Kategori arşivi: Efsane Hackerlar

Evsiz Hacker: Adrian Lamo

Adrian Lamo, nam-ı diğer evsiz hacker, mahallenin internet kafesinden dünyanın en seçkin bilişim şirketlerine kadar, sızılmadık sistem bırakmayan iflah olmaz bir hacker. Azılı bir suçludan ulusal kahramana dönüştüğü sıra dışı hayat hikayesiyle haklı bir üne kavuşan efsane hacker, yalnızca siber kabiliyetleriyle değil, ilginç politik duruşuyla da dikkat çekiyor.

Efsane hacker Lamo, 1981 yılında ABD’nin Boston kentinde dünyaya geldi. Dahi hackerların çocukluk hikayelerinden alışık olduğumuz gibi, sosyal hayatında sıkça sorunlar yaşayan Lamo, ilkokul eğitiminden sonra liseye devam etmedi. ABD’nin Kaliforniya eyaletinde bulunan bir lisede birkaç ders alsa da, Lamo düzenli bir eğitimi almayı reddetmişti. Oldukça hareketli bir çocuk olan Lamo, vaktinin büyük bölümünü seyahat ederek, tehlikeli spor dallarını deneyerek geçiriyor ve evsiz olduğu için çoğu kez terk edilmiş binalarda yaşamaya çalışıyordu. Onu çevresindeki diğer aykırı gençlerden ayıran özelliği ise, sıkça ziyaret ettiği internet kafelerin, üniversitelerin ve kütüphanelerin ağlarındaki güvenlik açıklarını tespit edebilecek kadar yetenekli bir bilgisayar korsanı olmasıydı.

EFSANE HACKERLAR İLE İLGİLİ DİĞER YAZILARA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ

Lamo bir yandan siber kabiliyetlerini geliştiriyor, diğer yandan birçok politik kuruluşta gönüllü çalışmalar yürütüyordu. 90’lı yılların ortasında LGBTQ destekli Planet Out isimli medya şirketinde çalışmalar yürütmeye başlayan evsiz hacker, San Francisco’daki danışmanlar komitesinin önerisiyle Sorgulayan Gençlik Timi’nin üyeleri arasında yer almıştı. Lamo’nun aykırı yaşantısının karanlık noktalarından biri de uyarıcı hap kullanımıydı. 2001 yılında aşırı doz nedeniyle ciddi sağlık sıkıntıları yaşayan Lamo’ya hastanede yapılan tetkiklerde, Asperger Sendromu adlı sosyal etkileşim zorluğu teşhisi konmuştu.

İyileştikten sonra sokaklardaki yaşamına devam eden Lamo, 6 tuşu eksik olan 8 yıllık bir Toshiba bilgisayarla siber alandaki tehlikeli girişimlerine devam ediyordu. Fakat Lamo’nun bu kez hedefi üniversiteler ya da kafeler değil, dünyaca ünlü şirketlerin internet sistemleriydi. İşe ABD’nin AOL adlı küresel medya kuruluşunun internet sistemlerine sızarak başladı. AOL deneyimi sonrası fark ettiği açıkları New York Times gazetesinin web sisteminde de gözlemleyen Lamo, kısa zamanda gazetenin açıklarından yararlanmaya başladı ve sadece yüksek profilli kullanıcıların erişebileceği bilgilere ulaşmayı başardı. Dünyaca ünlü New York Times’ın bunu fark etmesi ise 2 yıl sürdü. Gazetenin şikayeti üzerine uzun bir soruşturma dönemiyle karşı karşıya kalan Lamo’nun, Microsoft’tan Yahoo’ya kadar sayısız siber devinin sistemlerine sızdığı ve kritik bilgilerini ele geçirdiği fark edildi. İsmini tüm ülkeye duyuran efsane hacker, 2004’te FBI tarafından yakalanarak cezaevine gönderildi.

2 yıllık hapis cezasının ardından, Lamo 2006 yılında serbest bırakıldı. 2009 yılının Şubat ayında WikiLeaks olayı patlak vermiş ve Amerikan Hükümeti’nin gizli kalması gereken birçok belgesi WikiLeaks aracılığıyla dünyaya duyurulmaya başlamıştı. Lamo’nun isminin de WikiLeaks’in belge donörleri arasında geçmeye başlaması uzun sürmedi. Fakat durum tam tersine döndü ve Lamo, Bradley Manning adlı bir Amerikan askerinin WikiLeaks’e binlerce gizli belge sızdırdığını iddia etti. Yapılan soruşturma neticesinde Lamo haklı çıkarken, Manning 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Günün sonunda Lamo kahraman olmayı başarmıştı.

Tüm bu yaşananlar Lamo’nun adını temizlemeye büyük ölçüde yetmişti. Yaşamını konu alan bir belgesele (Hackers Wanted) ve sayısız röportaja sahip olan Lamo, şu sıralar tehdit analizi uzmanı olarak hayatına devam ediyor.

NOT: Yazıya 17 Mart Güncellemesi: Amerikalı “evsiz hacker” ölü bulundu

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Siber Dünyanın Çete Lideri: Ehud Tenenbaum

Ehud Tenenbaum, nam-ı diğer “The Analyzer” ya da “Udi”, ABD Hava Kuvvetleri’nin bilgisayarlarından Hamas’ın resmi web sayfasına kadar, siber alanda hacklenmedik platform bırakmayan bir İsrailli hacker. İsmi son olarak ABD ve Kanada’daki çeşitli bankaların hesaplarından milyonlarca doları kendi hesabına aktarmasıyla yeniden gündeme gelen Tenenbaum, 17 yıllık bilgisayar korsanlığı macerasının neredeyse tamamını hakkında verilen tutuklama kararlarından kaçarak geçirmesine rağmen bir türlü iflah olmuyor.

Tüm zamanların siber suç çeşitliliği bakımından “en zengin” eylemlerini gerçekleştiren Ehud Tenenbaum, 1979 yılında İsrail’in Hod HaŞaron kentinde dünyaya geldi. Diğer hacker hikayelerinin aksine, Tenenbaum’un çocukluğu ve siber dünyaya merak salışıyla ilgili detaylar net olarak bilinmiyor. Fakat efsane hackerın ismine ilk kez Pink Pony (Pembe Midilli) adlı hacker grubunun üyeleri arasında rastlıyoruz. Pink Pony’de kendi gibi bilgisayar korsanlarıyla iletişime geçip siber kabiliyetlerini geliştiren ve farklı siber saldırı taktikleri öğrenen Tenenbaum, kısa zamanda etrafında toplanan yetenekli ve bir o kadar da tehlikeli bilgisayar korsanlarından oluşan bir siber grubun liderliğini yapmaya başladı.

EFSANE HACKERLAR İLE İLGİLİ DİĞER YAZILARA BURADAN ULAŞABİLİRSİNİZ

1998 yılı, Tenenbaum’un tüm Amerika’da şok etkisi yapacak bir olayla adını duyurduğu yıl olacaktı. Henüz 19 yaşında olan Tenenbaum’un, liderliğini yaptığı siber grup üyeleriyle birlikte NASA, Pentagon, ABD Hava Kuvvetleri, ABD Deniz Kuvvetleri, İsrail Parlamentosu’na ait bilgisayarlar ile MIT, Dharma gibi ABD ve İsrail üniversitelerinin bilgisayarlarını hacklediği ortaya çıktı. Grup bununla da kalmamış, Lawrence Livermore Ulusal Laboratuarı’na ve birçoğu İsrail hükumeti tarafından fonlanan araştırma merkezlerine ait bilgisayarlardaki kritik bilgileri de ele geçirmişti. Tüm bunların fark edilmesinin ardından, ABD ve İsrailli yetkililer harekete geçti. Tenenbaum’un çete lideri olarak arandığı sırada, İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizman’ın bilgisayarının da Tenenbaum ve ekibi tarafından ele geçirildiği ve İsrail Savunma Kuvvetleri’ne ait oldukça gizli belgelerin de sızdırıldığı fark edildi ve büyük yankı uyandırdı.

Harekete geçen Amerikan yetkilileri, 2001 yılında düzenledikleri Solar Sunrise kod adlı operasyon kapsamında, Tenenbaum’u yakalamayı başardılar. Sorgu esnasında Tenenbaum ve ekibinin siber suç ağının tahmin edilenden çok daha geniş olduğu fark edildi. Filistinli birçok siyasi grubun bilgisayarlarını ve Hamas’ın resmi web sayfasını hacklediği ve sayısız bilgisayara Truva atı (Trojan) adı verilen ve bilgisayarlara zararlı program yükleyen yazılımlar yerleştirdiği ortaya çıktı. Zamanın ABD Savunma Bakan Yardımcısı John Hamre, Tenenbaum ve ekibinin ABD’ye ait kurumlara yaptığı siber saldırıları “Şimdiye dek gördüğümüz en organize ve sistemli saldırı biçimi” olarak nitelendirmişti. Kısa sürede Tenenbaum ve ekibinden iki kişinn yargılamaları sonuçlandı ve Tenenbaum 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Daha sonra bu ceza 8 ay kamu hizmetine çevrildi.

2003 yılında kendine 2XS ismini verdiği bilgi güvenliği şirketi kuran Tenenbaum, bir süreliğine normal bir hayat sürmeye çalıştı. Fakat şimdiye dek gördüğümüz tüm hacker hikayelerinde olduğu gibi, Tenenbaum için hacking artık bir tutku halini almıştı. 2008 yılında bir siber suç vakasıyla daha yeniden gündeme gelen iflah olmaz hacker, bu kez stilini değiştirmiş ve ABD ve Kanada’da bulunan finans kurumlarının bilgisayarlarına sızarak kredi kartı şifrelerini ele geçirmişti. Tenenbaum’un yol açtığı maddi zarar milyon dolarlarla ölçülüyordu.

Hacker dünyasının en azılı üyelerinden biri olan Tenenbaum, işlediği son suçun ardından ABD ve Kanadalı yetkililerin işbirliğiyle yakalandı. Suçunu itiraf eden efsane hacker, 503.000 dolar para cezasının yanında aldığı hapis cezasını çekmeye devam ediyor.

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]

Hacker Dünyasının Speedy Gonzales’i: Albert Gonzales

Sadece iki yıl içerisinde tam 170 milyon kredi kartı ve ATM numarasını ele geçirerek adını hacker dünyasının en azılı üyeleri arasına yazdırmayı başaran Albert Gonzales, nam-ı diğer J4guar, bilgisayar dünyasının gelmiş geçmiş en büyük siber dolandırıcısı olarak nitelendiriliyor. Siber dünyada karışmadığı neredeyse hiçbir suç çeşidi kalmayan Gonzales, siber suçlardan hüküm giyenler arasında en uzun hapis cezasına çarptırılan hacker olarak da biliniyor.

Gonzales, 1981 yılında Küba göçmeni bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk bilgisayarına 8 yaşında sahip olan hacker, Florida’da bulunan bir lisede okurken, kendi gibi bilgisayar meraklısı birkaç öğrenciden oluşan oldukça problemli bir grubun liderliğini yapıyordu. Henüz erken yaşlarda deneyimlemeye başladığı hacking girişimleriyle küçük çaplı siber suçlar işlemeye başlayan Gonzales, ismini ilk olarak liderliğini yaptığı 4.000 üyeden oluşan ShadowCrew (Gölge Tayfası) ile duyurdu. 1.5 milyon kredi kartı numarasını çalıp online olarak satan ShadowCrew üyeleri, ayrıca sahte pasaport, sahte sağlık sigortası kartı, sahte sürücü belgesi, nüfus cüzdanı çıkartmak için kullanılan sahte doğum belgeleri gibi sayısız sahtekarlıkla, 4.3 milyon dolar çalmayı başardı.

Ele geçirdiği kart bilgilerini Carderplanet ve Darkprofits gibi siber suç gruplarıyla da paylaşan ShadowCrew’un işlediği suçlar kısa sürede Amerikan Gizli Servisi’nin (CIA) dikkatini çekti. 2004 yılının Ekim ayında Kalkan Operasyonu ismi verilen ve ABD, Bulgaristan, Beyaz Rusya, Kanada, Polonya, İsviçre, Hollanda ve Ukrayna’da eş zamanlı yürütülen operasyonda 28 ShadowCrew üyesi tutuklandı. Çok sayıda sahte kredi kartına sahip olduğu iddia edilen çete lideri Gonzales ise, Gizli Servise yasadışı işleri yürüten grup üyeleri hakkında bilgi vererek, kısaca itirafçı olarak, hapis cezası almaktan kıl payı kurtuldu ve 75.000 dolar hapis cezasına çarptırıldı.

İLGİLİ HABER >> HACKER-FBI İŞBİRLİĞİ: HECTOR MONSEGUR OPERASYONU

Hacker dünyasının tüm azılı üyeleri gibi, Gonzales de artık iflah olmaz bir siber suçlu haline gelmişti. Kalkan Operasyonundan sonra Miami’ye taşınan Gonzales, burada eski alışkanlıklarına geri döndü ve siber dolandırıcılık girişimlerine devam etti. 2005 yılında TJX Company isimli ünlü bir Amerikan şirketinin sistemine sızarak, 18 ay boyunca 45.6 milyon kredi kartı numarasını çaldı. Bununla yetinmeyen Gonzales, Card Systems Solutions isimli kredi kartı üretim şirketinden de 40 milyon kredi kartı bilgisini sızdırdı. Miami’nin kablosuz ağ sistemindeki açıklıkları bulmak için gece gündüz demeden çalışan Gonzales, sonunda Barnes & Noble’dan T. J. Maxx’a kadar sayısız şirketten sızdırdığı bilgilerle, 2006 yılının sonuna kadar 170 milyon kredi kartı bilgisine erişim sağlamıştı. Bu rakam, ABD nüfusunun yarısından fazlaydı.

EFSANE HACKER DİZİSİNİN DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYINIZ

Dave & Busters’tan kredi kartı bilgilerinin çalındığının fark edilmesi uzun sürmedi ve ABD gündeminde büyük yankı uyandırdı. 2007 yılının Eylül ayında şirketten 5.000 kart numarasını çaldığı ve bu kartların yalnızca 675’inden 600.000 doları kendi hesabına geçirdiği tespit edilen Gonzales, Miami sahilinde bulunan lüks bir otel odasında yakalanarak tutuklandı. Tutuklandığında yanında 1.6 milyon dolar nakit para bulunuyordu. 1.1 milyon doları ise plastik bir çantaya koyarak ailesinin yaşadığı evin avlusuna gömmüştü. Paranın yanı sıra Gonzales’in yanında çok sayıda laptop ve silah da bulunması, alacağı cezayı katlamıştı.

İLGİLİ RÖPORTAJ>> HACKİNG BİR LANET VE BUNDAN KURTULUŞ YOK

Tüm zamanların en büyük siber dolandırıcılık davasının sanık koltuğuna oturtulan 28 yaşındaki Gonzales, yaptıklarından ne kadar pişman olduğunu şu sözlerle anlatıyordu: “ShadowCrew davasında bana bir şans verildi, affedildim. Fakat bu şansı değerlendiremedim. Yaptığım her şeyin tek sorumlusu benim. Bahçelerine yasadışı yollarla elde ettiğim parayı gömerek, ailemin yaşadığı evin kutsallığına zarar verdim. Bana vereceğiniz cezayı hafifletirseniz, aileme onları ne kadar çok sevdiğimi ispatlamak için elimden geleni yapacağım.” Fakat son pişmanlık fayda etmemiş ve Gonzales teknoloji tarihinin siber suçlara verilen en büyük cezası olan 20 yıllık hapis cezasına çarptırılmıştı.

Hacker dünyasının en azılı isimlerinden biri olan Gonzales, şimdilerde Kansas’ta bulunan bir hapishanede özgür kalacağı yıl olan 2025’i bekliyor.

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ULAŞMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]

Hacker Dünyasının Ağır Ablası: Raven Alder

Tüm zamanların en yetenekli bilgisayar korsanlarından biri olarak kabul edilen Raven Alder, yeni jenerasyon kadın hackerlara ilham vermeyi başaran bir bilgisayar dehası. 1992’den bu yana düzenlenen, dünyanın en eski ve prestijli hacking konferansı DefCon’da konuşma yapan ilk kadın unvanıyla hacker dünyasına adını altın harflerle yazdıran Alder, siber alandaki kabiliyetleri ve bir başarı öyküsü olan hayatıyla kendine hayran bırakıyor.

Alder, 1976 yılında ABD’nin Mississippi eyaletinde dünyaya geldi. İlk bilgisayarı, dokuz yaşında sahip olduğu, evde kurulan ve oldukça basit bir bilgisayar modeli olan Intel 8088’di. 14 yaşında liseden, 18 yaşında üniversiteden mezun olmasını sağlayan üstün zekası, henüz dokuz yaşında edindiği bilgisayarıyla da dünya çapında ses getirecek işler yapmasını sağlayacaktı. Üniversite eğitiminin ardından kendine oldukça ilginç bir kariyer yolu çizen Alder dövüş sanatları ustası oldu. Fakat bu tercihi Alder’in siber dünyaya olan ilgisini sekteye uğratmayacaktı. Virginia Tech’te okurken teknik kabiliyetlerini geliştirmeye devam eden Alder, mezuniyet sonrası hayatına bir yandan dövüş sanatları dersleri vererek bir yandan internet hizmet sağlayıcısı mühendisliği yaparak devam etti; ta ki hacker dünyasının ünlü isimleri arasına girmesini sağlayacak altın vuruşunu yapana kadar.

Alder’in mühendislik yaptığı zamanlarda, henüz sıfırıncı gün güvenlik açıklarıyla ilgili tartışmalar gündemde değildi. Çalışmalarını özellikle güvenlik açıkları üzerine yoğunlaştıran Alder bir gün, o zamana kadar hiç kimsenin güvenliğinden şüphe etmediği Apple bilgisayarını uzaktan hackleyebildiğini fark etti. Alder, genel kanının aksine, 0. gün açığı saldırılarının herkesin başına gelebileceğini iddia edip durumu yöneticilerine bildirdiğinde ise olumsuz bir tutumla karşılaştı. Bulduğu güvenlik açığının nasıl kolayca istismar edilebileceğini kodlarıyla birlikte yetkililere iletmeye çalışsa da, hiç kimse güvenliği sorgulanmayan bir Apple ürününün saldırılara açık hale gelebileceği gerçeğine inanmak istemiyordu. Üstelik iletişime geçtiği Apple yetkilileri de Alder’in uyarılarına kulak asmamış ve herhangi bir tedbir almamışlardı. Çalıştığı şirket tarafından, eğer bu meseleyi duyurmaya devam ederse aleyhinde “birkaç milyon dolarlık” tazminat davası açılacağı tehdidine uğrayan Alder, konuyla ilgili sessiz kalmaya zorlansa da gösterdiği çabalar netice vermiş ve dünyanın en prestijli hacking konferanslarından biri olan DefCon’a davet edilen ilk kadın hacker olmuştu.

EFSANE HACKERLAR DİZİSİNİN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Kendisinden önce isminin gittiği her yerde, Alder’in o zamanlarda alışık olunmayan “kadın hacker” kimliği, kendisine konuyla ilgili birtakım rahatsız edici soruların sorulmasına neden oluyordu. Öyle ki; “Hem kadın hem hacker olmak nasıl bir duygu?”, “Sizce kadın hackerlar erkek hacklerla mı flört etmeli?” benzeri sorulara sıkça maruz kalan Alder, kendisiyle yapılan her mülakatta bu tutumdan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu. DefCon’a henüz katılmadan kendisinden “seksi hacker”, “piliç hacker” gibi uygunsuz tamlamalarla bahsedildiğini duyan Alder, yaptığı konuşmanın başlığını “Hackerlar Kötü İnsanlar Değildir” koymuş ve bu konuşmada kadın hackerları hedef alan cinsiyetçi ve ayrımcı tutumu da eleştirmişti. Böylelikle hem var olan negatif tutumun yumuşamasını sağlamış hem de kendisinden sonra siber alanda büyük işler yapacak kadın hackerların da önünü açmış oluyordu.

Beyaz şapkalı bir hacker olarak tüm kabiliyetlerini siber alanın daha güvenli bir yer olması için kullanmaya adayan efsane hacker, konuyla ilgili yayınlara ve konferanslara katkı sunmaya devam ediyor. Dünyanın farklı yerlerinde siber güvenlik üzerine dersler veren ve saygın şirketlere danışmanlık yapan Alder, kriptografiden Linux güvenliğine kadar geniş bir yelpazede çalışmalarını sürdürüyor.

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]

Porsche’li Hacker: Kevin Poulsen

 

 

 

 

 

 

Tüm zamanların en yetenekli bilgisayar korsanlarından biri olan Kevin Lee Poulsen, nam-ı diğer Karanlık Dante, hacker dünyasının çocuk dehalarından biri olarak anılıyor. 10 parmağında 10 marifet olan efsane hacker, farkında olmadan dünyanın ilk siber casusluk eylemini gerçekleştirmiş ve hacklediği bir radyo programı sayesinde Porsche kazanarak ismini hacker dünyasının unutulmaz isimleri arasına yazdırmayı başarmıştı.

1965 yılında ABD’nin Kaliforniya eyaletinde dünyaya gelen Poulsen, henüz çocuk yaşta bilgisayarını dünyanın merkezine koymuş, fakat bilgisayar kullanımını yalnızca oyun ve bilgi edinme amaçlarıyla sınırlı tutmuştu. Poulsen’ın bilgisayar dünyasına duyduğu tutku ve sonu gelmez yazılım merakı, zaman içerisinde onu iflah olmaz bir bilgisayar korsanına dönüştürecek ve siber dünyada başına açtığı belalar, Poulsen’ı FBI’ı en çok aradığı hackerlardan biri haline getirecekti. Öyle ki kendisiyle aynı dönemde yaşayan hackerlar bile onu “Yazılım konusunda akıl almaz derecede yetenekli”, “Risk almaktan asla çekinmeyen bir deli” ve “24 saat hacker” gibi tanımlamalarla anacaklardı.

EFSANE HACKERLAR DİZİSİNİN DİĞER YAZILARI İÇİN TIKLAYINIZ

Poulsen’ın en büyük ilgisi, hükümete ya da askeri savunma birimlerine ait olan ve güvenliğinden şüphe duyulmayan sistemlerin açıklarını bulmak ve bu sistemlere sızmaktı. Henüz 17 yaşındayken oldukça basit işlevler görebilen TRS-80 adlı renkli bilgisayarıyla, ABD Savunma Bakanlığı’nın Arpanet isimli (Amerikan Gelişmiş Savunma Araştırmaları Dairesi Ağı) ağına sızmayı başardı. En büyük hayali savunma endüstrisinde güvenlik danışmanı olmak olan Poulsen’a hayallerinin ötesinde bir iş teklifi gelmiş ve bir anda Pentagon’un güvenlik sistemlerini korumakla görevlendirilmişti. Böylelikle Poulsen gündüzleri işini iyi yapan, güvenilir bir güvenlik uzmanı gibi hükümetin siber alandaki sırlarını korumaya devam ediyor, geceleri evindeki bilgisayarıyla gittikçe daha tehlikeli ve gizli sistemlere sızarak bilgi toplayan iflah olmaz bir bilgisayar korsanına dönüşüyordu.

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]

Poulsen’ın isminin her zaman hatırlanmasını sağlayacağı vaka ise Los Angeles merkezli KIIS FM adlı radyo istasyonuna yaptığı siber saldırı oldu. KIIS FM her Cuma Porsche yarışması düzenliyor ve istasyonu arayan 102. dinleyici Porsche kazanıyordu. Poulsen istasyonun bütün bilgisayarlarının ve 25 telefon hattının tamamının kontrolünü ele geçirdi ve yapılan aramaların tümünü engelledi. Aramaları tamamen kendi kontrolüne alan Poulsen 102. arayan oldu ve Porsche 944 S2 kazandı.

Poulsen’ın maceraları uzun sürmedi. 23 yaşında olan ve FBI’da güvenlik danışmanı olarak görev yapmaya devam eden efsane hacker’ın, FBI’a ait bir veri tabanına sızdığı ve zamanın Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos’dan Hollywood aktrislerine kadar birçok ünlü isimle ilgili federal soruşturmaların detaylarına eriştiği tespit edildi. Bunun üzerine harekete geçen FBI, Poulsen’ın daha önce de yabancı konsolosluklara ve Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’ne ait sayısız ses kaydını da ele geçirdiğini fark etti. Poulsen bununla da kalmamış, ABD’ye ait en üst düzey yasal yaptırımların gizli detaylarını bile ele geçirmişti. FBI’ın “Bilgisayar Suçlarının Hannibal Lecter’ı” adını verdiği Poulsen, 37 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 17 ay boyunca kaçak yaşayıp teslim olmayan efsane hackerın cezası, daha sonra 51 ay hapis ve 56.000 dolar para cezasına çevrildi.

SİBER LİDERLER DİZİSİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Az zamanda çok ve oldukça tehlikeli işler yapan Poulsen, yaşadıklarından ders çıkaran ve tecrübeleriyle bilgisayar dünyasına hatırı sayılır katkılar sunan bir efsane artık. Wired dergisinde yardımcı editör olarak görev alan Poulsen’ın Çince, İspanyolca, İtalyanca gibi farklı dillerde yayınlanmış kitapları ve sayısız ödülü bulunuyor. Kendisi gibi efsane hacker olan Aaron Swartz’la SecureDrop projesini hazırlayan Poulsen, The New Yorker gibi projelerle siber dünyadaki girişimlerine devam ediyor.