Etiket arşivi: fatih emiral

BÜSİBER’den İstanbul ve Ankara’da SOME eğitimi

Boğaziçi Üniversitesi Bilgi Sitemleri Araştırma Merkezi bünyesindeki BÜSİBER siber güvenlik alanında düzenlediği eğitimler ile 2017’ye hızlı girdi. İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan mali destek almayı başaran BÜSİBER Şubat ayında düzenlediği sızma testi ve adli bilişim eğitimlerinden sonra geçtiğimiz günlerde de hem İstanbul hem Ankara’da kamu kurumlarına yönelik ücretsiz SOME eğitimi düzenledi.

Doç Dr. Bilgin Metin, Fatih Emiral ve Kaya Kazmirci’nin verdiği eğitimler hakkında bilgi veren BÜSİBER Proje Yöneticisi Bilgin Metin, SOME eğitimlerinde geniş halk kitlelerine hizmet veren belediye ve hastaneler başta olmak üzere kamu kurumlarına eğitim vermeyi amaçladıklarını söyledi. Toplam 220 kişinin katıldığı eğitimlerde kurumlara SOME kapsamında ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi Eğitimi verildi.

Siber güvenlik eğitimine katılan Bakırköy Belediyesi İç Denetim Bölümü Başkanı Gökhan Polat sunumlarda teorik bilgilerin pratikte karşılaşılan zorluklara değinilerek verildiğinin altını çizdi. Polat, BT Risk’ten Fatih Emiral’ın sunumuna dikkat çekerek “Emiral’ın siber güvenlik yatırımlarının gerekliliğini üst yönetime açıklarken parasal/finansal gerekçelerin yanında düzenlemelere/mevzuata ve kıyaslamalara başvurulması yönündeki tavsiyesi çok faydalı oldu.” ifadesini kullandı.

BÜ Siber kamu görevlilerine ek olarak ülkemizin siber güvenlik istihdam sorununun çözümüne katkıda bulunmak için öğrenci ve yeni mezunlara yönelik faaliyetler de sürdürüyor. Şubat ayında ücretsiz sızma testi kampı düzenleyen oluşum yeni mezunlar için de adli bilişim kampı düzenlemişti.

Her yıl belirli sayıda ücretsiz eğitim düzenleyeceğini açıklayan BÜSiber’in faaliyetlerini www.siber.boun.edu.tr adresinden takip edebilirsiniz.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

[wysija_form id=”2″]

 

‘Bin yıllık bilimin mirasçıları’nın gündemi siber güvenlik

2014 yılında The Intercept’te yayınlanan bir makaleye göre ABD istihbaratı, terörist olarak nitelediği insanların bulundukları yerleri cep telefonu takip teknolojisi ile tespit ederek drone’lara suikast emri verip hedefleri ortadan kaldırmış.

Sahada bulunan elemanlara takip edilen kişiyi teyit ettirmeden sadece dijital yollardan toplanan istihbarata dayalı bu operasyonlar onlarca insanın hayatına mal olmuş. Snowden sızıntılarını da ilk yazan gazeteci olarak bilinen Glenn Greenwald’ın ortak yazar olduğu Intercept makalesi, bu tür operasyonlara karşı çıkan eski bir drone operatörünün verdiği bilgilere dayanıyor. Bu bilgilere göre, SIM kartlarının takip edildiğini fark eden şüpheliler olayın farkına varıp birden çok SIM kart kullanmaya başlamış. Eski operatörün dediğine göre 16 SIM kart kullanan dahi varmış. Çeşitli araştırmalara göre, Yemen, Pakistan ve Somali’de bu şekilde 273 masum sivil katledilmiş.

‘Benzer bir tehlike bizler için de geçerli.’ diyor ABDSEC’den Kenan Abdullahoğlu Cumartesi günü Cezeri Siber Güvenlik Konferansı’nda yaptığı sunumda. Abdullahoğlu kendine has üslubuyla modemlerin bulunduğumuz yer konusunda ürettiği bilgilerin hayatımızda hiç beklemediğimiz sonuçlara yol açabileceği konusunda uyarıyor. Telefonlarımıza tanımlı MAC adreslerinden sadece o an nerede olduğumuzun değil, aynı zamanda yakın geçmişte nerelerde bulunduğumuz bilgisinin de kaydolacağını belirten güvenlik uzmanı, konuşmasının devamında Cyber Reasoning’in ilerleyen günlerde daha sık karşımıza gelen bir kavram olacağının altını çiziyor.

İlgili haber >> Robot korsanlar geliyor!

2016 yılı ABD’nin üst düzey savunma kurumlarının siber saldırılara karşı daha güçlü koruma sağlama adına ‘yarışma stratejisini’ devreye soktuğu bir yıl oldu. Hem Pentagon hem de DARPA çeşitli yarışmalar düzenleyerek siber kabiliyetleri gelişmiş bireylerden kendi sistemlerini koruma adına faydalanmış oldu. DARPA bilgisayar sistemlerindeki hataları tespit ederek, kendi kendine yamayacak yapay zeka yarışması başlattı. Bu yarışmayı Mayhem adlı bir programı geliştirerek birinci tamamlayan yarışmacılar 2 milyon dolarlık ödülün de sahibi oldular. Abdullahoğlu bu yarışmayı hatırlatarak otonomus güvenlik sistemlerinin dolayısıyla yapay zekanın güvenlik sektöründe daha fazla kullanılacağını vurguladı.

İlgili haber >> ABD’den hackerlara açık davet: ‘Pentagon’u hackle!’

Konferansa geç katıldığım için sadece iki sunum dinleyebildim. Trapmine’dan Celil Ünüver’in ‘Reverse Engineering 101’ başlıklı konuşması da özellikle dinleyicilerin çoğunluğunu oluşturan öğrenciler için faydalı oldu diye düşünüyorum. Sıfırıncı gün pazarındaki tecrübelerini paylaşan Ünüver, sadece açıklık bulanların değil, açıklık bulan araştırmacıyı bulana da para ödülü verilen Friend-Bring-Friend programı özellikle dikkatimi çekti. Bir sunumda mutlaka bulunması gereken özelliklerden birinin konuşmacının anlattığı konu hakkındaki geleceğe yönelik öngörülerini paylaşması olduğunu düşünüyorum. Celil Ünüver bunu yaptı ve gelecekte hafıza bozulması zafiyetlerini istismar etmek için yazılacak exploit’lerin ciddi şekilde azalacağını kaydetti. Bunun nedeninin güvenlik önlemlerinin artması olarak gösteren Trapmine kurucu ortağı, hafıza bozulmasının niche bir alan haline gelmesiyle sadece devlet destekli grupların ilgi alanında kalacağını ifade etti. Ünüver, buna karşın uygulama işlemci zafiyetlerinde artış olacağını savundu.

(Röportaj) Celil Ünüver: Devletin beğenmediği projeme Avrupa’dan milyon dolarlık teklif geldi

Sunumdan aldığım başka bir not ise exploit geliştirme eğitimlerinin dahi ilerde bir silah olarak görülebileceğine dair Celil Hoca’nın verdiği bir bilgiydi. HackingTeam ve Cellebrite gibi firmalar hacklenmiş, bunların baskıcı rejimlere siber gereçler sattığı ortaya çıkmıştı. AB hükümetleri de tıpkı bazı konvansiyonel silahların bazı ülkelere ihraç edilmesine sınırlama getirdiği gibi, bazı siber gereç ve sıfırıncı gün açıklıklarının AB dışındaki ülkelere satılmasını kısıtlamıştı. Ünüver, AB içerisinde düzenlenen exploit geliştirme eğitimlerine AB dışından kimsenin katılamayacağına dair bir düzenlemenin de getirildiğini söyledi. Yerli siber güvenlik çözümleri üretme parolasıyla yola çıkmış Cezeri gibi bir oluşumun böyle bir yasağın Türkiye’yi olumsuz etkilememesi için zafiyet geliştirme eğitimleri düzenlemesinin isabetli olduğu düşünülebilir.

İlgili haber >> Sıfırıncı-gün pazarı düzenlenebilir mi?

Konferanslarda yapılan sunumların yanı sıra, sunum aralarında ayak üstü yapılan sohbetler de benim için çok değerliydi. Klavye Delikanlıları’ndan Ziyahan Albeniz yakın bir zamanda yeni bir podcast ile sektörde kendisine yön arayan genç arkadaşlara sertifika alma konusunda yardımcı olmaya çalışacaklarını söyledi. Picus Security kurucuları Volkan Ertürk ve Süleyman Özarslan RSA’de stand açıp ayaklarının tozuyla soluğu Cezeri’de almışlardı. En kısa zamanda CEO Ertürk’ün RSA izlenimlerini Siber Bülten’de okuyacağınızı şimdiden haber vereyim. Konferansın sponsorlarından UITSEC’den Cevahir Demir her zamanki enerjisi ve güler yüzüyle ev sahipliğini başarıyla yaptı.

Konferans programında olmasına rağmen zaman yetmediği için Cyber Struggle’dan Kubilay Onur Güngör sunumunu yapamadı. Cezeri’nin kurucusu Osman Doğan etkinlik sonunda yaptığı konuşmada kendilerine yapıcı eleştireler yöneltilmesini istedi. Eğer kabul ederse, ben bir kritik yapmak isterim. Böyle bir organizasyonun zaman yönetimi daha başarılı olması beklenirdi. Güngör’ün sunumunu özellikle dinlemek istediğim halde fırsatı kaçırmış olduk.

Kubilay Onur Güngör Siber Bülten’e yazdı >> Siber Mücadele ve Algı Yönetimi

Etkinlikte yukarıda bahsedilenler dışında Girne Amerikan Üniversitesi’nden Arıf Sarı, BT Risk’ten Fatih Emiral’ın yanı sıra Mahmut Esat Yıldırım, Bilal Sami Oğuz, Rafay Baloch ve Akademi’nin kurucusu Osman Doğan’ın sunum/konuşma yaptı. Doğan’ın kapanış konuşmasında dediği gibi, siber güvenlik konusunda ülkemizde alınacak çok mesafe var. Taş üstüne kim taş koyuyorsa köstek değil kucaklayıcı bir şekilde destek olmak lazım.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

[wysija_form id=”2″]

Bir Hacker’ın Kariyer Evreleri

Hacking team’in ticari sırlarının ifşa olması ve saldırgan güvenlik teknolojilerinin kullanım boyutunun ortaya dökümesi, patriot bataryalarına yönelik saldırı yapıldığı iddiaları (ki Alman medyasının bile ne kadar gaza gelebileceğinin bir kanıtıdır), Kasperski firmasının ağında zararlı yazılım tespit etmesi gibi haberler ilgi çekiyor. Bazıları için ise bu haberler bugün hava kapalı olacak haberinden daha ilgi çekici değil. Bunlar hacking kariyerinde son evreye geçmiş sayılı insanlar.

Hacking kariyerinin 5 evresi vardır, bunlar:

  • Mide bulantısı ve baş dönmesi dönemi
  • “I know kung-fu” ve tutmayın beni kendime hakim olamıyorum dönemi
  • Bu işler çok sakat dönemi
  • Bu teknolojinin en ince detayını öğrenmek istiyorum dönemi
  • Amaan, bunlar her gün olan şeyler dönemi’dir.

İlk dönem olan mide bulantısı döneminde hacker özentisi kişi bir yol bulmaya çalışır, hacking’in çok havalı olduğunu düşünür. Görünmez adam olma fikri çok cazip görünür (aslında hacker’lar da görünür, ama bunu anlaması üçüncü dönemde olur). Ama biraz okumaya, seminerlere gitmeye başladığında anlamadığı bir dilin konuşulduğunu farketmeye başlar. Bunu kendinizi Fas’ta bulduğunuz ve aç açıkta kalmamak için dili anlamaya çalıştığınız bir durum gibi düşünün. Hangi ipin ucundan tutsa çeker çeker ama asla sonuna ulaşamaz, hiçbir şeyi tam olarak kavrayamaz, hep kendinden ve bilgisinden şüphe eder. Bu dönemde o bunu hack’ledi bu şunu hack’ledi haberlerini okuyarak ne döndüğünü anlayabilmeyi ümit eder. Ama bilmediği şey bu haberleri yapanlar ve aynı baskıyı tekrar tekrar dağıtanların çoğunun da ne olup bittiği hakkında kendisinin bir yıl sonra olacağı halinden daha fazla fikri olmadığıdır. Bu dönem öylesine ağırdır ki çoğunun midesi bu dönemi kaldırmaz ve ben normal bir yazılımcı falan olayım bari diye ekmek peşindeki yoluna devam eder.

İkinci döneme geçebilenler en zor dönemi atlatanlardır. Ama kendileri adına en tehlikeli döneme girmişlerdir. Bu dönemi araba kullanmayı yeni öğrenmiş ama kendini iyi sürücü zanneden birisinin yaşadığı döneme benzetebiliriz. Yani kazaya en yakın olduğu döneme. Sosyal medya aktivitelerinin de tavan yapmaya yaklaştığı dönem bu dönemdir. Artık hacker kulübe girmiştir (ne kulübüyse artık). Tool’lar, ilk dönemde kendisinin de anlamadığı, halen de tam olarak anlamadığı kavramlar twit’lerde havada uçuşmaya başlar. Tool kullanabildiği için biraz duvar yıkmaya, sistemlere girmeye, başkalarının e-postalarını okumaya başlar. Tool bunu nasıl yapıyor ve ben bunu niye bilmiyorum fikri içini kemirse de bu fikri beyninin derinliklerine gömmeye çalışır. Bunlardan bir tanesi bir web uygulamasındaki URL bilgisini değiştirerek başka bir müşterinin telefon faturasını gördüğünde dünyayı ele geçirebileceğini bile sanabilir. Daha ilginç olanı kendisinin ne kadar akıllı geri kalanların ise bir sürü beyinsiz olduğunu düşünmeye başlayabilir. Bunu eline silah verdiğiniz bir psikopat olarak düşünün, artık etrafındakilerin başına ne gelir bilinmez. Hacker için bu dönemde adrenalin yükselmiş, mutluluk hormonu da artmıştır. Ne de olsa artık top çevirmeye başlamış, havalı sayılar yapmaya başlamıştır.

Üçüncü dönemde hacker yaptığı aktiviteleri teknik olarak anlamaya, bu aktivitelerin bıraktığı izleri görmeye ve aslında o kadar da görünmez olmadığını anlamaya başlar. Burada adrenalin devam eder, ama mutluluk yerini endişe ve korkuya bırakır. Hacker yaptığı aktivitelerin sonuçlarını kavramaya başlar, ama adrenalin tutkusu çoğu zaman mantığını yener. Aynı zamanda gerçek hacker’lığın ne olduğunu da anlamaya başlar. Bu alanın bir kişi tarafından tamamen fethedilemeyeceğini, ağ protokollerinin, işletim sistemi ve işlemci mimarilerinin, uygulama mimarilerinin bu kadar çok olması nedeniyle bir kişinin ancak belli alanlarda gerçekten hacker olabileceğini, ancak her hacker’ın mutlaka temel bilgilere hakim olması gerektiğini anlar. Bu dönemin sonlarına doğru gerçek bir hacker’ın hayatının o kadar da adrenalin dolu olmadığını, önceki döneminde yaptığı aktivitelerin tam bir aptallık olduğunu farketmeye başlar ve temel teknolojileri öğrenmek için daha disiplinli çalışmaya başlar. Aslında hacker olmak hiç de havalı bir şey değildir, tam aksine disiplin, kendini adama ve çoğu kişinin anlayamayacağı ve dolayısıyla takdir de edemeyeceği bilgi ve yetkinliklere sahip olmak demektir.

Dördüncü dönem aslında bir başka mide bulantısı dönemidir. Teknolojide alt katmanlara indikçe girdabın hızı da artar. Bu dönemde gerçek hacker’ların dünyayı nasıl değiştirdiğini, ancak (eğer zaten orada değilse) ABD’de olmadıktan sonra bunun asla mümkün olamayacağını anlar. Apple’ın tohumunun Steve Jobs değil aslında Steve Wozniak tarafından, daha doğrusu Wozniak’ın babası ve Lockheed mühendisi Jerry Wozniak tarafından atıldığını, Unix’in (ve ondan önceki teknolojilerin) bugünkü ticari işletim sistemlerinin çoğunun temelini oluşturduğunu ve bu dönemin mühendislerinin gerçek hacker’lar olduklarını öğrenir. Bu dönem ilk üçünden uzun bir dönem olabilir, ama hacker bu dönemin geri dönüşü olmadığını ve bu dönemi tamamlamadan asla huzur bulamayacağını bildiği için ilerlemeye devam eder. Artık tüm gerçekler belirmeye, hacker “süper bilinç” seviyesine erişmeye başlar.

Ve son dönem gelir. Bu dönem hacker’ın cahiller arasındaki alim olduğu dönemdir. Kendisi aynı dönemlerden geçmemiş gibi daha önceki evreleri yaşayan hacker’ların böbürlenmelerine dayanamaz. Aynı haberleri defalarca retweet edenlere içinden, tamam anladık biri birini hack’lemiş, ne var bunda demekten kendini alamaz. Zaten internete herhangi bir sunucu yerleştirildiğinde 5 dk. içinde parola kırma saldırılarının geleceğini, 123456 parolalarını kırıp da ortalıkta ben şu dev firmayı indirdim diye gazetecilere böbürlenmeyi nasıl içlerine sindirebildiklerini anlamaz. Sanırım insan ihtiyarladığında da bu sebepten huysuzlaşıyor, etrafındakilerin konuşmaları boş gelmeye başlıyor. Bir hacker’ın sağlıklı kalabilmesi için bu aşamada kırma dökme işlerinden çoktan uzaklaşmış yeni teknolojiler geliştirmeye başlamış olması gereklidir. Bu aslında hacker’lığın ömür boyu bir iş olmadığı anlamına gelmektedir. Hacker artık çok az kişinin hayal edebileceği çözümleri ve sistemleri tasarlayabilecek seviyededir. Tabi bunları gerçekleştirebilmesi için doğru bir ekosistemin içinde olmalıdır. Türkiye’de böyle bir ekosistem var mı, bence yok ve rekabet eşitliği olmadığı sürece de olmamaya devam edecek.

Yalanım yok, ben de güncel olaylarla ilgili sırf BTRisk’in adını duyurma amaçlı karalıyorum. Türkiye’deki güvenlik uzmanlık seviyesi düşük olduğu için yapılan işin kalitesinin algılanması mümkün olmuyor. Yine etkinlik, seminer, eğitim, stand açma, defter kalem dağıtma şeklinde ilaç firması tarzı pazarlama faaliyetleri ile algılar yönetilmeye ve ticari başarı sağlanmaya çalışılıyor. Eşitlik ve iş etiği konularına hiç girmiyorum, zaten girsem çıkamam herhalde.

Ne diyorduk, bugün kim kimi hack’lemişti?

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]