Kategori arşivi: Siber Güvenlik

Siber güvenlik sosyal bilimlerin birçok alanıyla olduğu gibi strateji ve güvenlik çalışmaları ile de yakın ilişki içerisindedir. Bu bölümde ülkelerin siber güvenlik stratejileri ile ilgili izledikleri politikaları, attıkları adımları, özel sektör ile ilişkiler, faili bulma, bilgi paylaşımı gibi kritik konularda ki yasal düzenlemelerle ilgili haber ve yorumlar bulunmaktadır.

Microsoft ve Sony’e saldıran hacker tutuklandı

İngiliz polisi, Microsoft’un Xbox Live ve Sony’nin PlayStation ağlarına düzenlenen siber saldırılarla bağlantısı olduğundan şüphenilen İngiliz vatandaşı 18 yaşındaki bir erkeğin gözaltına alındığını duyurdu.

Playstation ve Xbox’a yapılan saldırı sonrası gözaltına alınan kişi hakkında, İngiliz polisi tarafından yapılan açıklamada, siber suç timleri tarafından bu sabah İngiltere’nin Liverpool kentindeki bir adrese düzenlenen baskında gözaltına alınan İngiliz vatandaşının, bilgisayar korsanlığı ve bilgisayar materyallerine izinsiz erişim suçundan gözaltına alındığı kaydedildi.

Saldırının arkasında olduğunu iddia eden hacker grubu sembol olarak yılbaşı şapkası takmış ve pipo içen bir kurbağa kullanıyor

 

Liverpool polisi, gözaltının gerçekleştiği operasyonunun, İngiltere’deki siber suç birimleri ve ABD Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından ortak olarak düzenlendiği bilgisini verdi.

Microsoft’un Xbox Live ve Sony’nin PlayStation ağlarına geçen Noel’de düzenlenen siber saldırıdan yaklaşık 160 milyon kullanıcının etkilendiği bildirilmişti. Saldırıyı hacker grubu Lizard Squad üstlenmişti.

Microsoft’un Xbox ağının 48 milyon, PlayStation sisteminin ise 110 milyon abonesi bulunuyor.

 

 

Sony saldırısı bombalı bir saldırı ile eşdeğer

 

Sony’e karşı yapılan Kuzey Kore kaynaklı saldırının yankıları devam ediyor. ABD Temsilciler Meclisi’nin İç Güvenlik Komitesi Başkanı Michael McCaul, hükümet ile özel şirketlerin ortak hareket etmesiyle siber tehdide karşı koyabileceklerini savundu.

 

“Siber ‘Pearl Harbor’u engellemek” isimli yazısında Teksaslı temsilci McCaul, Hollywood’a yapılan siber saldırıyla bu tehdidin öneminin Amerikalıların bilinçlerine kazındığını belirterek, “Ancak biz bu tehdide karşı yıllardır mücadele ediyoruz” dedi. Sıradan pek çok Amerikalının, siber saldırıları sadece kimliklerine ya da banka hesaplarına yönelik zannettiğini belirten Amerikalı vekil, Sony’ye yapılan saldırının bombalı bir saldırı kadar zarar verebileceğini ortaya koyduğunun altını çizdi.

 

Son saldırının getirdiği ekonomik zararın şirketi huzursuz edebileceğini ancak esas dikkat edilmesi gereken noktanın, bu siber saldırının ABD topraklarındaki bir şirkete düzenlenmiş olması olduğunu belirtti. Benzer bir saldırı ile elektrik hatlarının çökebileceğini, hava veya tren ulaşımında sorunlar yaşanabileceğine dikkat çekti.

 

Amerikalı vetkili McCaul, siber saldırının Kuzey Kore kaynaklı olduğunun göründüğünü ancak bu tür saldırıların cezasız kaldığı için Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerin de benzer saldırılar düzenlediğini belirtti. Amerika Güvenlik Ajansı’nın eski direktörü General Keith Alexander’in bu tür saldırılarla büyük oranda fikri mülkiyet kaybı yaşandığını ifade ettiğini ve bunun da ülke tarihindeki “en büyük varlık transferi olduğunu” söylediğini aktardı. McCaul, “Bunu engellemek için etkili bir stratejimiz yok,” diye de ekledi.

 

Teksaslı temsilci, son 2 yıl süresince ülkeyi tehdit eden siber saldırılara karşı kanun maddeleri hazırladıklarını belirtti. “Siber tehdit karşısında hükümet ile özel şirketler arasındaki bilgi paylaşımının nasıl olacağının altyapısını hazırlayan kanunlar yaptık,” diyen McCaul, bu sayede kritik öneme sahip 16 altyapı sektörü ile özel şirketler arasında federal bağlantının hazırlandığını, İç Güvenlik Bakanlığı’ndaki siber tehditle mücadele edecek çalışan sayısının arttığını, bakanlığın federal ağı koruma yetkisinin ve Ar-Ge çalışmalarının arttığına dikkat çekti.

 

Bu adımların önemli olduğunu ancak daha fazlasının yapılması gerektiğini savunan McCaul, 21. yüzyılın tehditlerine karşı Washington ile özel şirketlerin daha yakından işbirliği yapması gerektiğinin altını çizdi. Amerikalı vekil, “Bürokrasiyi aradan çıkarmamız lazım. Özel şirketler, siber tehditleri hükümete bildirmeli. Bunun için yasal engelleri kaldırmamız lazım,” dedi. Ayrıca McCaul, ABD Senatosu’nun özel şirketlerin siber güvenliklerini arttırması için de teşvikler vermesi gerektiğini savundu.

 

Fransa’da ‘siber radikalizm’ korkusu

Fransa Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, 19 bin Fransız internet sitesinin bilgisayar korsanlarının saldırısı altında olduğunu duyurdu.

Bakanlığa bağlı Siber Savunma Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre son bir haftada 19 bin Fransız internet sitesi siber saldırıya uğradı.

Saldırıların radikal İslamcı gruplar tarafından gerçekleştirildiği belirtildi. Yetkililer, iş yerleri, dini gruplar, belediyeler ve üniversitelerin sayfalarının hedef aldındığını ifade etti.

Fransa Savunma Bakanlığı’nın internet siteside saldırıların hedefindeydi.

 

Yapay zeka tehdit mi?

İnsanlığı “Terminatör” veya “Ben, Robot” adlı filmlerin anlattığı bir gelecek mi yoksa yapay zekaların insanların hayatlarını kolaylaştırıcı bir rol oynadıkları bir gelecek mi bekliyor? Yapay zeka ile ilgili tartışmalarda iki uç arasındaki gelgitler her daim oldu. Bu filmlere de bir şekilde yansıdı.

 

ABD Savunma Bakanlığı da bu tartışmanın peşine düşmüş gözüküyor. Amerika merkezli National Journal dergisinin haberine göre, Savunma Bakanlığı Müsteşarı Frank Kendall, tarihe geçecek bir adım atarak bakanlıktaki Bilim Bürosu’na bir bilgi notu gönderdi. Nota göre, Kendall, bilim bürosunun yapay zeka ile ilgili kapsamlı bir rapor hazırlamasını ve yapay zekaya ne kadar “otonomi” verilebileceği üzerine.

 

Dergiye konuşan bakanlıktan bir yetkili, “Otonomi için gerçek bir rol haritası istiyoruz.” diyerek bilgi notunun amacını da ortaya koyuyor aslında. Dergiye göre, bilim bürosunun, 2015 yılı sonunda ortaya koyacağı rapor, yapay zekanın tehdit olup olmadığına yönelik yıllardır devam eden tartışmalarda bir dönüm noktası olacak.

 

Yapay zeka tartışmalarda uçlardan biri, bu alandaki gelişmelerin insanlığın sonunu getireceğini savunuyor. Ünlü bilim adamı Stephen Hawking ile tanınmış girişimci Elon Musk, bu fikri savunan iki isim. Musk, ağustos ayında attığı bir twitinde, yapay zekanın nükleerden bile daha büyük bir tehdit olduğunu savunurken ekim ayındaki bir twitinde de yapay zekayı geliştirmenin “şeytanı çağırmakla” eş değer olduğunu söylemişti. Stephen Hawking de İngiliz BBC kanalına aralık ayındaki açıklamasında, insani bir yapay zekanın, insan ırkının sonunu getireceğine işaret etmişti.

 

Bu karamsar gelecek tahayyüllerinin aksine Google’da çalışan yapay zeka uzmanı Ray Kurzweil, insani bir yapay zekanın ancak beynin tam bir haritasının çıkarılmasıyla mümkün olabileceğini savunuyor ki bu da çok uzak bir geleceği işaret ediyor Kurzweil’e göre. ABD’nin ünlü üniversitesi MIT’de robot araştırmaları yapan Rodney Brooks, Kurzweil’e benzer bir görüş taşıyor. Brooks, karamsar bir gelecek öngörüsüne sahip olanların “yapay zeka alanındaki ilerlemeler ile insani bir yapay zeka üretme arasındaki farkı gözetmemekle” eleştiriyor.

 

“Ahlaki Makineler” adlı kitabın yazarlarından Wendell Wallach ise tartışmaların temelinde bulunan zeka yerine irade kavramını koymayı tercih ediyor. Wallach, “Birkaç yıl içinde insani gözetimde bulunmayan makinelerin verdikleri kararların meydana getireceği yıkıcı bir olay olacağını tahmin ediyoruz.” diyor. Bu geleceği erken örneklerinden biri olarak da Güney Afrika’da Ekim 2007’de meydana gelen kazadan bahsediyor: “Yarı-otomatik robot bir silah hatayla 9 askeri öldürüp bazılarını yaraladı. Makineler böyle otonom hale geldikçe benzer olaylar da yaşanacaktır.”

 

Dergiye göre insanlar, makinelerin bazı işleri üstlenmeleri istedikleri için trend bu yönde ilerliyor. Yoksa makineler istedikleri için değil. Dergi, bu trendin en rahat görülebileceği yer olarak da Amerikan ordusunu gösteriyor.

 

Artan personel giderleri ve kamuoyunda yükselen savaş karşıtı atmosfer karşısında ABD ordusunun, yükselen tehditleri de bertaraf etmesi gerekiyor. Bu ikilem, orduyu daha çok yapay zekaya yönlendiriyor.

 

Son model savaş uçağı F-35’lerde bulunan yazılım, pilotun yapmak zorunda olduğu zorlu görevlerin bir kısmını halledebiliyor. Deniz Kuvvetleri’nin kasım ayında yaptığı bir test uçuşu sonucunda, yeni nesil savaş uçağındaki yazılım sayesinde uçak gemilerine inişin artık çok kolaylaştığı ortaya çıktı.

 

Bu yükselen trend kendini, insansız hava araçlarında da gösteriyor. Drone’ları uçurmak için iki personel gerekiyor. Ancak yeni geliştirilen sistemler sayesinde artık bir kişinin yeteceği ifade ediliyor. Yeni tip araçların, pilotla iletişim kesilse bile kendi başlarına iş görebilecekleri ve radara yakalanma ihtimallerinin de düşürüleceği kaydediliyor.

 

Pilotsuz dahi görev yapabilme özelliğinin, en büyük nedenlerinden bir olarak da sanal tehditler gösteriliyor. İletişim şifreli olmasına rağmen bu sanal tehditleri tamamen olanak dışı bırakmıyor. Hackerlar bir şekilde sistemi tehdit edebilir. Bu yüzden otonom insansız araçlar daha fazla revaçta oluyor. Ancak yetkililer, öldürücü robotların gündemde olmadığının da altını çiziyor.

 

Yapay zekaya ilişkin tartışmalarda, gelecek yıllarda da sürecek. Ancak Savunma Bakanlığı’ndan bu yıl sonuna kadar çıkması beklenen cevap, bir yol gösterici olacak gibi duruyor.