Etiket arşivi: Ahmet Hamdi Atalay

Biyometrik veriyi işlemek için yerli şirket kuruldu: Biyoteksan

Biyometrik verilerin her geçen gün farklı amaçlarla toplandığı ve dijital ortamda işlendiği günümüzde bu verilerin güvenliğinin önemi gittikçe artıyor.

İçişleri Bakanlığına bağlı kuruluşlardaki parmak izi verileriyle yapılan işlemlerde teknolojik çözüm üretmek için HAVELSAN ile Polis Bakım ve Yardım Sandığı’nın (POLSAN) yüzde 50 ortaklığıyla BİYOTEKSAN firması kuruldu.

BİYOTEKSAN, projenin ilk fazında Nitelikli (Temiz) Parmak İzi Tanıma Ürünü, ikinci fazında ise Niteliksiz (Olay Yeri) Parmak İzi Tanıma Ürünü geliştirecek. İlerleyen süreçte de yerli ve milli olarak tüm güncel biyometrik tanıma teknolojilerini (parmak izi, avuç izi, damar izi, yüz, iris, retina, ses ve benzeri) içeren merkezi bir Ulusal Biyometrik Veri Yönetim Sistemi devreye alınacak.

Geliştirilecek yazılım İçişleri Bakanlığına bağlı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığında kullanılacak.

Bir milyon kişinin biyometrik verisi güvenliksiz veritabanında tutulmuş

İLERDE DİĞER BİYOMETRİK VERİLERİ DE İŞLEYECEK TEKNOLOJİLER GELİŞTİRECEĞİZ

Ahmet Hamdi Atalay

HAVELSAN Genel Müdürü Ahmet Hamdi Atalay, AA muhabirine, parmak izinin, doğru ve hızlı olması dolayısıyla en yaygın kimlik doğrulama yöntemlerinden biri olduğunu söyledi.

Kamuda ve özel sektörde birçok alanda kullanılan bu yöntemle ilgili İçişleri Bakanlığının bir inisiyatif başlattığını belirten Atalay, bu sürecin belli bir sistematikle yürütülmesine yönelik çalışmanın devamında, kurumlarda var olan teknolojilerin standartlaştırılması ve farklılıkların ortadan kaldırılmasının amaçlandığını bildirdi.

Parmak izi doğrulamasında kullanılan teknolojinin tek olmasının hayati önem taşıdığını vurgulayan Atalay, şöyle konuştu:

‘Kullanılan bu teknolojilerin güvenilirliği de çok önemli. Çünkü parmak izi kişisel verilerin en kıymetlilerinden birisi. Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na göre bu verilerin belli bir sistematikle işlenmesi, saklanması, iletilmesi, alınması gerekiyor. Bu alandaki dağınıklığı gidermek üzere bir çalışma yapılıyordu. Bunun sonucu olarak tek, standart ve milli bir teknoloji geliştirmek üzere İçişleri Bakanlığı bir inisiyatif başlattı. Daha önce yapanlar, bu işlerde yabancı ülkelerin teknolojileri üzerine geliştirilmiş ürün ve çözümler kullanıyordu. Bunu yerli yapabilir miyiz diye talepte bulundular, biz de yapabileceğimizi söyledik. Görüntü işleme konusunda oldukça güçlü bir ekibimiz var. Görüntü işleme teknolojisi üzerine çalışan ekibimizin yaptığı ilk denemelerde bunu çok rahat yapabileceğimizi anladık ve bir proje haline getirdik. Tahminimizden çok daha hızlı ve kaliteli çözüm üretebileceğimizi gördük.’

Atalay, bu proje için POLSAN ile BİYOTEKSAN’ı hayata geçirdiklerini ifade ederek, ‘Önce parmak izi, ileride avuç içi gibi diğer biyometrik verilerin de işlenebileceği teknolojileri geliştirmek üzere genişleyecek bir ürün portföyünden bahsediyoruz. İlk aşaması parmak izi. Onun da sonuna yaklaştık. 1-2 ay içinde yerli ve milli çözümümüzü kullanıma sunmaya başlayacağız.’ dedi.

KRİTİK TARAF ALGORİTMA

Ahmet Hamdi Atalay, parmak izi tanıma sistemlerinin kritik tarafının kullanılan algoritma olduğuna dikkati çekti.

