Ortağı Christoph Wachter ile beraber internet üzerinden iletişimi aktivizmle birleştirip birçok sanatsal projeye imza atan Mathias Jud; Ocak 2015’te yaptığı TEDTalks konuşmasında hayata geçirdikleri üç ayrı sanat projesinden bahsediyor. Birçok değişik eser tasarlamış olan sanatçı, yaptığı projelerle iletişim imkanlarımızın limitleriyle beraber kendi kimliklerimizi sorgulamamıza da olanak sağlıyor.
İlk projesini Berlin’de, “Yönetim Bölgesi”nin İkinci Dünya Savaşı’nda yıkılmayan tek eski binası ve başbakanlığa en yakın konsolosluk olan İsviçre Konsolosluğu’nda yapıyor. Jud, Almanya’nın ileri demokrasisine rağmen, insanların bu bölgede toplantı ve gösteri düzenlemelerinin yasak oluşunun ilginçliğine değiniyor ve ekliyor: Kendimizi ifade etmemizin belirli düzenlemelere tabi olduğunun farkına vardığımızda daha farklı bir bakış açısına sahip olabiliriz.
BİLGİ GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ TED ÖZETLERİ İÇİN TIKLAYINIZ
Bizi dinleyenlerle konuşabilir miyiz?
Birkaç yıldır Amerikan ve İngiltere Konsolosluklarının çatılarına yerleştirilen antenler yardımıyla Angela Merkel’in cep telefonu dahil olmak üzere bütün bölgenin Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) ve İngiliz GCHQ (Government Communication Headquarters) tarafından dinlenildiğini hatırlatan Jud, İsviçre Konsolosluğu’ndan gelen teklifle bu projeyi hayata geçirdiklerini anlatıyor.
Ortağı Wachter ile beraber, İsviçre Konsolosluğu çatısına birçok anten yerleştiren Jud, bu antenlerin sağladığı bedava kablosuz internet bağlantısı ile isteyen herkesin anonim olarak mesaj gönderebilmesini sağlıyor. Jud bu sistemle, konsolosluklar ve hükümetin farklı departmanlarında çalışanlar da dahil olmak üzere halkın 15,000’den fazla mesaj gönderdiğini belirtiyor. Jud’a göre bu proje bakış açılarımızı genişletmenin dışında, dünya görüşümüzü kısıtlayan sosyal, politik ve estetik kuralların ötesine geçmemizi sağlıyor.
Sesini duyuramayanlar için sanat
Yaptıkları diğer projenin adı ise “Hotel Gelem”. Mathias Jud Roman ailelerle beraber Almanya, Fransa ve Balkanlarda açtıkları bu otellerin ticari bir yatırımdan çok, birer sembol olduğunu belirtiyor. İnternetten davetiye isteyen insanlar, Roman ailelerinin yaşam koşullarında, onlarla beraber kalıyorlar ve bu sayede küreselleşmenin gizlediği birçok gerçeğin ortaya çıkması sağlanıyor. Jud’a göre yeni olan ırkçılık, yoksulluk ya da dışlanmışlık değil; ayrıcalıklı olmayan insanların küreselleşme çağında bile seslerini duyuramaması. Jud bu projeyle dijital olmasa da onlara seslerini duyurabilecekleri ortak bir alan yaratmış olduklarını ifade ediyor.
Üçüncü proje ise Avustralya’da Queensland Teknoloji Üniversitesi’nde hayata geçiyor. Jud ve Wachter Avustralya seyahatleri boyunca zor koşullara rağmen birçok tutuklu sığınmacıyla iletişim kurma şansı bulmuş. Avrupa pasaportu için ülkeye giriş kolay olmasına rağmen sığınmacıların tutuklanıp bazen yıllarca hapis yattıklarını belirten Jud, bu projeyle sığınmacılar ve insanlar arasında iletişim sağlanmasını ve hikayelerinin başka insanlara ulaşmasını hedefliyor. Sığınmacıların tutuldukları merkezlere kulaklıklı telefonlar yerleştiren Jud; insanlara hikayelerini anlatmalarının ne kadar güçlü bir deneyim olduğuna değiniyor. Aynı zamanda İsviçre ve Yunanistan’daki sığınmacı kamplarına da iletişim için sistemler kuran ikili, bu yöntemle hem onların temel ihtiyaçlarından, hem de yaşam savaşlarından haberdar oluyor.
Eşit ve küresel anlamda erişebileceğimiz bir iletişim için savaş verip kendi iletişim ağlarımızı oluşturmamız gerektiğine değinen Jud, bu sayede sessizliğimizi ve politikanın üzerimizde kurduğu baskıyı yenebileceğimizi söyleyerek, konuşmasını sonlandırıyor.
MATTHIAS JUD’UN TED KONUŞMASI
HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ
[wysija_form id=”2″]