Etiket arşivi: klavye delikanlıları

Klavye Delikanlıları 2. Bölüm: PGP şifreleme ve gizlilik (Dikkat! Şiir içerir)

Klavye Delikanlıları çektikleri podcast’lerin ikinci bölümünde güvenlik kavramının temelinde yatan gizlilik faktörünü ele alıp, gizli ve güvenli haberleşmede kilometre taşı olarak görülen PGP şifreleme üzerine faydalı bir sohbet gerçekleştiriyor.

İlgili haber >> 1. Bölüm: Same Origin Policy neden saş baş yoldurur? 

Ziyahan ve Mustafa sohbetlerine mahremiyet tartışmalarının belki de en kritik sorusunu yönelterek başlıyorlar: ‘Gizliliğe sadece suçlu olanlar mı ihtiyaç duyar?’ İtiraf edelim bu soru herhangi bir dijital güvenlik önlemi almadan önce her birimizin aklına geliyor. Arabanızda değerli bir eşya olmadığı durumda camı açık bıraktığınızda paniklemeniz gerekiyor mu? Evet, gerekiyor. Mahremiyet/güvenlik sadece saklanan ‘şeyin’ bulunduğu yerden dışarı çıkarılması değil, dışarıdan içeriye bir ‘şey’ sokularak da mahremiyet / güvenlik ihlali olabilir. Örneğin boş bir dropbox hesabınız ele geçirildiğinde endişelenmelisiniz çünkü dışarıdan yüklenecek bir çocuk pornosu hesabınızda bulunursa dünyanın birçok ülkesinde suçlu duruma düşersiniz.

İlgili haber>> Dışarıya çamaşırsız çıkmak mı parolanı deşifre etmek mi?

Ayrı bir sohbette konuşulması gereken mahremiyet konusunu bir kenara bırakıp dijital gizliliğimizin ihlal edilmesinin daha az endişeleneceğimiz bir örnekle açıklıyor Ziyahan Mustafa ikilisi.

‘Yolladığımız e-postalar mail servisinin sunucularında tutuluyor, bu hizmetlerinin karşılığında alışkanlıklarımızla ilgili ipuçları vermiş oluyoruz. Mailde geçen sözcüklerle ilgili reklamlar görüyorsunuz. Gönderilen mail sadece Mustafa ve Ziyanın ilişkisi olmaktan çıkıyor.’ sonucuna varan ikili hepimizin aklına gelen başka bir soruyu gündeme gerekiyor: ‘1 milyar kişinin bilgisi toplanıyor benimki de toplansa ne olacak?’

İlgili TED konuşması >> Emailinizin mahrem olduğunu mu sanıyorsunuz? Tekrar düşünün

Bu noktada gelecekte daha şiddetli şekilde tartışılacak başka bir konu gündeme geliyor. Teknoloji şirketlerinin devletler ile iş birliği. Televizyonda herhangi bir siber güvenlik programında duyacağınız klişe bir cümledir, ‘Whatsapp tüm mesajlarımızı ABD ile paylaşıyor.’ Doğruluğu ispatlanmasa da bu konuda diğer şirketlerin ABD devleti ile kurduğu iş birliği Snowden belgelerinde ortaya çıkmıştı. Pekala, ‘ya ABD benim alışkanlıklarımı bilse ne olur’ dediğinizi duyar gibiyiz. Ama ABD bu konuda yalnız değil. Hotmail hesaplarının Çinliler tarafından ele geçirildiğini fark eden Microsoft’un bir süre sessiz kalması gibi.

İlgili haber >> ABD – Microsoft – İrlanda arasında veri mahremiyeti davası

Mahremiyetin ilk etapta ticari fayda yani reklam için ihlal edilmesini Ziyahan Albeniz öyle bir edebiyata bağlıyor ki, kendisi şu sıralar çok moda olan inter-disipliner çalışmalarda yeni bir sayfa açabilir. Ziyahan, Nazım Hikmet’in ‘Bir Hazin Hürriyet’ şiirinde geçen Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil insan gibi yaşamalıyız dersin’ dizesine atıf yaparak Big Data’ya meydan okuyor ve dijital davranışlarımızla ticari meta haline gelmekten rahatsız olmamız gerektiğinin altını çiziyor.

İlgili TED >> Mahremiyet neden hepimiz için önemli

Peki bu durumun önüne nasıl geçebiliriz? Klavye Delikanlılarının ilk önerisi tabi ki Tor. Internet gezintisini vekil makinalar üzerinden yaparak, tüneller üzerinden makinadan makinaya zıplayarak siteler arasında dolaşıyorsunuz ve takibiniz daha zor oluyor. Ama TOR dünyasının tamamen gözlerden uzak olduğunu düşünmek yanlış olur. Aynasızlar orada da iş başında. İkili TOR makinaları daha çok hak ve özgürlükler konusunda daha liberal ülkelerde bulunduğunu da hatırlatıyor.

Klavye Delikanlıları sohbetin ikinci bölümünde neredeyse bir efsane haline gelmiş PGP şifreleme yöntemi hakkında bilgi veriyor. Sohbetin başında Mustafa, ergenliğinde akrostiş yapan insanlar olarak şifrelemeye yatkın bir ülke olduğumuzdan dem vuruyor.

Şifreleme sürecinin ayrıntılarına girmeden önce ikili, kaynak metinin bir şifreleme metodu sonrasında alıcıya ulaştığını aynı prosedürü kullanan alıcının da metni açtığını söyleyerek genel bir çerçeve sunuyor. Şifreleme prosedürü olarak kullanılan simetrik anahtar algoritmasının bazı sıkıtılar oluşturması, yeterince gizli olmaması üzerine farklı yollar aranmaya başlandı. Ron Rivest, Adi Shamir ve Leonard Adleman 1977 yılında asimetrik şifreleme yöntemini geliştiriyor. Yaygın şekilde kullanılan RSA yönteminde bir private bir public olmak üzere iki kriptolama anahtarı bulunuyor. Public anahtar ile şifrelenen ana metin public anahtarın ‘ekürisi’ olan private anahtar ile açılıyor.

İlgili haber >> Adi Shamir BlackHat’in açılış konuşmasında felaket senaryosu yazdı

Klavye Delikanlılarına göre 1991 yılı kriptolu iletişim için bir dönüm noktası oluşturuyor. Senato’da görüşülen terörle mücadele yasasında şifreleme yapan şirketlerin hükümete bir arka kapı açıklığı sağlaması istendi. Buna karşı çıkan Phil Zimmerman Prettty Good Privacy (PGP) yazılımını geliştirir. 90’larda kriptolamaya yarayan yazılımlar ABD’de mühimmat olarak tasnif edildiğinden güçlü kriptolama yazılımlarının ihracı yasaktır ki PGP de bu kategoriye aittir.

İlgili haber >> ABD neden kripto savaşlarını kaybetmeye mahkum

Metni sıkıştırdığı için iletişime müdahale eden 3. Tarafların ana metne ulaşmasını engelleyen PGP melez bir şifreleme yöntemi. Hem hızlı hem de nispeten daha güvenli olmasıyla ön plana çıkıyor. PGP’yi bir efsane haline getiren ise dünyaya yayılma metodu. İhracının yasak olduğu dönemde yazılımın kaynak kodu kitap olarak basılıp yurt dışına çıkartılıyor. Zimmerman yazılımın  ABD dışına çıkartılmasına müdahil olmadığını savunuyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

[wysija_form id=”2″]

PGP ve şifreleme yöntemleri ile ilgili ayrıntılar ve çok daha fazlası Klavye Delikanlılarının ikinci bölümünde:

Klavye Delikanlıları 1. Bölüm: Same Origin Policy neden saç baş yoldurur?

Siber güvenlik ile ilgili oturup muhabbet etmenin ötesine geçerek, somut adım atmaya karar veren Klavye Delikanlıları kısa zamanda güvenlik camiası içerisinde çektikleri podcastler ile ses getirmeye başladı. Düzenli olarak yaptıkları yayınlarda çeşitli güvenlik konularını ele alan ekip sektörde bilinen isimleri de programlarına konuk olarak kabul ediyorlar.

 

[ilink url=”https://siberbulten.com/makale-analiz/klavye-delikanlilari-sahaya-indi/” style=”tick”]Klavye delikanlıları sahaya indi[/ilink]

 

Klavye Delikanlıları çektikleri ilk bölümde web güvenliği için anahtar kavramların başında gelen ‘same origin policy’ kavramını masaya yatırıyorlar.. Ziyahan Albeniz, Mustafa Yalçın ve Alperen Yılmaz SOP hakkında bilgi verip değişik boyutlarıyla tartışıyor. Bazı bölümleri sadece konunun ilgilileri tarafından daha iyi kavranabilecek olmasına rağmen, programın büyük kısmında her seviyeden dikkatli dinleyiciler için öğrenilecek birçok nokta bulunuyor. Hatta Ziyahan Albeniz’in SOP’u tanımlamak için kullandığı ‘elmaları armutlardan ayırmak için kullanılan policy’ tanımı günlük konuşma diliyle güvenlik meselelerine açıklık getirme adına akılda kalıcı bir örnek teşkil ediyor. 1994’de çerezlerin (Cookie) ortaya çıkmasını SOP tarihi için önemli bir kırılma noktası olarak gören araştırmacılar, podcast boyunca SOP’u değişik boyutlarıyla tartışıyor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için lütfen doldurunuz

[wysija_form id=”2″]

Üçlünün üzerinde önemle durdukları konuların başında SOP’un güvenli internet kullanımındaki rolünü gösteren günlük yaşamdan örnekler geliyor. Örneğin bugünlerde artış gösteren ‘web sitelerinden bildirim alma’ özelliğinin SOP’u devredışı bırakabilerek bazı güvenlik zafiyetlerine neden olabileceğini öğreniyoruz.

SOP ne zaman saç baş yoldurur?

Tarayıcı seçiminin güvenliğe etkisi nedir?

Neden bahtsızdır SOP? Anlaşılmamasının arkasında neler vardır?

Hakkındaki ‘galat-ı meşhurlar’ nelerdir?

Bu soruların yanıtları ve daha fazlası Klavye Delikanlılar’ında

 

 

Klavye Delikanlıları sahaya indi

Geçtiğimiz cumartesi günü bugüne kadar hiç katılmadığım bir siber güvenlik etkinliğine katılma şansı buldum. Klavye delikanlıları‘nın düzenlediği siber güvenlik meet-up çeşitli yönleriyle diğer etkinliklerden farklıydı.

Klavye Delikanlıları 6 ay gibi kısa bir süre içerisinde  sektörün tanınan isimlerini konuk ederek siber güvenlik ile ilgili 12 podcast çekmiş bir grup. Grubu Mustafa Yalçın ile kuran Ziyahan Albeniz sadece faydalı bir iş yapmak için giriştikleri bu projenin ses getirmesinden cesaret alarak bir siber güvenlik meet-up’ı düzenlemeye karar verdiklerini söylüyor. Cumartesi günü Kadıköy’deki bir kafede samimi bir ortamda gerçekleşen organizasyonun bir çok açıdan faydalı olduğunu söyleyebilirim. Bir yandan sunumlarda bilgi paylaşımı yapılırken, aralarda yeni tanışan siber güvenlik meraklılarının yeni fikirler üzerinde tartıştıklarını görmek heyecan vericiydi.

Bir kafede düzenlenmesinin yanında benim için başka bir ilki daha barındırıyordu siber güvenlik buluşması. Katıldığım etkinliklerde teknik sunumlar ağır basar, sosyal bilim ve siber alanın kesişme noktalarına değinen genelde bir kişi olurdu. Bu sefer ise ilk sunumun Cenk Esiner’in antropoloji bitirme tezi olan ‘Armağan Ekonomisi ve Hacker Etiği’ üzerine olması açıkçası beni çok mutlu etti. Ben de sunumumda siber alanın devletler tarafından beşinci muhabere alanı olarak ilan edilmesini ele almaya çalıştım, umarım teknik donanımlı arkadaşlara yaptıkları işin uluslararası ilişkilere dair bir boyutu olduğu konusunda kulaklarına biraz su kaçırmışızdır. (Eğer sunumu isteyen olursa bana bir mail atması yeterli: minhac@siberbulten.com )

Organizasyon boyunca aldığım birkaç önemli notu paylaşmakta fayda görüyorum. Bunlardan ilki Cenk Esiner’in sunumu sırasında bahsettiği ‘Bir Matematikçinin Savunması’ kitabı. Kitapta bir ünlü matematikçinin matematik konusundaki yeteneğinin zamanla nasıl kaybettiğine dair hikayesinden bahsediliyor. Cenk’in hayatının bir döneminde hackerlığa girişmesini bu benzerlikle sunması oldukça hoştu.

Minhac Çelik’in bütün yazılarına ulaşmak için tıklayınız

Bir başka önemli bilgiyi ise Netsparker’dan Onur Yılmaz’dan edindim. Filistinli direnişçi ‘yoldaki mühendis’ kod adıyla bilinen Abdullah Galib Bergusi’nin hayatının anlatıldığı kod adıyla aynı isimli ‘Yoldaki Mühendis’ kitabında bir mühendisin İsrail’e karşı verdiği mücadelenin ayrıntıları bulunabilir.

Laf açılmışken, bu yazıyı okuyanlara ben de küçük bir öneri de bulunayım. Mühendisleri Türkiye’nin siyasi ve sosyal yapısında oynadıkları rolü ve geçirdikleri değişimi anlama adına Nilüfer Göle’nin doktora tezi olan ‘Mühendisler ve İdeoloji’ kitabının mühendisleri anlamamda çok yardımcı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Özellikle Şehir Üniversite’sinde verdiğim Stratejik Siber Güvenlik dersinden sonra tekrar okuduğum bu kitap, bazı sonuçların muhtemel sebeplerini anlamamı kolaylaştırmıştı.

Sunum aralarından birinde Black Hat müdavimi Mert Sarıca ile ayak üstü sohbet etme fırsatı buldum. Bu seneki konferanstan da yeterince tatmin olmuş olarak geri döndüğü anlaşılıyor. Ve tabi ki, ‘neden bizde bu tür büyük organizasyonlar olmuyor?’ sorusu gündemimizin ön sıralarındaki yerini alıyor.

Sarıca, Black Hat’teki sponsorlardan ve sunum yapmak için başvuran ‘efsanevi araştırmacıların’ red yemesinden bahsetti. Ülkemizde bir hacker kültürü ve güçlü bir güvenlik camiasına sahip olmak için kaliteli içeriklerin sunulduğu konferanslara, özel sektörün omuz çıkması en temel iki şart olarak öne çıkıyor. Fakat maalesef ‘ben bu konferansa sponsor olacağım parayla iki müşterime Boğaz’da balık yediririm, şirketime daha fazla geri dönüşü olur.’ gibi kısa vadeli vizyon yoksunu çözümlerden kurtulamıyoruz.

İLGİLİ YAZI >> BLACK HAT’TE HACKERLARIN UYKUSUNU KAÇIRTACAK 5 HACK

Black hat ve DefCon’un kurucusu aynı zamanda ABD Anayurt Bakanlığı Güvenlik Konseyi üyeliği de yapmış olan Jeff Moss’un DefCon’a başlama hikayesi aslında Klavye Delikanlıları’nın bugün başladığı noktaya oldukça benziyor. Çoğunluğunu hacker ve güvenlik araştırmacısı olan arkadaşlarına bir parti veren Jeff Moss bu tür  bir araya gelmelerin yararlı olacağına karar veriyor ve 1993’de hackerlara verdiği eğlence partileri bugün tüm dünyanın dikkatle izlediği DefCon’a dönüşmüş durumda. O gün Moss’un yanında 100 kişi vardı, bu hafta sonu da Klavye Delikanlıları’nın yanında ise 40 kişi.

Sunumumdan sonra dinleyicilere Türkiye’de siber güvenliğin gelişmesi için ne yapılabilir diye sordum. Gelen cevaplardan biri ‘Klavye Delikanlıları sahaya inmeli.’ oldu.

Neden olmasın?

Siber Bülten haftalık raporuna abone olmak için formu doldurunuz

[wysija_form id=”2″]