Etiket arşivi: blockchain

Blockchain uzmanları yazılım geliştiricilerden daha fazla kazanıyor

Blockchain’e olan ilgi, bu alanda çözüm geliştirebilen yeteneklere yönelik ilginin de artmasına neden oluyor. Sonuç: Son bir yılda yüzde 400’lük yeni ilan artışı ve sektörün en yüksek maaş ortalamaları…

Eğer teknik yetkinliklere sahip, mühendislik, finans ve yazılım geliştirme gibi konularda iyiyseniz Blockchain uzmanlığını meslek olarak seçmenizde neredeyse hiçbir sakınca yok. En azından bazı ülkelerde durum bu şekilde.

San Fransisco merkezli, ABD dışında Kanada, Fransa ve İngiltere’de de müşterileri olan, kurumların teknik personel ihtiyacını karşılamaya odaklanmış insan kaynakları firması Hired’ın CNBC ile paylaştığı veriler, sektörün yetkin uzman ihtiyacının ne kadar yüksek olduğunu gösterir nitelikte.

Hired’ın kendi müşterileri arasında yaptığı “State of Salaries 2018” başlıklı araştırmaya göre, Blockchain uzmanlarına yönelik personel ilanlarındaki artış son derece güçlü bir ivmeye sahip. Bu ivmenin rakamsal karşılığı ise 2017 sonundan bu yana yaklaşık bir yılda yüzde 400’lük artış. Hired CEO’su Mehul Patel, Blockchain için “Bir ton talep var!” yorumunu yaparken bu iddianın arkasını da dolduran bilgiler paylaşıyor. Dikkat çektiği kritik nokta teknoloji sektöründeki büyük devlerin, yani Facebook, Amazon, IBM ve Microsoft gibi şirketlerin Blockchain uzmanı arayışına ağırlık vermesi.

Blockchain mühendisleri yazılım geliştiricilerden fazla kazanıyor

Patel’in, araştırma verileri arasında öne çıkardığı bir başka konu ise maaş farklılıkları. Buna göre, ABD’de bir yazılım mühendisi yılda ortalama 135 bin dolar maaş alıyor. Blockchain mühendisleri içinse bu tutar 150 ila 175 bin dolar arasında değişmekte.

Patel, aradaki farkın sebebini ise yüksek ilgiden çok yetkinlik seviyelerinde görüyor. Yazılım mühendislerinin Blockchain özelinde çok yetersiz olduğuna vurgu yapan Patel, bir Blockchain mühendisinin network, veritabanı tasarımı ve kriptografi bilgisinin olması gerektiğini, bununla birlikte Java, JavaScript, C++, Solidity ve Python gibi çeşitli programlama dillerine hakim olması gerektiğini ifade ediyor.

Kaynak: BCTR

Türklerin yarısı Blockchain’i para birimi sanıyor

Kripto para birimlerinin temelinde yatan blockchain teknolojisi günümüzde neredeyse Bitcoin’le özdeşleşmiş olsa da IBM, Sony, Maersk Line gibi çokuluslu şirketlerin de test ettiği bir teknoloji.
Dağıtılmış veri tabanı olarak tanımlayabileceğimiz bu teknoloji, verilerin güvenli ve daha uygun maliyetle saklanmasını ve transfer edilmesini sağlıyor. Tabi kripto paralar dışında çeşitli kullanım alanlarına sahip olan blockchain’in genellikle kripto paralarla anılması bu kavram üzerinde kafa karışıklığına neden olabiliyor.

