Etiket arşivi: disinformation

Dezenformasyon yasası haber sitelerini de kapsayabilir

Türkiye’de geçtiğimiz yazdan bu yana hazırlıkları süren dezenformasyon yasasının internet medyasını da kapsayacak şekilde genişletilmesi bekleniyor.

TBMM’ye bütçe görüşmeleri sonrası sunulması planlanan yasa teklifi ile internet medyası çalışanlarının basın yasasına tabi olması, Basın İlan Kurumu’ndan ilan almasının yolunun açılması, internet sitelerinin künye ve yararlandıkları fonları ilan etmesi seçenekleri üzerinde duruluyor.

Yaz aylarında yaşanan orman yangınlarından sonra sosyal medyadaki bazı paylaşımlar nedeniyle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis grubuna, “yalan haber ve dezenformasyonla mücadele” gerekçesiyle yasal çalışma yapılması talimatı verdiğini açıklamıştı. AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın başkanlığında yürütülen çalışmalar kapsamında Adalet, Ulaştırma, İçişleri Bakanlıkları ile RTÜK ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu başkanlarının katılımıyla bir süredir çalışmalar sürdürülüyor.

Ekim ayında Meclis’e sunulması planlanan yasa teklifinin kapsamına, internet medyasının da alınması kararı üzerine biraz daha çalışılması kararlaştırıldı.

Meclis’teki bütçe görüşmeleri de dikkate alınarak yasa teklifinin yeni yılda yasalaştırılması planlanıyor. AKP’nin üzerinde çalıştığı yasa teklifinde sosyal medya üzerinden, “yalan haber ve dezenformasyon” konusunda ilk kez tanımlama ve kriter getirilmesi düşünülüyor. Bu konuda, dezenformasyon içerikli paylaşımın “organize, örgütlü, belli bir amaca yönelik olması” halinde yaptırım uygulanması üzerinde duruluyor.

Sosyal medyaya Alman modeli önerisi: Dezenformasyona 5 yıla kadar hapis!

Dezenformasyon içerikli paylaşımların denetiminin ise resmi bir kurum tarafından yapılması öngörülüyor. Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) içinde kurulacak yeni bir başkanlığa, sosyal medyadaki yalan haber ve dezenformasyon paylaşımlarıyla ilgili denetim yetkisi verilebileceği ifade ediliyor.

İnternet haber sitelerinin basın yasası kapsamına alınması konusunda 2014 yılında bir yasa teklifi hazırlanmış, ancak yaşama geçirilememişti. AKP’nin “dezenformasyon” yasası kapsamına almayı planladığı yasal düzenleme hayata geçerse, haber sitelerinin çalışanları da gazete ve televizyon habercileri gibi basın yasasına tabi olabilecek ve basın kartı hakkından yararlanabilecek. Ayrıca gazeteler gibi Basın İlan Kurumu’ndan ilan alabilecek.

KÜNYE VE ADRES BİLDİRİM ZORUNLULUĞU GETİRİLECEK

Yapılması düşünülen düzenleme kapsamında internet medyasına da künye, adres bildirim zorunluluğu getirilecek. Ayrıca yalan haber ya da dezenformasyon nitelikli yayınlarla ilgili cezai yaptırımlar, gazete ve televizyonlar gibi mahkeme yoluyla tekzip zorunluluğu getirilmesi de gündemde.

Üzerinde durulan bir başka düzenleme ise internet sitelerinin hangi fonlardan destek aldığını ilan etmesi yönünde. Sosyal medya kuruluşlarına ofis zorunluluğu getirilebilir AKP’nin üzerinde çalıştığı yasa teklifiyle, Türkiye’de temsilcilik açma zorunluluğu getirilen sosyal medya kuruluşlarına, ofis açma zorunluluğu getirilmesi üzerinde de duruluyor.

Geçen yıl yapılan düzenlemeyle, Türkiye’den günlük erişimi 1 milyondan fazla olan Facebook, Twitter, Instagram, YouTube gibi yurt dışı kaynaklı sosyal medya kuruluşlarına, hukuka aykırı içeriğin kaldırılması ya da erişim engeli gibi konularda muhatap olunabilmesi için temsilcilik açma zorunluluğu getirilmişti.

Temsilci atamayan sosyal medya kuruluşları için reklam yasağından internet hızının yüzde 90’a kadar daraltılmasını da içeren yaptırımlar öngörüldüğü için sosyal medya kuruluşları temsilci atadıklarını duyurmuştu. Ancak uygulamada bu temsilcilerin daha çok kağıt üzerinde kaldığı ve temsilcilere ulaşılamadığını belirten AK Parti kaynakları, dezenformasyon yasası kapsamında bu kuruluşlara Türkiye’de ofis açma zorunluluğu getirilebileceğini ifade ediyor. Bu kapsamda Türkiye ofislerinde resmi makamların irtibat kurabilmesi için Türkiye’den bir temsilci atanması zorunluluğunun da getirilebileceğini ifade ediliyor.

Kaynak: BBC Türkçe

Facebook’tan trol operasyonu: Binden fazla sahte hesap kapatıldı

Facebook ve Instagram’ın adı yeni değişen şirketi Meta, Nikaragua’da sahte hesaplara savaş açtı. Binden fazla trol hesap kapatıldı.

Şirket, hesapların Nikaragua hükümetinin dezenformasyon kampanyasıyla bağlantılı olduğunu açıkladı. Meta’nın tehdit istihbaratı Başkanı Ben Nimmo, Facebook’ta kampanyayla bağlantılı 937 hesap, 140 sayfa ve 24 grup; Instagram’da da 363 hesap kapatıldığını açıkladı.

Daniel Ortega’nın hükümeti ve Sandinista partisi tarafından kontrol edilen hesaplar geçtiğimiz ay kapatıldı. Nimmo, amaçlarının Nikaragua’da hükümet yanlısı ve muhalif görüşler arasında çevirimiçi diyaloğun kolaylaştırılması olduğunu söyledi.

Meta’nın açıklamasına göre kapatılan hesapların arkasında Nikaragua’nın telekom düzenleyici kurumu ve Anayasa Mahkemesi’nin çalışanları da yer alıyor.

Şirketin açıklamasında, sahte hesapların koordine bir şekilde kamusal söylemi manipüle etmek için kullanıldığı belirtiliyor. Facebook’un analizine göre insanlar bu hesapları günlük bir iş karşılığında kontrol ediyorlar.

GELECEK HAFTA CUMHURBAŞKANI SEÇİLECEK

Ülkede gelecek haftasonu cumhurbaşkanlığı seçimi düzenlenecek. Hükümet haziran ayından bu yana rejim muhaliflerini ihanet ve kara para aklama suçlarından göz altına alıyor. Birçok kişi bu suçlamaların asılsız olduğunu ve Ortega’nın yeniden seçilmesine hizmet ettiğini söylüyor. ABD, seçimleri ‘gözboyama’ olarak tanımlamıştı.

Dezenformasyon kampanyasının 2018’de muhalefeti karalamak için başlatıldığı öne sürülüyor. Kampanya TikTok ve Twitter gibi diğer platformlara da yayıldı. 2018’de Ortega’nın iktidarına karşı ülkede yapılan protestolar 300’den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanmıştı. On binlerce kişi ise kaçarak ülkeyi terk etmişti.

New York’un aşı dezenformasyonuyla savaşı ajan filmlerini aratmıyor

Opinion piece illustration fot the Wall Street Journal by Ladapo and Risch

ABD’nin New York kentinde yaklaşık bir yıldır, belediye binası ve halk sağlığı departmanından yetkililerin oluşturduğu küçük bir ekip, aşı ile ilgili dezenformasyonun nasıl yayıldığına dair ayrıntılı raporları inceledi.

The Times tarafından toplanan bu “dezenformasyon haberlerinin” sekiz aydan fazla bir sürelik olan kısmının incelenmesi, şehir yönetiminin Kovid-19 etrafında ve beş ilçede yayılan yanlış bilgiler ile komplo teorileri hakkında kapsamlı istihbarat topladığını ortaya koyuyor. Proje, Kovid-19 aşısını New York’un muhtelif ve tecrit edilmiş topluluklarına ulaştırmaya ve şehri normale döndürmek için virüsü yenmeye yardımcı olmayı amaçlıyor.

Geçtiğimiz ocak ve şubat aylarında şehir yönetimi, Brooklyn’deki Ortodoks Yahudi cemaatine yönelik Kovid-19 mRNA aşılarının bir kişinin DNA’sını değiştirebileceğini ve yalnızca yüzde 0,5 etkili olduğunu öne süren broşürleri elde etti.

Mart ayında, kentin Polonya topluluğu, mRNA aşılarının “Hıristiyanlığı ve Polonya Ulusunu yok etmek” için tasarlandığına dair hakikatle bağlantılı olmayan iddialara maruz kaldı. Aynı ay yayımlanan bir başka haberde ise New York’un Haiti mahallelerinde yaygın olan ve aşıların siyah nüfusu azaltmak için geliştirildiğine dair bir söylenti yer aldı.

DEZENFORMASYON AŞI KOMUTA MERKEZİNE BİLDİRİLİYOR

Temmuz ayında, proje analistleri, eski bir New York Times çalışanı olan yazar Alex Berenson tarafından aşıya dair paylaşılan dezenformasyonu takip etti. Ağustos ayında analistler, itfaiyenin acil sağlık çalışanlarını temsil eden sendikanın başındaki Oren Barzilay’ın” yanıltıcı” iddialarını not ettiler.

Bu yanlış bilgilerin her biri, New York’un aşılama işini denetlemeye yardımcı olmak için oluşturulan belediye binasındaki üst düzey bir grup olan Aşı Komuta Merkezine bildirildi.

Neredeyse bir yıldır, Aşı Komuta Merkezi bu tür dezenformasyona dair düzenli raporlar hazırlıyor. Raporlardaki istihbarat, şehir sağlık departmanı içindeki yaklaşık 15 kişilik bir ekip, diğer şehir yetkilileri ve araştırma firması GroupSense tarafından derlendi. Raporlar daha sonra New York’un aşı çalışmalarına katılan şehir yetkililerine veriliyor.

ABD’nin IŞİD’i hackediği operasyon: Teknolojiyle Psikolojik Harbin birleşimi: Glowing Symphony

Belediye Başkanı Bill de Blasio’nun sözcüsü Danielle Filson, kentin söz konusu projeyi üstlendiğini zira “yayılan efsanelerin niteliğini anlamak, onları ortadan kaldırmak ve halkı bilime dayanan gerçeklerle eğitme noktasında kritik öneme sahip olduğunu” söylüyor.

Filson, New York Times’tan Maria Gay’e gönderdiği bir e-postada, “New Yorklular gerçeği bilmeyi hak ediyor ve aşı kadar önemli meseleler söz konusu olduğunda — gerçek bilgiye sahip olduklarından emin olmak bizim ahlaki zorunluluğumuz.” dedi.

AŞI KARŞITI KAMPANYALAR RUSYA KAYNAKLI MI?

Bazı raporlara göre ise çevrimiçi yayımlanan bu aşı karşıtı operasyonları, kökleri Rus Hükümetine dayanan dezenformasyon kampanyalarının sonucu. 8 Haziran’da GroupSense analistleri, Graphika olarak bilinen diğer bir araştırma firmasının değerlendirmesiyle, aşırı sağ komplo teorilerini teşvik etmeye adanmış bir web sitesine gönderilen aşı karşıtı bir karikatürün “Rus yanlısı bir dezenformasyon kampanyasıyla tutarlı olduğunu” kabul ettiklerini söyledi.” Bu kampanya, St. Petersburg merkezli İnternet Araştırma Ajansına bağlı kişilere atfedildi.

Çalışma, İspanyolca’dan Urduca’ya kadar en az bir düzine dilde yayınlanan komplo teorilerini tespit etti. En ürkütücü yalanlar arasında, “Aşılanan insanlarda çıbanlar çıkıyor”; “aşılar vücudu manyetize ediyor”; “derin devlet ajanları aşıları orduyla birlikte geliştirdi.” gibi iddialar yer alıyor. 

KASITSIZ MEZENFORMASYONLA KASITLI DEZENFORMASYON BİRBİRİNDEN AYRILIYOR

Henüz kamuya açıklanmayan raporlar, yanlış bilgilerin kasıtsız olarak yayılması ile kötü niyetli dezenformasyon arasında bir ayrım yapıyor. Bazı raporlar gizlilik endişelerini ya da en azından böyle bir çabanın bir tür bağımsız denetime sahip olması gerekip gerekmediğiyle ilgili soruları gündeme getiriyor. Örneğin, haziran ayındaki bir bültende, Kovid-19’un bir aldatmaca olduğu yönündeki komplo teorisini destekleyen New Yorklu aşı karşıtı gruptaki bir avukatın, bu yılın 21 Mayıs’ında Manhattan’ın Foley Meydanı’nda bir protesto mitingine katıldığını belirtti. Bülten avukatın adını verdi.

Delta varyantı sonrası aşı karşıtları dezenformasyonda hız kesmiyor

Şehir yetkililerinin yasal olarak korunan toplantılara katılan vatandaşları izlemesinin, özellikle yıllarca Polis Departmanının Müslüman topluluklara casusluk yapmasına ve neredeyse tamamen masum vatandaşların, ezici bir şekilde Siyahi erkeklerin veritabanını tutmasına izin veren bir şehirde zor bir konu olduğu aşikar.

Raporların büyük ölçüde bireylere odaklanmadığı görülüyor. Öte yandan şehir yetkililerinin New York’un aşı kampanyasını şekillendirmeye yardımcı olmak için istihbaratı şu ana kadar akıllıca kullandıkları ve belirli topluluklarda dolaşan belirli dezenformasyonları veya komplo teorilerini ele alma yönünde davrandıkları gözleniyor.

Ocak ayında, Aşı Komuta Merkezinin analistleri, yaygın olarak dolaşan bir WhatsApp mesajının binlerce New Yorkluyu Brooklyn Ordusu Merkez Aşılama sahasının büyük miktarda ekstra doza sahip olduğuna inanmaya zorladığı konusunda şehir yetkilileri uyarıda bulundu.

ANTİKOR TESTİ SUİSTİMAL EDİLİYOR

Brooklyn’in Hasidik bölgelerinde, şehir yetkilileri, dezenformasyon raporları sayesinde, antikor testinin kimin aşılanması gerektiğini belirleme noktasında suistimal edildiği öğrendiklerini söyledi. Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek için halkla irtibat halinde çalıştılar.

Analistler, Brooklyn’in Karayip topluluklarındaki birçok insanın aşıların kısırlığa neden olduğuna dair dezenformasyona inandığını tespit ettiğinde, şehir yetkilileri bu korkuları belediye binalarında, telefon görüşmelerinde ve bu topluluklardaki ibadet yerlerinde ele alarak hareket edebildiler.

Türkiye’de seçimler hacklenir mi?

Dezenformasyonun izlenmesinin başarısını değerlendirmek zor olsa da şehir yetkilileri bunun bir etkisi olduğuna inanıyor. Şehir yönetimlerinin yapabileceklerinin sınırları var, özellikle de raporların açıkça belirttiği gibi, sağcı medya ve sosyal medya şirketlerinin yanlış bilgi yaymadaki rolü çok geniş. Bu, Facebook, Twitter, YouTube ve WhatsApp gibi ana platformları içermekte.

Temmuz ayında, şehir sağlık bakanlığı yetkilileri Facebook ve Twitter’a bu tür içeriği platformlarından kaldırmaları için “derhal harekete geçmeye” çağıran bir mektup gönderdi. Yetkililer, Facebook’un konuya ilişkin bir yanıt vermediğini söyledi. 

Gerçeğin yalan habere karşı zaferi: Filipinli gazetecinin Nobel Barış Ödülüne uzanan hikayesi

Norveç’teki Nobel Komitesi, 2021 Nobel Barış Ödülüne bu yıl, ülkelerin demokratikleşmesindeki en büyük engellerden dezenformasyonla mücadeleye cesur bir şekilde kendini adayan Maria Ressa’yı layık gördü.

Nobel Barış Ödülünün iki sahibinden biri olan Filipinli gazeteci Maria Ressa, ülkesinde dezenformasyona ve  ifade özgürlüğüne yönelik ihlallere karşı mücadelesiyle biliniyordu.

Filipinlerde diktatör Rodrigo Duterte’nin baskıcı rejiminin internet ve sosyal medya üzerinden yürüttüğü dezenformasyon, Ressayı rahatsız etmiş, yalan haberle mücadele ederek ülkede yaşanan yolsuzlukları tüm dünyaya duyurdu.

Komitenin yazılı açıklamasında, iki gazeteci için “Onlar demokrasi ve basın özgürlüğünün gittikçe artan olumsuz koşullarla karşılaştığı bir dünyada bu ideal için dik duran bütün gazetecilerin temsilcileri” ifadeleri kullanıldı.

Ressa, 2018 yılında da dezenformasyonla mücadelede yürüttüğü çalışmalar nedeniyle Time dergisi tarafından yılın kişisi (Person of the Year) seçildi.

58 yaşındaki Ressa, Filipinler ve ABD vatandaşı. Çocukluğunu ABD’de geçirmiş. Fullbright bursiyeri olarak gittiği Princeton Üniversitesinden 1986’da ülkesine dönmüş.O sırada CNN, Filipinler’in o dönem geçirdiği demokratik dönüşümü aktaracak,ilyi İngilizce bilen bir gazeteci arayışındaydı. Ressa, bir süre söz konusu medya grubunun Asya temsilciliğini yaptıktan sonra meslektaşlarıyla kendi medya şirketini kurdu.

Eski çalışanından çarpıcı itiraflar: “Facebook demokrasiye zarar veriyor”

Rappler dijital medya grubu, Filipinlerdeki ve dünyadaki gelişmeleri aktararak araştırmacı gazeteciliğin güzel örneklerini sunuyor.

DUTERTE’NİN SOSYAL MEDYAYI NASIL MANİPÜLE ETTİĞİNİ ORTAYA KOYDU

Medya grubu, Filipinler hükümetinin yolsuzluklarını ve ülkedeki siyasi aktörler arasındaki çıkar ilişkilerini gözler önüne sermişti. Duterte’nin uyuşturucuyla mücadele adı altında gümrük görevlilerine kaçakçıları öldürme yetkisi vererek şiddeti teşvik etmesi de gazetecinin gözünden kaçmamış ve konuyu geniş bir dosyayla ayrıntılarıyla ortaya koydu.

Ressa, Rappler üzerinden Duterte’nin sosyal medyayı yalan haberin yayılması, muhalifleri baskı altına almak ve halkı manipüle etmek için nasıl kullandığını anlatan dosyalar hazırladı.

Rappler’ı kurduğu diğer 3 kadın gazeteciyle birlikte yayımladıkları haberlerde, Facebook ve diğer sosyal medya mecraları üzerinden Duterte’nin yürüttüğü dezenformasyon kampanyasıyla savaştı.

Hükümetin uyuşturucu operasyonu adına yaptığı hukuk dışı katliamları belgeleyen Ressa, sosyal aktivizm ve gazetecilik faaliyetlerine yılmadan devam etti. Polis operasyonlarında alınan tutanaklarla, olay yerindeki şahitlerin tanıklıklarının birbirini tutmadığını ortaya koydu. Ressa, Duterte hükümetince 2167 olarak açıklanan ölü sayısına aslında 4 binden fazla ölüm daha eklendiğini ve bu ölümlerin de resmi yetkililerce açıklanamayan ölümler olarak kayda geçirildiğini savundu.

Daha sonra Rappler grubu muhabirleri, Duterte’nin görevlendirdiği yetkililerin Facebook’u yalan haber yaymak için manipüle ettiğini ve birçok Facebook sayfasının, hesabının ve grubunun ‘sahte eş güdümlü davranış’ nedeniyle kapanmasına neden olduğunu kanıtlamıştı. Söz konusu grupların da o dönem Duterte’nin sosyal medya danışmanı Nic Gabunada tarafından koordine edildiği belirlendi.

KENDİSİNİ DEZENFORMASYONLA MÜCADELEDE FEDA ETTİ

Nobel Barış Ödülü alan 18. kadın olarak tarihe geçen Ressa, ödülün bugün gazeteci olmanın ne kadar zor olduğunun kabul edilmesi adına önemli bir gelişme olmasını ümit ettiğini söyledi. Ressa ayrıca kazandığı ödülü Rappler’a adadı ve gerçekler için mücadelenin devamı adına herkese enerji vermesini diledi.

Ressa’ya ülkesindeki dezenformasyonla mücadelesinden ve Duterte’ye karşı duruşundan dolayı çok sayıda suçlama yöneltildi. Ressa hakkında 10 tutuklama emri ve seyahat yasağı getirildi. Annesi kanser tedavisi gören Ressa’nın ailesini ziyaret etmesine izin verilmedi. Ressa, Nobel ödülü aldıktan sonra kendini bu konuda feda etmesine değdiğini vurguladı.

Gazeteci hakkında ayrıca kendi tabiriyle siyasi olarak nitelediği vergi kaçakçılığı soruşturması da açıldı.

Geçen yıl hem UNESCO hem de Avrupa Konseyinin raporlarında basın özgürlüğünün gittikçe erozyona uğradığına ilişkin tespitler yer alıyordu. Raporlarda Macaristandan Rusya’ya kadar birçok ülkede yalan haberle mücadele adı altında çıkarılan sosyal medya yasalarının, gazetecilerin baskı altına almak için kullanılabileceği tespiti yapılmıştı.

Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de 2020 yılında dünya çapında 274 gazetecinin hapse atıldığını ve bu sayının 1992’den bu yana en yüksek seviyeye ulaştığını duyurmuştu.

Google’dan iklim değişikliği fikrini reddeden içerikler için reklamı yasağı

Google reklam ekibi, Youtube’da iklim değişikliği fikrini reddeden videolara artık reklam verilmeyeceğini açıkladı. Kararın alınmasında reklam verenlerin kaygılarının etkili olduğu kaydedildi.
Dünyanın en çok kullanılan arama motoru Google, yine dünyanın en ünlü video paylaşım platformu Youtube üzerinden yayınlanan ve ‘iklim değişikliği konusunda yanlış bilgiler veren’ içeriklere artık reklam verilmeyeceğini duyurdu. ABD merkezli küresel şirket, bu kararında reklam verenlerin endişelerinin etkili olduğunu belirtti.
Yasak, “iklim değişikliğinin varlığı ve sebepleri konusundaki bilimsel fikir birliği” ile çelişen içeriklerin reklam almasını ve bu içerikler aracılığıyla gelir elde etmenin önüne geçecek. Yasağın uygulanması ise otomatik araçlar ve kişilerin değerlendirmesi ile gerçekleştirilecek.Google’ın reklam ekibi tarafından yapılan açıklamaya göre, söz konusu yasağın uygulanacağı içerikler şöyle sıralanıyor:
* İklim değişikliğinden bir aldatmaca veya tezgah şeklinde bahsedenler,
* Küresel iklimin ısındığını reddedenler,
* Sera gazı emisyonlarının veya insan faaliyetlerinin iklim değişikliğine sebep olduğunu reddedenler.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ İNKAR EDENLERE SOSYAL MEDYADA İLK HAMLE

Uygulanacak olan yasak, artık içerik üreticilerinin YouTube’da iklim değişikliği fikrini sorgulayan içeriklerden reklam geliri elde edemeyecekleri anlamına geliyor. Ancak içeriklerin platforma var olmaya devam etmesi konusunda şimdilik bir yasak açıklanmış değil.
Google’ın aldığı yasaklama kararı, iklim değişikliğini sosyal medyada inkar edenleri caydırmaya yönelik ilk adımlardan biri olarak yorumlanıyor. Yasakların genişleyerek iklim değişikliğini reddeden içeriklerin kullanıcılara önerilmediği ya da daha az önerildiği bir algoritmaya evrilmesi ihtimaller arasında görülüyor.
İklim değişikliği gibi konularda çalışmalar yapan ABD’li kar amacı gütmeyen kuruluş Avaaz’ın 2020 tarihli bir raporu, YouTube’a “para kazanma programı aracılığıyla iklimle ilgili yanlış bilgilendirme içeriğini teşvik etme” suçlaması getirmişti.