Etiket arşivi: Çin

Çin ve Hindistan arasında yaşanan gerginlik siber alana mı taşınıyor?

Çin ve Hindistan arasındaki gerginlik siber alana mı taşınıyorEkim 2020’de Çin destekli olduğu öne sürülen siber saldırılar sonucunda Mumbai’de (Maharashtra) yaşanan elektrik kesintileri, Hindistan’ın kritik altyapılar konusunda ciddi zafiyetler olduğunu gösterdi. Saldırıların arka planında ise iki ülke arasında yaşanan sınır sorunları geliyor.

Geçtiğimiz Ekim ayında yaşanan büyük elektrik kesintisi demiryolu sistemlerini, borsaları, hastaneleri ve Mumbai’de 20 milyonluk büyük bir nüfusu önemli ölçüde etkiledi. Elektrik kesintisinin sorumlusu olarak Çin’i gösteren ABD siber güvenlik firması Recorded Future, Çin destekli “RedEcho” grubunun Hindistan’ın elektrik şebekesini hedef aldığını savundu.

Hindistan ile Çin arasındaki tartışmalı sınırlarlar nedeniyle kötüleşen ilişkilerin hemen ardından siber saldırıların yaşanması akıllara “Sorun siber alana mı taşınıyor?” sorusunu getirdi. Bunlar sadece erken işaretler olsa da gündeme gelen bir diğer soru “Süreç iki ülke arasında potansiyel bir siber savaşa yol açabilir mi?” oldu. Sorulara ilişkin kesin bir yorumda bulunmak için henüz erken ancak günümüz dünyası için her iki soruya verilecek “evet” yanıtı hiç de imkansız değil.

Gelin tüm bu sorulara yanıt aramadan önce iki ülke arasındaki ilişkilerin tırmanmasına neden olan gelişmelere daha yakından bakalım.

BÖLGEDE GERİLİMİ ARTIRAN SÜREÇLER

Her şey 2020 Mayıs ayında yumruklarla başlayan anlaşmazlığın Haziran ayında Hindistan-Çin sınırında bulunan Ladakh bölgesindeki Galwan Vadisi’nde çatışmaya dönüşmesi ile başladı.

Ancak iki ülke arası sınır anlaşmazlıkları bundan daha öncesine dayanıyor.

İki ülke arasındaki tansiyon, 2017’de Çin’in bölgedeki bir sınır yolunu tartışmalı bir platoya uzatmaya çalışması üzerine yükselmişti. Hindistan’ın kuzeydoğusundaki Ladakh bölgesinde gerilimi artıran ilk gelişme, Çin askerlerinin mayıs başında (2020) üç noktadan Ladakh bölgesine girmesi, burada çadır ve askeri karakollar kurmasıyla olmuştu.

ANALİZ: Kritik Altyapıların Siber Güvenliği için Kamu-Özel İş Birliklerinin Önemi

İlerleyen günlerde iki devlet Sikkim eyaletinin Muguthang Vadisi’nde karşı karşıya gelmiş, çıkan çatışmada  7’si Çin, 4’ü Hint olmak üzere 11 asker yaralanmıştı. Yaşanan arbede sonrası gerilim tırmandıran bir diğer gelişme haziran ayında Ladakh bölgesindeki Galwan Vadisi’nde yaşanmıştı

Çin ve Hindistan arasındaki 3 bin 500 kilometrelik sınır hattının büyük bölümü, iki ülke arasında egemenlik tartışmalarına neden oluyor.

HİNT-ÇİN ANLAŞMAZLIĞININ BİR DİĞER ALANI ALTYAPILAR

Geçtiğimiz yıl gerilimi tırmandıran bir diğer gelişme altyapı projelerine yönelik anlaşmazlıklar oldu. Hindistan’da Brahmaputra adı verilen (Çin’de Yarlung Zangbo Nehri olarak da bilinir) nehirde yaşanılan sınır sorunu buna güzel bir örnek.

Çin’in on dördüncü Beş Yıllık Planında (2021-2025) kalkınma hedefi olarak, diğer kıyıdaş ülkeler Hindistan ve Bangladeş’te 130 milyondan fazla insan için bir yaşam kaynağı olan, Brahmaputra Nehri boyunca bir mega-barajın projesi Hindistan ile ilişkilerde anlaşmazlıklara neden oldu.

Ancak altyapılara yönelik kritik gelişme 2019’da Hindistan nükleer santraline yapılan siber saldırılar olurken, geçtiğimiz yıl ekim ayında Mumbai’de yaşanan elektrik kesintileri “Çin ve Hindistan anlaşmazlığını siber alana mı taşınıyor?” sorusunu akıllara getirdi.

Elektrik şebekesine yapılan saldırılar sonucunda  Mumbai’de elektrik hizmetleri kesintiye uğrarken, Hindistan’ın finans başkenti saatlerce işlevsiz kaldı. Bazı kaynaklarca yaşananların sorumlusu olarak Çin bağlantılı grup RedEcho gösterilirken, altyapılara yönelik siber saldırılar bununla sınırlı kalmadı.

ANLAŞMAZLIK SİBER ALANA TAŞINIYOR 

2019 yılının Eylül ayında Hindistan’ın Tamil Nadu kentindeki, Kudankulam Nükleer Santrali (KKNPP) siber saldırıların hedefi olmuştu. Rus yapımı nükleer tesise yönelik saldırılar uluslararası medyada büyük yankı uyandırmış, gerilimli sınır ilişkilerin olduğu Pakistan ve Çin saldırıların sorumlusu olarak gösterilmişti. Ancak yapılan araştırmalar sonucu KKNPP  saldırısının Kuzey Kore bağlantılı Lazarus grubu tarafından geliştirilen DTrack virüsünün bir varyantından kaynaklandığını ortaya çıkmıştı.

Saldırıların arkasında Çin’in olmaması, iki ülke arasındaki gerilimin ileride nükleer tesislere yapılacak muhtemel siber saldırıların olmayacağı anlamına gelmiyor.

Bilindiği üzere Hindistan ve Çin, nükleer güce sahip iki sınırdaş ülke. Siber saldırılar, sistemlerde güvenlik zafiyeti oluşturabildiği gibi kritik altyapılara yönelik saldırılarda ciddi fiziksel zarara yol açabilir. Hindistan ve Çin gibi çok nüfuslu ülkelerde, nükleer bir tesise yapılan saldırı sonucunda ortaya çıkacak yıkıcı sonuçlar her iki ülke içinde büyük bir felaket olacaktır. Dahası siber alanda artan gerilim, sorunlu ilişkilerin olduğu bir diğer ülke Pakistan’ın da Hindistan’ı siber saldırılarla hedeflemesine neden olabilir.

Öte yandan saldırıların sorumlusunun kim olduğu kadar, Hindistan’ın siber savunma yeteneklerininin ne durumda olduğu ve siber saldırı sonrası ilk etapta nükleer enerji endüstrisi saldırıyı mümkün kılan sistematik hataların düzeltilmesi de oldukça önemlidir.

2010 Stuxnet (İran’ın Natanz Nükleer Tesisini hedefleyen saldırılar) olayından da hatırlanacağı üzere, nükleer santraller gibi kritik ulusal altyapılara yönelik siber saldırıların ciddi sonuçları oluyor ve devletler siber tehditlere karşı çok katmanlı bir siber savunma stratejisine ihtiyaç duyuyor.

2020’den günümüze Çin ve Hindistan ilişkilerdeki sınır anlaşmazlıkları sorunu diğer alanlarına doğru hızla genişledi. Elektrik kesintileriyle başlayan bu süreçte Hindistan pazarlarından WeChat ve TikTok dahil olmak üzere elli dokuz Çin web uygulamasının yasaklanırken, Hindistan sunucuları Çinli bilgisayar korsanların hedefi oldu.

Yaşanan gelişmeler sonrası 2021 Mart ayı başlarında, ABD merkezli araştırma firması Recorded Future (Insikt Group), “Çin bağlantılı RedEcho Grubu, Artan Sınır Gerilimleri Arasında Hindistan Enerji Sektörünü Hedefliyor” isimli bir rapor yayımladı.

Raporda, nükleer güce sahip iki devletin karada eski savaş yöntemlerini içeren çatışmalar halindeyken bir diğer yandan Hint altyapı sistemlerinin çok sayıda siber saldırıya maruz kaldığı 21. yüzyıl tarzı bir savaşın yaşandığını belirtti.

Türkiye’nin ilk kritik altyapılar ulusal test yatağı merkezinin mimarı Özçelik: “Hayalimiz yerli ve milli ürünlere katkı sağlamak” 

DİLE GETİRİLEN İDDİALAR 

Recorded Future hazırladığı raporda, RedEcho’nun Hindistan’ın elektrik şebekesini ve iki limanına bağlı on kadar kuruluşu hedeflediğini öne sürdü. Recorded Future’ın başkanı yaptığı açıklamada Hindistan elektrik altyapı sistemlerinde RedEcho’nun gelişmiş siber saldırı tekniklerine rastlandığını belirtti.

Maharashtra (Telangana yakınlarındaki Hint eyaleti) Enerji Bakanı Nitin Raut, isim vermedi ancak sistemlerinde kötü amaçlı yazılımların bulunduğu, şehrin elektrik altyapısına yapılan siber saldırılarının güç kaynağını kesintiye uğratmak için yapıldığını öne sürdü.

Recorded Future yaptığı açıklamada, RedEcho grubunun girişimlerinin dağlık kuzey sınırındaki Çin-Hint çatışmasıyla doğrudan bağlantılı olduğunu savundu.

 KRİTİK ALTYAPILARIN SİBER GÜVENLİĞİNE YÖNELİK SALDIRILAR

Çin siber alanın önde gelen ülkelerinden biri. Dahası Çin, siber saldırı güçlerini hem savunma hemde saldırı yetenekleri açısından 2000’li yılların başından beri güçlendiriyor. Harvard Üniversitesi’nin yakın tarihli Ulusal Siber Güç Endeksi raporuna göre Çin, siber güçte ABD’den sonra ikinci sırada yer alıyor.

Siber saldırı ve savunma yeteneklerinin gelişimi için gösterdiği çabalarla siber güç, Çin’in nihai hedeflerini destekleyen oldukça önemli bir araç.

Çin’in daha önce de anlaşmazlık yaşadığı diğer devletlere siyasi mesajlar göndermek için siber araçlar kullandığı bilinen bir gerçek. Dahası Hindistan, Çin ile bağlantılı siber saldırılara maruz kalan tek ülke değil. Avustralya, Kanada ve ABD gibi devletlerde Pekin’i geçmişte benzer eylemlerle suçlamıştı.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, 2014 yılında “Ağ güvenliği olmadan ulusal güvenlik yoktur” söylemi Çin’in siber güvenliğe yönelik yaklaşımını özetler nitelikte.

Diğer yandan Hindistan ise yalnızca Çin’den gelen 50.000’den fazla siber saldırı ile 2019’da küresel olarak en çok siber saldırıların hedeflendiği ülkelerden biri seçildi. Hindistan’a yönelik saldırıların büyük ölçüde kritik altyapı sistemlerini hedeflediği bir diğer dikkat çekici konu.

Diğer birçokları gibi 2019’da Kudankulam Nükleer Santraline ve 2020 Mumbai elektrik sistemlerine yapılan siber saldırılar, kritik altyapıların siber güvenliklerini sağlanmasının önemini hatırlatırken, siber saldırının potansiyel olarak yıkıcı sonuçlarını tekrar gündeme getirdi.

Recorded Future CEO’su ve kurucu ortağı Dr. Christopher Ahlberg gelişmelere yönelik yaptığı açıklamada, kritik yapıları hedefleyen casusluk veya kötü niyetli faaliyetler barındıran siber saldırıların devletler için uzun vadede yıkıcı etkilerinin olacağının altını çizdi.

Ancak unutulmamalıdır ki ulusal altyapıya yönelik siber saldırılar, küresel bağlamda ne benzersizdir ne de yenidir.

Gelişmeler sonrası yetkililer, Hindistan’ın herhangi bir saldırı yeteneği olmadığı gibi, savunmasında ciddi güvenlik açıkları mevcut olduğunu belirtti. Geçmişte federal hükümete tavsiyelerde bulunan ve çalışmalarıyla siber güvenlik alanında önde gelen isimlerden biri olan Sandeep Shukla, Hindistan’ın kritik altyapıların siber güvenliğini sağlamak için hızla çalışmalara başlamak zorunda olduğunu belirtti.

Devletler için kritik altyapıların önemine işaret eden Shukla, “…biri saldırıya uğrarsa, tüm sistemler tehlikeye girebilir” diyerek altyapı sistemlerinin güvenliği için kamu özel sektör işbirliğine dikkat çekti. (“Kritik altyapıların siber güvenliği için kamu özel iş birlikleri” konusuna yakından bakmak isterseniz şuradan bir önceki yazımıza ulaşabilirsiniz.)

Bloomberg’in yakın tarihli haberine göre Hindistan, Çin’in siber tehdidine karşı yeni strateji formüle etme girişimlerine başladı. Yeni stratejide, hükümetin dijital olarak bağlı olduğu su, sağlık ve eğitim sistemleri, nükleer ve enerji gibi altyapı sektörleri kritik olarak kabul edilecek, güvenli hale getirmek için gerekli önlemler alınacak.

ÇİN-HİNDİSTAN ARASINDAKİ ÇATIŞMALAR SİBER SAVAŞA DÖNÜŞEBİLİR Mİ?

Siber savaş akademik alan başta olmak üzere siyasi gündemde de tartışılan oldukça önemli bir konu. Gelecek savaşların siber ortamda yaşanacağı inancı her geçen gün artarken, devlet ve devlet dışı aktörler için siber güvenliğin önemi ve gerekliliği konusu önem kazanmaya devam ediyor. Bu noktada gözler kritik altyapıların siber güvenliğinde. Çünkü devletler ve uluslararası kuruluşlar siber savaş yoluyla iletişim sektörleri, enerji kaynakları, elektrik şebekeleri, sağlık sistemleri, trafik kontrol sistemleri, su kaynaklarını gibi kritik altyapı sistemlerini hedef alıyor. Hindistan’da gerçekleşen siber saldırılar ise bunun sadece bir örneği.

Öte yandan bazı kaynaklar, yaşanan Mumbai elektrik kesintilerinin Çin’in Hindistan’ı siber saldırılarla hedeflediği ilk olay olmadığını belirtiyor.

Mumbai elektrik kesintisinin hemen ardından, Telangana (Hindistan eyaleti) kamu hizmeti kuruluşları olan elektrik şirketleri TS Transco ve TS Genco ait 40 elektrik trafosu, Çin tarafından hedef alınan saldırılar sonucunda etkisiz hale getirildi. Geride bıraktığımız yıl, Çinli bilgisayar korsanlarının çok sayıda çevrimiçi müşteriyi hedeflediğini gösteren raporlarda bir diğer örnek. Daha önceleri de Çin merkezli bilgisayar korsanları, Hindistan’ın Bilgi Teknolojisi altyapısına ve bankacılık sektörüne 40.000’den fazla siber saldırı girişiminde bulundu.

İki ülke arasında tırmanan gerilimin siber alana yansıması, henüz tahmin etmek için erken olsada “iki ülke olası bir siber savaşın eşiğine mi sürükleniyor?” sorusunu gündeme getirdi.

 SONUÇ

Çin yirmi yılı aşkın süredir siber güvenlik stratejisini hazırlarken Hindistan’ın gelişim süreci Çin’in gerisinde. Hindistan’ın olası tehditler karşısında hazırlıklı olmasının gerekliliğinin altını çizen yetkililer, Çin’in siber savaş yetenekleriyle karşılaştırıldığında, Hindistan’ın hem saldırı hem de savunma konusunda yapması gereken çok şey olduğunu belirtiyor.

Siber saldırılar karşısında Hindistan’ın yanıt vermemesi, Çin’in yıkıcı siber operasyonlar yoluyla daha fazla eyleme geçmesine yol açabilir. Bu durum, gerilimin daha da yükselmesine Hindistan’ın misilleme amaçlı saldırgan bir siber kampanya başlatmasını tetikleyebilir. Siber uzayda yaşanılan olası bir saldırı eylemi, iki ülke arasındaki gerilimin tırmanması dolayısıyla Çin-Hindistan güvenlik ilişkilerini daha da karmaşıklaştırmasına neden olacaktır.

Diğer yandan Çin’in siber saldırılarının Çin-Hindistan çatışmasının ötesinde sonuçları da mevcut. Bu tür siber saldırıları siyasi bir çatışma sırasında kullanmaya hazır olmak, Çin’in diğer bölgesel çatışmalara nasıl yanıt vereceği sorusunu gündeme getiriyor. Bu konuda gerilimli Hindistan-Pakistan ilişkileri siber alanla birlikte tekrar gündeme gelebilir. Çin, nükleer silahlı bir rakibe karşı bu tür riskler almaya istekli ise, nükleer olmayan ülkelerle yaşanacak çatışmalarında siber yeteneklerini tekrar kullanmaya çalışabilir.

Sürecin bölgede uzun vadeli istikrarsızlaştırıcı jeopolitik sonuçlar doğurma ihtimali gündeme gelirken, geleneksel askeri çatışma sürecinde bu tür siber saldırıların kullanımının sinyal verme biçimi olarak görse de, diğer bölgesel aktörlerin de bu anlayışı paylaşıp paylaşamayacağı tartışmaya açık bir diğer konudur.

İki ülke arasındaki gelişmelerden çıkarılacak belki de en önemli sonuçlardan biri, modern dünyada savaşların sadece sınırlarda veya kontrol hattında yapılmayacağı, değişen teknolojiyle birlikte gelecek savaşların siber alanda yaşanabileceği çıkarımıdır.

KAYNAKLAR

https://www.bloomberg.com/news/articles/2021-03-08/china-hacking-concern-revives-india-focus-on-cybersecurity-plan

https://analyticsindiamag.com/can-india-stand-up-to-chinas-cyber-warfare/

https://warontherocks.com/2020/12/a-conflict-prone-river-takes-a-step-backwards/

https://securityboulevard.com/2021/03/india-and-chinas-conflict-goes-cyber/

https://www.recordedfuture.com/redecho-targeting-indian-power-sector/

https://thediplomat.com/2021/03/chinas-dangerous-step-toward-cyber-war/

https://eurasiantimes.com/is-india-seeking-us-assistance-to-tackle-growing-chinese-cyber-threats/

https://www.businessinsider.in/defense/news/the-chinese-cyber-threat-is-real-and-indias-best-defence-right-now-is-to-keep-its-outage-time-limited/articleshow/81981886.cms

https://www.cfr.org/report/preparing-heightened-tensions-between-china-and-india

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/hindistan-cinin-galwan-vadisi-uzerindeki-egemenlik-iddialarini-reddetti/1881583

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/cin-ve-hindistan-arasindaki-sinir-catismalarinin-kronolojisi/1879770

https://tr.sputniknews.com/asya/202007071042405939-hindistan-ve-cin-catismalarin-yasandigi-ve-20-hint-askerinin-oldugu-bolgeden-askerlerini-geri-cekti/

https://www.trthaber.com/haber/dunya/cin-aylar-sonra-acikladi-hindistan-ile-catismada-4-asker-oldu-558058.html

https://tr.euronews.com/2020/06/16/yumruklasman-n-ard-ndan-olumlu-cat-sman-n-c-kt-g-cin-hindistan-s-n-r-ihtilaf-n-n-kaynag-ne

https://siberbulten.com/uluslararasi-iliskiler/yurekleri-agza-getiren-saldiri-nukleer-tesiste-k-kore-zararli-yazilimi-bulundu/

https://www.washingtonpost.com/politics/2019/11/04/an-indian-nuclear-power-plant-suffered-cyberattack-heres-what-you-need-know/

https://thebulletin.org/2019/11/lessons-from-the-cyberattack-on-indias-largest-nuclear-power-plant/

https://www.bitsight.com/blog/cyber-attack-on-indian-nuclear-power-plant-exposes-threat-of-snooping-malware

https://timesofindia.indiatimes.com/blogs/ChanakyaCode/cyber-attack-on-kudankulum-nuclear-power-plant-underlines-the-need-for-cyber-deterrent-strategy/

https://theprint.in/opinion/how-chinese-cyber-attacks-mumbai-blackout-depict-a-new-era-of-low-cost-high-tech-warfare/614892/

Orwell’in 1984 romanı gerçek mi olacak?: Yapay zeka özgürlükleri tehdit ediyor

Yapay zekada her geçen gün yeni gelişmeler yaşanırken, yeni teknolojilerin George Orwell‘in 1984 romanında anlattığı hikayeye benzer bir şekilde temel özgürlükleri tehdit edebileceği yorumları yapılıyor.

Microsoft Başkanı Brad Smith, insanların yapay zekaya karşı korunmaması halinde, “1984” romanında tasvir edilen hayatın “2024’te gerçek olabileceği” uyarısında bulundu.

BBC’nin Panorama programına konuşan Smith, hızla gelişen teknolojiye yetişmenin zor olacağını söyledi.

Programda, Çin’in vatandaşlarını izlemek için artan bir şekilde yapay zekayı nasıl kullandığı ele alınıyor. Bu uygulamaları eleştirenler, devletlerin bu alandaki egemenliklerinin demokrasiyi tehlikeye atmasından endişe ediyor.

Smith, “Gelecekte halkı koruyacak yasaları yürürlüğe koymazsak, teknolojinin yarışta hızla öne geçtiğini göreceğiz ve yetişmek çok zor olacak.” ifadelerini kullandı.

“George Orwell’in ‘1984’te verdiği dersleri sürekli olarak hatırlıyorum” diyen Smith şu değerlendirmelerde bulundu:

“Hikayenin özünü biliyorsunuz. Herkesin yaptığı her şeyi görebilen ve her zaman herkesin söylediği her şeyi duyabilen bir hükümet…Evet, bu 1984’te gerçekleşmedi ancak dikkatli olmazsak 2024’te gerçekleşebilir.”

Smith, dünyanın belirli yerlerinde gerçekliğin, bilim kurgudaki manzaraya giderek daha fazla benzemeye başladığını vurguladı.

ÇİN YAPAY ZEKADA DÜNYA LİDERLİĞİNE OYNUYOR

Çin, 2030 yılına kadar yapay zeka kullanımında dünya lideri olmayı amaçlıyor.

2019’da Çin, yapay zeka teknolojilerinde inovasyon için akademik kurumlar tarafından güvence altına alınan patent sayısında ABD’yi geçti. Comparitech’in araştırmasına göre dünyadaki 770 milyon CCTV kamerasının % 54’ü Çin’de bulunuyor.

ABD Yapay Zeka Ulusal Güvenlik Komisyonu Başkanı ve eski Google CEO’su Dr. Eric Schmidt’e göre yapay zeka konusunda Çin’i yenmek gerek:

Yapay zekayla Uygur Türklerinin duygularını bile takibe aldılar

“Çin ile jeopolitik, stratejik bir çatışma içindeyiz. Demokrasilerin yapay zeka mücadalesini kazanmasının yolu, ulusal ve küresel stratejilere sahip olma adına kaynaklarımızı bir araya getirmekten geçiyor. Bunu yapmazsak, bize başka değerlerin empoze edileceği bir geleceğe bakıyor olacağız.”

Çin hükümetine danışmanlık yapan Dr. Lan Şue ise “Çin gerçekten de teknoloji geliştirmede muazzam ilerleme kaydetti. ABD bunun bir tehdit olduğunu düşünüyor.” diyor.

London School of Economics’ten Doç Dr. Keyu Jin de Çin’in değerlerini ihraç etmeye çalışmadığının altını çiziyor.

YAPAY ZEKA TEKNOLOJİSİNE SAHİP MAVEN PROJESİ İNSANLARI GÖZETLİYOR

Dr. Eric Schmidt, Google’ın ana şirketi Alphabet’in icra kurulu başkanı olarak görevini sürdürürken, 2016 yılında ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) danışmanı oldu.

Google daha sonra Pentagon ile bir sözleşme imzalayarak, askeri bir projenin parçası olarak bazı görüntü tanıma teknolojilerinin kullanılmasına izin verdi.

Maven Projesi, insansız hava araçlarından elde edilen görüntülerdeki insanları ve nesneleri ayırt etmek için yapay zekayı kullandı.

Dr. Schmidt, “O zamanlar Maven, çeşitli Arap çatışmalarında kullanılan drone görüntüleri için insan gözünün yerini makine görüşüyle değiştirmenin bir yoluydu. Bu teknolojinin kullanımını ulusal güvenlik açısından olumlu ve Google için iyi bir ortaklık olarak gördüm” diyor.

“GOOGLE SAVAŞ İŞİNE KARIŞMAMALI”

Fakat proje, istifa eden ve projeye karşı dilekçe veren Google çalışanlarından eleştiri aldı.

Google’ın üzerinde çalıştığı projenin iç yüzünü keşfettiğinde 2018’de istifa eden yazılım mühendisi Laura Nolan, “Google savaş işine karışmamalı” dedi. “Ellerimde kan varmış gibi hissettim” diye konuşuyor.

Nolan, bu teknolojinin gelecekte “hedeflerin vurulmasında” kullanılabileceğini söylüyor.

Yapay zekayla Uygur Türklerinin duygularını bile takibe aldılar

Google ise Haziran 2018’de Maven Projesi’nden tamamen çekilmeden önce, yapay zekanın “yalnızca saldırgan olmayan amaçlar için” kullanılacağını açıkladı.

Dr. Schmidt ise ordunun doğru kararları vermesine yardımcı olabilecek teknolojinin “iyi bir şey” olduğu kanısında.

YAPAY ZEKA REKABETİ KIZIŞIYOR

Pentagon ise küresel yapay zekayla silahlanma yarışını kazanmak için Silikon Vadisi’nde ortaklıklar aramaya devam ediyor.

ABD Savunmanın Geleceği Görev Gücü Başkanı Seth Moulton, teknoloji şirketlerinden Pentagon’a destek vermelerini istiyor:

“Çünkü biz bir yarıştayız, rekabet ediyoruz. Asıl konu bu. Bu yarışı kazanmamıza yardım edecek misiniz yoksa bizim karşımızda mı olacaksınız?.”

Moulton, yapay zekayla silahlanma yarışının Çin ile çatışmaya yol açabileceğini de söylüyor.

Çin hükümetine danışmanlık yapan Dr. Lan Şue ise çatışma potansiyeli olduğunu kabul etse de, “Ancak bu kaçınılmaz değil. ABD ve Çin bunun olmasını önlemek için gerçekten iş birliği yapmalı” diyor.

Kaynak: BBC Türkçe

Yapay zekayla Uygur Türklerinin duygularını bile takibe aldılar

Çin’de duygu analizi için kullanılan bir yapay zeka duygu tanıma teknolojisinin Uygur Türkleri üzerinde denendiği ortaya çıktı.

BBC’ye konuşan bir yazılım mühendisi, bölgedeki polis merkezlerine bu sistemleri yerleştirdiğini öne sürdü. İddiaya ilişkin kanıtları gören bir insan hakları savunucusu, uygulamanın “şoke edici olduğunu” söyledi.

Londra’daki Çin Büyükelçiliği iddialara doğrudan yanıt vermezken tüm etnik grupların siyasi ve sosyal haklarının koruma altında olduğunu ifade etti. Sincan’da çoğu Müslüman yaklaşık 12 milyon Uygur Türkü yaşıyor.

Bölgedeki Uygurlar, her gün gözetim altında tutuluyor. Bölgede çok sayıda Çin’in “yeniden eğitim kampları” olarak adlandırdığı tartışmalı kamplar da bulunuyor. İnsan hakları kuruluşları bu merkezleri “ıslahevleri” olarak tanımlıyor ve buralarda bir milyondan fazla kişinin tutulduğu tahmin ediliyor.

Mühendis, Panorama programına, duygu tanıma sisteminin yerleştirildiğini iddia ettiği, beş tutuklu Uygur’un fotoğrafını gösterdi ve “Çin hükümeti Uygurları, laboratuvarlardaki fareler gibi bazı deneyleri için denek olarak kullanıyor.” dedi.

YALAN MAKİNESİNE BENZEYEN BİR TEKNOLOJİ

Mühendis, bölgedeki polis merkezlerine kameraları yerleştirme göreviyle ilgili de “Deneklere 3m mesafeye duygu tespit kamerası yerleştirdik. Yalan makinesine benziyor ama daha ileri bir teknoloji.” diye konuştu.

Çin genelindeki polis merkezlerinde “yaygın olarak bulunan dizginleme sandalyelerinin” kullanıldığını ifade eden mühendis, “Bilekleriniz metal bağlarla kilitleniyor, aynısı ayak bileklerinize de yapılıyor” diye devam etti.

Mühendis, yapay zeka sistemlerinin yüz ifadeleri ve deri gözeneklerindeki dakikalık değişimleri bile tespit ve analiz edebildiğine ilişkin kanıtlar da gösterdi.

Daire grafiği Mühendisin iddialarına göre yazılımlar daire grafikler yaratıyor ve grafikteki kırmızı alanlar zihnin olumsuz veya huzursuz hissettiği anları yansıtıyor. Mühendis, yazılımın “güvenilir kanıt olmadan hükme varılma amaçlı kullanıldığını” iddia etti.

Çin Apple zafiyeti ile Uygur Türklerini hedef aldı

Londra’daki Çin Büyükelçiliği, bölgede duygu tanıma yazılımının kullanılıp kullanılmadığıyla ilgili sorulara yanıt vermedi ama şu açıklamayı yaptı: “Sincan’daki bütün etnik grupların siyasi, ekonomik, sosyal hakları ve dini özgürlükleri tamamen güvence altındadır. İnsanlar, etnik geçmişlerine bakmaksızın uyum içinde yaşıyor ve kişisel özgürlüklerine herhangi bir kısıtlama olmadan istikrarlı ve huzurlu bir hayatın keyfini çıkarıyor.”

TEDİRGİNLİK SUÇLULUK EMARESİ OLARAK GÖRÜLÜYOR

Kanıtlar, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Çin Direktörü Sophie Richardson’a da gösterildi. Richardson, “Bunlar çok şok edici bulgular. Daire grafiğine indirgenen insanlar, zorlayıcı şartlar, olağanüstü bir baskı altında ve tedirginlik içinde olan insanlar. Bu da suçluluk emaresi olarak değerlendiriliyor, bunun çok sorunlu olduğunu düşünüyorum.” dedi.

Colorado Üniversitesi’nden Darren Byler’a göre Uygur Türkleri, yerel bölge yetkililerine düzenli olarak DNA örnekleri vermek zorunda kalıyor, dijital taramalardan geçiriliyor ve çoğu hükümetin geliştirdiği, rehber ve mesajlar dahil birçok veriyi toplayan, cep telefonu uygulamasını indirmeye zorlanıyor.

Byler, “Uygur hayatı artık veri oluşturmaktan ibaret. Herkes cep telefonunun yanında taşınması zorunlu bir şey olduğunu biliyor. Taşımazsanız gözaltına alınabilirsiniz, takip edildiğinizi biliyorlar. Kaçış yokmuş gibi hissediyorlar.” dedi.

1984’ÜN YAZARI “ORWELL BİLE HAYAL EDEMEMİŞTİR”

IPVM’den Conor Healy sistemi şöyle anlattı: “Her bir birey için hükümet kişisel bilgileri, siyasi faaliyetlerini, ilişkilerini topluyor… bu kişinin davranışlarının anlaşılması, ne tür bir tehdit oluşturabileceğinin tespit edilmesi için her türlü veriyi topluyor. “Her türlü muhalefeti imkansız kılıyor ve hükümete vatandaşlarının davranışlarıyla ilgili gerçek tahminler yaratıyor. Bir hükümetin bu tür analizler yapma kapasitesine sahip olacağını George Orwell bile hayal edememiştir.” Huawei, “Bir Kişi, Bir Dosya” sisteminin teknoloji gelişimine dahil olup olmadığı sorusuna doğrudan yanıt vermedi ama şirketin hükümetten bağımsız faaliyet gösterdiğini yineledi.

Çin Apple zafiyeti ile Uygur Türklerini hedef aldı

Verilerin çoğu “Entegre Ortak Operasyonlar Platformu” adı verilen bilgisayar sistemi içinde toplanıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu sistemin şüpheli davranışları tespit ettiğini söylüyor. Richardson sistemle ilgili şunları söyledi: “Sistem, onlarca farklı yasal davranış türleri hakkında bilgi topluyor. Buna, ön kapı yerine arka kapıdan çıkmak, kendilerine ait olmayan bir arabaya yakıt koymak da dahil. Yetkililer şimdi insanların evlerinin dış kapılarına QR kodu yerleştiriyor. Böylece, evde kimin bulunması gerektiğini, kimin bulunmaması gerektiğini kolayca öğrenebiliyorlar.”

TEKNOLOJİ BİREYLERİ ETNİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE AYIRT EDEBİLİYOR

ABD merkezli araştırma grubu IPVM, Çinli teknoloji şirketlerinin patentlerinde, Uygurların tespiti için özel olarak tasarlanan yüz tanıma ürünlerine ilişkin kanıtlara ulaştıklarını öne sürüyor. Huawei ve Çin Bilim Akademisi’nin Temmuz 2018’de yaptığı bir patent başvurusundaki yüz tanıma ürünü için, bireyleri etnik özelliklerine göre ayırt edebilme özelliği bulunduğu belirtiliyor.

Huawei ise grubun araştırmasına yanıt olarak “teknolojinin, toplumun herhangi bir üyesine ayrımcılık veya baskı amaçlı kullanılmasını onaylamadıklarını” söyledi ve faaliyetlerinin “hükümetten bağımsız olduğunu” ifade etti.

Şirket, “insanların güvenliğini sağlamaya yardım etmeyi amaçlayan ürünler ve hizmetler sunduklarını” söyledi ve İngiltere dahil faaliyet gösterdikleri “her pazarın yasalarına, düzenlemelerine uyduklarını” ifade etti.

Çin’in Londra Büyükelçiliği ise BBC’ye açıklamasında daha sert bir karşılık verdi ve “Uygurları analiz etme özelliği bulunan herhangi bir sözde yüz tanıma teknolojisi diye bir şey kesinlikle yoktur.” ifadelerini kullandı.

Dünya genelindeki yaklaşık 800 milyon gözetim kamerasının yarısının Çin’de bulunduğu tahmin ediliyor.

Kaynak: BBC Türkçe

Çin Apple zafiyeti ile Uygur Türklerini hedef aldı

Apple cihazlarına yönelik bir zafiyetin kullanıldığı siber saldırı yöntemi, Çin‘in Uygur Türklerine yönelik casusluk faaliyetlerinde çok önemli bir silaha dönüştü.

ABD’li yetkililer, yöntemin ülkenin en iyi hack yarışmasında geliştirildiğini iddia ediyor. Saldırıyı ayrıntılı bir şekilde analiz eden ABD istihbaratı konuyla ilgili olarak Apple’ı bilgilendirdi. 

Mart 2017’de, Çin’den Vancouver’a gelen bir grup hacker’ın tek bir hedefi vardı: Dünyanın en popüler teknolojilerindeki gizli zafiyetleri bulmak. Hedefte, Google’ın internet tarayıcısı Chrome, Microsoft’un Windows işletim sistemi ve Apple’ın iPhone’u bulunuyordu.  Ancak bahsi geçen işlem, herhangi yasadışı bir unsur içermiyordu. Bu kişiler, dünyanın en prestijli hack yarışmalarından biri olan Pwn2own’un katılımcılarından sadece birkaçı idi.

Dünyanın dört bir yanından seçkin bilgisayar korsanlarını 0-day olarak bilinen ve daha önce keşfedilmemiş zafiyetleri ortaya çıkarmaları halinde büyük miktarlarda para ile ödüllendiren Pwn2own yarışmasının 10. yıldönümüydü.  Herhangi bir güvenlik açığı bulunduğunda, detaylar ilgili şirketlere bildiriliyor ve bunları düzeltmeleri için bu şirketlere zaman veriliyor. Hacker de ödülünü alıp yoluna devam ediyor.

ÇİNLİ GÜVENLİK DEVİ: HACKERLARIN BAŞARISI ÜLKEDE DEĞERLENDİRİLMELİ

Çinli hackerlar yıllardır Pwn2Own gibi etkinliklerde en başı çektiler ve bu yolla milyonlarca dolar ödül kazandılar. Ancak 2017’de bu durum son buldu. 

Zira o dönem, Çin’in en önemli teknoloji firmalarından siber güvenlik devi Qihoo, 360’ın milyarder kurucusu ve CEO’su beklenmedik bir açıklama yaparak hackerlık yarışmalarına katılmak için yurtdışına giden Çin vatandaşlarını eleştirdi.

Uygur Türklerine sokakta da rahat yok: Huawei’den Uygurları tespit eden teknoloji için patent başvurusu

Zhou Hongyi, Çin Haber Sitesi Sina’ya verdiği röportajda bu tür etkinliklerde iyi performans göstermenin sadece “hayali” bir başarıyı temsil ettiğini söyledi. Çinli hackerların denizaşırı yarışmalarda güvenlik açıklarını ortaya çıkarmasına tepki gösteren Hongyi aksine hackerların ve sahip oldukları bilgilerin, yazılım güvenlik açıklarının gerçek öneminin ve “stratejik değerinin” anlaşılabilmesi için “Çin’de kalması” gerektiğini savundu. 

TİANFU KUPASI, ÇİN’İN EN BÜYÜK VE EN PRESTİJLİ BİLGİSAYAR KORSANLIĞI YARIŞMASI 

Çok geçmeden, Çin hükümeti siber güvenlik araştırmacılarının denizaşırı hacker yarışmalarına katılmalarını yasakladı. Sadece birkaç ay sonra da, Çin uluslararası yarışmaların yerini alacak olan kendi yarışmasını ilan etti. Tianfu Kupası olarak bilinen yarışma, katılımcılara bir milyon dolara kadar para ödülü sunuyor. 

Yarışmanın açılışı Kasım 2018’de gerçekleştirildi. 200 bin dolar değerindeki en büyük ödül ise, en yeni ve en güncel iPhone’ların bile kontrolünün kolayca ve güvenli bir şekilde ele geçirilmesine izin veren olağanüstü bir güvenlik açığını ortaya çıkaran Qihoo 360 araştırmacısı Qixun Zhao’ya verildi. Zhao, iPhone’ların işletim sisteminin çekirdeğinde, bir zayıflık buldu. Sonuç? Bir saldırgan, Qixun’un kötü amaçlı kodunu içeren bir web sayfasını ziyaret eden herhangi bir iPhone’u ele geçirebiliyor. Bu aslında, suç örgütlerine veya hükümetlere çok sayıda insana casusluk yapma fırsatı veren ve piyasada milyonlarca dolara satılabilecek bir hack türü. Qixun buna “Kaos” adını verdi.”

APPLE GÜNCELLEME YAYINLADI

İki ay sonra, Ocak 2019’da Apple, kusuru gideren bir güncelleme yayınladı. Aynı yılın ağustos ayında Google, “iPhone’lardaki güvenlik açıklarından kitlesel olarak faydalanılması” olarak nitelendirdiği bir hackleme kampanyasına dair önemli bir analiz yayınladı. Google araştırmacıları, gerçek dünyada kullanılan saldırılar ile Kaos arasındaki benzerliklere dikkat çekerek önemli bir tespite imza atmışlardı.  Ancak atladıkları bir şey vardı: Kurbanların ve saldırganların kimlikleri. Bu da Uygur Müslümanları ve Çin hükümetine denk geliyordu.

ÇİN’İN UYGURLARI GÖZETLEME FAALİYETLERİNİN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ HACKERLAR

Çin, yaklaşık yedi yıldır Uygur halkına ve Batı Sincan eyaletindeki diğer azınlık gruplarına karşı insan hakları ihlalleri gerçekleştirmekte. Pekinli yetkililer Çin’in “terörizm ve aşırıcılıkla” mücadele ettiğini belirtirken Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkeler eylemleri soykırım olarak nitelendiriyor. Öte yandan Uygur halkına yönelik suiistimallerde hackleme kampanyalarından da büyük ölçüde faydalanılıyor.

Bu hackleme kampanyaları Çin sınırlarını aşıp sınırötesindeki Uygurlara kadar uzanmış durumda.  Gazetecileri, muhalifleri ve Pekin’in yeterli derecede sadakat göstermediğinden şüphelendiği kişilere kadar uzanan çok geniş kapsamlı bir operasyona işaret ediliyor.  

Uygur Türklerine sokakta da rahat yok: Huawei’den Uygurları tespit eden teknoloji için patent başvurusu

Google’ın araştırmacılarının saldırıları fark etmesinden kısa bir süre sonra, medyaya yansıyan raporlar da aradaki bağlantıya dikkat çekiyordu: Kaos adı verilen güvenlik açığı istismarını kullanan kampanyanın hedefleri Uygur halkıydı ve bilgisayar korsanları da Çin hükümetiyle bağlantılıydı. Apple, saldırının iki ay içinde gerçekleştiğini doğrulayan bir blog yazısı yayınladı: Bu, Qixun’un Tianfu Kupası’nı kazandıktan hemen sonra başlayan ve Apple düzeltmeyi yayınlayana kadar uzanan döneme işaret ediyordu.  Apple, Çin’deki Uygur Müslümanlarının son iPhone hack kampanyasında hedef alındığını söyledi. 

MIT Technology Review, Amerika Birleşik Devletleri istihbaratının Uygurlara karşı kullanılan Kaos isimli güvenlik açığı istismarını tespit ettiğini ve Apple’ı bilgilendirdiğini öğrendi. Öte yandan hem Apple hem de Google haber hakkında yorum yapmayı reddediyor.

Amerikalılara göre Çinliler Qihoo’nun Zhou Hongyi tarafından ortaya konan “stratejik değer” planını takip ediyor. Ayrıca Tianfu Kupası’nın önemli bir hacki ortaya çıkardığı ve güvenlik açığı istismarının hızla Çin istihbaratına teslim edildiği ve bunun da daha sonra Uygurları gözetlemek için kullanıldığı ileri sürülüyor. Qihoo 360 ve Tianfu Kupası konuyla ilgili yorum yapmaktan kaçınıyor. 

Masum bir firma gibi göründüklerine aldanmayın: Onlar Çinli bir siber fidye çetesi! 

Teknoloji girişimi olarak kendisini lanse eden Çinli bir siber fidye çetesi ortaya çıktı.

Siber güvenlik şirketi Internet 2.0’ın bulduğu fotoğrafa bakanlar, kadraja girenlerin sıradan bir teknoloji start-up’ının çalışanları olduğunu düşünebilir. Ancak gerçekte durum çok farklı. Onlar, fidye yazılım da dâhil olmak üzere 100’den fazla siber saldırının faili olmak suçlamasıyla karşılaşan Çinli bir çetenin üyeleri.

Çok sayıda bilgisayar ekipmanının yer aldığı fotoğrafta genç bir adam gitar çalıyor. Sol üst taraftaki Çince yazıda, “Vay canına! Küçük kardeşim gitar çalıyor.” diyor. Sol tarafta ise bilgisayar ekranına bakan başka bir genç dikkati çekiyor. Oysa bu son derece mütevazı görünümün altında Çinli bir siber çete var.

Bahsi geçen fotoğrafı siber güvenlik şirketi Internet 2.0 keşfetmiş. Şirket yetkilileri, fotoğraftaki kişilerin 100’den fazla siber saldırının faili olmakla suçlanan Çinli bir siber fidye çetesinin üyeleri olduğunu öne sürüyor.

APT41 isimli çetenin marifetleri(!) arasında ‘fidye’ yazılımı saldırıları yapmak da var. Yani sistem şöyle çalışıyor: Çete üyesi hackerlar, finansal gücünün yüksek olduğunu bildiği şirketlerin bilişim sistemlerini veya datalarını ele geçiriyor. Sonra ise bilgilerin kontrolünü iade etmek için ise yüksek miktarlarda fidye talep ediyor.

Interpol uyardı: Hastaneleri hedef alan fidye yazılımlar artıyor

FBI, APT41 fidye çetesini geçen Eylül ayında ABD, İngiltere, Avustralya ve Tayvan’da bir dizi saldırı düzenlemekten suçlamıştı. Kuruluş beş APT41 üyesinin yüzlerini gösteren bir ‘aranıyor’ (wanted) ilanı yayımlamıştı.

BENZER SİBER FİDYE ÇETESİ ÖRNEKLERİ BİRÇOK ÜLKEDE FAAL

Dünya basınında yer alan haberlere göre, Çin merkezli bir siber fidye çetesi olan APT41, 2018’de Hong Kong’daki demokrasi yanlısı protestolar da dâhil olmak üzere Pekin adına casusluk faaliyetleri yürüttü.

Öte yanda benzer korsan grupların Rusya, eski Sovyet ülkeleri, Kuzey Kore, İran ve bazı Batı Afrika ülkelerinde de faaliyet yürütüyor. Batılı uzmanlar Kremlin’i Rus firmaları ve çıkarları hedef alınmadığı müddetçe benzeri gruplara göz yummakla suçluyor.

Fidye yazılım saldırılarından geçen sene elde edilen kazanç yaklaşık 350 milyon dolara ulaşmıştı. Kripto para uzmanı Chainanalysis, bu işle ilgilenen çetelerin geçen sene gelirlerini 3 kattan fazla artırdığını açıkladı. Güvenlik uzmanları korsanların önümüzdeki süreçte daha yoğun bir şekilde sağlık sektörünü hedef almalarından endişe ediyor.