Etiket arşivi: aşırı sağ

İçerik moderasyonu aşırı sağ söylemlere karşı ne kadar etkili?

İçerik moderasyonu aşırı sağ söylemlere karşı ne kadar etkili?İstenmeyen aktörlerin platformlardan kaldırılması anlamına gelen içerik moderasyonu, YouTube gibi sosyal medya platformlarında yaygınlaşmış durumda.

Ana akım internet platformları “uygunsuz” olduğu düşünülen içerikleri ve kanalları platformdan kaldırma yoluna giderken bu uygulamanın aşırı söylemlerin ya da uygunsuz içeriklerin etkisini azaltmada ne kadar etkili olduğu konusu henüz bilinmiyor. 

“Deplatforming” de denilen içerik moderatörlüğüne ilişkin yapılmış araştırma sayısı henüz yeterli bir sayıya ulaşmış değil. Ulusal Tayvan Üniversitesi’nden Adrian Rauchfleisch ile Harvard Üniversitesi’nden Jonas Kaiser konuya ilişkin “Aşırı Sağın Platformlardan Kaldırılması- YouTube ve BitChute Üzerine Bir Analiz” başlıklı bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırma sonuçlarının yayımlandığı 15 Haziran 2021 tarihli makalede deplatforming uygulamasının platformdan kaldırılan içerikler ve kanallar üzerindeki etkilerine dair bulgular yer alıyor.  

YOUTUBE’DAN İÇERİK KALDIRMA AŞIRI SAĞ SÖYLEME KARŞI  ETKİLİ

Çalışmada, içerik moderasyonunun aşırı sağ söyleme sahip kanallar üzerindeki etkisi ölçülmeye çalışıldı. Bunu yapmak için iki veri kümesi analiz edilerek 2018- 2019 yılları arasında 11 bin 198 YouTube kanalının hangilerinin kaldırıldığı ve hangi nedenle kaldırıldığı kontrol edildi. Daha sonra platformdan kaldırılan aşırı sağ kanalların alternatif video platformu Bitchute’da kendilerine yeni bir yer bulup bulmadığı araştırıldı.

Analiz, içerik moderasyonunun dezenformasyon ve aşırı sağ söylemlerine erişimini en aza indirmede etkili olduğunu gösterirken bu tür içeriğe izin verecek alternatif platformların YouTube’dan kaldırılmış olmanın olumsuz etkisini hafifletemediğini ortaya koydu. 

POLİTİK KANALLAR EN ÇOK AŞIRI SAĞ SÖYLEM NEDENİYLE PLATFORMDAN KALDIRILIYOR

Çalışma genel olarak aşırı sağ söyleme sahip içerik oluşturucuların başarısının YouTube platformuna güçlü bir şekilde bağlı olduğunu gösteriyor. 11 binden fazla kanalın analiz edildiği çalışmada politik kanalların en çok aşırı sağ söylemler nedeniyle kaldırıldığını, müzik kanallarının ise en çok “kimliğini gizleme” nedeniyle kaldırılma ihtimalinin olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, YouTube’un platformdan çıkarma nedenlerinin keyfi olmadığını, sezgisel bir mantığı takip ettiğinin kanıtı. İkinci olarak platformdan kaldırılan aşırı sağ kanalların BitChute üzerinde YouTube’da olduğu kadar etkili olamadığı sonucu çıktı.

Analiz edilen tüm kanallara ilişkin olarak ise şu sonuç ortaya çıkmış: YouTube, bu kanallara Bitchute’dan daha fazla görüntüleme ve etkileşim sağlıyor. Üçüncü olarak ise platformdan atılan en büyük üç kanal üzerinde gerçekleştirilen analizin sonuçları dikkat çekici. Buna göre YouTube tarafından platformdan kaldırıldıktan sonra BitChute içindeki görüntüleme sayılarını bir miktar da olsa artırabilecekleri görülüyor.

Amerikalı radyo programı sunucusu ve aşırı sağcı komplo teorisyeni olarak bilinen Alex Jones bu kısa vadeli artışı Bitchute’da da sürdürse de görüntüleme sayısı Youtube’daki görüntüleme sayısıyla karşılaştırılamayacak seviyede. 

DİĞER PLATFORMLAR YOUTUBE KADAR ETKİLİ DEĞİL

Bu anlamda içerik moderasyonu, aşırı sağ söylemlerini en aza indirmede oldukça etkili bir araç olarak dikkati çekiyor. Öte yandan bu tür içeriğe izin verecek alternatif platformlar, YouTube’dan atılmanın olumsuz etkisini tam olarak hafifletemiyor.

Alex Jones’un YouTube’da 2,4 milyondan fazla abonesi varken, Jones’un sahip olduğu ve aşırı sağ komplolarının yer aldığı haber sitesi Infowar’ın Haziran 2021’deki Bitchute varlığı yaklaşık 125 bin abonede kalmış. Bu, platformdan kaldırılan aşırı sağ aktörlerin “genişleme gücünü ” kaybettiğinin bir kanıtı. Öte yandan YouTube’un içerik oluşturucular için katma değerinin yalnızca teknik altyapısından değil, ayda 2 milyar aktif kullanıcısı olmasından kaynaklandığını gösteriyor.  

Ayrıca, YouTube’un aşırı sağ söylemler ve dezenformasyona karşı koyma politikasındaki değişiklikle birlikte 2018 ve 2019 yılları arasında aşırı sağ kanalların kaldırılma nedeni ile ilgili net bir bağlantı görülebiliyor. Siyasi kanallar, en çok aşırı sağ söylemler nedeniyle kaldırılma riski ile karşı karşıya.

Çalışmadan daha genel manada, ana akım sosyal medya platformlarının ABD’de aşırı sağcılar için önemli bir işlev gördüğünü ve yalnızca alternatif platformlara dayanan kanal yaratıcılarının daha küçük topluluklarla sınırlı olduğunu ve dolayısıyla daha az erişime sahip olduğunu ve daha az etkiye sahip olduğu sonucu çıkıyor. 

Birçok aşırı sağ kanalı Anti-Semitik, ırkçı ve / veya kadın düşmanı içeriğe sahip ve bu nedenle doğal olarak platformun hizmet şartlarıyla çelişmekte. Öte yandan platformdan kaldırma uygulamasının potansiyel olarak bu kaldırılan platformların daha fazla radikalleşmeye ittiği gerçeği değişmiyor. 

YOUTUBE’UN PLATFORMDAN KALDIRMA POLİTİKASI SANSÜR MÜ?

Bununla birlikte, araştırmanın ortaya koyduğu bulgular, deplatforming ve sansüre ilişkin genel sorunun varlığını zayıflatmıyor. Deplatforming’in istenmeyen sesleri kısmasının etkileri ve etikliği tartışmaya açık bir konu. Özel platformların ağa bağlı kamusal alan üzerinde bu güce sahip olup olmaması gerektiği sorusu ister istemez akıllara geliyor.

Makaleyi kaleme alanlar “Ne yazık ki, bu soruya iyi bir cevabımız yok.” diyor. Platformdan kaldırmanın platformdan kaldırılanlar üzerindeki etkisine ve daha geniş anlamda ABD’deki aşırı sağcılar için ana akım ve alternatif platformların rolüne katkıda bulunmayı amaçlayan çalışma önemli sonuçlar ortaya koysa da bu alanda daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu kesin. Zira bu uygulamadan hem diğer siyasi toplulukların nasıl etkilendiğini hem de alternatif platformların deplatformingi nasıl tamponlayabildiğini ve son olarak deplatformingin daha aşırı bir söyleme katkıda bulunup bulunmadığını anlamak gerekiyor.

Öte yandan bu çalışmada esas olarak sadece Youtube’daki ABD aşırı sağına odaklanılmış. Makaleyi bizzat kaleme alanların görüşü gelecekteki çalışmaların aşırı sağın yanı sıra platformdan kaldırılan diğer siyasi kanalları da masaya yatırılması ve kapsamlarını ABD dışında genişletilmesi gerektiği yönünde.

Çalışmayı gerçekleştirenlerin dile getirdiği bir başka husus da bu çalışmanın YouTube’un her bir kanal için platformdan kaldırma gerekçelerinin geçerliliğine dair herhangi bir yorum getirmediği. İkiliye göre, nitel araştırmalar bu konuya ışık tutabilir ve YouTube’un nedenlerinin meşru veya abartılı olup olmadığını açıklamaya yardımcı olabilir. 

Dikkat eksikliği yalan haberin önünü açıyor: ABD’liler yalan haberi çoğu kez yanlışlıkla paylaşıyor

Yalan haber üzerine yapılan yeni bir çalışma çoğu Amerikalının aslında ‘dikkatsizlik’ nedeniyle sahte haber paylaştığını ortaya koydu.

Massachusetts Institute of Technology (MIT), University of Regina (Kanada) , University of Exeter Business School (İngiltere), Center for Research and Teaching in Economics (Meksika) gibi çeşitli coğrafyalardaki üniversitelerden araştırmacıların yaptığı deneylere katılan sosyal medya kullanıcılarının yüzde 51,2’lik bölümünün paylaştığı sahte haberlerin arkasındaki itici gücün, ‘dikkat eksikliği’ olduğu belirtildi.

“SOSYAL MEDYA GERÇEKLİKTEN KOPARABİLİYOR”

Deneyden çıkan bir diğer bulgu ise sosyal medya kullanıcılarına basit bir müdahale ile çevrimiçi ortamlarda yayılan yalan haberlerin önüne bir miktar geçilebileceği oldu.   

Çalışmanın ortak yazarlarından Gordon Pennycook, “Sosyal medya bağlamı, insanların gerçeklikten koparabiliyor. Örneğin insanlar bir haberin içeriğinin doğru olup olmadığını normalde anlayabilirken, sosyal medyada paylaşmadan önce içeriğin doğru olup olmadığına bakmıyor.” dedi. 

Pennycook ve meslektaşları, “Shifting attention to accuracy can reduce misinformation online” adlı çalışmalarının bir parçası olarak davranış ve anket deneyleri gerçekleştirdiler.  Bazı deneylerin odak noktası Facebook olurken bazı deneylerin odak noktası ise Twitter oldu.

KATILIMCILARA ÇOK SAYIDA TEST YAPILDI

Amazon Mechanical Turk hizmetinden buldukları kişiler arasından sağ görüşe sahip ve haber doğruluk oranları düşük iki internet sitesi Breitbart.com ve Infowars.com’dan daha önce haber paylaşan Twitter kullanıcılarını seçti. Her bir deney için birçok katılımcıya sahip gruplar oluşturuldu.

Araştırmacıların gerçekleştirdiği bazı deneylerde katılımcılardan haberlerin başlık, ilk paragraf ve fotoğraf gibi en temel ögelerine bakmaları istendi. Haberlerin yarısı gerçekken yarısı asparagas haberleri içeriyordu. Aynı zamanda haber içeriklerinin yarısı demokratlara hitap ederken diğer yarısı cumhuriyetçilere hitap ediyordu. Katılımcılardan ise hem başlıkların doğru olup olmadığını hem de çevrimiçi olarak onları paylaşıp paylaşmayacaklarını belirlemeleri istendi.

Yapılan son deneyde araştırmacılar, daha önce Breitbart ve Infowars sitelerinden içerik paylaşan 5.379 Twitter kullanıcısına özel mesajlar gönderdiler. Yollanılan mesajlarda, katılımcılardan siyasetle ilgisi olmayan bir konu hakkındaki haber manşetinin doğruluğunu derecelerdirmeleri istendi. Araştırmacılar daha sonra söz konusu katılımcıların 24 saat içinde paylaştığı içerikleri izledi.

DENEY SONUÇLARI FARKLI FİKİRLER SUNUYOR

Gerçekleştirilen deneyler sonucunda farklı sonuçlara ulaşıldığını aktaran araştırmacılar, katılımcıların yanlış başlıkları paylaşma kararlarının yüzde 51,2’sinin dikkatsizlikten kaynaklandığını ortaya koydu.

Katılımcıların yanlış başlıkları paylaşma kararlarının yüzde 33,1’i ise yanlış olduklarının farkında olmadıkları için paylaştıkları belirtildi.

Çok ilginç sonuçlardan biri ise katılımcıların, ‘doğruluğun’ bir ideolojiyi sonuna kadar savunmaktan daha önemli gördüklerini belirtmeleri oldu. Anket deneylerinde ortaya çıkan sonuçlara göre katılımcıların yüzde 60’ı, kendi siyasi partilerine fayda sağlamak veya muhalif partiye zarar vermek için yanlış bilgiler paylaşmasının yanlış olduğunu belirtti. Sosyal medyada paylaştıkları içeriğin doğru olmasının ‘son derece önemli’ olduğunu söyleyen bu büyük kesimin yanında yaklaşık yüzde 25’lik bir kesim ise bunun ‘çok önemli’ olduğunu söyledi.

Ancak yine de ‘partizanlık’ sosyal medyada yalan haber paylaşma kararlarının arkasındaki yüzde 15,8 ile itici güç oldu.

Diğer bir sonuç ise daha önce Breitbart ve Infowars’tan içerik paylaşan Twitter kullanıcılarının, bir haber manşetinin doğruluğu hakkında fikirlerini soran özel mesajlar aldıktan sonra yanlış bilgi paylaşma olasılığının daha düşük çıkması oldu. Mesajları aldıktan sonraki 24 saat boyunca, bu Twitter kullanıcılarının yalan bir haber veya aşırılıkçı internet sitelerindeki haberlerden ziyade ana akım bir haber kaynağını paylaşma olasılığı 2,8 kat daha yüksekti.

YALAN HABER UYARILARLA BİR NEBZE ENGELLENEBİLİR

Sosyal medyanın yapısının farklı olduğunu belirten araştırmacılar, örneğin ciddi ve duygusal haber karışımlarının sınırlı sayıda karakterlerle ve etkileyici resimlerle sunuluşundan dolayı insanları çabuk etkilediğini ve dolayısıyla haber içeriğinin sahte olmasına karşın insanların bunu sorgulamaya tenezzül etmeden haberi paylaştığını belirttiler.

Pennycook ve çalışma arkadaşları, sosyal medya platformlarının, kullanıcılarından doğruluğa daha fazla dikkat etmeleri için çeşitli uyarılar yaparak (Twitter’ın ‘Bu makaleyi okudunuz mu?’ uyarısı gibi) daha doğru içerik ve haberlerin paylaşımını teşvik edebileceğini ve insanları gerçeğe yeniden yönlendirebileceğini söyledi.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

ABD’de yanlış haber yaymakta bir numaralar: Aşırı sağcılar mezenformasyonda başrolde

ABD’de aşırı sağcıların çeşitli mecralarda oluşturdukları mezenformasyon ağlarıyla ülkede yalan haberlerin yayılmasında baş rol oynadığı ortaya çıktı.

New York Üniversitesinde (NYU) yapılan son araştırma sonuçlarına göre ABD’deki 2020 Başkanlık seçimlerinde Facebook üzerinde paylaşılan gerçek haberlerden daha çok etkileşim alan yanlış haberler aşırı sağcılar tarafından paylaşıldı.

Çalışma, araştırmacıların,  ABD Kongre Binası baskınının ardından yayılan yanlış bilgilerin gerçek dünyaya nasıl yayılabileceğini incelerken ortaya çıktı.

YANLIŞ HABERDE BİR NUMARA: AŞIRI SAĞ

Facebook üzerinde paylaşılan gerçek haberler ve yanlış haberlerin politik görüşlere göre yayılma hızlarını inceleyen NYU araştırmacılarına göre aşırı sağ kesimin yanlış bilgi yayma oranı; merkez sağ, merkez, merkez sol ve aşırı sol kesimlere nispetle çok daha yüksek bir seviyeye ulaştı.

Haber ve bilgi web sitelerinin güvenilirliğini değerlendiren ve çevrimiçi yanlış bilgileri izleyen gazetecilik ve teknoloji şirketlerinden NewsGuard, Media Bias Fact Check ve Facebook ortaklarının CrowdTangle aracıyla, Facebook’un kaç kişinin bir içeriğe tıkladığını veya içeriği okumak için ne kadar zaman harcadığı gibi bilgileri paylaşmadığı için Facebook’un kamuya açıkladığı bilgilere dayalı 10 Ağustos 2020 ve 11 Ocak 2021 tarihleri arasındaki gönderilere gelen tepkileri, paylaşımları ve yorumları analiz etti.

GERÇEKLERE SIRTLARINI DÖNMÜŞLER

Araştırma sonuçlarını paylaşan NYU araştırmacıları, “Aşırı sağ kesimden insanların paylaştığı yanlış haberler haftalık her bin kişi üzerinde ortalama 426 etkileşim alırken gerçek haberler haftalık her bin kişi üzerinde ortalama 259 etkileşim aldı.” ifadelerini kullandı.

Uzmanlar aynı zamanda aşırı sağ kesimin yazarlarının sayfalarının diğer politik görüşe sahip yazarların sayfalarına göre yüzde 65 oranında daha fazla etkileşim aldığını belirtti.

Dezenformasyonun farkına var: Özgürlüğünü yalana karşı koru!

BENZER BİR ÇALIŞMA DAHA VAR

Graphika, Atlantic Council’in Digital Forensic Research Laboratuvarı’nda ve akademik kurumlarda çalışan bir grup yanlış bilgi uzmanı, yanlış bilginin gerçek dünyadaki etkilerini incelediği araştırmada 300 sayfalık bir rapor yayımladı. Election Integrity Partnership (EIP) tarafından yayınlanan raporda, ABD Kongre Binası baskınının, Joe Biden’ın Trump’tan seçimi çaldığını iddia eden yanlış bilgilerden kaynaklandığını ortaya koyuyor. 

EIP raporu ve NYU araştırması arasındaki benzerliğin ortak noktasını sağ kesim oluşturuyor. EIP raporunda yer alan bilgiler; Facebook, Twitter, WhatsApp, Telegram ve Reddit gibi platform verilerinden oluşturuldu. Bu verilerden ortaya çıkan sonuca göre yanlış bilgileri tedarik etme konusunda aşırı sağ kesim diğer politik kesimlere göre baskın çıktı.

Raporda, “2020 seçimi hem yabancı hem de yerli aktörlerin, ABD seçim sistemindeki güveni zayıflatmak ve Amerikalıların demokrasimize olan inancını aşındırmak için yanlış ve yanıltıcı anlatıları artırmaya kararlı olduklarını gösterdi.” denildi. 

FACEBOOK YANLIŞ BİLGİLENDİRME KONUSUNA KATKIDA BULUNUYOR MU?

EIP tarafından yayınlanan raporda araştırmacılar, sosyal medya şirketlerinin kendi politika kararlarıyla ilgili araştırmalara yatırım yaparak platformlarında yanlış bilgilerin yayılmasına izin verme veya bu bilgilerin yayılmasına yardımcı olma rollerini daha derinlemesine incelemelerini tavsiye etti.

Gelecekte ise NYU araştırmacıları, aşırı sağcı yazarların okuyucularıyla nasıl daha fazla etkileşim kurduğunu ve Facebook algoritmalarının yanlış bilgilendirme konusuna katkıda bulunup bulunmadığını inceleyeceklerini belirttiler.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Rus manipülasyon ağları ABD’li aşırılıkçı seçmenleri etkiliyor

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Amerika Birleşik Devletleri 59. Başkanlık seçiminde, dört yıldır süren uyarı ve hazırlıkların ardından, Rusya’nın siber saldırı faaliyetlerinin etkilediği düşünülen 2016’daki seçimlerin benzeri senaryolar gerçekleşmedi.

Ancak Amerikalı eski ve mevcut istihbarat yetkililerine ve analistlere göre iyi haber, buraya kadar.

GELECEKTEKİ BAŞARILARININ TEMELLERİNİ ATMAKLA MEŞGULLER

Analistler ve istihbarat yetkililerine göre Ruslar, gelecekteki başarılarının temellerini atmakla meşguller.

Analistler ve yetkililer, Amerikalı seçmenlerin düşüncelerini ve görüşlerini, trol çiftliği ‘troll farms’ veya sahte sosyal medya hesaplarıyla etkilemeye güvenmek yerine, Kremlin’in desteklediği kişilerin, kendilerini aşırı sağ ve aşırı sol seçmenlere entegre edip, ABD’nin haber ve sosyal medya ekosisteminin bir parçası olmayı, böylelikle ABD üzerinde bir yer edinmeyi düşündükleri konusunda uyarılar yapıyor.

Çevrimiçi bilgi ortamını eşleştirmek için çalışan bir yapay zeka ve makine öğrenmesi şirketi olan Omelas’ın CEO’su Evanna Hu, “Bu kampanyaların çoğu milyonlarca katılımcıya ulaşım sağlıyor” dedi. Hu, “Yaptıkları işlerde, seçmenler üzerinde olumsuz veya olumlu bir duygu uyandırmada oldukça başarılılar” yorumunu yapıyor.

Savunma sanayisi için çevrimiçi aşırılıkları izleyen Washington merkezli bir firma olan Omelas, 3 Kasım seçimlerini kapsayan 90 günlük bir süre içinde 1,2 milyon gönderi toplayarak, 11 farklı sosyal medya platformunda ve birden fazla dilde yüzlerce RSS yayınında Rusça içerikleri izliyor. Ayrıca Omelas, Sputnik, TASS, RT ve Izvestia TV gibi devlet destekli Rus medya organlarını da izliyor.

 

ABD, İranlı dezenformasyon sitelerini tespit edip ele geçirdi

Omelas, Rusya’nın propaganda mekanizmalarının gönderilerinin yalnızca yüzde 20’si İngilizce olduğunu, içeriklerinin yüzde 40’ının Rusça, geri kalanı ise İspanyolca, Arapça, Türkçe ve bir avuç başka dilde yayımlandığını belirledi.

Yalnızca aktif etkileşimlere baktıklarını söyleyen Hu, “Bu nedenle bir şeylere fiziksel olarak tıklamanız veya yeniden tweetlemeniz gerekiyor” dedi. Ayrıca Hu, milyonlarca etkileşim için tahmin yürütmenin “kaba bir şekilde” gerçekleştiğini kabul etti.

RUS DESTEKLİ MEDYA

ABD yetkilileri, etkiyi ölçmenin kolay bir yolu olmadığı için, bu çabaların Amerikan vatandaşları üzerindeki etkisi hakkında kamuoyuna konuşmak konusunda çekimser davrandılar.

Örneğin, 2016 seçimlerinden sonra istihbarat yetkilileri, Rusya’nın, o seçimlerde adaylığını koyan Donald Trump’ı tercih ettiğini ve çabalarının karşılığını aldığı halde, sonuç olarak hiçbir Amerikalının bu çabalardan ne ölçüde etkilenip oy kullanma sürecinde görüşlerinin değişip değişmediğini söyleyemediklerini anlattılar.

Yine de konunun hassasiyeti göz önüne alındığında anonim kalmak koşuluyla gazetelere konuşan çok sayıda yetkili, etki operasyonları sonuç vermiyorsa Rusya’nın bu medya girişimlerine para harcamaya devam etmesinin olası olmadığını söyledi.

Ancak Dışişleri Bakanlığı Küresel Katılım Merkezi’nin Ağustos 2020 raporu, herhangi bir rakam paylaşmamakla birlikte, Moskova’nın “propaganda kanallarına, istihbarat servislerine ve vekil sunucularına (ing: Proxy) büyük yatırımlar yaptığı” sonucuna vardı.

ABD seçim güvenliği yetkilileri de Rusya’nın, haberlerde ve sosyal medya platformlarında kendine alan yaratma çabalarıyla ilgili endişelerini tekrar tekrar dile getirdiler.

Bir siber güvenlik şirketinin eski başkanlarından olan Christopher Krebs, Eylül ayında bir siber güvenlik zirvesinde yaptığı konuşmada “Size söyleyeceğim şu ki; RT, Sputnik veya Ruptly gibi arkasında Kremlin olan organlardan bir şeyler geliyorsa, niyetini sorgulayın. Sizden ne yapmanızı istiyorlar? Yüksek olasılıkla iyi bir şey değildir” cümlelerini kullanmıştı.

Üst düzey CISA yetkilileri, Seçim Günü’nde (3 Kasım) gazetecilere brifing verirken, Rus destekli medya konusunda Amerikalılara, Rus bağlantılı kaynaklardan gelen herhangi bir bilgiyi “en, en, en yüksek dozda şüphecilik” ile ele almaları için ciddi uyarılarda bulundu.

UYARILAR MEYVESİNİ VERDİ ANCAK DİKKATLİ OLMAK GEREKİYOR

Yetkililere göre bir dereceye kadar, RT ve Sputnik gibi Rusya destekli yayın organları hakkında tekrarlanan uyarılar, en azından bu ayki cumhurbaşkanlığı seçimleri söz konusu olduğunda, meyvesini verdi.

“Onlar (RT ve Sputnik), seçmen sahtekarlığına ilişkin yanlış anlatılar üzerine yaptığımız analizlerin hiçbirinde öne çıkmadılar” diyen Washington Üniversitesi profesörü ve Election Integrity Partnership baş araştırmacısı Kate Starbird, “Bu kanallar bazen yayılan dezenformasyonu güçlendiriyorlar ancak dezenformasyonun yayılma hızına göre çok yavaş kaldıklarından çok nadir bir şekilde yayılan bilgilerin gidişatını değiştirebiliyorlar” açıklamasında bulundu.

Yıllardır Rus dezenformasyon çabalarını araştıran eski özel FBI ajanı Clint Watts, “Amerika’da hala Rusça içerikler paylaşıldığını görebilirsiniz. Rusça haberlerin Amerika’ya ulaşmasının oranı diğer ülkelere göre çok daha yüksek bu sebeple, bu alana geri dönecekler”

Watts, “Bu geri dönüşün büyümesine yardımcı olmak ve “Rus devlet destekli” olarak belirtilen etiketlerden kaçınmak için, RT ve Sputnik gibi kuruluşların, popüler sosyal medya hesapları aracılığıyla içerik paylaşmaya başladığını” söylüyor. Bir de İnstagram üzerinde Redfish kanalı olduğunu söyleyen Watts, bu kanalın Rusya’ya ‘kayda değer etkileşim’ getirdiğini belirtiyor.

“George Floyd protestoları sırasında içerik üretmek için ek mesai yaptılar, Amerikalılar da bu içerikleri milyarlarca kez paylaştı” diyen Watts, “Dramatik bir biçimde profil rakamlarını yükselttiler, özellikle politik olarak sol görüşe yatkın olan ve afro-amerikanlar arasında.

AŞIRI SAĞ İLE ETKİLEŞİMİN YOLLARINI BULUYORLAR

Rusya, aynı zamanda aşırı sağ ile etkileşimde bulmanın yollarını da buluyor.

Global Engagement Center’ın Ağustos raporuna göre, Kanada’nın Küresel Araştırma internet sitesi ‘globalresearch.ca’ veya Rus devlet destekli Stratejik Kültür Vakfı gibi Rus vekil sunucuları, koronavirüs gibi konularla ilgili komplo teorilerini gittikçe güçlü bir şekilde yayıyor.

Watts gibi araştırmacılar, yapılan propagandanın bazen ZeroHedge veya The Duran gibi aşırı sağcı internet sitelerinde yeniden işe yaramaya başladığını söylüyor.

ANA AKIMA YERLEŞEBİLİYORLAR

Rus propagandasının tümü Amerikan politika alanlarına girmek için mesai harcamıyor. Anlatıların bazıları yeteri kadar tekrar edildiğinde artık görmezden gelmek gittikçe zor bir hale geliyor.

Omelas’tan Hu, “Böylelikle, Amerikan aşırı sağından veya solundan insanlar anlatılardan etkilendikçe bu anlatılar büyük bir kartopu halini alıyor. Büyük bir kartopuna dönüştükçe de Amerikan ana akım medyasına bile yerleşebiliyorlar” ifadelerini kullandı.

Bazı zamanlarda ise ergilerde veya gazetelerde yazı yazan Rus destekli kimseler de büyüyen kartopuna katkı sağlıyor.

Örneğin, 20 Kasım’da ABD Başkanı Trump, RT için düzenli olarak fikir yazıları yazan Wayne Dupree’yi defalarca retweetledi. Bundan birkaç gün öncesinde ise bir RT yazısında Dupre, “Demokratların hilekar ve utanmazca davranışları seçimlerin bütünlüğünü yok ediyor” gibi söylemlerle Demokratlara hakaretamiz cümleler sarf etmişti.

Bazı araştırmacılar ve ABD karşı istihbarat görevlileri, olayın çok tanıdık bir model haline geldiğini söylüyor.

Ekim ayında Hearst Television’a konuşan Ulusal Karşı İstihbarat ve Güvenlik Merkezi Müdürü William Evanina, “Artık kendi işlerini yapmaları gerekmediğini biliyorlar” sözlerini kullandı. Evanina, “ABD vatandaşlarının bilgilerini alıyorlar ve güçleniyorlar. İster komplo teorisyenleri ister yanlış bilgilerin kaynağı olan normal insanlar olsun, sürekli güçleniyorlar” vurgusunu yaptı.

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz