Etiket arşivi: Vladimir Putin

Rusya’nın siber saldırıları, KGB’den miras bir anlayış

Rusya’nın 8 Kasım 2016’daki ABD başkanlık seçimlerine siber yöntemlerle müdahil olarak sonuçları etkilediği yönündeki tartışmaların estirdiği rüzgârlar dinmezken, Donald Trump ekibinin Rus istihbaratıyla bağlantıları konusunda yürütülen soruşturmanın başındaki isim olan FBI Başkanı James Comey’nin ani bir kararla görevinden alınması krizi daha da derinleştirdi.

ABD başkanlık seçimine Rus müdahalesine ilişkin CIA, FBI ve NSA’nın ortaklaşa hazırladığı ve ocak ayında kamuoyuna sadece 25 sayfalık kısmı açıklanan istihbarat raporu, ABD siyasi tarihinin en büyük politik skandallarından birine yol açmıştı. Siyasi kurumların elektronik sistemlerinin hacklenmesi ve çalınan bilgilerin WikiLeaks kanalıyla sızdırılarak ABD’de siyasi krize yol açması KGB’nin uzun yıllardır başvurduğu bir ‘aktif tedbir’ uygulaması olan ‘siyasi sabotajlar’ ile bahse konu ‘siber operasyonlar’ arasında doğrudan bir bağ kurulmasına sebebiyet verdi.

Siber saldırılarda benzer taktikler

Rusya’nın diğer ülkelerdeki seçimlere ilgisi, ABD başkanlık seçimlerinden ibaret de değildi. Örneğin Fransa’da 23 Nisan 2017 tarihindeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turundan iki gün sonra, bilişim teknolojileri güvenliği alanında rüşdünü ispat eden Tokyo merkezli siber güvenlik firması Trend Micro, Rus hackerların, cumhurbaşkanı adayı Emmanuel Macron’un seçim kampanyasını hedef aldıkları iddiasında bulundu.

İlgili haber >> Rus hackerlar, Fransız lider Macron’u hedef almış

ABD istihbarat teşkilatları olağanüstü şekilde üretken bir yapı sergileyen “Pawn Storm” (namıdiğer ‘Fancy Bear’ veya ‘APT 28’) isimli siber espiyonaj grubunun Rus Askerî İstihbarat Servisi ‘GRU’ bağlantısına dikkat çekerlerken, Trend Micro’dan araştırmacı Feike Hacquebord, Pawn Storm’un kullandığı dijital altyapıda Macron’u hedef alan sahte web domain (alan adları) tespit ettiklerini açıkladı.

Öte yandan Hacquebord, Macron saldırılarına ait dijital parmak izlerinin, 2016’da Clinton’ın seçim kampanyasını yürüten Demokratik Ulusal Komite (DNC) ile 2016 Nisan-Mayıs aylarında Almanya Şansölyesi Merkel’in partisini hedef alan saldırılarla benzer tekniklerin kullanıldığını gösterdiğini vurguladı.

Bu gelişmeler, istihbarat dünyasında ‘enformasyon savaşları’ ve ‘etki operasyonları/nüfuz casusluğu’ konularını yeniden gündeme taşıdı. ABD’de devam eden tartışmalarda, Rusya’nın rakip ülkelerin seçimlerini ya da siyasal karar süreçlerini etkileme maksadıyla siber araçlarla yürüttüğü operasyonları, esasında KGB’den miras kalan ve Soğuk Savaş dönemiyle özdeşleşmiş ‘aktif tedbirler’ kültüyle ilişkilendirme teşebbüsleri gündeme geldi.

Yani tarihsel bir kavram olan ‘aktif tedbirler’ konseptiyle, Rusya’nın ‘siber’ ve ‘enformasyon’ operasyonları arasında amaçları, taktikleri ve sonuçları bakımından bir ilişki kurgulanıyordu. Rusya’nın bir taktik olarak aktif tedbirleri siber operasyonlara uyarladığı noktasında kurulan bu ilişki bizzat resmi bir komisyon tarafından dile getirilmişti. ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi’nin 20 Mart 2017 Pazartesi tarihli açık oturumu, ‘Rus Aktif Tedbirler Soruşturması – Open Hearing on Russian Active Measures Investigation’ başlığını taşıyordu.

Aktif tedbirler ve algı yönetimi

Temsilciler Meclisi’nin 15 Mart 2017 tarihli ‘Enformasyon Savaşı ve Karşı Propaganda’ başlıklı oturumunda, Fort Leavenworth’taki Dış Askeri Araştırmalar Ofisi (FMSO)’nde kıdemli bir analist ve Rusya uzmanı olan Timothy L. Thomas, Rusya’nın ‘enformasyon savaşı’ konseptini ‘teknik’ ve ‘psikolojik’ enformasyon şeklinde iki ana kategoriye ayırarak açıklamıştı.

Bu bağlamda Thomas, siber ve sosyal medyanın her ikisini harmanlama trendinden ve Rusya’nın ortaya çıkan yeni eğilimleri ve savaş halinin niteliğini ne şekilde gördüğü konusunda önemli bir değişime kaynaklık ettiğinden söz etti. Bu konsept çerçevesinde Rusya, ‘geleneksel’ aktif tedbirleri yansıtan ‘online’ taktiklerle operasyonlar icra etmekteydi. Örneğin Rusya, yurt içi ve yurt dışındaki siyasi gündem ve ideolojisini gerçekleştirmek için bazı bağımsız zümre ve grupları tarihsel olarak kullanıyordu. Öyle ki 1990’ların başlarından itibaren ve özellikle de Putin’in ilk ve daha sonra 2000’li yıllardaki dönemiyle birlikte FSB, bilgisayar korsanlığıyla uğraşan karanlık gruplarla belirsiz ilişkiler yürütmeye başlamıştı. Bu savaş tarzı, Ortadoğu’da cereyan eden ‘vekalet savaşları’nın adeta bir başka versiyonunu hatırlatıyordu.

Peki bu ‘aktif tedbirler’ konsepti tam olarak ne anlama geliyordu ve ne tür taktik uygulamaları içermekteydi? ‘Aktif tedbirler’, Rusça’daki ‘aktivnyye meropriatia’ kelime öbeğinden çevrilmiş olup KGB tarafından bir takım ‘etkileme faaliyetleri’ni tanımlamak için kullanılan bir şemsiye kavramı ifade etmektedir. Ancak Rus olmayan kaynaklar, bu kavramı daha ziyade dar bir biçimde ‘algı yönetimi’ konseptine sıkıştırmaktadırlar. Bu doğrultuda Rusların, Sovyetler Birliği hakkında pozitif, düşmanlarına dair ise negatif algılar oluşturmak suretiyle kamuoyunu ya da anahtar karar alıcıların davranışlarını ve görüşlerini etkilemek için başvurdukları örtülü araçlar ya da siyasi faaliyetler olarak görmektedirler.

Aktif tedbirlerin genel niteliği ve muhtevası konusunda en net ve tanımlayıcı açıklamalardan birisi emekli KGB Tümgenerali Oleg Kalugin tarafından 1998 yılında kendisiyle CNN tarafından gerçekleştirilen bir mülakatta yapılmıştır. Kalugin, Sovyet istihbaratının ‘diğer tarafı’ olarak nitelendirdiği ‘aktif tedbir’ tabir edilen uygulamaların, özünde Sovyet istihbaratının kalbi ve ruhu şeklinde tanımlayabileceği ‘yıkıcılık-subversion’ olduğunu dile getirmiştir. Bu uygulamalar, Kalugin’e göre bir istihbarat toplama faaliyeti olmayıp bir tür yıkım aracıdır. Söz konusu tedbirler, Batı’yı güçsüzleştirmek, başta NATO olmak üzere Batı ittifakı içerisinde uyumsuzluk ve ayrışmalar yaratmak ve ABD’yi Avrupa, Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının gözünde zayıflatmak gibi hedefleri içermiştir. Böylece ABD’yi diğer insanların öfke ve güvensizliğine karşı daha korunmasız hale getirmek amaçlanmıştır. Sonuçta aktif tedbirlerin amacı, değişen şartlara göre çeşitlenmekle birlikte ‘nüfuz etme/etkileme’, ‘algı yönetimi’ ve ‘savaşa hazırlık’ gibi hususları içermiştir.

Soyvetler dönemindeki uygulamalar

Kalugin’in perspektifinden bakıldığında ‘aktif tedbirler’ konsepti içerisindeki uygulamalar, niteliği itibarıyla aslında ‘politik savaş’ taktiklerinden başka bir şey değildir. Bu taktikler, bağımsız (görünümlü) zümre ya da grupların teşkil ve finanse edilmeleri, örtülü yayınlar, medya manipülasyonu, dezenformasyon, sahtecilik ve etki ajanlarının satın alınması gibi faaliyetleri içermektedir. Ne var ki Fletcher R. Schoen and Christopher J. Lamb, 2012 Haziran’ında Ulusal Stratejik Araştırmalar Enstitüsü tarafından yayımlanan ‘Stratejik Perspektifler’in 11. sayısında yer alan çalışmalarında bu tür bir ‘aktif tedbirler’ anlayışının son derece dar kapsamlı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Schoen ve Lamb’e göre, Sovyetlerin aktif tedbirler uygulamaları, algı manipülasyonu için açık ya da örtülü operasyonlara, kışkırtma, suikast ve hatta terörizm gibi alanlara kadar uzanmıştır.

‘Aktif tedbirler’ özellikle Khrushchev döneminde (1953-64) geçerliliğini korumakla kalmamış, daha yaygın bir biçimde başvurulmak suretiyle yeniden kurgulanmıştır. Bu politikayı Khrushchev, Sovyet kamuoyuna yönelik bir ‘algı yönetimi aracı’ olarak Cheka ruhunu/mitolojisini yeniden inşa etmek suretiyle bilhassa film sektörü üzerinden kullanmaya çalışmıştır.

İlgili haber >> Almanya-Rusya arasında siber atışma

Soğuk Savaş Dönemi’nde rakip ülkelere karşı yıkıcı faaliyetlerde bulunmak, Sovyetler Birliği’nin temel amaçlarından birisini teşkil etmiştir. Andropov döneminde (1967-82) KGB, yıkıcı faaliyetleri sistematik bir metodoloji içerisinde kullanmıştır. 1970’li yıllarda taraf değiştirmiş bir KGB ajanı olan Yuri Bezmenov, KGB’nin bu sistematiğinin dört temel aşamaya dayandığını açıklamıştır. Bunlar, 15-20 yıllık bir süreci içeren ve bütün gerçekleri ve doğruyu inkar esasına dayanan ‘moral bozma-demoralization’; 2-5 yıl alabilecek ekonomi, dış ilişkiler ve savunma sistemleri gibi hayati unsurların altının oyulması anlamında ‘istikrarsızlaştırma-destabilization’, 6 hafta alabilecek, iktidarın, temel yapı ve ekonominin köklü bir biçimde değişimini sağlayacak ‘kriz aşaması’ ve alaycı bir ifadeyle mevcut Komünist yönetimin idamesi anlamında ‘normalleşme-normalization’dir. Bu sistematik, literatüre ‘Bezmenov Modeli Yıkıcı Faaliyetler’ olarak geçmiştir.

Suçlamalar, Trump’ı koltuğundan edebilir

Sonuç olarak, Soğuk Savaş döneminin mirasını yansıtan ‘aktif tedbirler’ uygulamaları, günümüzde siber teknolojinin de devreye girmesiyle çok daha geniş bir uygulama alanına sahip görünmektedir. Hâlihazırda Rusya’nın bu taktikleri Ukrayna’dan Çeçenistan’a kadar, çatışma içerisinde olduğu tüm bölgelerde tatbik ettiğine dair genel bir ön kabul vardır. Kaldı ki Rusya’nın aktif tedbirler yoluyla, ABD ve Fransa’daki seçimler üzerinde yarattığı etki, hararetli bir biçimde tartışılmaya ve bu ülkelerin iç siyasetini derinden etkilemeye devam etmektedir.

İlgili haber >> ABD’nin Rusya’ya yaptırımları havada kaldı

Her ne kadar bu husustaki gerçekler henüz kesinlik kazanacak şekilde kanıtlanamamışsa da, “şüyuu vukuundan beterdir” atasözünü çağrıştırırcasına, şayia ve iddialar (muhatapları tarafından murat edilmiş olsun veya olmasın) ciddi sonuçlar doğuracak gibi görünmektedir. Öyle ki bugün, ABD’de bazı siyasi profiller ve istihbarat örgütlerinin üst düzey yöneticileri çoktan makamlarından alındılar. Tüm bunların ötesinde ise bugün Rus ajanı olmakla suçlanan ve belki de bu nedenle görevinden alınabilecek bir ABD başkanı söz konusudur.

Kaynak: Anadolu Ajansı

Almanya-Rusya arasında siber atışma

Alman istihbaratı, Rusya’yı siber saldırılarla siyasi bilgileri ele geçirmeye çalışmakla suçlarken Rusya ise Eylül’deki seçimlere hazırlanan Almanya’nın siyasi kurumlarına herhangi bir saldırıda bulunmadığını savundu.

Alman Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı (BvF) başkanı Hans Georg Maassen, daha önce Rus siber korsan grubu APT28’in yaptığı söylenen 2015 Federal Meclis Sızıntısı olaylarına değindi.

Bu olaydan itibaren uyarılarını sürdürdüğünü ifade eden Maassen, Rusya’nın her fırsatta Almanya’ya siber saldırı, propaganda ve toplumu karıştırmak için müdahalelerde bulunduğunu belirtti. Bunu izleyen tarihlerde kanun yapıcılardan, Başbakan Angela Merkel’e kadar pek çok önemli kişi ve kurumu hedefleyen saldırılarda veri kaybı yaşanıp yaşanmadığı henüz gizliliğini koruyor. Maassen,”Bu kampanyayı kimin yürüttüğünü biliyoruz. Rusya, bilgi üreterek dezenformasyona yol açmak istiyor” dedi.

İlgili haber >> Rus hackerlar, Fransız lider Macron’u hedef almış

Maassen’e göre Rusya, ABD başkanlık seçimlerini etkilemek için kullandığı yolu izliyor. Ancak, ofansif faaliyetlere ilişkin yasal bir çerçeve olmaması Almanya’nın siber gücünü artırmasının önünde engel oluşturuyor. Berlin şu anda üçüncü partilerden çalınan veriyi almak ve saldırı yaptığı tespit edilen sunucuları imha etmeye yönelik nasıl bir yasal düzenlemeye gidilmesi gerektiğini tartışıyor.

Alman hükümeti, seçmenlerin yalan haberlerle manipüle edilmesinden endişeli: Geçtiğimiz yıl Rus-Alman vatandaşı 13 yaşındaki bir kız çocuğunun göçmenler tarafından tecavüze uğradığı söylentisi ülke çapında gösterileri tetiklemişti.

İlgili haber >> Almanya, hackerları yabancı topraklarda bulup vuracak

Bunun son örneği de Rus haber sitesinin Avrupa Parlamentosu Eski Başkanı Sosyal Demokrat Martin Schulz’un babasının Nazi kampında koştuğuna dair bir yalan haberdi. Neyse ki bu haber önceki kadar etkili olmadı, ancak ABD’den sonra Avrupalı devletlerin de seçim öncesi dezenformasyonla nasıl mücadele edeceği merak konusu.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

 [wysija_form id=”2″]

ABD’nin Rusya’ya yaptırımları havada kaldı

ABD istihbarat daireleri geçen Ekim ayında Demokratik Ulusal Komite’nin (DNC) hacklenmesinde Rus hükümetinin izini tespit ettikten 10 gün sonra Başkan Yardımcısı Joe Biden, hükümet olarak Kremlin’e “bir mesaj” gönderme sözü verdi. İki ay sonra, Beyaz Saray bir avuç Rus yetkiliye ve şirkete karşı yeni yaptırımlar açıkladı ve 35 Rus diplomatı sınır dışı etti. Aradan geçen altı aydan sonra, mesajın tamamen göz ardı edildiği anlaşılıyor.

DNC, Colin Powell ve Clinton kampanyalarının e-postalarını neşeli bir şekilde ortaya döken Rus hackerlar yine şimdiye kadar olduğu kadar meşguller; bu sefer hedeflerinde Fransa ve Almanya seçimleri var. Siber güvenlik analistleri, Rusya’nın bu çevrimiçi maceracılığının durdurulamamasının, dijital diplomaside nadir bulunan bir başarısızlığa işaret ettiğini düşünüyor: Modern tarihte ABD hedeflerine karşı en sert ulus devlet saldırılarının arkasındaki bilgisayar korsanlarını açıkça belirlendikten sonra bile, Amerika hala onları nasıl durduracağımı bulabilmiş değil.

Ayıyı Dürtmek

Güvenlik kuruluşu Trend Micro, Pawn Storm olarak bilinen korsan grubunun izlerini (APT 28 veya Fancy Bear) Kremlin’e kadar takip ettiği yeni raporunda, sol eğilimli Emmanuel Macron ve Angela Merkel’in Almanya ve Fransa’da sol eğilimli seçim kampanyalarını hedef alan bazı kimlik avı sitelerini tespit etti.

İlgili haber >> Rus hackerlar, Fransız lider Macron’u hedef almış

Analistler ayrıca, kimlik avı sitelerinin 2017 yılının Mart ve Nisan aylarında kaydedildiğini belirledi, yani bu saldırıların, ABD hükümetinin geçen yıl aldığı caydırıcı kararların ardından başladıklarından şüphe yok.

Wired’da yer alan habere göre Trend Micro araştırmacısı Ed Cabrera, “Ters etkilemiş gibi görünüyor. Pawn Storm saldırılarında kesinlikle bir yavaşlama yok. Bu bir cesaret.” diyor.

Senato’da konuşan FBI direktörü James Comey (10 Mayıs tarihinde görevinden uzaklaştırıldı), Obama yönetiminin aldığı müdahale önlemlerinin Rus korsanlarını gelecekte Amerikan seçimlerinden uzak tutacağından şüpheli. Comey, Senaryo İstihbarat Komitesine, hitaben yaptığı konuşmada, “Rusların bu olaydan aldığı derslerden birinin bu çalışmalar olduğunu düşünüyorum. Bir sonraki başkanlık seçimleri için 2018’de ve özellikle 2020’de geri gelmelerini bekliyorum.” dedi.

İlgili haber >> Uluslararası hukuk açısından Rusya’nın ABD seçimlerine müdahalesi

New America Foundation’dan stratejist Peter Singer’a göre Rusya’yı, “etki operasyonları” da denilen belge çalma ve sızdırma girişimlerinden caydırmada başarısız olunması, bu caydırmanın devlet destekli hacklemeleri durdurmayacağı anlamına gelmiyor. Bu, ABD’nin yeterince ileri gitmediği anlamına geliyor.

Singer, “Şimdiye dek yapılmış en önemli siber saldırıya böyle tepki vereceksek, bana asla siber caydırıcılıktan söz etmeyin. Bu mesajı yalnızca APT28’e veya Rusya’ya değil, düşük maliyetli yüksek kazançlı devlet destekli veya devlet desteksiz tüm saldırganlara ilettik.” dedi.

Singer, geçen ay Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’ne verdiği ifadede, Obamalı Beyaz Saray’ın Rus şirketlerine ve bilgisayar korsanlarına yaptırım uygulama, diplomatları sınır dışı etme ve Rusya’nın ABD topraklarında sahip olduğu iki yerleşkeye el koyma adımı için “çok az, çok geç” dedi. Singer’ın işaret ettiği bu tepkinin somutlaşması altı aydan fazla sürdü, özel sektördeki siber güvenlik topluluklarının bile saldırının arkasında Rusya’nın olduğuna kani olmalarından bile sonra. Singer, bu yaptırımların Rusya’nın en üst düzey liderleri için bile yeterince derine inmediğini savunuyor.

Baskı Noktaları

Singer, bunun yerine ABD’nin, Putin’in şahsen kendisinin de hissedeceği bir şekilde misilleme yapması gerektiğini söyledi: gizli kişisel servetini ortaya çıkarmak gibi.

Singer, “Rusya oligarşisine karşı üstünlük puanı almak zorundasınız.” dedi. Putin’i öfkelendiren ve gizli varlıklarının bir bölümünü ortaya çıkaran Panama Belgeleri sızıntısına işaret etti. Singer, “Gizlenen şeylerini ortaya çıkarın. Hayatlarını zorlaştırın.” diye ekledi.

İlgili haber >> Trump, Rusya’ya yaptığı siber casusluk çağrısını geri aldı

Daha geniş anlamıyla, Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’ndeki bir siber güvenlik ve dış politika analisti Jim Lewis’e göre; Rus yetkililer yolsuzluklarını ortaya çıkaran kanıtlardan korkuyor. Bu tür karşı sızıntıların ABD için önemli bir kart olabileceğini söylüyor: “Yanıtlarımızda daha agresif olmak istiyorsak biraz düşünmemiz gerekiyor. Bunu yapmaya devam etmelerinin onlar için nasıl daha acı verici olacağını düşünmek zorundayız.”

Geçtiğimiz Aralık ayında yaptırımların ardından Lewis, WIRED’e yaptığı açıklamada Kremlin’i kızdırmaya yetecek kadar güçlü olduklarını hissettiğini belirtmişti. Yaptırımları “Soğuk Savaş’tan bu yana Rus casusluğuna karşı en büyük misilleme hareketi” diye nitelemişti. Lewis bununla birlikte her ne kadar yaptırımlar ABD’ye yardım etse de, caydırıcılık etkisinin Fransa ve Almanya gibi ABD müttefiklerine ulaşmadığını düşünüyor.

Dolayısıyla, Pawn Fırtınası korsanlarının Macron kampanyasını hedef alması – Macron’un çalışanları bir saldırının başarısız olduğunu açıklamıştı -, aynı zamanda Almanya’nın Başbakanı Angel Merkel’in Hıristiyan Demokratlar Birliği partisi ve Alman parlamentosu ile bağlantılı bir düşünce kuruluşunu hedef alması gibi başarısız oldu. Ancak ikinci saldırı, Avrupa Birliği’ni istikrarını bozmaya yönelik başka bir Rus girişiminde, Eylül ayındaki seçimlerden önce hala sızdırılma ihtimali bulunan belgelerin fiilen çalınmasına neden oldu.

İlgili haber >> Almanya seçimleri de hackerların hedefinde

Lewis, “Ruslar, yaptırımları yalnızca ABD’ye karşı gerçekleştirilen eylemler için uygulanıyor gibi yorumladılar. Kolektif düzeyde NATO ve AB’nin nereden harekete geçebileceğini düşünmemiz gerekiyor.” dedi.

Eylem Eksikliği

Bu da Amerika’nın dijital diplomatik stratejisi ile ilgili üçüncü sorunu ortaya çıkarıyor: Başkan Trump. Trump yönetimi, Avrupalı müttefiklerine olan bağlılığını zayıflattı ve Obama’nın tutumunu yumuşatması, Rusya’nın girişimlerini engellemekten ziyade Rusları daha da cesaretlendirdi. Trump, 2016’daki seçim kampanyasında Demokrat hedeflere yönelik saldırıları, kendi istihbarat yetkilileri tarafından defalarca Kremlin’in müdahalesine işaret edilmesine rağmen, Rusya’dan kaynaklandığından şüphelenmeye devam etti. Rusya’nın müdahalesini bir an kabul etmesinden üç aydan fazla bir süre sonra, Trump bu haftanın başında saldırıların arkasında “Çin olabileceği” fikrini tekrar gündeme getirdi.

Peter Singer, Rusya’nın adını verme kararlığının olmayışının, ABD’yi bu konuda bir adım geri attırdığını düşünüyor. Singer, Obama’nın çok hafif veya çok geç yaptırımlarını eleştiren Mitch McConnell ve Paul Ryan gibi Cumhuriyetçi liderlerin bile, şimdi sadece Rusya’ya karşı yaptırımları kaldırmak yerine sürdürmek için mücadele ettiğini söylüyor. Singer, “Bir şeye çok az tepki vermek bazen daha fazlasını yapmaktır, hiçbir şey yapmamak değildir.” diyor ve “Ve o zaman yaptığımız da buydu.” diye ekliyor.

Bunların hepsi, seçimlere veya sivil topluma yönelik Rus saldırılarını caydırma fikri, şu an için yok oldu. Kremlin’in seçimlerle uğraşma alışkanlığının iyileşmeden önce kötüleşmesi haricinde-birisi onlara böyle yapmamaları için bir sebep verene kadar.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

 [wysija_form id=”2″]

Rusya’da internetin tek hakimi devlet değil!

Rusya, Ukrayna krizinin ardından yaşanan diplomatik gerilimin siber alandaki çıkarlarına yönelik zararını en aza indirmek için çalışmalara başladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimi Putin’in en son Güvenlilk Konseyi’nde yaptığı açıklamada, bir yandan sistemleri hacking faaliyetlerinden korumak için gerekli tedbirler alınırken, diğer yandan vatandaşların bilgiye özgürce ulaşımını engellenmemesi gerektiğini söyledi.

Uzmanlar ise internet üzerinde kısıtlama artmasa bile, Rus vatandaşların internette izlendiğinin bilinen bir gerçek olduğunu söyledi. Putin açıklamasında “Medya özgürlüğü, insanların özgürce bilgi alma hakları her demokratik rejimde bulunna özgürlüklerdir. Bizim de yaptığımız sadece bu.” ifadelerini kullansa da, bir çok Rus yönetici aksi kararlar alıyor. Önde gelen Rus siyasetçilerden Hudyakov geçtiğimiz günlerde Wikipedia’dan Kırım’ın işgal edilmesiyle ilgili tüm sayfaların askıya alınmasını talep etmişti.