Etiket arşivi: Keith Alexander

Trump’a siber güvenlik önerisi: “100 bin hackerı işe alın”

Amerika’nın seçilmiş başkanı Donald Trump, yeni dönemi için kadrosunu oluştururken siber güvenliğe ağırlık vermesi için çağrılar geliyor.

Yeni döneme ilişkin yayımladığı ilk videosunda zaten siber güvenliğe özel bir önem vereceğini belirten Trump, bunu nasıl yapacağını ayrıntılandırmamıştı.

Softpedia’nın haberine göre, aralarında Amerika Güvenlik Ajansı’nın eski başkanı Keith Alexander, MasterCard’ın CEO’su Ajay Banga da olduğu bir grup güvenlik uzmanı, Trump’un yeni döneminde 100 bin sanal korsanı eğitip işe almasını önerdi.

İLGİLİ HABER >> FBI OTÇU HACKERLARA MI MUHTAÇ KALDI?

Uzmanlar, bu kişilerin ülkeyi sadece siber saldırılardan korumakla kalmayıp diğer ülkelere de siber saldırı düzenlemesi gerektiğini savundu. Kendilerine “Milli Siber Güvenliği Geliştirme Komisyonu” diyen uzmanlar raporlarında, Trump’un siber saldırılar için bir çerçeve belirlenmesi de ön ayak olması çağrısında bulundu. Komisyon, siber güvenliğin sadece özel sektörün eline bırakılmamasını, bunun son yıllarda dramatik sorunlara yol açtığına dikkat çekti.

Sanal korsanların eğitileceği programların Trump’ın yakın dikkatine ihtiyaç duyduğunu belirten komisyon, seçilmiş başkanının “ulusal siber güvenlik iş gücü programı” oluşturması gerektiğini de savundu. Korsanların, yüksek maaşlar nedeniyle özel sektörü tercih ettiğini belirten komisyon, Donald Trump’ın bu konuda adım atması gerektiğini kaydetti.

İLGİLİ HABER >> KRİPTO SAVAŞLARI

Komisyon, Donald Trump’ın siber güvenlik uzmanı ve siber güvenlik elçisi ataması gerektiğini belirterek, oluşturulacak bir siber güvenlik paneline sadece özel sektörün değil bu alanda çalışan uzman ve profesörlerin de katılması gerektiğini savundu.

Raporda, Amerikan şirketlerinin daha güvenli ürünler üretmesi için Trump’ın şirketlere teşvikler sunması gerektiği de ifade edildi. Ancak haberde, Trump’ın böyle bir çağrıya soğuk bakabileceği, Apple ile FBI arasındaki tartışmada seçilmiş başkanının FBI tarafında kaldığını hatırlattı.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

[wysija_form id=”2″]

 

Yeni sızan NSA belgesi İran-ABD siber savaşını ortaya koydu   

Geçtiğimi Pazar günü ortaya çıkan gizli NSA belgesi, ABD ve İran arasında her geçen gün kızışan siber savaşı gözler önüne serdi. İki ülkenin birbirlerine karşı geliştirdikleri siber silahları özellikle casusluk ve sabotaj için kullandıkları ortaya çıktı. Gizli belgede ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile İranlı muadlilinin Cenevre’de katıldıkları nükleer müzakereler sırasında da devam ettiğini gösterdi.

Nisan 2013 tarihli belgede dönemin NSA Başkanı Keith Alexander, İran içerisindeki networklere yönelik bir sene önce başlatılan siber casusluk faaliyetlerinin Tahran yönetimi tarafından fark edildiğini ifade ediyor.

Belgelerde ABD ve İngiltere’nin casusluk operasyonlarında nasıl işbirliği yaptığına dair detaylarda yer alıyor. Stuxnet saldırısının ortaya çıkmasının ardından, Washington ve Londra İran’ın ‘bu iki ülke tarafından İran’a karşı kullanıla diğer bilgisayar ağı istismar araçlarını’ fark etmemesi için ortak çalışma başlatmış. Konuyla ilgili yayınlanan gizli dökümanda İran’da hangi ağların hedef alındığna dair bilgi bulunmuyor. Fakat bu belge ile ABD’nin İran’ın nükleer alt yapısına karşı siber casusluk operasyonu içerisinde olduğu ilk kez teyit edilmiş oluyor.

İran’ın ABD’yi hedef alan saldırılarına da yer verilen belgelerde, Ağustos 2012 (Saudi Aramco saldırısı ile aynı tarihlerde) başlayan ve Amerikan bankalarındaki ses ve bilgisayar iletişimine müdahale içeren 3 saldırı serisi hakkında bilgi veriliyor. İran’ın nükleer programına karşı atılan adımlaran intikamı olarak gösterilen saldırılardan Tahran Yönetiminde bulunan üst düzey yetkililerin haberi olduğu ifade edildi. Belgelerde bu saldırıların ardından İran’ın gelişen siber kapasitesinin ABD’li resmi yetkililer için alarm veren bir durum haline geldiği de dikkat çekiyor.

Emekli olduktan sonra kendi şirketini kuran Keith Alexander’ın verdiği brifingi içeren belgede, ABD’nin İran’a karşı konvansiyonel ve siber araçların içerisinde yer aldığı bir siber çatışmaya karşı her an hazır durumda olması gerektiği belirtiliyor. Böyle bir durum için Beyaz Saray’ın her an güncel bilgilerle beslenmesi gerekliliğinin altı çiziliyor. Uzmanlar böyle bir bilgi akışının ancak İran’ın sistemlerine yerleştirilmiş casus yazılımlar ile sağlanabileceği yorumunu yaptı.

Belgede ortaya çıkan başka bir bilgi de ABD’nin, İsrail ile işbirliği konusundaki tedirgin tavrı. İngiltere ile İran tehdidine karşı birlikte hareket eden ABD, İngiltere’nin içerisinde İsrail’in de olduğu üçlü bir işbirliğine karşı çıkmış.

KAYNAK: New York Times

 

ABD Siber Ordusunun Mimarı: Keith Alexander

 

“I believe it is in the nation’s best interest to put all the phone records into a lockbox that we could search when the nation needs to do it.” – Gen. Keith Alexander, 2013

Keith Alexander, post-9/11 dünyasının Amerikan toplumu üzerinde yarattığı korku ve paranoya kültürünün tam da göbeğinde kariyerini şekillendirmiş, 30 yılı aşkın ordu istihbaratı tecrübesini siber alana taşımış bir isim. Dört yıldızlı general, mülakatlarda kendisine ‘asıl patronun kim?’ sorusu sorulduğunda ‘eşim’ cevabını verip, dört kızı ve on altı torunundan mutlaka her konuşmasında bahsederken babacan yanını ortaya koysa da, 11 Eylül sonrası değişen Amerikan istihbarat anlayışının en büyük ve belki de en cesur mimarlarından biri. 1974’de Askeri Akademi’den mezun olmasıyla başlayan aktif sinyal istihbaratı kariyerinin, teknolojiye bu alanda üç yüksek lisans yapacak kadar duyduğu yakın ilgiyle birleşimi, 2005 yılında Alexander’ın Amerikan NSA başkanlığına atanması kararını elbette ki pekiştirdi. Alexander, en uzun süre görevde kalan NSA yöneticisi olmakla kalmayıp (2005-2013), başkanlığı süresince siber alanı ulusal güvenlik stratejileri içinde tanımlayan ve Amerika’nın en çok yankı uyandıran siber adımlarından biri olan US Cyber Command (USCYBERCOM) biriminin kurulmasında ve kumandanlığında büyük söz hakkına sahip oldu. 2001 terörü sonrası yerleşen ‘bir daha asla’ anlayışının gölgesinde tüm ulusal güvenlik birimlerinde köklü değişikliklere gidilmesi, ‘bilgi çağı istihbaratı’ olarak adlandırdığı radikal gereksinimi gerçekleştirmenin sinyallerini veren bir ismi elbette ki tepeye taşıyacaktı.

Aslında Keith Alexander, Edward Snowden’ın açığa çıkardığı PRISM programına ek olarak, Amerikan toplumunun son yıllarda sıklıkla tartıştığı, iletişim bilgilerini dijital data formatında büyük veri depolama merkezlerinde saklanması anlamına gelen ‘bulk metadata’ ve şüphe duyulması halinde kişinin iletişimde olduğu kişilerin de tespitine olanak tanıyan ‘reasonable articulable suspicion’ gibi Amerikalıların özel hayatını ihlal ettiğine inanılan yeni kavramların temellerini Irak savaşı esnasında atmıştı. O dönemde Alexander, öncüsü olduğu, yeni ve gelecek vaadeden bir sinyal istihbaratı yazılımı ile ülke içerisinde terörist olmasından şüphe duyulan isimlerin tüm e-mail, telefon ve mesaj akışını, sınırlı bir ölçekte de olsa, gerçek-zamanlı takip edebiliyordu.

 

 

NSA direktörlüğü şüphesiz ki ona bu teknolojiyi yıllar içinde global düzleme taşımanın kapılarını araladı. General, her ne kadar ‘metadata’ teknolojisinin, ulusal güvenliği terörizme karşı yenilmez yapma yolunda önemini belirtirken, iletişim bilgilerinin detayının asla izlenmediği, yalnızca arama yapan-yapılan numaralar, konuşma süresi ve aramanın tarih bilgilerinin kayıt altında tutulduğunu her mülakatta ısrarla vurgulasa da, Snowden olayını takiben gelen emeklilik duyurusu gerek kitlelerin, gerek politik figürlerin ‘her şeyi kaydet’ stratejisinden hoşnut olmadığını gösterdi. Ofisteki son aylarında Alexader, NSA ve USCYBERCOM’un Amerika’nın çıkarlarını koruma adına verilerin kullanımında kısıtlamaya tabi tutulmaması adına siber mevzuat (cyber legislation) düzenlemelerinin yapılması, devlet-özel sektör işbirliğinin üst düzeyde icra edilmesi adına ciddi çaba vermiş olsa da, Alexander sonrası dönemde NSA, şüphesiz mevcut serbestliğini kaybedeceği, gerek içte gerek dışta saygınlığını geri kazanması, şeffaflığa kavuşması gereken zorlu bir yol izleyecek.

Yeni direktör Micheal S. Rogers’ın, Alexander’ın neredeyse her konuşmasında güvenlik tehditlerinin boyutundan bahsederken sergilediği ‘Amerika’ya çok kötü şeyler olacak, hissediyorum’ tavrından uzaklığı, NSA’in yeni dönemde gündemini sessiz ve olabildiğince hukuk sınırları içerisinde takip edeceğinin en büyük habercisi.