Etiket arşivi: Tübitak

İran destekli hacker grubu MuddyWater, Türkiye’yi hedef aldı!

İran destekli hacker grubu MuddyWater, Türkiye’yi hedef aldı!İran İstihbarat ve Güvenlik Bakanlığı’nın desteklediği iddia edilen APT grubu MuddyWater, Türkiye’yi hedef aldı.Grup daha önce de Türkiye’deki  askeri kurumları, kamu kuruluşlarını, telekom şirketlerini ve eğitim kurumlarına saldırmıştı.

Geçtiğimiz yılın kasım ayında tespit edilen MuddyWater’ın yönettiği saldırılar TÜBİTAK başta olmak üzere Türkiye’den çeşitli kamu kurumlarını ve özel şirketleri hedefledi.

Cisco Talos tehdit istihbaratı araştırma ekibi tarafından tespit edilen MuddyWater’ın Türkiye’ye yönelik saldırıları nasıl gerçekleştirdiği rapor hâlinde yayımlandı.

MuddyWater, genellikle kurbanlarına Sağlık Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığı’ndan geliyormuş gibi görünen ve gömülü zararlı bağlantılar içeren PDF belgesi biçimindeki dosyaları e-posta hâlinde göndermekle işe koyuluyor. PDF dosyası bir hata mesajı içeriyor ve kurbandan sorunu çözmek ve belgenin doğru biçimini/uzantısını görüntülemek için bir bağlantıya tıklamasını istiyor.

Zararlı linke tıklandığındaysa kurban “snapfile.org” adresine yönlendiriliyor ve kurbandan zararlı VBA macroları barındıran çeşitli excel dosyalarının indirilmesi isteniyor.

İndirilen dosyalar, VBS ve PS1 komut dosyalarını dağıtan XLS dosyalarından oluşuyor.

Diğer bir saldırısında ise MuddyWater, zararlı XLS dosyaları yerine bulaşma zincirinde bir Windows yürütülebilir dosyası (EXE) sunan bir PDF’den oluşuyor. Her iki yöntemde de dosyaları indiren kurbanlar, tehdit aktörlerinin kalıcılık ve uzaktan erişim kazanmasına  olanak sağlamış oluyor.

İranlı siber casusluk grubu OilRig Türkiye’deki kurumlara da saldırmış

Ayrıca zararlı dosyalara eklenen token, kurbanların makroları çalıştırdığında tehdit aktörlerine uyarı gönderiyor. Böylelikle saldırganlar, potansiyel hedeflerine ulaşma konusunda daha hızlı olabiliyor.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ AÇIKLAMA YAPTI

MuddyWater’ın yürüttüğü kampanyalara yönelik istihbarat alan Trakya Üniversitesi, söz konusu grubun saldırılarının nasıl gerçekleştiğine ve önlem alma hususunda nelerin yapılması gerektiğine dair bir açıklama yaptı.

Söz konusu açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Çeşitli kurum ve kuruluşlara “nuh.erbakirci@saglik.gov.tr” eposta adresinden “Önemli Covid 19-report”, “E-posta alımına kapalı adres”, “İçişleri Bakanlığı report”, “Ministry of Health Requirements”, “Önemli Covid 19 Genelgesi”, “Sağlık Bakanlığı report” konu başlıkları ile APT kategorisinde zararlı yazılım içerikli epostalar gönderildiği istihbar olunmuştur. Zararlı eposta içerisindeki linke tıklandığında kullanıcıyı “snapfile.org” adresine yönlendirdiği ve kullanıcıya buradan zararlı macro barındıran excel dosyaları indirttiği tespit edilmiştir.

Bu kapsamda;

  1. Zararlı içerikli epostaların gönderildiği istihbar olunan e-posta adresine karşı gerekli önleyici tedbirlerin alınması
  2. Kurum içi E-posta servislerinde gerekli incelemelerin yapılarak zararlı içerikli e-postaların geldiği adreslerin parolalarının değiştirilmesi
  3. Zararlı içerikli epostalardaki excel dosyaları çalıştıran kullanıcıların bilgisayarlarının imajlarının alınarak ağdan izole edilmesi ve tarafımıza ivedilikle bilgi verilmesi
  4. sisterdoreencongreve@gmail.comlillianwnwindrope@gmail.comx.2020@gmail.comubuntoubunto1398@gmail.comve a.sara.1995a@gmail.com mail adreslerinden kurumunuza gelen eposta ve belirtilen mail adreslerine gönderilen epostaların tespiti halinde “.eml” veya “.msg” formatında tarafımıza ivedilikle iletilmesi
  5. Kurum ağından “snapfile.org” adresine ait herhangi bir erişim olup olmadığının kontrolünün yapılması ve tespit halinde tarafımıza ivedilikle bilgi verilmesi
  6. Zararlı yazılım komuta kontrol merkezi olduğu değerlendirilen aşağıdaki adreslere herhangi bir erişim olup olmadığının kontrolünün yapılması ve tespit halinde tarafımıza ivedilikle bilgi verilmesi

