Etiket arşivi: dezenformasyon

New York’un aşı dezenformasyonuyla savaşı ajan filmlerini aratmıyor

Opinion piece illustration fot the Wall Street Journal by Ladapo and Risch

ABD’nin New York kentinde yaklaşık bir yıldır, belediye binası ve halk sağlığı departmanından yetkililerin oluşturduğu küçük bir ekip, aşı ile ilgili dezenformasyonun nasıl yayıldığına dair ayrıntılı raporları inceledi.

The Times tarafından toplanan bu “dezenformasyon haberlerinin” sekiz aydan fazla bir sürelik olan kısmının incelenmesi, şehir yönetiminin Kovid-19 etrafında ve beş ilçede yayılan yanlış bilgiler ile komplo teorileri hakkında kapsamlı istihbarat topladığını ortaya koyuyor. Proje, Kovid-19 aşısını New York’un muhtelif ve tecrit edilmiş topluluklarına ulaştırmaya ve şehri normale döndürmek için virüsü yenmeye yardımcı olmayı amaçlıyor.

Geçtiğimiz ocak ve şubat aylarında şehir yönetimi, Brooklyn’deki Ortodoks Yahudi cemaatine yönelik Kovid-19 mRNA aşılarının bir kişinin DNA’sını değiştirebileceğini ve yalnızca yüzde 0,5 etkili olduğunu öne süren broşürleri elde etti.

Mart ayında, kentin Polonya topluluğu, mRNA aşılarının “Hıristiyanlığı ve Polonya Ulusunu yok etmek” için tasarlandığına dair hakikatle bağlantılı olmayan iddialara maruz kaldı. Aynı ay yayımlanan bir başka haberde ise New York’un Haiti mahallelerinde yaygın olan ve aşıların siyah nüfusu azaltmak için geliştirildiğine dair bir söylenti yer aldı.

DEZENFORMASYON AŞI KOMUTA MERKEZİNE BİLDİRİLİYOR

Temmuz ayında, proje analistleri, eski bir New York Times çalışanı olan yazar Alex Berenson tarafından aşıya dair paylaşılan dezenformasyonu takip etti. Ağustos ayında analistler, itfaiyenin acil sağlık çalışanlarını temsil eden sendikanın başındaki Oren Barzilay’ın” yanıltıcı” iddialarını not ettiler.

Bu yanlış bilgilerin her biri, New York’un aşılama işini denetlemeye yardımcı olmak için oluşturulan belediye binasındaki üst düzey bir grup olan Aşı Komuta Merkezine bildirildi.

Neredeyse bir yıldır, Aşı Komuta Merkezi bu tür dezenformasyona dair düzenli raporlar hazırlıyor. Raporlardaki istihbarat, şehir sağlık departmanı içindeki yaklaşık 15 kişilik bir ekip, diğer şehir yetkilileri ve araştırma firması GroupSense tarafından derlendi. Raporlar daha sonra New York’un aşı çalışmalarına katılan şehir yetkililerine veriliyor.

ABD’nin IŞİD’i hackediği operasyon: Teknolojiyle Psikolojik Harbin birleşimi: Glowing Symphony

Belediye Başkanı Bill de Blasio’nun sözcüsü Danielle Filson, kentin söz konusu projeyi üstlendiğini zira “yayılan efsanelerin niteliğini anlamak, onları ortadan kaldırmak ve halkı bilime dayanan gerçeklerle eğitme noktasında kritik öneme sahip olduğunu” söylüyor.

Filson, New York Times’tan Maria Gay’e gönderdiği bir e-postada, “New Yorklular gerçeği bilmeyi hak ediyor ve aşı kadar önemli meseleler söz konusu olduğunda — gerçek bilgiye sahip olduklarından emin olmak bizim ahlaki zorunluluğumuz.” dedi.

AŞI KARŞITI KAMPANYALAR RUSYA KAYNAKLI MI?

Bazı raporlara göre ise çevrimiçi yayımlanan bu aşı karşıtı operasyonları, kökleri Rus Hükümetine dayanan dezenformasyon kampanyalarının sonucu. 8 Haziran’da GroupSense analistleri, Graphika olarak bilinen diğer bir araştırma firmasının değerlendirmesiyle, aşırı sağ komplo teorilerini teşvik etmeye adanmış bir web sitesine gönderilen aşı karşıtı bir karikatürün “Rus yanlısı bir dezenformasyon kampanyasıyla tutarlı olduğunu” kabul ettiklerini söyledi.” Bu kampanya, St. Petersburg merkezli İnternet Araştırma Ajansına bağlı kişilere atfedildi.