Araştırma çözümleri sunan Twentify tarafından yürütülen bir çalışma toplumumuzda da blockchain konusunda büyük yanılgılar olduğunu ortaya koyuyor. Twentify’ın Bounty mobil araştırma paneli üzerinden gerçekleştirilen çalışmada Türk halkının kripto para birimlerine karşı tutum ve kullanımının araştırılırken 28 Ağustos ile 4 Eylül tarihleri arasında 965 kişiye kripto paralar ve blockchain hakkında çeşitli sorular soruldu. Çalışmayla ilgili ilgi çeken rakamlar ise şunlar:

Z jenerasyonu, Blockchain teknolojisine hakim

Çalışmaya katılanların %37’si blockchain teknolojisini bildiğini söylerken, %58.3’ü blockchain’i bir kripto para birimi sanıyor. Araştırmaya katılanların büyük bir kısmı Bitcoin ile blockchain teknolojisini bir tutarken Z jenarasyonu (1996 ile 2011 yılları arasında doğanlar) blockchain teknolojisine en hakim jenarasyon olarak dikkat çekiyor.

Katılımcıların %53.2’si Bitcoin hakkında bilgi sahibi olduğunu belirtmiş durumda. Çalışmaya katılanların %19.8’i daha önce Bitcoin alıp sattığını söylerken, bunların %73’ü halen elinde Bitcoin tuttuğunu belirtiyor. Ayrıca Bitcoin alanların %44.4’ü yatırım amaçlı aldığını dile getiriyor. Bitcoin satın alırken en çok Btc Turk ve Paribu’yu tercih ettiklerini belirten kullanıcıların %31.7’si Bitcoin satın aldıktan sonra ellerindeki Bitcoin’i en az 3 ay tutuyor.

Parası olan Bitcoin değil altın almayı tercih ediyor

Bitcoin’lerini satmayıp tutmaya devam eden kişilerin %58.6’sı, Bitcoin’in ileride değer kazanacağını düşündüğü için Bitcoin’lerini satmadıklarını belirtiyor. Bugüne kadar Bitcoin satın almayanların ise %35.3’ü önümüzdeki 5 yıl içinde Bitcoin satın almayı düşünüyor. Çalışmadaki ilginç bir detaya göre eğitim seviyesi arttıkça insanlar Bitcoin satın almaya daha olumlu yaklaşıyor.

Tıpkı internet dünyasında olduğu gibi toplumumuzda da Bitcoin’in geleceği konusunda iki farklı düşüncenin yer edindiğini söylemek mümkün. Çalışmaya katılanların %45.8’i Bitcoin’in önümüzdeki 5 yıl içerisinde daha da değer kazanacağını düşünüyor. Yani Bitcoin’in balon olduğu ve patlayacağı yönündeki düşüncenin toplumun büyük bir kısmı tarafından benimsenmiyor.

Bununla birlikte bir yatırım aracı olarak Bitcoin, geleneksel yatırım araçlarının gerisinde kalıyor. ”Elinizde 1000 TL olsa neye yatırım yapardınız?” sorusuna katılımcıların büyük bir kısmı ilk olarak altın cevabını verirken Bitcoin ancak son sıralarda kendisine yer bulabiliyor.

Blockchain’in nur topu gibi bir bebeği oldu

Blockchain teknolojisini kullanarak mültecilere yönelik yardım faaliyetlerinde bulunan ilk sosyal girişim olan AID:Tech bu kez yardıma muhtaç hamile kadınlar yararına bir proje ile gündemde. Blockchain’e kayıtlı İrlanda merkezli bir tıbbi yardım projesi, geçtiğimiz hafta dünyada bir ilke imza attı: Bebek.

Yardım dünyasında bağışların adil bir şekilde dağıtılmasına dair ihtilafları çözme amaçlı oluşturulan proje, İrlandalı AID: Tech ile Hollandalı PharmAccess’in ortak çabası ile hayata geçirilmiş. Bu işbirliği şimdilerde Tanzanya’da bugüne kadar üç bebeğin doğumuyla sonuçlanan, kadınlara yardım projesinin başarısını kutluyor.

Kurucular, savunmasız kadınlara yapılan yardım ve desteğin takibinde, desteği mümkün olduğunca etkili bir şekilde yerine getirmeye yönelik ortak amacın yanı sıra yardım ulaştırma ve veri paylaşımını kolaylaştırmada blockchain teknolojisini kullanıyorlardı.

