Etiket arşivi: Edward Snowden

İngiltere tartışmalı gözetleme teknolojisini sessiz sedasız test ediyor!

İngiltere’de son iki yıldır polis ve internet servis sağlayıcı şirketler ülkedeki herkesin internet tarayıcı geçmişinin kaydını tutacak gözetleme teknolojisini test ediyor.

Testler, İngiltere İç İşleri Bakanlığı, Ulusal Suç İdaresi ve adı geçmeyen iki internet servis sağlayıcı şirket tarafından 2016 yılının sonunda yürürlüğe giren ‘tartışmalı’ gözetleme yasasına dayanarak yürütülüyor. Söz konusu testler başarıya ulaşırsa, veri toplama sistemleri ulusal kullanıma sunulacak ve herhangi bir demokratik ulus tarafından kullanılan en güçlü ve en tartışmalı gözetleme araçlarından biri olacak. 

Test aşamasında olan gözetleme teknolojisi için yürütülen çalışmalara yargı izni gerekiyor. Mahkemelerden izin alındıkça kullanıma giren teknolojinin kapsamı genişletilmek isteniyor. Ulusal Suç İdaresi ise mahkemeye ‘önemli işler’ ortaya koyduğunu söyledi. Ancak davalar gizlilik tedbirleriyle yürütülüyor. Gözetleme yasası unsurlarına mahkemede itiraz edilirken, davayla ilgili kamuoyuna herhangi bir duyuru yapılmadı. Endüstri şirketleri de teknoloji konusundaki güvenlik endişeleri nedeniyle herhangi bir yorumda bulunmadılar.

Söz konusu dava, Snooper’s Charter olarak adlandırılan ve 2016’da yürürlüğe giren Investigatory Powers Act (Soruşturma Yetkileri Yasası) kapsamında sürdürülüyor. Dava ise İnternet Bağlantı Kayıtları (Internet Connection Records), kısa ismiyle ICR’ların oluşturulmasını içeriyor. Bu kayıtlar çevrimiçi olarak yaptığınız işlemleri kayıt altına alıyor. Kısaca, çevrimiçi hayatınıza dair yani kim olduğunuz, ne yaptığınız, nerede olduğunuz, neden yaptığınız veya ne zaman yaptığınız gibi tüm dijital meta verileri içeriyor.

“Uygurların toplandığı kamplarda gözetim sistemi kurdu” iddiası Huawei’nin başını derde soktu

Gözetleme yasasının izin verdiği bir başka şey de internet ve telefon şirketlerinin tarama geçmişlerini 12 ay boyunca saklı tutabilmesi. Tabii bunun olması için başka emirlere, örneğin hukuksal olarak ‘tutulabilir’ denebilecek bir karara ihtiyaç var.

2019 YILINDA İKİ DAVA SONUÇLANDI

Ancak bu kararlar verilmeye çoktan başlandı. İlk olarak 2019’un haziran ayında, sonrasında ise aynı yılın ekim ayında çıkan kararla ICR’lar gerçek hayatta denenmeye başlandı. “Investigatory Powers Commissioner Office” yetkililerinin yaptığı açıklamada “toplanan verilerin gerekli ve uygun ölçülerde kalmasını sağlamak” için düzenli incelemeler yapıldığı duyuruldu.

Sivil toplum örgütleri ise ICR’lar için yapılan duruşmaların gizli olmasından ötürü ICR’ların uygun olmayan şekillerde yürütüldüğünü düşünüyor. İngiltere merkezli kuruluş Open Rights Group adına konuşan Heather Burns, “İzin verilen ICR’lar için bir duruşmanın sona ermesi neredeyse iki yıl sürüyor. Bu da sistemdeki çatlaklara işaret ediyor” dedi.

ICR duruşmalarının, internet servis sağlayıcıları için ‘samanlıktaki iğneyi bulabilmek için tüm samanlığı araştırmak’ anlamına geldiğini söyleyen Burns, “Hangi verilerin toplandığı, toplanan verilerin ifade edilen kapsamın dışına çıkıp çıkmadığı belirsiz olmasının yanında duruşmaların doğası da şeffaflıktan yoksundur.” açıklamasını yaptı.

Uygur Türklerine sokakta da rahat yok: Huawei’den Uygurları tespit eden teknoloji için patent başvurusu

HANGİ VERİLERİN TOPLANDIĞI BELİRSİZ

Sürmekte olan davalar bir giz olarak saklanıyor. Hangi verilerin toplandığı, hangi şirketlerin işin içinde olduğu ve toplanan verilerin nasıl kullanıldığı da merak edilen başka bir konu. İçişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, toplanan verilerin ‘küçük ölçekli’ olduğu ifade edilse de sivil toplum örgütlerinin yönelttiği sorular cevapsız bırakıldı.  

Ulusal Suç Dairesi sözcüsü ise ICR’lara destek açıklaması yaparak ‘önemli işler’ yapıldığını vurguladı. Ulusal Suç Dairesi, ICR’lar için testler yapan şirketlerin teknik sistemler inşa etmelerine sponsor olarak 130.000 sterlin harcadı. 

İngiltere’nin en büyük internet sağlayıcılarından Vodafone, kişilerin internet verilerini toplamayı içeren herhangi bir testte yer almadığını açıkladı. BT, Virgin Media ve Sky’ın sözcüleri ise konu hakkında yorum yapmayı reddetti. Daha küçük internet servis sağlayıcıları ise Vodafone gibi herhangi bir denemeye dahil olmadıklarını belirtti.

SORUŞTURMA YETKİLERİ YASASINA YÖNELİK TARTIŞMALAR SÜRÜYOR

Soruşturma Yetkileri Yasası, İngiltere’deki suç faaliyetleriyle bağlantılı olabilecek verilerin nasıl toplanacağını ve işleyebileceğini ifade eden geniş kapsamlı bir yasa olarak 2016 yılında kabul edildi. O süreçten bugüne ise gözetim yetkilerine çeşitli eklemeler yapıldı. Kolluk kuvvetlerinin, istihbarat kurumlarının neler yapabileceğine dair çeşitli ek yasalar getirildi. Değişikliklerin bir parçası olan ICR’lar güvenlik amacıyla toplanabilecek ve depolanabilecek yeni bir ‘veri türü’ olarak kayıtlara geçti.

Böylelikle kişilerin internet kayıtları, kullandıkları uygulamalar, ziyaret ettikleri siteler, IP adresleri, cihazdan cihaza aktardıkları veri miktarları toplanabiliyor. Kişilerin çevrimi içi dünyalarında neleri görüntüledikleri görünmese de toplanan meta veriler kişilerin profillerini oluşturmada büyük ölçüde yardımcı oluyor. İçişleri Bakanlığı’na göre ise ICR’ları oluşturan tek bir veri kümesi olmaması, akla gelebilecek tüm verilerin toplanabileceğine işaret ediyor.

Edward Snowden’ın “batı demokrasi tarihindeki en aşırı gözetim” olarak nitelendirdiği Soruşturma Yetkileri Yasası hakkındaki tartışmalar ve yargı süreci devam etse de o zamandan bugüne yasanın kapsamının artırılması, İngiltere’nin giderek ‘gözetlemeci’ bir devlete dönüştüğü sinyallerini veriyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

 

Avrupa’dan İngiltere’ye Snowden cezası

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), İngiltere Güvenlik ve İstihbarat Dairesi’nin (GCHQ) kitlesel veri toplama ve izleme programının, bu uygulamaya hedef olanların gizlilik hakkını ihlal ettiğine hükmetti.

Strasbourg’daki mahkeme ayrıca GCHQ’nun dijital istihbarat bilgilerini yabancı hükümetlerle paylaşmasının da yasadışı olduğu sonucuna vardı.

GCHQ’nun uygulamaları, Amerikalı eski CIA ajanı ve Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) çalışanı Edward Snowden’ın basına sızdırdığı gizli belgelerle açığa çıkmıştı.

Snowden’ın sızdırdığı belgelere göre GCHQ, gizlice ve ayrım yapmadan milyonlarca insanın şahsi internet yazışmalarını ve telefon görüşmelerini takip etti, kayda aldı, dosyaladı.

Dava, İngiltere’deki istihbarat birimlerinin şahsi görüşmelere kitlesel müdahalesinin ne kadar meşru olduğunu sorgulaması açısından bir ilk olma özelliği taşıyor.

Uzun zamandır beklenen karar, aynı zamanda AİHM’nin bu konudaki en kapsamlı değerlendirmelerinden biri.

İLGİLİ HABER>> Unutulan siyasi sürgün: Edward Snowden

Dava, bir grup gazeteci ve aralarında Uluslararası Af Örgütü, Liberty, Privacy International ve Big Brother Watch’un da bulunduğu 14 insan hakları örgütünün girişimiyle açılmıştı.

Edward Snowden, 2013’te NSA ve diğer Amerikan istihbarat kurumları tarafından özellikle internet yazışmaları ve telefon görüşmelerinde yürütülen gizli izleme faaliyetlerini medyaya sızdırmış, ardından Rusya, Snowden’a geçici sığınma hakkı vermişti.

ABD, Snowden’ı “kamu malını çalmak” ve “gizli iletişim istihbaratını izinsiz paylaşmakla” suçluyor.

Snowden’a yönelik her bir suçlamaya karşılık 10’ar yıl hapis cezası talebi bulunuyor.

Kaynak: BBC Türkçe

Unutulan siyasi sürgün: Edward Snowden

ABD gizli servislerinin dost ve düşmanlarını nasıl gizlice gözetlediğini ifşa eden Edward Snowden, beş yıldır Moskova’dan ayrılamıyor.

Edward Snowden, günlerce hatta haftalarca dünya basınının manşetlerinden inmemişti. Amerikan dış istihbarat servisinin bu eski çalışanı, gizli servislerin nasıl milyonlarca insanı gözetlediğini, bazen de yasalara aykırı şekilde veri topladığını ortaya çıkarmıştı. Üstelik bu, dost-düşman ayrımı yapılmaksızın, Almanya Başbakanı Merkel’den terör zanlılarına kadar herkese uygulanmıştı. CIA ve NSA için herkes şüpheliydi. Hatta kendi vatandaşları bile.

Oysa eski Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, 2013 yılının Mart ayında yaptığı açıklamada, Amerikalıların verilerinin toplanmadığını söyleyerek, yeminli olduğu halde yalan ifade verdi. Hukuk devleti, gizli servisler için geçerli değildi.

Snowden, istihbarat servislerinin veri toplama çılgınlığının yanı sıra Facebook ve diğer teknoloji şirketlerinin müşteri verilerini hangi amaçlarla kullandığını da ifşa etti. İnsanlığın gözünü açarak pek çok akıllı telefon ve bilgisayar kullanıcısı için artık mahremiyet diye bir mevhumun kalmadığını gösterdi. “Büyük Birader” tarafından gözetlendiğimiz artık acı bir gerçek. Gerekçe ise tüm bunların vatandaşın menfaatine yapıldığı yönündeydi. Snowden, bunun böyle olmadığını ispat etti.

“SALLANDIRMAK LAZIM”

Snowden, ifşalarını yaparken, insanların hayatını ve devam eden istihbarat operasyonlarını tehlikeye atmamaya özen gösterdi. Bu nedenle de bildiği her şeyi basınla paylaşmadı. Ancak bu onu, ABD’li politikacıların sonu gelmeyen suçlamalarına hedef olmaktan korumaya yetmedi. Snowden’ı vatan haini olmakla itham ettiler.

Hatta ABD Başkanı Trump’ın şimdi güvenlik danışmanı John Bolton onu “Büyük bir meşe ağacında sallandırmak gerektiğini” savundu. Amerikan istihbarat teşkilatına bugüne somut olarak ne gibi bir zarar verdiğine dair herhangi bir cevap verilemedi. Ancak yine de ABD’ye dönmesi durumunda onu idam cezası tehlikesi bekliyor.

Şu anda da zaten pek dönecek gibi görünmüyor. Snowden konusu şu sıralar sakin. Amerikan güvenlik makamlarından kaçışı tam da Rusya’da son buldu. Devlet kademelerinin “Siloviki” denilen eski emniyet ve istihbarat mensupları tarafından kontrol edildiği, düşünce ve basın özgürlüğünün kısıtlandığı bir ülke olan Rusya’da “veri güvenliği” ise uzunca bir süre daha herhangi bir değere sahip olmayacak gibi görünüyor.

Snowden bunlara da gözlerini kapatmıyor ve Kremlin’i zaman zaman açık bir şekilde eleştiriyor. O ne bir vatan haini, ne de taraf değiştiren biri. O, sahile vurmuş ve unutulmuş bir siyasi takibat maruzu. Zira aralarında Almanya’nın da bulunduğu Batı ülkeleri ona siyasi sığınma hakkı tanımadı. Çünkü Avrupalılar ABD ile ters düşmek istemiyor. Buna “reel politika” adı veriliyor. Avrupalılar için ABD ile iyi geçinmek, dünya çapında demokrasi ve hukuk devletine büyük katkı sağlamış olan küçük ve cılız bir adama iltica hakkı vermekten daha önemli.

ETKİLERİ HÂLÂ SÜRÜYOR

Snowden’in gözlerden ırak bir şekilde Moskova’da yaşamını sürdürmesi, tarihin bir cilvesi olsa gerek. Ancak meselenin bir başka boyutu daha var: Malum, Donald Trump seçimleri kıl payı kazanmıştı. “Cambridge Analytica” adlı şirkete, seçimleri Cumhuriyetçiler lehine etkilemesi hususunda Facebook verilerinin yardımcı olduğunu da biliyoruz. Ancak bu verilerin sorumluluğunu kimse Trump’a yükleyemez.

Selefi Obama’ya ise şu suçlama yöneltilebilir: Snowden’ın ifşalarının ardından, vatandaşlarının verilerinin güvenliğini sağlamak için daha iyi tedbirler almalıydı. O zaman Cambridge Analytica’nın işi bu kadar kolay olmazdı. Bu takdirde ABD Başkanlık koltuğunda belki başka biri oturuyor olabilirdi. CIA’nin başında da Tayland’da Amerikalı ajanların yaptığı işkencelere gözetmenlik yapan bir kadın olmayabilirdi.

Kaynak: DW Türkçe

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Snowden Türkiye’de ilk kez konuştu: ‘Bize sunulan dünyayı kabul etmek zorunda değiliz’

Türkiye’de siber güvenlik sektörünün en büyük etkinliklerden biri şüphesiz Innovera tarafından organize edilen SHIELD Güvenlik Konferansı. Bu yıl 3. düzenlenen konferans geçmiş yıllara göre çıtasını yükselterek önemli bir ismi konuk etti.

ABD Savunma Bakanlığından sızdırdığı belgelerle dünyanın gündemine oturan güvenlik uzmanı Edward Snowden SHIELD’de yaptığı konuşmada önemli mesajlar verdi.

Dijital dünyada güvenlik ve gizlilik alanındaki tecrübelerini paylaşan Snowden, ilk kez Türkiye’de sektör uzmanlarıyla bir araya geldi. “Yeni Jenerasyon Mahremiyet & Güvenlik İkilemi Nasıl Çözülecek?” başlıklı konuşması ile güvenlik uzmanı, dijitalleşme ile birlikte büyük bir önem kazanan mahremiyet ve güvenlik konularına ışık tuttuğu konuşmasında şunları dile getirdi: “Güvenlik problemlerinin her geçen gün arttığı karanlık bir dönemdeyiz. Bize sunulan dünyayı olduğu gibi kabul etmek zorunda değiliz. Dünyayı değiştirmek ve daha iyi bir yer haline getirmek için çalışmalıyız.” ifadelerini kullandı.

Shield 2017 Siber Güvenlik Konferansı, “Dijital İnovasyon ile Gelen Güvenlik Riskleri: Güvenli Bir Dijital Gelecek İçin Stratejimiz Ne Olmalı” ve “Hayal mi Yoksa Gerçek mi? Siber Güvenlikte Yeni Nesil Otomasyon ve Geleceği” panelleriyle devam etti. Panellerde, dijital güvenlik riskleri ve çözüm stratejileri ele alındı.

Okan Bayülgen ve Burcu Bakdur’un sunuculuğunu üstlendiği ve Çırağan saray’ında gerçekleşen konferansta 900’ü aşkın katılımcı yer aldı.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

NSA, Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti kongrelerini gözetlemiş

Eski çalışanı Edward Snowden’ın dünya liderleri dahil milyonlarca insanın telefon kayıtlarını ve internet faaliyetlerini izlediğini ifşa etmesiyle patlak veren siber casusluk skandalının odağındaki Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu NSA ile ilgili yeni bir iddia ortaya atıldı. Snowden’ın sızdırdığı belgeleri yayınlayan medya organlarından biri olan Intercept adlı haber portalı, NSA’in Cumhuriyetçi Parti ve Demokratik Parti’nin ulusal kongrelerini takip ettiğini ileri sürdü.

Intercept tarafından yayınlanan gizli bir belgeye göre, yetki alanı yurt dışı istihbarî dinleme ve takibi olan NSA, ABD toprakları içinde de ‘diğer federal güvenlik birimlerine elektronik takip desteği vermek’ üzere görevlendirildi. Bu kapsamda teşkilat, Ağustos 2004’te New York’ta düzenlenen Cumhuriyetçi Parti Ulusal Kongresi ile Boston’da Temmuz 2004’te gerçekleşen Demokratik Parti Ulusal Kongresi sırasında gözetleme faaliyeti yürüttü. Belgeye göre NSA, elindeki son teknoloji dinleme teçhizatlarını bu kongreler sırasında “güvenliği güçlendirme” amacıyla kullandı.

İlgili haber >> Meğer NSA sadece Merkel’i dinlememiş!

Intercept’in paylaştığı belge, NSA’in Amerika’da yürüttüğü ‘olağandışı’ faaliyetler hakkında nadir bir bakış açısı sunması açısından önemli. Buna göre NSA’in ülkeye yöne veren iki siyasi partinin kongrelerinde rol alması, dönemin İç Güvenlik Bakanı Thomas Ridge ve Adalet Bakanı John Ashcroft’ın bu iki toplantıyı ‘Ulusal Özel Güvenik Olayı’ (National Special Security Events) olarak sınıflandırması üzerine gerçekleşiyor.

CLİNTON’IN GİZLİ DİREKTİFİ

Mayıs 1998’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton tarafından imzalanan gizli bir direktifle ulusal veya uluslararası önemi büyük toplantılar sırasında ‘terör saldırılarını ve suç faaliyetlerini önleme’ amacıyla güvenliğin artırılmasına yönelik olarak özel federal kaynaklar aktarılabiliyor. Belgeye göre Eylül 1998 ile Şubat 2008 arasında toplam 28 etkinlik ‘Ulusal Özel Güvenik Olayı’ kapsamında değerlendirilerek ekstra koruma sağlandı. Bunlar arasında Demokrat ve Cumhuriyetçi parti kongreleri, Amerikan futbolu sampiyonluk maçları (Super Bowl), başkanlık yemin törenleri, başkanların Ulusa Sesleniş konuşmaları ve Salt Lake City’deki Kış Olimpiyatları var. NSA’in tüm bu organizasyonlar ve etkinlikler sırasında sırasında görev alıp almadığı bilinmiyor. Ancak Intercept’in daha önce yayınladığı belgeler teşkilatın, ‘füzyon hücresi’ olarak bilinen Olimpik İstihbarat Merkezi’nde FBI ile birlikte dinleme ve gözetim yaptığını ortaya koymuştu.

GÖZALTILAR DİNLEME ÜZERİNE Mİ YAPILDI?

NSA’in 2004’teki Cumhuriyetçi ve Demokrat parti kongrelerinde yaptığı gözetlemelerin hedefinde kimler olduğu bilinmiyor. Ancak Intercept’in açıkladığı belgede, bu iki toplantı için altı NSA çalışanının görevlendirildiği, bunların rolünün de FBI, İç Güvenlik Bakanlığı ve diğer federal güvenlik teşkilatlarına sinyal istihbaratı (SIGINT) sağlamak olduğu belirtiliyor.

İlgili haber >> NSA sizi dinliyorsa siz de onlarla konuşun!

Irak işgali sebebiyle dönemin Başkanı George Bush’un yoğun bir şekilde protesto edildiği dört günlük Cumhuriyetçi Parti Kongresi sırasında aralarında gazeteci ve avukatların da bulunduğu 1800’ü aşkın kişi gözaltına alınmıştı. Uzun yargı sürecinin ardından 2012’de yargıç Richard J. Sullivan, bu gözaltıların ‘yasadışı’ olduğuna hükmetmişti. Dava sırasında New York Polis Teşkilatı (NYPD) ise gözaltıların, protetocuların ‘illegal davranışlarla şehri ve parti kongresini kapatmayı’ hedeflediklerine yönelik bir istihbarat sonucunda yapıldığını savunmuştu.

ABD’nin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nin (ACLU) avukatlarından Patrick Toomey, Intercep’te yaptığı açıklamada, NSA’in direk veya dolaylı olarak protestocuları dinleyip dinlemediği, siyasî faaliyetleri takip edip etmediği konusuna açıklık getirilmesi gerektiğini ifade etti. NSA, İç Güvenlik Bakanlığı ve NYPD ise Intercept’in yayınladığı belgeyle ilgili herhangi bir yorumda bulunmadı.