Saklanan, yüklenen parmak izlerinin çok hızlı şekilde karşılaştırılabilmesi ve birkaç saniye içinde kişinin tanımlanmasının yazılım temelli bir işlemle mümkün olduğu bilgisini veren Atalay, ‘Öncelikli odak alanımız burası. Çözümümüzü mevcut cihazları kullanacak şekilde geliştiriyoruz. Dolayısıyla bunlar çöpe atılsın yerine, yenisi yapılsın yaklaşımında değiliz. Mevcut cihazlar kullanılarak parmak izi taraması yapılacak, taranan verinin işlenmesi, saklanması, karşılaştırılması gibi işlemler yeni geliştirdiğimiz sistem üzerinde gerçekleştirilecek. Bu cihazların yerli üretilmesiyle ilgili de çalışmalar zaten var.’ diye konuştu.

Yerli yazılımla sistemin çok daha güvenli hale geleceğini vurgulayan Atalay, şu değerlendirmede bulundu:

‘Tüm yazılımlar tarafımızdan geliştirilmiş olacak, yazılımın içinde ne olup bittiğine, her şeyine hakim durumdayız. Yurt dışından lisans ödenerek alınan yazılımlar kara kutu içinde, ne olduğunu bilmiyorsunuz. Sizin beklediğiniz işi yaparken başka işler de yapıyor olabilir, böyle riskleri olabilir ya da arka kapıları oluyor, oralardan zafiyetler oluşabiliyor. Bu yazılım yüzde 100 milli, lisans bağımlılığı, üçüncü taraflara başkaca bir bağımlılığı yok. Tamamen bizim tarafımızdan geliştirilen bir teknoloji olduğu için daha güvenli olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağımlılık olmadığı için bir yere lisans ücreti ödenmesi gerekmiyor. Mevcut sistemler için çok yüksek lisans paraları veriliyor. Çözümü en son teknolojiyle gerçekleştiriyoruz. Son derece yeni bir teknoloji. Modüler genişleyebilen bir teknolojiyle bunu yapıyoruz. Dolayısıyla 1 milyon parmak izini izleme ve taramayla 50 milyon tarama neredeyse aynı performansla yapılabilir hale geliyor. Daha hızlı, daha güvenli ve daha maliyet etkin olduğunu söyleyebiliriz.’

BAŞKA ÜLKELERE DE TEKLİF EDECEĞİZ

Atalay, geliştirdikleri yazılımla ihracatı da hedeflediklerini söyledi. Bu alanda bütün ülkelerde dağınık ve kontrolsüz bir yapı olduğunu ve dolayısıyla ciddi bir ihtiyaç bulunduğunu belirten Atalay, ‘Şu anda herkes, her yerde parmak izi alıyor. Bunları nerede saklıyor, ne yapıyor belli değil. Onlar da bir şekilde kontrol altına alınmış olacak. Bunu başka ülkelere de teklif ediyor olacağız. Nisan-mayıs aylarında belli kurumlarda kullanılmaya başlanacak ve 1 yıl içinde bütün diğer kurumlara da yaygınlaştırılacak.’ dedi.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Siber Güvenlik Zirvesi’ne “yerlileşme ve iş birliği” damga vurdu

Türkiye Bilişim Derneği’nin düzenlediği 2. Siber Güvenlik Ekosisteminin Geliştirilmesi Zirvesi’nde siber güvenlik yazılımlarında yerli çözümlere ağırlık verilmesi ve sektörde iş birliği konuları ön plana çıktı.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) Ankara’daki konferans salonunda gerçekleşen zirvenin açılış konuşmasını Havelsan ve Bilgi Güvenliği Derneği Başkanı Ahmet Hamdi Atalay yaptı.

Konuşmasında siber güvenlikte yerli ve milli çözümlerin “olmazsa olmaz” olduğunu vurgulayan Atalay, “Yerli ve milli çözümlerimizin kullanılmaması durumunda siber güvelikten söz edilemez. Derneğimizin 2015 yılında yaptığı istatistiğe göre, kullanılan siber güvenlik çözümlerinin yüzde 97’si dış kaynaklı. Bunların da yaklaşık yüzde 55’i Amerikan menşeli, yüzde 35’i İsrail menşeli görünüyor. Biliyoruz ki Amerikan menşeli olanların arkasında da İsrail kaynağı var. Dolayısıyla Türkiye’deki siber güvenlik çözümlerinin yüzde 80’i İsrail menşeli. Başka bir şey söylemeye gerek yok herhalde. Kendimiz onlara teslim etmişiz. Yerli ve milli çözümlerin geliştirilmesinde iş birliği yapmayı çok önemli buluyoruz.” dedi.

– “Siber güvenlik için sivil inisiyatifler oluşturulmalı”

Türkiye Bilişim Derneği Genel Başkanı Rahmi Aktepe ise siber güvenlikte sivil inisiyatiflerin önemine dikkati çekerek, “Siber güvenlik strateji ve eylem planlarının hazırlanmasında sivil inisiyatifler oluşturulması önemli kazanımlar sağlayacaktır. Kamu-özel sektör, STK ve üniversitelerden uzman kişilerin görevlendirileceği teknik çalışma grupları ile izleme komitelerinin oluşturulmasına acil ihtiyaç var. Nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi için bir program oluşturulmalıdır. Bilişim ve siber güvenlik sektörlerinin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi ve sayısının artırılması amacıyla ulusal bir programın acilen oluşturulması lazım.” diye konuştu.

Aktepe ayrıca siber güvenlik alanında yerli sektörün güçlendirilmesi ve markalaşmaya ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

Huawei Stratejik Pazarlama Direktörü  Gökalp Caymaz da firma olarak çıkaracakları tüm ürünlerin şirket içindeki güvenlik komitesinin onayından geçtiğini söyledi. Caymaz, kurdukları her sistemde uçtan uca güvenlik sağladıklarını, siber saldırılara karşı koruma sağladıklarını belirtti. Caymaz  operasyonel alandaki bütün yazılımları kendilerini yaptıklarını sözlerine ekledi.

Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Mustafa Murat Şeker ise siber güvenlik kümelenmesine dahil olan şirketler arasında bir uyumlu bir yapı oluşturmaya çalıştıklarını belirterek, “Amacımız kümelenmede uçtan uca ve entegre bir yapı oluşturmak. Satılan bir ürünün diğerlerini etkilemesi. Hedefimiz kümelenmenin ürünleri için test ve sertifikasyon sürecini geliştirmek.” ifadelerini kullandı

– “Öncelikli hedef siber güvenlik yazılımlarında yüzde 50 yerliliğe ulaşmak”

Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır ise siber yazılımlarda yerlileşme hedeflerinin olduğunu vurgulayarak, “Ülkemizde başta silahı kuvvetlerde, kamu ve özel sektör kuruluşlarında siber güvenlik alanında kullanılan ürünlerin yerlilik oranlarının artırılması çok önemli. Ülkemizde kullanılan yüzde 5-10 arasında yerlilik oranı içeren ürünlerin önümüzdeki 5 yıl içerisinde yüzde 50’nin üzerine çıkarılması TÜBİTAK Bilgem Siber Güvenlik Enstitüsünün öncelikli hedefleri arasında. Bu kapsamda özellikle, kişisel verilerin korunması, ağ güvenliği, mobil cihaz, mesajlaşma ve bulut güvenliği gibi stratejik teknolojiler enstitü bünyesinde geliştirilmektedir.” şeklinde konuştu.

ULAK A.Ş. Genel Müdürü Metin Balcı ise kurum olarak geliştirdikleri Milat Ağ Yönetim ve Analiz sisteminin kullanıma hazır olduğunu söyledi.

Geleneksel siber güvenlik sistemleri değiştiğinin altını çizen Balcı, “Milat projesinin tüm alanlarda kullanımını hazırladık. Siber güvenlik konusuna bütüncül olarak bakıyoruz. Bütün baytlarına kadar kontrol edebileceğimiz bir ağ oluşturmamız lazım. Merkezi ve insani kaynaklarını  kontrol edebileceğimiz, tekrarlamalardan uzak ve birbirini güçlendiren bir yapı kurmamız lazım” ifadelerini kullandı.

– “Siber güvenlik alanında iş birliği kültürü oluşturulmalı”

Türk Telekom Siber Güvenlik Direktörü Mahmut Küçük de mobil güvenlikte e-sim uygulamasına geçildikçe güvenlik risklerinin azalacağını söyledi. Küçük, e-sim uygulamaları kullanan cihazların uzaktan kontrolünün daha kolay olduğunu belirtti.

Siber güvenlik sektöründe iş birliğinin şart olduğuna dikkati çeken Küçük, “Paylaşım platformu oluşturmamız gerekiyor. Atak türleri, alt yapı imkan paylaşımı söz konusu olabilir.” diye konuştu.

NETAŞ Siber Güvenlik Teknolojileri Direktörü Uğur Çağal da siber güvenlik tehditlerinin her geçen gün ilerlediğini belirterek  iş birliği yapmadan bu ilerlemeyi yakalamanın mümkün olmadığını söyledi. Çağal, “siber güvenlik alanında işbirliği kültürünün oluşturulması gerektiğini” vurguladı.

– “Siber güvenlik riski insan sağlığını tehdit eder hale geldi”

TÜRKSAT Kurumsal Bilgi ve Siber Güvenlik Yönetimi Direktörü Mehmet Ali Ortayatırtmacı,  siber güvenlik riskinin günümüzde geldiği kritik seviyeye dikkati çekerek, “Siber güvenlik, teknolojinin gelişmesine paralel olarak her geçen gün atak düzeyinin büyüdüğü bir konu. Bugüne kadar biz teknolojiyi sadece bilgisayar başında tüketirken kablosuz ve mobil teknolojilerle bütün hayatımıza girdi. Önceleri siber güvenlik tehditleri bilgisayarımızı tehdit ediyordu. Siber güvenlik riski bugün gerek kritik altyapılarda gerekse bizatihi insan sağlığını tehdit eden bir unsur haline geldi.” dedi.

Siber güvenlikte tehditlerin birlik içinde bertaraf edilebileceğini vurgulayan Ortayatırtmacı, “Merkezde kuvvetlendireceğimiz etkileşimli yapılarla siber güvenlikle ilgili riskleri çok daha hızlı elimine eder bir hale gelebiliriz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye Bilişim Derneği Bilişim Standartları Grubu Başkanı ve Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Ziya Karakaya ise konvansiyonel güvenlik yaklaşımlarının modasının geçmeye başladığını belirterek, “Çünkü yetersiz kalmaya başladı. Kural tabanlı güvenlik yaklaşımların kimseyi çok da güvenli tutmayacağa benziyor. Verinin çok hızlı ve gecikmenin bu kadar az olması gerektiği bir yerden bahsediyorsak kural tabanlı güvenlik yaklaşımların sizin işinizi göreceğini düşünüyorsanız  muhtemelen yanılıyor olacaksınız.” dedi.

Siber tehditlere karşı saldırı yeteneği olan sistemlere ihtiyaç duyulduğunu anlatan Karakaya, “Bize çok daha hızlı ama en önemlisi kendi kendine öğrenebilen teknolojiler lazım. Kendi kendine sadece öğrenebilmeyi başaran değil aynı zamanda önlem almayı da önlem anlamında karşı atak yapmayı da becerebilen sistemlere ihtiyacımız var. “ diye konuştu.

Karakaya gelişen teknolojini iki yönlü etkisinin olduğunu aktararak, “Teknolojilerin gelişmesi siber güvenlik tehdidini hem artırıyor hem de azaltıyor. Güvenlik tehditleri genişliyor. Sadece genişlemiyor. Güvenlik tedbirlerinin maliyetleri büyüyor. Bu maliyetler çok yüksek rakamlara çıkıyor.” ifadelerini kullandı.

– “Siber Güvenlikteki ‘güvenlik’ ifadesini değiştirmeliyiz”

Bilişim Vadisi Genel Müdürü Ahmet Serdar İbrahimcioğlu da siber güvenliğe farklı bir bakış açısı getirilmesi gerektiğini belirterek, “Siber güvenlikteki güvenlik ifadesini değiştirmeliyiz. Çünkü bu bize çok askeri bir terminolojiyi hatırlatıyor. Sürekli olarak bu işin savunma alanında olduğunu düşünüyoruz. Ama her şeyde siber yazılımlara ihtiyacımız var.” dedi.

İbrahimcioğlu siber güvenlik alanındaki koordinasyonun farklı alanlara yayılması gerektiğine dikkati çekerek, “İş birliğinin yalnızca siber güvenlik yazılımcılarının olmasıyla yetmiyor. Bunun içerisine finans teknolojisi çalışanları, akıllı şehirler üzerine çalışanları, insansız teknolojiler üzerine çalışanlarının hepsinin bir arada olabileceği ortamlara ihtiyacımız var. Bununla birlikte bizim bir entelektüel bir sermayeye ihtiyacımız var.” şeklinde konuştu.

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz