Etiket arşivi: Kovid-19

Siber saldırıya ortalama cevap verme süresi iki iş gününü geçiyor

Siber saldırıya ortalama cevap verme süresi iki iş gününü geçiyorFirmaların siber saldırılara yönelik verdiği ortalama karşılık süresinin 2 iş gününü geçtiği ortaya çıktı.

ABD’de gerçekleştirilen bir araştırmaya göre siber saldırıya uğrayan şirketlerin sistemlerini çalışır hale getirmesi, iki iş gününden uzun sürüyor. Bu süre boyunca saldırının hedefi olan sistemler, tam kapasite çalışamadığı gibi kullanım dışı bile kalabiliyor.

Şirketlerin müşterilerine sunduğu hizmetlerin günlerce aksamaması için platformunda 1000’den fazla bağımsız siber güvenlik uzmanı bulunan BugBounter, sistemleri saldırıya uğramadan önce denetletmenin önemine dikkat çekiyor.

Kovid-19 salgınıyla dijitalleşmenin ve evden çalışan ekiplerin artması, şirketlerde yeni siber saldırı alanlarının oluşmasına neden oluyor. ABD’li bir güvenlik şirketi olan Deep Instinct’in gerçekleştirdiği Voice of SecOps raporuna göre şirketlerin bir siber saldırıya karşılık vermesi ortalama 20 saat sürüyor.

ŞİRKET SİSTEM VE UYGULAMALARINI SİBER GÜVENLİK UZMANLARI DENETLEMELİ

Şirketlerin güvenlik açıklarını denetleme, bulma ve doğrulama ihtiyacını bünyesindeki binin üzerinde bağımsız araştırmacıyla hızlı ve güvenilir bir şekilde karşılayan BugBounter.com, ortalama iki iş gününe mal olan siber saldırıları yaşamaması için şirketleri sistemlerini ve uygulamalarını siber güvenlik uzmanlarına denetletmeye çağırıyor.

Nokia tehdit istihbaratı raporu: En fazla saldırıya Android cihazlar uğruyor

Araştırmadaki diğer bulgulara göre siber saldırılara finans sektörü 16 saatte, büyük şirketler  15 saatte karşılık verirken, küçük şirketlerde bu süre 25 saate kadar artıyor. Bu verilerin arkasında yatan sebepler incelendiğinde ise çalışanların kullandığı tüm sistemlerin güvenlik denetlemelerinin yüzde 1’lik kesimi oluşturması yatıyor.

Araştırmaya katılanların yüzde 26’sı karmaşıklıktan ötürü güvenlik araçlarını yükleyemediklerini belirtirken, yüzde 39’u tehditleri araştırmak için fazla zaman harcanması gerektiğine ve yüzde 35’i de kalifiye SecOps (Güvenlik + Operasyonlar) çalışanının azlığına işaret ediyor.

Apple, Hayat Eve Sığar Uygulamasını 2021’in en iyisi seçti

Apple, Hayat Eve Sığar (HES) Uygulamasını  2021’in en iyi uygulaması seçti.

Apple, uygulama mağazaları için yılın en iyi uygulamalarını sıraladığı listeleri açıkladı. Şirket, bu yıl App Store Ödülleri ile farklı kategorilerde en iyi 15 uygulamayı da paylaştı. Genellikle AVM’lere giriş için kullanılan, aşı bilgileri ile Kovid-19 pozitiflik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı HES uygulaması ilk sırada yer aldı.

Apple’ın 2021 için seçtiği en iyi uygulama ve oyunlar şu şekilde sıralanıyor: Yılın iPhone Uygulaması: Toca Life, World Yılın iPad Uygulaması: LumaFusion, Yılın Mac Uygulaması: Craft, Yılın Apple TV Uygulaması: DAZN Yılın Apple Watch Uygulaması: Carrot Weather, Yılın iPhone Oyunu: League of Legends: Wild Rift, Yılın iPad Oyunu: MARVEL Future Revolution, Yılın Mac Oyunu: Myst, Yılın Apple TV oyunu: Space Marshals 3,  Yılın Apple Arcade Oyunu: Fantasion

Dark Web’de skandal paylaşım: Sızdırılmış HES kodları ile aşısız kişiler sınırlamaları aşıyor

Yılın trendini ‘sosyal bağ’ olarak belirleyen Apple, Bumble, Canva, EatOkra ve Peanut uygulamalarını bu trende öncülük eden örnek uygulamalar olarak sıraladı.

Apple, Türkiye uygulama mağazasından seçtiği en iyi mobil uygulama ve oyunlar listesini de açıkladı.

New York’un aşı dezenformasyonuyla savaşı ajan filmlerini aratmıyor

Opinion piece illustration fot the Wall Street Journal by Ladapo and Risch

ABD’nin New York kentinde yaklaşık bir yıldır, belediye binası ve halk sağlığı departmanından yetkililerin oluşturduğu küçük bir ekip, aşı ile ilgili dezenformasyonun nasıl yayıldığına dair ayrıntılı raporları inceledi.

The Times tarafından toplanan bu “dezenformasyon haberlerinin” sekiz aydan fazla bir sürelik olan kısmının incelenmesi, şehir yönetiminin Kovid-19 etrafında ve beş ilçede yayılan yanlış bilgiler ile komplo teorileri hakkında kapsamlı istihbarat topladığını ortaya koyuyor. Proje, Kovid-19 aşısını New York’un muhtelif ve tecrit edilmiş topluluklarına ulaştırmaya ve şehri normale döndürmek için virüsü yenmeye yardımcı olmayı amaçlıyor.

Geçtiğimiz ocak ve şubat aylarında şehir yönetimi, Brooklyn’deki Ortodoks Yahudi cemaatine yönelik Kovid-19 mRNA aşılarının bir kişinin DNA’sını değiştirebileceğini ve yalnızca yüzde 0,5 etkili olduğunu öne süren broşürleri elde etti.

Mart ayında, kentin Polonya topluluğu, mRNA aşılarının “Hıristiyanlığı ve Polonya Ulusunu yok etmek” için tasarlandığına dair hakikatle bağlantılı olmayan iddialara maruz kaldı. Aynı ay yayımlanan bir başka haberde ise New York’un Haiti mahallelerinde yaygın olan ve aşıların siyah nüfusu azaltmak için geliştirildiğine dair bir söylenti yer aldı.

DEZENFORMASYON AŞI KOMUTA MERKEZİNE BİLDİRİLİYOR

Temmuz ayında, proje analistleri, eski bir New York Times çalışanı olan yazar Alex Berenson tarafından aşıya dair paylaşılan dezenformasyonu takip etti. Ağustos ayında analistler, itfaiyenin acil sağlık çalışanlarını temsil eden sendikanın başındaki Oren Barzilay’ın” yanıltıcı” iddialarını not ettiler.

Bu yanlış bilgilerin her biri, New York’un aşılama işini denetlemeye yardımcı olmak için oluşturulan belediye binasındaki üst düzey bir grup olan Aşı Komuta Merkezine bildirildi.

Neredeyse bir yıldır, Aşı Komuta Merkezi bu tür dezenformasyona dair düzenli raporlar hazırlıyor. Raporlardaki istihbarat, şehir sağlık departmanı içindeki yaklaşık 15 kişilik bir ekip, diğer şehir yetkilileri ve araştırma firması GroupSense tarafından derlendi. Raporlar daha sonra New York’un aşı çalışmalarına katılan şehir yetkililerine veriliyor.

ABD’nin IŞİD’i hackediği operasyon: Teknolojiyle Psikolojik Harbin birleşimi: Glowing Symphony

Belediye Başkanı Bill de Blasio’nun sözcüsü Danielle Filson, kentin söz konusu projeyi üstlendiğini zira “yayılan efsanelerin niteliğini anlamak, onları ortadan kaldırmak ve halkı bilime dayanan gerçeklerle eğitme noktasında kritik öneme sahip olduğunu” söylüyor.

Filson, New York Times’tan Maria Gay’e gönderdiği bir e-postada, “New Yorklular gerçeği bilmeyi hak ediyor ve aşı kadar önemli meseleler söz konusu olduğunda — gerçek bilgiye sahip olduklarından emin olmak bizim ahlaki zorunluluğumuz.” dedi.

AŞI KARŞITI KAMPANYALAR RUSYA KAYNAKLI MI?

Bazı raporlara göre ise çevrimiçi yayımlanan bu aşı karşıtı operasyonları, kökleri Rus Hükümetine dayanan dezenformasyon kampanyalarının sonucu. 8 Haziran’da GroupSense analistleri, Graphika olarak bilinen diğer bir araştırma firmasının değerlendirmesiyle, aşırı sağ komplo teorilerini teşvik etmeye adanmış bir web sitesine gönderilen aşı karşıtı bir karikatürün “Rus yanlısı bir dezenformasyon kampanyasıyla tutarlı olduğunu” kabul ettiklerini söyledi.” Bu kampanya, St. Petersburg merkezli İnternet Araştırma Ajansına bağlı kişilere atfedildi.

Çalışma, İspanyolca’dan Urduca’ya kadar en az bir düzine dilde yayınlanan komplo teorilerini tespit etti. En ürkütücü yalanlar arasında, “Aşılanan insanlarda çıbanlar çıkıyor”; “aşılar vücudu manyetize ediyor”; “derin devlet ajanları aşıları orduyla birlikte geliştirdi.” gibi iddialar yer alıyor. 

KASITSIZ MEZENFORMASYONLA KASITLI DEZENFORMASYON BİRBİRİNDEN AYRILIYOR

Henüz kamuya açıklanmayan raporlar, yanlış bilgilerin kasıtsız olarak yayılması ile kötü niyetli dezenformasyon arasında bir ayrım yapıyor. Bazı raporlar gizlilik endişelerini ya da en azından böyle bir çabanın bir tür bağımsız denetime sahip olması gerekip gerekmediğiyle ilgili soruları gündeme getiriyor. Örneğin, haziran ayındaki bir bültende, Kovid-19’un bir aldatmaca olduğu yönündeki komplo teorisini destekleyen New Yorklu aşı karşıtı gruptaki bir avukatın, bu yılın 21 Mayıs’ında Manhattan’ın Foley Meydanı’nda bir protesto mitingine katıldığını belirtti. Bülten avukatın adını verdi.

Delta varyantı sonrası aşı karşıtları dezenformasyonda hız kesmiyor

Şehir yetkililerinin yasal olarak korunan toplantılara katılan vatandaşları izlemesinin, özellikle yıllarca Polis Departmanının Müslüman topluluklara casusluk yapmasına ve neredeyse tamamen masum vatandaşların, ezici bir şekilde Siyahi erkeklerin veritabanını tutmasına izin veren bir şehirde zor bir konu olduğu aşikar.

Raporların büyük ölçüde bireylere odaklanmadığı görülüyor. Öte yandan şehir yetkililerinin New York’un aşı kampanyasını şekillendirmeye yardımcı olmak için istihbaratı şu ana kadar akıllıca kullandıkları ve belirli topluluklarda dolaşan belirli dezenformasyonları veya komplo teorilerini ele alma yönünde davrandıkları gözleniyor.

Ocak ayında, Aşı Komuta Merkezinin analistleri, yaygın olarak dolaşan bir WhatsApp mesajının binlerce New Yorkluyu Brooklyn Ordusu Merkez Aşılama sahasının büyük miktarda ekstra doza sahip olduğuna inanmaya zorladığı konusunda şehir yetkilileri uyarıda bulundu.

ANTİKOR TESTİ SUİSTİMAL EDİLİYOR

Brooklyn’in Hasidik bölgelerinde, şehir yetkilileri, dezenformasyon raporları sayesinde, antikor testinin kimin aşılanması gerektiğini belirleme noktasında suistimal edildiği öğrendiklerini söyledi. Sağlık Bakanlığı yetkilileri bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek için halkla irtibat halinde çalıştılar.

Analistler, Brooklyn’in Karayip topluluklarındaki birçok insanın aşıların kısırlığa neden olduğuna dair dezenformasyona inandığını tespit ettiğinde, şehir yetkilileri bu korkuları belediye binalarında, telefon görüşmelerinde ve bu topluluklardaki ibadet yerlerinde ele alarak hareket edebildiler.

Türkiye’de seçimler hacklenir mi?

Dezenformasyonun izlenmesinin başarısını değerlendirmek zor olsa da şehir yetkilileri bunun bir etkisi olduğuna inanıyor. Şehir yönetimlerinin yapabileceklerinin sınırları var, özellikle de raporların açıkça belirttiği gibi, sağcı medya ve sosyal medya şirketlerinin yanlış bilgi yaymadaki rolü çok geniş. Bu, Facebook, Twitter, YouTube ve WhatsApp gibi ana platformları içermekte.

Temmuz ayında, şehir sağlık bakanlığı yetkilileri Facebook ve Twitter’a bu tür içeriği platformlarından kaldırmaları için “derhal harekete geçmeye” çağıran bir mektup gönderdi. Yetkililer, Facebook’un konuya ilişkin bir yanıt vermediğini söyledi. 

Youtube aşı karşıtı hesapları kapatacak

Video paylaşım platformu YouTube, yayındaki aşı karşıtı içerikleri sileceğini ve ilgili hesapların kapatılacağını duyurdu.

Firmadan yapılan açıklamada, aşılarla ilgili yanlış bilgiler veren ve aşı karşıtlığı yapan hesapların kapatılacağı kaydedildi. YouTube Baş Ürün Sorumlusu Neil Mohan ise, bununla ilgili bir milyondan fazla videonun kaldırıldığını söyledi

Youtube, Kovid-19’a dair yanlış bilgi veren içeriklere ek olarak aşıların kronik sağlık sorununa neden olduğunu iddia eden ya da aşıların içindeki maddelere dair yanlış bilgi veren içerikler de dahil olmak üzere tüm aşı karşıtı içerikleri engelleyeceğini açıkladı.

The Washington Post’ın Youtube’un Başkan Yardımcısı Matt Halprin’e dayandırdığı habere göre, Alphabet Inc’in sahip olduğu çevrimiçi video şirketi ön plana çıkan aşı karşıtı aktivistleri de engelleyerek platformdaki birkaç kanalı kapatacak.

Söz konusu aktivistler arasında aşı karşıtı hareket içerisinde halk tarafından tanınan Robert F. Kennedy Jr, Joseph Mercola gibi isimler yer alıyor. Youtube ve teknoloji devleri Facebook Inc ve Twitter gibi şirketlerin sağlıkla alakalı yanlış bilgilerin yayılmasını engelleme konusunda yeterli adım atmadıklarına dair eleştirilmelerinin ardından şirket böyle bir adım attı.

DEZENFORMASYON YAPN 1 MİLYONDAN FAZLA HESAP KAPATILDI

YouTube Baş Ürün Sorumlusu Neil Mohan, şirketin sitesinden yaptığı açıklamada, şirketin, 2020 yılı Şubat ayından beri, “salgının sahte olduğunu iddia ederek ya da hastalığa sahte çareler önererek tehlikeli biçimde dezenformasyon yapan” bir milyondan fazla videoyu kaldırdığını belirtti.

YouTube’un politikasının temelinde gerçek dünyada zarar verebilecek içeriği kaldırmak olduğunu vurgulayan Mohan, dezenformasyonu tespit edebilmek için açık doğrulara ihtiyaçları olduğunun altını çizdi.

Mohan, Kovid-19 konusunda bilimsel gelişmeleri takip edebilmek için Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezleri (CDC) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi uzman kurumların fikir birliğine güvendiklerini ifade etti.

Kaynak: Independent Türkçe

Dezenformasyon yapanların cüzdanla imtihanı

Slovakya’da dezenformasyon yapan komplo siteleri mantar gibi çoğalırken, fact-checker’lar (bilgi doğrulayıcıları, teyitçiler) yanlış bilgi yayan bu dedikoduculara misilleme yapmaktan geri durmuyor. Üstelik onları en can alıcı yerlerinden vuruyorlar: “Cüzdanlarından”

Slovakça ve Çek dilinde yayın yapan sorunu web sitelerinin bir listesini tutan çeşitli bağımsız fact-checker’lar tarafından oluşturulan veri tabanı Konspiratori.sk’nin elde ettiği bilgilere göre komploların en büyük müttefiki olan bu reklamlar, aynı zamanda bu sitelerin en zayıf noktaları olabiliyor. 

Veri tabanı şu anda 200 siteyi listeye almış durumda. PR ajansları bu siteleri müşterilerine şikayet ediyor müşteriler de daha sonra reklamlarının bahsi geçen şüpheli web sitelerinde görünmesini engelliyor.

Bir düşünce kuruluşu olan GLOBSEC’ten Analist Katarina Klingova, bunun dezenformasyona karşı savaşmanın ilginç bir yolu olduğunu söylüyor: “Yalanları yayan aktörleri en savunmasız oldukları yerden vuruyorsunuz yani cüzdanlarından.”

Ülke, Kovid-19 pandemisinin yaklaşan üçüncü dalgasına hazırlık yaparken, halk hala aşılara şüpheyle yaklaşıyor ve yetkililere güvenmekte zorluk çekiyor. Aşı karşıtları protestolar düzenleyip Bratislava meydanlarını doldururken, aşılama kampanyası her geçen gün taraftar kaybediyor. 

SLOVAKLARIN SADECE YÜZDE 40’I AŞI OLDU

Avrupa Komisyonu’na göre, AB’de yetişkinlerinin yaklaşık yüzde 70’i en az bir doz aşı olurken; Slovakya’da bu oran yüzde 40 civarında seyrediyor. Bu da Slovakya’yı Avrupa’da insanların en az aşılandığı ülkelerden biri haline getiriyor.

Birçokları için bu şaşırtıcı değil. Nitekim gözlemciler, “her şeyi sorgula” şeklindeki tuhaf bir zihniyetin Slovaklar arasında karşılık bulduğuna dikkat çekiyor. Bu slogan aslında komplo teorileri üreten bir web sitesine ait. New York Times tarafından “modern propagandanın karmaşıklığında bir vaka çalışması” olarak tanımlanan bu site eski adıyla Russia Today olarak bilinen RT’den başkası değil. 

Klingova’ya göre Slovakya’da politikacılardan çeşitli yayınlara kadar aktif olarak dezenformasyon yayan pek çok farklı aktör bulunmakta. Klingova’nın araştırmasına göre, Slovaklar Orta ve Doğu Avrupa’da komplo teorilerine inanma eğilimli ülkelerin başında geliyor ve bu nedenle hem finansal hem de politik kazanç elde etmek isteyen “yalancılar” için Slovaklar kolay bir av haline gelmiş durumda. Ancak bağımsız fact-checker’lar dezenformasyon yayıcıların ceplerinde delikler açmanın bir yolunu buldu.

PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR

GLOBSEC Trends 2021 raporunda, “Slovakların yaklaşık üçte biri pandeminin gizli güçler/seçkinler tarafından nüfusu kontrol etmek için gerçekleştirilen planlı bir operasyon olduğuna inanmaya devam ettiği için binlerce aşı depolarda bekliyor.” ifadesi yer aldı. Klingova’ya göre bu devam eden bir eğilim ve birçok Orta Avrupalı her türlü komplo teorisine inanıyor. Ankete katılan Orta Avrupalıların yaklaşık yüzde 37’si Kovid-19’a yakalanan kişilere ilişkin resmi rakamların şişirildiğini ve yetkililerin yalan söylediğini düşünüyor.

Ana akım medya ve halk sağlığı yetkililerine şüpheyle yaklaşan Slovaklar Kovid-19’a dair verilen resmi istatistiklere güvenmemek suretiyle Orta Avrupa ortalamasını oldukça üzerinde yer alıyor ve yüzde 46 ile Romanya’ dan sonra ikinci sırada bulunuyor. Pandemi ile ilgili verilere şüpheyle yaklaşan Slovakların payı, geçen sonbaharla bu yılın ilkbaharı arasında yüzde 10 arttı. Bu rakam, hem uzmanlar hem de gazeteciler tarafından endişe verici bir eğilim olarak değerlendiriliyor.

DEZENFORMASYON YAYAN İKİ BİNDEN FAZLA FACEBOOK SAYFASI VAR 

Bu artışın arkasında, tartışmalı konularda ‘tek gerçeği’ söylediğini iddia eden çok sayıda online alternatif medya kuruluşu olması yatıyor. Bratislava’daki Comenius Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde yardımcı doçent olan Jan Hacek, ise sadece Çekya ve Slovakya’da 200’den fazla web sitesi olduğunu iddia ediyor. 2018’de, Çek-Slovak çevrimiçi ortamda bu şekilde 120 web sitesi bulunuyordu.

Bilgi güvenliği uzmanı Tomas Krissak’a göre, bugün Slovakça dilinde yayın yapan ve yalan ve aldatıcı bilgilerle dolu 2 binden fazla Facebook sayfası bulunmakta. Krissak, buna binlerce üyeli özel, kapalı ve gizli gruplar da eklenince sorunun daha karmaşık ve geniş kapsamlı hale geldiğini belirtiyor.

Aşıya karşı çıkan bu gruplardan biri yakın zamanda Facebook tarafından kapatıldı. Öte yandan, yaklaşık 34 bin üyesinin bir kısmı, benzer bir amaca sahip yeni gruplara katıldı. İnsanlar merak ediyor ve otomatik olarak nefret içerikli yayınlara tıklıyorlar, bu da paranın otomatik olarak dezenformasyon satıcılarının cüzdanlarına aktığı anlamına geliyor.

GLOBSEC raporuna göre, durum o kadar kontrolden çıkmış vaziyette ki dezenformasyona prim veren bazı kullanıcılar bile sosyal medya kuruluşlarının ve onları yöneten kuralların daha sıkı düzenlenmesi gerektiğini düşünüyor. 

Klingova’ya göre dezenformasyon kamusal söylemin bir parçası haline geldi. Birçok politikacı, Slovakların komplo teorilerine itibar ettiğini fark etti ve bu yüzden insanları cezbetmek ve siyasi hayran kitlelerini oluşturmak için komplo teorilerine daha fazla oranda yer veriyorlar.

Krissak’ın tahminine göre, Slovak politikacıların ve partilerin yarısından fazlası komplocu bir dünya görüşünü paylaşan seçmenlerle puan kazanmaya çalışıyor. Krissak, “Bu, seçmenlerin yaklaşık üçte birini temsil ediyor.” diyor.

REKLAM VEREN İÇERİĞE DİKKAT ETMİYOR

Ancak yalanı yayanlar için para, politik hesaplamalardan bile daha önemli bir motivasyon kaynağı. Klingova, dezenformasyon yayan web sitelerini etkisiz hale getirmeyi amaçlayan Global Dezenformasyon Endeksi tarafından yapılan ve bu tür sitelerin 20 bininin yıllık reklam gelirinin 250 milyon Euro olarak değerlendiren bir araştırmaya dikkat çekiyor.

“Reklamlar ve dezenformasyonun yayılması gerçekten müthiş bir piyasa. Dezenformasyon, insanlar arasında yankı uyandıran ve alıcısı olan olumsuz duyguları uyandırmayı amaç haline getirmiş genellikle nefret dolu bir tıklamadır.” diyor Klingova.

Krissak’ın görüşüne göre, aldatıcı ve sahte haberler sitede büyük bir trafik oluşturuyor ve bu da reklam verenler için oldukça cazip. Krissak ekliyor: “Reklam verenler web sitelerindeki içeriği umursamıyorlar hatta kendileri de genellikle benzer aldatmacalardan (mucizevi şifa yöntemleri veya ilaç reklamları gibi) yararlanıyorlar.”