AID: Tech’in CEO’su ve Kurucu Ortağı olan Joseph Thompson’ın söz konusu örgütü kurma amacının yardım dağıtımında daha fazla şeffaflık sağlamak olduğu biliniyor. Thompson’ı bu noktaya getiren şey ise hayırseverlik camiasında yaşanan yolsuzluklara ve düzensizliklere birinci elden şahit olması olmuş.

Joseph, 2009’da Sahra Çölü’nde gerçekleşen ve dünyanın en zorlu yarışlarından biri olarak bilinen Marathon des Sables’i koşmuş ve maraton sırasında 122 bin dolar toplamıştı.

İlgili haber>> Blockchain teknolojisi demokrasiyi kurtarmak için tek çare olabilir

Bir süre sonra, Joseph seçmiş olduğu hayır kurumundan bağışlarının ne şekilde kullanıldığına dair bir güncelleme talep etmiş ancak hayır kurumu kendisine konuyla ilgili dönüş yapmak yerine parayı planlanan kişilere dağıtmak yerine kaybettiklerini itiraf etmişti.

Söz konusu gidişatı değiştirmeye karar veren Joseph, AID:Tech’i bilikte kurmak için teknoloji ve uzay tasarımı alanında başarılı bir isim olan Niall Dennehy ile bir araya geldi. Joseph aynı zamanda dijital paralar alanında yüksek lisans sahibi bir isim ve İrlanda Bitcoin Vakfı’nın da üyesi.

Kuruluşun amacı, bireylere yapacakları yardımın doğrudan faydalanıcı tarafından alınmasını sağlayacak yasal olarak tanınmış bir dijital kimlik kazandırmak. AID: Tech, 2015 yılının Aralık ayında dünyada blockchain teknolojisi kullanılarak gerçekleşen ilk uluslararası yardımı hayata geçirmiş oldu. İlk yardım teslimi  Lübnan’daki Suriyeli mültecilere yapıldı.

Dolandırıcılık burada da kendini gösterdi. Program başlatıldıktan kısa bir süre sonra sistem, gıda çeklerinin hak sahiplerini dolandırmaya yönelik bir girişim tespit etti. Ve sonunda haksız elde edilen yemek kuponları otomatik olarak geçersiz hale getirildi.

Sistemin usulsüzlüğü tespit etme kabiliyeti, hem bağışçılar hem de faydalanıcılar açısından çok büyük bir değere sahip. Tanzanya’da AID: Tech’in hamile kadınları tespit etmek ve onlara gereken bakımı sağlamak için PharmAccess ile çalışmasının sebebi de bu.

Proje, her bir hamile kadına folik asit gibi hamilelik vitaminleri alma hakkı tanıyan bir dijital kimlik veriyor ve kadınların gelişimini blockchain’e eklenen veriler aracılığıyla takip ediyor. Bu program kapsamında ilk bebek, 13 Temmuz 2018’de dünyaya gelirken, ilk bebeği 19 Temmuz 2018’de ikinci ve üçüncü bebekler takip etti.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

“Blockchain bir şeyleri yakacak”

Türkiye’de insanların önemli bir kısmı, Bitcoin’i duymuş olmasına rağmen Bitcoin’i bitcoin yapan Blockchain hakkında pek bir bilgisi bulunmuyor. Ama özellikle finans dünyası, Bitcoin’den çok Blockchain üzerinde duruyor. Çünkü ticari ilişkilerde eksik olan ‘güven’in Blockchain ile sağlanabileceği ümit ediliyor.

Türkiye’deki kitleler henüz Blockchain teknolojisi ile tanışıyor olmamakla birlikte bir hareketlilik olduğunu da kabul etmek gerekli. Mesela bir ay önce Blockchain Türkiye Platformu kuruldu. Türkiye Bilişim Vakfı liderliğinde kurulan bu platform, “Blockchain ile Yeni İnternet” adı altında geçen Cuma bir etkinlik düzenledi.

İşte başlıkta yer alan ifade de bu program sırasında geçti. Blockchain Türkiye Platformu Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Usta, Blockchain’in birşeyleri yakacağını belirterek, “Oturup beklersek yanan şeyler arasında biz de olacağız,” uyarısında bulundu.

Yaklaşık altmış kişinin katıldığı toplantının açılış konuşmasını Bankalararası Kart Merkezi (BKM) Genel Müdürü Celal Cündoğlu yaptı.

Cündoğlu, Blockchain’in her sektörde kullanılacağını ve bu teknolojinin güven boşluğunu dolduracağına dikkat çekti. Bu güveninin de “kriptoloji ve matematik” ile sağlanacağını vurguladı. Cündoğlu, BKM’nin asıl derdinin “Blockchain teknolojisinin potansiyelini keşfetmek” olduğunu anlattı. BKM, bu potansiyeli keşfetmek için elini taşın altına da sokmuş açıkçası.

Çeşitli kurumlara giderek Blockchain teknolojisini anlatan BKM, bunun ne olduğunu ve potansiyelini de görmek adına BBN projesini geliştirmiş. Bu aslında bir sadakat programının dijitalleştirilmiş hali. İki yazılımcının üç ay üzerinde çalıştığı ve Blockchain teknolojisi üzerine yerleştirilen bu teknoloji üzerinde Bitcoin değil ama “keklik” var. Bu keklik, para birimi olarak kullanılıyor ve belirli bir miktar keklik sahibi olanlar sistem üzerindeki dijital pazardan alışveriş yapabiliyor.

Yalnız uyarmam gerekiyor… Bu sistem sadece kurum içinde çalışıyor. Dışarıdan erişim yok.

Celal Cündoğlu’nun ardından sahneyi devralan Ahmet Usta, Bitcoin ve Blockchain ile genel bilgiler verdi. Blockchain’in günlük hayatı nasıl etkileyebileceği üzerine verdiği örneklerden biri noter ve tapu hizmetleri oldu. Ev alım-satımında en büyük endişe kaynaklarından biri paranın transferi ile tapuda imza aşamalarıdır. Bazı kötü niyetli satıcılar, para alıp kayıplara karışabiliyor veyahut tapunun transferi ardından ev sahibi parasını alamıyor. Ahmet Usta, Blockchain teknolojisi ile bu para-tapu takası online olarak çok kısa bir süre içerisinde endişeye kapılmadan gerçkeleşebileceğinden bahsetti. Bu kayıtların da mahkemelerde kullanılması ile anlaşmazlık davalarının çok hızlı bir şekilde çözülebileceğini vurguladı.

Usta’nın dikkat çektiği noktalardan en önemlisi, Blockchain teknolojisinin bir devrim olmasına rağmen bu teknolojiyi kullanmak için insanların kendi içlerinde de bir zihniyet değişimine gitmesi gerektiği oldu. Mesela, merkezi bir otoriteye bağlı olmadan günlük işlerin, örneğin bir bölgede çöplerin toplanmasına, hazır mıyız? Veya bir bölgede çöp toplayan şirketin, o bölgedeki insanların onayı ardından ‘çöp toplama parasını’ alması gibi…

Ahmet Usta, Blockchain üzerinde projelerin geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Uyarısı da bu yüzdendi: “Blockchain bir şeyleri yakacak.  Oturup beklersek yanan şeyler arasında biz de yanan şeyler arasında olacağız.”

Cündoğlu ve Ahmet Usta’nın ardından sahneye Coinbase İş Geliştirme Müdürü Emre Tekişalp, Blockchain ile paranın, varlıkların ve kimliklerin dijitalleştirebileceğini söyledi. Paranın zaten dijitalleştirebildiğini kripto paralar ile biliyoruz. Varlıklar noktasında sertifikalar, noter işlemlerinin ve tapuların dijitalleştirilmesini örnek olarak verebiliyoruz. Kimlikler ise bize ait olan Google ve Facebook’a dayalı olmayan sistemler.

Blockchain’in bir güven mekanizması ortaya koyduğunu ve Bitcoin’in alt yapısını oluşturduğunu biliyor olmaktan öte bazı canlı örnekleri görmek bu programın bir artısı oldu benim açımdan. Özellikle Tekişalp’ın gösterdiği sanal ortamda kedi alım-satımı ve bu satışın blockchain teknolojisi üzerinden basitçe yapılması, bu teknolojinin günlük hayatımızı ne kadar kolaylaştıracağını gösteren bir unsur oldu.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Eskiden güvenin aracı sözleşmelerdi, Blockchain ile güvence artık Matematik

 

Celal Cündoğlu

Bankalararası Kart Merkezi Genel Müdür Yardımcısı Sayın Celal Cündoğlu ile yaptığımız röportajda blockchain ve ödeme sistemlerinin bugününü ve geleceğini konuştuk.

Çetin: Genel Bir soru ile başlayalım, Blockchain’in tarihsel sürecini de göz önüne aldığımızda bu teknoloji finans ve bankacılık sektöründe ne gibi yansımalar yarattı?

Cündoğlu: Blockchain’in asıl popülerleşmesi 2008 yılında Satoshi’nin çıkardığı Bitcoin konusunda paranın dağıtık yapısı ile ilgili makale sayesinde oldu. Onun özellikle kripto para kısmı dikkat çekti. Reel düzleme bakınca, bunun altındaki Blockchain’in bir güven makinesi olduğunu anladık. Yani bunun üzerinde mutlaka bir kripto paranın olması gerekmiyor. Dünyada pek çok iş süreci kağıt üzerinde veya uçtan uca tek taraflı bir veri tabanında yürütülüyor.Birbiri ile iş yapan tarafların birbirine güvenmesini sağlayan ya sözleşmeler oluyor ya da böyle merkezi bir yapıya dayanılıyor. Buna karşın Blockchain kriptolojinin gücünü kullanarak teknik bir imkan oluşturuyor ve güvenin maliyetini düşürüyor. Yavaş yavaş iş dünyası ve buna tabi ki bankalar da dahil, mevcut problemlerimizi çözmek adına “blockchain” denilen bu sistemi acaba kullanabilir miyiz, yeni iş yapış şekilleri oluşturabilir miyiz diye bakmaya başladılar.  Şu an bunun belli bir standardı yok, her konsorsiyum kendi problemlerini çözmek için kendi standardını oluşturmaya çalışıyor. Böylelikle  bir çerçeve yaratılmaya başlanıyor. Gelecekte bunlar iyice olgunlaştığında ilgili sektörlere cevap oluşturacak yapılar meydana getirmiş olacak. İşin temelinde yepyeni bir güven makinesi oluştu. Eskiden güvenin aracı sözleşmelerken, söz iken, şimdi güvenin aracı matematik oluyor. Blockchain sayesinde herkes kendi kaydını tutabiliyor ve networkteki herkes bunu gördüğü için kimse itiraz edemiyor. Bunun üzerinde çok yeni iş modelleri kurgulanabilir.

 

Çetin: Bu teknolojinin kullanımı ne kadar genişleyebilir? Başka hangi alanlara yansıtılabilir?

Cündoğlu: Diyelim ki Tükiye’nin merkezinde bir şirket bir ürün üretti ve o ürünü Amerika’ya sattı. O ürünün Amerika’ya kadar gitmesi lazım. Bir limana gidecek, orada bir konteynere yüklenecek ama o konteynerde farklı ürünler de olacak, sonra o konteyner bir gemiye yüklenecek. Bu gemi belki İtalya’ya gidecek ve orada daha büyük bir gemiye yüklenecek. Bütün bu geçiş noktalarında dünya kadar kağıt işlemi var. Birçok partinin bu işlemleri onaylaması gerekiyor. Bunun sebebi de güveni sağlamak. Başka bir örnek verecek olursak, bir bina düşünün, belediye bunu binanın yapılması için bir şirkete ihaleyi verecek ama şirkete güvenmesi gerekiyor, bunun için de banka teminatı istiyor. Dolayısıyla banka, projeyi veren parti ve projeyi yapan firma arasında bir güven ilişkisi oluşturuyor. Bu bile aslında akıllı sözleşmeler ile yapılabilecek cinsten bir işlem. Her iki örnekte de mevcut iş yapış şekilleri blockchain ile daha verimli bir şekilde yapılabilir. Bunun dışında, bu teknolojinin kullanım alanı bugün var olmayan şeyler de olabilir.Örneğin üzeride sensörleri olan bir cihaz düşünelim, belli bir limite geldiğinde bir şeyler sipariş ettiğini ya da tarlaya atılan ilaç belli bir seviyeye geldiğinde, depo azaldığında otomatik bir sözleşme ile siparişin yapıldığı ve ödemenin de paralelinde gerçekleştiği düşünebiliriz. Dolayısıyla bu pek çok sektöre uyarlanabilir.

 

Çetin: Blockchain’i kredi kartları açısından nasıl değerlendirebiliriz?

Cündoğlu: Elbette burada da uygulanabilir. Ancak problemlerin olduğu noktaya baktığımızda ihtiyaç var mı sorusunu öncelikli olarak sormalıyız. Bugün kredi kartı ya da banka kartını kullanırken ne gibi problemler yaşıyorsunuz? Kasaya yaklaşırken herhangi bir kaygınız oluyor mu? Birine nakit ödemek isterken önce o kadar nakitim olsun diyorsunuz; ancak markete girdiğinizde kasada kartın çalışacağını biliyorsunuz.  Bunlar çok olgun ödeme networkleridir. Belki ileride işlem hacimleri arttığında bazı problemler ortaya çıktığında ve blockchain de olgunlaştığında bu düşünülebilir. Şu anda zaten elektronikte olan değil de manuelde olan problemleri blockchain ile çözmemiz lazım.

Blockchain rakipleri yönetişimde birlikte çalışmaya zorluyor

Çetin: Blockchain’in Rekabet Hukuku açısından sakıncaları ya da avantajları var mıdır?

Cündoğlu: Yönetişimin nasıl kurgulandığı ile ilgili bir durum. Blockchain dağıtık bir yapı demek, bu da hiçbir şirketin tek başına bunu oluşturamayacağı anlamına geliyor. Birbiri ile rakip olan yapıların iyi bir yönetişim kurması gerekecek. Bu yönetişim yapısı rekabete açık veya kapalı şekilde kurgulanabilir. Ancak bugün rekabeti kısıtlayıcı yapı sadece belli bir süre devam edebilir. Ülkemizde olduğu gibi diğer pek çok ülkede de rekabet kanunları oldukça olgun. Bu durumlar karşısında gereken adımlar atılacaktır. Mesela BDDK çıkarılan bir düzenlemenin uygulamalarını denetleyebiliyor. Blockchain ile öyle bir yönetişim yapısı kurulmuş olduğunu düşünelim ki düzenleyici de burada söz sahibi olabilsin ve o networke girmenin teknik, operasyonel kuralları biliniyor olsun ve ancak bunlara uyanlar bu blockchain networküne dahil olabilsin. Bu sayede sadece bir denetim ile herkesi düzenlemiş oluyor. Dolayısıyla düzenleyicinin de tercih edeceği yaklaşımlar olacaktır. Regülatörün görevi uğraşın, çabalayın ben de öğreneyim ve ona göre bir düzenleme yapalım, olmalı. Standart bir şey ortaya çıktığında ve regülatör de evet bu böyle yapılır dediğinde denetlemek de kolay olacak.

Çetin: Kişisel veri setinin blockchaine aktarıldığını düşünelim, bu kişisel verilerin korunması açısından dezavantaj mıdır yoksa kapalı bir yapı olduğunu düşünürsek avantaja dönüşebilir mi?

Cündoğlu: İkisi de değil diyebilirim. Bu aslında networkte hangi verileri saklamak istediğiniz ile ilgili. Kişisel veri saklamada da blockchainden faydalanabiliriz. Şöyle hayal edelim, bankalar kendi arasında dijital kimlik paylaşımı üzerine bir Blockchain networkü kurdu. A bankasının müşteri tanıma sürecinden geçirdiği Celal, daha sonra hiç bankacılık ilişkisi olmadığı B bankasından hizmet almak istedi. Kanaatimce A bankası zaten müşteri tanı sürecinden geçirmişken artık B bankasında da Celal’in benzer bir süreçten geçmesine gerek yok. Blockchain üzerinden bankalar bunu paylaşabiliyor olmalı. A bankasında tutulan Celal’in IDsi, Celal’in onayı ile B bankasına gönderilse ve bu networkte de sadece bu iki banka arasında bir işlem gerçekleştiğine dair kayıt bulunsa yeterli olabilir. KVKK çok değerli bir kanun, kişilerin özel ve gizli bilgilerinin korunmasına dair önemli bir düzenleme. Ancak kişisel verilerin blockchainde tutulmasına gerek yok. KVKK’ya muhalefet oluşturmaz ancak blockchainde ne tuttuğunuz da önemli. Kişisel verileri networkte tutmaya kalkarsanız problem yaratabilir.

Çetin: Kara para aklamanın önüne geçme ve finansal ilişkilerin şeffaflaşması açısından blockchain kullanımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cündoğlu: Kesinlikle faydalı buluyorum. Bitcoin için bile anonim deniyor ama öyle değil südonimdir. Kayıt oluşmuş durumda ve bu silinemez bir kayıt.

Çetin: Akıllı sözleşmeler ve Yapay Zeka açısından günümüzü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cündoğlu: Blockchain’in kullanım alanlarından biri de akıllı sözleşmelerdir. Akıllı sözleşmeleri oldukça komplex yaratabiliriz. Hatta gelecekte bu akıllı sözleşmeleri ileri düzeyde yazan yapay zekalar da olabilir.

Çetin: Nakit ile mücadelede “Keklik” adında bir uygulamanız var. Bize bundan da bahseder misiniz?

Cündoğlu: Kekliği ortaya çıkarmamızdaki amaç blockchaini kağıt üzerinde anlatmakta güçlük çekiyor olmamız. Dağıtık defter yapısı nedir, neden merkezi veri tabanına gerek yoktur, akıllı sözleşme nedir, dijidal ID nedir, kripto para nedir bunları zaman içerisinde sözlü olarak anlatıyorduk. Bunu anlatmak neden bizim görevimiz? Çünkü biz ödemelerde geleceğin deneyimini yaşatmak istiyoruz. Bankalarla çalışarak, blockchainin hangi problemlere çözüm olabileceğini bankacıların hayal etmesini istiyoruz. Bunun için de teknolojiyi anlamalarını sağlamamız lazım. Bu da bir pratik yaratma ihtiyacı doğurdu. Oluşturduğumuz case şirket için sadakat uygulamasına dayanıyordu. Şirketimizin içerisinde farklı ürünlerimizi arkadaşlarımız kullansınlar, o ürüne geri bildirim oluştursunlar ki ürünlerimiz olgunlaşsın diye projeler çıkarıyorduk. Sonra bir proje yapıp girilen challengelar gerçekleştiğinde örneğin onlara tiyatro bileti vermek yerine kripto para verelim dedik. Adını da “keklik” koyduk. Ve o kripto paraları harcayabilecekleri mağazalar oluşturduk. Burada kazandıkları keklik kadar harcama yapabiliyorlar. Peki dağıtık defter yapısı bunun neresinde? Şirketi üçe böldük, her kat bir şirkettir dedik, böylelikle herkes kendi şirketine girip alışveriş yaptığı gibi diğerlerinde de alışveriş yapabiliyor. Bu işlemler dağıtık defter yapısında şifreli olarak kopyalanıyor. Aynı keklik yapısını farklı veri tabanlarında görebildiğimden, dağıtık defter yapısını da sağlamış oluyoruz. Bu kapsamda her kata bir digital ID ile giriş yapabiliyorum. Aslında bu projenin güzel bir raporunu da yayınladık, o da BKM Express içerisinde mevcut. Robotic.legal ve Siber Bülten okuyucuları onu BKM Express yayınları içerisinden 1 TL bağış ile indirebilirler. Bu proje hem şirketimizin hem ekosistemdeki pek çok oyuncunun bu kavramları anlamasına yardımcı oldu.

Çetin: Bankacılık ve finans sektörü müşterilere sunulan hizmetlerde bu teknolojiden nasıl faydalanabilir?

Cündoğlu: İleride pek çok uygulamasını göreceğiz. Örneğin, şu anki güzel uygulamalardan bir tanesi, Microsoftun İsrail ofisi ile oradaki büyük bankalardan biri teminat mektupları için pilot uygulama başlattı. Bu süreçleri çok daha kolay ve rahatlatıcı hale getiriyorlar. İleri de örneğin uluslararası para transferlerinde kullanılabileceğini düşünüyorum. Bu sayede paranın transfer sürecinde ne aşamada olduğu izlenebilecek.

Çetin: Türkiye’de bunun gelişmesi için iç dinamikler mi cesaretlendirilmeli yoksa farklı ne gibi adımlar atılmalı?

Cündoğlu: Önce hangi problemin çözümlenmek istendiği tanımlanmalı, sonra bu çözümde bulunması gereken minimum paydaşlar kimler buna bakılmalı. Paydaşlar, bu çözümü kendi ekosistemimiz içinde kendi yönetişimimizde gerçekleştireceğiz kararlılığını göstermeli. Daha sonra projeler hayata geçecek, ancak bu sıralamanın gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca BKM olarak bankaları değişik projeler etrafında toplamaya çalışıyoruz. Türkiye’de bu teknolojiden her sektör faydalanabilir, bunun için insan yetiştirilmesi de çok önemli. BKM’nin kurucu ortaklarından olduğu Türkiye Blockchain ekosisteminin oluşumu bu açıdan kritik bir yere sahip olacak.

Çetin: Sıradan vatandaş için bunu nasıl daha aktif hale getirebiliriz?

Cündoğlu: Daha çok erken. Hep dediğim gibi problem oluşmalı ki çözüm bulmak isteyelim. Bu problemler business to business mı yoksa business to consumer mı? Önce b to b’yi oluşturmak lazım. Blockchain’i hayata geçirmek o kadar kolay değil, birçok partinin bir araya gelip bunda hem fikir olması gerekiyor. Ben bu yılın ve gelecek yılın ekosistemlerin oluşmaya başladığı yıllar olacağını düşünüyorum. Örneğin bir vatandaş olarak yaşadığım bir sorunu söyleyeyim, 18 yaşından küçük bir çocuğum var. Pasaportunu yenilmem için bir araya getirmem gereken birçok doküman var. Bu süreçte notere ve bankaya gitmem gerekiyor. Okulundan öğrenci belgesi almam gerekiyor. Sonra randevu ile görüşmeye gitmemiz gerekiyor. Bütün bunlar güven eksikliğinden olan şeyler. Devletin verdiği kimlik belgesi güven eksikliğinden dolayı yeterli görülmüyor. Benim bir güven makinam olsa bunu çözebilirdim. Bu güvenin maliyetini düşürecek bir yöntem olduğu için, ileride vatandaşın buna yönelmesi gerektiğini düşünüyorum.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz