Etiket arşivi: internet

İnternetten beklenti: Eğitime ve sağlığa kolay erişim

İnternetin 30. yıl dönümünü kutlamak üzere, Cisco internetin kazanımları ve internetten beklentiler üzerine Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’dan 11 binin üzerinde katılımcı ile kapsamlı bir anket gerçekleştirdi.

Belçika, Fransa, Almanya, Suudi Arabistan, İtalya, Hollanda, Lüksemburg gibi 13 ülkeden katılımcıların dahil olduğu anket, insanların internetin geleceği hakkındaki istekleri internetin toplum için yapabileceklerini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

Gelecek yıllarda internetten beklentilerini paylaşan anket katılımcıları, ilk olarak yüzde 63 oranla ‘eğitime daha kolay erişim’i arzuluyor, ikinci olarak da %57 oranla ‘sağlığa daha kolay erişim’ talep ediyor.

Anketin diğer öne çıkan sonuçları ise şöyle:

  • Geçtiğimiz 30 sene: İnternetin tüketiciler için mümkün kıldığı birinci şey yüzde 74 oranla ‘güncel kalıp gelişmelerden haberdar olmak’. Listede daha sonra %71 oranla ‘eğlence’ ve %70 oranla ‘aile ve arkadaşlarla haberleşmek’ geliyor. Eğlence sektörü ise %39 oranla günümüze kadar yaşanan teknolojik gelişmelerden en çok faydalan endüstri olarak görülüyor. Finans sektörü %31 oranla eğlence sektörünün peşinden geliyor.
  • Önümüzdeki 30 sene: %63 oranla eğitime daha kolay erişim, anket katılımcılarının önümüzdeki 30 sene içinde internetin mümkün kılmasını istediği şeyler listesinin başında geliyor. Eğitim erişimini %57 oranla sağlığa daha kolay erişim takip ediyor. Teknolojik gelişmelerden hangi sektörlerin daha fazla yarar sağlayacağı sorulduğunda ise kullanıcıların ilk seçimi %34 oranla ‘sağlık’ ve %32 oranla ‘eğitim’.
  • En popüler etki: İnternetin bugüne dek topluma en çok fayda sağladığı konuların başında %39 oranla ‘insanları birleştirmek’, %35 oranla ‘gelişmiş iletişim’ ve %35 oranla yeni öğrenme yolları’ geliyor.
  • Onsuz yaşayamayız: İnsanların üçte birinden (%39) fazlası kişisel hayatlarında internet olmadan yaşamayı hayal bile edemiyor.

Cisco EMEA Başkanı David Meads anketle ilgili şu yorumlarda bulundu: “İnternetin hayatımızda büyük bir yer kapladığı bir dünyada yaşıyoruz. 2022’ye kadar global ağlarda tüm internet tarihinin toplamını dahi geçecek kadar bir internet trafiği göreceğiz. Bu trafik hepimizden ve artan bir şekilde de makinelerimizden kaynaklanıyor.

“Anket internetin hayatlarımızdaki etkisini ve insanların internetten beklentilerini ortaya koyuyor. Bu potansiyeli anlayabilmek için sağlık, eğitim veya başka sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin bağlantıların önemini anlamaları ve güvenli bir şekilde bundan fayda sağlayabilmeleri gerekiyor. Bunun yanı sıra, şirketler bir ağ üzerinde kişileri, yerleri, fikirleri ve nesneleri bağlamak sonucu oluşan patlamanın karmaşıklığını yönetebilmeliler”

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Rusya internetin fişini çekerse ne olur?

Moskova’nın “küresel internet ağından bir süreliğine” test amaçlı ayrılacağı haberleri Rusya’nın internet ağından ayrılmasının ne tür sonuçları olabileceğine yönelik tartışmaları alevlendirdi.

Dünyanın internet altyapısının merkezi bir otoritesi bulunmamakta. Yani, çalışmaya devam etmesinin sağlanması için insanların birbirine güvenmesi gerekiyor. Sonuç olarak, dünyayı birbirine bağlayan denizaltı kablolarının, uyduların ve diğer teknolojilerin küresel patchwork’ü genellikle bir haritadaki ulusal sınırları göz ardı ediyor.

Çevrimiçi kalmak için birçok ülke, kendi sınırları ve kontrolleri dışındaki ekipmanlara güvenmek zorunda. Wired.com yerel basında yer alıp uluslararası basında da son zamanlarda bahsi geçen konuyu değerlendirdi.

Ulus-devletler periyodik olarak internetin kendilerine düşen payı üzerinde daha fazla otorite kurmaya çalışmakta, bu da kesintilere neden olabilmekte.

Örneğin geçen ay, Demokratik Kongo Cumhuriyeti hükümeti, tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında internetini kapattı. Yerel basında çıkan haberlere göre, Rusya da kendisini dünyanın geri kalanından ayırıp ayıramayacağını test etmek istiyor.

Ancak Rusya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden çok daha büyük ve daha sofistike bir altyapıya sahip. Rusya’nın interneti kesmesi, istenmeyen sayısız sonuç doğurabilecek zahmetli bir iş olacaktır.

İnternetin gelişimini teşvik eden kâr amacı gütmeyen İnternet Topluluğu’nun (Internet Society) CEO’su Andrew Sullivan, gelişmeyi şu sözlerle yorumluyor: “Şimdiye dek gördüğümüz, dirençli bir internet altyapısı kurduğunuzda, interneti kapatmanın düşünülenden daha zor olacağı yönündedir.”

Test Yakında Olacak

Yerel haberlere göre, Rusya’nın interneti kesme deneyi, Aralık 2018’de parlamentoya sunulan yasa tasarısının kapsamında yer alıyor ve test ile Rusya’nın dijital dünya ile bağlantısının kesilmesi durumunda internet altyapısı olan Runet’in nasıl işlediğinin görülmesi amaçlanıyor.

Yönetmelik, Rus internet servis sağlayıcılarının dünyanın geri kalanıyla bağlantıyı kesmek ve Rusya’nın telekomünikasyon ve medya düzenleyicisi Roskomnadzor tarafından yönetilen internet değişim noktaları aracılığıyla internet trafiğini yeniden yönlendirmek için teknik araçlara sahip olmasını zorunlu kılacak.

Söylentilere göre resmi bir tarih belirlenmemiş ve yeni düzenleme henüz geçmemiş olsa da Rusya, Runet’in bağımsızlığını 1 Nisan’a kadar test etmek istiyor. Roskomnadzor ise yorum yapmaktan şimdilik kaçınıyor.

Rusya’nın Amacı Net Değil

İnternet ilk olarak ABD’de ortaya çıktı ve şimdilerde ABD’li şirketler bunu güçlendiren altyapının önemli bir bölümünü kontrol etmekte. Rusya’nın Runet üzerinde daha fazla özerklik kazanmak istiyor olması muhtemel, ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, siber savaş yeteneklerini artırmaya ya da vatandaşlarına sunulan çevrimiçi bilgileri daha fazla sansürlemeye çalışıyor da olabilir. Amaçları belirsiz olsa da, Rusya’nın yıllardır daha fazla internet bağımsızlığı için hazırlandığı aşikâr.

Rusya’nın internet ağından ayrılma önerisi 2014 yılına uzanıyor.

Süreç oldukça zor işliyor. New York Üniversitesi’nden Profesör Nicole Starosielski bu girişimi şöyle değerlendiriyor: “Kısaca, Rusya’nın iki şey yapması gerekecek: Rusların erişmek istedikleri içeriğin gerçekten ülkede bulunmasını sağlamak ve dolaşım ile veri alışverişinin yurt içinde gerçekleşebilmesini sağlamak.”

Rusya yakın zamanda her ikisini de denedi. 2014 yılında, Rus vatandaşları hakkında kişisel veri toplayan şirketlerin bu verileri ülke içinde kalmasını gerektiren bir yasa çıkardı. (Yasaya uymayan LinkedIn gibi siteler engellendi.) Ülkenin, alternatif İnternet Alan Adı Sistemini geliştirerek internet trafiğine tek başına erişip trafiği tek başına yönlendirebileceği belirtiliyor.

Rusya ne kadar hazırlıklı olursa olsun, dünyanın geri kalanından uzaklaşmaya çalışması durumunda öngörülemeyen hususların ortaya çıkacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. İnternet servis sağlayıcılarının sınırlarının dışındaki her bir altyapıya ne kadar bağımlı olduklarını tam olarak bilmeleri zor. Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde bilgisayar ağı üzerine çalışan Profesör Paul Barford, “Protokol kümesinin tüm seviyelerindeki karmaşıklık nedeniyle, bir yerlerde yıkıcı hatalar olabilir” diyor.

Birçok Web Sitesi Çalışmayacak

Bankacılık, hastane veya havacılık işletmelerinin bağlanamaması gibi bir felaket gerçekleşmese bile birçok web sitesi muhtemelen çalışmayı bırakacaktır. Web sayfalarının çoğu, işlev görmek için dünyanın farklı yerlerinde bulunabilecek olan birden fazla sunucuya dayanır.

Mesela, bir haber sitesi, tümü Rusya dışında bulunan bir Amazon Web Servisleri bulut sunucusuna, Google izleme yazılımına ve Facebook yorum eklentisine bağlı olabilir. “Tubes: İnternetin Merkezine Yolculuk”un yazarı Andrew Blum, “Her web sayfası 1000 farklı şeyden oluşur. Rusya’da bir web sitesi işletiyorsanız, her şeyin nereden geldiğini hesaplamak zorundasınız, ”diyor.

Sullivan ise şu ifadeleri kullanıyor: “Peki ya diğerleri? Rusya’nın küresel internete erişimini kesmesinden Amerika Birleşik Devletleri etkilenmeyebilirken söz konusu deneme, diğer ülkeler için sorunlara neden olabilir. Bu durum sadece onları etkilemez”

Rusya tamamen özerk bir internet kurmaya çalışırken,  yerine daha zayıf bir şey  oluşturuyormuş gibi görünüyor. Küresel internet çok iyi çalışıyor çünkü trafiğin akması için çok fazla yol var – bilgilerin varış yerine ulaşmasını tamamen engellemek zor.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Putin, internetin fişini çekecek

Seçim hacklemesi ile gündeme gelen Rusya’nın ülkedeki internetin güvenliğini test etmek adına dünyanın geri kalanıyla bağlantısını koparmayı test edeceği ortaya çıktı.

Rusya bu testi, 2018 yılında geçen bir yasa tasarısı kapsamında gerçekleştirecek.

Aralık 2018’de parlamentoya sunulan yasa tasarısı kapsamında, Rusya’nın dijital dünya ile bağlantısının kesilmesi takdirinde internet altyapısı olan Runet’in nasıl işlediğinin görülmesi amaçlanıyor.

Bu deneyin sonuçlarına göre Dijital Ekonomi Ulusal Programı adı verilen yasa tasarısı ile ilgili geri dönüşler elde edilecek, tasarıda değişiklik yapılabilecek.

Deneyin ne zaman gerçekleştirileceği bilinmiyor; ancak yasa tasarısıyla ilgili olarak son değişikliklerin yapılmasının öngörüldüğü 1 Nisan’dan önce hayata geçirileceği düşünülüyor.

Haberin devamı için: BBC Türkçe

Schneier usta ‘yerli-milli yazılım’ hakkında ne düşünüyor?

Türkiye’de birkaç senede bir gündeme gelen ‘yerli milli yazılım’ konusu sadece ülkemizde tartışılmıyor. Özellikle Çin nüfusuna dayalı büyük pazar olma özelliğiyle bir yandan teknoloji şirketlerinin ağzını sulandırırken, diğer taraftan da kabul edilmesi zor şartları şirketlerin önüne koyuyor. Serbest piyasa ekonomisinin hayat bulduğu ABD’de dahi yabancı yazılımlar yasaklanarak yerlerini ABD menşeli güvenlik ürünlerine bırakması isteniyor. Peki güvenlikçiler bu konuda ne düşünüyor?

Estonya’nın başkenti Tallinn’de onuncusu düzenlenen stratejik siber güvenlik konferansı CyCon’a keynote konuşmacısı olarak katılan Bruce Schneier ilham verici ve çok iyi yapılandırdığı konuşmasında Türkiye’de de sıklıkla gündeme gelen ‘yerli-milli’ teknoloji konusu hakkında fikirlerini paylaştı.

Dünyaca ünlü güvenlik uzmanı Schneier, teknolojinin gelişimi ile ilgili olumsuz fikirleri ile biliniyor. Son zamanlarda yaptığı ‘IoT’nin gelişmesi durdurulmalı’ uyarısı bunun en iyi göstergelerinden birini oluşturuyor. Yerli-milli teknoloji ile ilgili görüşlerinden önce Schneier’in ufuk açısı konuşmasından bazı notları sizler için derledik:

Tüm dijital aygıtlar birer bilgisayar halini aldı. Örneğin cebinizdeki telefon değil, sizin başkalarını aramanızı sağlayan bir bilgisayar, arabalar artık dört tekerleği ve motoru olan bilgisayarlar, ATM’ler içinde para olan bilgisayarlar… Dolayısıyla geleneksel olarak İnternet Güvenliği olarak bilinen kavram artık ‘Her Şeyin Güvenliği’ olarak değişti ve bu alanda kazanılan tecrübe daha geniş bir uygulama alanı buldu.

“İnternet güvenliği ‘Her Şeyin Güvenliği’ne dönüşürken aşağıdaki derslerden faydalanılması gerekir,” diyen Schneier usta bugünkü dijital dünyamızın güvenliği hakkında 6 hakikati sıralıyor:

  1. Geliştirilen yazılımların büyük bir çoğunluğu güvenli değil

Yazılımların büyük çoğunluğu güvenli yazılmıyor. Piyasa güvenli yazılım için para ödemek istemiyor. İçerisinde hata olmayan yazılımın nasıl geliştireceğimizi bilmiyoruz. Geliştirilen yazılımların büyük çoğunluğunda güvenlik açığı olduğunu her ay bilgisayarımıza gelen güncellemelerden anlayabiliyoruz.

  1. İnternet güvenlik endişesi olmadan tasarlandı

İnternet tasarlanırken hiçbir zaman güvenli olsun diye bir kaygı taşınmadı. Bunu 2018’de söylemek biraz garip ama 70,80 ve 90’larda güvenlik ile ilgili bu düşünce kabul gören genel bir önermeydi. Bunun temel olarak iki sebebi var:

  • İnternet ilk ortaya çıktığında önemli şeyler için kullanılmıyordu.
  • Dünyanın büyük bir çoğunluğunun internete erişimi yoktu ve yakın zamanda erişimin önündeki bu engellerin aşılacağı öngörülmemişti.
  1. Genişletilebilirlik (Extensibility)

Dünyada bugün evrensel programlama diye bir kavramdan söz edebiliriz. Buna göre bilgisayarların işlevselliği sınırlanamaz. Bilgisayarlar ve dünyanın geri kalanı arasındaki fark budur. Ben büyürken evimizde bulunan kablolu telefonu ne kadar uğraşsam da bir telefondan fazlasını yapamazdı. Ama programlama ile bilgisayarlardaki işlevsellik sınırlanamayacak bir noktaya erişti.

Bu durumun en önemli etkilerinden bir tanesi sistemlerin sürekli olarak evrilmesi sonucu güvenliksizliğin oluşması. Çünkü cihazları programlayanlar gelecekte kullanıcıların cihazlarla yapabilecekleri sınırsız şeylerin hepsini öngöremezler.

Böyle bir açıdan baktığınızda ‘malware’ de aslında bir işlevsel geliştirmedir (functional upgrade). İhtiyacımız olmadığı halde, istemediğimiz halde dijital cihazlarımıza yüklenir.

  1. Karmaşıklık (Complexity)               

İnternet insanoğlunun bu zamana kadar geliştirdiği en karmaşık makine. Bir sistem ne kadar karmaşık ise o kadar saldırı noktasına sahip oluyor. İnsanoğlu bugün güvenlikli sistem geliştirebilmesine oranla daha hızlı şekilde ve daha karmaşık sistemler geliştiriyor. Yani güvenlik alanında önemli olumlu adımların atılması yadsınamaz ama diğer taraftan daha hızlı şekilde karmaşık sistemler kurmaya devam ediyoruz. Hatta kurduğumuz sistemler de daha karmaşık hale geliyor. Güvenlik testi çok daha zor hale gelirken, saldırganın savunma üzerindeki üstünlüğü perçinleniyor.

  1. Karşılıklı Bağlılıktan Gelen Güvenlik Zafiyeti (Vulnerability in Interconnectedness)

Herşeyin birbirine bağlı olduğu dünyada, bağlı olan taraflardan birindeki bir güvenlik zafiyeti, diğer tarafı da olumsuz etkiliyor. Mirai Botneti’nin tüm dünyayı kasıp kavuran DDoS saldırısı CCTV kameralarındaki bir açıklıktan meydana geldi. Aynı şekilde geçen sene Las Vegas’daki bir kumarhaneye siber saldırganlar internete bağlı akvaryum üzerinden sızmayı başardılar. Güvenli nesneler arasındaki güvenliksiz bağlantı da günün sonunda güvenliksiz bir dünyaya kapı açıyor.

  1. Saldırılar sürekli güçleniyor

Saldırılar her geçen gün daha hızlı, kolay ve güçlü hale geliyor. Bunun önemli nedenlerinden bir tanesi bilgisayarların daha güçlü hale gelmesi. Saldırganlar yeni teknikleri öğreniyorlar ve saldırılarını gerçekleştirmek için daha zekice yollar buluyorlar. Eğer kasırgaya karşı bir şey inşa ediyorsanız, kasırganın ya da diğer doğal afetlerin daha zeki hale gelmesini ya da yeni şartlara uyum sağlamasını beklemezsiniz.

Schneier, internet dünyasını güvenlik açısından resmeden 6 maddesini sıraladıktan sonra, kararların böyle bir ortamda verilmesi gerektiğinin altını çiziyor. İlk cep telefonu kuleleri yapıldığında kimsenin aklına, gerçek olmayan (fake) telefon kulesi gibi algılanabilecek cihazların yapılabileceği gelmiyordu. Fakat bugün telefonlardan bilgi almak için güvenliymiş gibi cep telefonlarıyla iletişim kuran cihazlar satılabiliyor. Saldırganlar duruma adapte olup yeni yollar bulurken, savunma tarafının adaptasyonu oldukça maliyetli.

Schneier’in dikkat çektiği maliyetleri açıklamak için cep telefonlarıyla yapılan iletişimin kriptolu hale gelmesi örneğini veriyor. Cep telefonları ile ilk baz istasyonu arasındaki iletişim zayıf şekilde kriptolanmış durumda. Çünkü cep telefonu altyapısı ilk kurgulandığı vakit güçlü bir kripto için daha fazla CPU gücü gerekiyordu ve bu gereksiz maliyet olarak görüldü.

Confidentiality (gizlilik) abartılıyor asıl tehlike integrity (bütünlük)

Medyaya yansıyan büyük hacklerin hepsinin CIA (Confidentiality, Integrity ve Availability – Gizlilik, Bütünlük ve Erişilebilirlik) üçlüsünden gizlilik ile ilgili olduğunun altını çizen uzman, bütünlük ve erişilebilirlik özelliklerinin fiziksel hayata etkilerinin daha büyük olduğunu belirtti.

Bir hastanedeki kişisel verilerin çalınması bilgi güvenliği açısından önemli bir olay. Ama daha tehlikeli olan hastanenin kayıtlarındaki hastaların kan gruplarının değiştirilmesi. Fiziksel dünyada etkileri açısından bütünlük ve erişilebilirlik açıklıklarının daha olumsuz sonuçlara neden olabileceği konusunda uyarıda bulundu.

El Kaide’nin yerli-milli kriptoloji teknolojisi: Mücahidin Sırları

Bruce Schneier konuşmasında ABD hükümetinin Kaspersky’e ve ZTE’ye karşı uyguladığı ‘yasaklama’ politikasına da değindi. Rus ve Çin’de yapılan telefonların, bilgisayarların ve de yazılımların güvensiz bulunmasının, yasağın arkasındaki temel neden olduğunu belirten uzman, böyle bir politikayı arz zincir konusu olarak tanımladı.

Bahsedilen ülkelerde üretilen teknolojilerin içine kullanıcılar üzerinden casusluk yapmak amacıyla kötücül yazılım konulduğuna dair bir ‘inanç’ olduğunu söyleyen Schneier, 2014 yılında Symantec ve Kaspersky’nin Çin’de yasaklandığını hatırlattı.

1997’de İsrail menşeli Check Point firmasının ürünlerinde İsrail hükümetinin erişimine açık bir arka kapı bırakıldığı haberlerinin olduğunu söyleyen Schneier, bir örnek de terör örgütü El Kaide’den verdi: Batılı şirketlerin ürettiği kriptolama teknolojilerinin güvenilmez olduğu kararını veren örgüt takipçilerine Mücahidin Sırları adlı bir kriptolama uygulaması kullanmasını tavsiye etmiş.

“Ürünü geliştiren firmanın hangi ülkede bulunduğu bir problem olarak karşımıza çıkıyor. (Elindeki iPhone’u göstererek) bu telefon bir ABD’li şirket tarafından üretilse bile Amerika’da üretilmedi. Bunun içerisindeki çiplerin, diğer cihazların üretildiği yerlere, yazılımının geliştirildiği yere, yazılım sürecine dahil olan programcıların mensubu olduğu ülkelere de güvenmemiz gerekiyor.”

Bunların dışından dağıtım mekanizmasına da güvenilmesi gerekiyor. Snowden belgelerinden öğrendiğimiz kadarıyla NSA, Cisco routerların içerisine kullanıcıları takip için bir arka kapı açıklığı yüklemiş. Yani üreticiler temiz olsa bile hangi ellerden geçip dijital cihazınızın size ulaştığı da güvenlik açısından önemli.

Schneier son olarak cep telefonu ekranlarında telefona kötücül yazılım bulaşabildiği bir örneği de verip konu hakkındaki düşüncesini ortaya koyuyor: “Ya kimseye güvenmeyeceğiz ya da herkese güvenmekten başka bir seçeneğimiz bulunmuyor.”

Teknoloji endüstrisinin birbirine çok bağımlı ve küresel bir karaktere sahip olduğunu bir kez daha söyleyen Bruce Schneier, “Apple’a telefonunda sadece Amerika’da üretilen parçaları kullan ve sadece Amerikalıların yazdığı kodu telefonun programına yerleştir diyemezsiniz,” dedi.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Demokrasiyi İnternete Uyarlamak

İnternetin kitlelerce yaygın kullanılmasının demokrasinin geleceği konusunda nasıl değişimlere sebep olacağı, sürekli tartışılan bir konu. Özellikle sosyal medyanın toplumsal olaylarda gücünün yadsınamaz bir konuma gelmesi, bu tartışmaları daha da derinleştiriyor. Bir taraftan da ulus devletlerin siber alanda kontrol, sansür ve kısıtlama uygulamaları, bu tartışmalara başka bir boyut daha kazandırıyor.

Arjantinli demokrasi aktivisti Pia Mancini, geçtiğimiz hafta TEDTalks’ta gerçekleştirdiği konuşmasında, internetin demokrasi açısından geleceğini tartışıyor. Mancini konuşmasına 19. yüzyıldan kalma kurumlar ile demokrasiyi sürdürmeye başladığımızı ve bu kurumların da 15. yüzyıl bilgi teknolojilerine dayandığını belirterek başlıyor. Bu teknoloji ise, çoğunluk adına sadece bir kaç kişinin günlük kararlar vermesi esaına dayanıyor. Ayrıca bu sistemde, düzenli olarak bizi yönetecek otoriteleri seçiyoruz, fakat otoritelerin kararlarına nasıl vardıkları konusunda herhangi bir etkimiz bulunmuyor. Bu tür bir sistem sadece iki tür sonuç ortaya çıkarabiliyor: sessizlik veya gürültü.

Mancini, “Temsil yoksa vergi yok.” şeklindeki 18. yüzyıl sloganının “İletişim yoksa, temsil yok.” şeklinde değiştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Bu iletişimin gerçekleştirilmesi için de, teknolojik yöntemlerin kullanılmasını elzem olarak görüyor.

Mancini, Arjantinli arkadaşlarıyla DemocracyOS adında bir uygulama geliştirdi. Açık kaynak kodlu bu uygulamanın amacı ise, vatandaşlar ile seçtikleri temsilciler arasında bir köprü kurmak. Parlementoda tartışılan veya oylanan kararlar, gündelik dil ile vatandaşlara ulaştırılıyor. Bu şekilde vatandaşların sürekli bilgi alabilmeleri mümkün oluyor. Ayrıca kullanıcılar bu online platformda, verilecek olan siyasi kararları oylama imkanı da buluyor. Bu oylama siyasiler için bir referans işlevi de görebiliyor. Bu platform yoluyla genç bir parti kurmayı da başaran Mancini, 21. yüzyıl siyasetinde teknolojinin geri dönülmez şekilde kendine bir yer edindiğini savunuyor.