolayı uygulamadan uygulamaya farklılaşmakla beraber, stratejinin en önemli unsurlarından biri, düşman devlet içerisindeki ayrılıkçı/muhalif unsurların desteklenmesi ya da desteklenecek bir ayrılıkçı/muhalif unsurun oluşturulmasıdır. İkinci önemli unsur ise ayrılıkçı unsurların ağırlık kazandığı bölgeye tespit/isnat yapılamayacak şekilde özel kuvvetlerin sevkidir. Özel operasyon kuvvetlerinin yönetimi altında ayrılıkçı/muhalif unsurların yönetimi ele geçirerek istenilen hedefin elde edilmesi doğrultusunda yönetilmesi ise hibrid savaşın stratejik boyutunu oluşturmaktadır.
Hibrid savaş stratejisine ilişkin olarak Gerasimov’un yayını 2013 yılında olmasına rağmen hibrid savaşın farklı düzeyde uygulamaları daha eskiye gitmektedir. I. Dünya Savaşı’nda Almanya’nin İngiltere yönetimi altındaki Hindu ve Müslüman unsurları kışkırtması en eski örneklerden biri olarak gösterilmekle birlikte 2006 yılında Hizbullah-İsrail arasında gerçekleşen çatışma, 2008 yılında yaşanan Gürcistan-Güney Osetya çarpışması (sonraki süreçte RF-Gürcistan Savaşı), 2011 yılında İran’a gerçekleştirilen STUXNET saldırısı ve 2014 yılında gerçekleşen Kırım’ın Ukrayna’dan bağımsızlık süreci farklı yazarlar tarafından hibrid savaşa örnek olarak gösterilmektedir.
Kırım’ın bağımsızlık süreci örnek vaka olarak ele alınacak olursa hibrid savaş stratejisinin teorik yaklaşımlarının uygulanışı daha net olarak anlaşılacaktır. Ukrayna’nın başkentinde AB taraftarı kitlelerin Rus yanlısı yönetimi protesto üzerine, Kırım ve RF sınırındaki bazı bölgelerde bulunan RF yanlısı unsurlar bölgelerinde protestolar ve yerel idareyi ele geçirme teşebbüsünde bulunmuştur. Bu süreçte RF ordusu, sınıra yığınak yapmak ve alarm durumuna geçmekle beraber Ukrayna karşısında düzenlik birliklerini kullanmamış fakat ayrılıkçı unsurlara insan haklarına aykırı müdahalelere karşı koruma tedbirlerine başvuracağını açıklamıştır.
Kırım’da ise daha sonradan RF Özel Kuvvetleri (GRU, SPETNAZ) oldukları anlaşılan, Avrupa medyası tarafından little green man olarak adlandırılan kimlikleri ve aidiyetleri belli olmayan, iyi eğitimli ve ağır silahlı, yüksek koordinasyona sahip gruplar kritik öneme sahip yapıları, hızlı ve en az çatışmaya girecek şekilde işgal etmiştir. Ukrayna ve AB tarafından Kırım’daki organize güçlerin RF Birliği olduklarını iddialarını RF Devlet Başkanı V. Putin kesin bir dille reddederken, Savunma Bakanı Sergey Shouygu bu durumu karanlık bir odada siyah bir kedi aramaya benzetmiş ve özellikle bu kedi akıllı cesur ve kibarsa(polite) kediyi aramanın aptalca olacağını eklemiştir. Shouygu’nun bu tarifinden sonra “little green man” tabirinin yerini “polite man” tabiri almıştır. Polite man’lerin yönetimi altındaki Kırım’da ancak bağımsızlık referandumu ve RF’ye bağlanma kararının alınmasından sonra Rus düzenli birlikleri Kırım’a girmiştir.
Yukarıda verilen Kırım örneği hibrid savaşın iki unsurunu ortaya koymaktadır. Özel birliklerin organize bir şekilde yaptıkları operasyon hibrid savaşın ağ merkezliliğini (network centric), RF düzenli birliklerinin savaşa karışmadan sonuç alınması ise hibrid savaşın temassız (non contact) olduğunu göstermektedir.
Siber uzay ise hibrid savaşın yürütülmesi için gereken iki unsurun sağlanmasında ve savaşın kazanılmasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu önem iki yönlü olarak görülmelidir. Her şeyden öte hibrid savaşın başarısı büyük ölçüde savaşı yürüten asimetrik birliklerle komuta kontrol mekanizması arasındaki oldukça sıkı iletişime dayanmaktadır. Ağ merkezli muharebe olarak kavramsallaştırılan bu yapıda komuta-kontrol mekanizması, aracı mekanizmalara gereksinim duymadan alandaki unsurları eşgüdümlü olarak yönetebilmektedir. Sahadaki farklı unsurlar arasında sağlanan eşgüdüm ise başarı için kritik öneme sahiptir. Siber uzayın öneminin her geçen gün arttığı dünyada 1990’lı yıllardan itibaren ağ merkezli muharebe, orduların gündeminde yer işgal etmiştir. Bu yaklaşımı ilk uygulayan devletlerden biri siber uzayın varlığının kaynağı olan ABD’dir. Türk Silahlı Kuvvetleri’de 2000’li yılların başından itibaren ağ merkezli muharebe kapasitesini geliştirme yolunda hızla ilerlemiştir.
Siber uzayın öneminin diğer boyutu ise hibrid savaşın doğasına uygun biçimde sağladığı saldırı ortamıdır. Hibrid savaşta saldıran devletle ile saldırılan devlet arasında olması gereken temassızlık hali (non contact) düzenli birlikle sağlanamazken siber saldırı kapasitesi ile sağlanabilmektedir. Siber uzayda yapılan saldırılarda verilebilecek zarar kapasitesi her geçen gün artarken tespit/isnat (attribution) problemi varlığını sürdürmektedir. Bu sebeple hibrid savaşı daha iyi anlayabilmek için siber uzayın aktif olarak kullanıldığı Estonya, Gürcistan ve İran örneklerini incelemek oldukça önemli olacaktır.
Ağlanmışlığın her geçen gün artması ise tespit/isnati zor gri bölgede kullanılan saldırı seçeneklerini arttıracaktır. Sonuç olarak devletlerin hibrid savaş stratejisine bir uygulayıcı olarak hazırlanması gerekmektedir. Bunun da ötesinde ilgili kurumlar tarafından böyle bir saldırıya maruz kalınması durumunda yaşanan örnekler üzerinden alınması gereken dersler olduğunu kabul ederek savunma önlemleri üzerine de kuramsal ve kurumsal bazda çalışmalıdır.