Etiket arşivi: Uygur Türkleri

Çin, Uygur Türklerinin her şeyini fişleyip geleceklerine karar veriyor!

Çin, Uygur Türklerinin her şeyini fişleyip geleceklerine karar veriyor!Çin’in toplama kamplarında tuttuğu yüzbinlerce Uygur Türk’ünü fişlediği ve geleceği hakkında kararlar aldığı ortaya çıktı.

BBC’nin haberinde yer alan belgelerde, Çin’in  Uygur Türkünün geleceğini nasıl belirlediğine ilişkin detaylar yer alıyor.

Çin’in batısındaki Şincan’dan 3 binden fazla kişinin kişisel bilgilerinin yer aldığı belgede, bu kişilerin günlük hayatlarına dair çok özel ayrıntılar da var. 137 sayfalık, birçok grafiğe de yer veren raporda yer alan kişilerin ne sıklıkla dua ettikleri, ne giydikleri, gün içinde kimlerle konuştukları ve aile bireyleriyle ilişkileri de yer alıyor. Çin ise yanlış bir şey yapmadığını, “terörle ve radikal dini gruplarla mücadele ettiğini” iddia ediyor.

Geçen yıl da Şincan bölgesinden bilgi sızdıran bir kişinin yeniden risk alarak belgeyi sızdırmasıyla tüm bilgiler açığa çıktı.

Belgelerden birinde, daha önce Çinli yetkililer tarafından gazetecilerin götürüldüğü, BBC’nin de gittiği kamplardan birinde kalan 311 kişinin geçmişleri, dini pratikleri, yüzlerce akraba, komşu ve arkadaşıyla kurduğu ilişkiler detaylı şekilde yer alıyor.

KAMPTA KALIP KALMAYACAKLARINA KARAR VERİYORLAR

Kamptan ayrılan bazı kişilerin de bilgilerinin ardından “geri getirilmeli” ya da “serbest kalabilir” kararı alındığı görülüyor. Örneğin 598 numaralı grafikte 38 yaşındaki Helçem isimli bir kadının, kamptan çıktıktan yıllar sonra yeniden gözaltına alınması kararı alınmış. Bunun için de tek bir sebep gösterilmiş: Yıllar önce başörtüsü takmıştı. Sadece pasaport başvurusu yaptığı için kampa alınmış olanlar da var. Buna göre Şincan’dan dışarı çıkmak isteyen Uygur Türklerine de “radikal” muamelesi yapılıyor. 66 numaralı grafikte, 34 yaşındaki Memettohti isimli bir kişinin “pratikte risk oluşturmadığı” halde sadece pasaport başvurusu yaptığı için kampa geri gönderildiği görülüyor. 28 yaşındaki Nurmemet’in de kampa yeniden alınmasının sebebi, “başka bir sorun olmadığı” belirtilerek şu sözlerle açıklanıyor: “Bir linke tıkladı ve bilmeden yabancı bir web sayfasına ulaştı.”

311 kişinin tümü, güney Şincan’daki Hotan şehrine yakın, nüfusunun yüzde 90’ının Uygur Türkü olduğu Karakaş ilçesinde yaşıyor.

Çin son yıllarda bölgeye ülkedeki baskın etnik grup olan Hanlardan milyonlarca insan yerleştiriyor. Bu da bölgede gerilime yol açıyor. Bu gerilim sonucunda zaman zaman şiddet olayları yaşanıyor ve Çin’in bu olaylara tepkisi sert oluyor.

Bu yüzden yalnızca Uygur Türkleri değil, Şincan’daki diğer Müslüman azınlıklar olan Kazaklar ve Kırgızlar da benzer şekilde gözaltına alınıyor.

Yapay zekayla Uygur Türklerinin duygularını bile takibe aldılar

2017 başında kamplara yerleştirme programı başladığında, “köy merkezli çalışma grupları” olarak bilinen Komünist Parti’ye bağlı bazı işçiler Uygur toplumuyla ilgili de bir tarama yapmıştı.

Her bir üye bir grup Uygur Türkü için görevlendirildi. Bu üyeler, kendisine verilmiş Uygur Türkü ailelerle tanıştı, evlerine girip çıktı ve günlük pratikleriyle ilgili, evdeki “dini atmosferle” ilgili, örneğin evde kaç kutsal kitap bulunduğuna dair notlar aldı.

Sosyal çevreleri ve hangi aile üyeleriyle görüştükleri de bu notlara girdi. Ardından görüştükleri her bir kişinin geçmişi, ne sıklıkla dua ettikleri, daha önce kampa alınıp alınmadıkları veya hiç yurt dışına çıkıp çıkmadıklarına dair bilgiler araştırılıp notların devamına ekleniyor.

Bu 311 kişilik listedeki herkesin yurt dışında yaşayan bir akrabası var. Bu da “potansiyel sadakatsizlik” belirtisi olarak görülüyor ve bu kişilerin tümü, sadece bu gerekçeyle de olsa kamplara gönderiliyor.

İŞÇİLERİN KİŞİSEL VERİLERİ OPERASYON PLATFORMUNA YÜKLENİYOR

Yusuf isimli 65 yaşındaki bir adamın da iki kızının 2014 ve 2015’te başörtüsü ve burka taktığı, oğlunun da siyasal İslam eğilimi olduğu yazılıyor. Ailesiyle ilgili şüphelerden dolayı Yusuf’un “kamptaki eğitiminin devam etmesine” karar veriliyor.

İşçilerin topladığı bilgiler Şincan’ın geniş veri sistemi olan “Bütünleştirilmiş Birleşik Operasyon Platformu”na da (IJOP) yüklenmiş.

IJOP, bölgedeki kamera kayıtlarına ve polislerin yaptığı gözlemlere de yer veriyor. Her vatandaşın yüklemesinin zorunlu olduğu bir mobil casus yazılımdan elde edilen bilgiler de var.

Çin’in Şincan’daki politikaları üzerine çalışan, dünyanın önde gelen uzmanlarından Dr. Adrian Zenz, IJOP’ta toplanan bilgilerin “köy merkezli çalışma gruplarına” bir cep telefonu bildirimiyle gönderilerek belirli bir kişinin incelenmesini isteyebileceklerini söylüyor.

Yapay zekayla Uygur Türklerinin duygularını bile takibe aldılar

Çin’de duygu analizi için kullanılan bir yapay zeka duygu tanıma teknolojisinin Uygur Türkleri üzerinde denendiği ortaya çıktı.

BBC’ye konuşan bir yazılım mühendisi, bölgedeki polis merkezlerine bu sistemleri yerleştirdiğini öne sürdü. İddiaya ilişkin kanıtları gören bir insan hakları savunucusu, uygulamanın “şoke edici olduğunu” söyledi.

Londra’daki Çin Büyükelçiliği iddialara doğrudan yanıt vermezken tüm etnik grupların siyasi ve sosyal haklarının koruma altında olduğunu ifade etti. Sincan’da çoğu Müslüman yaklaşık 12 milyon Uygur Türkü yaşıyor.

Bölgedeki Uygurlar, her gün gözetim altında tutuluyor. Bölgede çok sayıda Çin’in “yeniden eğitim kampları” olarak adlandırdığı tartışmalı kamplar da bulunuyor. İnsan hakları kuruluşları bu merkezleri “ıslahevleri” olarak tanımlıyor ve buralarda bir milyondan fazla kişinin tutulduğu tahmin ediliyor.

Mühendis, Panorama programına, duygu tanıma sisteminin yerleştirildiğini iddia ettiği, beş tutuklu Uygur’un fotoğrafını gösterdi ve “Çin hükümeti Uygurları, laboratuvarlardaki fareler gibi bazı deneyleri için denek olarak kullanıyor.” dedi.

YALAN MAKİNESİNE BENZEYEN BİR TEKNOLOJİ

Mühendis, bölgedeki polis merkezlerine kameraları yerleştirme göreviyle ilgili de “Deneklere 3m mesafeye duygu tespit kamerası yerleştirdik. Yalan makinesine benziyor ama daha ileri bir teknoloji.” diye konuştu.

Çin genelindeki polis merkezlerinde “yaygın olarak bulunan dizginleme sandalyelerinin” kullanıldığını ifade eden mühendis, “Bilekleriniz metal bağlarla kilitleniyor, aynısı ayak bileklerinize de yapılıyor” diye devam etti.

Mühendis, yapay zeka sistemlerinin yüz ifadeleri ve deri gözeneklerindeki dakikalık değişimleri bile tespit ve analiz edebildiğine ilişkin kanıtlar da gösterdi.

Daire grafiği Mühendisin iddialarına göre yazılımlar daire grafikler yaratıyor ve grafikteki kırmızı alanlar zihnin olumsuz veya huzursuz hissettiği anları yansıtıyor. Mühendis, yazılımın “güvenilir kanıt olmadan hükme varılma amaçlı kullanıldığını” iddia etti.

Çin Apple zafiyeti ile Uygur Türklerini hedef aldı

Londra’daki Çin Büyükelçiliği, bölgede duygu tanıma yazılımının kullanılıp kullanılmadığıyla ilgili sorulara yanıt vermedi ama şu açıklamayı yaptı: “Sincan’daki bütün etnik grupların siyasi, ekonomik, sosyal hakları ve dini özgürlükleri tamamen güvence altındadır. İnsanlar, etnik geçmişlerine bakmaksızın uyum içinde yaşıyor ve kişisel özgürlüklerine herhangi bir kısıtlama olmadan istikrarlı ve huzurlu bir hayatın keyfini çıkarıyor.”

