Etiket arşivi: Avrupa Parlamentosu

AB ülkeleri “ulusal güvenlik” bahanesiyle gazetecileri gözetlemek istiyor

AB ülkeleri "ulusal güvenlik" bahanesiyle gazetecileri gözetlemek istiyorAvrupa Medya Özgürlüğü Yasası (EMFA) ile ilgili görüşmelerde bazı Avrupa Birliği ülkeleri gazetecilerin güvenlik amaçlı gözetlenmesinden yana tavır ortaya koydu.

Avrupa Parlamentosunda (AP) devam eden müzakerelerde bazı AB hükûmetlerinin temsilcileri, güvenlik makamlarının gerekli görmesi hâlinde casus yazılım kullanımı da dâhil olmak üzere gazetecilerin ve kaynaklarının devlet tarafından izlenmesini istiyor.

Başta Fransa olmak üzere Almanya, Hollanda, Çek Cumhuriyeti, Lüksemburg ve Yunanistan hükûmetleri, gazetecilerin gözetlenmesine ve onlara karşı casus yazılım kullanılmasına “ulusal güvenlik” söz konusuysa izin verilmesini destekliyor.

AP’ye sunulan yasanın amacı, AB ülkelerindeki medya özgürlüğünü korumak, gazetecilerin ve medya kuruluşlarının bağımsızlığını ve ifade özgürlüğünü desteklemek ve medya sektöründe şeffaflığı artırmak.

Yasa, aynı zamanda medya kuruluşlarına karşı yapılan baskıların azaltılmasını ve gazetecilere yönelik saldırıların önlenmesini hedefliyor.

Başta Polonya, Macaristan gibi ülkelerde olmak üzere birçok AB ülkesinde ifade özgürlüğü gözle görülür bir şekilde tehlikeye girerken, yasanın uygulanması ve etkinliği konusunda yeni yasal düzenlemelerin getirilmesi amacıyla yapılan AB müzakereleriyse devam ediyor.

FRANSA VE DİĞER AB ÜLKELERİ 4. MADDENİN DEĞİŞMESİNİ TALEP EDİYOR

Söz konusu müzakerelerde ise eleştirel ve bağımsız habercilik için gazetecilerin kendilerini ve kaynaklarını, devlet yetkililerinin gözetimi de dâhil olmak üzere takipten koruyabilmesine olanak sağlayan, gazetecilere kaynaklarını açıklamaları için baskı yapılmasını, iletişimlerinin izlenmesini, bilgisayar ve telefonlarında casus yazılım kullanılmasını açıkça yasaklayan AB yasa taslağının 4. Maddesi tartışma konusu oldu.

27 AB hükûmeti temsilcilerinin kameralar önünde müzakere ettiği AB Konseyi’nde Fransız hükûmeti 4. maddenin tersine çevrilmesini talep etti. Gazetecilerin gözetlenmesine ve onlara karşı casus yazılım kullanılmasına, şayet “ulusal güvenlik” ile gerekçelendiriliyorsa gerçekten de izin verilmesi gerektiğini söyledi.

İki yıl önce Guardian, Le Monde ve Washington Post’un da aralarında bulunduğu medya kuruluşlarının ortaklaşa yürüttüğü bir soruşturma, çeşitli ülkelerdeki devlet aktörlerinin Pegasus casus yazılımını Macaristan ve başka yerlerdeki muhabirler de dâhil olmak üzere vatandaşlara karşı nasıl kullandığını ortaya koymuştu. 

Dünyayı sarsan siber casusluk skandalı: İsrailli Pegasus yazılımıyla yüzlerce gazeteci ve aktivist hedef alındı

Geçtiğimiz yıl Yunanistan’da, Predator casus yazılım teknolojisi aracılığıyla devlet tarafından hedef alındığı iddia edilen çok sayıda gazeteci olduğu ortaya çıkmıştı. 

Bunun dışında İspanya’da yetkililerin Katalan bağımsızlık hareketi hakkında haber yapan gazetecilere karşı casus yazılım kullandığı iddia edilmişti.

Bu ifşaatlara tepki olarak AB Parlamentosu konuyla ilgili özel bir araştırma komitesi kurdu ve devletin hangi istisnai durumlarda casus yazılım kullanabileceği yasalarda açıkça tanımlanana kadar casus yazılım satışının yasaklanmasını talep etti.

AB hükûmetlerinin, Parlamento’nun kaygılarını pek önemsemediği, Yetkili Konsey çalışma grubunun 17 Nisan tarihli Alman diplomatik raporuna göre Almanya, Hollanda, Çek Cumhuriyeti, Lüksemburg ve Yunanistan hükûmetleri, Fransa’nın 4. maddeye ulusal güvenlik istisnası getirilmesi talebini açıkça desteklemesiyle ortaya çıktı. 

GAZETECİLERDEN FRANSA’NIN TALEBİNE TEPKİ

Pek çok casusluk mağdurundan biri olan Yunan gazeteci Thanasis Koukakis, önerilen ulusal güvenlik muafiyetine tepkili. Koukakis, 2021 yazında Yunan bankası Piraeus’ta kara para aklama ve yolsuzluk üzerine araştırma yaparken Predator casus yazılımının akıllı telefonuna yüklendiğini fark etti. Daha sonra Koukakis, Yunan gizli servisinin de kendisini izlediğini öğrendi.

Koukakis, “Benim durumum, gazetecileri ve kaynaklarını tehdit etmek için ulusal güvenliği bahane olarak kullanmanın ne kadar kolay olduğunu gösteriyor.” ifadelerini kullandı. 

Avrupa Parlamentosu’nun Pegasus ve diğer casus yazılımlarla ilgili soruşturma komitesini yöneten Hollandalı Liberal Milletvekili Sophie in’t Veld, AB hükûmetlerinin Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası taslağında yaptığı son değişiklikleri bir “felaket” olarak değerlendirdi. 

Sophie in’t Veld, ulusal güvenlik kavramının “açık çek” işlevi görürken, aslında “net bir yasal çerçeveye” ihtiyaç duyulduğunu da sözlerine ekledi.

FRANSA’NIN TALEBİ KABUL EDİLEBİLİR

Alman sosyal demokrat ve Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Katarina Barley de gazeteciler ve avukatlar gibi koruma altındaki meslek mensuplarının da ciddi suçların işlenmesi hâlinde, izlenmesinin mümkün olması gerektiğini ifade etti. 

Barley, “Her zaman her bir vakada şüphe için somut gerekçeler olup olmadığını kontrol eden “bağımsız bir organ” olmalıdır. Ve elbette daha sonra izlemenin haklı olup olmadığı da kontrol edilmelidir. Başka önlemler alınmadan genel istisnalar kabul edilemez.” ifadelerini kullandı.

Nihai AB yasası için hem Konsey’in hem de Parlamento’nun onayı gerekecek. Söz konusu talebin katı bir yasal çerçeveye tabi tutulması öngörülürken bunun kesin olmadığı da iddialar arasında bulunuyor.

Komşuda casus yazılım skandalı: Yunan istihbarat şefi istifa etti!

Yunanistan’da muhalif siyasetçinin casus yazılımla dinlendiği ortaya çıkınca istihbarat şefi istifa etmek zorunda kaldı.

Başbakanlıktan yapılan açıklamada, yasal dinleme prosedürlerinde casus yazılımların usulsüz bir şekilde kullanıldığı ve bunun üzerine de İstihbarat Şefi Panagiotis Kontoleon’un istifasını sunduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca Başbakan Kyriakos Miçotakis’in istifayı kabul ettiği duyuruldu.

Gözetleme endüstrisinde casusluk skandalına rağmen talep patlaması yaşanıyor

Muhalefet partisi PASOK lideri Nikos Androulakis, geçtiğimiz hafta telefonunun casus yazılım Predator aracılığıyla dinlendiğini iddia ederek Yunanistan Yüksek Mahkemesi’ne başvurmuştu. Androulakis casus yazılımla takip edildiğini Avrupa Parlamentosu yetkililerinden öğrendiğini açıklamıştı.

SKANDALI AVRUPA PARLAMENTOSU’NUN HİZMETİ ORTAYA ÇIKARDI

Avrupa Parlamentosu daha önce İsrailli Pegasus casus yazılım skandalının ortaya çıkmasının ardından milletvekillerine telefonlarındaki casus yazılım durumunu kontrol etmeleri için özel bir hizmet sunmuştu.

Predator casus yazılımı bulaştırıldığı telefonda tehdit aktörlerinin kişisel verileri ele geçirmesine, görüntü ve ses kaydı yapmasına olanak tanıyor.

Yunan hükümeti ise söz konusu iddiaları reddetmiş ve casus yazılımın kullanılmadığını açıklamıştı.

Kuantum yarışı kızışıyor: AB 2025’e kadar kendi kuantum bilgisayarını üretecek

Dünyanın farklı yerlerindeki devletler ve Alphabet, IBM gibi şirketlerin kuantum bilgisayar üretme rekabetine Avrupa Birliği (AB) de katıldı. Kuantum bilgisayar geliştirme yarışında ‘Ben de varım’ diyen Birlik aynı zamanda 2030 yılına kadar kendi yarı iletkenlerini üretmeyi hedefliyor.

Digital Compass 2030 adı verilen plana göre, akıllı telefonlardan yüksek performanslı bilgisayarlara kadar internete bağlı her cihazın üretiminde anahtar bir öneme sahip yarı iletkenlerin AB tarafından üretilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. Özellikle ‘Kovid-19 salgınında AB’nin yarı iletkenlerin sağlanması konusunda AB dışı aktörlere ne kadar bağlı olduğunun farkına varması böyle bir planın hazırlanmasına ön ayak oldu’ değerlendirmesi yapılıyor.

Yarı iletkenlerin dünya üzerinde arzının talebe yetişememesi nedeniyle araç üreticileri zarar edeceklerini açıklamıştı.

Plana göre, AB 2030 yılı itibariyle dünyadaki yarı iletken üretiminin yüzde 20’sini karşılamayı amaçlıyor.

Tayvan’ın pandemiyi hackleyen Dijital Bakanı: Audrey Tang

KUANTUM BİR OYUN DEĞİŞTİRİCİ

AB planı kuantum teknolojilerine yatırım yapılmasını tavsiye ederken, bunun genom sıralaması ve yeni ilaçların geliştirilmesinde çok önemli olduğu ifadesine yer verdi. Raporda “Tavsiye edilen amacımız 2025 yılına kadar kuantum kapasitesine sahip ilk bilgisayarı üreterek 2030’a kadar üstün kuantum teknolojilerine sahip olmak.”

Planda aynı zamanda AB’nin kendi bulut altyapısına sahip olması ve 1 milyar dolar değerlemeye ulaşan start-upların (unicorn) sayısını iki katına çıkarmak da yer alıyor.

Komisyon tarafından hazırlanan planın Avrupa Parlamentosu ve AB ülkeleri nezdinde onaylanması gerekiyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Avrupa Birliği’nden kritik uyarı: Yapay zeka demokratik süreçleri etkileyebilir

Ekim 2020, Avrupa’nın yapay zekâ ve hukuk konusunda önemli adımlar attığı bir ay oldu. Bu adımlar hem Avrupa Birliği (AB) hem de Avrupa Konseyi tarafında görüldü. Avrupa Parlamentosu (AP), yapay zekâ tarafından etik, hukuki sorumluluk ve fikri mülkiyet alanlarında ortaya çıkan uzun vadeli fırsatları ve yasal zorlukları ele alan önerileri onayladı. Bu çerçevede Hukuk İşleri Komitesi, AB’nin yapay zekâyı en iyi şekilde düzenlerken yeniliğin, etik standartların ve teknolojiye olan güvenin nasıl artırılabileceğine ışık tutuyor.

Raporlardan biri, güvenlik, şeffaflık ve hesap verebilirliğin sağlanması, önyargı ve ayrımcılığın önlenmesi, sosyal ve çevresel sorumluluğun geliştirilmesi ve temel haklara saygı konularına odaklanıyor. Buna göre, AB Komisyonu yazılım, algoritmalar ve veriler dahil olmak üzere birlikte yapay zekâ, robotik ve ilgili teknolojileri geliştirirken, uygularken ve kullanırken uyulması gereken etik ilkeleri ve yasal yükümlülükleri özetleyen yeni bir yasal çerçeve oluşturmalı. Aynı zamanda ilerleyen dönemde oluşturulacak düzenlemeler, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli yol gösterici ilkelere göre yapılmalı:

  • insan merkezli ve insan yapımı bir yapay zeka,
  • güvenlik, şeffaflık ve hesap verebilirlik,
  • önyargı ve ayrımcılığa karşı koruma sağlama,
  • tazminat hakkı,
  • sosyal ve çevresel sorumluluk; ve gizlilik ve veri korumasına saygı.

Bir diğer rapor ise sorumluluğa ilişkin. Buna göre, yüksek riskli yapay zekâ sistemleri işletenleri ortaya çıkan herhangi bir zarardan kesin bir şekilde sorumlu kılan, geleceğe yönelik bir hukuki sorumluluk çerçevesi oluşturulmalı. Oluşturulacak net bir yasal çerçeve, işletmelere hukuki belirlilik sağlayarak yeniliği teşvik etmek, vatandaşları korurken ve tehlikeli olabilecek faaliyetlerden caydırarak yapay zekâ teknolojilerine olan güvenlerini artıracak. Kurallar sağlığa, fiziksel bütünlüğe, eşyaya zarar veren faaliyetler ile maddi kayıplara neden olan faaliyetler bakımından hem fiziksel hem de sanal ortamda kullanılan yapay zekâ için geçerli olmalı.

“FİKRİ MÜLKİYET HAKKI YALNIZCA İNSANDA OLMALI”

Kabul edilen diğer rapor ise yapay zekâ konusunda etkili bir fikri mülkiyet hakları sistemi (IPR) ve yenilikçi geliştiricileri korumak amacıyla AB’nin patent sistemi için koruyucu önlemlerin alınması gerektiği, bu yapılırken insan yaratıcılarının çıkarları veya birliğin etik ilkelerine aykırı olmaması gerektiği vurgulanıyor. AP üyeleri yapay zekâ destekli insan eserleri ile yapay zekâ yaratımlarını ayırt etmenin önemli olduğuna inanıyor ve yapay zekanın hukuki kişiliğe sahip olmaması gerektiğini belirtiyor. Bu bakımdan, fikri mülkiyet hakkı yalnızca insanda olmalı. https://www.europarl.europa.eu/news/en/press-room/20201016IPR89544/parliament-leads-the-way-on-first-set-of-eu-rules-for-artificial-intelligence

Söz konusu gelişmeler ışığında, Avrupa Birliği Komisyonu’nun düzenleme önerisinin önümüzdeki yılın başlarında yapılması bekleniyor.

“YAPAY ZEKA DEMOKRATİK SÜREÇLERİ ETKİLEYEBİLİR”

Avrupa Konseyi tarafında da yapay zekâ ve hukuk odaklı gelişmeler yaşandı. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) toplantısında aralarında Türkiye’den raporların da olduğu çeşitli raporlar sunuldu. https://pace.coe.int/en/pages/session-20201012 Bunlar;

  • Yapay zekânın demokratik yönetişim ihtiyacı
  • Algoritmik adalet
  • Yapay zekâ kullanımından kaynaklı ayrımcılığın önlenmesi
  • Beyin-bilgisayar ara yüzü: İnsan hakları konusunda yeni tehditler mi yeni haklar mı?
  • Sağlık hizmetlerinde yapay zekâ: tıbbi, hukuki ve etik zorluklar
  • İşgücü piyasası: Dost mu düşman mı?
  • Otonom araçlara hukuki yaklaşım

Raporlardan bazılarını özetleyecek olursak;

“Yapay zekânın demokratik yönetişim ihtiyacı” raporu, yapay zekânın demokrasi üzerindeki etkisine odaklanıyor. Yapay zekâ tabanlı teknoloji kullanımının demokratik kurumların ve süreçlerin işleyişini ve vatandaşların sosyopolitik davranışlarını etkileyebileceği ve etkilediği çeşitli yollara genel bir bakış sunuyor. Yapay zekâ kullanımının ve bunun Devletler ve Devlet kurumları ile büyük özel şirketler tarafından suiistimal edilme potansiyeli olduğu, bunun hak temelli demokrasilerimizin kurumları, süreçleri ve normları için gerçek bir tehdit oluşturduğu sonucuna varıyor. https://pace.coe.int/en/files/28723

 

Avrupa’da yapay zeka yarışı kızıştı: 5 ülkenin strateji karşılaştırması

 

“KİŞİSEL SAĞLIK VERİLERİNİN GÜVENLİĞİ DAHA FAZLA TARTIŞILMALI”

“Sağlık hizmetlerinde yapay zekâ: tıbbi, hukuki ve etik zorluklar” raporu, yapay zekânın temel etik ilkeleri etrafında geniş bir küresel fikir birliğine atıfta bulunuyor ve ilgili uluslararası kuruluşların, paydaşların ortak bakış açılarına dayalı olarak sağlık hizmetlerinde yapay zekâya ilişkin etik kılavuz geliştirmeye yönelik çalışmalar destekleniyor. Yapay zekâ hem bireylerin sağlığını hem de halk sağlığını iyileştirme konusunda büyük bir potansiyele sahip, ancak aynı zamanda bireysel hakları ve halk sağlığını yeni risklerle de karşı karşıya getirebiliyor. Yapay zekâ uygulamaları, onları düzenleyen yasal çerçeveden çok daha hızlı gelişim gösteriyor. Hassas kişisel sağlık verilerinin mahremiyeti ve siber güvenliği, bilgilendirmeye dayalı rıza ve paydaşların sorumluluğu için hukuki düzenlemelere ilişkin gereklilikler konusunda daha fazla tartışmaya ihtiyaç var. https://pace.coe.int/en/files/28737/html

“Otonom araçlara hukuki yaklaşım” raporu ise kısaca şunlara vurgu yapıyor: Yarı otonom araçların yollardaki sirkülasyonunun önümüzdeki yıllarda önemli ölçüde artması muhtemel ve bazı çevreler önümüzdeki on yıl içinde tamamen otonom olan araçların kullanıma sunulabileceğini düşünüyor. Bu gelişmeler, cezai ve hukuki sorumluluk, üreticilerin ve sigorta şirketlerinin yükümlülükleri ile karayolu taşımacılığının gelecekteki hukuki düzenlemelerine ilişkin sorular ortaya çıkarıyor. Bunlar aynı zamanda önemli etik ve mahremiyet endişeleri de doğuruyor. Beklenti, otonom araçların, insanlar tarafından kullanılanlara göre önemli ölçüde daha güvenli olacağı yönünde. Bu potansiyeli gerçekleştirmek için uygun düzenlemelere ihtiyaç duyulacak. Başlangıç noktası olarak, bu düzenleme yaşam hakkına tam saygıyı sağlamalı. https://pace.coe.int/en/files/28721/html

Avrupa tarafından yaşanan bu gelişmeler yakın zamanda yapay zeka konusunda bazı hukuki standartların belirleneceğine işaret ediyor.

 

Avrupa Parlamentosundan kritik şarj aleti kararı

Avrupa Birliğinin karar alma mekanizmasında ‘tavsiye merci’ olarak bulunan Avrupa Parlamentosu (AP), akıllı telefon gibi mobil cihazlara ortak bir şarj girişi belirlenmesi çağrısında bulundu.

Apple, Samsung ve Huawei gibi akıllı telefon üreticilerinin şarj girişleri birbirinden farklılık gösteriyor. Böylece firmalar sattıkları akıllı telefon ile birlikte verdikleri şarj aletine herhangi bir şey olması durumunda müşterileri kendilerine bağımlı kılıyor.

Brüksel’de toplanan AP Genel Kurulu, perşembe günü, elektronik cihazlara tek tip şarj girişi belirlenmesine yönelik karar tasarısını 582 kabul, 40 ret oyuyla kabul etti.

Şarj kablosu deyip geçmeyin, bilgisayarınız hackerların eline geçmiş olabilir

AMAÇ ELEKTRONİK ATIKLARI AZALTMAK

Tek tip şarj girişleri için standartların acilen belirlenmesi gerektiğine dikkat çekilen kararda, Avrupa Birliği Komisyonu’nun temmuz ayına kadar ilgili düzenlemeleri hazırlaması talep edildi.

Kararda, tüm mobil cihazlara ortak şarj girişinin zorunlu hale getirilmesi gerektiği, bunun elektronik atıkları da azaltacağı ifade edildi. Böyle bir düzenlemenin siber güvenlik açısından da etkileri olacağı tahmin ediliyor.

AP’nin aldığı kararların bir bağlayıcılığı bulunmazken Avrupa Birliği Komisyonu’na tavsiye niteliği taşıyor.