Etiket arşivi: eğitim

Kuzey Kore’nin siber saldırı başarısı nereden geliyor?

ABD ve Birleşmiş Milletler nükleer silahların yasadışı finansmanını engelleme noktasında yaptırımlar uygularken Kuzey Kore bu yaptırımları aşma konusunda ustalıkla hareket ediyor.

Siber suçlarda dikkate değer ölçüde yetkinlik sahibi olan Kuzey Kore siber kabiliyetlerini hem yurt içinde hem de yurt dışında hızla geliştirdi. Komünist rejim, nükleer silah geliştirme programını finanse etme adına, “Hidden Cobra” veya “Lazarus Group” kod adlı hackleme ekipleri aracılığıyla dünya çapındaki dijital güvenlik açıklarından yararlanarak siber saldırılar düzenliyor. 

2017’de ABD İç Güvenlik Bakanlığı ve FBI, Kuzey Kore’nin ABD’deki şirketler ve kritik altyapıya yönelik çeşitli saldırılarla bağlantılı olduğunu ortaya koyan bir siber güvenlik raporu yayınladı. Raporda yer alan uyarı, İç Güvenlik Bakanlığı ve FBI’ın Kuzey Kore hükümetinin dağıtılmış hizmet reddi (DDoS) saldırıları başlatmak için kullandığını iddia ettiği Delta Charlie adlı bir tür kötü amaçlı yazılımla ilgiliydi. Bu botnet saldırıları, güvenli olmayan Nesnelerin İnterneti (IoT) cihazlarından kaynaklanan yıkıcı IP trafiğini yönlendirerek web sitelerini, uygulamaları ve diğer BT altyapısını saatler, günler veya haftalarca çevrimdışı duruma getirebiliyor.

KUZEY KORE LİDERİ SİBER GÜCÜ NÜKLEER GÜÇ KADAR ÖNEMLİ BULUYOR

Siber suç pazarının boyutu ve korumanın hala yetersiz oluşu, Kuzey Koreli siber grupların iştahını kabartıyor. Ülkenin gerçekleştirdiği siber operasyonlar çok az risk taşıyor, maliyeti düşük ve oldukça karlı bir alan. Güney Kore Ulusal İstihbarat Teşkilatı’nın eski müdürü Nam Jae-joon, Kim Jong Un’un sahip oldukları siber yeteneklerin nükleer güç kadar önemli olduğunu ve “nükleer silahlar ve füzelerin” yanı sıra siber savaşın Kuzey Kore ordusunun hedefleri vurma kabiliyetini garanti eden çok amaçlı bir silah olduğunu söylediğini aktarıyor. 

İnternetsiz Kuzey Kore siber saldırılar ile nasıl döviz elde ediyor?

ÜNİVERSİTE MÜFREDATLARI BİLE SİBER GÜCE İŞARET EDİYOR

Mayıs 2020’de Kuzey Korelilerin taktik planlama sistemlerini denetlemek için en az 100 tane birinci sınıf bilim ve teknoloji üniversitesi mezununu orduya dahil ettiklerini ortaya koyan bir başka rapor daha bulunuyor. Otomasyon Üniversitesi olarak adlandırılan Mirim Koleji, yılda yaklaşık 100 “hacker” mezun veriyor. Hocalar, öğrencilerinin Microsoft Windows işletim sistemlerini bozmayı, kötü amaçlı bilgisayar virüsleri oluşturmayı ve çeşitli programlama dillerinde kod yazmayı öğrendiklerini ifade ediyorlar. Bu durum, popüler işletim sistemi Windows’taki güvenlik açıklarından yararlanarak 150 ülkede 300 binden fazla bilgisayarda tahribata yol açan Kuzey Kore kaynaklı 2017 WannaCry fidye yazılımı siber saldırısının arka planına net bir örnek teşkil ediyor. 

Yakın zamanda, Kuzey Kore’nin devlet medyası, ülkenin siber savaş ve silah geliştirme programıyla bağlantılı yeni bir bilim ve teknoloji üniversitesinin kurulduğunu doğruladı. 

EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ ÇİN

Kuzey Kore siber saldırılarda tek başına hareket etmiyor. ABD Ordusu tarafından yayınlanan bir rapora göre Kuzey Kore’nin dünya çapındaki dört istihbarat teşkilatında yaklaşık 6 bin siber ajan çalıştırdığı tahmin ediliyor. Bunlardan biri, 2017 WannaCry fidye yazılımı sürümü de dahil olmak üzere ciddi siber saldırıların arkasındaki beyin olarak bilinen Lazarus Group. Kuzey Kore’nin destekçileri arasında özellikle Çin’in eğitim ve akademik değişim yoluyla Kuzey Kore’nin yasadışı siber faaliyetlerine yardımcı olduğu düşünülüyor. Kuzey Koreli öğrenciler genellikle, ABD ve BM yaptırımları nedeniyle kendi ülkelerinde bulunmayan ileri teknolojiyle tanışabilecekleri Harbin Teknoloji Enstitüsü (HIT) gibi en iyi Çin kurumlarında eğitim görüyorlar. Kasım 2019’da, Çin Eğitim Bakanlığı ve Kuzey Kore Eğitim Komisyonu Başkanı, akademik ortaklıkları ve lisansüstü öğrenci değişimlerini desteklemek üzere Çin-Kuzey Kore Eğitim ve İşbirliği Anlaşması’nı (2020–2030) imzalamıştı.

Yabancı öğrenci değişimi ve lisansüstü programları artırmaya yönelik bu tür ortak hükümet girişimleri, bu üniversitelerin müfredatı göz önüne alındığında, siber suçların artmasına neden olabilir. Çin üniversitelerinin gelecekteki Kuzey Koreli nükleer bilim adamlarını eğittiği konusunda şimdiden endişeler bulunuyor. Bu kuruluşların Kuzey Koreli siber ajanları ABD ve diğer gelişmiş ekonomilerde üst düzey siber saldırı gerçekleştirme noktasında ihtiyaç duydukları beceri ve yeteneklerle donatmasının nasıl durdurulacağı sorusunun cevabı henüz verilebilmiş değil. 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Online dezenformasyon ülkeler arası güç mücadelesinin bir parçası haline geldi

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de online dezenformasyon demokrasiye karşı ‘yeni’ tehditler arasında başı çekiyor. Özellikle 2016 yılında gerçekleşen ABD Başkanlık Seçimlerinde, sızdırılan bilgilerle seçim kampanyalarına etki edilmesi ve seçmen davranışlarını değiştirecek şekilde uydurma haber üretilmesi ve sosyal medyada manipülasyon yapılması demokrasinin internetle birlikte gelen mücadele alanları arasındaki yerini aldı. 

Online dezenformasyon teknolojiyle birlikte yeni formalara dönüşüp bireylerin kararlarına yön vermede etkili olmaya devam ederken, ülkeler dezenformasyona karşı direnç kapasitelerini geliştirmeye çalışıyor. 

Sosyal medya kullanımının her geçen gün arttığı diğer yandan konvansiyonel medyanın eridiği Türkiye’de online dezenformasyona karşı önemli bir sivil inisiyatif geliştirildi. “Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa etmek” projesini NATO tarafından desteklenen “Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa Etmek: Eğitimsel Bir Yaklaşım” projesi gençleri hedef alarak onları daha sorumlu medya okuyucusu ve sosyal medya kullanıcısı olmaları için yardımcı olmayı hedefliyor. 

KUTUPLAŞMIŞ BİR ORTAMDA YANLIŞ BİLGİ DAHA ÖNEMLİ

Projenin koordinatörlerinden Prof. Dr. Emre Erdoğan, Siber Bülten’e verdiği röportajda projenin ayrıntılarını, uluslararası dezenformasyon kampanyalarını ve bu konuyla mücadelede çok disiplinli bir çalışmanın gerekliliğinin altını çizdi. 

Sosyal medya kullanımı ile kutuplaşma arasındaki bağa dikkati çeken tecrübeli akademisyen, “Siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın belirleyicilerinden biri de bizim yankı odalarında yaşıyor olmamız. Farklı gerçekliklerde yaşıyor olmamız. Bu da doğrudan bilgiye nasıl eriştiğimizle ve bilgiyi nasıl değerlendirdiğimizle alakalı. Dolayısıyla sosyal medyayı nasıl kullandığımızla da doğrudan ilişkili.” ifadelerini kullandı.

Katılımcılığı ve ifade özgürlüğünü genişleterek demokrasiyi güçlendirici bir faktör olarak karşımıza çıkan sosyal medyanın bilinçli kullanılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Ana akım medyanın da çökmesinden dolayı bilgilerimizi sosyal medyadan alıyoruz ve bize buradan yanlış bilgiler akıyor. Biz de o yanlış bilgiye ayrıştırma durumunda değiliz. Kutuplaşmış bir ortamda yanlış bilgi daha kritik hale geliyor.” diye konuştu. 

Türkiye’nin enformasyon ekosisteminde ana akım medyanın itibarını kaybettiğini belirten Erdoğan, medyada kutuplaşmanın olduğu, insanların sadece kendi medyasının tarafsız olduğuna inandığını ve diğer medyayı tarafgirlikle suçladığını söyledi. Tecrübeli uzman, dezenformasyonun bu tür toksik ortamlarda kendisine daha uygun bir alan bulduğuna da işaret etti.  

İNFODEMİYE DİKKAT!

Kovid-19 salgını sonrası gündemdeki ‘infodemi’ konusunu ele alan Erdoğan, kavramı yanlış bilginin çok farklı anlamlar taşıyan bizi aciz kılan hastalıkla birlikte neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemediğimiz hali olarak tanımlıyor.

İnsanların dezenformasyona karşı direncinin güçlenmesini sağlamak amacıyla yola çıktıklarını söyleyen Erdoğan, “İnsanları genel olarak dezenformasyona karşı bilinçlendirmek daha düşük bir düzeyde infodemiye karşı güçlü hale getirmek olacak. Bu tam bir eğitim programı. Bir müdahale programı değil.” ifadelerini kullandı. 

https://siberbulten.com/disinformation/dezenformasyonla-egitimi-kullanarak-mucadele-ediyorlar/

 

DEZENFORMASYON VE MEZENFORMASYON KARIŞTIRILMAMALI

Erdoğan, dezenformasyon ve mezenformasyon kavramlarının ayırt edilmesine önem verdiklerine dikkati çekerek şunları kaydetti: “Mezenformasyon insanların yanlış bilgiyi bilmeden iyi niyetle yaydıkları zaman oluşan bir durum. Kötü niyetle yapılmıyor. Bir de kasıtlı olarak yanlış bilgi yayılmasını sağlamak var. O da dezenformasyon yapan aktörlerin sayısı çok fazla. Trollerden başlıyor, komplo teorisyenleri, konvansiyonel medya, botlar en önemlisi siyasetçiler ve devletler de yapıyor.”

Devletlerin amacının öteki tarafın bilgi alanını kirletmek olduğuna değinen Erdoğan, “Bu bir halkı hükümetine karşı ayaklanmaya da yöneltebilir. Halk içerisindeki hoşnutsuzluğu tetiklemek de olabilir. Dezenformasyon kampanyalarının halk kitlelerini harekete geçirme konusunda etkisinin çok az olduğunu gösteriyor bazı araştırmalar. Ama genel olarak itibar azaltma, kinizm yaratma ve dolayısıyla da kutuplaşmaya katkıda bulunmada çok etkili olabilir dezenformasyon kampanyaları.” değerlendirmesinde bulundu.

DEZENFORMASYON ÜLKELER ARASI GÜÇ MÜCADELESİNE DÖNDÜ

Hükümetlerin dezenformasyon kampanyası yapmak için bir ekosistem kurdularını söyleyen Erdoğan’a göre Rusya ve Çin genel olarak ‘makul şüpheliler’ arasında yer alıyor. Konuya ilişkin en son yayımlanan bir raporda Hindistan’ın da bu tür kampanyalar yürüttüğü belirlenmiş.

Yakın zamanda yaşanan Karabağ çatışmasında da çok kaynaklı bir dezenformasyon kampanyası yürütüldüğünü belirten Erdoğan şöyle konuştu:

“Aslında dezenformasyon ülkeler arasındaki güç mücadelesinin bir parçası haline gelmiş durumda. Bunu propogandadan ayırt eden bir şey var mı? Araçlar çok farklı. Ülkeler arasında arasında propaganda savaşları oldu. İkinci Dünya Savaşından sonra BBC’nin çok sayıda yanlış bilgiyi İngiliz hükümetinin talepleri doğrultusunda yaydığını biliyoruz.”

Dezenformasyonu hükümetlerin yanında bireylerin de yapabildiğine dikkati çeken Erdoğan, insanların şirketlerin itibarına zarar vermek için dezenformasyon kampanyaları düzenlediğini söyledi.

https://siberbulten.com/uluslararasi-iliskiler/rusya/rusyanin-siradisi-dezenfermasyon-operasyonunda-turkiye-haydut-ulke/

RUSYA TÜRKİYE’YE DOĞRU BİLGİ YAYARAK DA MÜDAHALE EDEBİLİYOR

Rusya’nın dezenformasyonu sistematik hale getirdiğini vurgulayan Erdoğan, “AB’nin bazı kurumlarının da yayımladığı gibi bu gazeteleriyle, bloglarıyla, radyolarıyla, botlarıyla sosyal medya hesaplarıyla bilgi ekosistemi inşa etmiş. Bir bilgi kısa sürede geniş çevrelere ulaşabiliyor.” ifadelerini kullandı.

Moskova’nın dezenformasyonu sistematik olarak yapan tek aktör olmadığını belirten Erdoğan, “ABD’de aşırı sağ grupların da bunu yaptığını biliyoruz. Onların da bir entegre bilgi dağıtma sistemleri var. Bunlar enformel de olabilir. Resmi bağları olmasına da gerek yok. Belirli kişilerin belirli diğer kişileri sürekli desteklediğini görebiliriz. Rusya’nın bunu yaptığını biliyoruz. Kırım ile ilgili Ermenistan ile ilgili dezenformasyonlar kampanyaları yürüttüler. Bunu nasıl tespit ediyoruz. Takip edilen belirli ajanlar var onlar aynı anda aynı bilgiyi yaymaya başladıklarında şüphe çekiyor. Doğal bilgiler ile karışıyor bu bilgiler ve sıradanlaşıyor. Sonra sıradan insanlar da bunları paylaşıyor.” diye konuştu.

Erdoğan’a göre ülkelerin birbirlerinin iç işlerine bu yöntemle karışmaları şaşırtıcı ve yeni değil. “Türkiye’nin medya sisteminin kendisine özgü sorunlarından dolayı Rusya’nın etkisini tartışmalı buluyoruz.” diyen Erdoğan, “Rusya, Türkiye’ye müdahale ediyor ama, bazı kaynaklara göre, doğru bilgi yayarak müdahale ediyor. Bizim medya sistemimizden öğrenemediğimiz bilgileri bize söylüyor ve biz öğreniyoruz. Kutuplaşmış bir medya sisteminin olması ve ana akım medyanın erimesi yüzünden farklı bilgilere erişemiyor oluşumuz. Doğru bilgi veriyorsa dezenformasyon yapmıyor diyebilirsiniz.” değerlendirmesinde bulundu.

KRİZ ZAMANLARINDA KONTROLÜ KAYBETTİĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUZ

Erdoğan, “Sansasyonel bilgileri kriz zamanlarında paylaşmaya daha meyilliyiz. Bu insanoğlunun bir zafiyet mi?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Kriz zamanlarında kontrolü kaybettiğimizi düşünüyoruz. Kontrolü geri alma çabasından dolayı yapıyoruz bunu. Pandemi, terörizm gibi durumlarda panikliyoruz. Hayatımızın kontrolünü geri almak istiyoruz. Çok kesin fikirlere kriz zamanlarında sarılmaya daha istekli oluyorsunuz.”

İnsanların sorunlara yönelik yaklaşımında kolaycılık gözlemlediğini ifade eden Erdoğan, “Bir yandan küresel çapta aşı çalışmaları yapılırken, diğer tarafta koronavirüse paça çorbasının iyi geldiği söyleniyor. Diğer tarafında karmaşıklığı uğraşmak yerine kesin olana gitmek daha kolay. Trump mesela karmaşık sorunlara basit çözümler öneriyor. Göç bir sorun olarak görülüyorsa basit bir çözüm olarak duvar örmeyi öneriyor. Kısa yollar arayışı insan doğasının bir parçası.” diye konuştu. 

Erdoğan projelerinde insanların bu durumla ilgili farkındalık yaratmak ve gelen bilgiyi sorgulamadan paylaşmaya neden olan psikolojik faktörleri katılımcılara anlattığını söyledi.

GENÇLER DE DEZENFORMASYONA KARŞI KIRILGAN

Gençler de herkes gibi yanlış bilgiye karşı kırılganlığı olduğuna işaret eden Erdoğan, “Sosyal medya enstrümanlarını kullanmayı bilmemek onun inceliklerine hakim olamamak bir kırılganlık yaratıyor. Öte yandan genç olmak, ‘delikanlı’ olmak kolayca öfkelenebilmek, kolayca radikal fikirlere yönelim sağlamak da gençlerde kırılganlık oluşturuyor. Gençler bu konuda dayanıklı yaşlılar değil deseydik, o zaman Avrupa’da gençler arasında gelişen her türlü radikalliğin olmaması gerekiyordu. IŞİD’in eleman devşirme alanlarından biri sosyal medya. ABD’de okul basan çocuklar sosyal medyadan etkileniyorlar. Aşırı sağ gençleri buradan devşiriyor.” ifadelerini kullandı.

DEZENFORMASYONLA, DEMOKRASİ SORGULANIR HALE GELDİ

Demokratik olmayan ülkelerdeki bazı gelişmelerden hareketle yürütülen dezenformasyon kampanyalarının demokrasiyi daha çok tartışılır hale getirdiğini vurgulayan Erdoğan şu değerlendirmelerde bulundu: 

“Demokrasinin krizi uzun zamandır tartışılan bir konu. 2008’den bu yana Çin’in demokrat olmadan ekonomik büyümeyi sağlamayı başaran bir ülke olmasından kaynaklı demokrasiyi tartışıyoruz. Demokrat olduğu halde Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde ekonomik refahın artmaması hatta gerilemesi bu tartışmayı biraz daha alevlendiriyor. Demokrasiler bu krizle başarılı bir şekilde baş ediyorlar mı sorusu gündemde.Her konuda rekabet oluyor, aşının daha başarılı olduğu algısını oluşturmak için dezenformasyona başvurmalarının da arkasında bu var. Bir model ortaya koymaya çalışıyorlar.”

Demokrasi tartışmalarının bir yumuşak güç savaşına dönüştüğünün altını çizen Erdoğan, “Diğer tarafın aşısının yan etkileri olacağına dair dezenformasyon kampanyalarını görüyoruz. Kendi üstünlüğünü vurgulamak istiyor. İyi ve kötü diye ayırmamakta fayda var. Ülkelerin bir kısmı demokrasi istemiyoruz demiyorlar, demokrasi olmasa da olur diyorlar ve bunun bir karşılığı var.” ifadelerini kullandı.

ÇOK DİSİPLİNLİ ORTAM

Projeye yoğun ilgi olduğunu aktaran Erdoğan, “700 başvuru vardı, 500’de kestik. Bir kitle dersine dönüştü. 250-300 arasında katılımcı oluyor. Dersler 2 saat boyunca hocalarımız konularını anlatıyor. Düzenli olarak quizler yapıyoruz. İkinci bir kriterimiz de sonuna kadar bitiren insan sayısı olacak. Hocalarımız kendi konularında uzman. Çok disiplinli bir ortam sağladık. Ön test yaptık sonunda da son test yapacağız. Bilgi değişimini ölçeceğiz. Davranış değişikliğini ölçmemiz zor. Ama elimizdeki bilgiler gösteriyor ki, bilgi değişimi davranış değişimini tetikliyor.İnsanların kendi kendine alabilecekleri bir hale de getirebiliriz.” diye konuştu.

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

RDM Projesi: Dezenformasyonla eğitimi kullanarak mücadele ediyorlar

Dijitalleşmenin her alanda yaygınlaşmasıyla, farklı bir boyut kazanan dezenformasyon faaliyetlerine karşı Türkiye’de de yeni bir eğitim girişimi başlatıldı.

NATO tarafından desteklenen “Türkiye’de Dezenformasyon Direnci İnşa Etmek: Eğitimsel Bir Yaklaşım” başlıklı eğitim projesi, etkileşimli görsel-işitsel araçların kullanımı ve karşı direnç araç seti geliştirme olmak üzere üç seviyeli bir stratejiye dayanıyor.

Projeyle, dezenformasyona karşı daha az dirençli olan ve sosyal medyaya en fazla maruz kalan gençleri, farklı öğrenme yöntemlerini bir arada kullanarak bilgilendirmek ve toplumun genelinde nasıl daha “sorumlu” medya okuyucusu ve sosyal medya kullanıcısı olunacağı konusunda farkındalık uyandırmak hedefleniyor.

Projede doğrulama mekanizmalarına başvuru, yanlış bilgilere karşı koyma ve yalan haberlerin yayılmasını önleme araçlarının etkin kullanımı gibi yöntemler dezenformasyona karşı direncin inşasında uygulanıyor. Bu amaçla proje kapsamında öncelikle üniversite öğrencilerine yönelik bir çevrimiçi seminer serisi ve sertifika programı düzenleniyor.

Kasım ayında başlayan seminer serisi ile ilgili bilgiyi Ana Sayfa (rdmedu.com) adresinden alabilirsiniz.

ABD, İranlı dezenformasyon sitelerini tespit edip ele geçirdi

 

KATILIMCILAR DEZENFORMASYON TESTİNDEN GEÇECEK

Katılımcılara sunmak üzere çeşitli eğitim materyallerini içeren özgün bir öğretim müfredatı geliştirilmesi hedeflenen projede katılımcıların kapasite değişimi ön testler ve son testler aracılığıyla ölçülecek. Dezenformasyonla mücadele araçları ve doğruluk kontrol mekanizmalarına ilişkin infografikler projenin internet sitesinde yer alacak.

Proje çerçevesinde ayrıca “Dezenformasyon nedir?”, “Güvenlik açısından tehdit unsuru mudur? Siber güvenlik nedir, dezenformasyona karşı nasıl direnç gösterilir, infodemik nedir?” gibi konuların ele alınacağı seminer serisi, eğitici kısa videolar ve playbook gibi çeşitli aktivite ve çalışmalar gerçekleştirilecek.

Eğitim programı 23 Aralık’a kadar devam edecek.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

KoçSistem’den iş garantili siber güvenlik eğitimi

KoçSistem; Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi işbirliği ile tasarladığı Siber Güvenlik Uzman Yetiştirme programıyla, kapılarını üniversite 4. Sınıf ve yüksek lisans öğrencilerine açıyor.

Boğaziçi Üniversitesi iş birliği ile gerçekleşecek programı, başarı ile tamamlayan Siber Güvenlik Uzmanları, hem Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi onaylı sertifikalarını alacaklar hem de KoçSistem Siber Güvenlik Ekibinde çalışmaya aday olacaklar.

Haftanın en az 3 gününü KoçSistem’de geçirecek olan geleceğin Siber Güvenlik Uzmanları, alacakları sınıf içi eğitimlerin yanında birebir mentorleriyle çalışma fırsatı bulacak, aynı zamanda iş başı eğitimler ile desteklenecekler.

Boğaziçi Üniversitesi iş birliği ile gerçekleşecek programı, başarı ile tamamlayan Siber Güvenlik Uzmanları, hem Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi onaylı sertifikalarını alacaklar hem de KoçSistem Siber Güvenlik Ekibinde çalışmaya aday olacaklar.

Ayrıntılı bilgi ve başvuru için

https://live.peoplise.com/kocsistem/Application/Landing/2811afd6-0519-4ab6-bf56-f14d7a36dd3c

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Siber müfredat için yarım milyon dolar

ABD’nin siber güvenlik programlarıyla kendinden bahsettiren üniversitesi Purdue University Northwest (PNW), lise öğrencilerine siber güvenlik alanında müfredat hazırlanması için yaklaşık yarım milyon dolarlık (482.926) dolarlık ödenek aldı.

Ders programında üç boyutlu sanal gerçeklik oyunları, robot programlama oyunları ve örnek simulasyonlar üzerinde yapılan çalışmalar yer alacak. Bu aktiviteler, öğrencileri siber güvenlik alanında eğitmeyi amaçlayacak. İlk sene, PNW halka açık ve kapalı birimleri tanımlayacak, ikinci sene birimler oluşturulacak, üçüncü sene de birimler son hâlini alacak ve 30 eyaletteki liselere gönderilecek.

Bilişim Teknolojileri ve Grafik Bölümü’nde öğretim üyesi olan Michael Tu, ödeneğin amacının lise öğrencilerini siber güvenlik konusunda bilinçlendirmek olduğunu belirterek, böylece onları bu alanda bir kariyer düşünmeye de teşvik ettiğini de ekledi.

İlgili haber>> ABD ordusundan çocuklara hacklemeye giriş dersi

Bilişim Teknolojileri ve Grafik Bölümü, Chicago’nun merkezinde yer alan liselerin öğrencileri ve öğretmenleri için bir haftalık GenCyber isimli yaz kampı düzenledi. Tu, bu kampların eğitim modülleriyle birlikte öğrencilerin siber güvenlik bilgilerini geliştireceğini umuyor.

“Bizim sorunumuz şu: Siber güvenlik alanında az sayıda öğrencimiz var. Yapılan araştırmalara göre lise öğrencilerini siber güvenlik konusunda bilinçlendirirsek, üniversitede bu alanı seçme ihtimalleri artar” diyor Tu. “Şehirde siber güvenliği ilgilendiren pek çok olay yaşanıyor, öğrencilerin bunları bilmesi gerekir.”

Bu ödenek, Ulusal Bilim Vakfı tarafından veriliyor. PNW, Ulusal Güvenlik Teşkilatı ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından siber savunma eğitiminde ulusal düzeyde üstün başarı göstermiş bir kurum olarak kabul ediliyor. Eğitim programlarının geliştirilmesi sırasında iki tane de lisans öğrencisi çalışıyor.

İlgili haber>> Liselerde siber güvenlik eğitimi mümkün mü? Türkiye ve İsrail örnekleri

Tu, meslektaşları Ge Jin ve Take-Hoon Kim ile Eğitim Teknolojileri Bölümü’nde öğretim görevlisi olan Anastasia Trekles, ödenek verilmeden önce başvuruda bulunan ekibi oluşturuyor. Tu, “Bu proje sayesinde ulusumuzu geliştirme fırsatına sahibiz” diyor.

Bilişim Teknolojileri ve Grafik Bölümü’nün başkanı Keyuan Jiang, bu ödeneğin öğrenciler üzerinde yaratacağı etkiyi görmek için sabırsızlandığını söylüyor. “Öğrencilerin ilgilerini siber güvenlik konusuna çekmek için yeni fikirler üretiyoruz. Bence bütün öğrenciler siber güvenliğin nasıl işlediğini öğrenmeli. Pek çok öğrencinin bu konuda hiçbir fikri yok, bir gün mağdur olabilirler” diyor Jiang. “Biz öğrencilere şahsi bilgilerini korumayı öğretiyoruz.”

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için doldurunuz!