Etiket arşivi: BOEİNG

Pentagon’un yapay zeka teknolojisi arkasında Microsoft imzası olacak

Microsoft Başkanı Brad Smith

Geçtiğimiz hafta cuma günü Microsoft’un ABD Savunma Bakanlığı ile önemli bir anlaşmaya imza attığı duyuruldu. Amerikan askeri kurumlarına ve istihbarat ajanslarına yapay zeka teknolojileri satmaya başlayacak Microsoft’un bu hamlesinin, Google’un Pentagon’un yapay zeka projesine dahil olmayı reddetmesinin ardından gelmesi dikkat çekti.

Konuyla ilgili New York Times’da çıkan haberde, dikkat çekilen bir başka nokta da açıklamanın yapılış şekli oldu. Şirketin Redmont’taki merkezinde bulunan küçük bir toplantı salonunda yapılan açıklamayı basına iletmek yerine bir sonraki gün bir blog yazısıyla duyurması antlaşmanın doğuracağı tepkilere karşı bir savunma olarak yorumlandı.
ABD’nin Çin karşısında yapay zeka konusunda geride kalması, Washington’u dünya lideri teknoloji şirketleriyle yeni iş birlikleri geliştirme yolları bulmaya zorluyor. 2016 yılında Çin hükümetinin 2020’li yıllarda yapay zeka ve kuantum teknolojisinde dünya liderliğini hedeflediğini açıklaması orta vadede Amerika’nın askeri ve istihbari üstünlüğüne darbe vuracağı değerlendirmesine yol açmıştı. Soğuk Savaş sürecinde Sovyetlere karşı savunma teknolojilerindeki üstünlüğünü Raytheon, Boeing, IBM ve McDonnell Douglas gibi şirketlere borçlu olan ABD, bugün aynı iş birliğini Microsoft ve Google gibi dünya devleriyle Çin’e karşı yapma peşinde.
Pentagon’un drone’ların hedeflerini seçme ve tanımasında daha net sonuçlara ulaşmayı amaçlayan yapay zeka temelli Marven Projesi’ne katılmayı planlayan Google, genç mühendislerinden ciddi bir tepki almış ve projeye katılmaktan vazgeçmişti. Aynı zamanda şirket Pentagon’un ciddi miktarda veriyi barındıracağı milyar dolarlık bulut ihalesine girmeyi de reddettiğini birkaç hafta önce açıklamıştı. Bunun üzerine, CIA’e bulut hizmeti veren Amazon Pentagon’a da bu konuda yardımcı olacağına dair sinyaller vermişti.  JEDI adı verilen devasa bulut projesi için Microsoft önemli adaylar arasında gösteriliyor.
Microsoft Başkanı Brad Smith, gelişmeyle ilgili olarak ‘Zor bir karar olmadı.’ ifadesini kullandı. Smith daha önce bir kaç kez kullanıcı datalarına erişim sağlamaya çalışan ABD hükümetini, bu çabalarını durdurması için mahkemeye vermişti. Smith “ABD Ordusu’nu bizim onlara verdiğimiz teknolojiyi nasıl kullanacağı konusunda bir kontrol etme şansımız bulunmuyor. Ama ordu sivil kontrole tabi. İnanıyoruz ki, bu konuyla ilgili tartışmaları etkileme fırsatımız olacak.” dedi.
10 milyar dolarlık ve yaklaşık 10 yıllık bir proje olan JEDI’den çekilme kararını Google, ‘insanlara zarar veren, denetim, gözetim ve silahlanma amacıyla kullanılacak yapay zeka teknolojisi geliştirmeyeceği’ prensibine dayandırmıştı.

Üretim ve Kültür

Önceki yazılarımda teknoloji ve eğitim ikilisinin birlikte nasıl harmanlandığından bahsetmiştim. Bu harmanlanmanın sonucunda ortaya çıkmış olan günümüz çağının en önemli yapıtaşlarından biri de üretim oluyor haliyle.

Bir start-up, şirket, ülke veya herhangi bir topluluk varlığını sürdürebilir kılmak için üretmek zorunda artık. Peki tüketici konumundan üretici konumuna geçmek nasıl mümkün?

Teknoloji, inovasyon, girişimcilik gibi kavramlardan bahsedildiğinde herkesin aklına gelen temel bir isim var: Silikon Vadisi. Bu kavramları bünyesinde toplamış olmasının doğal sonucu olarak da üretimin merkezi haline geliyor. Silikon Vadisi ve oradaki şirketler neyi farklı yapıyor da önde gelen ülkelerle bile üretim gücü ve ciro bazında mücadele edebilecek, hatta geçebilecek seviyeye geliyor? Finans desteği, eğitim olanakları, altyapı ve teknik destek, insan kaynağı sağlanan tek yer Silikon Vadisi değil; artık bu imkanları sunan pek çok platform var. Demek ki aranan yanıt ihtişamlı “headquarter”lar ya da olağanüstü büyüklüklerdeki ekiplerde değil.

Silikon Vadisi’ni özel kılan en önemli değeri, kültürü. Bir ekosistemi ayakta tutan şey bünyesindeki her bireyin birbirleriyle “iletişim” halinde olabilmesi, birlikte hareket edebiliyor olmasıdır. Birlikteliği ve paylaşımcılığı savunan bir kültür, öğrenmeyi mümkün kılar, bu sayede üretim kapısının kilidi açılmış olur. Kapının ardına geçebilmek için adım atmak gerekir; öğrendiklerimizi geliştirebilmek, kişiselleştirebilmek, farklılaştırabilmek gerekir. Bunu yapabilmek için de öğrendiklerimizi deneyebilmek, pratikteki karşılığını gözlemleyebilmek gerekiyor. Başka bir deyişle, “hata” yapmak, yapabilmek gerekiyor.

Silikon Vadisi kültürünün en temel ve önemli özelliklerinin başında hata yapmaya karşı olan hoşgörü, hatta hata yapmaya teşvik etmek geliyor. Çoğu yatırımcı, daha önceden hep başarılı olmuş girişimcilerden ziyade birkaç defa iş batırmış girişimcileri tercih ediyor. Çünkü hata yapmış bireyler artık kriz anında ne yapmaları gerektiğini, düşüldüğünde nasıl kalkılacağını sadece başarıyı tatmış bireylere göre kat ve kat daha iyi biliyorlar.

Tabii bütün bunların yanında olmazsa olmaz bir durum daha var, gençlere fırsat vermek. Silikon Vadisi’nin konumlandığı San Francisco’da üniversiteliler caddesi diye de bilinen uzun bir cadde var, pek çok kafe veya oturabileceğiniz yer bulmanız mümkün. Bu caddede vakit geçiren üniversiteliler bir anda kendilerini, donanım ve tecrübelerini aktarmak üzere bekleyen önde gelen girişimciler, üst düzey yöneticilerle aynı masada bulabiliyorlar. Pek çok üniversiteli teknoloji devlerinde staj yapmak, farklı şirketlerden insanlarla birlikte ortak proje geliştirmek gibi imkanları bulabiliyor.

Peki bu kültür nasıl başka yerlerde de oluşturulabilir, nasıl daha da geliştirilebilir. Kültürün sözlük anlamı; tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle bunları kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümü. Yani sadece bireysel değil toplumsal gelişim söz konusu, başka kuşaklara aktarım yapmak, iletişim kurmak söz konusu. Bu noktada konu yine aynı temel kavrama bağlanıyor, eğitim, “yeni kuşakların” hayata hazırlanma süreci; kültürlerin aktarıldığı kitle, gençler.

Bahsettiğimiz türde bir kültürün oluşabilmesi için eğitimin sadece sınıflar içerisinde ve temel bilimleri öğrenme süreci olarak değerlendirilmemesi ilk koşul. İletişim kurmamızı, paylaşmamızı, hata yapmamızı sağlayacak süreçlerin de eğitime dahil edilmesi gerekiyor. Bunun en güzel örneklerinden biri öğrencilerin yer alabileceği farklı konseptlerdeki yarışmalar.

Üç yıldır FIRST(For Inspiration and Recognition of Science and Technology) vakfının düzenlediği robotik yarışmalarına katılan biri olarak, bu zaman zarfında öğrendiklerim, edindiğim tecrübeler, kurduğum ilişkiler hem çok sayıda, hem de gerçekten nitelikleri çok yüksek. Vakfın düzenlediği yarışmalar gençlere okulda öğrendikleri fizik, matematik bilgilerini tasarım ve yazılımla harmanlayarak kendi robotlarını inşa edebilme imkanı sunuyor. Bilim ve teknolojiyi yaymak ve fırsat eşitliğini sağlamak adına takımların yaptığı çalışmaları destekliyor, isimlerini duyuruyor ve bu esnada sponsorluk görüşmesi, Ar-Ge, üretim gibi pek çok alanda çalışan gençlere erken yaşlardan itibaren bir şirket gibi hareket edebilmeyi öğretiyor.

Yani yola robot yapmak üzere çıkan bizler bu esnada paylaşmayı, iletişim kurmayı, düşünmeyi, yaptığımız onlarca prototipin çalışmaması üzerine bozup tekrar yapmayı, araştırmayı, hata yapmayı öğrenirken buluyoruz kendimizi. E tabi bahsetmeden edemeyeceğim, Türk gençleri olarak muhtemelen diğer ülkelere nazaran daha da iyi öğreniyoruz tüm bunları. Çünkü maalesef biz; gençleri kendi binasına alan, kendi profesörlerini, mühendislerini ve uzmanlarını mentör yaparak destek sağlayan NASA, Boeing, Intel gibi destekçi şirketlere ya da oluşumlara sahip değiliz henüz. İşler biraz kendi yağımızda kavrulmamızla yürüyor. Yani üretim kültürünün önemli bir kısmından yoksunuz aslında.

Fakat gururla şunu da ifade etmek isterim ki, FRC Robotik takımı 3646 INTEGRA olarak bu desteklere sahip olan ekiplerle de kafa kafaya mücadele ediyoruz. Yarışma iki ayaklı gerçekleşiyor, bölgesel turnuva ve dünya şampiyonası. 3 yıl önce yarışmanın en prestijli ödülü olarak geçen Chairman’s Award’u kazanan ilk Türk takımı olduk, bir sonraki yıl ise bu ödülü tekrardan kazanarak bir kez daha Dünya Şampiyonasına katıldık ve bu sefer de Chairman’s Award Finalist ödülünü kazanarak bu alandaki 3 ekipten biri olmayı başardık. Bu yıl ise bölgesel turnuvamızda robotumuzla Winning Alliance, ardından ise Dünya Şampiyonasında Division Finalist ödüllerini kazandık. Arkamızda teknoloji devleri yoktu belki ama, bize üretim kültürünü aşılmaya çalışan ve her daim destekçilerimiz olan çok sevgili hocalarımız Tolga Yıldız ve Neslihan Çınar’a da en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Gençleri bu tür süreçlere teşvik eden ve bu imkanları sunan herkese de ayrıca teşekkür ediyorum.

“Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir,” demiş Mustafa Kemal Atatürk.

Ben de bu noktada şu soruyu sormak istiyorum sevgili yetişkinlerimize; sizce de biz gençlerin sizlerle birlikte öğrenme ve çalışma, birlikte baştan aşağı yeni bir kültür oluşturma, sizlerle birlikte tüketici değil de üretici olmamızın zamanı gelmedi mi?

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

ABD, İŞİD’e karşı ‘drone-savar’ arıyor

Güvenlikten arama kurtarmaya, nakliyattan emlakçılığa kadar artık hayatın birçok alanında yer alan insansız hava araçları (drone), yeni teknolojileri cepheye adapte etme konusunda becerekli olan terör örgütü IŞİD içinse adeta hava filosu niteleğinde.

Örgüt son iki yıldır droneları Irak ve Suriye’de yaygın bir şekilde kullanıyor. İlk etapta bu küçük hava araçlarından gözetleme ve ‘düşman’ın yerini tespit etmek için istifade eden terör örgütü, geçtiğimiz kıştan bu yana giderek artan oranda hava saldırıları için kullanıyor.

Dronelara yüklenen küçük patlayıcılar ve el bombalarıyla, Irak askerleri, Suriye’deki rakip milis gruplar ve aynı zamanda bölgedeki müttefiklerine danışmanlık hizmeti veren Amerikalı askerleri hedef alıyor. Bombalar ya tespit edilen yere yukarıdan bırakılıyor ya da droneler patlayıcıyla birlikte yerde infilak ettiriliyor.

700 MİLYON DOLARLIK PROGRAM

Örgütün, düşük ücretli bir teknolojiyi etkili bir silaha dönüştürmesi ise ABD’yi alarma geçirmiş durumda. Öyle ki ABD Savunma Bakanlığı, drone tehdidine çözüm bulabilmek, yeni savunma metotları geliştirmek üzere 700 milyon dolarlık bir programı devreye soktu.

İlgili haber>> ABD, IŞİD’i sanal alemde neden yenemiyor?

Bu program kapsamında teknoloji üssü Silicon Vadisi temsilcileri, Boeing ve Raytheon gibi savunma sanayii devleri, ordunun know-how ile ilgili birimleri kafa kafaya verdi. Bu tehididi bertaraf etmek için ortak bilgi ve kaynakların kullanımı için kurulan askerî programın başında ise üst düzey iki general bulunuyor.

NEW MEXICO’DA DRONE YAKALAMA YARIŞMASI

New York Times’ın haberine göre geçtiğimiz şubat ayında startı verilen program kapsamında bu yıl başlarında New Mexico’daki 8 bin 300 kilometrekarelik ‘White Sands Missile Range’ adlı askeri test alanında bir yarışma düzenlendi.

‘Hard Kill Challenge’ (Zor Ölüm Görevi) adı verilen yarışmada yeni gizli teknolojiler ve taktikler denendi. Boeing ve BAE Systems gibi devlerin de yer aldığı beş günlük yarışmada katılımcılardan, yaklaşık 250 yard (228 metre) uzaklıkta, havadaki 30 insansız hava aracını  yok etmeleri veya etkisiz hale getirmeleri istendi. Aralarında dört tane yüksek enerji lazer silahı ile düşman hava araçlarını yakalayacak büyük ağ taşıyan bir insansız hava aracının da bulunduğu 10 sistem yarıştı.

İlgili haber>> İnsansız Hava Araçları siber saldırı için de kullanılacak

‘Drone-savar’ programının başındaki Amerikalı generallerden Michael Shields yarışmanın sonucuna dair spesifik bilgi vermeyerek, “Çeşitli teknolojilerin sınırları olduğunu öğrendik” demekle yetindi.

New York Times’ta yer alan habere göre yarışan sistemler, dronelara karşı istenilen başarıyı yakalamadı. Gazeteye konuşan konuşan Pentagon kaynakları, “Sonuç: Çoğu teknoloji henüz gelişmemiş. Ancak bazı tekonojiler çeşitli ayarlamalar ve geliştirmelerle birlikte işe yarayabilir” yorumunda bulundu.

IŞİD OPERATÖRLERİ HEDEFTE

ABD, IŞİD’in ölümcül drone filosunu yok etmek için bir taraftan etkin formüller ararken diğer yandan da cephede zayiat vermemek için tedbirler aldı. Irak, Suriye ve Afganistan’a Amerikalı askerlere yardımcı olmları ve eğitmeleri için onlarca teknik uzman gönderildi. İŞİD’in sahadaki drone mevkilerine ve bunları kullanan operatörlere karşı hava saldırıları artırıldı. ABD ordusu, droneları bozmak veya yok etmek için jammerlar, toplar ve çeşitli cihazlar da kullanıyor.

DRONELARLA NÜKLEER SANTRALE SALDIRI ENDİŞESİ

Savunma sanayinin önde gelen aktörlerinden Amerikan Raytheon’un askeri programlarının başındaki isim olan emekli general J. D. Johnson, drone tehdiyle ilgili olarak, “Bu şeyler gerçekten çok küçük ve tespit edilmesi zor. Eğer gruplar halinde akın ederlerse, hepsini birden düşürme kabiliyetimizi aşarlar” dedi.

Sorunun sadece Irak ve Suriye ile sınırlı olmadığını ifade eden General Michael Shields de problemin bölgesel ve küresel olduğunu belirtiyor.

ABD, IŞİD veya diğer terör örgütlerinin bu droneları barajlar, nükleer enerji santralleri ve diğer kritik altyapılara saldırmak için de kullanmasından endişe ediyor. IŞİD’in kullandığı insansız hava araçları şu an 4 bomba taşıyabiliyor.

Örgütün drone teknolojisinin ilerletmesi, bunlara daha fazla miktarda patlayıcı yükleme kabiliyetine ulaşma ihtimali Amerikalı yetkilileri korkutuyor.

Diğer bir endişe ise silahlı droneların ABD ve müttefiklerine karşı diğer çatışma bölgelerinde kullanılması. Örneğin İran droneları bu yıl birçok kez Basra Körfezi’ndeki Amerikan savaş gemileri üzerinde alçaktan uçuş yaptı.

Irak ve Afganistan’daki büyük ve güvenli üslerde görev yapmaya alışmış Amerikan askelerine artık, özellikle roket ve füze saldırısı gerçekleştirme kapasitesine sahip Rus dronelarına karşı yerlerini gizlemek için kamuflaj ağlar kullanma ve küçük gruplar halinde hareket etme eğitimi veriliyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için doldurunuz!

Uçak üreticisi Boeing NSA başkanı için telefon üretti

Edward Snowden’in sızdırmaları ile dünyanın en çok dikkat çeken kurumu haline gelen Amerika Milli Güvenlik Ajansı’nın (NSA) başkanın kırılması zor bir telefon kullandığı ortaya çıktı.

Uçak yapımı ile bilinen Boeing ile Savunma Enformasyon Sistem Kurumu’nun (DISA) ortaklaşa ürettiği “Boeing Black” adlı telefon daha çok bir sanal masaüstü olarak çalışıyor. Telefon, NSA Başkanı Amiral Michael Rogers’in yanı sıra üstdüzey bazı isimlerde bulunuyor.

İLGİLİ HABER>> PORTRE: İSTİHBARATA DOYMAYAN ADAM MICHEAL ROGERS

Defense One adlı siteye konuşan DISA Başkanı Korgeneral Alan Lynn, “Boeing Black şimdilik üzerinde durduğumuz bir cihaz. Sadece test aşamasındayız” dedi.

Telefon çift SIM kart özelliğine sahip. Bu şekilde kamu ile özel şirketlerin hizmetlerinden faydalanmanızı sağlıyor.

Site haberinde, Amerikan ordusunun daha önce de güvenilir telefonlar üzerinde çalıştığını, pekçok şirketin de böyle bir telefonu üretmeye çalıştığını yazdı. “Silent Circle” adlı şirket de bu şekilde bazı telefonlar üretip orduya test etmesi için vermişti.

DISA Başkanı Korgeneral Lynn, Boeing Black’de çok sayıda şifreleme olduğunu belirterek, “Cihaz aslında daha çok sanal bir masaüstü gibi” dedi.

Cihaz, sadece askeri üste bulunan ana makineye bağlanmak için bir aracı konumunda. Ana makine her türlü işlemi yapıyor ve bilgiler bu bilgisayarda kalıyor. Lynn, “Bilgi kaybedeceğiz diye çok bir endişemiz yok” diyerek bu gerçeğin altını çiziyor.

Lynn, NSA Başkanı Rogers’in da telefonla ilgili henüz bir şikayeti olmadığını belirtti.

SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]

 

İnsansız Hava Araçları siber saldırı için de kullanılacak

İtalyan casus yazılımı şirketi Hacking  Team’den sızdırılan şirketin iç yazışma mailleri, şirketin kablosuz internet yoluyla bilgisayarlara ve akıllı telefonlara saldırabilmek için robotik uçak geliştirdiğini açığa çıkardı. İşin ilginç yanı ise Amerikan şirketi Boeing’in de bu işin içinde olması. İki şirket arasındaki bağlantı 2015 şubat ayında Abu Dabi’de düzenlenen ‘Uluslararası Savunma Fuarı ve Konferansı’na katıldıktan sonra başladı. Konferans sonrası Boeing’e bağlı olan Insitu, Hacking Team’in uzaktan kumanda sistemi Galileo ile kendi ‘drone’larının nasıl birlikte çalışabileceği ile daha fazla ilgilenmeye başladı. Insitu, ScanEagle gözetim uçağı ve RQ-21A ‘Blackjack’i de içeren bir dizi insansız hava araçları sistemini yapıyor. Yayımlanan email konuşmaları ise hem Boeing’in hem de Hacking Team’in, ‘drone’ların wi-fi aracılığıyla hedef bilgisayarlara ve akıllı telefonlara casus yazılım gönderen saldırılar gerçekleştirmesini istediklerini ortaya çıkardı.

İLGİLİ HABER >> KURAN’I CASUSLUĞA ALET EDEN ŞİRKET: HACKING TEAM

Insitu’dan işbirliği maili

Sızan maillerin birinde Insitu çalışanı Giuseppe Venneri, ‘drone’lar aracılığıyla bilgisayarları hacklemek için dayanıklı ve taşınabilir ‘mini-TNI’ hakkında daha fazla bilgi almak istediği dikkat çekiyor. Venneri bu nisan ayında Hacking Team’in anahtar hesap yöneticisi Emad Shehata’ya, “Biz, sizin wi-fi hack kabiliyetinizin insansız hava aracı sistemine entegre olabilme potansiyelini görüyoruz. Ve buna geçmek için Hacking Team mühendislerinden biri ile görüşmeye başlanılabilir. Ayrıca sizin Galileo sisteminin detaylı ebat, ağırlık ve güç özelliklerini de içeren güç kapasitesini de konuşabiliriz.” diyor. E-maillerde ayrıca şirketin kurucularından Marco Valleri Hacking Team’in kötü niyetli kodların wi-fi aracılığıyla yerleştirilmesi için dizayn edilmiş donanımın bir parçası olan Taktik Ağ Enjektörü (TNI) gibi devam ettiği projelerin yol haritasını verdi.

İLGİLİ HABER >> EMNİYET CASUS YAZILIM SATIN ALMIŞ

Akıllı telefonlar açık hedef

Bir yıl önce, bazı güvenlik araştırmacıları ‘Snoopy’ adı verilen ve sahte kablosuz bağlantı sayesinde kullanıcıların akıllı telefonlarından veri alımını durdurabilecek yetenekte bir insansız hava aracı geliştirmişti. Hacking Team ise ‘mini-TNI’yı geliştirme görevi verdiği Andrea Di Pasquale’yi işe aldı. Hedefin bilgisayarına veya akıllı telefonuna bağlanmak için otelde veya kafede halka açık bir ağ kullanması durumunda, ‘drone’ veri trafiğini durdurabiliyor. Hacking Team’in kötücül yazılımı da gizlice cihaza yerleştirebiliyor. Fakat email konuşmaları Hacking Team projesinin erken aşamada olduğunu gösteriyor. Bu yüzden insansız hava araçları hakkında endişelenmeye henüz gerek yok. Ama ileride insansız hava araçlarının fotoğraf yakalamaktan çok daha fazlasını yaptığını gördüğümüzde ise şaşırmamak gerekiyor.

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]