Kategori arşivi: disinformation

Facebook ifşa etti: Avustralya seçimlerine de dezenformasyon bulaştı

Facebook ifşa etti: Avustralya seçimlerine de dezenformasyon bulaştıFacebook’un ana şirketi Meta’nın, Avustralya’da 2019’daki NSW eyalet seçimleri sırasında lokal bir dezenformasyon kampanyasını platformlarından kaldırdığı ortaya çıktı.

2019 seçimlerinde dönemin Başbakanı Gladys Berejiklian, İşçi Partisi muhalefetine karşı zayıf bir çoğunluk ile zafer kazanmıştı.

“NSW eyalet seçimleriyle ilgili yerel siyasi aktörlerle bağlantılı” olan can sıkıcı açıklama, Meta tarafından “dezenformasyonu önlemeye yönelik sektörel davranış kuralları” kapsamında geçen hafta sunulan bir şeffaflık raporunda yer alıyor.

Facebook’tan kaldırılan operasyonun bir İşçi Partisi milletvekilini trollediği iddia edilen hesaplar tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor. Facebook’un girişimi sektöre yönelik getirilen yönetmeliğin ne kadar etkili olduğu konusunu gündeme getirdi. 

Meksika seçimleri “yalan haber” gölgesinde geçiyor

Yeni kurulacak İşçi Partisi hükümetinin dezenformasyonu engellemek için yeni yasalar çıkarıp çıkarmayacağını değerlendirdiği şu günlerde bu soru kilit önem taşıyor zira düzenleyici kurumların teknoloji devlerinden sorunun boyutları hakkında bilgi alma gücü yok. 

Meta’nın şeffaflık raporunda yer verdiği açıklamayla büyük ölçüde örtüşen ve 2019 NSW seçimleriyle ilgili olarak kamuoyuna daha fazla ayrıntı vermeyeceği bir dizi çevrimiçi olay yaşanmıştı. Ancak içlerinden biri açık ara en çarpıcısıydı. Bu, Liberal bir adayın ve çalışanın, daha önce ABC tarafından bildirilen trolleme iddiaları nedeniyle Facebook hesaplarını askıya alması olayıydı. 

DEZENFORMASYONLA GÖNÜLLÜ YÖNETMELİK HAZIRLANDI

Avustralya’da Facebook, Google, Twitter ve TikTok gibi devleri temsil eden DIGI, federal hükümetin talebi üzerine 2021 yılında dezenformasyon ve yanlış bilgilendirmeye ilişkin gönüllü bir uygulama kuralları getirmişti.

Bu girişim, Rusya’nın 2016 ABD başkanlık seçimlerine müdahalesini ve Doğu Avrupa’da ortaya çıkan ve 2019 Avustralya federal seçimlerini hedef alan, kullanıcıları sosyal medyadan düşük kaliteli reklamlarla dolu harici web sitelerine yönlendirmek amacıyla aşırı sağ içerikli sohbet konularıyla oluşturulmuş finansal güdümlü bir kampanyanın ardından geldi.

Meta, Google, Twitter, Microsoft ve TikTok, hizmetlerinde yanlış bilgi ve dezenformasyonun yayılmasını durdurmak için ne gibi önlemler aldıklarını kullanıcılara bildirme ve yaptıkları çalışmalar hakkında ayrıntılı bilgi vermeye yönelik ‘şeffaflık’ raporları sunmalarını ön gören yönetmeliğe imza attılar.

Yönetmelik kapsamında yanlış bilgilendirme (misinformation), zarar vermesi muhtemel yanlış veya yanıltıcı bilgiler olarak tanımlanırken, dezenformasyon, kullanıcılar tarafından spam ve botlar yoluyla dağıtılan yanlış veya yanıltıcı bilgiler olarak yer alıyor.

KURALLAR TEKNOLOJİ DEVLERİNİ ŞEFFAFLIĞA TEŞVİK EDECEK

DIGI genel müdürü Sunita Bose,  “Yönetmeliği imzalayan tarafların hepsi çok farklı ürünler sunuyor, bu nedenle farklı dijital platformlar arasında anlamlı karşılaştırmalar yapabilmek her zaman zorlu bir görev olacaktır. Kurallar, imzacıları zaman içinde hizmetlerinde iyileştirmeler yapmaya teşvik etmeye odaklanıyor ve yıllık şeffaflık raporlarının kamuya açıklanması bu noktada hesap verebilirlik sağlıyor.” dedi.

Facebook’un açıklaması, raporunun “koordine edilmiş gerçek dışı davranış” ile ilgili bir bölümünde yer aldı; bu davranış “tipik olarak, stratejik bir hedef doğrultusunda kamusal tartışmayı manipüle etmek için bir operasyonun arkasında kimin olduğu konusunda insanları yanıltmak üzere tasarlanmıştır.”

Öte yandan sektör tarafından benimsenen gönüllü dezenformasyon yönetmeliğini müteakipen diğer şirketlerden gelen raporlar, internette dolaşan yanlış koronavirüs iddialarının boyutunu göstermekte. Örneğin,  TikTok, koronavirüs salgını sırasında Avustralya’daki tıbbi içerikli yanlış bilgilerin kaldırılmasında hızlı bir artış olduğunu ve Eylül 2021’de neredeyse 4500 videonun kaldırıldığını açıkladı. 

TWITTER, KOVID-19’LA İLGİLİ DEZENFORMASYON İÇERİKLİ 1028 GÖNDERİYİ KALDIRDI

Geçen yıl Ocak ve Haziran ayları arasında Twitter, Avustralya’dan COVID-19 ile ilgili yanlış bilgi içeren 1028 gönderiyi kaldırdı ve 35 yerel hesabı askıya aldı. YouTube, tehlikeli veya yanıltıcı COVID-19 içeriğine ilişkin kurallarını ihlal eden yaklaşık 5000 videou kaldırdı.

Ancak bu rakamlar genellikle içeriğin yayından kaldırılmadan önce kaç kişi tarafından görüldüğünü ne kadar hızlı tespit edildiğini, ne kadarının rapor edildiğini ancak yayından kaldırılmadığın göstermemekte.

Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nün dezenformasyon programını yöneten Jake Wallis, gönüllü şeffaflık raporlama sürecinin iyi bir başlangıç adımı olduğunu ancak zorlukların devam ettiğini söyledi. 

“ABD’nin Ukrayna’daki Biyolojik Silahları” nasıl Rusya’nın büyük yalanı haline geldi?

“Bir saldırıyı haklı çıkarmak için bir komplo teorisi devreye sokulabilir mi?” Soruyu yönelten ABD ve cevabı da apaçık bir şekilde “evet”. Bahsi geçen komplo teorisini kullanarak Ukrayna’ya yönelik saldırısını haklı göstermeye çalışan ise Rusya’dan başkası değil. 

İki haftadan kısa bir süre içinde, Ukrayna’daki biyo laboratuvarlarıyla ilgili bir komplo teorisi yayıldı. Aşırı sağcı medya organı Qanon’un Twitter hesabından yayılan bu komplo, hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin rejimi hem de ABD’li aşırı sağcılar tarafından suiistimal edildi. Şimdilerde, Beyaz Saray, bu komplonun Putin tarafından Ukrayna’ya biyolojik silah saldırısı için gerekçe olarak kullanılabileceğini söylüyor.

Rus işgalinin ABD tarafından kurulan biyo-laboratuvarları yok etmek için bir gerekçe olduğu yönündeki komplo teorisi, Putin’in Ukrayna’da hava saldırılarına başlamasından birkaç saat sonra çevrimiçi olarak ortaya çıktı. O zamandan beri, bu bilgi Rus dezenformasyon hesapları, devlete ait Çin ve Rus medyası, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Dmitry Medvedev dahil Rus yetkililer tarafından açıkça dile getirildi. Ayrıca QAnon lideri Ron Vatkins ve eski ABD Başkanı Donald Trump’ın danışmanı Steve Bannon da dahil olmak üzere aşırı sağcı figürler tarafından da gerçekmiş gibi lanse edildi. 

Rusya kaynaklı dezenformasyon aktörlerinin Avrupa’da güven ortamını sarsmayı hedeflediği ortaya çıktı

ABD savunma ve istihbarat topluluğunda Rus bombardımanının aslında biyolojik bir faciaya neden olabileceği ya da Rusya’nın biyolojik ya da kimyasal silah konuşlandırmasının bahanesi olabileceği yönündeki korkuların artması, şüphecilerin Amerika’nın sakladığı bir şeyleri olduğu inancını güçlendirmeye hizmet etti.

Bahsi geçen komplo teorisi, geçtiğimiz salı günü Senato Dış İlişkiler Komitesi duruşması sırasında ekstra bir destek aldı. Senatör Marco Rubio, ABD Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland’a Ukrayna’da biyolojik silah olup olmadığını sordu. Gelen cevap şu yöndeydi: “Ukrayna’nın biyolojik araştırma tesisleri bulunuyor. Amerika Birleşik Devletleri bu araştırma tesislerinin Rus kuvvetlerinin eline geçmemesi için Ukrayna hükümetiyle birlikte çalışıyor.”

UKRAYNA’DAKİ BİYOLABORATUVARLAR İDDİASI

Kategorik olarak ABD’nin Ukrayna’da biyolojik silah üretilmesini finanse ettiğini söylemese bile, Nuland’ın yorumları komplo teorisini dile getirenler tarafından kanıt olarak yorumlandı. Bu kişilere göre laboratuvarlar o kadar tehlikeli ve riskli deneyler yapıyor ki onları yok etmek Rusya’nın hakkı. 

Aşırı sağcı polemikçilerle giderek daha fazla ortak noktada buluşan yazar Glenn Greenwald ise Nuland’ın yorumlarını Ukrayna’da ABD tarafından kontrol edilen veya yaratılan biyolojik silahların teyidi olarak nitelendirdi. Greenwald, “Bu biyolojik araştırma tesislerinin Rusların eline geçmesi konusunda ‘oldukça endişeli olunmasının tek nedeni, bunların Rus bilim adamlarının henüz kendi başlarına geliştirmedikleri ve hain amaçlar için kullanılabilecek sofistike materyaller içermeleri” diye yazdı. 

Greenwald’ın teorisi Fox News sunucusu ve Amerikan aşırı sağcılarının de facto sözcüsü Tucker Carlson’ın tarafından da hızla onaylandı. Carlson, komplo teorisinin yaratıcısı uzun zamandır Qanon’un takipçisi olmasına rağmen, Qanon’un bu komplodan sorumlu olduğu fikrini reddetti. Carlson, Nuland’ın ifadesinin “günlerdir bize söyledikleri Rus dezenformasyonunun bir yalan, bir komplo teorisi, çılgınca ve ahlaksız bir iddia olduğuna inanmanın aslında tamamen doğru olduğunu” gösterdiğini söyledi. 

RUSYA’NIN PROPAGANDA ÇALIŞMALARI ETKİLİ OLDU

Carlson’un bu “gizli” laboratuvarların varoluşsal bir tehdit oluşturduğu ve bu yüzden ABD ve Ukrayna’nın apaçık bir şekilde suçlu olduğu sonucuna varması, Rusya’nın son on yıldaki propaganda çabalarından kaynaklanıyor. 

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova ise düzenlediği basın toplantısında, “Sınırımızın yakınında bulunan Ukrayna biyo laboratuvarlarında biyolojik silah bileşenlerinin geliştirildiği sonucuna varılabilir.” dedi ve ekledi: “24 Şubat’ta tehlikeli patojenlerin acilen imha edilmesi, Ukrayna ve ABD’nin Biyolojik ve Toksin Silahları Sözleşmesi’nin 1. Maddesini ihlal ettiği gerçeğini örtbas etmeye yönelik gerekli bir adımdı.”

Moskova’nın komplo teorisini coşkulu bir şekilde sahiplenmesi, Washington’un alarmı yükseltmesine neden oldu. Salı günü, Rubio müsteşara, “Ukraynalıların ülkede biyolojik silahları serbest bırakma planını ortaya çıkardıklarını” iddia ederek Rus kaynaklarından yayılan propagandayı sordu: “Ukrayna’da biyolojik veya kimyasal bir silah durumu veya saldırı olursa, bunların yüzde 100 Rusların işi olduğu düşünüleceğinden şüpheniz olur mu?”

Nuland şu şekilde cevap verdi: ”Hiç şüphe yok senatör ve karşılarındakini kendilerinin yapmayı planladıkları şeyle suçlamak klasik Rus tekniği”

Beyaz Saray Basın Sekreteri Jen Psaki ise çarşamba günü bu düşünceyi yineleyerek, “Bizler Rusya’nın Ukrayna’da muhtemelen kimyasal veya biyolojik silah kullanacağı veya bunları kullanarak yanıltma operasyonu yaratacağı konusunda uyanık olmalıyız.” dedi.

Meta, Putin’e yönelik nefret söylemine izin verecek mi?: “Ruslara ölüm çağrısı ve neo-Nazileri övmek serbest”

İngiliz haber ajansı Reuters, teknoloji devlerinden Meta bünyesinde yer alan Facebook ve Instagram platformlarının “nefret söylemi” politikasında değişikliğe gittiğini iddia etti.

Buna göre Meta, Facebook ve Instagram kullanıcılarına Ukrayna’daki durum göz önünde bulundurularak Ruslara ve Rus askerlerine karşı ‘şiddet çağrısı’ yapmaya geçici olarak izin verebilir.

YER VE YÖNTEM BELİRTİLMEDİĞİ SÜRECE “ÖLÜM ÇAĞRISI” YAPMAK SERBEST

Reuters’in, Meta’nın Facebook ve Instagram platformlarına çalışan içerik moderatörlerine gönderdiği e-postalardan aktardığı bilgilere göre, “nefret söylemi” politikasında geçici olarak değişikliğe gittiğini ve ‘yer ve yöntem belirtilmediği sürece’ Rus devlet başkanı Vladimir Putin gibi isimlere ‘ölüm’ çağrısı yapan gönderilere izin verileceğini duyurdu.

Bununla birlikte neo-Nazi olduğu bilinen Azuv Taburu için de övgüyle bahsedilen paylaşımlara da izin verileceği belirtildi.

Geçici politika değişikliklerinin Letonya, Litvanya, Estonya, Polonya, Slovakya, Macaristan, Romanya, Rusya ve Ukrayna için geçerli olduğu belirtilirken Meta, şu an için herhangi bir açıklama yapmadı.

TWITTER’DAN RUS ELÇİLİĞİ’NE ENGEL

Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Çarşamba günü Mariupol’daki çocuk ve doğum hastanesinin Rus güçleri tarafından vurulduğunu ve bunun “soykırımın nihai kanıtı” olduğunu belirtmişti. 

Arakanlı Müslümanlar’dan Facebook’a milyarlarca dolarlık şiddeti teşvik davası

İngiltere’deki Rus Büyükelçiliği de Twitter’dan yaptığı paylaşımda çocuk ve doğum hastanesinin faaliyette olmadığı, neo-Nazi Azuv Taburu tarafından kullanıldığı ve yaralı kadınların ‘aktörler’ olduğunu belirttiği bir paylaşımda bulunmuştu.

Sosyal medya platformu Twitter ise, Rus Büyükelçiliğinin yaptığı bu paylaşımı, “şiddet olaylarının inkârıyla ilgili” kuralları ihlal ettiği gerekçesiyle kaldırdı.

“Türkiye’de Medya Dezenformasyonuyla Mücadele” konulu seminer düzenlenecek

Türkiye’de bilgi düzensizliği ve dezenformasyla mücadeleye ilişkin eğitimlerin verileceği seminer programı 13 Aralık’ta başlıyor.

NATO Kamu Diplomasisi Birimi tarafından desteklenen “Türkiye’de Medya Dezenformasyonuyla Mücadele” başlıklı, Türkiye’de bilgi düzensizliği ile mücadeleye katkı sunmaya odaklanan proje, bilgi düzensizliğine neden olan ve bu yolla bilgi ekosistemine derinden zarar veren faktörlerin neler olduğu, neden ve nasıl meydana geldiği ve hangi kanallarla engellenebileceği konusunda tartışmalar yürütmeyi, medyanın yanlış bilginin yayılması ve engellenmesindeki rolüne dikkat çekmeyi ve de bilgi bozukluğuna karşı Türkiye medyası ve sivil toplum kuruluşlarını daha dayanıklı hale getirmek amaçlıyor.

Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emel Parlar Dal ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emre Erdoğan tarafından yürütülen bu proje, 2020 yılının Kasım-Aralık aylarında gerçekleşen “Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa Etmek” ve 2021 yılının Haziran-Temmuz aylarında gerçekleşen “Türkiye’de Bilgi Düzensizliği ile Mücadele Etmek” isimli projelerin devamı olarak tüm medya ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve çalışanlarına yönelik olarak tasarlandı.

2020 yılı Aralık ayında Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa Etmek başlıklı 12 dersten oluşan Seminer Programı’nı başarıyla tamamlayan 300’den fazla katılımcıya sertifika verildi. 2021 yılı Haziran ayında Bilgi Düzensizliği ile Mücadele projesi kapsamındaki Eğitici Eğitimi Programı’nda bilgi düzensizliği konusuyla ilgilenen 20 eğitici, proje koordinatörleri tarafından gerçekleştirilen iki günlük bir eğitimden geçerek bu konuda detaylı olarak bilgilendirilmişti.

Temmuz ayında ise eğiticiler Türkiye’nin pek çok şehrindeki katılımcılara yaklaşık ikişer saatlik çevrimiçi derslerle günümüz bilgi ekosistemi, yanlış bilginin dijital ortamda yayılımı, yanlış bilgiyle mücadele, küresel politikada dezenformasyon gibi konularda eğitimler verdil; bu eğitimlere de toplamda 300’den fazla katılımcı katılarak sertifika almaya hak kazandı. Ardından bu eğitimler www.dezenformasyonegitimi.org internet sitesinde Dezenformasyon Eğitimi başlığıyla dileyen herkesin ücretsiz bir şekilde kullanıcı adı ve şifresiyle giriş yaparak her an ulaşabileceği açık erişimli bir kurs tasarlanarak desteklendi.

Açık erişimli Dezenformasyon Eğitimi halen devam etmekle beraber, 13 Aralık’ta başlanacak “Türkiye’de Medya Dezenformasyonuyla Mücadele” başlıklı programda medya ve STK çalışanları/temsilcileri için 6 seminerden oluşacak kapsamlı bir seri hazırlandı. Bu seride, Prof. Dr. Emre Erdoğan “Bilgi Düzensizliğinde Temel Kavramlar”, Prof. Dr. Emel Parlar Dal “Uluslararası Örgütlerin Bilgi Düzensizliğiyle Mücadelesi”, Dr. Gökçe Gezer “Bilgi Düzensizliğinin Güvenlik Boyutu”, Doç. Dr. Sinan Alper “Bilgi Düzensizliğinin Psikolojik Boyutu”, Doç. Dr. Bilge Şenyüz “Medya Ekosistemi ve Bilgi Düzensizliği”, Büyükelçi (E) Tacan İldem “NATO’nun Dezenformasyonla Mücadele Stratejisi” başlıklarında çevrimiçi seminerler verecekler. Programın ardından ise kamuoyuna açık bir politika raporu yayımlanacak.

Proje detayları ve önceki çalışmalar için www.rdmedu.cominternet sitesini ve @rdismisedu isimli Twitter hesabını ziyaret edebilirsiniz!

Arakanlı Müslümanlar’dan Facebook’a milyarlarca dolarlık şiddeti teşvik davası

Myanmar’da Müslümanların çoğunlukta olduğu Arakan’da ordunun operasyonuyla yurtlarını terk etmek zorunda  Arakanlı Müslümanlar, Facebook’a şiddeti teşvik ettiği gerekçesiyle 150 milyar dolarlık dava açtı.

Arakanlı Müslümanlar, “yaşadıkları kıyım ve şiddetin Facebook platformlarında teşvik edildiğini” ileri sürerek sosyal medya devinden 150 milyar dolar talep etti.

Myanmar’da 2017’de ordunun operasyonunda 10 bini aşkın Müslümanın öldürüldüğü tahmin ediliyor. Facebook, “nefret içeren” yanlış bilgilerin yıllar boyunca platformdan yayılmasını engellememekle suçlanıyor.

Arakanlı mültecilerin bir kısmını temsil eden İngiltere’deki bir hukuk bürosu, Facebook’a bir mektup gönderdi.

Mektupta şu suçlamalar yer alıyor:

  • “Facebook’un algoritmaları Arakanlı Müslümanlara yönelik nefret söylemini körükledi.”
  • “Şirket, Myanmar’daki politik durumu hesaba katan bir moderasyon ve doğrulama faaliyetine yatırım yapmadı.”
  • “Şirket, Müslümanlara yönelik şiddeti körükleyen hesap ve gönderileri kaldırmakta başarısız oldu.”
  • “Vakıfların ve medyanın uyarılarına rağmen doğru ve zamanında adım atmakta yetersiz kalındı.”

Geçtiğimiz ay Meta ismini alan Facebook, suçlamalara henüz yanıt vermedi. ABD’de de hukukçular San Francisco’da Facebook aleyhinde benzer bir suçlamayla dava açtı.

Facebook: Dezenformasyon amaçlı hesaplar çığ gibi büyüyor

ABD’deki davada, Reuters’ın bir araştırmasında ortaya çıkan nefret içerikli Facebook paylaşımlarına

da yer verildi. Bunlardan birisinde, “Onlarla, Hitler’in Yahudilere karşı yaptığı gibi mücadele etmemiz gerekiyor” tespitleri yer alıyor. Bir başka gönderide ise, “Onları benzin döküp yakın ki, Allah’a daha hızlı ulaşsınlar” ifadesi var.

“İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİN ÇOĞALMASINA ZEMİN YARATTI”

Facebook’un Myanmar’da 20 milyonu aşkın kullanıcısı var. Birçok kullanıcı için sosyal medya platformu, haber paylaşma ve haber almanın başlıca aracı konumunda. Facebook, 2018’de Arakanlı Müslümanlara yönelik nefret söylemi ve şiddetin körüklenmesine karşı “önlem almakta yetersiz olduğunu” kabul etmişti.

Şirketin yaptırdığı bağımsız bir incelemede, platformun “insan hakları ihlallerinin” çoğalması için zemin yarattığı değerlendirmesi yapılmıştı. Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar’da Müslümanların çoğunlukta olduğu Arakan’daki çatışmaların 2017’de alevlenmesi üzerine, binlerce kişi kaçarak Bangladeş sınırına yığılmıştı. Ara bölgede sıkışıp kalan Arakanlı Müslümanlar, işkenceye uğradıklarını, gençlerin Myanmar ordusu tarafından öldürüldüğünü söylemişti.

Myanmar ordusu ise bölgedeki silahlı militanlara yönelik operasyon yaptığını iddia etti. Ancak operasyonlarda 10 bini aşkın kişinin ölmesi, uluslararası kamuoyununun dikkatini bölgeye çevirdi.

700 bini aşkın Arakanlı Müslüman, bu süreçte evlerini terk etti. 2018’de Birleşmiş Milletler, Facebook’un çevrimiçi nefret söyleminin yayılmasına karşı yavaş ve etkisiz bir refleks verdiği suçlamasını yapmıştı.

Kaynak: BBC Türkçe