Etiket arşivi: manipülasyon

Meksika seçimleri “yalan haber” gölgesinde geçiyor

Meksika seçimleri yalan haber gölgesinde geçiyorUzmanlar, Meksika‘da siyasi kutuplaşma, hakaretler, adaylara ve partilere yönelik saldırıların gölgesinde gerçekleşen seçim kampanyası sırasında sahte ve yalan haberlerin arttığı konusunda uyarıyorlar.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin ‘doğruluk kontrolü’ yapan gazetecileri, son haftalarda sosyal medyada dolaşan ve sahte ve yanlış olduğu ortaya çıkan birçok haberi çürüttü.

Bunlardan biri internette yoğun bir şekilde paylaşılan bir yazıya aitti. Paylaşılan yazıda iktidardaki Morena partisinin seçmenlerinden “seçimlerde hile” yapmakla suçlanan Venezuelalı anket şirketi Smartmatic ile bağlantılı yeni kimlik kartlarını kullanmasını istediği iddia edilmişti.

Meksika seçimleri yalan haber gölgesinde geçiyor. Ancak şu anda merkezi Londra’da bulunan firma, hazirandaki ara seçimlere ilişkin Meksika’da herhangi bir sözleşmesi olmadığını ve oylamada yeni bir kimlik kartı kullanılmayacağını söyledi.

İKTİDAR PARTİSİNİN ADAYININ FOTOĞRAFINI KULLANMADIĞI İÇİN KAPATILAN DÜKKAN…

Bir diğer olayda ise kuzey eyaletlerinden Nuevo Leon’daki bir tortilla dükkanının paketlerinde iktidar partisinin vali adayının logosunu kullanmayı reddettiği için kapatıldığını gösteren bir fotoğraf internette dolaşmaya başladı. İşin aslı ise şu şekildeydi: Yayınlanan görüntü, 2020 yılında ülkenin başka bir yerinde yüksek ücretlendirme yaptığı gerekçesiyle kapatılan bir başka dükkana aitti. 

MUHALEFETİN ADAYLARINA KOVALARLA SU ATAN VATANDAŞLAR…

Sosyal ağlarda paylaşılan bir videoda ise insanların bir kampanya turunda muhalefet adaylarına kovalarla su attığı gösteriliyordu, ancak görüntülerin aslında 2019’daki Ekvador’daki yerel seçimler sırasında kaydedildiği ortaya çıktı.

Meksika Koleji’nde yürütülen Nefret ve Uyum başlıklı projenin Koordinatörü Abraham Trejo, “tüm siyasi aktörlerin, tüm siyasi kampanyaların kutuplaşmayı şiddetlendirmek için kasıtlı bir strateji yürüttüğünü görüyoruz.” şeklinde konuşuyor.

Savcılardan Facebook ve Twitter’a aşı uyarısı: Dezenformasyona karşı daha çok çaba göstermelisiniz

Meksikalılar 6 Haziran’da, parlamentonun alt kanadı olan Temsilciler Meclisi’nin 500 üyesini, 15 Eyalet valisini ve yaklaşık 20 bin yerel siyasetçiyi seçmek üzere sandığa gidecek. Seçim sandığına kayıtlı yaklaşık 94 milyon vatandaş bulunuyor. Bunların 3,5 milyonu 20 yaşın altında ve ilk kez oy kullanacak.

SALDIRILARDA, MANİPÜLASYONLARDA VE YALAN HABERLERDE ARTIŞ

Sosyal ağları analiz eden ITESO Üniversitesi Signa Laboratuvarı’ndan Rossana Reguillo, “Saldırılarda, manipülasyonlarda ve yalan haberlerde bir artış” olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Sahte haberleri yayanlar sadece otomatik sosyal medya botları değil. Platformları kötü niyetlerine alet edenlere otomatik hesaplar yetmiyor” 

Uzmanlara göre dört tür aktör bulunuyor: “Yayıncı, haberi yaymaya yardımcı olan bot hesaplar, saldırıya geçen ve sahte haberleri desteklemeye çalışan “troller” ve düşünmeden “trendlere atlayan” sıradan kullanıcılar.”

Bu aktörler üç kullanıcı grubuyla etkileşime girmekte. Bu kullanıcı gruplarından en küçüğü, bilgiyi yaymadan önce başka bir kaynaktan doğrulayan kişilerden oluşuyor. İkincisi ve en büyüğü ise sahte haberlere kolayca inanan kişilerden oluşuyor. Üçüncü grupta ise kendi inançlarına uyan her şeye inanan kullanıcılar bulunuyor. 

İNTERNET ERİŞİMİ ADİL DEĞİL

Olayın bir başka yönünü ise sahte hesaplar oluşturuyor. Sahte hesapları tespit etmekte kullanılan TwitterAudit tarafından yapılan bir analizde Başkan Andres Manuel Lopez Obrador’un iki milyondan fazla sahte Twitter takipçisine sahip olduğu belirtiliyor. Bu rakam toplam takipçi sayısının yüzde 26’sına denk geliyor.

Başkanın sol kanattaki güçlü rakibi eski Cumhurbaşkanı Felipe Calderon’un ise bir milyondan fazla sahte takipçisi olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam da toplam takipçi sayısının yüzde 19’una denk geliyor. 

Ancak çevrimiçi ortamda yürütülen bu savaş, 126 milyon vatandaşın sadece 63 milyonunun internet erişimine sahip olduğu Meksika’da birçok seçmen tarafından bilinmiyor. Reguillo’ya göre özellikle kırsal alanlardaki birçok insan bu dinamiklerden kopuk durumda.

Yapay Zeka’da madalyonun öteki yüzü: DeepFake ve otonom silahlar başımızı ağrıtacak

Yapay zeka alanı son yıllarda çok önemli gelişmelere şahit oldu.Basit yapay zekâ algoritmaları bile kim olduğumuzu, ne yaptığımızı, ne istediğimizi ve neden istediğimizi bizden daha iyi anlayabilecek düzeye ulaştı.

İnsanlık için büyük fırsatlar sunan yapay zeka ürünleri, hayatın her alanında bize eşlik ediyor. Bugün cep telefonlarımızda bile birçok işimizi gören akıllı sanal asistanlar bulunuyor. Yapay zekâ sistemleri bize zaman tasarrufu sağlıyor ve birçok konuda rahatlık sunuyor.

Eğer durum böyle giderse bugün internet olmadan yaşamayı hayal etmemiz zor olduğu gibi, bundan belki de on yıl sonra yapay zekâ sistemleri olmadan eksik hissedeceğiz. Ancak yıllar boyunca Hollywood filmlerine konu olan ve bilim kurgu kitaplarını süsleyen bu gelişmenin getirdiği tüm sonuçlar ne yazık ki olumlu değil.

Yapay zekâ sistemleriyle ilgili en korkutucu gelişmelerden biri de DeepFake adıyla anılan teknoloji. DeepFake gelişmiş bir algoritma kullanarak internette çok sayıda fotoğrafı bulunan ünlü isimlerin yüzlerini farklı videolardaki kişilerin yüzlerine entegre edebiliyor.

Üstelik bunu o kadar başarılı yapıyor ki videodaki kişinin gerçekten kim olduğunu ayırt etmeniz kimi zaman imkânsız hale geliyor. Bu teknoloji çok hızlı gelişiyor ve sahte videolarla insanları kolayca manipüle etmek için kullanılabileceği gibi özel hayatlarımız gibi diğer birçok alanda insanların başını ağrıtabilir.

OTONOM SİLAHLAR KORKUTUYOR

Elon Musk, geçen sene Birleşmiş Milletler’i yapay zekâ tarafından kontrol edilebilecek otonom silahların yaratacağı tehlikeler konusunda uyardı ve 115 diğer uzman da otonom savaş tehdidine dikkat çekti. Teknolojinin giderek daha kolay, ucuz ve kullanıcı dostu hâle geldiğini düşünürsek, herkes tarafından ulaşılabilir olan otonom silahlar gerçekten de tehdit oluşturabilir.

Örneğin, sadece iyi kalite bir kameraya sahip bir drone bile uygun yapay zekâ yazılımı ile otonom olarak uçabilecek hâle getirilebilir. Yüklenecek yüz tanıma teknolojisi ise, drone kamerasının belirli bir kişiyi saptamasına ve drone’un o kişiyi takip etmesine olanak tanıyabilir.

Yapay zekânın bir bilgisayar sistemine bağlı diye tarafsız olacağını sakın düşünmeyin. Yapay zekâ algoritmaları önyargılı veriler içeren kümelerle beslenebilir ve bu durum yapay zekâyı geliştiren kişi ya da kurumun sahip olduğu önyargıları sistemin mantıksal olarak onaylamasına neden olabilir. Bugün bile, etnik azınlıkları beyaz nüfustan daha fazla dezavantajlı duruma getiren birçok yapay zekâ örneği bulunuyor. İnsanlar ise yapay zekânın, algoritmasının elde ettiği verilere göre sonuca nasıl ulaştığını bilmeden bu sonuçları kabul etme eğilimi gösterebilir ve asıl tehlike de burada yatıyor.

‘Kemal Sunal’lı Banka Reklamı ‘Deepfake’ Tartışmalarını Canlandırdı: Ölmüş Kişilerin Hakları Nasıl Savunulabilir?

SAHTE İÇERİK ÜRETİMİ KOLAYLAŞABİLİR

Sahte içerik oluşturmak üzere tasarlanmış yapay zekâ sistemleri, şirketler ve hükümetler tarafından manipülasyon için kullanılabilir. Bunun için hazırlanmış bir algoritma, son derece hızlı ve geniş bir ölçekte sahte içerik üretilebilir. Bu da toplumsal ölçekte insanların fikirlerinin etkilenmesine neden olabilir.

Yapay zekâ sistemleri günümüzde tıp alanından askeri alanlara kadar birçok farklı alanda kullanılıyor. Gün geçtikçe insanların yerini daha fazla alıyor ve bir noktadan sonra her şeyi yapay zekânın ellerine teslim ettiğimizde bizim için yapacak çok bir şey kalmayacak. Dolayısıyla körelen becerilerimizin kurbanı olabiliriz.

Bugün bile farkında olmadan bunun etkilerini yaşıyoruz. Elle not tutma, zihinden hesap yapma ya da yakınlarımızın telefon numaralarını hatırlama gibi basit yeteneklerimizi bile akıllı telefonlarımız yüzünden çoktan rafa kaldırmış durumdayız.

Kaynak: Redbull Blog

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Huawei Belçika’da dezenformasyon operasyonu mu düzenledi?

Belçika’da sosyal medya üzerinde teknoloji devi Huaweiyi savunan sahte hesapların ortaya çıkarılmasının ardından gözler dezenformasyon kampanyası düzenlendiği düşünülen Çin’e çevrildi.

Başkent Brüksel’de ticari davalara bakan avukat Edwin Vermulst, kendisine gelen, Çinli telekomünikasyon devi Huawei lehine bir makale yazma teklifini hiç tereddüt etmeden kabul etti.

Şirkette yıllarca çalışmış olan Vermulst’un kaleme aldığı yazı, Belçika’nın Huawei’yi kârlı sözleşmelerden mahrum bırakmakla tehdit eden politikasına yönelik bir eleştiriydi. Yazı, 17 Aralık’ta Flemenkçe yayın yapan bir web sitesinde yayımlandı. Vermulst’un kaleme aldığı yazı, kısa süre sonra, Belçika’da ABD ile Çin arasında yüksek hızlı kablosuz teknoloji 5G ağlarına ilişkin yaşanan anlaşmazlığa odaklı Huawei yanlısı gizli bir kampanyanın parçası haline geldi.

SAHTE HESAPLARDAN HUAWEI YANLISI BELÇİKA KARŞITI YAZILAR PAYLAŞILDI

Dezenformasyon ve sahte sosyal medya hesapları ile ilgili çalışmalar yapan araştırma şirketi Graphika’ya göre, telekomünikasyon uzmanı, yazar ve akademisyen izlenimi veren en az 14 Twitter hesabı,  Vermulst ve diğer pek çok kişinin, Belçika’nın Huawei gibi “yüksek riskli” satıcıların ülkenin 5G sistemini inşa etmesini sınırlayacak olan yasa tasarısını eleştiren yazılarını paylaştı. Huawei yanlısı hesaplar, bilgisayarlar tarafından oluşturulduğu anlaşılan profil resimleri kullandı. Bu durum, hesapların sahte olduğunu düşündüren en önemli işaretlerden biri.

Ayrıca Huawei yetkilileri de sahte hesapların paylaşımlarını retweetleyerek yazılara devlet politikasına yön verenlerin, gazetecilerin ve iş insanlarının daha rahat bir şekilde erişebilmesini sağladı. Graphika’ya göre, Huawei’nin Batı Avrupa’daki Halkla İlişkiler ve İletişim Başkanı ve 1,1 milyon takipçisi olan doğrulanmış bir Twitter hesabının sahibi Kevin Liu, aralık ayında üç hafta boyunca sahte hesaplardan 60 gönderi paylaştı. Beş milyondan fazla takipçiye sahip olan Huawei’nin Avrupa’daki resmi hesabı da aynı şeyi 47 kez yaptı.

SOSYAL MEDYA MANİPÜLASYONUNDA YENİ DÖNEM

Huawei yanlısı kampanyanın ortaya çıkarılmasında yardımcı olan Graphika araştırmacısı Ben Nimmo, bu çabanın sosyal medya manipülasyonunda yeni bir dönüm noktası olduğunu söylüyor. Söz konusu kampanya ile bir dönem esas olarak Rusya’nın 2016 Amerikan başkanlık seçimlerine müdahalesi gibi hükümetlerin hedefleri doğrultusunda kullanılan taktiklerin kurumsal hedeflere ulaşmak için kullanıldığı ortaya çıktı. Kampanyanın politikadan ziyade iş dünyasına odaklı olduğunu belirten Nimmo ekliyor: “Başka bir ülkeyi hedefleyen bir ülke ile karşı karşıya değiliz. Çok uluslu bir şirketin çıkarlarını desteklemek ve bunu bir Avrupa devletine karşı yapmak üzere düzenlenen bir operasyon gibi görünüyor.”

EDAM raporu: Tükiye’de veri doğrulama platformları ne durumda?

Senato İstihbarat Komitesi’nin Rusya kaynaklı dezenformasyon soruşturması için araştırma yapan Graphika, Huawei yanlısı operasyonun arkasında kimin olduğunu belirlemek için yeterli kanıt olmadığını söyledi. Huawei ise yaptığı açıklamada, “tam olarak neler olup bittiğini ve uygunsuz herhangi bir eylem olup olmadığını bulmak adına dahili bir soruşturma başlattıklarını” açıkladı. 

Şirketten yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Huawei uluslararası geçerlilik taşıyan açık ve net sosyal medya politikalarına sahip. Bu politikalara ciddi şekilde uyulmadığına dair ileri sürülen her türlü uyarı ve öneriye açığız. Bu politikalara ve daha geniş anlamda Huawei’in açıklık, dürüstlük ve şeffaflık odaklı değerlerine uymada başarısız olmuş olabileceğimizi düşündüren bazı sosyal medya ve çevrimiçi etkinlikler dikkatimize sunuldu.”

TWITTER SAHTE HESAPLARI KALDIRDI

Bu arada Twitter, Graphika’nın 30 Aralık’ta kampanyayla ilgili yaptığı uyarının ardından sahte hesapları kaldırdığını söyledi.

Huawei’in 5G alt yapısının sınırlandırılmasına ilişkin dünyanın bir çok yerinde adımlar atılıyor. Trump yönetimi, Huawei’nin kritik yarı iletken arzını kesme çabası da dahil olmak üzere birçok politikayı hayata geçirdi. İngiltere, geçen yıl Huawei ürünlerinin yasaklandığını duyururken Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri de kendi kısıtlamalarını tartışıyor. 

Öte yandan 5G sözleşmelerinin milyarlarca dolar değerinde olması bekleniyor.

BELÇİKA’DA TELEKOMÜNİKASYON EKİPMANI PAZARINA HUAWEI HAKİMDİ

Avrupa Birliği kurumlarına ve NATO’nun genel merkezine ev sahipliği yapan Belçika’nın girişimi ise Huawei’nin şirketin Çin dışındaki en büyük pazarı olan Avrupa genelinde karşı karşıya olduğu riski ortaya koyuyor. Araştırma firması Strand Consult’a göre, bu zamana kadar Belçika’nın telekomünikasyon ekipmanı pazarına hâkim olan şirketin Huawei ve Çinli ZTE ortaklığı idi. Belçika hükümetinin yeni kısıtlamalar gündeme getirmesi, ülkedeki kablosuz operatörlerin 5G anlaşmalarını rakip şirketlere kaydırmasına sebep olmuş gibi görünüyor. 

Kampanyanın ayrıntılarına gelince, Huawei yetkilileri tarafından destek verilen 14 sahte hesabın  şirket hakkında olumlu yazılar ve Belçika’nın 5G politikasına ilişkin olumsuz görüşler yaydığı öğrenildi.  Üç hafta süren kampanyayı yakından inceleyen araştırmacılar hesaplarla ilgili sorunları tespit etmeyi başardı. Nitekim takipçilerinin çoğu bot gibi görünen hesaplarda resimler, mükemmel ortalanmış olmakla birlikte asimetrik duran gözlükler gibi küçük kusurlar yapay zeka yazılımı tarafından yaratıldığı izlenimi veriyordu.  

Rusya’nın sinyal krallığı ile İsrail’in siber casusluk şirketleri arasında Türk İHA’ları

Oxford İnternet Enstitüsü müdürü Phil Howard, dezenformasyonun ticari boyutu arttıkça bu tür işlemlerin daha yaygın hale geleceğini söyledi. Yakın tarihli bir raporda Oxford Üniversitesi araştırmacıları, 2020’de halkla ilişkiler firmalarının çevrimiçi dezenformasyon operasyonlarına dahil olduğu 63 örnek vaka tespit etti. Bu tür operasyonların tipik olarak siyasi figürler veya hükümetleri hedef aldığını söyleyen Howard, ancak işletmelere de uygulanabileceğini ifade ediyor ve ekliyor: “Para akışı gittikçe artıyor. Büyük ölçekli sosyal medya etki operasyonları artık tüm büyük küresel şirketler için iletişim araçlarının bir parçası.”

Avukat Vermulst’a gelince, yazısı hakkında kendisiyle irtibata geçilene kadar sahte sosyal medya kampanyasından haberdar olmadığını söyledi. Kampanyayı “aptalca” olarak adlandırırken, Huawei için çalışmaya devam etmeyi ümit ettiğini belirtti.

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Online dezenformasyon ülkeler arası güç mücadelesinin bir parçası haline geldi

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de online dezenformasyon demokrasiye karşı ‘yeni’ tehditler arasında başı çekiyor. Özellikle 2016 yılında gerçekleşen ABD Başkanlık Seçimlerinde, sızdırılan bilgilerle seçim kampanyalarına etki edilmesi ve seçmen davranışlarını değiştirecek şekilde uydurma haber üretilmesi ve sosyal medyada manipülasyon yapılması demokrasinin internetle birlikte gelen mücadele alanları arasındaki yerini aldı. 

Online dezenformasyon teknolojiyle birlikte yeni formalara dönüşüp bireylerin kararlarına yön vermede etkili olmaya devam ederken, ülkeler dezenformasyona karşı direnç kapasitelerini geliştirmeye çalışıyor. 

Sosyal medya kullanımının her geçen gün arttığı diğer yandan konvansiyonel medyanın eridiği Türkiye’de online dezenformasyona karşı önemli bir sivil inisiyatif geliştirildi. “Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa etmek” projesini NATO tarafından desteklenen “Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa Etmek: Eğitimsel Bir Yaklaşım” projesi gençleri hedef alarak onları daha sorumlu medya okuyucusu ve sosyal medya kullanıcısı olmaları için yardımcı olmayı hedefliyor. 

KUTUPLAŞMIŞ BİR ORTAMDA YANLIŞ BİLGİ DAHA ÖNEMLİ

Projenin koordinatörlerinden Prof. Dr. Emre Erdoğan, Siber Bülten’e verdiği röportajda projenin ayrıntılarını, uluslararası dezenformasyon kampanyalarını ve bu konuyla mücadelede çok disiplinli bir çalışmanın gerekliliğinin altını çizdi. 

Sosyal medya kullanımı ile kutuplaşma arasındaki bağa dikkati çeken tecrübeli akademisyen, “Siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın belirleyicilerinden biri de bizim yankı odalarında yaşıyor olmamız. Farklı gerçekliklerde yaşıyor olmamız. Bu da doğrudan bilgiye nasıl eriştiğimizle ve bilgiyi nasıl değerlendirdiğimizle alakalı. Dolayısıyla sosyal medyayı nasıl kullandığımızla da doğrudan ilişkili.” ifadelerini kullandı.

Katılımcılığı ve ifade özgürlüğünü genişleterek demokrasiyi güçlendirici bir faktör olarak karşımıza çıkan sosyal medyanın bilinçli kullanılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Ana akım medyanın da çökmesinden dolayı bilgilerimizi sosyal medyadan alıyoruz ve bize buradan yanlış bilgiler akıyor. Biz de o yanlış bilgiye ayrıştırma durumunda değiliz. Kutuplaşmış bir ortamda yanlış bilgi daha kritik hale geliyor.” diye konuştu. 

Türkiye’nin enformasyon ekosisteminde ana akım medyanın itibarını kaybettiğini belirten Erdoğan, medyada kutuplaşmanın olduğu, insanların sadece kendi medyasının tarafsız olduğuna inandığını ve diğer medyayı tarafgirlikle suçladığını söyledi. Tecrübeli uzman, dezenformasyonun bu tür toksik ortamlarda kendisine daha uygun bir alan bulduğuna da işaret etti.  

İNFODEMİYE DİKKAT!

Kovid-19 salgını sonrası gündemdeki ‘infodemi’ konusunu ele alan Erdoğan, kavramı yanlış bilginin çok farklı anlamlar taşıyan bizi aciz kılan hastalıkla birlikte neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemediğimiz hali olarak tanımlıyor.

İnsanların dezenformasyona karşı direncinin güçlenmesini sağlamak amacıyla yola çıktıklarını söyleyen Erdoğan, “İnsanları genel olarak dezenformasyona karşı bilinçlendirmek daha düşük bir düzeyde infodemiye karşı güçlü hale getirmek olacak. Bu tam bir eğitim programı. Bir müdahale programı değil.” ifadelerini kullandı. 

https://siberbulten.com/disinformation/dezenformasyonla-egitimi-kullanarak-mucadele-ediyorlar/

 

DEZENFORMASYON VE MEZENFORMASYON KARIŞTIRILMAMALI

Erdoğan, dezenformasyon ve mezenformasyon kavramlarının ayırt edilmesine önem verdiklerine dikkati çekerek şunları kaydetti: “Mezenformasyon insanların yanlış bilgiyi bilmeden iyi niyetle yaydıkları zaman oluşan bir durum. Kötü niyetle yapılmıyor. Bir de kasıtlı olarak yanlış bilgi yayılmasını sağlamak var. O da dezenformasyon yapan aktörlerin sayısı çok fazla. Trollerden başlıyor, komplo teorisyenleri, konvansiyonel medya, botlar en önemlisi siyasetçiler ve devletler de yapıyor.”

Devletlerin amacının öteki tarafın bilgi alanını kirletmek olduğuna değinen Erdoğan, “Bu bir halkı hükümetine karşı ayaklanmaya da yöneltebilir. Halk içerisindeki hoşnutsuzluğu tetiklemek de olabilir. Dezenformasyon kampanyalarının halk kitlelerini harekete geçirme konusunda etkisinin çok az olduğunu gösteriyor bazı araştırmalar. Ama genel olarak itibar azaltma, kinizm yaratma ve dolayısıyla da kutuplaşmaya katkıda bulunmada çok etkili olabilir dezenformasyon kampanyaları.” değerlendirmesinde bulundu.

DEZENFORMASYON ÜLKELER ARASI GÜÇ MÜCADELESİNE DÖNDÜ

Hükümetlerin dezenformasyon kampanyası yapmak için bir ekosistem kurdularını söyleyen Erdoğan’a göre Rusya ve Çin genel olarak ‘makul şüpheliler’ arasında yer alıyor. Konuya ilişkin en son yayımlanan bir raporda Hindistan’ın da bu tür kampanyalar yürüttüğü belirlenmiş.

Yakın zamanda yaşanan Karabağ çatışmasında da çok kaynaklı bir dezenformasyon kampanyası yürütüldüğünü belirten Erdoğan şöyle konuştu:

“Aslında dezenformasyon ülkeler arasındaki güç mücadelesinin bir parçası haline gelmiş durumda. Bunu propogandadan ayırt eden bir şey var mı? Araçlar çok farklı. Ülkeler arasında arasında propaganda savaşları oldu. İkinci Dünya Savaşından sonra BBC’nin çok sayıda yanlış bilgiyi İngiliz hükümetinin talepleri doğrultusunda yaydığını biliyoruz.”

Dezenformasyonu hükümetlerin yanında bireylerin de yapabildiğine dikkati çeken Erdoğan, insanların şirketlerin itibarına zarar vermek için dezenformasyon kampanyaları düzenlediğini söyledi.

https://siberbulten.com/uluslararasi-iliskiler/rusya/rusyanin-siradisi-dezenfermasyon-operasyonunda-turkiye-haydut-ulke/

RUSYA TÜRKİYE’YE DOĞRU BİLGİ YAYARAK DA MÜDAHALE EDEBİLİYOR

Rusya’nın dezenformasyonu sistematik hale getirdiğini vurgulayan Erdoğan, “AB’nin bazı kurumlarının da yayımladığı gibi bu gazeteleriyle, bloglarıyla, radyolarıyla, botlarıyla sosyal medya hesaplarıyla bilgi ekosistemi inşa etmiş. Bir bilgi kısa sürede geniş çevrelere ulaşabiliyor.” ifadelerini kullandı.

Moskova’nın dezenformasyonu sistematik olarak yapan tek aktör olmadığını belirten Erdoğan, “ABD’de aşırı sağ grupların da bunu yaptığını biliyoruz. Onların da bir entegre bilgi dağıtma sistemleri var. Bunlar enformel de olabilir. Resmi bağları olmasına da gerek yok. Belirli kişilerin belirli diğer kişileri sürekli desteklediğini görebiliriz. Rusya’nın bunu yaptığını biliyoruz. Kırım ile ilgili Ermenistan ile ilgili dezenformasyonlar kampanyaları yürüttüler. Bunu nasıl tespit ediyoruz. Takip edilen belirli ajanlar var onlar aynı anda aynı bilgiyi yaymaya başladıklarında şüphe çekiyor. Doğal bilgiler ile karışıyor bu bilgiler ve sıradanlaşıyor. Sonra sıradan insanlar da bunları paylaşıyor.” diye konuştu.

Erdoğan’a göre ülkelerin birbirlerinin iç işlerine bu yöntemle karışmaları şaşırtıcı ve yeni değil. “Türkiye’nin medya sisteminin kendisine özgü sorunlarından dolayı Rusya’nın etkisini tartışmalı buluyoruz.” diyen Erdoğan, “Rusya, Türkiye’ye müdahale ediyor ama, bazı kaynaklara göre, doğru bilgi yayarak müdahale ediyor. Bizim medya sistemimizden öğrenemediğimiz bilgileri bize söylüyor ve biz öğreniyoruz. Kutuplaşmış bir medya sisteminin olması ve ana akım medyanın erimesi yüzünden farklı bilgilere erişemiyor oluşumuz. Doğru bilgi veriyorsa dezenformasyon yapmıyor diyebilirsiniz.” değerlendirmesinde bulundu.

KRİZ ZAMANLARINDA KONTROLÜ KAYBETTİĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUZ

Erdoğan, “Sansasyonel bilgileri kriz zamanlarında paylaşmaya daha meyilliyiz. Bu insanoğlunun bir zafiyet mi?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Kriz zamanlarında kontrolü kaybettiğimizi düşünüyoruz. Kontrolü geri alma çabasından dolayı yapıyoruz bunu. Pandemi, terörizm gibi durumlarda panikliyoruz. Hayatımızın kontrolünü geri almak istiyoruz. Çok kesin fikirlere kriz zamanlarında sarılmaya daha istekli oluyorsunuz.”

İnsanların sorunlara yönelik yaklaşımında kolaycılık gözlemlediğini ifade eden Erdoğan, “Bir yandan küresel çapta aşı çalışmaları yapılırken, diğer tarafta koronavirüse paça çorbasının iyi geldiği söyleniyor. Diğer tarafında karmaşıklığı uğraşmak yerine kesin olana gitmek daha kolay. Trump mesela karmaşık sorunlara basit çözümler öneriyor. Göç bir sorun olarak görülüyorsa basit bir çözüm olarak duvar örmeyi öneriyor. Kısa yollar arayışı insan doğasının bir parçası.” diye konuştu. 

Erdoğan projelerinde insanların bu durumla ilgili farkındalık yaratmak ve gelen bilgiyi sorgulamadan paylaşmaya neden olan psikolojik faktörleri katılımcılara anlattığını söyledi.

GENÇLER DE DEZENFORMASYONA KARŞI KIRILGAN

Gençler de herkes gibi yanlış bilgiye karşı kırılganlığı olduğuna işaret eden Erdoğan, “Sosyal medya enstrümanlarını kullanmayı bilmemek onun inceliklerine hakim olamamak bir kırılganlık yaratıyor. Öte yandan genç olmak, ‘delikanlı’ olmak kolayca öfkelenebilmek, kolayca radikal fikirlere yönelim sağlamak da gençlerde kırılganlık oluşturuyor. Gençler bu konuda dayanıklı yaşlılar değil deseydik, o zaman Avrupa’da gençler arasında gelişen her türlü radikalliğin olmaması gerekiyordu. IŞİD’in eleman devşirme alanlarından biri sosyal medya. ABD’de okul basan çocuklar sosyal medyadan etkileniyorlar. Aşırı sağ gençleri buradan devşiriyor.” ifadelerini kullandı.

DEZENFORMASYONLA, DEMOKRASİ SORGULANIR HALE GELDİ

Demokratik olmayan ülkelerdeki bazı gelişmelerden hareketle yürütülen dezenformasyon kampanyalarının demokrasiyi daha çok tartışılır hale getirdiğini vurgulayan Erdoğan şu değerlendirmelerde bulundu: 

“Demokrasinin krizi uzun zamandır tartışılan bir konu. 2008’den bu yana Çin’in demokrat olmadan ekonomik büyümeyi sağlamayı başaran bir ülke olmasından kaynaklı demokrasiyi tartışıyoruz. Demokrat olduğu halde Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde ekonomik refahın artmaması hatta gerilemesi bu tartışmayı biraz daha alevlendiriyor. Demokrasiler bu krizle başarılı bir şekilde baş ediyorlar mı sorusu gündemde.Her konuda rekabet oluyor, aşının daha başarılı olduğu algısını oluşturmak için dezenformasyona başvurmalarının da arkasında bu var. Bir model ortaya koymaya çalışıyorlar.”

Demokrasi tartışmalarının bir yumuşak güç savaşına dönüştüğünün altını çizen Erdoğan, “Diğer tarafın aşısının yan etkileri olacağına dair dezenformasyon kampanyalarını görüyoruz. Kendi üstünlüğünü vurgulamak istiyor. İyi ve kötü diye ayırmamakta fayda var. Ülkelerin bir kısmı demokrasi istemiyoruz demiyorlar, demokrasi olmasa da olur diyorlar ve bunun bir karşılığı var.” ifadelerini kullandı.

ÇOK DİSİPLİNLİ ORTAM

Projeye yoğun ilgi olduğunu aktaran Erdoğan, “700 başvuru vardı, 500’de kestik. Bir kitle dersine dönüştü. 250-300 arasında katılımcı oluyor. Dersler 2 saat boyunca hocalarımız konularını anlatıyor. Düzenli olarak quizler yapıyoruz. İkinci bir kriterimiz de sonuna kadar bitiren insan sayısı olacak. Hocalarımız kendi konularında uzman. Çok disiplinli bir ortam sağladık. Ön test yaptık sonunda da son test yapacağız. Bilgi değişimini ölçeceğiz. Davranış değişikliğini ölçmemiz zor. Ama elimizdeki bilgiler gösteriyor ki, bilgi değişimi davranış değişimini tetikliyor.İnsanların kendi kendine alabilecekleri bir hale de getirebiliriz.” diye konuştu.

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Rus manipülasyon ağları ABD’li aşırılıkçı seçmenleri etkiliyor

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Amerika Birleşik Devletleri 59. Başkanlık seçiminde, dört yıldır süren uyarı ve hazırlıkların ardından, Rusya’nın siber saldırı faaliyetlerinin etkilediği düşünülen 2016’daki seçimlerin benzeri senaryolar gerçekleşmedi.

Ancak Amerikalı eski ve mevcut istihbarat yetkililerine ve analistlere göre iyi haber, buraya kadar.

GELECEKTEKİ BAŞARILARININ TEMELLERİNİ ATMAKLA MEŞGULLER

Analistler ve istihbarat yetkililerine göre Ruslar, gelecekteki başarılarının temellerini atmakla meşguller.

Analistler ve yetkililer, Amerikalı seçmenlerin düşüncelerini ve görüşlerini, trol çiftliği ‘troll farms’ veya sahte sosyal medya hesaplarıyla etkilemeye güvenmek yerine, Kremlin’in desteklediği kişilerin, kendilerini aşırı sağ ve aşırı sol seçmenlere entegre edip, ABD’nin haber ve sosyal medya ekosisteminin bir parçası olmayı, böylelikle ABD üzerinde bir yer edinmeyi düşündükleri konusunda uyarılar yapıyor.

Çevrimiçi bilgi ortamını eşleştirmek için çalışan bir yapay zeka ve makine öğrenmesi şirketi olan Omelas’ın CEO’su Evanna Hu, “Bu kampanyaların çoğu milyonlarca katılımcıya ulaşım sağlıyor” dedi. Hu, “Yaptıkları işlerde, seçmenler üzerinde olumsuz veya olumlu bir duygu uyandırmada oldukça başarılılar” yorumunu yapıyor.

Savunma sanayisi için çevrimiçi aşırılıkları izleyen Washington merkezli bir firma olan Omelas, 3 Kasım seçimlerini kapsayan 90 günlük bir süre içinde 1,2 milyon gönderi toplayarak, 11 farklı sosyal medya platformunda ve birden fazla dilde yüzlerce RSS yayınında Rusça içerikleri izliyor. Ayrıca Omelas, Sputnik, TASS, RT ve Izvestia TV gibi devlet destekli Rus medya organlarını da izliyor.

 

ABD, İranlı dezenformasyon sitelerini tespit edip ele geçirdi

Omelas, Rusya’nın propaganda mekanizmalarının gönderilerinin yalnızca yüzde 20’si İngilizce olduğunu, içeriklerinin yüzde 40’ının Rusça, geri kalanı ise İspanyolca, Arapça, Türkçe ve bir avuç başka dilde yayımlandığını belirledi.

Yalnızca aktif etkileşimlere baktıklarını söyleyen Hu, “Bu nedenle bir şeylere fiziksel olarak tıklamanız veya yeniden tweetlemeniz gerekiyor” dedi. Ayrıca Hu, milyonlarca etkileşim için tahmin yürütmenin “kaba bir şekilde” gerçekleştiğini kabul etti.

RUS DESTEKLİ MEDYA

ABD yetkilileri, etkiyi ölçmenin kolay bir yolu olmadığı için, bu çabaların Amerikan vatandaşları üzerindeki etkisi hakkında kamuoyuna konuşmak konusunda çekimser davrandılar.

Örneğin, 2016 seçimlerinden sonra istihbarat yetkilileri, Rusya’nın, o seçimlerde adaylığını koyan Donald Trump’ı tercih ettiğini ve çabalarının karşılığını aldığı halde, sonuç olarak hiçbir Amerikalının bu çabalardan ne ölçüde etkilenip oy kullanma sürecinde görüşlerinin değişip değişmediğini söyleyemediklerini anlattılar.

Yine de konunun hassasiyeti göz önüne alındığında anonim kalmak koşuluyla gazetelere konuşan çok sayıda yetkili, etki operasyonları sonuç vermiyorsa Rusya’nın bu medya girişimlerine para harcamaya devam etmesinin olası olmadığını söyledi.

Ancak Dışişleri Bakanlığı Küresel Katılım Merkezi’nin Ağustos 2020 raporu, herhangi bir rakam paylaşmamakla birlikte, Moskova’nın “propaganda kanallarına, istihbarat servislerine ve vekil sunucularına (ing: Proxy) büyük yatırımlar yaptığı” sonucuna vardı.

ABD seçim güvenliği yetkilileri de Rusya’nın, haberlerde ve sosyal medya platformlarında kendine alan yaratma çabalarıyla ilgili endişelerini tekrar tekrar dile getirdiler.

Bir siber güvenlik şirketinin eski başkanlarından olan Christopher Krebs, Eylül ayında bir siber güvenlik zirvesinde yaptığı konuşmada “Size söyleyeceğim şu ki; RT, Sputnik veya Ruptly gibi arkasında Kremlin olan organlardan bir şeyler geliyorsa, niyetini sorgulayın. Sizden ne yapmanızı istiyorlar? Yüksek olasılıkla iyi bir şey değildir” cümlelerini kullanmıştı.

Üst düzey CISA yetkilileri, Seçim Günü’nde (3 Kasım) gazetecilere brifing verirken, Rus destekli medya konusunda Amerikalılara, Rus bağlantılı kaynaklardan gelen herhangi bir bilgiyi “en, en, en yüksek dozda şüphecilik” ile ele almaları için ciddi uyarılarda bulundu.

UYARILAR MEYVESİNİ VERDİ ANCAK DİKKATLİ OLMAK GEREKİYOR

Yetkililere göre bir dereceye kadar, RT ve Sputnik gibi Rusya destekli yayın organları hakkında tekrarlanan uyarılar, en azından bu ayki cumhurbaşkanlığı seçimleri söz konusu olduğunda, meyvesini verdi.

“Onlar (RT ve Sputnik), seçmen sahtekarlığına ilişkin yanlış anlatılar üzerine yaptığımız analizlerin hiçbirinde öne çıkmadılar” diyen Washington Üniversitesi profesörü ve Election Integrity Partnership baş araştırmacısı Kate Starbird, “Bu kanallar bazen yayılan dezenformasyonu güçlendiriyorlar ancak dezenformasyonun yayılma hızına göre çok yavaş kaldıklarından çok nadir bir şekilde yayılan bilgilerin gidişatını değiştirebiliyorlar” açıklamasında bulundu.

Yıllardır Rus dezenformasyon çabalarını araştıran eski özel FBI ajanı Clint Watts, “Amerika’da hala Rusça içerikler paylaşıldığını görebilirsiniz. Rusça haberlerin Amerika’ya ulaşmasının oranı diğer ülkelere göre çok daha yüksek bu sebeple, bu alana geri dönecekler”

Watts, “Bu geri dönüşün büyümesine yardımcı olmak ve “Rus devlet destekli” olarak belirtilen etiketlerden kaçınmak için, RT ve Sputnik gibi kuruluşların, popüler sosyal medya hesapları aracılığıyla içerik paylaşmaya başladığını” söylüyor. Bir de İnstagram üzerinde Redfish kanalı olduğunu söyleyen Watts, bu kanalın Rusya’ya ‘kayda değer etkileşim’ getirdiğini belirtiyor.

“George Floyd protestoları sırasında içerik üretmek için ek mesai yaptılar, Amerikalılar da bu içerikleri milyarlarca kez paylaştı” diyen Watts, “Dramatik bir biçimde profil rakamlarını yükselttiler, özellikle politik olarak sol görüşe yatkın olan ve afro-amerikanlar arasında.

AŞIRI SAĞ İLE ETKİLEŞİMİN YOLLARINI BULUYORLAR

Rusya, aynı zamanda aşırı sağ ile etkileşimde bulmanın yollarını da buluyor.

Global Engagement Center’ın Ağustos raporuna göre, Kanada’nın Küresel Araştırma internet sitesi ‘globalresearch.ca’ veya Rus devlet destekli Stratejik Kültür Vakfı gibi Rus vekil sunucuları, koronavirüs gibi konularla ilgili komplo teorilerini gittikçe güçlü bir şekilde yayıyor.

Watts gibi araştırmacılar, yapılan propagandanın bazen ZeroHedge veya The Duran gibi aşırı sağcı internet sitelerinde yeniden işe yaramaya başladığını söylüyor.

ANA AKIMA YERLEŞEBİLİYORLAR

Rus propagandasının tümü Amerikan politika alanlarına girmek için mesai harcamıyor. Anlatıların bazıları yeteri kadar tekrar edildiğinde artık görmezden gelmek gittikçe zor bir hale geliyor.

Omelas’tan Hu, “Böylelikle, Amerikan aşırı sağından veya solundan insanlar anlatılardan etkilendikçe bu anlatılar büyük bir kartopu halini alıyor. Büyük bir kartopuna dönüştükçe de Amerikan ana akım medyasına bile yerleşebiliyorlar” ifadelerini kullandı.

Bazı zamanlarda ise ergilerde veya gazetelerde yazı yazan Rus destekli kimseler de büyüyen kartopuna katkı sağlıyor.

Örneğin, 20 Kasım’da ABD Başkanı Trump, RT için düzenli olarak fikir yazıları yazan Wayne Dupree’yi defalarca retweetledi. Bundan birkaç gün öncesinde ise bir RT yazısında Dupre, “Demokratların hilekar ve utanmazca davranışları seçimlerin bütünlüğünü yok ediyor” gibi söylemlerle Demokratlara hakaretamiz cümleler sarf etmişti.

Bazı araştırmacılar ve ABD karşı istihbarat görevlileri, olayın çok tanıdık bir model haline geldiğini söylüyor.

Ekim ayında Hearst Television’a konuşan Ulusal Karşı İstihbarat ve Güvenlik Merkezi Müdürü William Evanina, “Artık kendi işlerini yapmaları gerekmediğini biliyorlar” sözlerini kullandı. Evanina, “ABD vatandaşlarının bilgilerini alıyorlar ve güçleniyorlar. İster komplo teorisyenleri ister yanlış bilgilerin kaynağı olan normal insanlar olsun, sürekli güçleniyorlar” vurgusunu yaptı.

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz