Türkiye yaklaşık bir ay önce neredeyse tüm ülkede (İran’dan elektrik alan Van gibi bir kaç yerleşim yeri hariç) geniş çaplı bir elektrik kesintisi yaşadı. Kesintinin nedeni hakkında kuşkular hiçbir somut işaret olmadan siber saldırı üzerinde yoğunlaştı.
Ülkemizde yapılan ya da yapıldığı iddia edilen siber operasyonların haberini yabancı kaynaklardan ve raporlardan öğrenmeye alışık olduğumuzdan, 3 vakte kadar yabancı bir yayından 31 Mart kesintisi ile ilgili bir iddia bekliyorduk. Nitekim bundan önce İran’ın Antalya Havalimanı olmak üzere Türkiye’deki bazı kritik alt yapılara siber saldırı düzenlediğinden Cylance raporundan, Bakü Tiflis Ceyhan boru hattına Ruslar tarafından yapıldığı iddia edilen saldırıyı da Bloomberg’den öğrenmiştik.
Elektrik kesintisi ile ilgili beklenen batı kaynaklı iddia çok gecikmedi. Olaydan 3 hafta sonra Observer’da çıkan bir yazıda elektrik kesinitisinin arkasında İran kaynaklı siber saldırılar olduğu ’81 ilin 44’ünde elektrikler kesildi… Çünkü İran böyle istedi.’ gibi kesin ifadelerle yer aldı.
Micah Halpern’in kaleminden hiçbir uzman ya da devlet yetkilisiyle görüşülmeden çıkan yazıda, Ankara’nın Yemen politikası ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuyla ilgili İran’ı hedef alan sözleri İran’ın Türkiye’ye yönelik siber saldırı düzenlemesinin nedeni olarak gösterildi.
Halpern yazısında hiçbir teknik ispat göstermeden sadece siyasi olayların gelişimini ve Erdoğan’ın sözlerini alt alta koyarak bunların İran’ı sinirlendirdiğini ve Türkiye’nin elektriğini keserek Ankara’yı cezalandırdığını ileri sürüyor.
Yemen’de Şii Huti güçlerinin ilerlemesini durdurmak için Suudi Arabistan’ın hava operasyonu düzenleyerek bu ülkeye müdahale etmesi, Türkiye’nin desteğini almış; bölgesel etki alanını Şiiler üzerinden genişletmek isteyen İran’ın ise tepkisini çekmişti. Erdoğan’ın Suudi operasyonuna destek veren açıklamalarından sonra, İran Parlamentosundan Türkiye Cumhurbaşkanının İran’a yapacağı ziyareti ertelemesi bile talep edilmişti.
Halpern, iddiasını güçlendirmek için yazıda gerçekliğin sadece bir kısmını görmeyi tercih ediyor. Halbuki, en basit mantıkla Erdoğan’ın İran’a başarılı bir ziyaret gerçekleştirdiğini, Tahran’da gayet sıcak bir şekilde karşılandığını ve ‘buna rağmen’ elektrik kesintilerinin daha dar kapsamlı olsa da devam ettiğini görmezden geliyor. Oysa Halpern, ‘İran’ın artık Türkiye’ye istediği zaman onların elektriğini kapatacağını gösterdiğini’ iddia etmişti. İsrail lobisine yakın yazarın geçmişi de bize kendisinin bir siber güvenlik uzmanı olmadığını, İran tehdidini ABD kamuoyunda abartarak yansıtmak çeşitli faaliyetler içinde olduğunu bariz şekilde gösteriyor.
Siber güvenlik çalışmalarında raporların önemli bir yeri var. Fakat bazı raporların –-Halpern’in yazısında olduğu gibi- tarafsız bakış açısından uzak ve siyasi ajandayla yazıldığı ortada. En son Neo-Con’lara yakın American Enterprise Institute tarafından yayımlanan raporda da, İran siber kabiliyetleri abartılarak sunulmuş, bu rapor ABD’deki bazı yorumculardan da tepki almıştı. Tabi tüm bunlar İran’ın ciddiye alınması gereken bir siber güç olarak yükselmeye başladığı gerçeğini de değiştirmiyor.
Kesintiye geri dönecek olursak, olaya bir de ‘kuzeyden’ bakmayı deneyelim. 31 Mart günü yurtdışında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine konuyla ilgili yorumu sorulunca, kesintinin Türkiye’nin nükleer enerjiye ne kadar ihtiyaç duyduğunu bir kez daha gösterdiğini ifade etmişti. Elektrik kesintisinden bir gün sonra, nükleer santral işbirliği antlaşması TBMM’de kabul edildi. Yine aynı gün Merisn Akkuyu’da yapılacak nükleer tesisin reklamları televizyonda dönmeye başladı.
15 gün sonra yani 14 Nisan günü de Rus devlet şirketi ROSATAM’ın işleteceği Akkuyu’daki santralin temeli atıldı. Rusya’yla 2010’da yapılan antlaşmaya göre, tesisin ve burada üretilen elektriğin sahibi ROSATAM olacak. Elektrik satın alma anlaşmasının sona ermesinin ardından, ROSATAM santralin her bir ünitesi için işletmeye girişten 15 yıl sonra net karın sadece yüzde 20’sini Türkiye’ye verecek. Bu ödeme, santralin ömrü boyunca devam edecek.
Rusya için oldukça karlı bu tür antlaşmalara Türkiye yabancı değil. İskenderun’da inşa edilen demir-çelik fabrikası da yine Ruslar tarafında kurulmuş ve işletilmişti. Hatta renkli kişiliğiyle ön plana çıkan Rus siyasetçi Vladimir Jirnovski –kendisi Moskova Devlet Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı bölümünden mezundur- bir dönem İskenderun’daki bu tesiste çalışmış. Bu arada ‘sıcak denizlere inmeyi’ 3 asırdan fazla süredir stratejik hedef olarak gören Rus devlet aklının İskenderun ve Mersin gibi Akdeniz limanlarımızda fiziki varlığını göstermesini de bir yere not edelim. Kesintiden hemen sonra başlayan reklamların, sadece bir hafta önce projeye halkla ilişkiler müdürü bulunduğunu da göz önünde bulundurursak, iletişimde ne kadar başarılı olduğu bilinmez ama elektrik kesintisinin nükleere karşı sesleri cılızlaştırdığı kesin.
Erdoğan’ın İran’dan özür dilememesinden Türkiye’nin kritik alt yapısına geniş çaplı siber saldırı iddiası ileri sürülebiliyorsa, yukarıdaki bilgileri yan yana getirdiğimizde de bu işin arkasından da Rusya çıkacaktır. Bu tür temelsiz iddiaların dünya kamuyounda mâkes bulmaması için Ankara’nın inandırıcı bir açıklama ile küresel medyanın önüne çıkması gerekmez mi?
HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ!
[wysija_form id=”2″]