Çalışma, İspanyolca’dan Urduca’ya kadar en az bir düzine dilde yayınlanan komplo teorilerini tespit etti. En ürkütücü yalanlar arasında, “Aşılanan insanlarda çıbanlar çıkıyor”; “aşılar vücudu manyetize ediyor”; “derin devlet ajanları aşıları orduyla birlikte geliştirdi.” gibi iddialar yer alıyor. 

KASITSIZ MEZENFORMASYONLA KASITLI DEZENFORMASYON BİRBİRİNDEN AYRILIYOR

Henüz kamuya açıklanmayan raporlar, yanlış bilgilerin kasıtsız olarak yayılması ile kötü niyetli dezenformasyon arasında bir ayrım yapıyor. Bazı raporlar gizlilik endişelerini ya da en azından böyle bir çabanın bir tür bağımsız denetime sahip olması gerekip gerekmediğiyle ilgili soruları gündeme getiriyor. Örneğin, haziran ayındaki bir bültende, Kovid-19’un bir aldatmaca olduğu yönündeki komplo teorisini destekleyen New Yorklu aşı karşıtı gruptaki bir avukatın, bu yılın 21 Mayıs’ında Manhattan’ın Foley Meydanı’nda bir protesto mitingine katıldığını belirtti. Bülten avukatın adını verdi.

Delta varyantı sonrası aşı karşıtları dezenformasyonda hız kesmiyor

Şehir yetkililerinin yasal olarak korunan toplantılara katılan vatandaşları izlemesinin, özellikle yıllarca Polis Departmanının Müslüman topluluklara casusluk yapmasına ve neredeyse tamamen masum vatandaşların, ezici bir şekilde Siyahi erkeklerin veritabanını tutmasına izin veren bir şehirde zor bir konu olduğu aşikar.

Raporların büyük ölçüde bireylere odaklanmadığı görülüyor. Öte yandan şehir yetkililerinin New York’un aşı kampanyasını şekillendirmeye yardımcı olmak için istihbaratı şu ana kadar akıllıca kullandıkları ve belirli topluluklarda dolaşan belirli dezenformasyonları veya komplo teorilerini ele alma yönünde davrandıkları gözleniyor.

Ocak ayında, Aşı Komuta Merkezinin analistleri, yaygın olarak dolaşan bir WhatsApp mesajının binlerce New Yorkluyu Brooklyn Ordusu Merkez Aşılama sahasının büyük miktarda ekstra doza sahip olduğuna inanmaya zorladığı konusunda şehir yetkilileri uyarıda bulundu.

ANTİKOR TESTİ SUİSTİMAL EDİLİYOR

Brooklyn’in Hasidik bölgelerinde, şehir yetkilileri, dezenformasyon raporları sayesinde, antikor testinin kimin aşılanması gerektiğini belirleme noktasında suistimal edildiği öğrendiklerini söyledi. Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek için halkla irtibat halinde çalıştılar.

Analistler, Brooklyn’in Karayip topluluklarındaki birçok insanın aşıların kısırlığa neden olduğuna dair dezenformasyona inandığını tespit ettiğinde, şehir yetkilileri bu korkuları belediye binalarında, telefon görüşmelerinde ve bu topluluklardaki ibadet yerlerinde ele alarak hareket edebildiler.

Türkiye’de seçimler hacklenir mi?

Dezenformasyonun izlenmesinin başarısını değerlendirmek zor olsa da şehir yetkilileri bunun bir etkisi olduğuna inanıyor. Şehir yönetimlerinin yapabileceklerinin sınırları var, özellikle de raporların açıkça belirttiği gibi, sağcı medya ve sosyal medya şirketlerinin yanlış bilgi yaymadaki rolü çok geniş. Bu, Facebook, Twitter, YouTube ve WhatsApp gibi ana platformları içermekte.

Temmuz ayında, şehir sağlık bakanlığı yetkilileri Facebook ve Twitter’a bu tür içeriği platformlarından kaldırmaları için “derhal harekete geçmeye” çağıran bir mektup gönderdi. Yetkililer, Facebook’un konuya ilişkin bir yanıt vermediğini söyledi. 

Antisemitik komplo teorileri Telegram’da cirit atıyor

Telegram uygulamasında antisemitik komplo teorilerini konu edinen kanalların ve takipçi sayılarının endişe verici bir hızla arttığı ortaya çıktı.

Son birkaç ayda popülaritesi hızla artan Telegram, Temmuz ayında aylık 550 milyon aktif kullanıcıya ulaşarak dünyanın en çok kullanılan beşinci mesajlaşma uygulaması oldu. Söz konusu uygulama sansüre karşı gösterdiği direnç ve Belarus’tan Myanmar’a kadar protestocuların örgütlenmesinde oynadığı rol nedeniyle de rağbet görüyor.

Diğer yandan, ırkçılık karşıtı grup Hope Not Hate, Telegram’ın özgürlükçü tutumunun olumsuz bir tarafı olduğunu ileri sürüyor. Hope Not Hate, internette en ağır antisemitik komplo teorilerinin Telegram’da kendine kolaylıkla yer bulabildiğini ifade ediyor.

Hope Not Hate’in antisemitizmin sanal ortamlarda yayılmasına dair geçen hafta yayınlanan raporu, Telegram’ın antisemit ve aşırılık yanlıları için “güvenli bölge” sağlamada önde gelen internet platformları arasında yer aldığını öne sürüyor.

TELEGRAM ANTİSEMİTİK GRUPLARA MÜDAHALE ETMİYOR

Rapor, antisemitik komplo ve içeriklerle dolu birkaç kanalın bu yıl keskin bir şekilde büyüdüğüne ve Telegram yönetiminin bu kanallara herhangi bir müdahalede bulunmadığına işaret ediyor. Rapora göre, bu kanallardan biri olan ve Yeni Dünya Düzeni komplo teorisinin savunuculuğunu yapan Dismantling the Cabal, bugüne kadar 90 binden fazla takipçi kazandı. GhostEzra adlı bir antisemitik kanal ise 333 bin takipçiye ulaştı.

Hope Not Hate’in raporunda paylaştığı bilgiler arasında, 2019 yılının Mart ayında Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde iki camiye saldıran ve 51 kişiyi katleden terörist tarafından kaleme alınan ırkçı, antisemitik açıklamanın en az 120 Telegram grubu ve kanalı tarafından paylaşıldığı da yer alıyor. Telegram’ın söz konusu içerikler hakkında herhangi bir işlem yapmaması dikkat çekiyor.

Latin Amerikalılar yalan habere inanmaya daha meyilli

Hope Not Hate bünyesindeki araştırmacılardan biri olan Patrik Hermansson, “Bu eylemsizliği Telegram’ın İslamcı radikallik ve terörizmle nasıl başa çıktığıyla karşılaştırırsanız, gece ile gündüz arasındaki gibi bir farkla karşılaşırsınız.” diyor.

Telegram 2019’da, Europol operasyonunun bir parçası olarak IŞİD bağlantılı 43.000’den fazla bot ve kanalı kaldırdı. Hermansson, Telegram’da paylaşılan bazı antisemitik içeriklerin de terör savunuculuğu anlamına geldiğini ve buna göre muamele görmesi gerektiğini iddia ediyor.

KOVİD-19 KOMPLO TEORİLERİNE RAĞBETİ ARTIRDI

Hope Not Hate, pandemi sonrası hayatımıza giren karantina ve sosyal mesafe benzeri önlemlerle birlikte komplo teorilerinin daha fazla rağbet gördüğünü açıklıyor. Belirsizlik ve izolasyon dönemleri, her türlü düzen ve elit karşıtı anlatılara güç veriyor.

Birçok komplo teorisi yaşanan tüm kötülüklerden küçük bir grup insanı sorumlu tutarken bunlar arasında Yahudilerin de önemli bir yer tuttuğu biliniyor. Bu nedenle, henüz sona ermemiş olan pandemi de Telegram ve benzeri platformlarda antisemitik içeriklerin artışını beraberinde getiriyor.

Hermansson’a göre, Telegram’ı antisemitizm için ideal platform yapan etkenler arasında kullanıcılarına sağladığı anonimlik ve uygulamanın yapısı başta geliyor. Hermansson, Telegram’ın “moderasyon eksikliği”nin de antisemitizm için müsait ortamı oluşturduğunu düşünüyor.

Latin Amerikalılar yalan habere inanmaya daha meyilli

Araştırma şirketi Nielsen tarafından yayımlanan bir raporda, Latin Amerikalı kitleye hitap ettiği bilinen web sitelerinin ön yargılı veya komplo teorilerinin hâkim olduğu içeriklere daha fazla sahip olduğu belirtildi.

ABD’de yaşayan Latin topluluklar hakkında yayınlanan yeni Nielsen raporuna göre, Latin izleyicilerin genel nüfusa kıyasla sahte haberleri ve yanlış bilgileri çevrimiçi alma, tüketme ve paylaşma olasılıkları daha yüksek.

Araştırma şirketi, geçtiğimiz yıl boyunca kitlesinin en az yüzde 20’sini Latin izleyicilerin oluşturduğu bazı İspanyolca siteler de dahil olmak üzere, siyasi yelpazedeki en iyi 100 ABD haber sitesinin bir alt kümesini inceledi. Bu süre zarfında, Latinlere sunulan içeriğin yüzde 28’inde karışık, aşırı önyargılı, komplo teorisi veya “sözde bilim” olarak adlandırılan içerikler yer aldı. 

Nielsen’in Kıdemli Başkan Yardımcısı Stacie de Armas, NBC News’a yaptığı açıklamada “Bu büyük bir rakam” diyor ve ekliyor: “Bu, hitap ettikleri kitlelerde daha yüksek bir Latin yüzdesine sahip olan web sitelerinin, yukarıda belirtilen kategorilere giren içeriği daha fazla sunma potansiyeline sahip olduğu anlamına geliyor. Yani esasen, eğer beyazsanız, bu tür bir içeriği görme şansınız bir Hispanikten daha düşük.”

ÖZEL MESAJLAŞMA PLATFORMLARINDA VERİ DOĞRULAMA MEKANİZMALARI ÇALIŞMIYOR

Nielsen’e göre, 18-34 yaş arasındaki genç Hispaniklerin WhatsApp ve Telegram’ı kullanma olasılığı, genel nüfusun bu iki mecrayı kullanma olasılığından iki kat daha fazla. Raporda, “Dezenformasyon, sosyal medya ve mesajlaşma platformlarına daha fazla güvenmeleri nedeniyle özellikle savunmasız durumda olan Hispanikler için bir tehdit oluşturuyor.” dendi.

De Armas, “Bu ağlarda bilgi paylaşıldığında, geleneksel sosyal medyaya kıyasla şifreli, özel mesajlaşma uygulamalarında oldukları için veri doğrulaması yapma fırsatı bulamıyorlar. Ve bunun sıkıntısını halkımız çekiyor. Bunu aşıya ilişkin yaşanan tereddütlerde ve dezenformasyonda gördük.” ifadelerini kullandı.

Nielsen’in raporu, Latinlerin şifreli sosyal mesajlaşma platformları kadar Instagram ve Discord gibi diğer platformların da “güven ve samimiyet sunmaları nedeniyle” aktif birer kullanıcıları olduğunu ortaya koyuyor.

Dünya çapında insanlar tarafından ücretsiz iletişim kurmak için kullanılan WhatsApp, Latin Amerika’daki akrabalarıyla iletişim halinde olmak isteyen ABD’li Latinler arasında da oldukça popüler. De Armas, “Bu şifreli mesajlaşma araçlarının önemini hafife aldık” demeyi ihmal etmiyor.  Ancak bu dijital tüketim davranışı, doğru bilgiye erişim söz konusu olduğunda Latin topluluklarını özellikle savunmasız bir noktaya sokuyor.

Pandemide yalan haberler davranışlarımızı gerçekten etkiliyor mu?

Nielsen’e göre Hispanikler, 18-34 yaş arasındaki Latinlerin yüzde 30’unun kullandığı bir platform olan Twitter da dahil olmak üzere hemen hemen tüm sosyal medya uygulamaları ve mesajlaşma platformlarında daha fazla zaman harcıyor.

DİYASPORADAKİ TOPLULUKLAR ÖZELLİKLE SAVUNMASIZ

Nielsen’in araştırmayı birlikte yürüttüğü Adverif.ai, Nielsen’in İsraildeki farklı türdeki sahte haber içeriklerini işaretlemek için tarama faaliyetinde bulunan teknoloji kuluçka merkezlerinden biri. 

Dijital ve sosyal medya platformları bilgiyi tüketiciler için daha erişilebilir hale getirirken, yanıltıcı başlıkların viral doğasını da güçlendiriyor ve haber kaynaklarının doğru bir şekilde incelenmesinin önünü kesiyor. Bu durum, özellikle Latin Amerika ve diğer diaspora topluluklarında yaygın olarak kullanılan sosyal medya ve grup sohbet platformlarında, dezenformasyon ve sahte haberlerin çevrimiçi olarak yaygınlaşmasına alan sağlamış oldu.  

TEYİT ALGORİTMALARININ VE INFLUENCERLER’IN ÖNEMİ ORTAYA ÇIKTI

De Armas, Latin izleyicilere ne kadar fazla bu tür bir içerik sunulursa, Hispanik toplulukların en fazla zaman harcadığı dijital platformlar arasında yer alan WhatsApp ve Telegram gibi şifreli platformların yanı sıra çevrimiçi olarak tüketilmesi ve paylaşılması olasılığının da o kadar yüksek olduğunu söyledi.

Bu durum, titiz bir şekilde işleyen “veri doğrulama” algoritmalarının öneminin yanı sıra, güvenilir influencerler’ın dezenformasyonun önüne geçme noktasındaki değerinin altını çizmekte.

Sosyal medyanın popülarite algoritması mezenformasyona yol açıyor

Nielsen ve Adverif.ai sosyal medyadaki dezenformasyonla mücadele etmek için oluşturdukları dijital bir araç üzerinde çalışıyorlar. @Factcheck_this tool, Uluslararası Veri Doğrulama Ağının bir parçası olan dünya çapında 100’den fazla kuruluştan veri doğrulamalarını otomatik olarak alıyor.

De Armas, söz konusu aracın Fransa ve ABD’de bir sunum sırasında Twitter’da test edildiğini söyledi. “Bu gerçekten heyecan verici çünkü tüketicileri yalnızca içeriği kontrol etmekle kalmayıp medya okuryazarlıklarını ilerletme yeteneği ile donatmanın kolektif sorumluluğumuz olduğunu kabul etmiş olduk.” dedi.

Eski çalışanından çarpıcı itiraflar: “Facebook demokrasiye zarar veriyor”

Eski Facebook çalışanı France Haugen, şirketin çocuklara zarar verdiğini, ayrımları keskinleştirdiğini ve demokrasiyi zayıflattığını söyledi.

ABD Senatosu Ticaret Alt Komisyonu’nda senatörlerin sorularını yanıtlayan Haugen çarpıcı açıklamalarda bulundu. 37 yaşındaki Facebook’un eski ürün geliştirme müdürü, firma içindeki sorunları ifşa ettikten sonra sosyal medya devine ağır eleştiriler yöneltti.

Facebook ise Haugen’in bilgisi olmadığı alanlarda açıklamalar yaptığını belirtiyor.

Son dönemde Facebook’a yönelik eleştiriler ve daha fazla düzenlemeye tabi tutulması gerektiğine yönelik çağrılar artıyor.

Popüler sosyal medya sitesi olan Facebook’un aylık aktif kullanıcısı sayısı 2,7 milyar.

Instagram ve WhatsApp gibi Facebook’a ait diğer platformları da yüz milyonlarca kişi  kullanıyor. Fakat şirket yıllardır kullanıcılarının mahremiyetini korumamak veya dezenformasyonu engellememek gibi suçlamalarla karşı karşıya kalıyor.

Salı günkü oturumda hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat senatörler şirketin değişmesi gerektiğine dair fikir birliğindeydi.

Oturumdan sonra bir açıklama yayımlayan Facebook yönetimi, Haugen’in söylediklerine katılmadıklarını söyledi ancak açıklamada “internet için bazı standart kurallar oluşturmanın vakti geldi” ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, “İnternetin kuralları en son 25 yıl önce güncellenmişti. Yasa yapıcıların alması gereken toplumsal kararlar konusunda şirketlerin bir şeyler yapmasını beklemektense, Kongre harekete geçmeli” tespiti de yer aldı.

“FACEBOOK ASTRONOMİK KÂRLARA DAHA FAZLA ÖNEMSİYOR”

Pazar akşamı CBS kanalına konuşan Haugen, son haftalarda Amerikan Wall Street Journal gazetesi ile belgeleri paylaşan kişinin kendisi olduğunu açıklamıştı.

Bu belgelerden yola çıkan Wall Street Journal, şirketin bir iç araştırma sonucunda Instagram’ın kızların akıl sağlığına zarar verebileceğini gördüğünü fakat buna dair bir şey yapmadığını haberleştirmişti.

Facebook, dezenformasyon araştırmacılarını yanlış yönlendirmiş

Kongre’ye bu konu hakkında da ifade veren Haugen, “Şirket yönetimi Facebook ve Instagram’ı daha güvenli bir hâle getirmenin yolunu biliyor fakat astronomik kârlara insanlardan daha fazla değer verdiği için bu adımları atmıyor” dedi.

Facebook kurucusu Mark Zuckerberg’in şirketteki geniş yetkisini eleştirirken ise “Kendisi dışında kimse ondan hesap soramıyor” ifadelerini kullandı.

KONGREDE İKİ PARTİ DE FACEBOOK’A YÜKLENDİ

İfade sürerken Twitter hesabından açıklamalar yapan Facebook İletişim Direktörü Andy Stone ise, Haugen’in çocuk güvenliği ve Instagram gibi bilgisi olmadığı alanlarda sorulara maruz kaldığını söyledi. İki partiden siyasetçiler de Facebook’u eleştirdi.

Demokrat Senatör Richard Blumenthal “Facebook’un günümüzde insanların öz saygısı ve değerine verdiği zararın etkileri bir neslin peşini bırakmayacak.”

Tütün şirketlerinin sigaranın zararlarına dair bilgileri gizlemesini hatırlatan Blumenthal “Büyük teknoloji şirketleri, büyük tütün şirketlerinin yaşadığı gibi gerçeklerle yüzleşmenin kaçınılmaz olduğu ana geldi.”

Cumhuriyetçi Senatör Dan Sullivan ise Facebook’un çocuklara etkisi konusunda dünyanın “Neden bugüne kadar harekete geçmemişiz ki?” diye soracağını söyledi.

Kaynak: BBC Türkçe

Youtube aşı karşıtı hesapları kapatacak

Video paylaşım platformu YouTube, yayındaki aşı karşıtı içerikleri sileceğini ve ilgili hesapların kapatılacağını duyurdu.

Firmadan yapılan açıklamada, aşılarla ilgili yanlış bilgiler veren ve aşı karşıtlığı yapan hesapların kapatılacağı kaydedildi. YouTube Baş Ürün Sorumlusu Neil Mohan ise, bununla ilgili bir milyondan fazla videonun kaldırıldığını söyledi

Youtube, Kovid-19’a dair yanlış bilgi veren içeriklere ek olarak aşıların kronik sağlık sorununa neden olduğunu iddia eden ya da aşıların içindeki maddelere dair yanlış bilgi veren içerikler de dahil olmak üzere tüm aşı karşıtı içerikleri engelleyeceğini açıkladı.

The Washington Post’ın Youtube’un Başkan Yardımcısı Matt Halprin’e dayandırdığı habere göre, Alphabet Inc’in sahip olduğu çevrimiçi video şirketi ön plana çıkan aşı karşıtı aktivistleri de engelleyerek platformdaki birkaç kanalı kapatacak.

Söz konusu aktivistler arasında aşı karşıtı hareket içerisinde halk tarafından tanınan Robert F. Kennedy Jr, Joseph Mercola gibi isimler yer alıyor. Youtube ve teknoloji devleri Facebook Inc ve Twitter gibi şirketlerin sağlıkla alakalı yanlış bilgilerin yayılmasını engelleme konusunda yeterli adım atmadıklarına dair eleştirilmelerinin ardından şirket böyle bir adım attı.

DEZENFORMASYON YAPN 1 MİLYONDAN FAZLA HESAP KAPATILDI

YouTube Baş Ürün Sorumlusu Neil Mohan, şirketin sitesinden yaptığı açıklamada, şirketin, 2020 yılı Şubat ayından beri, “salgının sahte olduğunu iddia ederek ya da hastalığa sahte çareler önererek tehlikeli biçimde dezenformasyon yapan” bir milyondan fazla videoyu kaldırdığını belirtti.

YouTube’un politikasının temelinde gerçek dünyada zarar verebilecek içeriği kaldırmak olduğunu vurgulayan Mohan, dezenformasyonu tespit edebilmek için açık doğrulara ihtiyaçları olduğunun altını çizdi.

Mohan, Kovid-19 konusunda bilimsel gelişmeleri takip edebilmek için Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezleri (CDC) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi uzman kurumların fikir birliğine güvendiklerini ifade etti.

Kaynak: Independent Türkçe