Telegram’da kadınların izinleri olmadan paylaşılan mahrem fotoğraflarla şantaj ve tacize uğradığı ortaya çıktı.
İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin yaptığı bir araştırmaya göre sosyal medya uygulaması Telegram’da kadınların mahrem fotoğraflarını izinleri olmadan paylaşarak çok geniş çapta şantaj ve taciz yapılmış.
BBC’nin röportaj yaptığı Azerbaycan’dan Nigar, ülkesini terketmek zorunda kaldı. 2021’de eşiyle cinsel ilişkideyken çekilen görüntüler önce ailesine gönderilmiş, sonra da bir Telegram grubunda paylaşılmış. “Annem ağlamaya başladı ve bir video aldığını söyledi. Mahvoldum, tamamen mahvoldum.”
Video 40 bin üyesi olan bir grupta paylaşılmış. Görüntüde, eşinin yüzü buzlanmış ama Nigar’ınki açıkça görülüyor. Videoyu eski eşinin şantaj amacıyla gizlice çektiğine inanıyor. Nigar’ın erkek kardeşi Azerbaycan yönetimine muhalif. Annesine gelen mesajda, kardeşi muhalif eylemlerine son vermezse videonun Telegram’da yayınlanacağı tehdidinde bulunulduğunu anlatıyor.
Araştırmaya göre ayrıca en az 20 ülkede kadınların gizlice çekilen, çalınan ya da sızdırılan görüntülerinin büyük gruplar ve kanallarda paylaşıldığını gösterdi.
Mahrem görüntülerle birlikte, ev adresleri, ailelerin telefon numaraları gibi özel bilgiler de yayınlanıyor. İsimsiz olarak yayınlayabilmek için üyelerinden eski eşlerinin, iş veya okul arkadaşlarının mahrem görüntülerini isteyen grup yöneticileri de bulunuyor.
Telegram, dünyada yarım milyardan fazla aktif kullanıcısı olduğunu ve birçoklarının gizlilik ilkesi nedeniyle Telegram’a geçtiklerini söylüyor. Platformun kullanıcı sayısı Twitter’dan fazla.
2021’in Ocak ayında WhatsApp’ın gizlilik kurallarını değiştirmesinden sonra milyonlarca kişi Telegram’a geçti. Telegram basına sansür uygulayan ülkelerde, demokrasi yanlısı göstericiler arasında da popüler.
TELEGRAM, KONTROL İSTEMEYEN KULLANICILARA CAZİP GELİYOR
Kullanıcılar adlarını ya da telefon numaralarını göstermeden paylaşımda bulunabiliyor, üye sayısı 200 bine kadar varan özel ya da açık gruplar veya sınırsız kişiye yayın yapan kanallar oluşturabiliyor.
Telegram’ın gizliliğe yaptığı vurguya rağmen, sadece “gizli sohbet” seçeneği bir uçtan diğerine şifreleme özelliği sunuyor. Bu da sohbeti başkalarının görmesini önlüyor. Signal ve WhatsApp gibi sohbet programlarının fabrika ayarları da böyle.
Telegram başka platformlarda yasaklanan kişiler gibi, fazla sıkı kontrol istemeyen kullanıcılara cazip geliyor. Dijital haklarla ilgili çalışmalarda bulunan Access Now grubunun hukuk danışmanı Natalia Krapiva, “Telegram ve sahibi, kullanıcılara sansür uygulamak istemediklerini söylüyorlar.” diyor.
Telegram’ın mahrem görüntülerin sahibinin rızası olmadan paylaşımına karşı özel bir politikası yok, ancak kullanıcıların kamuya açık Telegram kanallarında ve uygulamalarında yasa dışı pornografik paylaşımda bulunmaları yasak.
Uygulamadaki açık ve özel gruplarda ayrıca kullanıcıların pornografik içeriği bildirebilecekleri bir bildirim özelliği de bulunuyor.
Facebook’un daha güvenli olduğu gerekçesiyle geçmeyi planladığı uçtan uca şifreleme (E2EE) sistemi İngiltere’de çocuklar için risk oluşturacağı gerekçesiyle tepkiyle karşılanıyor.
İngiltere’de hükümet ve bir grup yardım kuruluşu halka, Facebook’a, haberleşme hizmeti Messenger’a “uçtan uca şifre” (E2EE) koymaması için baskı yapmaya çağırıyor.
Facebook’un “ultra güvenli mesajlaşma sistemini” getirmesi halinde, daha fazla çocuğun internette taciz riski altına gireceği belirtiliyor.
Mahremiyet savunucuları ve teknoloji şirketleri ise, sistemin kişisel mahremiyet ve veri güvenliği için gerektiğini söylüyorlar. İngiltere’de başlayan mücadele, dünya genelinde birçok hükümet bu haliyle uçtan uca şifrelemeye son vermek isterken, yakından izleniyor.
Yıllardır, İngiltere, Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, ABD, Hindistan ve Japonya ile Interpol ve İngiltere’nin suçla mücadele kurumu NCA teknolojiyi eleştirdi.
Bu arada WhatsApp, iMessage ve Signal kullanan milyarlarca kişi uçtan uca şifreleme teknolojisini benimsedi.
ŞİFRELEME İNTERNET BANKACILIĞINDA ÖNEMLİ
Şifreleme, yazılanları okunmaz hale getirmek için veriyi karıştırma yöntemi olarak biliniyor. İnternet bankacılığı ve e-posta gibi hassas internet işlemlerinde bu özellikle önemli. Sistem bir internet sitesi ya da uygulama ve cihazlarımız arasında gizli bir şifre üzerinde anlaşılmasıyla çalışıyor. İnternet üzerinden ilgili hizmetlere gönderdiğimiz tüm bilgiler, gönderilmeden önce şifreleniyor.
İletişim kurduğumuz şirkete ulaştığında, üzerinde uzlaşılan gizli şifreyle, deşifre ediliyor. Bu şifreleme çeşidini herkes memnuniyetle karşılıyor, çünkü internet üzerinde dolaşırken bilgilerimizi bilgisayar korsanlarından ve suçlulardan koruyor.
Ancak bu veriler, bilgileri işleyen şirketler tarafından okunabiliyor ve güvenlik güçleri ya da polis şirketin sakladığı herhangi bir mesajı şirketlerden isteyebiliyor.
UÇTAN UCA ŞİFRELEMEDE VERİ İŞLEYEN DE KODU BİLMİYOR
Uçtan uca şifreleme ise bir adım daha ileri gidiyor. Gönderici ve alıcının üzerinde uzlaştığı gizli kod o kadar gizli ki, veriyi işleyen şirket bile kodu bilmiyor. Bu durum da sadece alıcının mesajları, fotoğrafları ve aramaları deşifre edebilmesi anlamına geliyor.
Sistemin nasıl işlediğini anlamanın en kolay yolu, postadan sadece sizin okuyabileceğiniz bir mektup almayı istediğinizi düşünmek.
Birisine anahtarına sadece sizlerin sahip olduğunuz bir kutu gönderiyorsunuz. İçine mektuplarını koyuyorlar ve kutuyu kapattıklarında kilitliyorlar. Daha sonra açmanız için size türünün tek örneği olan anahtarı gönderiyorlar. Kilitli kutunun dijital versiyonu “Kamuya açık anahtar” diye bilinirken, size has olan anahtar “özel anahtarınız” diye anılıyor.
Sistem, verileri herkesten sakladığı için mahremiyetine önem verenler tarafından çok seviliyor. Mesajlaşma şirketi bile gönderdiğiniz verileri deşifre edemiyor.
Ancak yetkili makamlar, suç faaliyetlerinden şüphelenseler bile mesajları okumalarının, fotoğrafları görmelerinin ya da konuşmaları dinlemelerinin hiçbir yolu olmadığı için bu sistemi sevmiyor.
UÇTAN UCA ŞİFRELEMENİN RİSKLERİ
İngiltere’deki kampanyada çocuklar üzerindeki potansiyel tehlikelere odaklanılıyor. No Place to Hide (Saklanacak Yer Yok) adı verilen kampanyanın sözcüsü E2EE’yi devreye sokmanın “internette çocukları taciz edenleri tespit etme kabiliyetini yitirmek” olduğunu söylüyor.
Polisin, tacizcilerin Facebook Messenger üzerinden çocuklara gönderebilecekleri herhangi bir mesajı okuyamayacağını söylüyorlar.
Bir kampanya sözcüsü “Sosyal medya platformlarına, uçtan uca şifrelemeyi sadece, bunun sonucunda çocukların tehlikeye girmesini önleyecek teknolojiye sahip olduklarında devreye sokacaklarına yönelik bir taahhütte bulunma çağrısı yapıyoruz.” dedi.
ABD Ulusal Kayıp ve İstismar Edilen Çocuklar Merkezi’ne (NCMEC) göre, 2020’de çocukların cinsel tacizini gösteren içeriklerin sosyal medyada paylaşıldığına dair 21,7 milyon ihbar alındı.
Karşıtları, uçtan uca şifrelemenin daha yaygın kullanılması halinde, bu ihbarlardan 14 milyonunun alınamayacağını söylüyor.
Ayrıca, çocukları ve mahremiyeti aynı anda korumak adına çözümler bulmak için teknoloji şirketleriyle birlikte çalışmak istiyorlar.
Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın ana şirketi olan Meta, kendi platformlarının, yedi farklı siber casusluk şirketi tarafından içerisinde muhalifler, gazeteciler, aktivistler gibi çeşitli kişilere yönelik çevrimiçi saldırılar düzenlemek için kullanıldığını açıkladığı bir rapor yayımladı.
Meta, yaptığı açıklamayla birlikte yedi izleme şirketini platformlarından yasakladığını, gözetleme şirketlerinin oluşturduğu yüzlerce hesabın da askıya alındığını duyurdu.
MUHALİFLER GAZETECİLER VE AKTİVİSTLER HEDEF ALINIYOR
Sosyal medya devi Meta, yayımladığı raporda, Facebook ve Instagram platformlarında izleme şirketleri tarafından hedeflerini gözlemlemek ve hedeflerini avlamak için açılan 1500 hesabın topluluk standartları ve hizmet şartlarını ihlal etmesi nedeniyle kapatıldığını duyurdu.
Söz konusu hesapların izleme şirketleri tarafından keşif yapmak, hedeflere ulaşmak, hedeflerini zararlı web sitelerine yönlendirmeye çalışmak, kimlik avı yoluyla bilgileri çalmak ve çeşitli güvenlik açıklarını kullanarak cihazları ele geçirmek için açıldığı belirtilirken, hesapları açan izleme şirketlerinin isimleri de paylaşıldı.
Tehdit engelleme direktörü David Agranovich ve siber casusluk soruşturmaları başkanı Mike Dvilyanski paylaştıkları blog yazısında, “Küresel gözetim endüstrisi, insanları internet üzerinden istihbarat toplamak, cihazlarını ve hesaplarını manipüle etmek ve tehlikeye atmak için hedef alıyor” dedi.
Yazıda, “Bu ‘paralı siber askerler’ genellikle hizmetlerinin yalnızca suçluları ve teröristleri hedef aldığını iddia etse de aylarca süren araştırmamız, hedef alınanlar arasında ayrım gözetilmediği ve gazetecileri, muhalifleri, otoriter rejimleri eleştirenleri, muhalefet ailelerini ve insan hakları aktivistlerini kapsadığı sonucuna vardı” açıklaması yapıldı.
ŞİRKETLERİN İSİMLERİ PAYLAŞILDI
Paylaşılan bilgilere göre Cobweb Technologies’in 200, Cognyte’in 100, Black Cube’ün 300, Bluehawk Cl’nin 100, BellTroX’un 400, Cytrox’un 300 hesap açtığı belirtilirken Çin merkezli bir şirketin de 100 hesap açtığı açıklandı. Söz konusu şirketler, Meta tarafından platformlarına yönelik hizmeti kesildi.
Meta’ya göre bu şirketler, dünya genelinde çeşitli müşterileri için 100’den fazla ülkede yaşayan binlerce kişiyi hedef aldı ve bilgi toplamaya çalıştı. Meta ayrıca, söz konusu izleme şirketleri tarafından hedef alındığını düşündüğü yaklaşık 50.000 kişiye uyarı mesajı yolladığını belirtti.
Meta güvenlik politikası başkanı Nathaniel Gleicher, yeni raporun sunumunda “İzleme ve takip endüstrisi bir şirketten çok daha büyük” dedi.
ENGELLENEN YEDİ ŞİRKETİN DÖRDÜ İSRAİLLİ
Meta’nın yasakladığı şirketlerden CobWebs Technologies, Bluehawk CI, Cognyte ve Black Cube’in İsrail’de bulunması dikkat çekti.
Daha önce de İsrailli şirket NSO Group’un casus yazılımı Pegasus’un da WhatsApp üzerinden binlerce kişiyi hedef aldığı ortaya çıkmıştı. Facebook buna karşı yasal süreçleri başlatacağını açıklamıştı. Pegasus’un sahibi NSO Group’u ABD hükümeti kara listeye almış ve yabancı hükümetler adına bireyleri hedef almakla suçlamıştı.
ŞİRKETLERİN SABIKALARI KABARIK
Meta’nın açıkladığı şirketlerin önceki yıllarda da benzer operasyonlar yürüttüğü kamuoyunca biliniyordu.
Raporda adı geçen şirketlerin birçoğu gizlilik skandallarına karıştı. Söz konusu şirketler arasında İsrailli Black Cube isimli şirket, 2016 yılında Harvey Weinstein tarafından cinsel istismar mağdurlarını ve film patronu aleyhindeki iddiaları araştıran gazetecileri gözetlemek için tutulmuştu.
Meta’nın açıklamasıyla aynı gün Kuzey Makedonya merkezli diğer bir casus yazılım üreticisi şirketi Cytrox hakkında, bilgi ve iletişim teknolojileri, insan hakları ve küresel güvenlik konularında çalışan Toronto Üniversitesi’ne bağlı The Citizen Lab, şirketin NSO Group’un Pegasus casus yazılımına benzer şekilde telefonlara sızabildiği iddia edilen Predator adlı casus yazılımını detaylandırdığı bir rapor yayınladı.
Raporda, “Sürgündeki politikacı Ayman Nour ve kimliği belirsiz kalmak isteyen popüler bir haber programının sunucusu olan iki Mısırlı’nın Haziran 2021’de Cytrox’un Predator casus yazılımıyla saldırıya uğradığı” ifade edildi.
Citizen Lab araştırmacıları, casus yazılım firmalarının, ulusal ve uluslararası kurallar bu tür hizmetlere izin vermeyene kadar otokratik hükümetlerin ihtiyaçlarını karşılamaya devam edeceklerinin altını çizerken, “Uluslararası ve yerel düzenlemeler ve güvenceler olmadan gazeteciler, insan hakları savunucuları ve muhalefet grupları öngörülebilir gelecekte hacklenmeye devam edecek” dedi.
Meta veri kısaca veri hakkında veri olarak özetlenebilecek bir bilgi türü. Peki meta verilerin meta verilerinin paylaşılması mümkün mü? Konuyla ilgili olarak wired.com’da bir yazı kaleme alan Wafa Ben-Hassine ve Anamitra Deb sorunun cevabının evet olduğunu düşünüyor ve ekliyor: “Meta verilerin meta verilerini” paylaşmak, güvenlik arka kapılarına izin vermeden dezenformasyon ile mücadele noktasında büyük önem taşıyor.
Signal ve WhatsApp gibi gerçek zamanlı, şifreli sohbet uygulamaları ve dünya çapında beş kişiden ikisi tarafından kullanılan Telegram, WeChat ve Messenger gibi mesajlaşma uygulamaları gizliliğin korunmasına yardımcı oluyor ve sosyal çevremizle organize olma, özgürce konuşma ve yakın temas kurma hakkımızı kullanmamızı sağlıyor.
DEZENFORMASYON VE NEFRET SÖYLEMİ İÇİN
Şifreli uygulamalar, grup bağlantılarının yanı sıra kişiden kişiye iletişim noktasında kolaylık ve hız sağlamaya yönelik olarak geliştiriliyor. Ne var ki aynı uygulamalar, küfürlü içerik ve yasadışı işler ile dezenformasyonu ve nefret söylemini, sahteciliği ve dolandırıcılıkları körükleme noktasında da kullanılıyor.
2018’in başlarında, bu özelliklerin Hindistan ve Endonezya’da yaşanan düzinelerce ölümün yanı sıra Nijerya ve Brezilya’daki seçimlerde oynadığı rolü araştıran bir rapor yayımlandı. Kullanıcıların doğru olup olmadığını kontrol etmeden gelen mesajı başkalarına gönderme işgüzarlığı, dezenformasyonun hızlı, gizli ve geniş ölçekte yayılabileceği anlamına geliyor.
Bazı uygulamalar aşırı derecede büyük gruplara (200 bin kişiye kadar) izin verebiliyor ya da organize şifreli propaganda cihazlarına ev sahipliği yapıyor. Ve bazı platformlar da kar odaklı davranmak suretiyle kullanıcılarının müşteri verilerini kullanmalarına olanak sağlıyor ve bu da sonuçta gizliliğe zarar veriyor.
Bu uygulamaların yol açtığı zararlara tepki olarak, bazı devletler platformları arka kapıları uygulamaya veya istemci tarafında otomatik mesaj taramaları kullanmaya davet etti. Arka kapı, bilgisayar sistemlerinin normal güvenliğini veya şifrelemesini es geçen ve böylece bilgisayar sisteminin yetkisiz erişim ve işlemlere açık hale gelmesine yol açan bir yöntem. Ancak bu tür çözümler bireylerin temel özgürlüklerine zarar veriyor ve kullanıcıları daha büyük bir risk altına sokuyor.
Stanford Üniversitesi’nden Riana Pfefferkorn tarafından gerçekleştirilen son araştırmaların da gösterdiği gibi, ihlale sebep olan bu önlemler ve içeriğe erişime bağlı diğer geleneksel denetleme çözümleri, çevrimiçi istismarla mücadelede nadiren etkili.
ŞİFRELİ MESAJLARIN SUİSTİMAL EDİLMESİNİ ÖNLEMENİN YOLU ARKA KAPILAR DEĞİL
Araştırmaya göre şifreli mesajlaşmanın rakipler tarafından kullanılması ve suiistimal edilmesini önlemenin yolu arka kapılar değil, ürün tasarımında yapılacak değişiklikler. Halihazırda, araştırmacılar ve hukukçular mesajları yönlendirmeye getirilecek sınırları, daha iyi etiketleme ve grup boyutlarının azaltılması gibi değişikliklerin sorunlu içeriğin, örgütlü propagandanın ve suç davranışının yayılmasını ve şiddetini nasıl önemli ölçüde azaltabileceğini analiz etmiş durumda. Ancak, bu tür çalışmalar geçici çözümler kullanılarak yapılıyor. Platformlardan gelen iyi veri kümeleri olmadan, bu tür değişikliklerin gerçek dünyadaki etkinliğinin denetlenmesi zor.
Aslına bakacak olursak platformlar çok daha fazlasını yapabilir. Bu tür önemli ürün değişikliklerinin daha etkili olabilmesi için “meta verilerin meta verilerini” araştırmacılarla paylaşmaları gerekiyor. Bu, bir platformun kaç kullanıcısı olduğunu, hesapların nerede ve ne zaman oluşturulduğunu, bilgilerin nasıl yayıldığını, hangi tür iletilerin en hızlı yayıldığını, hangi iletilerin yaygın şekilde ihbar edildiğini ve kullanıcıların nasıl (ve ne zaman) atıldığını gösteren toplu veri kümelerini içerir.
Esasında, bunlar “meta veriler” olarak adlandırılan, normalde belirli bir birey hakkındaki bilgileri ifade eden ve adı, e-posta adresi, cep telefonu numarası, yakın kişiler ve hatta ödeme bilgileri gibi kullanıcılar için çok kişisel olabilen bilgiler değil. Bu tür kişisel meta verilerin gizliliğini korumak önemli, bu nedenle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi, haklı olarak bir kullanıcının meta verilerinin çevrimiçi alanda yayımlandığında gizlilik hakkı kapsamında olduğu görüşünde.
“PLATFORMLARIN ELİNDE ÇOK DEĞERLİ BİLGİLER OLDUĞU KESİN”
Neyse ki, zararları ciddi şekilde ele almaya başlamak için bu seviyede veri türüne ihtiyacımız yok. Bunun yerine, şirketler öncelikle topladıkları meta verilerin niteliği ve kapsamı, bu verileri kiminle paylaştıkları ve ürün tasarımını ve gelir modeli seçimlerini etkilemek için nasıl analiz ettikleri konusunda araştırmacılara ve düzenleyicilere açık olmalı. Pek çok özel mesajlaşma platformunun, yeni ürün özelliklerini nasıl tasarladıkları ya da yatırımcıları ve reklam verenleri cezbederken yararlı olan muazzam bilgiler içeren bilgi hazineleri topladığını kesin olarak biliyoruz.
Elde ettikleri toplu, anonimleştirilmiş veriler, şifreleme ve gizlilikten ödün vermeden, platformlar ve araştırmacılar tarafından önemli bilgilere ışık tutmak için kullanılabilir. Bu tür toplu meta veriler, daha iyi özellikler ve tasarım seçenekleriyle güvenlik iyileştirmelerine yol açabilir.
Şu anda olduğu gibi, platformlar gönüllü olarak araştırmacılarla ve sivil toplumla güven oluşturacak şekilde paylaşma yönünde kararlılık göstermedi. Bu mesajlaşma hizmetlerini sunan çoğu şirket, pazar büyüklüğü veya yeni hesap oluşturma ile ilgili temel bilgileri bile paylaşmıyor. Örneğin, Facebook / WhatsApp, yönlendirme sınırlarının ve etiketlemenin dezenformasyonun viralitesini önemli ölçüde azalttığı bilgisini paylaşsa da o zamanlar dezenformasyon oranlarının keskin bir şekilde arttığını öne süren daha nüanslı iç analizleri paylaşmayı reddetti. Bu tür analizleri daha önceden herkese açık olarak paylaşmış olsaydı, WhatsApp’ın şeffaflık ve etkili çözümler konusundaki sicilini iyileştirmiş ve aynı zamanda diğer oyuncuları da benzer tasarım özelliklerini uygulamaya teşvik etmiş olacaktı.
META VERİLERİN META VERİLERİNİ ARAŞTIRMA ŞİRKETLERİ İLE PAYLAŞMAK FAYDALI OLABİLİR
Günümüzde yalnızca birkaç etkili teknoloji şirketinin elinde bulunan bu gücü, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, araştırmacılar, düzenleyiciler ve yatırımcılar da dahil olmak üzere daha geniş bir paydaş grubuna dağıtmak, toplumun sorunları daha derin bir düzeyde inceleyebilmesinin ve daha uygulanabilir çözümlere yol açabilmesinin tek yolu. Şeffaflık isteyerek ve daha iyi tasarım özelliklerine öncelik vererek, tüm platformları daha güvenilir hale getirmeye yardımcı olacak uygulamalar oluşturabiliriz.
Gizlilik ve güvenlik arasında seçim yapmak zorunda değiliz. Şirketler güvenlik önlemleri ve şeffaflığı büyüme ile çelişkili görüyorlar, ancak bu yanlış bir ikilem. Bu şirketler güçlü bir iradeye sahip olsaydı, kritik bilgileri dış paydaşlarla paylaşmakla başlayarak platformları hem daha güvenli hem de daha güvenilir hale getirmenin bir yolunu bulabilirlerdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), kasım Facebook Türkiye temsilcisine ay başında WhatsApp ve Instagram’ı da etkileyen kesintinin nedenlerini soracak.
TBMM Dijital Mecralar Komisyonu, 4 Kasım’da temsilcinin Facebook kesintisi ve sosyal medya düzenlemesi üzerine görüşüne başvuracak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dijital Mecralar Komisyonu yeni yasama döneminde çalışmalarına başladı. İlk toplantıda önümüzdeki döneme ilişkin çalışma takvimi ele alındı.
KESİNTİ YAŞANDIĞI GECE VERİ SIZINTISI DA OLDU MU?
Sputnik Türkiye’den Osman Nuri Cerit’in aktardığına göre; yeni yasama döneminin ikinci toplantısını, 4 Kasım’da gerçekleştirecek olan komisyon, Facebook’un Türkiye temsilcisini dinleyecek.
Komisyon Başkanı Hüseyin Yayman, Facebook’un 4 Ekim’deki çöküşünü hatırlatarak, “Özellikle o tarihte yaşanan WhatsApp, Instagram ve Facebook platformlarında ortaya çıkan bağlantı sorunları gerçekten bizim üzerinde durmamız gereken bir soruna işaret etti” değerlendirmesini yaptı.
Facebook’un çökme sürecinde kişisel verilerin önemine dikkat çeken Yayman, “4 Ekim’de yaşanan krizde aslında hepimizin aklına gelen şuydu: ‘Bu kişisel verilerimiz acaba çalındı mı? Kişisel verilerin korunması ne kadar önemli? Bu uygulamalarda acaba bir sızıntı mı var? Acaba burada yaşanan bir başka problem mi var?’ şeklinde ki hassasiyetler çok çok önemliydi ve biz bu sorunu bir kez daha yaşadık. Burada bir kez daha yerli uygulamaların kişisel verilerimizin korunmasının önemini bir kez daha anladık” dedi.
YAYMAN: “ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK DENGESİNİ SAĞLAMANIN ÖNEMLİ OLDUĞU GÖRÜLDÜ”
Sosyal medya platformlarındaki paylaşımların zaman zaman sorun oluşturduğuna dikkat çeken Yayman, “Bu platformlar her ne kadar bilgi paylaşımı ve haber alma imkanlarını sağlasa da teyit edilmemiş bilgilerin özellikle sosyal medya kullanıcıları tarafından çok hızlı ve kontrolsüz bir şekilde sunulması, asılsız bilgi paylaşımlarının milyonlarca kullanıcı tarafından görülmesine, tekrar paylaşılmasına ve neticede kamu düzeninin bozulmasına kadar giden sorunlara yol açmaktadır. Her toplantımızda biz bunu ısrarla gündeme getirdik. Bizim komisyonun uzun ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin en çok üzerinde durduğu husus, kişisel verilerin korunmasıdır. Demokrasimizi ve siyasetimizi rehin almak isteyen ulusaşırı şirketlere karşı bizim gerçekten bir birlik beraberlik içerisinde hem demokrasimizi korumak hem de özgürlük-güvenlik dengesini sağlayarak yol yürümemizin önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz ve yaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.