Etiket arşivi: teknoloji

Bebekler “anne” bile demeden tablet kullanmaya başlıyor!

Çocuklarda bir yaşın altına inen tablet ve akıllı telefon kullanımı modern çağın en büyük sorunlarından biri haline geldi. Ekran karşısında geçirilen uzun saatler, çocukların fizyolojik ve psikolojik gelişimlerine olumsuz etki ediyor.

Konunun ergoterapistler tarafından ele alındığını belirten İstanbul Bilgi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü Araştırma Görevlisi Başak Çağla Arslan ise en büyük rolün ebeveynlere düştüğünü söylüyor

Televizyon, akıllı telefon ve tabletler derken dört bir yanımız ekranlarla sarılmış durumda. Gelişen teknolojinin getirisi olarak hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası olan ekranlar, özellikle çocukların sağlığı açısından potansiyel tehdit konumunda.

Çocuk rehabilitasyonu alanında çalışan hekim, fizyoterapist, dil konuşma terapistleri, çocuk gelişim uzmanları ve psikologların yanı sıra ergoterapistler de çocuklarda özellikle son beş yıl içinde ince motor beceriler, koordinasyon, postural ve gövde kaslarında görülen zayıflık artışına dikkat çekiyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Ergoterapi Bölümü Araştırma Görevlisi Başak Çağla Arslan ise çocukların karşı karşıya kaldığı bu sorunun ergoterapistler tarafından tedavi edildiğini belirtiyor.

Çocuklarda mobil cihaz kullanımı yüzde 17 arttı

Ergoterapistlerin dikkat çektiği sorunlar arasında çocukların davranış, sosyal beceri, el yazısı ve vizyonlarının etkilenmesi yer alıyor. Parmakların tablet ve cep telefonu kullanırken aldığı pozisyon nedeniyle yaşanan sıkıntılarının yanı sıra, bu cihazların iki boyutlu bir dünyaya sıkışmış olması algı problemlerine de yol açıyor.

Teknolojik cihazların çocuklarda kullanımının her geçen gün arttığına dikkat çeken Ar. Gör. Başak Çağla Arslan, şu ifadeleri kullanıyor:

“2013 yılında 2 yaşından küçük çocukların %38’i ve 2-4 yaş arası çocukların %80’i mobil cihazları aktif kullanıyordu. Günümüzde bu oran %97’lere çıktı. Üstelik kullanım bir yaşın altına indi. Son araştırmalara göre ekran süresindeki artış hem oyun etkinliklerine hem de ebeveyn-çocuk iletişimine etki ediyor. Bu nedenle göz teması kurmasından sosyal becerilerine, iletişim kabiliyetlerinden spor yatkınlıklarına kadar birçok alanda zorluk çeken çocuklarla karşılaşıyoruz.”

Ailelere büyük iş düşüyor

Yaşanan güçlüklere ergoterapi ile çözüm üretildiğine dikkat çeken Ar. Gör. Başak Çağla Arslan, ailelere düşen görevleri ise şu ifadelerle aktardı:

“Çocuklara üç yaşından önce telefon ve tablet kullanımı önerilmiyor. 3 yaş üstü için ise günlük maksimum bir saat kullanım tavsiye ediliyor. Çocuklar uykuya gitmeden en az bir saat önce tüm medya araçlarını kullanmayı bırakmalı. Uyku öncesi televizyonun olmadığı bir odada vakit geçirmeleri sağlıklı bir uyku açısından da önemli. Öte yandan çocuğun yaşına uygun aktivitelerle kaliteli vakit geçirmesi hem ebeveynleriyle hem de kendi sosyal çevresiyle olan iletişimini kuvvetlendirecektir.”

Siber Bülten abone listesine kaydolmak için formu doldurunuz

Kuzey Kore ve İran ittifakının Sony saldırısında rolü var mı?

Kuzey Kore şu ana kadar Sony şirketine yapılan siber saldırılarda parmağı olduğunu inkar etti. Ancak görünmez deliller Pyongyang’ı işaret ederken görüşümüzü açık tutmamız önemli. Soruşturmacıların çalışmalarının devam ettiği şu günlerde Kuzey Kore’nin en yakın müttefiklerinden İran’ın saldırıda parmağı bulunabileceği iddiasını es geçmemek gerek.

Sony şirketinin bilgisayarlarına sızıldığı 24 Kasım tarihinde, gözler hemencecik Kuzey Kore’ye çevrildi. Kuzey Kore, Noel’de ilk gösterimi yapılacak olan ‘’The Interview’’ isimli film nedeniyle sene başından beri Sony’i eleştiriyordu.

Film Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’u tiye alan bir komedi. Filmde Kim ile özel bir söyleşi yapacak olan iki ahmak televizyoncunun CIA tarafından suikaste yönlendirilmesi anlatılıyor. Haziran ayında açıklama yapan Kuzey Kore Dışişleri, filmi ‘’gizlisi saklısı olmayan bir terörist faaliyet ve savaş sebebi’’ olarak nitelemiş, filmin yayınlanması halinde ‘’kuvvetli ve merhametsiz’’ bir cevap hakkı doğacağını belirtmişti. Kuzey Kore’nin Birleşmiş Milletler elçisi Ja Song Nam, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’a yolladığı mektupta bu ifadeleri tekrarlayarak ABD’nin filmin gösterimini yasaklamasını talep etmişti.

Sony’e yönelik saldırının ardından, 7 Aralık’ta, Kuzey Koreli yetkililer basın bildirisi yayınlayarak saldırıya karıştıklarını iddialarını reddettiler. Ancak saldırıdan övgü ile bahsetmekten de geri durmadılar. Kuzey Kore resmi haber ajansı Kore Merkezi Haber Ajansı tarafından yayınlanan bildiride, ‘’Sony’nin hacklenmesi Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin destekçileri için hakkaniyetli bir eylem olarak görülmüştür’’ denildi. Bildiride ek olarak, ‘’ABD karşıtı kutsal savaş’’ın tüm dünyaya yayılabileceği uyarısında bulunuldu.

 

Açıklamada kutsal savaştan bahsedilmesi en basitinden Kuzey Kore lideri Kim’in adına verilmiş bir referans olarak algılanabilir. Ancak açıklamada Kuzey Kore’nin destekçilerinden bahsedilmesi akıllara 1979’dan beri ABD’ye karşı kendi kutsal savaşını sürdürmekte olan İran’ı getiriyor. İki ulusun söz konusu çabalarında ortak oldukları, küçük silah ticaretine ek olarak karmaşık füze alışverişinde faal olduğu unutulmamalı.

Yakın zamanda yayımlanan bir kaç raporda Kuzey Kore ve İran’ın siber savaşta birlikte çalışıyor olabilecekleri ihtimaline değinildi. Bu raporlar arasında Hewlett-Packard’ın güvenlik biriminin Ağustos ayında yayınladığı ‘’Bir Gizemin Profili: Kuzey Kore’nin siber risk alanının gizemi’’ isimli rapor da mevcut. Bu raporda Kuzey Kore’nin gelişmekte olan siber savaş kapasitelerine dair ayrıntılar yer alıyor. Rapora göre, Kim Jong Un’un ‘’büyülü silah’’ sözleri ile nitelediği siber savaş kapasitesi Kuzey Kore’ye düşük maliyetli stratejik avantaj sağlayabilir. Kuzey Kore’nin dünya çapındaki internet ağına bağlı olmayan bir ulusal ağı, gizli altyapısı bulunmakta. Her ne kadar kısıtlı sayıdaki Kuzey Koreli’nin küresel ağa bağlantısı bulunsa da, bu durum hackerların Kuzey Kore’ye saldırmalarını zorlaştırıyor.

Hewlett-Packard raporunda, Kuzey Kore’nin halihazırda silah alışverişi yaptığı ülkelere değinilerek, ‘’siber alan meşru bir savaş alanı haline dönüştüğü için, bu ülkelerin siber alanda ittifak halinde oldukları düşünülebilir’’ denildi. Listede beş ülke yer alıyor: Rusya, Çin, Suriye, Küba ve İran. İran ile Kuzey Kore’nin 2012’de bilim ve teknoloji işbirliği anlaşması imzaladıkları unutulmasın. Bir benzeri 2002’de Suriye ile Kuzey Kore arasında imzalanan bu anlaşma, ABD çevrelerinde iki ülkenin ortak nükleer silah programı olduğu endişelerini kuvvetlendirdi. Ancak anlaşma bununla sınırlı değil. Rapora göre, taraflar ‘’öğrenci değişimi, ortak araştırma ve ortak laboratuvar’’ kurmaya ek olarak, mühendislik, bioteknoloji ve iletişim teknolojilerinde ortak projeler yürütüyor.

Söz konusu bilim ve teknoloji anlaşmasına İran’ın siber savaş girişimlerini konu alan California merkezli güvenlik şirketi Cylance’ın yayımladığı 2 Aralık tarihli raporda da değiniliyor. ‘’Operasyon kod adı Cleaver’’ isimli rapora göre, Stuxnet saldırısı öncesinde İranlı hackerlar çoğunlukla site çökertmeyle meşgul oluyorlardı. Ancak Stuxnet’in ardından İran’ın hackleme yetilerinde hızlı bir gelişme gözlemlendi. 2012 yılında onaltı ülkenin devlet kurumları ve kritik altyapıların hedef alındığı saldırı bu gelişmeye örnek teşkil ediyor.

Cyclance’ın raporuna göre, ‘’Cleaver operasyonunun, özellikle Güney Kore’deki  kritik altyapıları hedef almasına bakılırsa, İran ve Kuzey Kore ortaklığının izleri görülebilir.’’ Buna ek olarak, rapor söylentileri destekler şekilde şu ifadelere yer verdi: ‘’Eylül 2012’de Kuzey Kore ile İran bir ortaklık anlaşması imzaladı. Bu anlaşmada bilgi teknolojileri ve güvenliğe ilişkin maddeler de vardı.’’

Yukarıdaki ifadeler doğru olmalarına karşın, anlaşmanın imzalanışına eşlik eden coşkuyu aktarmaya yetmiyor. İran’ın ev sahipliği yaptığı anlaşma, babasının ölümünü takip eden, Kim Jong Un’un iktidardaki ilk senesinde imzalanmıştı. Anlaşma, genç tiran Kim için önemli bir diplomatik hamle olmakla birlikte döneminin dış politikasının belirleyici bir parçasıydı.

Kim’in iktidara çıktığı sene, ABD’deki beklentiler Kim’in babasından daha ehli bir siyasetçi olması yönündeydi. 29 Şubat 2012’de, ABD ile Kuzey Kore arasında imzalanan, ve ABD’nin gıda yardımına karşılık Kuzey Kore’nin nükleer ve füze çalışmalarını dondurmasını içeren bir anlaşma imzalanmıştı. Kuzey Kore anlaşmayı haftalar içinde ihlal etti. Uydu fırlatma denemesi adı altında uzun menzilli füze denemesi gerçekleştirdi. Kuzey Kore, aynı ay içinde, basına sızan haberlerde İranlı bir delege ile görüşmeler sonucunda iki ülke arasındaki stratejik projelerde işbirliğini arttırma kararı aldı.

Ağustos 2012’de İran, Tahran’da Bağlantısızlar Hareketi toplantılarına ev sahipliği yaptı. Kim Jong Un toplantıya katılmadı, ancak vekaleten Kim Yong Nam başkanlığında bir delege yolladı. Toplantıya bir çok devlet başkanı ve BM Genel Sekreteri katılmıştı. 31 Ağustos’a sona eren toplantıların ardından Kuzey Kore delegasyonu bir süre daha Tahran’da kalarak İranlı yetkililerle temaslarda bulundu.

İranlı yetkililer Kuzey Kore delegasyonunu ağırladı, İran’ın dini lideri Ali Hamaney delegasyon lideri Kim Yong Nam ile tanıştı. İran resmi haber ajansı görüşmede Hamaney’in ‘’İran ile Kuzey Kore arasında ilişkilerin geliştirilebileceği, işbirliğinin arttırılabileceği bir çok alan bulunuyor’’ dediğini aktardı. Görüşmede Hamaney, ‘’küstah güçlerin bağımsız hükümetlere tahammülü olmadığı için İran İslam Devleti ile Kuzey Kore ortak düşmanlara sahip’’ dedi.

Kuzey Kore resmi haber ajansı KCNA, Hamaney’in Kim Jong Un’u överek babasının ve dedesinin davasını sürdürdüğünü söylediğini aktardı. 1989’daki bir ziyaretini aktaran Hamaney, Kuzey Kore’nin kurucusu ve Kim Jong Un’un dedesi Kim İl Sung ile ‘’tanışma onuruna sahip olduğu’’nu söyledi. Kuzey Kore delegesi  Hamaney ile temaslarına ek olarak, İran cumhurbaşkanı, başbakanı ve meclis sözcüsü ile görüştü.

Tüm bunlara ek olarak, iki ülke arasında ‘’billim, teknoloji ve eğitim’’ ortaklığı anlaşması imzalandı. Anlaşma töreninde hazır bulunanlar arasında, Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, İran atom enerjisi kurumu başkanı, savunma bakanı, madencilik ve ticaret bakanı, bilim ve araştırma bakanı ve merkez bankası başkanı yer aldı. İki gün sonra, Kuzey Kore delegasyonu ellerinde Kim Jong Un’a verilmek üzere hediyelerle Pyongyang’a vardı. KNCA’ya göre, hediyeleri İran Savunma Bakanı Ahmed Vahidi bizzat vermişti.

Bu tarihten itibaren, Kim Jong Un, Hamaney’in beklentilerini yerine getirdi. Kim ülkesinin üçüncü nükleer silah testini yaptırdı; bu sene de bir test tehdidinde bulundu. Kuzey Kore uranyum zenginleştirme faaliyetlerine devam ettiği gibi, Yongbyon’daki plutonyum reaktörünü de yeniden çalıştırmaya başladı.

İran ise, Kuzey Kore’nin nükleer görüşmelerini zaman kazanmak ve üzerindeki baskıları hafifletmek içi kullandı. Buna eşzamanlı olarak, İranlı hackerlar gittikçe cesur ve yıkıcı olmaya başladı. Bloomberg Businessweek geçen hafta Las Vegas’taki Sands Casino’sunun siber saldırıya uğradığı haberini geçti. Görünüşe göre saldırı, İranlı hackerlar tarafından gerçekleştirişmişti. Saldırıdan bir süre önce, Sands Casino’sunun sahibi Sheldon Adelson nükleer görüşmelerinde tercih ettiği duruşun İran’ı nükleer silahlarla tehdit etmek olduğunu söylemişti. Bu sözlere tepki olarak Hamaney, ‘’Amerika bu boşboğaz insanların ağızlarına toktadı yapıştırıp, ağızlarını kapatmalı’’ demişti. Bloomberg’in haberine göre saldırı 40 milyon dolarlık hasar vermişti.

Şimdiyse Kuzey Kore’nin ‘’ülkenin kutsal liderine zarar vermek ve yok etmek isteyen herkesi merhametsizce’’ yok edileceği açıklamasını takip eden Sony’e saldırısı ile karşı karşıyayız. Eğer soruşturmacılar Sony saldırısının izini Pyongyang’a süremezse, İran da dahil olmak üzere, Kuzey Kore’nin destekçisi ülkelerin incelenmesinde fayda olacaktır.

Bu yazının İngilizce orjinali Claudia Rosett tarafından Forbes.com için yazılmıştır.

‘’Siber savaş ABD hükümeti ile teknoloji şirketleri arasında’’

 

NSA’nın eski hukuk danışmanı ve avukatı Stewart Baker, internet kullanıcılarının bilgilerinin şifrelenmesi (kriptolama) adına verilen savaşın ABD merkezli teknoloji şirketleri ile ABD hükümetini karşı karşıya getirdiğini söyledi.

Dublin’deki Web Summit’te konuşan Baker’a göre, Google ve Apple gibi şirketlerin kullanıcı bilgilerini şifreleme yönünde attıkları adımların batılı istihbarat teşkilatlarına zararı, Çin ve Rusya’nın espiyonaj faaliyetlerinden daha büyük.

Baker, ‘’Dışişleri Bakanlığı’nın fonladığı bazı araçlar, mesela TOR, Arap Baharı devrimlerinde Çin’in güvenlik duvarlarını aşmak için kullanıldı. Ancak kripto savaşları esas olarak Amerikan şirketleri ile Amerikan hükümeti arasında yaşanıyor’’ dedi. Baker bu görüşlerini Guardian’ın özel projeler editörü James Ball ile paylaştı.

Mesela, Blackberry kullanıcı bilgilerini şifrelediği için, şirketin bu bilgilerin incelenmesini talep eden Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki faaliyetleri kısıtlı. Şirket Rusya ve Çin’de de olumsuz tepki ile karşılaşmış. Baker bu durumu, ‘’Satış yapma kapasitelerini sınırladılar. Bizler ABD’de, siber savaş kazanılınca herşeyin sona ereceğini düşünüyoruz. Ancak bu işin kolay kısmı’’ sözleri ile açıklıyor.

Tam şifreleme piyasasının küçük olduğunu ve sayılı şirketin tüm çalışanlarının bilgilerinin tamamen korunmasını istediğini söyleyen Baker, ‘’tekno-özgürlükçü rahat bir kültür var, doğru şeyi yaptığını düşünebildiğin. Ancak bu şirketlerle çalıştım. Her ne kadar kendilerinin özgürlükçü ve aydınlanmacı olduklarını düşünseler de, kanun güçlerinden talepleri karşısında, iğrenç bir suç işlemiş birisinin bulunması ve tanımlanması için her şeyi yapıyorlar’’ dedi.

‘’Teknoloji şirketleri NSA ile büyük, umumi kavgalara girişmeyi tercih ediyorlar çünkü bu iyi bir görüntü çiziyor. Bunun yerine hükümetin verileri ele geçirme yetisini değiştirebilirler.’’ Baker’a göre, ‘’1939’daki Sovyet-Fin savaşı ikinci dünya savaşının sonucunu nasıl etkiledi ise, kripto savaşları da güvenliği öyle etkileyecek.’’

Cloudfare’in CEO’su Matthew Prince ise teknoloji firmalarını savunarak, bu şirketlerin güven temelinde iş yaptıklarını, ve Snowden’in açığa çıkardıklarının ‘’engelleyici bir darbe’’ olduğunu söyledi.

‘’Geçmişte, kanun güçleri ile birlikte çalışma isteği vardı. Ancak o günler geride kaldı. Matematiğe (şifreleme matematiği) inanıyorum. Kimse bunu gözetleyemez. Ayrıca özel kanun güçlerinin yasaya el atıp hangi trafiğin iyi hangisinin kötü olduğunu karar vermesini istediğimizden emin değiliz.’’

Prince, Heartbleed ve Poodle gibi yüksek profilli güvenlik sorunlarının ana akım güvenliğin ne hale geldiğini gösterdiğini söyledi.

‘’Ancak şu anda Google’da bir ekip internetin temel kurumunu oluşturan yazılımın her satırını inceliyor. Snowden’in yaptıklarının bir yan etkisi, artık daha iyi bir internet inşa ediyor olmamız.’’