185[.]118[.]167[.]120

185[.]118[.]164[.]165

185[.]118[.]164[.]195

185[.]118[.]164[.]213

*.pserver.ru

  1. Kurumunuza ait eposta adreslerinden belirtilen zararlı içerikli epostaların gönderilip gönderilmediğinin kontrollerinin yapılması, herhangi bir tespit halinde tarafımıza ivedilikle bilgi verilmesi
  2. Kurum içerisinde kullanılan son kullanıcılara ait bilgisayarlarda gerekli değilse Powershell ve Ofis macro’larının çalıştırılmasının engellenmesi
  3. Kurum içerisinde kullanıcıların bu konu hakkında dikkatli olmalarını sağlamak amacı ile bilgilendirme yapılması
  4. Bu gibi oltalama e-postalarına karşı kurum içerisinde kullanıcıların farkındalık çalışması yapılması”

MuddyWater KİMDİR?

İran destekli gelişmiş bir tehdit grubu (APT) olarak bilinen MuddyWater’ın adı ilk defa 2017’de duyulmuştu.

Rus merkezli güvenlik şirketi olan Kaspersky Lab araştırmacıları, Ekim 2018’de MuddyWater tarafından düzenlenen geniş çaplı bir operasyonu raporlamıştı. MuddyWater’ın yürüttüğü saldırılarda Suudi Arabistan, Irak, Ürdün, Lübnan ve Türkiye’deki devlet kurumları ve telekomünikasyon kuruluşlarının yanı sıra Azerbaycan, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerdeki çeşitli yerler de hedef alınmıştı.

Daha sonra 2019 yılında dünyanın önde gelen siber güvenlik şirketi Crowdstrike’ın raporunda adı Türkiye ile geçen MuddyWater’ın, Türkiye’de faaliyet gösteren Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırma Vakfı’nın (SETA) web sitesini hedef aldığı ortaya çıkmıştı.

İran devletinin çıkarlarını gözeterek operasyonlar düzenleyen MuddyWater’ın saldırıları, casusluk, fikri mülkiyet hırsızlığı ve fidye yazılım saldırıları etrafında gelişiyor. Orta Doğu’da ulus devletlerin siyasi egemenliğini desteklemek, İran’a ekonomik avantajlar sağlamak gibi hedefleri olan grup Amerika, Avrupa ve Asya ülkelerinde sıklıkla yüksek profilli hedeflere yönelik kampanyalar yürütüyor.

Siber Güvenlik Zirvesi’ne “yerlileşme ve iş birliği” damga vurdu

Türkiye Bilişim Derneği’nin düzenlediği 2. Siber Güvenlik Ekosisteminin Geliştirilmesi Zirvesi’nde siber güvenlik yazılımlarında yerli çözümlere ağırlık verilmesi ve sektörde iş birliği konuları ön plana çıktı.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) Ankara’daki konferans salonunda gerçekleşen zirvenin açılış konuşmasını Havelsan ve Bilgi Güvenliği Derneği Başkanı Ahmet Hamdi Atalay yaptı.

Konuşmasında siber güvenlikte yerli ve milli çözümlerin “olmazsa olmaz” olduğunu vurgulayan Atalay, “Yerli ve milli çözümlerimizin kullanılmaması durumunda siber güvelikten söz edilemez. Derneğimizin 2015 yılında yaptığı istatistiğe göre, kullanılan siber güvenlik çözümlerinin yüzde 97’si dış kaynaklı. Bunların da yaklaşık yüzde 55’i Amerikan menşeli, yüzde 35’i İsrail menşeli görünüyor. Biliyoruz ki Amerikan menşeli olanların arkasında da İsrail kaynağı var. Dolayısıyla Türkiye’deki siber güvenlik çözümlerinin yüzde 80’i İsrail menşeli. Başka bir şey söylemeye gerek yok herhalde. Kendimiz onlara teslim etmişiz. Yerli ve milli çözümlerin geliştirilmesinde iş birliği yapmayı çok önemli buluyoruz.” dedi.

– “Siber güvenlik için sivil inisiyatifler oluşturulmalı”

Türkiye Bilişim Derneği Genel Başkanı Rahmi Aktepe ise siber güvenlikte sivil inisiyatiflerin önemine dikkati çekerek, “Siber güvenlik strateji ve eylem planlarının hazırlanmasında sivil inisiyatifler oluşturulması önemli kazanımlar sağlayacaktır. Kamu-özel sektör, STK ve üniversitelerden uzman kişilerin görevlendirileceği teknik çalışma grupları ile izleme komitelerinin oluşturulmasına acil ihtiyaç var. Nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi için bir program oluşturulmalıdır. Bilişim ve siber güvenlik sektörlerinin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi ve sayısının artırılması amacıyla ulusal bir programın acilen oluşturulması lazım.” diye konuştu.

Aktepe ayrıca siber güvenlik alanında yerli sektörün güçlendirilmesi ve markalaşmaya ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

Huawei Stratejik Pazarlama Direktörü  Gökalp Caymaz da firma olarak çıkaracakları tüm ürünlerin şirket içindeki güvenlik komitesinin onayından geçtiğini söyledi. Caymaz, kurdukları her sistemde uçtan uca güvenlik sağladıklarını, siber saldırılara karşı koruma sağladıklarını belirtti. Caymaz  operasyonel alandaki bütün yazılımları kendilerini yaptıklarını sözlerine ekledi.

Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Mustafa Murat Şeker ise siber güvenlik kümelenmesine dahil olan şirketler arasında bir uyumlu bir yapı oluşturmaya çalıştıklarını belirterek, “Amacımız kümelenmede uçtan uca ve entegre bir yapı oluşturmak. Satılan bir ürünün diğerlerini etkilemesi. Hedefimiz kümelenmenin ürünleri için test ve sertifikasyon sürecini geliştirmek.” ifadelerini kullandı

– “Öncelikli hedef siber güvenlik yazılımlarında yüzde 50 yerliliğe ulaşmak”

Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır ise siber yazılımlarda yerlileşme hedeflerinin olduğunu vurgulayarak, “Ülkemizde başta silahı kuvvetlerde, kamu ve özel sektör kuruluşlarında siber güvenlik alanında kullanılan ürünlerin yerlilik oranlarının artırılması çok önemli. Ülkemizde kullanılan yüzde 5-10 arasında yerlilik oranı içeren ürünlerin önümüzdeki 5 yıl içerisinde yüzde 50’nin üzerine çıkarılması TÜBİTAK Bilgem Siber Güvenlik Enstitüsünün öncelikli hedefleri arasında. Bu kapsamda özellikle, kişisel verilerin korunması, ağ güvenliği, mobil cihaz, mesajlaşma ve bulut güvenliği gibi stratejik teknolojiler enstitü bünyesinde geliştirilmektedir.” şeklinde konuştu.

ULAK A.Ş. Genel Müdürü Metin Balcı ise kurum olarak geliştirdikleri Milat Ağ Yönetim ve Analiz sisteminin kullanıma hazır olduğunu söyledi.

Geleneksel siber güvenlik sistemleri değiştiğinin altını çizen Balcı, “Milat projesinin tüm alanlarda kullanımını hazırladık. Siber güvenlik konusuna bütüncül olarak bakıyoruz. Bütün baytlarına kadar kontrol edebileceğimiz bir ağ oluşturmamız lazım. Merkezi ve insani kaynaklarını  kontrol edebileceğimiz, tekrarlamalardan uzak ve birbirini güçlendiren bir yapı kurmamız lazım” ifadelerini kullandı.

– “Siber güvenlik alanında iş birliği kültürü oluşturulmalı”

Türk Telekom Siber Güvenlik Direktörü Mahmut Küçük de mobil güvenlikte e-sim uygulamasına geçildikçe güvenlik risklerinin azalacağını söyledi. Küçük, e-sim uygulamaları kullanan cihazların uzaktan kontrolünün daha kolay olduğunu belirtti.

Siber güvenlik sektöründe iş birliğinin şart olduğuna dikkati çeken Küçük, “Paylaşım platformu oluşturmamız gerekiyor. Atak türleri, alt yapı imkan paylaşımı söz konusu olabilir.” diye konuştu.

NETAŞ Siber Güvenlik Teknolojileri Direktörü Uğur Çağal da siber güvenlik tehditlerinin her geçen gün ilerlediğini belirterek  iş birliği yapmadan bu ilerlemeyi yakalamanın mümkün olmadığını söyledi. Çağal, “siber güvenlik alanında işbirliği kültürünün oluşturulması gerektiğini” vurguladı.

– “Siber güvenlik riski insan sağlığını tehdit eder hale geldi”

TÜRKSAT Kurumsal Bilgi ve Siber Güvenlik Yönetimi Direktörü Mehmet Ali Ortayatırtmacı,  siber güvenlik riskinin günümüzde geldiği kritik seviyeye dikkati çekerek, “Siber güvenlik, teknolojinin gelişmesine paralel olarak her geçen gün atak düzeyinin büyüdüğü bir konu. Bugüne kadar biz teknolojiyi sadece bilgisayar başında tüketirken kablosuz ve mobil teknolojilerle bütün hayatımıza girdi. Önceleri siber güvenlik tehditleri bilgisayarımızı tehdit ediyordu. Siber güvenlik riski bugün gerek kritik altyapılarda gerekse bizatihi insan sağlığını tehdit eden bir unsur haline geldi.” dedi.

Siber güvenlikte tehditlerin birlik içinde bertaraf edilebileceğini vurgulayan Ortayatırtmacı, “Merkezde kuvvetlendireceğimiz etkileşimli yapılarla siber güvenlikle ilgili riskleri çok daha hızlı elimine eder bir hale gelebiliriz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye Bilişim Derneği Bilişim Standartları Grubu Başkanı ve Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Ziya Karakaya ise konvansiyonel güvenlik yaklaşımlarının modasının geçmeye başladığını belirterek, “Çünkü yetersiz kalmaya başladı. Kural tabanlı güvenlik yaklaşımların kimseyi çok da güvenli tutmayacağa benziyor. Verinin çok hızlı ve gecikmenin bu kadar az olması gerektiği bir yerden bahsediyorsak kural tabanlı güvenlik yaklaşımların sizin işinizi göreceğini düşünüyorsanız  muhtemelen yanılıyor olacaksınız.” dedi.

Siber tehditlere karşı saldırı yeteneği olan sistemlere ihtiyaç duyulduğunu anlatan Karakaya, “Bize çok daha hızlı ama en önemlisi kendi kendine öğrenebilen teknolojiler lazım. Kendi kendine sadece öğrenebilmeyi başaran değil aynı zamanda önlem almayı da önlem anlamında karşı atak yapmayı da becerebilen sistemlere ihtiyacımız var. “ diye konuştu.

Karakaya gelişen teknolojini iki yönlü etkisinin olduğunu aktararak, “Teknolojilerin gelişmesi siber güvenlik tehdidini hem artırıyor hem de azaltıyor. Güvenlik tehditleri genişliyor. Sadece genişlemiyor. Güvenlik tedbirlerinin maliyetleri büyüyor. Bu maliyetler çok yüksek rakamlara çıkıyor.” ifadelerini kullandı.

– “Siber Güvenlikteki ‘güvenlik’ ifadesini değiştirmeliyiz”

Bilişim Vadisi Genel Müdürü Ahmet Serdar İbrahimcioğlu da siber güvenliğe farklı bir bakış açısı getirilmesi gerektiğini belirterek, “Siber güvenlikteki güvenlik ifadesini değiştirmeliyiz. Çünkü bu bize çok askeri bir terminolojiyi hatırlatıyor. Sürekli olarak bu işin savunma alanında olduğunu düşünüyoruz. Ama her şeyde siber yazılımlara ihtiyacımız var.” dedi.

İbrahimcioğlu siber güvenlik alanındaki koordinasyonun farklı alanlara yayılması gerektiğine dikkati çekerek, “İş birliğinin yalnızca siber güvenlik yazılımcılarının olmasıyla yetmiyor. Bunun içerisine finans teknolojisi çalışanları, akıllı şehirler üzerine çalışanları, insansız teknolojiler üzerine çalışanlarının hepsinin bir arada olabileceği ortamlara ihtiyacımız var. Bununla birlikte bizim bir entelektüel bir sermayeye ihtiyacımız var.” şeklinde konuştu.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

NATO’dan tam not alan Ahtapot yazılımı, A’dan Z’ye yerli

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kamuoyu ile paylaştığı Ahtapot yazılımının A’dan Z’ye yerli olduğu olduğu bildirildi.

TRT’nin haberine göre, Ahtapot, üzerinde kurulduğu işletim sistemine kadar her adımında yerli imkanlarla geliştirilmiş bir güvenlik yazılımı.

Habere göre, bu güvenlik yazılımı da yüksek standartlara sahip. Yazılım geçen yıl 3-6 Şubat tarihleri arasında NATO tarafından önemli bir sınava tabi tutuldu. Farklı saat aralıklarında yapılan “DDoS saldırıları”nı başarılı bir şekilde savuran güvenlik sistemi, NATO’dan tam not almayı başardı.

Ahtapot’un bir sonraki sınavı bu kez 28 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen NATO – CWIX tatbikatındaydı. Yazılım siber güvenlik tatbikat senaryolarının tümünden başarıyla geçti.

Peki Ahtapot tam olarak ne ve nasıl çalışıyor?

Ahtapot bir siber güvenlik yazılımı. Yine Türk mühendislerin, yazılımcıların geliştirdiği işletim sistemi olan Pardus ile birlikte çalışıyor.

Yazılıma isim aranırken çok katmanlı, farklı modüller ile pek çok güvenlik önlemi geliştirilmesi, akla bir çok kolu olan ahtapotları getirince yazılıma Ahtapot adı verildi.

Projeyi TÜBİTAK ULAKBİM yürütüyor

TÜBİTAK Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) Müdürü Mehmet Mirat Satoğlu, yazılımı benzerlerinden ayıran pek çok özelliği olduğunu söylüyor. Diğer ticari güvenlik sistemlerden en önemli farkı ise değişik bileşenlerin bir arada uyumlu çalışmasını sağlayan bütünleşik bir sistem olması.

Ahtapot Bütünleşik Siber Güvenlik Sistemi, güvenlik duvarı, web uygulama, e-posta, saldırı tespit/önleme, siber saldırı erken uyarı, güvenli bağlantı ve güvenli internet erişim sistemleri gibi özelliklere sahip.

Ayrıca Türkçe, kolay anlaşılır, kurulur ve işletilebilir bir sistem.

Haberin devamı için: TRT

Katar ve TÜBİTAK‘tan siber güvenliğe ortak yatırım

TÜBİTAK ve Katar Ulusal Araştırma Fonu’nun (QNRF) ortak girişimi kapsamında Türk ve Katar kuruluşları tarafından gerçekleştirilen iki siber güvenlik araştırma projesi ödüle layık görüldü. Hangi projelerin destek almaya hak kazandığı, Katar Ulusal Kongre Merkezi’nde düzenlenen Katar Araştırma Konferansı (ARC ’18) sırasında duyuruldu. Projeler TÜBİTAK ve QNRF’nin ortak inisiyatifi ‘Akademi, Endüstri İşbirliği’nin sonucunda ödüllendirildi.

QNRF’in yöneticisi Dr. Abdul Sattar Al Taie, konferans sırasında yaptığı açıklamada fon sağlanacak olan projelerin, Katar ve Türk kuruluşları tarafından müşterek sunulan 13 proje arasından seçildiğini söyledi. Projelerden biri Hamad bin Khalifa Üniversitesi, Katar İçişleri Bakanlığı ve Katar 2022 Dünya Kupası Yüksek Kurulu’nun (SC) Türk akademisyenler ve işletmelerle ortaklaşa hazırladığı ‘Siber saldırılara karşı savunma amaçlı derinlemesine siber istihbarat platformu’ adını taşıyor. Diğer proje ise Katar Üniversitesi, Katar Genel Elektrik ve Su Şirketi Kahramaa’nın Türk ortakları ile hazırladığı ‘Devlet Düzeyinde Akıllı Dağıtım Şebekesi Altyapısı’nın Siber Güvenliği’ adlı proje oldu.

İlgili haber>> Türkiye ve Katar siber işbirliğine başlıyor

Projelerin Akademi ve Sanayi’nin işbirliği vasıtasıyla bilim ve sanayi alanında faaliyet gösteren Türk ve Katarlı katılımcılar arasındaki işbirliğini artırmayı amaçladığı görülüyor. ‘Siber Güvenlikte Akademi-Sanayi İşbirliği’ programı 2017 Ekim ayında hayata geçirildi. Program, 2015 yılında QNRF ve TÜBİTAK arasında ortak çıkarlara dayanan projelerde işbirliği yapmak için imzalanan programın devamı niteliğinde.

TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Dr. Orkun Hasekioğlu, bunun Türkiye ve Katar arasındaki işbirliğinin bir örneği olduğunu söylerken şöyle devam etti: “Siber güvenlik iki ülke için de kritik önem taşıyor ve bunun gelecekte sağlık ve havacılığa ilişkin konularda daha geniş bir yelpazede kendini göstereceğini öngörüyoruz.” Hasekioğlu, ayrıca bu müşterek araştırma inisiyatifinin, bir dizi etkinliğin ilk bölümü olduğunu, ileride her iki ülkeden uzmanların yer alacağı araştırma enstitüleri kurulmasının yanı sıra iki ülke arasında öğrenci ve akademisyen değişimi programları düzenlenebileceğini ifade etti.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurun

Ankara’da ‘Godfather of Cyberdefence’ rüzgarı

27 Kasım’da Sheraton Hotel Ankara’da gerçekleşen, ilk gününe katılma şansı bulduğum 3. Cyber Warfare and Security Conference (ICWC), iki yılın ardından oldukça güçlü bir içerikle karşımıza çıktı. Bu etkinliğin benim açımdan büyük bir önemi vardı: Siber Liderler serisini ilk yazmaya başladığım dönemde, başarılarıyla NATO’da isminden sıklıkla söz ettiren Süleyman Anıl’ın profilini incelediğim yazımda Türkiye’deki üst düzey etkinliklere katılımının sürekli olarak sağlanmasını en büyük temennim olarak iletmiştim. Şayet bu zamana kadar hiçbir ulusal etkinlikte söz almayan Anıl’ı, ilk defa ICWC bünyesinde konuşmacı olarak görmek, üstüne bir de tanışıp, konuşmak, benim için oldukça değerliydi. Konferans süresince sohbet etme imkanı bulduğum, Anıl’ın yerine gelen Christian-Marc Lifländer ve Tuğamiral Önder Çelebi[1] sayesinde, siber alanda söz sahibi üç lider ile bizzat tanışmış oldum.

ICWC’nin bu anlamda, normal hayatınızda denk gelmenizin çok da kolay olmayacağı Türk ve yabancı yöneticiler, direktörler, generaller, amiraller veya profesörler ile karşılıklı fikir alışverişinde bulunabileceğiniz, serbest bir ortam yaratmayı başardığı açıkça görülüyor. Önümüzdeki dönemde ICWC üzerindeki mevcut NATO vurgusu devam eder mi kestiremesem de, bir sonraki etkinliğin açılış konuşmasında savaş çalışmalarını siber alana başarıyla entegre eden Thomas Rid veya uluslararası çatışma uzmanlığını, siber alan ile harmanlayan Nazli Choucri gibi akademiden çıkan ancak politikaları ve siber güvenlik literatürünü derinden etkileyen isimler görmek, eminim ki konferansın kalitesini daha da artıracaktır.

2015 yılında katıldığım 2. ICWC sonrası kaleme aldığım yazımda sunumların içeriğine dair dile getirdiğim yapıcı eleştirilerim, bu etkinlikte tamamen giderilmişti. Etkinliğin bu kapsamda başarısını, TÜBİTAK ve SSM’nin bu konuda uzun bir süredir gösterdiği özveri, etkinliği planlayan Defence Turkey ekibinin vizyonu, akademinin etkinliğe gösterdiği yakın ilgi ve elbette NATO’dan gelen üst düzey katılımcıların varlığı belirledi demek sanırım yanlış olmayacaktır. Aslında NATO’nun beş önemli katılımcı göndererek bu etkinliğe verdiği destek, NATO ile ilişkilerimizin sınandığı bir dönemde kritik önem taşımaktaydı.

İlk konuşanlardan biri olan, SSM Müsteşar Yardımcısı Mustafa Şeker, bu etkinliğin hedefini, teknoloji ve inovasyon odaklı ama ihracat temelli bir kümelenme oluşturma ekseninde değerlendirerek, uzun soluklu bir yol haritasının varlığını hissetmemizi sağladı. Açılış konuşmasını (keynote speech) yapan, NATO Altyapı Servisleri Direktörü Dr. Gregory B. Edwards, siber tehditlerin gerçekliğini vurgularken, birliğin önündeki en büyük engelin, güçlerini birleştirmek[2] olduğunu söyledi. Çok fazla bilgisayarın, düğümün, sunucunun olduğu bir ekosistemde çalışmanın güvenlik açısından yarattığı sorunlara değinen Edwards, NATO’nun bu kapsamda proaktif bir yaklaşımla güncellemeye çalıştığı üç önemli unsura değindi: ortak altyapı, siber güvenlik ve operasyonlarSunumunda NATO’nun politikaları arasında siber savaşçılar (cyber warriors) yetiştirmek olduğunu söyleyen Edwards, insan gücüne bir sermaye olarak yatırım yapılması gerektiğini kaydetti.

“Cybersecurity and Defence Policies of Nations” isimli Mustafa Şeker moderatörlüğündeki ilk oturumda söz alan NATO’da görevli Tuğamiral Çelebi, siber saldırıların hibrid savaşın önemli bir unsuru haline geldiğine, karmaşıklaşan tehditler karşısında “birleşmiş siber operasyonlara”[3] ihtiyaç duyduğumuza dikkat çekti. Çelebi, bu yükü eşit şekilde paylaşmaya hazır olmamız gerektiğini özellikle vurguladı. Aynı panelde konuşan, Süleyman Anıl’ın emekliliğiyle boşalan koltuğu doldurup, NATO Siber Savunma biriminin başına gelen Christian-Marc Lifländer, NATO’nun siber kapasitesinin artmasında en büyük rolün, üye uluslara düştüğünü iletti.

Üyelerin ulusal altyapılarını ve ağlarını savunmaya yönelik kapasitelerini artırmasıyla, birliğin savunma kapasitesinin ciddi şekilde gelişeceğini belirtti. Takiben söz alan Anıl, konuşmasına biriminde lakabının “godfather of cyberdefense” olduğunu paylaşarak başladı. Onun da sunumunun odağında Gürcistan, Estonya, Ukrayna ve Ortadoğu’da gözlemlendiğini kaydettiği hibrid savaşlar vardı. Anıl, bu olaylarda siber bileşenlerin büyük bir rolü olduğunu söylerken,  Hibrid savaşın günümüzde Siber Operasyonlar, Elektronik Harp, Sinyal İstihbaratı ve Psikolojik Operasyonlar ile birleştiğini de savundu.

Oğuz Babüroğlu moderatörlüğünde gerçekleşen, “Cybersecurity Clusters: Collaborations to Strengthen the Cybersecurity Ecosystem” isimli ikinci oturumda ilk söz alan, İspanya Siber güvenlik Kümelenmesi koordinatörü Javier Tobal, inovasyon aktiviteleri sonucu Avrupa Komisyonu H2020 programına bağlı “www.cyberwatching.eu” sitesinin doğduğunu aktardı.  STM Genel Müdür Yardımcısı Ömer Korkut, konuşmasında Türkiye’den tek üyenin kendileri olduğu European Organization for Security (EOS) hakkında bilgi verdi.

Biznet adına konuşan Hakan Terzioğlu, benzer şekilde tercih ettikleri Hollanda menşeili bir kümelenme olan The Hague Security Delta’dan (HSD) bahsetti. Kümelenme konusundaki somut öneri ve fikirleriyle, panelin en dikkat çeken konuşmacısı, SAHA İstanbul (Savunma, Havacılık ve Uzay Kümelenmesi) Derneği Genel Sekreteri İlhami Keleş’ti. Misyonlarının mevcut potansiyeli kullanarak yüksek teknolojik ürün geliştirmek olduğunu söyleyen Keleş, milli sanayideki verimliliğinin yükseltilmesi ve rekabet edebilirliğinin artırılması amacıyla kurulduklarını açıkladı.

Uzun soluklu günün son oturumunda ise, Tübitak SGE Direktörü Mustafa Dayıoğlu’nun moderatörlüğünde “Emerging Technologies for Cybersecurity” başlığı işlendi.

[1] ACT Assistant Chief of Staff, Command & Control, Deployability and Sustainability (C2DS)

[2] “Alliance’s the biggest mission is connecting its forces.”

[3] “Federated cyber operations”

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz