Etiket arşivi: zte

Avrupa’da Huawei karşıtı dalga büyüyor

Huawei’in de dahil olduğu Çinli telekomünikasyon devlerini Avrupa’da zor günler bekliyor.

ABD’nin ardından Almanya ve İsveç başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden de Çinli telekomünikasyon şirketlerinin hizmetlerinin yasaklanmasına yönelik adımlar geldi. Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer, Sydney Morning Herald gazetesine yaptığı açıklamada, “Bize sunulan teknoloji kusursuz değilse, kullanılamaz. Bunun siyasi sonuçları çok ağır olacaktır.” ifadelerini kullandı.

BİZ AVRUPALILAR SADECE GÜVENECEĞİMİZ TEKNOLOJİLERİ KULLANIRIZ

Alman bakanın değerlendirmesi, ABD’li meclis üyeleri ve yetkililerin Çin yapımı 5G kablosuz teknolojisinin bir istihbarat krizi oluşturduğuna dair yaklaşık iki yıldır devam eden uyarılarının ardından, Çin ile ilgili Atlantik ötesi iş birliğinin önemli bir zaferi olarak değerlendiriliyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Huawei ve diğer Çinli teknoloji devlerinin açık bir şekilde yasaklanmasına uzun süredir direniyordu.

Almanya Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer, Çin’e sert çıktı

Kramp-Karrenbauer ise açıklamalarının devamında şunları kaydetti:

“Çin, IT ağlarının ve veri akışının politik bir boyutu olduğunun gayet farkında olan bir ülke. Pekin’deki mevkidaşlarımızın biz Avrupalıların sadece güvenebileceğimiz teknolojileri kullanacağımızı anlayacaklarına eminim.”

Avustralya, yabancı bir devletin kanun dışı talimatlara tabi olma olasılığını” öne sürerek Huawei ve ZTE’yi beşinci nesil kablosuz teknoloji altyapısından 2018’de çıkarmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Avrupalı müttefikleri, Huawei ile yapılacak herhangi bir ortaklığın ülkeleriyle ABD arasındaki askeri iş birliğini tehlikeye atabileceği konusunda uyarmıştı.

Pompeo Haziran ayında yaptığı açıklamada, “Dalga Huawei aleyhine dönüyor” derken şu ifadeyi kullanmaktan da geri durmadı: “Ülkelerin, şirketlerin ve vatandaşların en hassas verileri konusunda kime güvenmeleri gerektiği sorusunun cevabı her geçen gün daha fazla netlik kazanıyor. Sorunun cevabı kesinlikle Çin Komünist Partisi değil.”

5G ve Huawei neden teknolojik soğuk savaşın merkezinde?

İNGİLTERE DE YASAKLAMIŞTI

Pompeo’nun bu değerlendirmesi başlangıçta İngiliz yetkililerin Pompeo’nun itirazlarını geri çevirmelerine rağmen Huawei’yi Birleşik Krallık’ın 5G ağlarından yasaklayacaklarını açıklamasından sadece birkaç hafta önce geldi.

Çinli yetkililer, Pompeo’yu teknoloji şirketinin Çin istihbarat servisleriyle bağları konusunda yalan söylemekle ve Amerikan liderliğini takip eden ülkelere ekonomik misilleme tehdidinde bulunmakla suçluyor.

Kramp-Karrenbauer’in açıklaması Almanya’nın Çin ile derin ekonomik bağlarının ve Merkel’in ekibi ile Trump yönetimi arasında belli dönemlerde ortaya çıkan anlaşmazlıkların dahi Huawei’i korumaya yetmeyeceğini gösteriyor. ABD başkanlık seçimlerinin sonucu ne olursa olsun Batı’nın Pekin ile ilişkilerde birlik olup olamayacağı konusunun önemli olacağını söyleyen Savunma Bakanı,: “Atlantik boyunca her zaman çekişmelerimiz oldu. Bu değişmeyecek. Önemli olan büyük meseleleri doğru bir şekilde üstesinden gelmek.  Çin de büyük bir mesele.” şeklinde konuştu.

İSVEÇ ORDUSU ‘ÇİN EN BÜYÜK DÜŞMAN’ DEDİ, HUAWEI YASAKLANDI

Öte yandan İsveç de Huawei ve ZTE’yi  5G ağı altyapısında Huawei ve ZTE ekipmanlarının kullanılmasını güvenlik gerekçesiyle yasakladığını duyurdu.

İsveç Posta ve Telekom Müdürlüğü (PTS), İsveç Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik servisi tarafından verilen Çin’in İsveç’in en büyük düşmanlarından biri olduğu yönündeki tavsiyeler doğrultusunda Çinli Huawei ve ZTE firmalarına yasak getirildiğini duyurdu.

İsveç, Avrupa’nın önde gelen telekom ekipmanı tedarikçilerinden biri olan ve Huawei’nin en büyük rakibi olarak bilinen Ericsson ERICb.ST’ye ev sahipliği yapıyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

ABD, Huawei’nin Türkiye’deki yatırımlarından rahatsız

ABD’nin Çinli telekomünikasyon devi Huawei’nin küresel pazar payını daraltma girişimleri devam ederken, şirketin Türkiye yatırımlarının ABD’yi rahatsız ettiği üst düzey yetkililerce dile getirildi.

Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Mile Pompeo, Huawei ve Çinli firmaların Türkiye’de göstermiş olduğu faaliyetten dolayı rahatsız olduğunu dile getirmişti. Yasaklamaların ve yaptırımların odağında olan Huawei, konu hakkında açıklamasını yaptı.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Washington Examiner’a Çin’in Huawei üzerinden dünyadaki nüfuzunu arttırma çabalarına ilişkin geçen hafta verdiği röportajda, “Şu anda Türkiye’de önemli miktarda veriye sahip olmanız ve bu verilerin Çin Komünist Partisi’nin elinde olduğu gerçeği her zamankinden daha dikkatli olmamız gerektiği anlamına geliyor.” ifadelerini kullanmıştı.

Şarj kablosu deyip geçmeyin, bilgisayarınız hackerların eline geçmiş olabilir

TÜRKİYE’DEKİ YATIRIM MİKTARI 520 MİLYON TL

Konuyla ilgili açıklama yapan Huawei Türkiye, Çinli şirketin Türkiye ile ilişkilerine vugu yaparak Ar-Ge Merkezinin 10. yılında olduğunu belirtti. Ayrıca bu merkezin Çin’den sonra en büyük ikinci Huawei Ar-Ge merkezi olduğu aktarıldı. Yine Ar-Ge merkezinin Türkiye’de telekomünikasyon alanında çalışan 17 merkezden biri olduğu ifade edildi.

Türkiye’deki yatırım miktarının 520 milyon TL olduğu aktarılırken, istihdama dair önemli çalışmaların da yapıldığı aktarıldı. Bununla birlikte diğer Türk firmalarında da danışmanlık verildiği belirtildi. Şu ana kadar 1.500 mühendis ve araştırmacının çalıştığı belirtilirken, 620 aktif profesyonel çalışanın olduğu aktarıldı. Bu sayının önümüzdeki yıl yüzde 10 artması hedeflendiği belirtildi.

Huawei, İstanbul Üniversitesi’nde Ağ Akademisi kurdu

Ayrıca Türkiye’de geliştirilen ürün ve sistemlerin 30 ülkeye de ihraç edildiği aktarıldı. İstanbul Ümraniye’deki mühendisler tarafından geliştirilen teknolojilerin Avrupa, Güney Amerika, Orta Doğu ve Asya’da alıcı bulduğu belirtildi. Bu yazılım ihracatıyla birlikte Türkiye’ye 260 milyon dolar girişin sağlandığı söylendi.

Şu anki çalışmalarda da 5G, AI ve HMS kendini gösteriyor. 15 üniversite ve 28 akademisyenle çalışma yaptığını belirten merkezin, yüzde 23 oranında kadın çalışana sahip olduğu da belirtildi.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

  

ABD 5G İHALESİNDE HUAWEİ GÖRMEK İSTEMİYOR

ABD Yönetimi müttefiklerine 5G altyapı ihalelerine Huawei’nin sokulmaması gerektiği konusunda uzun zamandır uyarılarda bulunuyor. 5G altyapısı konusunda Çinli şirketin önemli fiyat avantajları bulunuyor. İngiltere, ABD, Yeni Zelanda, Avustralya ve Kanada’dan oluşan ve 5 Göz olarak bilinen istihbarat ortaklığının üyeleri Huawei’yi 5G ihalesine sokmama kararı almıştı.

Amerika’nın öne sürdüğü iddialar arasında Huawei’nin elindeki verileri Çin Yönetimi ile paylaşması öne çıkıyor. Huawei’nin yatırımlarını artırdığı Türkiye’de ise hükümetin 5G ihalesinde güvenlik ile ilgili bir endişesi bulunmadığı açıklanmıştı.

Türkiye, 5G teknolojisinde güvenlik endişesi taşımıyor

Uluslararası güç mücadelesine dönüşen 5G ihalesinde gözler Almanya’da

Birçok ülke, Çin teknoloji şirketi Huawei ve ZTE’nin 5G ihalesine girmesini ulusal güvenlik kaygıları nedeniyle yasakladı.

ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda ile başlayan dalga Avrupa’ya yayıldı ve Fransa, İngiltere, İspanya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti de benzer gerekçelerle Huawei’ye karşı duruş sergilemeye başladılar. Fransız Orange ve İngiliz BT gibi büyük telekomünikasyon firmaları Huawei ekipmanlarını altyapılarından çıkardıklarını ve 5G altyapısında da kullanmayacağını açıkladı.

Huawei’nin her geçen gün müşteri kaybetmesinin ardından gözler IT altyapısı olarak Avrupa’nın kaptanı diye tabir edilen Almanya’ya çevrildi. 5G için frekans bantlarının ihalesine başlanan ülkede, ihaleye girecek firmalar için kriterler yayınlandı.

Bugüne kadar Vodafone, Deutsche Telekom, Telefonica ile United Telecom’un iştiraki olan 1&1 Drillisch ihaleye girecekleri düşünülüyor. Bunlardan sonuncusunun ismini ilerleyen günlerde daha çok duyabiliriz çünkü 1&1 Drillisch’in 5G için kendi altyapısını kurma gücü olmadığı için bu işi ZTE’ye taşere etmeyi planladığı basında çıkan bilgiler arasında.

Almanya, düzenlenecek olan 5G ihalesinde seçeneklerini arttırarak rekabeti kızıştırma peşinde. Huawei teknolojisinin rakiplerine göre daha ucuz olmasının yanında, Almanya’nın ABD’den Çin teknolojisi kullanımı konusunda önemli bir farkı var: ABD’nin aksine Almanya’daki büyük operatörlerin hemen hepsi zaten Huawei ve/veya ZTE ekipmanlarını altyapılarında kullanıyor.

5G’nin 4G ekipmanları üzerine kurulacağı düşünüldüğünde, Çin teknolojisinden vazgeçmek aynı zamanda 4G altyapısında bulunan Çin menşeli altyapının da değişim maliyetini göze almak anlamına geliyor. Tam da bu nedenle Alman operatörler Çin teknoloji şirketlerine karşı bir duruş sergilerken, Amerikalı meslektaşları kadar ‘öfkeli’ değiller.

Çinli Firmalara Karşı Kanıt Var Mı?

Ulusal güvenlik ve maliyet dışında Çin’in 5G teknolojisi ile ilgili bir başka tartışma konusu da 5G altyapısında kullanılacak ekipmanların güvenliğe tehdit oluşturduğuna dair net bir kanıt ortaya konulmamış olması. Hacker kültürünün gelişmiş olduğu Almanya’da henüz Çin’in bilgi ve telekomünikasyon ekipmanlarından casusluk yapıldığına dair bir bulguya rastlanmadı.

2017’de yapılan federal seçimler öncesinde köklü hacker grubu Chaos Computer Club (CCC) kullanılan oyların saklandığı veri tabanında ve oy kullanma gereçlerinde siber güvenlik açığı tespit edip hükümeti uyarmışlardı.

Dünyanın önde gelen düşünce kuruluşlarından German Marshall Fund’un internet sitesinde konuyla ilgili yayınlanan yazıda Huawei etrafında dönen tartışmalar ile ilgili çok sık dile getirilmeyen bir soru soruluyor: Huawei ekipmanları neden daha ucuz?

Nokia ve Ericsson gibi Avrupa firmalarının rekabet edemediği Huawei’nin yararlandığı avantajların başında fiyatlandırma politikasında piyasa ekonomisinin şartlarına göre hareket etme zorunluluğu bulunmaması başta geliyor. Tabi, her Çinli ürün de olduğu gibi ucuz iş gücü ve devlet desteği de önemli faktörlerden sayılıyor.

Huawei ve ZTE: Pekin ile Bilgi Paylaşmak Zorunda

ABD’nin Huawei kararının ardından müttefiklerine Çinli firmayı 5G ihalesine almama baskısı yapması, konuyu bir uluslararası güç mücadelesi ve diplomasi meselesi haline getirdi. Güçlü ticari ilişkileri olan Çin ile siyasi ve askeri müttefiki ABD arasında kalmak istemeyen Berlin yönetimi iki süper güç arasındaki ticaret savaşında olduğu gibi 5G savaşında da ‘Tarafsız kalmayı başarabilecek mi?’ sorusu Alman diplomatların kafalarını karıştırıyor olmalı.

Olayın bir de hukuki tarafı var. Çin yasalarına göre, ellerindeki bilgileri Çin devleti ile paylaşmak zorunda olan Huawei ve ZTE’nin bu durumuna rağmen Almanya Başbakanı Merkel, Japonya ziyaretinde Çinli firmaların ellerinde bulunan verileri Çin ile paylaşmama garantisi vermesi gerektiğinin altını çizmişti. Çinli şirketler ise yasal olarak Merkel’in bu talebini karşılayamıyor.

5G ihalesinde Almanya’nın alacağı bir tavır AB’ye üye diğer ülkeler tarafında da benimsenir ve bir AB ortak duruşu haline gelirse Çin’in Almanya’ya yönelik sert tepkisi beklenebilir. Diğer taraftan Snowden sızıntılarından sonra Almanya ve ABD arasında oluşan güven bunalımının olumsuz bir yansıması Berlin’in Huawei’den yana tavır almasıyla sonuçlanması da ihtimaller arasında bulunuyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Schneier usta ‘yerli-milli yazılım’ hakkında ne düşünüyor?

Türkiye’de birkaç senede bir gündeme gelen ‘yerli milli yazılım’ konusu sadece ülkemizde tartışılmıyor. Özellikle Çin nüfusuna dayalı büyük pazar olma özelliğiyle bir yandan teknoloji şirketlerinin ağzını sulandırırken, diğer taraftan da kabul edilmesi zor şartları şirketlerin önüne koyuyor. Serbest piyasa ekonomisinin hayat bulduğu ABD’de dahi yabancı yazılımlar yasaklanarak yerlerini ABD menşeli güvenlik ürünlerine bırakması isteniyor. Peki güvenlikçiler bu konuda ne düşünüyor?

Estonya’nın başkenti Tallinn’de onuncusu düzenlenen stratejik siber güvenlik konferansı CyCon’a keynote konuşmacısı olarak katılan Bruce Schneier ilham verici ve çok iyi yapılandırdığı konuşmasında Türkiye’de de sıklıkla gündeme gelen ‘yerli-milli’ teknoloji konusu hakkında fikirlerini paylaştı.

Dünyaca ünlü güvenlik uzmanı Schneier, teknolojinin gelişimi ile ilgili olumsuz fikirleri ile biliniyor. Son zamanlarda yaptığı ‘IoT’nin gelişmesi durdurulmalı’ uyarısı bunun en iyi göstergelerinden birini oluşturuyor. Yerli-milli teknoloji ile ilgili görüşlerinden önce Schneier’in ufuk açısı konuşmasından bazı notları sizler için derledik:

Tüm dijital aygıtlar birer bilgisayar halini aldı. Örneğin cebinizdeki telefon değil, sizin başkalarını aramanızı sağlayan bir bilgisayar, arabalar artık dört tekerleği ve motoru olan bilgisayarlar, ATM’ler içinde para olan bilgisayarlar… Dolayısıyla geleneksel olarak İnternet Güvenliği olarak bilinen kavram artık ‘Her Şeyin Güvenliği’ olarak değişti ve bu alanda kazanılan tecrübe daha geniş bir uygulama alanı buldu.

“İnternet güvenliği ‘Her Şeyin Güvenliği’ne dönüşürken aşağıdaki derslerden faydalanılması gerekir,” diyen Schneier usta bugünkü dijital dünyamızın güvenliği hakkında 6 hakikati sıralıyor:

  1. Geliştirilen yazılımların büyük bir çoğunluğu güvenli değil

Yazılımların büyük çoğunluğu güvenli yazılmıyor. Piyasa güvenli yazılım için para ödemek istemiyor. İçerisinde hata olmayan yazılımın nasıl geliştireceğimizi bilmiyoruz. Geliştirilen yazılımların büyük çoğunluğunda güvenlik açığı olduğunu her ay bilgisayarımıza gelen güncellemelerden anlayabiliyoruz.

  1. İnternet güvenlik endişesi olmadan tasarlandı

İnternet tasarlanırken hiçbir zaman güvenli olsun diye bir kaygı taşınmadı. Bunu 2018’de söylemek biraz garip ama 70,80 ve 90’larda güvenlik ile ilgili bu düşünce kabul gören genel bir önermeydi. Bunun temel olarak iki sebebi var:

  • İnternet ilk ortaya çıktığında önemli şeyler için kullanılmıyordu.
  • Dünyanın büyük bir çoğunluğunun internete erişimi yoktu ve yakın zamanda erişimin önündeki bu engellerin aşılacağı öngörülmemişti.
  1. Genişletilebilirlik (Extensibility)

Dünyada bugün evrensel programlama diye bir kavramdan söz edebiliriz. Buna göre bilgisayarların işlevselliği sınırlanamaz. Bilgisayarlar ve dünyanın geri kalanı arasındaki fark budur. Ben büyürken evimizde bulunan kablolu telefonu ne kadar uğraşsam da bir telefondan fazlasını yapamazdı. Ama programlama ile bilgisayarlardaki işlevsellik sınırlanamayacak bir noktaya erişti.

Bu durumun en önemli etkilerinden bir tanesi sistemlerin sürekli olarak evrilmesi sonucu güvenliksizliğin oluşması. Çünkü cihazları programlayanlar gelecekte kullanıcıların cihazlarla yapabilecekleri sınırsız şeylerin hepsini öngöremezler.

Böyle bir açıdan baktığınızda ‘malware’ de aslında bir işlevsel geliştirmedir (functional upgrade). İhtiyacımız olmadığı halde, istemediğimiz halde dijital cihazlarımıza yüklenir.

  1. Karmaşıklık (Complexity)               

İnternet insanoğlunun bu zamana kadar geliştirdiği en karmaşık makine. Bir sistem ne kadar karmaşık ise o kadar saldırı noktasına sahip oluyor. İnsanoğlu bugün güvenlikli sistem geliştirebilmesine oranla daha hızlı şekilde ve daha karmaşık sistemler geliştiriyor. Yani güvenlik alanında önemli olumlu adımların atılması yadsınamaz ama diğer taraftan daha hızlı şekilde karmaşık sistemler kurmaya devam ediyoruz. Hatta kurduğumuz sistemler de daha karmaşık hale geliyor. Güvenlik testi çok daha zor hale gelirken, saldırganın savunma üzerindeki üstünlüğü perçinleniyor.

  1. Karşılıklı Bağlılıktan Gelen Güvenlik Zafiyeti (Vulnerability in Interconnectedness)

Herşeyin birbirine bağlı olduğu dünyada, bağlı olan taraflardan birindeki bir güvenlik zafiyeti, diğer tarafı da olumsuz etkiliyor. Mirai Botneti’nin tüm dünyayı kasıp kavuran DDoS saldırısı CCTV kameralarındaki bir açıklıktan meydana geldi. Aynı şekilde geçen sene Las Vegas’daki bir kumarhaneye siber saldırganlar internete bağlı akvaryum üzerinden sızmayı başardılar. Güvenli nesneler arasındaki güvenliksiz bağlantı da günün sonunda güvenliksiz bir dünyaya kapı açıyor.

  1. Saldırılar sürekli güçleniyor

Saldırılar her geçen gün daha hızlı, kolay ve güçlü hale geliyor. Bunun önemli nedenlerinden bir tanesi bilgisayarların daha güçlü hale gelmesi. Saldırganlar yeni teknikleri öğreniyorlar ve saldırılarını gerçekleştirmek için daha zekice yollar buluyorlar. Eğer kasırgaya karşı bir şey inşa ediyorsanız, kasırganın ya da diğer doğal afetlerin daha zeki hale gelmesini ya da yeni şartlara uyum sağlamasını beklemezsiniz.

Schneier, internet dünyasını güvenlik açısından resmeden 6 maddesini sıraladıktan sonra, kararların böyle bir ortamda verilmesi gerektiğinin altını çiziyor. İlk cep telefonu kuleleri yapıldığında kimsenin aklına, gerçek olmayan (fake) telefon kulesi gibi algılanabilecek cihazların yapılabileceği gelmiyordu. Fakat bugün telefonlardan bilgi almak için güvenliymiş gibi cep telefonlarıyla iletişim kuran cihazlar satılabiliyor. Saldırganlar duruma adapte olup yeni yollar bulurken, savunma tarafının adaptasyonu oldukça maliyetli.

Schneier’in dikkat çektiği maliyetleri açıklamak için cep telefonlarıyla yapılan iletişimin kriptolu hale gelmesi örneğini veriyor. Cep telefonları ile ilk baz istasyonu arasındaki iletişim zayıf şekilde kriptolanmış durumda. Çünkü cep telefonu altyapısı ilk kurgulandığı vakit güçlü bir kripto için daha fazla CPU gücü gerekiyordu ve bu gereksiz maliyet olarak görüldü.

Confidentiality (gizlilik) abartılıyor asıl tehlike integrity (bütünlük)

Medyaya yansıyan büyük hacklerin hepsinin CIA (Confidentiality, Integrity ve Availability – Gizlilik, Bütünlük ve Erişilebilirlik) üçlüsünden gizlilik ile ilgili olduğunun altını çizen uzman, bütünlük ve erişilebilirlik özelliklerinin fiziksel hayata etkilerinin daha büyük olduğunu belirtti.

Bir hastanedeki kişisel verilerin çalınması bilgi güvenliği açısından önemli bir olay. Ama daha tehlikeli olan hastanenin kayıtlarındaki hastaların kan gruplarının değiştirilmesi. Fiziksel dünyada etkileri açısından bütünlük ve erişilebilirlik açıklıklarının daha olumsuz sonuçlara neden olabileceği konusunda uyarıda bulundu.

El Kaide’nin yerli-milli kriptoloji teknolojisi: Mücahidin Sırları

Bruce Schneier konuşmasında ABD hükümetinin Kaspersky’e ve ZTE’ye karşı uyguladığı ‘yasaklama’ politikasına da değindi. Rus ve Çin’de yapılan telefonların, bilgisayarların ve de yazılımların güvensiz bulunmasının, yasağın arkasındaki temel neden olduğunu belirten uzman, böyle bir politikayı arz zincir konusu olarak tanımladı.

Bahsedilen ülkelerde üretilen teknolojilerin içine kullanıcılar üzerinden casusluk yapmak amacıyla kötücül yazılım konulduğuna dair bir ‘inanç’ olduğunu söyleyen Schneier, 2014 yılında Symantec ve Kaspersky’nin Çin’de yasaklandığını hatırlattı.

1997’de İsrail menşeli Check Point firmasının ürünlerinde İsrail hükümetinin erişimine açık bir arka kapı bırakıldığı haberlerinin olduğunu söyleyen Schneier, bir örnek de terör örgütü El Kaide’den verdi: Batılı şirketlerin ürettiği kriptolama teknolojilerinin güvenilmez olduğu kararını veren örgüt takipçilerine Mücahidin Sırları adlı bir kriptolama uygulaması kullanmasını tavsiye etmiş.

“Ürünü geliştiren firmanın hangi ülkede bulunduğu bir problem olarak karşımıza çıkıyor. (Elindeki iPhone’u göstererek) bu telefon bir ABD’li şirket tarafından üretilse bile Amerika’da üretilmedi. Bunun içerisindeki çiplerin, diğer cihazların üretildiği yerlere, yazılımının geliştirildiği yere, yazılım sürecine dahil olan programcıların mensubu olduğu ülkelere de güvenmemiz gerekiyor.”

Bunların dışından dağıtım mekanizmasına da güvenilmesi gerekiyor. Snowden belgelerinden öğrendiğimiz kadarıyla NSA, Cisco routerların içerisine kullanıcıları takip için bir arka kapı açıklığı yüklemiş. Yani üreticiler temiz olsa bile hangi ellerden geçip dijital cihazınızın size ulaştığı da güvenlik açısından önemli.

Schneier son olarak cep telefonu ekranlarında telefona kötücül yazılım bulaşabildiği bir örneği de verip konu hakkındaki düşüncesini ortaya koyuyor: “Ya kimseye güvenmeyeceğiz ya da herkese güvenmekten başka bir seçeneğimiz bulunmuyor.”

Teknoloji endüstrisinin birbirine çok bağımlı ve küresel bir karaktere sahip olduğunu bir kez daha söyleyen Bruce Schneier, “Apple’a telefonunda sadece Amerika’da üretilen parçaları kullan ve sadece Amerikalıların yazdığı kodu telefonun programına yerleştir diyemezsiniz,” dedi.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Trump’ın ZTE antlaşmasına Kongre engeli

Haziran ayında Trump yönetimi ve Çinli teknoloji firması ZTE arasında yapılan antlaşma Kongre engeline takıldı. Antlaşmaya Kongre’nin yeni şartlar ekleme teklifiyle, çözüldü denilen kriz yeniden masaya yatırıldı.

Kongre’deki iki partinin üyelerinin de destek verdiği ve Milli Savunma Yetkilendirme Yasasına (National Defence Authoritization Act) göre eklenmesi önerilen yeni şartlar ZTE’ye uygulanan cezalar aynen kalmasını öngörüyor. Üstelik bu cezaların kaldırılması yürütmenin (başkanın) yetkisinde olmayacak.

Mayıs ayında, ABD’nin ZTE’ye yedi yıl boyunca geçerli olacak ihraç yasağı koymasının ardından şirket bu ülkedeki operasyonlarını durdurmuştu. Amerikan Ticaret Bakanlığı tarafından uygulanan ve tam ismi ‘ihraç ayrıcalığının kaldırılması’ olan yasakla ZTE’nin cihaz üretimi için hayati önem sahip mobil gereçleri ABD’den almasının önüne geçilmişti.

İlgili haber>> Huawei ve ZTE telefonları kişisel bilgileri Çin’e gönderiyor

Bakanlığın kararı Şubat ayında FBI, NSA ve CIA’in ortak bir açıklama yaparak Huawei ve ZTE’nin ürettiği akıllı telefonların güvenilmez olduğunu iddia etmesiyle Çinli teknoloji firmalarına açılan savaşın devamı olarak görülüyordu. (NSA’e çalışan şirketin ZTE telefonlarında bulduğu güvenlik sorunları ile ilgili haberimiz) Ticaret Bakanlığının yasağına gerekçe olarak ise, Çinli şirketin İran ve Kuzey Kore’ye uygulanan ambargoları delmesi gösteriliyordu. Fakat araya Başkan Trump girdi ve bir tweet atarak, Ticaret Bakanlığı’ndan ZTE’nin ABD’de yeniden çalışmasını sağlayacak bir formül bulmasını istediğini açıkladı.

Haziran ayının başında Ticaret Bakanı Wilbur Ross şirketle uzlaşma sağlandığını duyurmuş ancak bu hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi senatörler arasında kızgınlık ve tepkiye neden olmuştu.

Kongre’ye yeni sunulan ve ZTE antlaşmasını baltalayan yeni kanun tasarısı ile Savunma Bakanlığının güvenlik nedeniyle Huawei ve ZTE ile iş yapmasını da yasaklıyor. Milli Savunma Yetkilendirme Yasasının ilgili bölümleri Temsilciler Meclisi’nden geçmiş olsa da, kanun teklifi veren siyasiler ZTE ile ilgili değişikliğin de yasaya eklenmesini ve o şekilde Trump’a imzaya gitmesini istiyorlar.

Trump’ın yasa teklifini veto etmesi ise yeni bir tartışmaya yol açacak. ZTE konusunda Trump ağırlığını koyup bakanlığa emir verdiğini ilan etmesinden 3 gün sonra Trump ailesinin yönettiği şirketlerden biri Endonezya’da Çinli bir şirket ile ortak iş yapmaya başladığı açıklandı. Trump’ın olası bir veto kararının kişisel çıkarları milli güvenlik çıkarlarının üstünde tuttuğuna dair ciddi tepkiye neden olacağı düşünülüyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz