Etiket arşivi: katar

Dünya Kupası için Katar’a gidenler casus yazılım kurbanı olabilir

Dünya Kupası için Katar’a gidenler casus yazılım kurbanı olabilirDünya Kupası için Katar’ı ziyaret edenler casus yazılım tehdidiyle karşı karşıya kaldı.

Her dört senede bir düzenlenen Dünya Kupası, bu sene Katar’da oynanacak. 20 Kasım’da başlayacak olan kupa öncesinde insan haklarının hiçe sayılması gibi çeşitli tartışmalar yaşanırken bu tartışmalara bir de casus yazılım tartışması eklendi.

Maçlar için Katar’a giden spor severlerin cihazlarına indirmeleri istenen Etheraz ve Hayya adlı iki uygulama, casus yazılım tartışmalarına konu oldu.

CASUS YAZILIM İDDİASI KUPAYA GÖLGE DÜŞÜRDÜ

Açılış maçında ev sahibi Katar’ın ve Ekvador ile kozlarını paylaşacağı Dünya Kupası birçok eleştiriye maruz kalmıştı. 

Kış aylarında oynanacak ilk Dünya Kupası olması, altyapı çalışmaları sırasında ölen binlerce işçinin olması, alkol yasakları ve insan haklarının hiçe sayılması gibi ciddi eleştiriler devam ederken bunlara bir de kupa için ülkeye gidecek sporseverlere şart koşulan uygulamaların “casus yazılım” olduğu iddiası eklendi.

“KATAR’A ZİYARETE GİDERKEN TELEFONUMU YANIMDA GÖTÜRMEM”

Katar’da kullanılması şart koşulan Etheraz ve Hayya adlı iki uygulama Avrupa’nın birçok veri koruma otoritesi tarafından eleştiri aldı.

BAE casus yazılımla İngilizleri takip etmiş

Uygulamaları karşı ilk olarak Almanya’nın Federal Veri Koruma ve Bilgi Özgürlüğü (BfDI) dairesi açıklama yaptı. Güvenlik araştırmacıları, uygulamaları inceleyerek çeşitli ikazlarda bulundu.

BfDI tarafından geçtiğimiz gün yapılan açıklamada, uygulamaların veri toplama ve işleme amaçlarının sanılandan daha ileriye gittiği belirtildi.

Uygulamalardan bir tanesinin telefon görüşmesi yapılıp yapılmadığını, yapıldıysa hangi numarayla yapıldığına dair veri topladığı, diğer uygulamanın da telefonun uyku moduna geçmesini engellediği, uygulamaların kullandığı verilerin cihazda lokal olarak kalmadığı aynı zamanda merkezi bir sunucuya iletildiği belirtildi.

BfDI, uygulamaların gerekliyse indirilmesi gerektiği, telefon numaraları, görüntü ve ses dosyaları gibi dosyaların cihazlarda saklanmaması gerektiği, uygulamalar kullanıldıktan sonra da tüm içeriklerin silinmesi gerektiği uyarısında bulundu.

Bunun yanı sıra Norveç ve Fransız veri koruma kurumu yetkilileri de benzer tavsiyelerde bulundu.

Norveç Veri Koruma Kurumu tarafından yapılan açıklamada, uygulamaların gerektirdiği kapsamlı erişimlerin kendilerini endişelendirdiği ve Katar’a giden ziyaretçilerin Katar makamları tarafından izlenme olasılıklarının olduğu belirtildi.

Şampiyonaya gidecek olan medya kuruluşlarından NRK’nın güvenlik başkanı Øyvind Vasaasen ise “Seyahat tavsiyesi vermek benim işim değil ama şahsen Katar’a bir ziyarette asla cep telefonumu getirmem.” açıklamasında bulundu.

Fransız yetkililerin yaptığı açıklamada ise telefon içeriklerine dikkat edilmesi ve uygulamaların Fransa’ya dönüştü kesinlikle silinmesi gerektiği belirtildi.

ETHERAZ VE HAYYA UYGULAMALARI NE İÇİN?

20 Kasım’da başlayıp 18 Aralık’ta son bulacak olan 2022 Dünya Kupası’na yaklaşık 1,2 milyon kişinin beklendiği belirtilirken, casus yazılım iddiaları sporseverlerin aklını kurcalamaya devam ediyor.

Katar’a gidecek olan sporseverler için cihazlarına kurmaları istenen uygulamanın ilki Etheraz. Etheraz’ın bir Covid-19 takip uygulaması olduğu ve Katar’da bulunulan süreçte yaşanabilecek sağlık sorunları nedeniyle cihazlara kurulması gerektiği belirtiliyor.

Hayya ise maç biletlerinin takibi, ücretsiz metro ve otobüs erişimi için kullanılacak resmî bir Dünya Kupası uygulaması.

Etheraz’ın cihazdaki içeriği okuma, silme veya değiştirme, WiFi ve Bluetooth’a bağlanma, diğer uygulamaları geçersiz kılma ve engelleme, konum, ekran kilidini devre dışı bırakma gibi birçok erişim istediği bilinirken Hayya’nın ise cihazın uyku moduna geçmesini engellemek ve cihazın ağ bağlantılarını görüntülemek için erişim istediği biliniyor.

İsrail’in gizemli NSO şirketini araştıranların peşine ‘Özel Mossad’ düştü

ABD’li teknoloji dergisi Fast Company, İsrail’in gizemli siber şirketi NSO Group’u araştıranların peşine, taciz iddiaları ile gündeme gelen ABD’li film yapımcısı Harvey Weinstein’a destek veren Black Cube’ün takıldığını iddia etti.

Aynı konuda haber yayınlayan İsrail’in Kanal 12 adlı televizyonu, Tel Aviv merkezli tartışmalı istihbarat şirketi Black Cube’un İsrailli siber silah firması NSO Group’u araştıran araştırmacıları, avukatları ve bir gazeteciyi incelemek üzere gizli ajanlarını seferber ettiğini bildirdi. Associated Press haber ajansı da bu casuslarun Kuzey Amerika ve Avrupa’da NSO Group aleyhine devam eden davalarla bağlantılı en az altı kişiyi hedef aldığını yazdı.

GİZLİ KAMERA GÖRÜNTÜLERİ SIZDI

Kanal 12’nin verdiği haberde, NSO’nun casuslarla gerçekleştirdiği iki kritik toplantısının gizli kamera görüntüleri yer aldı. TV haberi, şirkete karşı “karalama kampanyası” yapıldığını iddia ederek NSO aleyhindeki davaları eleştirdi.

İsrail’in Herzliya şehri merkezli NSO Group; muhalifleri, avukatları, gazetecileri ve diğer muhalifleri gözetlemek üzere birçok hükümet tarafından kullanılan gizli bir siber silah üretiyor. Aralık 2018’de NSO’ya açılan davalardan birinde şirketin ‘bir kişinin cep telefonundaki her şeyi silme yeteneği’ne sahip olan karmaşık bir hackleme aracının öldürülen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı izlemek için kullanıldığına ilişkin suçlamalar yer alıyordu.

Büyük kısmı Amerikan özel hisse senedi şirketi Francisco Partners’a ait olan NSO, satışlarının yasal olduğunu ve teknolojisinin terörle ve suçla mücadelede kullanılmak için tasarlandığını ileri sürüyor.

BLACK CUBE: ÖZEL MOSSAD

Merkezi Tel Aviv ve Londra’da bulunan Black Cube ise NSO‘nun “karmaşık iş ve davalara yönelik özel çözümler” sunma konusunda uzman, İsrail’in seçkin istihbarat birimlerinde görev yapmış kıdemli kişilerden oluştuğunu iddia ediyor. Kendilerini ‘Özel Mossad’ olarak tanımlayan şirket, istihbarat toplamak için sahte kimlik tasarlamak gibi taktikler kullanıyor. Film yapımcısı Harvey Weinstein’ı cinsel suiistimal ile suçlayan kadınlara yaklaşmak ve eski ABD Başkanı Barack Obama’nın ulusal güvenlik görevlilerini sorgulamak da kullandıkları yöntemler arasında.

Black Cube bağlantılı bir casus, geçen ay bir siber güvenlik araştırmacısı olan John Scott-Railton’ı New York’taki lüks bir öğle yemeğinde tuzağa düşürmeye çalışmıştı. Scott-Railton, NSO’nun casus yazılımlarıyla ilgili araştırmaları medyada ve şirket aleyhine açılan davalarda örnek gösterilen Toronto Üniversitesi’ne bağlı araştırma kuruluşu Citizen Lab’da çalışıyor.

Gizemli kişinin kimliği daha sonra New York Times ve Kanal 12 tarafından, daha önceden Black Cube ile bağlantısı olan emekli bir İsrailli güvenlik sorumlusu Aharon Almog-Assoulin olarak deşifre edildi. “Gary Bowman” ismini kullanan bir başka bilinmeyen ajan, Aralık ayında bir Citizen Lab araştırmacısını hedef almıştı.

AP’den Raphael Satter, operasyonun dört yeni hedefinin yakın zamanda AP’ye ulaşıp yardım istediğini bildirdi. Hedeflerden üçü, siber silah firmasının casus yazılımını, insan hakları ihlalleri konusunda sabıkalı olan hükümetlere sattığını iddia eden davalar üzerinde çalışan avukatlar. Dördüncü kişi ise devam etmekte olan dava üzerinde çalışan Londra merkezli bir gazeteci.

Satter, “İkisi (gazeteci ve Kıbrıs merkezli bir avukat), gizli görevlilerle görüşmeyi  gizlice kaydediyorlardı. Bunların görüntüleri, AP’nin bu haberi yayınlamaya hazırlandığı sırada İsrail televizyonunda yayınlandı. Hedefteki altı kişinin tamamı, casusların onları itibarsızlaştırmak için yürütülen koordineli bir çabanın parçası olduğuna inandıklarını söyledi.” şeklinde konuşuyor.

Black Cube, Fast Company’den gelen sorulara cevap vermedi. Ancak Kanal 12 ve AP’nin haberleri, istihbarat şirketinin NSO odaklı operasyondaki rolüne ve yalnızca istihbarat toplanmasına değil provokasyona dayanan ve gittikçe büyüyen bir casusluk endüstrisine daha fazla ışık tutuyor gibi görünüyor.

NSO’dan CEVAP: BUNLAR BOŞ PR İŞLERİ

NSO’nun büyük kısmına sahip olan San Francisco merkezli özel sermaye şirketi Fancisco Partners’ın sözcüsü, Fast Company’ye gönderdiği bir e-postada şunları kaydetti: “Bu davalar, NSO’nun dünya çapında istihbarat teşkilatlarına suç ve terörle mücadelede yardımcı olmaya yönelik çalışmalarına karşı sürdürülen boş bir PR numarasından başka bir şey değil.”

İsrail televizyonu Kanal 12, davalardan birinin kısmen Katar hükümeti tarafından finanse edildiğini iddia etti. TV kanalına göre hedefteki gazeteci Eyad Hamid, bir Black Cube ajanına NSO Group’a yönelik sürdürülen soruşturmanın kısmen, Hizbullah için casusluk yapan ve şimdilerde Katar Emirliği’ne tavsiyelerde bulunan eski bir Knesset (İsrail Meclisi) üyesi Azmi Bishara tarafından desteklendiğini söyledi.

Londra merkezli gazeteci Hamid, Katar’ın çıkarlarına yönelik direktif aldığına ilişkin iddiaları reddetti. Gazeteci, Fast Company’ye Black Cube’ün kendisini doktora çalışması ve Suriye etnik kökeni itibariyle hedef aldığını ileri sürdü. NSO Group hakkında geçen eylül ayında yazdığı bir haberin ardından, kendisini Mertens-Giraud Partners (MNG) adlı Brüksel merkezli bir varlık yönetimi şirketinin temsilcisi olarak gösteren bir kişi, Hamid’i şirketin sunduğu bir bursla ilgili görüşme bahanesiyle Londra’daki bir otele çekti. Hamid’in adamın daha ziyade haberi yazarken nasıl istihbarat topladığı ve arkasında Katar’ın olup olmadığıyla ilgilendiğini fark etmesi uzun sürmedi.

Hamid, telefon görüşmesinde şunları kaydetti: “Olayın o yönde geliştiğini anlayınca, adamdan çok şüphelendim. Arkasında daha büyük bir şey olduğunu bilmiyordum. Ancak bu tür sorular sorulduğunda, güvenli alanda kalmaya çalışıyorsunuz, bu yüzden makaledeki bilgilere dayanarak soruları cevapladım”

NSO ile bağlantılı kuruluşlara dava açan Kıbrıslı avukat Christiana Markou da Black Cube için çalışan bir kişi tarafından gizlice videoya kaydedildi. Yorumlarının birçoğunun manipüle edildiğini, videoda  söylediği sözlerin ‘NSO Grubu için hiçbir sorumluluk olmayacağı’ şeklinde lanse edildiğini gerçekte ise casusa söylediğinin NSO Grubuna bağlı iki Kıbrıslı şirketi de içeren davada casus yazılım şirketinin doğrudan sorumluluğunun bulunmayacağı olduğunu kaydetti.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Katar ve TÜBİTAK‘tan siber güvenliğe ortak yatırım

TÜBİTAK ve Katar Ulusal Araştırma Fonu’nun (QNRF) ortak girişimi kapsamında Türk ve Katar kuruluşları tarafından gerçekleştirilen iki siber güvenlik araştırma projesi ödüle layık görüldü. Hangi projelerin destek almaya hak kazandığı, Katar Ulusal Kongre Merkezi’nde düzenlenen Katar Araştırma Konferansı (ARC ’18) sırasında duyuruldu. Projeler TÜBİTAK ve QNRF’nin ortak inisiyatifi ‘Akademi, Endüstri İşbirliği’nin sonucunda ödüllendirildi.

QNRF’in yöneticisi Dr. Abdul Sattar Al Taie, konferans sırasında yaptığı açıklamada fon sağlanacak olan projelerin, Katar ve Türk kuruluşları tarafından müşterek sunulan 13 proje arasından seçildiğini söyledi. Projelerden biri Hamad bin Khalifa Üniversitesi, Katar İçişleri Bakanlığı ve Katar 2022 Dünya Kupası Yüksek Kurulu’nun (SC) Türk akademisyenler ve işletmelerle ortaklaşa hazırladığı ‘Siber saldırılara karşı savunma amaçlı derinlemesine siber istihbarat platformu’ adını taşıyor. Diğer proje ise Katar Üniversitesi, Katar Genel Elektrik ve Su Şirketi Kahramaa’nın Türk ortakları ile hazırladığı ‘Devlet Düzeyinde Akıllı Dağıtım Şebekesi Altyapısı’nın Siber Güvenliği’ adlı proje oldu.

İlgili haber>> Türkiye ve Katar siber işbirliğine başlıyor

Projelerin Akademi ve Sanayi’nin işbirliği vasıtasıyla bilim ve sanayi alanında faaliyet gösteren Türk ve Katarlı katılımcılar arasındaki işbirliğini artırmayı amaçladığı görülüyor. ‘Siber Güvenlikte Akademi-Sanayi İşbirliği’ programı 2017 Ekim ayında hayata geçirildi. Program, 2015 yılında QNRF ve TÜBİTAK arasında ortak çıkarlara dayanan projelerde işbirliği yapmak için imzalanan programın devamı niteliğinde.

TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Dr. Orkun Hasekioğlu, bunun Türkiye ve Katar arasındaki işbirliğinin bir örneği olduğunu söylerken şöyle devam etti: “Siber güvenlik iki ülke için de kritik önem taşıyor ve bunun gelecekte sağlık ve havacılığa ilişkin konularda daha geniş bir yelpazede kendini göstereceğini öngörüyoruz.” Hasekioğlu, ayrıca bu müşterek araştırma inisiyatifinin, bir dizi etkinliğin ilk bölümü olduğunu, ileride her iki ülkeden uzmanların yer alacağı araştırma enstitüleri kurulmasının yanı sıra iki ülke arasında öğrenci ve akademisyen değişimi programları düzenlenebileceğini ifade etti.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurun

Türkiye ve Katar siber işbirliğine başlıyor

Suriye başta olmak üzere bölgesel konularda ittifak halinde hareket eden Türkiye ve Katar, ikili işbirliğini siber aleme taşıyor. İki ülke, siber güvenliklerini kuvvetlendirmek üzere güç birliği yapacak. Bu kapsamda eylül ayı ortalarında hayata geçirilecek olan programa, TÜBİTAK ile Katar Ulusal Araştırma Fonu (QNRF) liderlik edecek.

Amman merkezli haber sitesi MENAFN’nin ‘ezber bozan’ diye tanımladığı uygulanacak model çerçevesinde her iki ülkenin kamu ve özel sektörü işbirliği yapacak. Programda özellikle üç alana odaklanılacak. İki ülkenin bulut ve veri güvenliği açısından karşılaştığı siber güvenlik sorunları, mobil cihazlar için güvenlik sistemleri ve siber güvenlik için altyapı.

İlgili haber>> Katar’a siber saldırının ucu Türkiye’ye uzandı

Program, TÜBİTAK ve QNRF tarafından finanse edilecek. İki ülkenin akademi ve araştırma kurumları, endüstri, özel sektör ve hükümet ortaklarıyla birlikte yan yana çalışacak. Ödül alan projeler Mart 2018’de duyurulacak. Software ve hardware unsurlarını içeren projeler, üç yıl boyunca desteklenecek. Sadece software içerikli projeler ise iki yıl boyunca finanse edilecek.

Bu programın temeli, bilim, araştırma ve teknolojik yenilikçiliğin iki ülkenin ekonomik ve sosyal gelişiminde yaşamsal rolünü kabul ederek karşılıklı çıkar olan alanlardaki projeler üzerinde işbirliği yapılmasını öngören QNRF ve TÜBITAK imzalı Aralık 2015 tarihli mutabakata dayanıyor.

İki ülke bu kapsamda siber güvenliği stratejik öncelik olarak belirlemişti. Ortak kaynak oluşturulmasına resmiyet kazandırmak üzere Katar’dan bir heyet 2-3 Ağustos tarihlerinde TÜBİTAK’ı ziyaret etmişti.

KATAR KRİZİ ‘HACKLEME’ İLE BAŞLAMIŞTI

Geçtiğimiz haziran ayında Ortadoğu en büyük diplomatik krizlerinden birini yaşamış, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Yemen, Katar ile ilişkilerini kesmişti. Krizi tetikleyen unsur ise Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamid es-Sani’nin mayıs ayında bir törende İran ile Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez ülkeleri arasındaki gerginliği eleştiren, Riyad’ın terör örgütü olarak gördüğü Hizbullah ve Hamas’a karşı müsamaha gösterilmesi gerektiği mesajı veren konuşmasıydı.

İlgili haber >> “Körfez ülkelerinin siber saldırısı uluslararası hukuku aykırı!”

Katar ise siber saldırı kurbanı olduğunu, Sani’nin konuşmasında böyle bir içerik olmadığını, kriz çıkaran ifadelerin Katar resmi haber ajansı QNA’nın sunucularına sızan hackerlar tarafından konulduğunu savunmuştu. Krizin patlak vermesinin ardından TBMM’de Katar’a Türk askeri konuşlandırılmasını öngören bir yasa tasarısı kabul edilmiş ve bu ülkeye asker gönderilmişti.

Bu adım ise Riyad yönetimini rahatsız etmişti. Katar’a ambargo uygulamaya başlayan Suudi önderliğindeki Arap ülkeleri, ablukanın kalkması için 13 maddelik bir liste sunarken, Katar’da kurulan Türk üssünün kapatılması ve Katar sınırları içinde Türkiye ile askeri işbirliğinin durdurulması istenilmişti.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için doldurunuz!

“Körfez ülkelerinin siber saldırısı uluslararası hukuku aykırı!”

Katar, Körfez’deki komşularını sistemlerine sızıp yanlış bilgi yükleyerek kendilerini diplomatik çıkmazın içine sürüklemekle suçladı.

Washington Post’un haberine göre ABD’li yetkililer, Birleşik Arap Emirlikleri bakanlarının 23 Mayıs’ta bir toplantı düzenlediklerini ve bu toplantıda Katar’ın sistemlerine sızma planının konuşulduğunu öğrenmiş.

5 Haziran günü Katar’la diplomatik ilişkileri kesip bir düzine yaptırım koyan Körfez dörtlüsü -BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve Bahreyn, buna gerekçe olarak ülkenin militan grupları finanse edip İran’la ittifak kurmasını sebep gösterdi. Ancak Doha tüm bu suçlamaları yalanlayarak bunun bir kara propaganda olduğunu söyledi.

İlgili haber>> Katar’a siber saldırının ucu Türkiye’ye uzandı

FBI’dan soruşturma isteyen Katar’a henüz bu sızıntı kaynağıyla ilgili tatmin edici bir yanıt gelmiş değil. Ancak BAE Dışişleri Bakanı Anwar Gargash, Washington Post’un haberinin ‘koca bir yalan’ olduğunu söyleyerek, iddia edilen siber saldırının mevcut krize zemin hazırladığı iddiasını reddetti.

Öte yandan Körfez İşbirliği Konseyi’nin (GCC) sarsıntıda olduğunu belirten Gargash, bunun ‘haydi Katar’ı saf dışı bırakalım’ türünden bir amaçları olmadığını da ekledi.

 

Sürekli kuyularını kazan bir ülkeyle iyi ilişkiler kuramayacaklarını ifade eden bakan, Katar’ın hem karşılıklı güvenlik ve işbirliğine dayanan bölgesel organizasyonda yer alıp hem de El-Kaide’ye yakın olamayacağını söyledi. Buna rağmen Katar’ın ABD ile yaptığı terörizm finansman araştırma önergesi Körfez ülkeleri tarafından olumlu karşılandı.

Katar krizi ve sonrasındaki FBI soruşturması nasıl sonuçlanacak henüz bilinmiyor ancak ABD ve Avrupa Ülkelerinin Ortadoğu’daki bu ticaret ve istikrar cennetinin bozulmaması için ne önlemler alacağı merak ediliyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için doldurunuz!