TEDİRGİNLİK SUÇLULUK EMARESİ OLARAK GÖRÜLÜYOR

Kanıtlar, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Çin Direktörü Sophie Richardson’a da gösterildi. Richardson, “Bunlar çok şok edici bulgular. Daire grafiğine indirgenen insanlar, zorlayıcı şartlar, olağanüstü bir baskı altında ve tedirginlik içinde olan insanlar. Bu da suçluluk emaresi olarak değerlendiriliyor, bunun çok sorunlu olduğunu düşünüyorum.” dedi.

Colorado Üniversitesi’nden Darren Byler’a göre Uygur Türkleri, yerel bölge yetkililerine düzenli olarak DNA örnekleri vermek zorunda kalıyor, dijital taramalardan geçiriliyor ve çoğu hükümetin geliştirdiği, rehber ve mesajlar dahil birçok veriyi toplayan, cep telefonu uygulamasını indirmeye zorlanıyor.

Byler, “Uygur hayatı artık veri oluşturmaktan ibaret. Herkes cep telefonunun yanında taşınması zorunlu bir şey olduğunu biliyor. Taşımazsanız gözaltına alınabilirsiniz, takip edildiğinizi biliyorlar. Kaçış yokmuş gibi hissediyorlar.” dedi.

1984’ÜN YAZARI “ORWELL BİLE HAYAL EDEMEMİŞTİR”

IPVM’den Conor Healy sistemi şöyle anlattı: “Her bir birey için hükümet kişisel bilgileri, siyasi faaliyetlerini, ilişkilerini topluyor… bu kişinin davranışlarının anlaşılması, ne tür bir tehdit oluşturabileceğinin tespit edilmesi için her türlü veriyi topluyor. “Her türlü muhalefeti imkansız kılıyor ve hükümete vatandaşlarının davranışlarıyla ilgili gerçek tahminler yaratıyor. Bir hükümetin bu tür analizler yapma kapasitesine sahip olacağını George Orwell bile hayal edememiştir.” Huawei, “Bir Kişi, Bir Dosya” sisteminin teknoloji gelişimine dahil olup olmadığı sorusuna doğrudan yanıt vermedi ama şirketin hükümetten bağımsız faaliyet gösterdiğini yineledi.

Çin Apple zafiyeti ile Uygur Türklerini hedef aldı

Verilerin çoğu “Entegre Ortak Operasyonlar Platformu” adı verilen bilgisayar sistemi içinde toplanıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu sistemin şüpheli davranışları tespit ettiğini söylüyor. Richardson sistemle ilgili şunları söyledi: “Sistem, onlarca farklı yasal davranış türleri hakkında bilgi topluyor. Buna, ön kapı yerine arka kapıdan çıkmak, kendilerine ait olmayan bir arabaya yakıt koymak da dahil. Yetkililer şimdi insanların evlerinin dış kapılarına QR kodu yerleştiriyor. Böylece, evde kimin bulunması gerektiğini, kimin bulunmaması gerektiğini kolayca öğrenebiliyorlar.”

TEKNOLOJİ BİREYLERİ ETNİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE AYIRT EDEBİLİYOR

ABD merkezli araştırma grubu IPVM, Çinli teknoloji şirketlerinin patentlerinde, Uygurların tespiti için özel olarak tasarlanan yüz tanıma ürünlerine ilişkin kanıtlara ulaştıklarını öne sürüyor. Huawei ve Çin Bilim Akademisi’nin Temmuz 2018’de yaptığı bir patent başvurusundaki yüz tanıma ürünü için, bireyleri etnik özelliklerine göre ayırt edebilme özelliği bulunduğu belirtiliyor.

Huawei ise grubun araştırmasına yanıt olarak “teknolojinin, toplumun herhangi bir üyesine ayrımcılık veya baskı amaçlı kullanılmasını onaylamadıklarını” söyledi ve faaliyetlerinin “hükümetten bağımsız olduğunu” ifade etti.

Şirket, “insanların güvenliğini sağlamaya yardım etmeyi amaçlayan ürünler ve hizmetler sunduklarını” söyledi ve İngiltere dahil faaliyet gösterdikleri “her pazarın yasalarına, düzenlemelerine uyduklarını” ifade etti.

Çin’in Londra Büyükelçiliği ise BBC’ye açıklamasında daha sert bir karşılık verdi ve “Uygurları analiz etme özelliği bulunan herhangi bir sözde yüz tanıma teknolojisi diye bir şey kesinlikle yoktur.” ifadelerini kullandı.

Dünya genelindeki yaklaşık 800 milyon gözetim kamerasının yarısının Çin’de bulunduğu tahmin ediliyor.

Kaynak: BBC Türkçe

Çin Apple zafiyeti ile Uygur Türklerini hedef aldı

Apple cihazlarına yönelik bir zafiyetin kullanıldığı siber saldırı yöntemi, Çin‘in Uygur Türklerine yönelik casusluk faaliyetlerinde çok önemli bir silaha dönüştü.

ABD’li yetkililer, yöntemin ülkenin en iyi hack yarışmasında geliştirildiğini iddia ediyor. Saldırıyı ayrıntılı bir şekilde analiz eden ABD istihbaratı konuyla ilgili olarak Apple’ı bilgilendirdi. 

Mart 2017’de, Çin’den Vancouver’a gelen bir grup hacker’ın tek bir hedefi vardı: Dünyanın en popüler teknolojilerindeki gizli zafiyetleri bulmak. Hedefte, Google’ın internet tarayıcısı Chrome, Microsoft’un Windows işletim sistemi ve Apple’ın iPhone’u bulunuyordu.  Ancak bahsi geçen işlem, herhangi yasadışı bir unsur içermiyordu. Bu kişiler, dünyanın en prestijli hack yarışmalarından biri olan Pwn2own’un katılımcılarından sadece birkaçı idi.

Dünyanın dört bir yanından seçkin bilgisayar korsanlarını 0-day olarak bilinen ve daha önce keşfedilmemiş zafiyetleri ortaya çıkarmaları halinde büyük miktarlarda para ile ödüllendiren Pwn2own yarışmasının 10. yıldönümüydü.  Herhangi bir güvenlik açığı bulunduğunda, detaylar ilgili şirketlere bildiriliyor ve bunları düzeltmeleri için bu şirketlere zaman veriliyor. Hacker de ödülünü alıp yoluna devam ediyor.

ÇİNLİ GÜVENLİK DEVİ: HACKERLARIN BAŞARISI ÜLKEDE DEĞERLENDİRİLMELİ

Çinli hackerlar yıllardır Pwn2Own gibi etkinliklerde en başı çektiler ve bu yolla milyonlarca dolar ödül kazandılar. Ancak 2017’de bu durum son buldu. 

Zira o dönem, Çin’in en önemli teknoloji firmalarından siber güvenlik devi Qihoo, 360’ın milyarder kurucusu ve CEO’su beklenmedik bir açıklama yaparak hackerlık yarışmalarına katılmak için yurtdışına giden Çin vatandaşlarını eleştirdi.

Uygur Türklerine sokakta da rahat yok: Huawei’den Uygurları tespit eden teknoloji için patent başvurusu

Zhou Hongyi, Çin Haber Sitesi Sina’ya verdiği röportajda bu tür etkinliklerde iyi performans göstermenin sadece “hayali” bir başarıyı temsil ettiğini söyledi. Çinli hackerların denizaşırı yarışmalarda güvenlik açıklarını ortaya çıkarmasına tepki gösteren Hongyi aksine hackerların ve sahip oldukları bilgilerin, yazılım güvenlik açıklarının gerçek öneminin ve “stratejik değerinin” anlaşılabilmesi için “Çin’de kalması” gerektiğini savundu. 

TİANFU KUPASI, ÇİN’İN EN BÜYÜK VE EN PRESTİJLİ BİLGİSAYAR KORSANLIĞI YARIŞMASI 

Çok geçmeden, Çin hükümeti siber güvenlik araştırmacılarının denizaşırı hacker yarışmalarına katılmalarını yasakladı. Sadece birkaç ay sonra da, Çin uluslararası yarışmaların yerini alacak olan kendi yarışmasını ilan etti. Tianfu Kupası olarak bilinen yarışma, katılımcılara bir milyon dolara kadar para ödülü sunuyor. 

Yarışmanın açılışı Kasım 2018’de gerçekleştirildi. 200 bin dolar değerindeki en büyük ödül ise, en yeni ve en güncel iPhone’ların bile kontrolünün kolayca ve güvenli bir şekilde ele geçirilmesine izin veren olağanüstü bir güvenlik açığını ortaya çıkaran Qihoo 360 araştırmacısı Qixun Zhao’ya verildi. Zhao, iPhone’ların işletim sisteminin çekirdeğinde, bir zayıflık buldu. Sonuç? Bir saldırgan, Qixun’un kötü amaçlı kodunu içeren bir web sayfasını ziyaret eden herhangi bir iPhone’u ele geçirebiliyor. Bu aslında, suç örgütlerine veya hükümetlere çok sayıda insana casusluk yapma fırsatı veren ve piyasada milyonlarca dolara satılabilecek bir hack türü. Qixun buna “Kaos” adını verdi.”

APPLE GÜNCELLEME YAYINLADI

İki ay sonra, Ocak 2019’da Apple, kusuru gideren bir güncelleme yayınladı. Aynı yılın ağustos ayında Google, “iPhone’lardaki güvenlik açıklarından kitlesel olarak faydalanılması” olarak nitelendirdiği bir hackleme kampanyasına dair önemli bir analiz yayınladı. Google araştırmacıları, gerçek dünyada kullanılan saldırılar ile Kaos arasındaki benzerliklere dikkat çekerek önemli bir tespite imza atmışlardı.  Ancak atladıkları bir şey vardı: Kurbanların ve saldırganların kimlikleri. Bu da Uygur Müslümanları ve Çin hükümetine denk geliyordu.

ÇİN’İN UYGURLARI GÖZETLEME FAALİYETLERİNİN EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ HACKERLAR

Çin, yaklaşık yedi yıldır Uygur halkına ve Batı Sincan eyaletindeki diğer azınlık gruplarına karşı insan hakları ihlalleri gerçekleştirmekte. Pekinli yetkililer Çin’in “terörizm ve aşırıcılıkla” mücadele ettiğini belirtirken Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkeler eylemleri soykırım olarak nitelendiriyor. Öte yandan Uygur halkına yönelik suiistimallerde hackleme kampanyalarından da büyük ölçüde faydalanılıyor.

Bu hackleme kampanyaları Çin sınırlarını aşıp sınırötesindeki Uygurlara kadar uzanmış durumda.  Gazetecileri, muhalifleri ve Pekin’in yeterli derecede sadakat göstermediğinden şüphelendiği kişilere kadar uzanan çok geniş kapsamlı bir operasyona işaret ediliyor.  

Uygur Türklerine sokakta da rahat yok: Huawei’den Uygurları tespit eden teknoloji için patent başvurusu

Google’ın araştırmacılarının saldırıları fark etmesinden kısa bir süre sonra, medyaya yansıyan raporlar da aradaki bağlantıya dikkat çekiyordu: Kaos adı verilen güvenlik açığı istismarını kullanan kampanyanın hedefleri Uygur halkıydı ve bilgisayar korsanları da Çin hükümetiyle bağlantılıydı. Apple, saldırının iki ay içinde gerçekleştiğini doğrulayan bir blog yazısı yayınladı: Bu, Qixun’un Tianfu Kupası’nı kazandıktan hemen sonra başlayan ve Apple düzeltmeyi yayınlayana kadar uzanan döneme işaret ediyordu.  Apple, Çin’deki Uygur Müslümanlarının son iPhone hack kampanyasında hedef alındığını söyledi. 

MIT Technology Review, Amerika Birleşik Devletleri istihbaratının Uygurlara karşı kullanılan Kaos isimli güvenlik açığı istismarını tespit ettiğini ve Apple’ı bilgilendirdiğini öğrendi. Öte yandan hem Apple hem de Google haber hakkında yorum yapmayı reddediyor.

Amerikalılara göre Çinliler Qihoo’nun Zhou Hongyi tarafından ortaya konan “stratejik değer” planını takip ediyor. Ayrıca Tianfu Kupası’nın önemli bir hacki ortaya çıkardığı ve güvenlik açığı istismarının hızla Çin istihbaratına teslim edildiği ve bunun da daha sonra Uygurları gözetlemek için kullanıldığı ileri sürülüyor. Qihoo 360 ve Tianfu Kupası konuyla ilgili yorum yapmaktan kaçınıyor. 

Çin, Uygur Türkleri’ni Gözetlemenin Yeni Yolunu Buldu: Sahte Türk haber siteleri kuruyorlar

Facebook’un Çin menşeli bir casusluk kampanyasına yönelik soruşturması, aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerde yaşayan Uygur topluluğunun gözetlendiğini ortaya çıkardı. Saldırıda adı geçen hacker grubunun Türk ve Uygur haber sitelerini taklit eden sahte web siteleri aracılığıyla siber saldırılar gerçekleştirdiği biliniyor. 

Geçtiğimiz çarşamba günü Facebook, başta Türkiye, Avustralya, Kanada, Kazakistan, Suriye ve ABD olmak üzere Çin dışındaki ülkelerde yaşayan Uygur topluluğunu hedef alan bir siber casusluk operasyonu tespit ettiklerini açıkladı.  Facebook, siber faaliyetlerin Uygurları hedef alma noktasında kötü bir şöhrete sahip olan Çinli hacker grubu “Evil Eye” kökenli olduğunu belirtti. 

2020’in ortalarında Facebook, kendi hizmetlerine yönelik gerçekleştirilen saldırılarla ilgili az da olsa kanıt bulmuştu. Bu kanıtlar; öğrenciler, aktivistler, gazeteciler ve potansiyel kurbanlarla iletişim kurmaya ve onlarla zararlı linkler paylaşmaya çalışan ve küresel Uygur topluluğunun üyeleri gibi davranan hesapları içermekteydi.  Facebook araştırmacıları, bu kanıtların peşinden giderek Evil Eye’ın zararlı yazılımları yaymak ve Uygur Türklerinin faaliyetlerini izlemeyi içeren daha geniş kapsamlı faaliyetlerine ulaştı. 

HEDEFTE UYGURLARIN OLDUĞUNDAN EMİN OLMAK İÇİN BÜYÜK ÇABA SARFEDİYORLAR

Facebook’un siber casusluk soruşturmalarının başında bulunan Mike Dvilyanski, ”Bunu hedefi son derece belli olan bir operasyon olduğunu görüyoruz.” açıklamasında bulundu ve ekledi:  “Belirli azınlık topluluklarını hedefe almışlar ve bu faaliyetin hedeflerinin coğrafi konum, konuştukları diller veya kullandıkları işletim sistemleri gibi belirli kriterlere uyduğundan emin olmak için sıkı kontroller gerçekleştirmişler.”

Earth Empusa ve PoisonCarp olarak da bilinen hacker grubu, Uygurlara yönelik gerçekleştirilen acımasız siber saldırılarla biliniyor. Grubun imza attığı son saldırısı 2019’da başladı ve Çin’in Kovid-19 kısıtlamalarına gittiği 2020’nin başlarında hız kazandı.

HABER SİTELERİNİ TAKLİT EDEREK ZARARLI YAZILIM DAĞITIYORLAR

Facebook, Evil Eye’ın hedeflere ulaşma noktasında sergilediği çok sayıda yaklaşım tespit etmiş durumda. Grup, popüler Uygur ve Türk medya kuruluşlarını taklit eden sahte web siteleri oluşturdu ve bunlar aracılığıyla kötü amaçlı yazılım dağıttı. Ayrıca, yurt dışında yaşayan Uygurların güvendiği bir takım yasal web sitelerini hackleyerek kötü amaçlı yazılımları yaymak için kullandılar. 

Çinli hackerlar, Uygurları takip etmek daha önce de Watering Hole adı verilen saldırı tekniğini kullanmışlardı. Watering Hole, popüler bir web sitesinin hacklenmesi ve buraya gelen ziyaretçilerin zafiyetlerinden faydalanarak ziyaretçilerin hesaplarına sızılmasını öngören bir saldırı.

“Uygurların toplandığı kamplarda gözetim sistemi kurdu” iddiası Huawei’nin başını derde soktu

Araştırmacılar ayrıca, topluluk odaklı klavye, sözlük ve dua uygulamaları gibi Uygurların sıklıkla kullandığı uygulamaların popüler kaynaklarına benzeyecek şekilde oluşturulmuş sahte Android Uygulama mağazalarını da tespit etti. Bu kötü amaçlı uygulama mağazaları, ActionSpy ve PluginPhantom olarak bilinen iki Android kötü amaçlı yazılım kanalıyla casus yazılım dağıttı.

Siber casusluk Araştırma Ekibi, Evil Eye’ın operasyonlarında kullanılan kötü amaçlı Android yazılımlarının kaynağının Beijing Best United Technology Co. Ltd. ve Dalian 9rush Technology Co. Ltd. adlı  iki yazılım geliştirme şirketine kadar uzandığını keşfetti.  Facebook, tehdit önleme platformu Fireeye’nin araştırmasının bu bağlantıların keşfine katkıda bulunduğunu açıklarken Evil Eye ile Çin Hükümeti arasında bir bağlantı olduğuna dair resmi bir açıklama yapmadı. 

ÇİN HÜKÜMETİ İLE BAĞLANTILI OLDUKLARI DÜŞÜNÜLÜYOR 

Facebook’un Güvenlik Politikası Başkanı Nathaniel Gleicher, “Söz konusu operasyona ilişkin zararlı yazılım geliştirme şirketlerine net bağlantıları ve saldırılara dayalı coğrafi ilişkilendirmeyi görebiliyoruz, ancak operasyonun arkasında kimin olduğunu kanıtlayamıyoruz.” diyor.

Fireeye’a bağlı Mandiant Tehdit Önleme Analiz Direktörü Ben Read ise yaptığı açıklamada, “Bu operasyonun, Uygur azınlığı siber casusluk faaliyetleri ile sık sık hedef alan Çin hükümetini desteklemek için gerçekleştirildiğine inanıyoruz. Aynı hackerların, Çin hükümetinin Hong Kong’daki Tibetliler ve aktivistler gibi rejim için tehdit olarak görülen diğer grupları da hedef aldığı biliniyor.” ifadelerini kullanıdı.

Araştırmacılar grubun faaliyetlerini mümkün olduğunca gizlemeye özen gösterdiğini ve bazı durumlarda cihazları casus yazılım yerleştirmeden önce potansiyel hedefleri değerlendirmek için büyük çaba sarf ettiğini vurguluyor. Örneğin, iOS kötü amaçlı yazılım dağıtımı söz konusu olduğunda, saldırganların hedefin gerçekten Uygur topluluğunun bir üyesi olduğundan emin olmak için IP adreslerine, tarayıcılarına, işletim sistemlerine ve bölge ve dil cihaz ayarlarına bakmak da dahil olmak üzere tüm potansiyel hedeflere dair teknik bir değerlendirme yaptıkları biliniyor.

Gleicher, birçok casusluk kampanyası gibi, bu operasyonun da hedefi oldukça belli bir saldırı olduğunu, söz konusu topluluğu hedef aldıklarından emin olmak istediklerini ifade etti.  

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Çin’in veri tuzağı: Kovid-19 laboratuvarları

Uygur Türklerini sokakta tespit eden teknoloji için Çin’li şirket Huawei’nin patent başvurusunun ortaya çıkmasının ardından, Pekin yönetimi bir başka kişisel veri ihlaliyle gündeme geldi.

Geçtiğimiz yıl Kovid-19 vakaları tırmanışa geçtiği sırada, Çinli bir şirket bazı ABD eyaletleriyle  iletişime geçerek, test laboratuvarları kurmayı teklif etmişti. Beijing Genomics Institute, (Pekin Genomik Enstitüsü) adlı şirket, muhtemelen bu yolla test edilenlerin DNA’sına erişmeyi planlıyordu. 

Çinli firmanın dile getirdiği şey, oldukça yeni olan bir virüse karşı kendi test laboratuvarlarını kurma noktasında hareket eden eyaletler için cazip bir teklifti. Ancak ABD Ulusal Güvenlik yetkilileri, Çin’in Amerikalılar hakkında toplanan kişisel verileri kullanabileceğine dair endişeleri gerekçe göstererek eyaletlerden teklifi reddetmelerini istedi. 

Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Dairesi’ne bağlı Ulusal Karşı İstihbarat ve Güvenlik Merkezi Başkanı Mike Orlando, “Ortaklarımızı ve kamuoyunu Çinlilerin teklif ettiği bu testlere ilişkin riskler olduğu konusunda bilgilendirdik ve kendilerinden bu testi yaptırmamalarını istedik.” dedi. Orlando, bilgisi dahilinde tüm eyaletlerin bu teklifi geri çevirdiğini ifade etti. 

ÇİN 18 ÜLKEDE KOVID TEST LABORATUVARI KURUP, DNA TOPLUYOR

Öte yandan, genomik araştırma sektöründe önemli bir küresel oyuncu olan Pekin Genomik Enstitüsü’nün, en az 18 ülkede laboratuarlar kurduğu ve 180 ülkeye Kovid test kitleri sağladığı bildirildi. Bazı durumlarda, şirket Çin elçilikleri ile iş birliği içinde test malzemelerini bağışladığı da gelen bilgiler arasında.

Çin, ABD ve başka yerlerde biyoteknoloji şirketleri rutin DNA verilerini toplayıp bunları dünya çapında fayda sağlayabilecek modern ilaçlar geliştirme noktasında kullanıyorlar. 

UYGUR TÜRKLERİNİ DE DNA İLE TAKİP EDİYORLAR

Çinli şirket de, faaliyet gösterdiği ülkelerdeki mevcut tüm yasalara uyduğunu ileri sürüyor. Ancak insan hakları grupları, Çin hükümetinin Çin’in batısındaki kamplarda gözaltında tutulan Uygur Türklerini takip etmek gibi güvenlik amaçlarıyla DNA testini kullandığını iddia ediyor.

“Uygurların toplandığı kamplarda gözetim sistemi kurdu” iddiası Huawei’nin başını derde soktu

New York Times’ın geçen yıl verdiği bir habere göre, Çin polisi, nüfusun en çok suç işlemeye meyilli kısmını takip etmeye yardımcı olması için ülkedeki erkek nüfusundan (yaklaşık 700 milyon olan) DNA örnekleri toplamak için çalışıyor.

ABD’li yetkililer, Çinli şirketlerin DNA toplamasının, şeffaf ve yasal olarak yapılsa dahi, ABD vatandaşları hakkında milyonlarca kaydı elde etmeye yönelik kapsamlı bir çabanın parçası olarak görülmesi gerektiğini ekliyor. Yetkililer ayrıca Çinliler tarafından gerçekleştirilen birçok girişimin ABD yasalarını ihlal ettiğini söylüyor.

KİŞİSEL VERİ TOPLAMANIN ARDINDA CASUSLUK FAALİYETLERİNİ DESTEKLEME MOTİVASYONU VAR

Ulusal Güvenlik Ajansı’nda görev yapan “Siber Mahremiyet: Verileriniz Kimlerin Elinde ve Neden Dikkat Etmelisiniz?” adlı kitabın yazarı April Falcon Doss, “Birçok Amerikalının verilerinin güvenliği muhtemelen Çin hükümetinin siber istihbarat birimleri ve Çin askeri istihbaratı tarafından ihlal edildi.” diyor. Falcon Doss, Çin’in ekonomisini güçlendirmek, teknolojisini ilerletmek ve casusluk faaliyetlerini desteklemek için çeşitli nedenlerle büyük ölçekte ayrıntılı kişisel bilgiler topladığını söylüyor ve ekliyor: “Çin, yapay zekada hakimiyet elde etmeye yönelik girişimlerini stratejik hedeflerinden biri olarak belirlemiş durumda.” 

Öte yandan ABD ve Çin’in agresif bir şekilde birbirlerine karşı casusluk faaliyetleri gerçekleştirdiği biliniyor.  Çin’in son yıllarda artan oranda Amerikalılar hakkındaki kişisel verileri takip etmesi bu rekabetin çarpıcı bir özelliği olarak dikkati çekiyor. 

EQUIFAX VE MARRIOTT’TAN DA VERİ ÇALDILAR

2014’ten bu yana, Çin büyük çapta veri hırsızlığı içeren bir dizi siber suç vakalarıyla suçlanıyor.  Bunlar arasında kredi ajansı Equifax (145 milyon bilgi), otel zinciri Marriott (400 milyon), Sağlık Sigortası Anthem (78 milyon) ve ABD Personel İdare Ofisi’nden (21 milyon) elde edilen parmak izi ve güvenlik soruşturması gibi kişisel veriler yer alıyor. Adalet Bakanlığı, bu ve diğer vakalara ilişkin olarak çok sayıda Çin vatandaşına dava açtı, ancak bunların çoğunun Çin’de ve ABD kolluk kuvvetlerinin erişemeyeceği bir yerde bulunduğu biliniyor. Sanıklardan bazıları ise Çin ordusunda görev yapıyor.

Çin ise söz konusu siber saldırılarla ilgili iddiaları kabul etmiyor. Öte yandan Pekin, büyük çapta veri toplama ve bu bilgileri ayıklama noktasında yapay zeka kullanmada dünya lideri olmak istediğini reddetmiyor.

2020’nin en büyük hack olayı FireEye saldırısıyla ilgili bilmeniz gereken 8 şey

ÇALINAN VERİLERLE AMERİKAN İSTİHBARAT AJANLARI HAKKINDA BİLGİ TOPLANABİLİR

Amerikalı yetkililer, Çin’in hacklenmiş verileri ne ölçüde kullanabildiğini tam olarak belirlemenin zor olduğunu belirtiyorlar. Ancak olasılıkların sınırsız olduğu konusunda hemfikirler. Eski Başkan Barack Obama yönetimindeki Ulusal Güvenlik Ajansı Direktörü Emekli General Keith Alexander, bu durumun onlara Amerikalıların kim olduğuna dair büyük erişim sağladığı görüşünde. Örneğin, Personel İdare Ofisinden elde edilen kayıtlar, Çin’in ABD istihbarat subaylarını tanımlamasına yardımcı olacak nitelikte. Equifax’tan elde edilen kredi bilgileri ise, maddi  sorunları olan ve mali yardım karşılığında Çin için casusluk yapmaya hazır olabilecek kişileri tespit edebilir. 

ABD ve Çin, 2015 yılında hiçbir hükümetin diğer ülkedeki özel şirketlerden fikri mülkiyet hırsızlığı yapmayacağını öngören bir anlaşma imzalamıştı. Ancak Alexander, bu anlaşmanın Çin’in ABD şirketlerini hacklemesi üzerinde sadece sınırlı bir etkisi olduğunu düşünüyor. Amerikan teknolojisi ve verilerine yönelik devam eden hırsızlığın Çin’e büyük bir ekonomik güç sağladığını düşünen Alexander, bunun ABD’ye büyük zarar verdiğini söyleyerek ekliyor: “Çin, bu ekonomik motoru ateşlemek için fikri mülkiyete erişime ihtiyaç duyuyor. Bu hırsızlık, tarihteki en büyük servet transferidir.”

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz