Etiket arşivi: Kripto Savaşları

İki yıl sonra ortaya çıktı: Apple, uçtan-uca şifrelemeden neden vazgeçti?

Apple’ın kullanıcıların yedekledikleri dosyaları tamamen şifrelemesini sağlayacak bir plandan vazgeçtiği ortaya çıktı. Reuters’in özel haberine göre, kararın arkasında FBI’ın plandan duyduğu rahatsızlık bulunuyor.
iCloud’da bulunan yedeklenmiş dosyaların tamamen şifrelenmesi, yürütüğü soruşturmalarda gerekirse Apple cihazlara sızarak veri elde eden FBI’ın işini zorlaştıracaktı. Reuters’in 6 kaynağa dayandırarak verdiği haberde kararın iki sene önce alındığı bilgisi de yer aldı.
Haber, kullanıcı verilerini kolluk kuvvetlerinin baskılarına rağmen yetkililere ‘teknik sebeplerle’ veremeyeceğini açıklayan ve bu konuda  tüketici güvenini güçlendirmeyi hedefleyen  şirketin arka planda kolluk kuvvetleriyle iş birliği kurma konusunda istekli olduğu yorumlarına sebep oldu.
Geçtiğimiz aylarda ABD’nin Florida’daki bir askeri üssünde yaşanan ve 3 ABD askerinin öldüğü olay sonrasında yargı, kolluk kuvvetleri ve teknoloji şirketleri arasındaki kripto savaşlarını yeniden canlandırmıştı.
Apple’in iki yıl önce gerçekleştirmekten vazgeçtiği plan şirketin gündemindeyken konu FBI yetkililerine açıldı. Plana göre, Apple artık şifrelenmiş veriyi çözmek için bir şifre anahtarına sahip olmayacaktı, kullanıcıların iCloud’da saklanan tüm verileri uçtan uca şifrelenecekti. Böylece resmi yetkililer yargı kararı çıkartsalar bile Apple’dan kullanıcı verisini okunabilir bir formatta elde edemeyeceklerdi.

KOD ADI: PLESIO AND KEYDROP

Fakat FBI ile yapılan gizli görüşmeler sonucunda, FBI plana karşı çıktı. iPhone kullanan şüphelilerin verilerine erişimde zorluk yaşanacağı şirkete bildirildi ve Apple uçtan uca şifrelemeyi tüm iCloud verilerine uygulamaktan vazgeçti.
Karar alındıktan sonra kod adı Plesio and KeyDrop olan projede çalışan 10 kadar  uzmana çalışmalarını durdurma talimatı verildi.
Apple 2015’de yaşanan San Bernardino saldırısında, teröristin kullandığı iPhone’a erişim sağlanamayacağını açıklamasıyla FBI’ın şimşeklerini üzerine çekmişti. FBI ise söz konusu iPhone’u İsrailli bir şirkete hacketerek verilere ulaşmıştı.
Şirket son yayınladığı şeffaflık raporunda gerekli mahkeme belgeleri ile kendilerine başvuruda bulunan resmi yetkililerden, cihazların tüm yedeklenmiş dosyaları ile diğer iCloud içeriklerine 6  bin hesabı ilgilendiren 1,568 vakada erişim talebini kabul ettiğini açıklamıştı. Reddedilen ve 18 bin hesabı ilgilendiren diğer talepler arasında daha çok ABD İstihbarat mahkemelerinden gelen yönergeler bulunuyor.

BENZER PROJEYE GOOGLE DA BAŞLAMIŞTI

iCloud’daki bütün verileri end-to-end şifreleme ile korumak yerine sağlık verisi ve kaydedilmiş parola gibi hassas verileri korumaya öncelik veren Apple’da şirket çalışanları ve yetkililer yedeklenmiş kontak bilgileri ile iMessage WhatsApp gibi şifrelenmiş mesajlaşma uygulamalarının text’lerine ulaşabiliyorlar.
Apple bugüne kadar kullanıcı bilgisine erişimi kaldıran ilk ve tek teknoloji şirketi ünvanını taşıyor.
Ekim 2018’de Google da, Apple’ın vazgeçtiği güvenlik yedekleme sistemini duyurmuş fakat o günden sonra herhangi bir ilerleme bilgisi paylaşılmamıştı. Açıklanan projeye göre, Android cihazlarda kullanıcılar kendi verilerini şirketin şifre anahtarına gerek duymadan bulutta yedekleyebiliyorlar. Google, kaç kullanıcının böyle bir özelliği kullandığı bilgisini açıklamıyor.
Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Apple ve FBI arasında 2. Kripto Savaşı

Apple ve FBI arasında 2015 yılında San Bernardino saldırganının telefonuna erişim için başlayan gerginlik, Pensacola hava üssüne ateş açan saldırganla ilgili soruşturmayla yeniden yükselişe geçti.

Hava üssüne ateş açarak üç askerin ölümüne sebep olan 21 yaşındaki saldırgana ait iki i-Phone’a erişim sağlamak isteyen FBI’ın bunun için Apple’dan yardım istediği ortaya çıktı.

CNN’de soruşturma hakkında bilgisi olan bir kaynağın verdiği bilgiye dayandırılan habere göre,  FBI olayı önce bir terör saldırısı olarak niteledi fakat daha sonra bu kararından vazgeçti. Adalet Bakanlığının ise soruşturma sonucunda olayın bir terör hadisesi olarak sonuçlandırması bekleniyor.

APPLE: FBI’A VERİ SAĞLADIK

Suudi Arabistan hava Kuvvetlerinde teğmen olarak görev yapan ve Amerikan hava üssünde eğitimde bulunan Muhammed Elşamrani geçtiğimiz ay Pensacola’daki askerlere ateş açmış çatışma sonrasında olay yerinde öldürülmüştü. Elşamrani’nin bir telefonunu arabasında bıraktığı diğer telefonu da yanına aldğı belirlenmişti. Çatışma sırasında Elşamrani’nin yanındaki telefonunun da hasar gördüğü tespit edilmişti.

Soruşturma devam ederken FBI, Apple’dan zanlıya ait iki iPhone’nun şifrelerini kırmasını istedi. İddianın ortaya çıkmasının ardından FBI bir açıklama yaparak Apple’a taleplerini içeren bir mektup gönderdiklerini kabul etti fakat parola ayrıntısıyla ilgili bilgi vermedi.

Apple da bunun ardından bir açıklama yayınlayarak kolluk kuvvetlerine büyük saygı duyduklarını ve her zaman yardımcı olduklarını ifade etti. Açıklamada FBI’ın veri sağlandığı da belirtilerek, hangi verilerin paylaşıldığı duyurulmadı.

APPLE – FBI SAVAŞININ PERDE ARKASI

Apple’ın 2014’te telefonlara şifreleme sistemi getirmesi, dijital verilere erişim isteyen FBI ile arasında tartışmalara neden olmuş, FBI Apple’ı ‘suçlulara güvenli bir alan açmakla’ eleştirmişti.

Özellikle, Aralık 2015’te Kaliforniya San Bernardino’da düzenlenen 14 kişinin öldüğü, 18 kişinin de yaralandığı silahlı terör saldırısı sonrası FBI, güvenlik güçleri tarafından öldürülen Seyid Rıdvan Faruk’a ait iPhone’a Apple üzerinden erişim sağlama talebi ülkede tartışma başlatmıştı.

Apple böyle bir arka kapı oluşturmanın ciddi bir sorun olduğunu ve tüketici güvenini sarsacağını öne sürerek talebi reddettiğini duyurmuştu.

Bunun üzerine FBI’ın söz konusu telefonu İsrail merkezli bir şirkete çözdürdüğü iddia edilmişti

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Teröristler neden hala kriptolama kullanabiliyor?

Apple ve diğer Amerikan şirketleri üzerinde, kriptolu cihazlar ve mesaj servislerini yetkililerin erişimine sunmaları konusunda baskı sürüyor, Pensilvanya Üniversitesi profesörü ve kriptografi araştırmacısı Matt Blaze’e göre de şifreleme yazılımı üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmak oldukça ümitsiz bir durum. Şirketler üzerindeki mevcut baskıya rağmen, teröristlerin ve suçluların kullandığı çok sayıda kriptolu ürün, sesli arama ve mesajlaşma hizmeti sunan Silent Phone ve şifreli sesli arama uygulaması Signal gibi başka ülkelerde yer alan açık kaynak projelerinin bir parçası olarak devlet yetkisinin dışında üretildiği için  teröristler de bu teknolojik imkanlardan hala yararlanabiliyor.

İLGİLİ HABER >> ABD BACKDOOR İSTEDİ, APPLE REDDETTİ. ŞİMDİ NE OLACAK?

Başkan Obama bu hususta hukuki yaptırımın yanında duruyor. Daha önce San Bernardino soruşturmasında Apple’dan katillerden birinin kullandığı iPhone’un şifresini kırmasını istediği gibi, akıllı telefonlardaki mutlak mahremiyetin, soruşturmalarda bir engel oluşturmaması gerektiğini belirtiyor. New York Times’a göre de Adalet Bakanlığı, WhatsApp’ın şifreli bir ses kaydını paylaşmadığı davaya ağırlık veriyor. Her iki şirket de verilerin şifrelerini kırmak için gerekli dijital anahtarı saklamadığı için, soruşturma yetkilileri zorluklarla karşılaşıyor.

Geçtiğimiz yıl, Amerikan menşeili veya açık kaynaklı proje kapsamındaki 16 farklı şifreli iletişim uygulaması New America’nın listesine girdi. Açık kaynaklı projeler, daha çok gönüllülük esasına dayanır, yani Amerikan hükümetinin şifreli verileri talep edebileceği kimse yoktur. Amerikan hükümeti kendi sınırları dışında faaliyet gösteren uzmanlara müdahale edemezken, şifreleme koruması sunan yerli teknoloji şirketlerine de göz açtırmaması ise bazı kullanıcıları yabancı rakip şirketlere yönlendirebilir. En iyi ihtimalle, devletin Amerikan şirketlerini teknolojiden uzaklaştırma çabası en azından normal kullanıcılar arasındaki yaygınlaşma hızını yavaşlatabilir.

İLGİLİ HABER >> CEP TELEFONUNUZ GERÇEKTEN GÜVENDE Mİ?

Devletin de bildiği üzere şifrelemenin önüne geçilemiyor. Çoğu teknoloji şirketi şifrelemeyi artık otomatik bir özellik haline getirdiği için, kullanıcılar eskiye kıyasla daha güçlü yöntemler kullanıyor. Yeni iPhonelar şifre belirlendiği an, veriyi default olarak cihaz üzerinde şifreliyor; WhatsApp kullanıcıları da otomatik korumadaki mesajlarını şifrelemeyi dert etmek zorunda değiller artık. Amerikan şirketlerini bu güçlü tekniklerden uzaklaştırmak, kullanıcıları suçlulara ve yabancı istihbarat servislerine karşı savunmasız bırakacağı için teknolojiyi suçluların ve teröristlerin önüne altın tepside sunmak olurdu.

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]

 

 

 

ABD neden kripto savaşları 2.0’ı kaybetmeye mahkum?

*Elissa Shevinsky

Emniyet birimlerinin bugünkü tezleri tıpkı 1990’larda olduğu gibi hatalı. Biz yazılımları veya kriptografiyi (şifreleme) isteğimize göre yönlendiremeyiz. Teknoloji bir bilimdir, sihir değil.

1990’larda ben lisedeydim. Üniversite ilk sınıftayken ilk websitemi yaptım. 2 yıl sonra Ar-Ge stajyeri olarak Geekcorps’a katıldım. Teknoloji delilerini, yerel işlere gönüllü oldukları Gana’ya gönderiyorduk. Bu bana çok havalı geldi.

Silikon Vadisi’nde ve Washington’daki Senato’da olan duyumlar hakkında hiçbir fikrim yoktu. Teknoloji uzmanları, internetin yapı taşlarını oluşturma hakkı için savaş veriyorlardı.

Güvenlik dünyasındaki benden yaşça büyük arkadaşlarım, kripto savaşları hakkında bana sayısız hikayeler anlatmaya başladı. Şimdi ise hacker konferanslarında ve düşünce kuruluşlarında açıkça sohbet ediyoruz. Ama onlar o zamanlar konuşmaları şifrelemede en geniş kullanım alanına sahip olmuş (PGP) diye bilinen ‘Pretty Good Privacy’i yapıyorlardı. Sunucularını geceleri evlerine götürüyorlardı. FBI’ın ofislerine baskın düzenleyip şifrelerine el koyacağını düşünüyorlardı. İhracat kontrolleri, onların kripto kodlarını yurtdışı ülkelere göndermelerini illegal yapıyordu. Bu yüzden onlar da PGP kodlarını kitap formatında yazıyorlardı. Üst düzey yöneticiler de bunu Avrupa’daki kitabevlerine postalıyordu. E-ticaret ve diğer aktivitelerin daha da yaygınlaşmasıyla, kısıtlamalar ve güvenlik paranoyası azaldı.

İLGİLİ HABER >> İNGİLTERE’DE KRİPTOLAMA YASAĞI NEDEN UYGULANAMAZ

Bu hikâyeler özellikle savaşta yer almış arkadaşlardan ve danışmanlardan çıkıyordu. Çünkü ben kısa bir zaman önce kendi güvenlik şirketimi kurmuştum. Dahası ben şifreleme yazılımlarına odaklanmıştım. Neden peki? Çünkü ben güçlü şifrelemenin, hem start-up (yeni kurulan) hem de büyük şirketlerin yüz yüze kaldığı en ciddi problemlerden biri olan Amerikan fikri mülkiyet haklarını hackerlardan ve yabancı düşmanlardan koruyacağına inanıyorum. Çünkü Amerikan ekonomisi şu anda online araçlar vasıtasıyla güçleniyor ve bu araçların korunması gerekiyor.

Ama şimdi FBI ve Ulusal Güvenlik Ajansı, Silikon Vadisi teknoloji uzmanlarını şifrelerini zayıflatmaya itiyor. Böylece Amerikan devleti, korunan verilere daha kolay ulaşabilecek. 90’lardaki dramatik tabloyu kaçırdığım halde, 2010’larda yeniden gündeme gelen kripto savaşlarını kaçırmayacağım kesin. Hukukçularla ve potansiyel yatırımcılarla konuşmalarımda, kaçınılmaz olarak şirketimi yurtdışına taşıyacağım söyleniyor. Hukukçular, bana bunun en güvenli yaklaşım olacağını belirtiyor. Deneyimli güvenlik yöneticileri de bu taşınmanın benim müşterilerime de güven vereceğini söylüyorlar.

İLGİLİ HABER >> ABD SİBER SAVAŞTA ORDUDAN ÇOK SİLİKON VADİSİNE GÜVENİYOR

Tabi ki savaşın manzarası 90’lardan bu yana değişti. O zamanlar, ticari kullanım için şifreleme henüz yolun başındaydı. O günlerde sağlam şifreleme, bizim bankacılık sistemimizi ve e-ticaretimizi güçlendiriyordu. Ve ana müşterileri olan teknoloji şirketleri tarafından artan kullanıma sahipti. Apple, kendi yazılımlarını kullanan cihazların fabrika ayarlarında şifrelendiğini söyledi. Şirketin kendisi bile müşterilerin korunan verilerine ulaşamıyor. Ve Google, geçen yıl kullanıcı bilgileri ve Android cihazları koruyan ‘full-disk’ şifrelemesini duyurduğunda, korumanın fabrika ayarı olarak etkinleştirildiğini duyurmuştu.

Teknoloji ekosistemi son 20 yılda değişmiş olabilir. Fakat Ulusal Güvenlik Kurumu’nun (NSA) talebi, temelde ilk kripto savaşlarında olanla aynı talep. Bu ‘istisnai kullanım’ ve ‘ altın anahtar’ diye adlandırılıyor. Amerikalı yetkilileri, emniyet birimlerinin şifreli mesajlara özel erişiminin olmasını istiyor. Onların bu fikri, bir suçu açığa çıkarmanın ve takip etmenin yolunun bir konuşmayı çözmek olduğu inancına dayanıyor. Güçlü şifrelemenin görevlerine engel olduğunu söylüyorlar.

FBI ve NSA, Apple ve Google gibi teknoloji şirketlerinin şifrelemelerini, devletin diğer gizli verilere erişimi olabilecek şekilde dizayn etmesini istiyor. IŞİD, yabancı ülke ajanları ve ülke içindeki suçluların, şifrelemeye sahip güvenli konuşma sayesinde avantaj sağladıklarında ısrar ediyor. FBI yöneticisi James Comey, mahkeme kararıyla yetki alınması durumunda, emniyet birimlerinin şifreli konuşmalarının içeriğine ulaşmayı sağlayacak ‘gizli altın anahtar’ istiyor. NSA yöneticisi Michael Rogers’in talebi ise teknik olarak çok daha spesifik. Rogers, anahtarı kullanıp verilerin şifresini çözmek için birçok devlet kurumunun ortaklaşa kullanımını gerektiren ‘paylaşım anahtar’ını teklif ediyor.

İLGİLİ YAZI >> IŞİD MİLİTANLARI HACKERLIĞA MI SOYUNDU?

Bu fikir bana sempatik geldi. Eğer çocuk pornocuları veya azılı teröristler gibi suçlular benim şirketim tarafından sağlanan şifrelemeyi kullanıyorsa, ben onlara güvenli liman sağlamayı istemem.

Ama Emniyet birimlerinin bugünkü tezleri tıpkı 1990’larda olduğu gibi hatalı. Biz yazılımları veya şifrelemeyi isteğimize göre yönlendiremeyiz. Teknoloji bir bilimdir, sihir değil.

Devlet yetkililerinin şifrelemeleri zayıflatma talepleri, pratikte yazılımların ne olduğu gerçeğine değil teknolojinin ne olabileceği fantezisine dayanıyor. Washington Post yazı işleri gibi onların destekçileri ise bu yöne yönlendiriyor. Silikon Vadisi’nin en yeteneklilerini Beyaz Saray’a yanına aldıran Başkan Obama bile orta yolu bulmak istiyor.

Yazının orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.

HAFTALIK SİBER BÜLTEN RAPORUNA ABONE OLMAK İÇİN FORMU DOLDURUNUZ

[wysija_form id=”2″]

Kripto Savaşları  

Kriptografi internette dahil olmak üzere tüm dijital ortamlarda verilerimizin güvenliği, bütünlüğü ve gizliliği için yaygın olarak kullanılan bir metod. SSL/TLS, IPSec VPN ve PKI yaygın olarak kullanılan ve son kullanıcıların da hayatında olan kripto ve güvenlik katmanlarıdır. Son kullanıcılar için oldukça kullanışlı olsada, tüm verilerimize erişmek isteyen “Five Eye (FVEY)” üyesi ABD, İngiltere, Kanada, Yeni Zellanda ve Avusturalya istihbarat birimleri için pek de kullanışlı (!) sayılmaz. Kriptolu trafiğin içerisinde ne olduğunu görmek ve kişisel verilere erişmek isteyen FVEY siber istihbarat birimlerinin  (NSA, GCHQ, CSEC, GCSB, ASD) yıllardır kriptografiye karşı savaş açmış olduğunu 28 Aralık 2014’te Edward Snowden tarafından yayınlanan yeni belgelerle bir kez daha görmüş olduk.

 

Yayınlanan belgelerde aşağıdaki alanlar başta olmak üzere aktif bir şekilde gizliliğin ihlal edildiğini görebiliyoruz;

  • Kripto algoritmalarının ve kriptolu belgelerin farklı yöntemlerle şifresinin çözüldüğü,
  • Kriptolu iletişim için kulanılan SSL/TSL katmanlarının zayıflatılarak kriptosunun çözüldüğü,
  • Alt seviye kriptolu iletişim için kullanılan IPSec VPN yönteminin ilk kurulumu esnasında trafiğin manipüle edilerek güvenliğinin zayıflatıldığını ve şifresinin çözüldüğünü,
  • Kriptografi algoritmalarına müdahale edilerek ilgili algoritmanın FVEY üyeleri tarafından çözülebilecek şekilde olmasının sağlandığı,
  • Kullanıcı trafiğini anonimleştirmek için kullanılan Tor ve benzeri servislerin içerisine sızarak, anonim trafiklerin kime ait olduğunun tespit edilmeye çalışıldığını,

 

Kripto saldırıları için BLUESNORT, LONGHAUL, SCARLETFEVER projeleri ve bunları bir çatı altında birleştiren BULLRUN projesi başta kriptolu iletişim olmak üzere VoIP, Skype, anahtar değişim sistemleri, SSH ve webmail gibi daha birçok güvenli (!) iletişim yöntemlerini hedef alıyor.

 

Kriptolu iletişim katmanları için İngiliz GCHQ istihbarat birimi “Flying Pig” adında bir veritabanında hemen tüm servislere ait kripto algoritmaların analizini ve açıklığını tutmakta. Kanada istihbarat birimi CSEC ise SSL/TLS kullanımını analiz ederek bu katmanların şifresinin çözülmesine yönelik çalışmalar yürütmekte. Tabiki NSA de SSL/TLS katmanlarının açıklıklarını tespit edip başta Debian SSL olmak üzere yıllardır kriptolu trafiğin şifresini kırmakta. İstihbarat birimleri kripto katmanlarını TURMAOIL, TUMULD, KEYCARD, EXOPUMB, NUCLEON ve XKEYSCORE gibi birçok proje ile kırmayı başardı. Tabi bunlar sadece Snowden tarafından açığa çıkarılan projeler, daha birçok proje olduğunu tahmin etmek zor değil.

 

SSL/TLS kripto katmanlarındaki bilinen kırılganlığa alternatif olarak geliştirilen alt seviye kriptolu iletişim yöntemlerinden IPSec/SSL VPN’de FVEY istihbarat birimleri tarafından hedef alındığı yine Snowden belgelerinden anlaşılmakta. VALIANTSURF, GALLANTWAVE, SPIN9, MALIBU, TURMOIL-APEX ve POISENNUT projelerinin ana amacı PPTP, IPSEC, SSL, SSH ve VPN gibi protokollere ait kriptolu trafiği çözmekti. Yıllardır yürütülen bu projelerle başta NSA olmak üzere birçok istihbarat biriminin alt seviye güvenli protokolleri dahi çözümledikleri anlaşılmakta.

 

Merkezi güvenliğe alternatif olarak bağımsız kullanıcılar tarafından geliştirilen kayıt-dışı-mesajlaşma (Off-the-Record OTR Messaging) ve oldukça-iyi-gizlilik (Pretty-Good-Privacy PGP) yöntemleri de FVEY tarafından hedef alınmış durumda. OTR ve PGP istihbarat birimlerinin direkt kontrol edebileceği kişiler/kurumlar tarafından değil de açık kaynak kod geliştiricileri tarafından geliştirildiği için FVEY ekibinin burada biraz zorlandığı ve kriptolu trafiği açamadığını Snowden belgelerinde görmekteyiz 🙂 Ancak istihbarat birimlerinin DISCOROUTE, BLACKPEARL, TOYGRIPE ve TREASUREMAP gibi birçok proje ile bu yöntemi kırmak için çalıştıklarını belirtmek isterim.

 

Kriptolu trafiğin bir şekilde çözülebileceği ihtimaline karşı iletişim trafiğini anonimleştirmek iyi bir fikir. Bu alanda başta Tor network’ü olmak üzere anonim proxy/VPN servisleri hatta JonDonym servisi yine istihbarat birimleri tarafından mercek altında. Proxy ve VPN servisleri NSA tarafından takip edilebilir durumda ancak Tor network’ü için henüz kesin bir çözüm bulunabilmiş değil. Potansiyel birkaç manipülasyon ve çıkış noktalarını yakalama yöntemleri üzerinde çalışıyorlar ancak henüz Tor network’ünü %100 takip edebilmekten çok uzaktalar. Tor destekçilerine ‘Candan’ teşekkürler.

 

İstihbarat birimleri ve kişisel gizlilik arasında devam eden kripto savaşları oldukça çekişmeli devam etmekte. FVEY üyeleri SSL/TLS, VPN ve kripto algoritmalarını çözebilme yolunda büyük ilerleme kaydetse de, gizlilik destekçileri PGP, OTR ve Tor gibi çözümlerle NSA, GCHQ, CSEC, GCSB, ASD birimlerini atlatmayı başarabilmekte. Sızacak yeni belgelerle FVEY üyeleri bu güçlü yöntemlere karşı bir çözüm üretebilmişler mi hep birlikte göreceğiz.

28 Aralık 2014 ta yayınlanan Snowden belgelerinin tamamı bu adreste bulabilirsiniz.