Etiket arşivi: ABD seçimleri

FBI’dan İran’a dezenformasyon suçlaması: “Trump yanlısı ‘halkın düşmanları’ sitesinin arkasında İran var”

ABD’de geçen ay gerçekleşen başkanlık seçimlerinin sonucu resmi olarak onaylanmış olsa da halkın seçim sürecine olan güvenini zayıflatmak ve toplumu kutuplaştırmaya yönelik dış müdahaleler sürüyor.

2020 seçim sonuçlarını onaylayan devlet yetkililerine karşı tehditler savuran ve ölümcül şiddeti teşvik eden bir kampanyanın arkasında İranlı siber aktörlerin yer aldığı iddia edildi. 

Bleepingcomputer.com sitesinin haberine göre operasyon kapsamında başkanlık seçimlerinde görevli özel sektör temsilcileri ile hükümet yetkililerinin kişisel bilgilerini ve fotoğraflarını ifşa eden bir web sitesi kuruldu. 6 Aralık’ta kurulan “Enemies of the People” (Halkın düşmanları) adlı web sitesinde, görevi Joe Biden’a devretmeye hazırlanan Donald Trump’ın seçimlerde yolsuzluk yapıldığına ilişkin iddialarını desteklemeyen yetkililerin ve görevlilerin kişisel bilgileri (ev adresleri, e-posta, isimler ve fotoğrafları) gösteriliyor. 

ABD, İranlı dezenformasyon sitelerini tespit edip ele geçirdi

SEÇİM YETKİLİLERİNİN KİŞİSEL BİLGİLERİ İFŞA EDİLDİ

Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansından (CISA) yapılan ortak açıklamada  yetkililer şu an kapalı durumda olan web sitesinin arkasında İran’ın olduğundan neredeyse emin olduklarını belirterek iddialarının “son derece güvenilir bilgilere” dayandığını ifade etti. 

Her iki kurum da Aralık 2020 ortalarında web sitesinin ABD seçim yetkililerine yönelik ölüm tehditleri içerdiğini ekledi.  Bunlar arasında valiler, bakanlar, eski CISA Direktörü Christopher Krebs, FBI Direktörü Christopher Wray ve oylama sistemlerinin tedarikçi şirketi Dominion’un çalışanları yer alıyor. 

TEHDİT İÇEREN E-POSTALAR GÖNDERİLDİ

Dominion, başkanın avukatlarının Dominion yazılımının Trump’a verilen oyların Biden’e yazıldığını iddia etmesinin ardından Trump destekçilerinin hedefi olmuştu.

FBI, yetkililere ölüm tehditleri savurmak için kullanılan birden fazla e-posta hesabı tespit etti. Bu hesaplar arasında şunlar yer almakta: enemiesofthepeople@tutanota.com; 6e.nemiesOfThepeople.e9@protonmail.com; 3e.nemiesOfThePeopl.e3@protonmail.com; 3e.nemiesOfThePeopl.e3@gmail.com

İran’ın ABD başkanlık seçimlerine müdahale etme girişimlerine dair resmi kuruluşlardan bir çok uyarı yapılıyor. FBI ve CISA özellikle ekim ayında konuyla ilgili birden çok uyarı yayınlamıştı. Bunlardan biri, e-posta yoluyla Demokrat seçmenleri hedef alan ve bu kişileri Cumhuriyetçi adaya oy vermezlerse şiddete maruz bırakılmakla tehdit eden ‘Proud Boys” adı aşırı sağcı grupla ilgili yapılan bir uyarı. E-postaların konu kısmında “Trump’a oy verin yoksa” yazılı.

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

 

Zeynep Tüfekçi: Güvensizlikle mücadele ‘Bize güvenin’ demekten ötesi 

Teknolojinin siyaset ve toplum üzerine etkileri hakkında çalışmalar yapan Türk sosyal bilimci ve yazar Zeynep Tüfekçi’nin ABD başkanlık seçimleri ve online dezenformasyon ile ilgili yazdığı İngilizce yazının çevirisini ilginize sunuyoruz. Tüfekçi Kuzey Karolina Üniversitesi, Chapel Hill’in Enformasyon ve Kütüphane Bilimi Bölümü’nde öğretim üyeliği yapıyor.

Şu an bunları söylemek pek moda olmasa da seçim sonuçlarından şüphe eden bizlerin gerçekten de tatmin edici yanıtlara ihtiyacı var. Evet, evet, halihazırdaki başkan sonuçlar hakkında ısrarla şüphelendiğini söylüyor ancak suçlamaları asılsız. Hayır, yaygın bir usulsüzlük yapıldığına dair kanıt yok. Evet, birçok çılgın ve absürt komplo teorisiyle karşı karşıyayız. Hayır, insanları seçim sonuçlarının doğru olduğuna nasıl ikna edebiliriz bilmiyorum. 

Ne olursa olsun, seçim sonuçlarına dair halk arasında yayılan şüpheciliğin kanıtladığı gerçek bir sorun var ve bu, sadece Cumhuriyetçi parti seçmenine ait değil. 2008’den beri her başkanlık seçiminde kaybeden taraf, seçimin bağımsız ve adil olmadığından şüphe ediyor. 

Önce, seçim sonuçları resmiyet kazanmadığında, Donald Trump’a muhalefet eden insanlardan, kendi eyaletlerindeki seçim sürecini denetleyen devletin Cumhuriyetçi sekreterlerinin veya oylama makinelerinin, sonuçları kendi lehlerine dönecek şekilde değiştirip hile yapılmasının mümkün olup olmayacağına dair sorularıma cevap bulmaya çalışırım. Anayasalarında riskleri limitleyen denetimlerin olduğu Georgia gibi eyaletlere bakarken güzel cevaplarla karşılaştım. Diğerleri içinse güven verecek cümleler kuramadım. Çünkü, açıkçası, gittikçe daha iyi hale gelen seçimleri yürütme ve denetleme sürecimiz için hala idealin uzağındayız diyebilirim. 

Şu anda, başkanın kaybettiğinin kesinleştiğini ve destekçilerinden seçim sonuçlarının ‘güvenilirliğine’ dair iddialar ve sorular gelmeye başladığını görüyoruz. Geri kalanımız için bu insanların komplolara yatkın ve umutsuz olduğunu söylemek, yeterli değil. Güven aşılamanın ve kasıtlı yayılan yanlış bilgiyle mücadele etmenin yolu, “bize güvenin” diye tekrar etmekten daha iyi cevaplar üretecek prosedürler ve süreçler içermelidir. 

Dolayısıyla, New York Times için hem yapılabilir hem de makul ve acil olduğunu düşündüğüm seçim süreci reformları hakkındaki yazımı paylaşıyorum. 

Kaybeden taraf sonuçlara karşı şüpheli gözle bakıyor

2008’den beri, başkanlık seçim sonuçlarına güvenmeyen azımsanamayacak düzeyde seçmen kitlesi var. 2016’da Demokratların sadece yüzde 43’ü seçimin bağımsız ve adil olduğuna inanırken şu an Cumhuriyetçilerin sadece yüzde 30’u buna inanıyor. İki partinin seçmen kitlesi de seçimleri kazandıkları durumda, seçimin ‘adil’ ve ‘bağımsız’ olduğunu düşünüyor. Ancak kaybeden taraf sonuçlara karşı şüpheli gözle bakıyor. Seçimden yenik ayrılmış bir başkan, haftalarca seçimin hileli olduğu yalanını söylerken, güveni zedelenen seçmenlere tekrar güven aşılamak daha da zor olacak. 

Ancak seçim reformu daha iyi bir güvenin temelini tesis edebilir. 2000’de Florida’daki yeniden sayım fiyaskosunun Amerika’nın nasıl oy kullandığının basitliğini ortaya çıkarmasının ardından geçen yirmi yılda, ‘Seçim sonuçlarının doğru olduğunu nereden biliyorsun?’ diye soran insanlara dürüst, açık ve mantıklı yanıtlar verebilmeliyiz. 

Henüz sonuçların güvenilir olduğuna dair Amerikalıları ikna edecek düzeyde, ülke çapında standartlara ve prosedürlere sahip değiliz. Seçimde hile olduğuna dair iddialar yanlış olsa da seçim sonuçlarına veya seçim sürecine dair kafasında soru işareti olan kişilere daha güçlü cevaplar verebilmek için daha fazla çalışmalıyız. 

Asıl gerçek skandal, neyi yapmaya ihtiyacımız olduğunu bildiğimiz ve hatta bazı eyaletlerde reformları uygulamaya başladığımız halde bu değişiklikleri ülke çapına yayamadığımızdır. 

Ya sonuçlar birbirine çok yakın olsaydı

Ya bazı kilit eyaletlerde seçim sonuçları birbirine çok daha yakın olsaydı? Ya birçok eyalette geri kalmış oylama makineleri belirleyici roller oynasaydı? Ya yazılımlarında büyük bir aksaklık tespit edilseydi? Ya bir optik tarama makinesinin arızalanıp yapılan hataların da çok geç fark edilme durumu olduysa? 

Georgia’da oy pusulalarının yüklenmesinde yapılan insan hatası gibi bu tarz hatalar yaşanmasına olanak tanıyan işlemlerin gerçekten yerindeliğini sorgulayan bir örnek olarak, seçim sonrası denetimleriyle (evet!) ortaya çıkan binlerce oy pusulasının gözden kaçtığı keşfedildi. Bu oy pusulaları, görünüşe göre kötü kullanıcı arayüzü tasarımı yüzünden oy kullanma makinalarındaki sayılmamış hafıza kartlarında unutulmuş. 

Hafıza kartları, dokunmatik ekran ve yazıcı kombinasyonu kullanan Georgia’daki yeni oylama makinesinin bir bileşenidir. Seçmenler, kağıt oy pusulalarını makineye soktuğunda, oyları hafıza kartlarında saklanıyor. 

Ancak eyaletin önceki oylama sisteminin aksine yeni bilgisayarlar, eğer hesaba katılmamış bir hafıza kartı varsa kırmızı bayrak kaldırmıyor. 

Bay Sterling, ilçe seçim işçilerinin tüm hafıza kartlarını hesaba katmaları için seçim bilgisayarlarındaki ‘berbat’ renk kodlarına alışkın olduğunu ancak yeni sistemin daha güç algılanan işaret kutucukları kullandığını söyledi. 

Gözden kaçan hafıza kartları üç ilçede bulundu: Douglas, Fayette ve Walton. Douglas oylarında Bay Biden önde çıkarken, Fayette ve Walton oylarında Bay Trump önde çıktı. 

Ya Georgia’da riskleri limitleyen denetimler olmasaydı? Ya yapılan hata yeterince büyük ya da oluşan fark, sonuçların doğruluna gölge düşürecek kadar küçük olsaydı? 

Geniş halk güvensizliğinin düzeltilemez olduğunu ve bu insanların gerçeklikten yoksun olduğu için onlara yönelik yapılacak hiçbir şey olmadığını varsayma eğilimi var. Ancak kasıtlı olarak teşvik edilen güvensizlik biçimi de güvensizlik, boşlukta serpilmez. Yapabileceğimiz şeyleri düzeltmek, şüphe çeken şeylere karşı direnç gösterecek şekilde tasarlanmış süreçler yaratmak, yapabileceğimiz en doğru şey. Bu krizden çıkmanın başka yolu yok. Dahası, seçimleri güvence altına almak için hayati adımlar atmanın sadece seçimlerin menfaati için yapıldığını varsaymak yanlıştır. Eğer seçim iki adayın birbirine çok daha yakın olduğu bir oy farkı ile bitseydi komplolar ve güvensizlik her iki parti seçmenini de yiyip bitirecekti. Seçimleri ya da bir ülkeyi bu şekilde yönetemezsiniz. Her şeyi düzeltmek mümkün olmayabilir, ancak elimizden geleni düzeltebiliriz – en azından denemeliyiz. 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

 

ABD seçimlerinde iddialar nasıl gerçeklerden daha çabuk yayıldı?

ABD’nin Michigan eyaletinde ölmüş vatandaşlara oy kullandırıldığı iddiası Twitter’da yüzbinlerce kez paylaşıldı. Peki iddiaların ne kadarı doğruyu yansıtıyordu?

New York Times’ın haberine göre geçen hafta seçimlerin sonuçlandığı ABD’de seçim usulsüzlüğü iddiaları gündeme geldi, fakat bu iddiaların bir çoğu basit yazım hataları ve sistemsel maddi hataların ürünüydü.

Çarşamba günü Twitter’da Michigan eyaletinde ölü vatandaşların adına oy kullanıldığı iddiaları yoğun bir şekilde paylaşıldı. İddianın sahibi sağ görüşlü internet gazetecisi Austin Fletcher, doğum tarihleri 1900 ve 1902 yılları arasında görünen 4 kişinin aktif şekilde oy kullandığını iddia etti. Bir sonraki sabah yine sağ görüşlü yorumcu Candace Owens, Twitter hesabındaki 2,7 milyon takipçisi ile Fletcher’ın videosunu ve iddiasını paylaştı.

ABD seçimlerinin hacklenmesi iddianamesi ortaya çıktı: Ruslar hedef tahtasında

Oysa ki yetkililer bu tarihlerin uzaktan oy kullanmak isteyen vatandaşlara sistem tarafından otomatik olarak atandığını bildirmişti. Ayrıca sistem isim benzerliği ve posta kodu benzerliği vakalarını ayırt edememekte, dolayısıyla ölmüş vatandaşların adına aslında seçmen vatandaşlar için oy pusulası göndermekteydi.

Öte yandan, gazeteciler konuyla ilgili iddiaların seçim esnasında yaşanan adi hatalardan ibaret olduğunu birçok kez kanıtladı.

TEYİT HABERLERİ YALAN HABERLER KADAR YANKILANMADI

Buna rağmen, Fletcher bu sefer de Michigan eyaletinde iddia ettiği şekilde binlerce vaka olduğunu ve bunları açığa çıkaracağını öne sürdü. Fletcher’ın iddiası milyonlarca kişiye ulaşmışken, bu iddiaya cevaben Michigan Eyalet yetkililerinin resmi Twitter hesabından paylaştığı yalanlama haberi sadece 4000 kere tekrar gönderildi.

Yani zehirli ok çoktan atılmıştı ve insanlar zaten yalan haberleri hali hazırda paylaşmışlardı. Teyit haberleri ise yalan haberler kadar yankı yapamadı.

Teksaslı Cumhuriyetçi danışman Matt Mackowiak, kendisinin yaptığı bir hatayı geri çekse de ilk dalganın etkisinin daha büyük olduğunu doğruladı. Mackowiak Twitter’da paylaştığı ekran görüntülerinde Michigan eyaletindeki oylar incelendiğinde tüm oyların Biden’a gittiğine dair bilgi olduğunu ve bunun normal şartlarda mümkün olamayacağını belirtti. Bu haber ve ekran resimleri daha sonra sağ eğilimli internet sitelerince ve nihayet Başkan Trump’ın kendi hesabında paylaşıldı. Fakat bu çığ henüz oluşurken Mackowiak çoktan bunun sistemsel bir hata olduğunu ve düzeltildiğini öğrenmişti. İlk paylaşımını silip bir düzeltme metni yayımlasa da iş çığırından çıkmıştı. Yine Fletcher’ın paylaşımındakine benzer olarak Mackowiak’ın ilk paylaşımı yüzbinlerce kez paylaşılmış olsa da düzeltme metni 4000 kereden daha az paylaşıldı.

Apple’ın açığını bulan Ünüver: Elimizde henüz bildirmediğimiz zafiyet var

Mackowiak amacının bir hatayı yolsuzluk olarak göstermek olmadığını belirtti. Paylaşımın teyidine rağmen Trump bir sonraki gün Demokratlar’ın oy çaldığını ve tamamı Biden’a basılmış oy pusulalarının bulunduğunu açıkladı. Benzer bir üstü kapalı iddiayı Fox News kanalında William Bennett yaptı. Mackowiak’ın aksine Fletcher Twitter’da tekzip yayınlamadığı gibi iddialarına da devam etti. Hatta yakın zamanda üzerinde “Oy verdim” stickerının olduğu mezar taşları paylaştı.

 

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

‘Evde kal, oy verme’ çağrılarına FBI soruşturması

FBI, ABD’de seçmenlere yönelik dezenformasyonla ilgili soruşturma başlattı.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı (DHS) yetkilisi, seçmenleri oy kullanmaya gitmemeye teşvik eden otomatik çağrıların (robocalls) FBI tarafından soruşturulduğunu açıkladı.

Üst düzey bir İç Güvenlik Bakanlığı yetkilisi yaptığı açıklamada, FBI’ın ülke çapında seçmenler üzerinde baskı kurulmasına yönelik atılan otomatik mesajları araştırdığını söyledi.

Yapılan araştırmaya göre şimdiye dek insanları seçim günü “güvenli bir şekilde evde kalmaya” teşvik eden yaklaşık 10 milyon otomatik mesaj atıldı. Öte yandan Michigan’da yapılan otomatik çağrılarda seçim günü çok uzun kuyruklar olacağından çarşamba günü oy kullanılabileceği şeklinde yanlış bilgi verildiği belirtiliyor.

DHS’nin Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Dairesi’nden üst düzey bir yetkili FBI’ın “söz konusu olayı takip ettiğini” söyledi.

ABD seçimlerinin hacklenmesi iddianamesi ortaya çıktı: Ruslar hedef tahtasında

ABD’de seçimle ilgili dezenformasyon kampanyalarına rağmen son 120 yılın katılım rekoru kırıldı.

HER SEÇİM DÖNEMİNDE OLAN ŞEYLER

Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı (CISA) yetkilisi, isminin açıklanmaması şartıyla basın mensuplarıyla yaptığı görüşmede, bunun sıra dışı bir şey olmadığını belirterek, “Otomatik mesajlar her seçim döneminde olan şeyler.” diye konuştu.

FBI ise bu tür otomatik çağrılardan haberdar olduklarını ve konuyla ilgili başka bir açıklama yapmayacaklarını açıkladı. FBI olarak Amerikan halkını oy verme işlemine dair yerel seçim yetkililerinden alabilecekleri herhangi bir bilgiyi doğrulamaya teşvik ettikleri de açıklamada yer aldı.

DETROIT’TEKİ SEÇMENLERİ HEDEF ALDILAR

FBI’ın otomatik çağrılarla ilgili soruşturması bu kampanya dönemindeki tek soruşturma değil. Michigan Başsavcısı Dana Nessel geçtiğimiz günlerde muhafazakar komplocular Jack Burkman ve Jacob Wohl aleyhinde, Detroit bölgesindeki seçmenleri hedef alan bir ‘robocall’ kampanyası düzenleme suçlamasında bulundu.

Nessel konuyla ilgili attığı bir tweette Flint bölgesinde ‘robocall’ olaylarının rapor edildiğini bildirmişti. New York Başsavcısı Letitia James de bağlı bulunduğu savcılık biriminin otomatik mesajları araştırdığını söyledi.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Avrupa’da Huawei karşıtı dalga büyüyor

Huawei’in de dahil olduğu Çinli telekomünikasyon devlerini Avrupa’da zor günler bekliyor.

ABD’nin ardından Almanya ve İsveç başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden de Çinli telekomünikasyon şirketlerinin hizmetlerinin yasaklanmasına yönelik adımlar geldi. Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer, Sydney Morning Herald gazetesine yaptığı açıklamada, “Bize sunulan teknoloji kusursuz değilse, kullanılamaz. Bunun siyasi sonuçları çok ağır olacaktır.” ifadelerini kullandı.

BİZ AVRUPALILAR SADECE GÜVENECEĞİMİZ TEKNOLOJİLERİ KULLANIRIZ

Alman bakanın değerlendirmesi, ABD’li meclis üyeleri ve yetkililerin Çin yapımı 5G kablosuz teknolojisinin bir istihbarat krizi oluşturduğuna dair yaklaşık iki yıldır devam eden uyarılarının ardından, Çin ile ilgili Atlantik ötesi iş birliğinin önemli bir zaferi olarak değerlendiriliyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Huawei ve diğer Çinli teknoloji devlerinin açık bir şekilde yasaklanmasına uzun süredir direniyordu.

Almanya Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer, Çin’e sert çıktı

Kramp-Karrenbauer ise açıklamalarının devamında şunları kaydetti:

“Çin, IT ağlarının ve veri akışının politik bir boyutu olduğunun gayet farkında olan bir ülke. Pekin’deki mevkidaşlarımızın biz Avrupalıların sadece güvenebileceğimiz teknolojileri kullanacağımızı anlayacaklarına eminim.”

Avustralya, yabancı bir devletin kanun dışı talimatlara tabi olma olasılığını” öne sürerek Huawei ve ZTE’yi beşinci nesil kablosuz teknoloji altyapısından 2018’de çıkarmıştı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Avrupalı müttefikleri, Huawei ile yapılacak herhangi bir ortaklığın ülkeleriyle ABD arasındaki askeri iş birliğini tehlikeye atabileceği konusunda uyarmıştı.

Pompeo Haziran ayında yaptığı açıklamada, “Dalga Huawei aleyhine dönüyor” derken şu ifadeyi kullanmaktan da geri durmadı: “Ülkelerin, şirketlerin ve vatandaşların en hassas verileri konusunda kime güvenmeleri gerektiği sorusunun cevabı her geçen gün daha fazla netlik kazanıyor. Sorunun cevabı kesinlikle Çin Komünist Partisi değil.”

5G ve Huawei neden teknolojik soğuk savaşın merkezinde?

İNGİLTERE DE YASAKLAMIŞTI

Pompeo’nun bu değerlendirmesi başlangıçta İngiliz yetkililerin Pompeo’nun itirazlarını geri çevirmelerine rağmen Huawei’yi Birleşik Krallık’ın 5G ağlarından yasaklayacaklarını açıklamasından sadece birkaç hafta önce geldi.

Çinli yetkililer, Pompeo’yu teknoloji şirketinin Çin istihbarat servisleriyle bağları konusunda yalan söylemekle ve Amerikan liderliğini takip eden ülkelere ekonomik misilleme tehdidinde bulunmakla suçluyor.

Kramp-Karrenbauer’in açıklaması Almanya’nın Çin ile derin ekonomik bağlarının ve Merkel’in ekibi ile Trump yönetimi arasında belli dönemlerde ortaya çıkan anlaşmazlıkların dahi Huawei’i korumaya yetmeyeceğini gösteriyor. ABD başkanlık seçimlerinin sonucu ne olursa olsun Batı’nın Pekin ile ilişkilerde birlik olup olamayacağı konusunun önemli olacağını söyleyen Savunma Bakanı,: “Atlantik boyunca her zaman çekişmelerimiz oldu. Bu değişmeyecek. Önemli olan büyük meseleleri doğru bir şekilde üstesinden gelmek.  Çin de büyük bir mesele.” şeklinde konuştu.

İSVEÇ ORDUSU ‘ÇİN EN BÜYÜK DÜŞMAN’ DEDİ, HUAWEI YASAKLANDI

Öte yandan İsveç de Huawei ve ZTE’yi  5G ağı altyapısında Huawei ve ZTE ekipmanlarının kullanılmasını güvenlik gerekçesiyle yasakladığını duyurdu.

İsveç Posta ve Telekom Müdürlüğü (PTS), İsveç Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik servisi tarafından verilen Çin’in İsveç’in en büyük düşmanlarından biri olduğu yönündeki tavsiyeler doğrultusunda Çinli Huawei ve ZTE firmalarına yasak getirildiğini duyurdu.

İsveç, Avrupa’nın önde gelen telekom ekipmanı tedarikçilerinden biri olan ve Huawei’nin en büyük rakibi olarak bilinen Ericsson ERICb.ST’ye ev sahipliği yapıyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz