Etiket arşivi: IoT

Mobil kullanıcı sayısı 1 milyara çıkacak

Cisco Global Mobil Ağlar Endeksi’ne göre, 2022 itibariyle mobil veri trafiği global IP trafiğinin yaklaşık yüzde 20’sini temsil edecek ve yılda 930 eksabayt’a ulaşacak. Ortadoğu ve Afrika Bölgesi’nde ise 2022 senesi itibariyle 1 milyar mobil kullanıcı olacak.

Cisco, Mobil Görsel Ağ Endeksi (VNI) Tahminini on yıldan daha uzun bir süre önce açıklamaya başladığında, mobil (veya hücresel) veri trafiği, küresel ağlardan geçen toplam IP trafiğinin yüzde 5’inden daha azına tekabül ediyordu.

Günümüzde ise mobil ağlara biçilen rol ve duyulan güven önemli ölçüde arttı. Mobil geniş bandın artan erişimi ve kalitesi; mobil iletişim, medya ve çok çeşitli mobil IoT uygulamaları için ilk bakışta karşılanması imkansız gibi duran bir talep yarattı.

Veri trafiği zetabayt bandına yaklaşacak

Cisco’nun duyurduğu, 2017-2022 yıllarını kapsayan Global Mobil Ağlar Endeksi’ne göre, 2022 sonunda mobil veri trafiğinin yıllık bir zetabayt bandına yaklaşacak. 2022 itibariyle, mobil veri trafiği global IP trafiğinin yaklaşık yüzde 20’sini temsil edecek ve yılda 930 eksabayt’a ulaşacak. Bu 2012’deki tüm global mobil veri trafiğinin neredeyse 113 kat daha fazla bir rakama denk geliyor.

Mobil teknolojiler her zamankinden daha fazla insan ve nesneyi birbirine bağlamaya devam ediyor. 2017’de dünya genelinde beş milyar mobil kullanıcı vardı, ancak önümüzdeki beş yıl içinde bu sayı yarım milyar artarak 5,5 milyar kullanıcıya çıkacak. Bu da dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 71’i demek.

2022 yılına gelindiğinde ise 12 milyardan fazla mobil bağlantılı cihaz ve IoT bağlantısı olacak. 2022 itibariyle, mobil ağlar 8 milyardan fazla kişisel mobil cihazı ve dört milyar IoT bağlantısını destekleyecek.

Yayınlanan tahmin dünya çapında mobil ağ performansının artacağını da öngörüyor. 2017 yılında 8,7 Mbps olan ortalama global mobil ağ hızı, 2022’ye kadar üç katından fazla bir artış kaydederek 28,5 Mbps’ye çıkacak.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Video yayınlarını kem gözlerden koruyun!

Antivirüs yazılım kuruluşu ESET’in IoT cihazlarına yönelik araştırması, güvenlik kameralarında da güvenlik açıklarının oluştuğunu ortaya koydu. ESET araştırmacılarının incelediği kamerada, video akışı şifrelenmediği için yayınların davetsiz misafirler tarafından izlenmesi mümkün.

ESET IoT araştırmasına göre bulut kamera D-Link DCS-2132L’de yetkisiz erişimlere kapıyı açabilen çoklu güvenlik açığı söz konusu. Kameranın en ciddi sorunu ise video akışını şifrelemeden iletmesi.

ESET’in Slovakya Bratislava’daki Araştırma Laboratuvarı’ndan ESET Araştırmacısı Milan Fránik, “Ne kamera ve bulut arasındaki bağlantı, ne de bulut ve görüntüleme uygulaması arasındaki bağlantı şifrelendiği için sistem, ‘ortadaki adam (MitM – Man in the Middle)’ saldırılarına ve video yayınlarının davetsiz misafirler tarafından izlenmesine açıktır” bilgisini paylaştı.

Eklenti de sorunlu

Tespitlere göre kamerada bulunan bir başka ciddi sorun, ‘mydlink services (D-Link hizmetlerim)’ web tarayıcısı eklentisinde gizli. Web tarayıcısı eklentisi, TCP tünelinin oluşturulmasını ve istemcinin tarayıcısında canlı video oynatmayı yönetir ancak aynı zamanda localhost üzerinde dinamik olarak oluşturulmuş bir bağlantı noktasını dinleyen bir tünel aracılığıyla video ve ses veri akışlarına yönelik isteklerin iletilmesinden de sorumludur.

“Eklenti güvenlik açığı, kameranın güvenliği için korkunç sonuçlar doğurabilirdi, çünkü saldırganların orijinal ürün yazılımını kendi hileli sürümleriyle değiştirmelerini mümkün kılabilir” diyor Milan Fránik.

Üreticiye bildirildi

ESET, tespit edilen tüm güvenlik açıklarını üreticiye bildirdi. Öncelikli olarak myDlink eklentisindeki güvenlik açıklarından bazıları güncellemeyle hafifletildi ve yamalandı, ancak şifrelenmemiş iletim ile ilgili sorunlar devam ediyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Kamudaki en büyük siber güvenlik açığı: “Nitelikli insan kaynağı ihtiyacı”

Kamu Bilişimcileri Derneği ve International Data Corporation (IDC) Türkiye tarafından düzenlenen 3. Kamu Siber Güvenlik Zirvesi’nde sektördeki nitelikli bilgi güvenliği uzmanı açığı ön plana çıktı.

Ankara Sheraton Hotel’de gerçekleştirilen zirvede kamuda dijital dönüşüm ve siber güvenlik alanındaki farkındalık konuları ele alındı. Zirvenin açılış sunumunu yapan IDC Türkiye Araştırma Müdürü Yeşim Öztürk, siber güvenlik alanında yaşadığımız dönemin 2022’ye kadar “artırılmış inovasyon” çağı olduğunu belirterek, “2022’den itibaren ise otomasyon çağına geçmiş olacağız. Otomasyon çağında yapay zekanın hayal edemeyeceğimiz türevleriyle karşılaşacağız. Şu an bizim için çok kritik. Alt yapılarımızı oluştururken güvenliği de ön plana almamız gerekiyor.” dedi.

Siber güvenliğin gelecek 10 sene boyunca birinci öncelikleri olmaya devam edeceğini vurgulayan Öztürk, “Siber güvenlikteki global trende göre nitelikli bilgi güvenliği uzmanı açığı artıyor. Regülasyonlar artmaya devam edecek. 2022 itibariyle barajlar taşıma sistemleri, nükleer santraller gibi kritik alt yapılara yönelik saldırılara karşı önlemler alınacak.” diye konuştu.

“Birçok üniversite siber güvenlik yüksek lisans eğitimi veriyor”

Türkiye’de siber güvenlikle ilgili en çok yatırım yapılan alan uç nokta güvenliği olduğunu aktaran Öztürk, karmaşıklaşan ve değişen tehditlerle uç nokta güvenliği alanındaki ihtiyaçların da değiştiğine dikkati çekti. İnsan kaynağı yatırımları artmaya başladığını vurgulayan Öztürk, “Artık birçok üniversite yüksek lisans seviyesinde siber güvenlik eğitimi vermeye başladı.” dedi.

Geçen sene Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun (KVKK) gertirdiği regülasyonların gündemde olduğunu hatırlatan Öztürk, “Bu yıl da bu konuyu konuşmaya devam edeceğiz. Veri keşfetme, veri sınıflandırma ve güvenliğini sağlama, şifreleme gibi konular gündemimizde olmaya devam edecek. Veri güvenlik operasyonu merkezleri de konuşulacak.” ifadelerini kullandı.

Açılış konuşmasını  Kamu Bilişimcileri Derneği Başkanı Doç.Dr. Gökhan Özbilgin ile beraber yapan AFAD Bilgi Sistemleri ve Haberleşme Dairesi Başkanı İrfan Keskin ise kamudaki Siber Güvenlik Sektörün bir nevi çıkmazda olduğuna dikkati çekerek,  “9-6 mesai yapan çalışanla veri merkezi yönetilemiyor.  Veriyi dışarı veremezsek yönetmemiz mümkün değil.” diye konuştu.

“Bir-iki site hackleyen kendini siber güvenlik uzmanı olarak tanıtıyor”

Sektördeki bütün bilgi ve birikimin birleştirilerek bir metodolojiye oluşturmak gerektiğini vurgulayan Keskin  sektördeki insan kaynağı açığının bulunduğunun altını çizdi. Keskin, “Bir-iki site hackleyen kendini siber güvenlik uzmanı olarak tanıtıyor. Bunu denetleyen bir mekanizmaya ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.

Doç .Dr. Özbilgin ise siber güvenlikte insan kaynağı ve veri paylaşımının önemli olduğunu belirterek, “Kurumlar Havelsan’dan hizmet almaya başladı. 7 gün 24 saat çalışan bir güvenlik merkezimiz var” diye konuştu.

Siber Güvenlik Operasyon Merkezleriyle ilgili bir sunum yapan IBM Ülke Güvenlik Lideri Engin Özbay ise, “Güvenlik operasyon merkezi, kağıt üstünde göründüğü kadar kolay değil. Birçok kurumda binlerce saldırı güvenlik operasyon merkezlerince gözardı ediliyor. Bu merkezlerin daha verimli çalışması gerekiyor. Birçok saldırının analizi çok uzun sürüyor” ifadelerini kullandı.

Yaptıkları araştırmalarda kurumların yüzde 77’sinin siber saldırılara işe yarayan müdahale gücü bulunmadığını belirten Özbay, güvenlik uzmanlarının ise yüzde 54’ünün saldırılarla başa çıkamadığını aktardı.

“Yüzünün ortasına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır”

Siber saldırılara yönelik “akıllı müdahale” yönteminin kullanılması gerektiğini belirten Özbay, riskli kullanıcıların tespiti için makina öğrenmesi ve yapay zekaya ihtiyaç olduğunu ifade etti.

ABD’li ünlü boksör Mike Tyson’ın “Yüzünün ortasına yumruğu yiyene kadar herkesin bir planı vardır.” şeklindeki sözünün siber saldırılar sonrası yaşanan durumu özetlediğini vurgulayan Özbay, ”Test etmediğiniz siber olaylara müdahale planı her şeyi daha kötü hale getirebilir.” diye konuştu.

Özbay ayrıca IBM bilim adamlarının,  iyi yapay zeka –kötü yapay zeka ayrımı yaparak yapay zekalarda bulunan zafiyetleri araştırdığını aktardı.

DDos saldırıları internette çok ucuza pazarlanıyor”

Barikat İnternet Güvenliği AR-GE Müdürü Nezir Yücesoy da son dönemde sıkça yaşanan DDos saldırılarını anlatan bir sunum yaptı. Yücesoy, “Dos saldırıları servis dışı bırakma atakları olarak biliniyor. DDos ise bunun çok farklı kaynaklardan yürütülen biçimi. Yapılan DDos saldırılarının çoğunluğu ağ ataklarından oluşuyor.” dedi.

DDos saldırılarının yüzde 81’inin yaklaşık 10 dakika sürdüğünü belirten Yücesoy, sürenin kısalığının saldırganların kimliğini saklamak istemesinden kaynaklanabileceğini söyledi.

Yücesoy, saldırıların firmalara mali anlamda çok büyük zarar vermesine karşılık çok cüzi meblağlarla düzenlendiğini belirterek, “Saldırılar internette profesyonelce pazarlanıyor ve satılıyor. 5 eurodan 60 dolara kadar çıkıyor. Korunmak için ise masraf 10 bin doları bulabiliyor” diye konuştu.

Keys Teknoloji Genel Müdürü Harun Çetin de siber güvenlik ve veri güvenliği ilişkisine dikkati çekerek,  “Siber güvenlik sistemlerin varlık sebebi bizim verilerimiz. Verilerin gizliliğinin, bütünlüğünün ve özgünlüğünün sağlanması gerekiyor. Güvenilir ve erişilebilir olan verilerin sorumlusunun ve güvenilirliğinin de sağlanmış olması lazım. Herhangi bir saldırı anında tespit etme ve kurtarma senaryolarının hazır olması lazım”

ABD’deki veri hırsızlığı raporu 2018 verilerine göre kamudaki veri hırsızlığı oranı yüzde 8 olduğunu aktaran Çetin, bu istatistiğin çok ciddi bir oran olduğunu söyledi.

Siber Güvenlik uygulamalarının gerçek hayata uygulanması için siber güvenlik farkındalığının kurumlardaki bütün çalışanlarda oluşması gerektiğini sözlerine ekledi.

Türk Telekom Siber Güvenlik Direktörü Mahmut Küçük ise siber saldırılardaki insan faktörünün önemine değinerek şunları kaydetti:

“Siber saldırıların yüzde 95’i insan hatasından kaynaklanıyor. Ya da insan hatası nedeniyle oluşan sorunlar. Sadece teknoloji yatırımıyla çözülebilecek bir problemden bahsetmiyoruz. Ancak teknolojisiz de olmuyor. Zira çok daha sofistike ataklar kullanılıyor. Eskien firewall ve antivirus kullandığımız zararlı yazılımlar artık yapay zeka ve makine öğrenmesi kullanıyor. Standart ürünlerle karşılamak mümkün değil.“

Yeni yetişen neslin bilgi güvenliği konusunda eğitmemiz gerektiğini belirten Küçük, “Belli bir yaşın üstündekiler de telefon dolandırıcılığı, sosyal medya ve oltalama saldırının açık hedefi. Yıllık zararımız ülke olarak çok yüksek. Saldırganlar yüksek meblağlar elde ediyor. Bu da ciddi bir ekonomi oluşturmuş durumda.” dedi.

“Yerli ürünlere pozitif ayrımcılık yapıyoruz”

Siber güvenlik alanında daha çok uzmanlığı yüksek firmalardan hizmet almak gerektiğini belirten Küçük, “Bunun yanında hadi gelelim şu ürünü satalım güvenliği sağlayalım diyenler oluyor. Böyle bir dünya yok. Satılan ürünü işletecek insan kaynağı olmayınca çorak bir araziye dikilen ağaç gibi oluyor.” benzetmesini yaptı.

Siber güvenlik yazılımlarında yerlilik oranının çok önemli olduğunu vurgulayan Küçük, “Bu konuda yerli ürün oranı yüzde 3 seviyesinde. Bunu artırmak gerekiyor. O yüzden mümkün olduğunca yerli ürünlere pozitif ayrımcılık yapıyoruz.” dedi.

“Buzdağının görünmeyen kısmı akıllı bina cihazları ve IoT”

Nesnelerin İnterneti’nde siber güvenlik açıklarına ilişkin konuşan Check Point Güvenlik Danışmanı Ali Yılmaz ise “2018 yılında IoT saldırılarında yüzde 203 artış olmuş. Mesela bir firmanın faks makinasına sızılarak çok kolay bir şekilde tüm network ele geçirilebiliyor.” diye konuştu.

IoT’de koruma zaafı olduğuna dikkati çeken Yılmaz, “Alan çok geniş olduğu için aksiyon alınacak nokta belirlenemiyor. Asıl büyük problem ise görünürlük yok. Cihazların kaç tanesinde güvenlik olup olmadığı bilinmiyor. Dolayısıyla yönetemediğimiz güç bizim değildir.“ ifadelerini kullandı.

Özellikle sağlık sektöründe ciddi güvenlik açığı olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Herhangi bir hastanenin güvenliğine bakıldığında buzdağının görünen kısmı kurumsal BT cihazlarıdır. Ama görünmeyen kısımlar ise akıllı bina cihazları, kurumsal IoT cihazlarıdır.  Binada ameliyata yetiştirilen bir hastanın bindiği asansör uzaktan durdurulması onun hayatına mal olabilir.” diye konuştu.

“Deprem gibi siber saldırılar da kaçınılmaz”

TBMM Strateji Geliştirme Başkanı Naim Çoban da kurum ve şirketlerin üst yönetimlerinin siber güvenliğin öncelikli bir mesele olduğuna inandırılması gerektiğini söyledi. Çoban,  “Öncelikle siber güvenlikle stratejik yönetim arasında bir ilişki kurulması gerekiyor. Diğer bir husus, siber güvenliği önceleyen bir denetim yaklaşımı uygulanmalı. Kamuda siber güvenliğin sisteme kurgulanması açısından, siber güvenliği önceleyen bir denetim yapısı kurmak gerekiyor. İç ve dış denetimlerde siber güvenlik risklerinin de mutlaka dahil edilmesi lazım. “ ifadelerini kullandı.

Çoban siber saldırı riskinin her zaman bulunduğunu belirterek, “Tecrübelerimizle şunu da görmüş olduk ki depremle siber güvenlik riski arasında fark yok. Nasıl ki deprem gibi afetler kaçınılmazsa siber riskler  de kaçınılmaz. O yüzden her an siber saldırı olacakmış hazırlıklarımızı yapıp kritik bilgilerin korunmasına yönelik çalışmak lazım.” şeklinde konuştu.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

“Yapay zeka önemli bir siber güvenlik silahı”

Amerika, Avrupa ve Asya’da dört bin güvenlik ve BT uzmanı ile gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, uzmanlar, BT altyapıları içindeki gizli tehditlere karşı savaşı kazanmak için anahtar bir silah olarak yapay zekayı (AI) görüyorlar.

Araştırma, verileri ve diğer yüksek değerli varlıkları korumak için, makine öğrenimi ve diğer AI tabanlı teknolojileri içeren güvenlik sistemlerinin, kullanıcıları ve IoT cihazlarını hedefleyen saldırıları tespit etmek ve durdurmak için çok önemli olduğunu ortaya koydu. Yanıt verenlerin çoğunluğu AI fonksiyonuna sahip güvenlik ürünlerinin aşağıdaki konularda yardımcı olacağına katılıyor:

– Hatalı uyarıları azaltma (yüzde 68)

-Ekibin verimliliğini artırma (yüzde 63)

-Daha fazla araştırma verimliliği sağlama (yüzde 60)

-Çevre savunma sistemlerinden kaçan gizli saldırıları daha hızlı keşfetme ve bunlara cevap verme yeteneklerini geliştirme (yüzde 56)

Ankete katılanların yüzde yirmi beşi, şu anda bir tür AI tabanlı güvenlik çözümü kullandığını, yüzde 26’sı ise bu tür ürünleri önümüzdeki 12 ay içinde kullanmayı planladıklarını belirtiyorlar.

Ponemon Enstitüsü yönetim kurulu başkanı Larry Ponemon, “Siber güvenlik programlarına yapılan büyük yatırımlara rağmen araştırmamız, çoğu işletmenin gelişmiş ve hedefe yönelik saldırıları hala durduramadıklarını buldu, katılımcıların yüzde 45’i, 10’dan 75’e kadar eş zamanlı sevk edilen güvenlik araçlarından oluşan savunma unsurlarının tam değerini anlamadıklarına inanıyor.  Durum, ‘kusursuz bir fırtına’ haline geldi. Katılımcıların neredeyse yarısı, karmaşık ve dinamik olarak değişen saldırı yüzeylerini korumanın, özellikle şu an gerekli niteliklere ve uzmanlığa sahip yeterli güvenlik personelinin bulunmaması nedeniyle, bugünün inatçı, özel, oldukça yoğun eğitilmiş ve iyi finanse edilen saldırganlarıyla savaşmanın çok zor olduğunu söylüyor. Bu çerçevede, güvenlik programının diğer yönlerini yönetmek için görevleri otomatikleştirebilen ve böylece BT personelini serbest bırakabilen AI tabanlı güvenlik araçları, işletmelerin artan tehdit seviyelerine ayak uydurabilmeleri için kritik öneme sahip olarak görülüyorlar” dedi.

IoT cihazları önemli bir risk

Ponemon araştırmacıları, BT güvenlik ekiplerinin çoğunun, şirketlerinin genel güvenlik stratejisindeki önemli bir boşluğun, giriş noktası olarak IoT cihazlarını kullanan saldırıları tespit etmekte yetersiz olduklarına inanıyorlar. Aslında, ankete katılanların dörtte üçünden fazlası IoT cihazlarının güvenli olmadığına, yüzde 60’ı da basit IoT cihazlarının bile bir tehdit oluşturduğuna inanıyor.

Katılımcıların üçte ikisi, “nesnelerini” saldırılardan korumak için çok az beceriye sahip olduklarını ya da hiç sahip olmadıklarını itiraf ediyorlar. Ağ trafiğinin sürekli izlenmesi, kapalı devre algılama ve yanıt sistemleri ve IoT cihazları grupları arasındaki davranışsal anormallikleri tespit etmek, ortamlarını daha iyi korumak için en etkili yaklaşımlar olarak gösteriliyor.

Çalışanlar riski davranışlar göstermeye devam ediyor

Ponemon Enstitüsü çalışması, Haziran 2018’de 15 ülkede 7,000 çalışanla yapılan bir  Aruba küresel araştırmasından elde edilen bulgularla paralellik göstermektedir. Bu çalışma siber güvenliğin işverenler, özellikle de akıllı binalarda bulunanlar için zorlu bir iş olduğunu ortaya koydu.

Raporda, çalışanların siber güvenlik bilincinin daha yüksek düzeylerde olduğu bildirilmesine rağmen (% 52’si güvenlik konusunu sık sık veya günlük olarak düşünüyor), şirket verileri ve cihazlarla daha fazla risk aldıklarını da itiraf ediyorlar, yüzde 70’i şifre ve cihaz paylaşımı gibi riskli davranışları itiraf ediyor.

Ayrıca, çalışanların yüzde 25’i son on iki ay içinde potansiyel olarak güvensiz açık Wi-Fi’ye bağlandığını, yüzde 20’sinin aynı şifreyi birden fazla uygulama ve hesapta kullandığını ve yüzde 17’sinin hatırlamak için bir yere şifre yazdığını itiraf ettiği de belirtiliyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

IoT cihazlarına yönelik saldırılarda şoke edici artış

Kaspersky Lab IoT raporuna göre, 2018’in ilk yarısında IoT cihazları 120 binden fazla zararlı yazılım sürümüyle saldırıya uğradı. Bu sayı, 2017’nin tamamında görülen IoT zararlı yazılımlarının üç katından daha fazla. Kaspersky Lab, akıllı cihazları hedef alan zararlı yazılım ailelerinde görülen bu büyük artışın tehlikeli bir eğilimin devamı olduğu konusunda uyarıyor. 2017’de de akıllı cihazları hedef alan zararlı yazılım sürümlerinin sayısı 2016’ya kıyasla 10 kat artmıştı.

Akıllı cihazlar olarak da bilinen IoT (Internet of Things – Nesnelerin İnterneti) cihazları pazarı ve bu cihazların günlük yaşantımızdaki yeri büyük bir hızla büyüyor. Siber suçlular da bu alandaki finansal fırsatları görüyor ve saldırılarını artırıp farklılaştırıyorlar. IoT cihazlarını seven tüketiciler için asıl tehlike, hiç beklenmeyen anlarda çıkan tehditlerin zararsız görünen bu cihazları yasa dışı faaliyetler için güçlü makinelere dönüştürebilmesi. Bunlara zararlı kripto para madenciliği, DDoS saldırıları veya cihazların gizlice botnet faaliyetlerine katılması örnek gösterilebilir.

Bu tehlikelerin farkında olan Kaspersky Lab uzmanları, farklı kaynaklardan topladıkları verileri düzenli olarak inceliyor. Bu kaynaklar arasında, siber suçluların dikkatini çekip faaliyetlerini analiz etmek için kullanılan bilgi toplama cihazları da yer alıyor Bu kaynaklardan elde edilen en güncel veriler şok edici. 2018’in ilk yarısında, IoT cihazlarını hedef alan ve araştırmacıların tespit ettiği zararlı yazılım sürümlerinin sayısı 2017’nin tamamında görülenden üç kat daha fazla oldu.

2016-2018 döneminde, IoT cihazlarına yönelik Kaspersky Lab koleksiyonundaki zararlı yazılım sayısı

İstatistikler, IoT zararlı yazılımlarının yayılmak için en sık kullandığı yöntemin hala parolalara kaba kuvvet uygulanması, yani çeşitli parola kombinasyonlarının art arda denenmesi, olduğunu gösteriyor. Tespit edilen saldırıların %93’ünde bu yöntemin kullanıldığı görüldü. Kalan vakaların çoğunda ise IoT cihazlarına erişim, bilinen açıklardan yararlanılarak elde edildi.

Kaspersky Lab’in bilgi toplama cihazlarına açık ara en fazla saldırıda bulunan cihazlar router’lar oldu. Sanal cihazlarımıza yönelik kaydedilen saldırı denemelerinin %60’ı router’lar üzerinden geldi. Geri kalan ele geçirilmiş IoT cihazları arasında DVR cihazlarından yazıcılara kadar birçok farklı teknoloji yer alıyor. Bilgi toplama cihazları, 33 adet saldırının çamaşır makinelerinden geldiğini tespit etti.

Zararlı yazılım bulaşma riskini azaltmak için kullanıcılara şunlar tavsiye ediliyor:

  • Kullandığınız aygıt yazılımlarının güncellemelerini ilk fırsatta kurun. Bir açık bulunduğunda güncellemelerde yer alan yamalarla onarılabilir.
  • Ön yüklü gelen parolaları her zaman değiştirin. Büyük ve küçük harf, rakam ve semboller içeren karmaşık parolalar kullanın.
  • IoT cihazlarınızı açıklara ve bulaşmalara karşı kontrol etmek için Kaspersky Smart Home ve IoT Scanner çözümlerini kullanın.
  • Değişik davranışlar sergilediğini düşündüğünüz cihazları yeniden başlatın. Bu, mevcut zararlı yazılımlardan kurtulmanıza yardımcı olabilir fakat yeniden bulaşma riskini azaltmaz.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz